Sayfa 6 Yavrulara bayram hik, — Tarık doküz yaşında zengin bir ana ve babanın bir da- necik oğludur, şımarık değil- dir. Yalan söylemez, herkes sever, derslerine çok - çalışır, Tarık başka zenginlerin çocuk- ları gibi ne dadı, ne müreb- biye eline bırakılmıştır, annesi oğlunun terbiyesile bizzat meş- guldür. Kânunusaninin son günleri idi. Hava etrafa sert bir rüz. gârla keskin kırbacını sallıyor, sokakta insanlar paltolarına sarılmış, elleri ceplerinde, tit- Teye ltreye, koşa koşa yüz- lerini acıtan soğuktan kaçıyor- lardı. Tarık ta mektepten dönü- yordu. Kürklü paltosunun içine büzülmüş, boynunda annesinin ördüğü yün boyun atkısı ve ellerinde yün eldivenleri; ev- lerine yaklaşmak üzere idi. Mektebe giderken annesinin hazırlıyacağını — söylediği yu- murtalı sıcak böreği düşünü- yor ve onu görüyor gibi olu: yordu. Karnı da o kadar acık- Fakat Tarık emir er gibi ansızın, birine çarparak durdü. İçin, için ağlıyan, hıç- kıran bir ses duymuştu. Etra- fına baktı: Ağlıyan kimdi?.. Biraz ile- ride sokak ortasında sekiz, dokuz yaşlarında zayıf, sarı bir çocuk duruyordu. Yüzü pek gözükmüyordu. Kanayan aya- ğının Üzerine eğilmiş, kirli tırnaklı ellerile soğuktan sız- liyan ayak parmaklarını sıkı sıkı tutmuş içini çeke çeke, acı acı ağlıyordu. Sokağın bozuk kaldırımın- dan yükselen bir taş, pusu kurmuş bir haydud gibi zaval- hnın ayağını çelmiş, dizinde derin bir yarâ açmıştı. Tarık yaklaştı, başını eğerek sokuldu, titrek bir sesle: — Zavallı yavrucuk düş- tün mü?.. Dedi. Tarık, annesinden hep böyle yavrum sözünü duyardı. Ona kendi de alışmıştı. Ek- seriya kendinden büyüklerine de “yavrum, derdi. Bu küçücük fakirin adı Mehmeddi. Başını kaldırmıştı. Kendi- sine “yavrum, diyen insan da kendi gibi bir çocuktu. Fakat kıyafeti hiç te kendine ben- zemiyordu. Tarıkı baştan aşa- ğıya kadar süzdü; fakat göz yaşlarile dolu gözleri, onu lâ- yıkile seçememişti. Kirli elle- rinin tersile gözlerindeki yaş- ları oğuşturarak akıttı, tek- rar baktı: Kürklü bir palto - içinde, elleri, ayakları her tarafı ka- palı, açıkta kalan yüzü so- ğuktan pembe pembe olmuş, sıhhatli bir çocuk!.. Mehmed, bir de kendine ve kanayan ayağına baktı, Tarıkı eli ile itti ve haşin kuru bir sesle: —,Haydi sen de çekil... Dedi. Bir an için unuttuğu ayağının acısını tekrar hisset- miş, ağlamağa başlamıştı. Ta- rık çekilmedi; daha tatlı bir sesle: - — Haydi kardeşim -dedi- ağlama, gel annem senin aya- ğını yıkar, bağlar.. Haydi, ne olursun benimle gel!. Bu “ Kardeşim , kelimesi —Mehmedi kürk paltodan daha ? nn” ;_h—-f- (iyilik unutulmaz BZT Yazanı Cevriye smai9 | Milli küme harıcındekı Bün laşır gibi idi. Demek ki, bu yocuklar içinde de iyileri vardı. Bu kelimeyi için için tekrar: ladı. Kalbini ısıtan böyle şef- katli bir sesi ilk defa işiti- yordu. Göz yaşlarile kirlenmiş yü- zünü kollarının yeniyle sildi, ayağa kalktı. Çıtak, kuru sesi artık — tatlılaşmıştı, yumuşa- mıştı. — Pekil dedi. Tarık müşfik bir küçük ağa- bey gibi onu eve getirdi. Kırmızı alevlerile odanın ha- vasını yalayıp isıtan ocağın yanma oturttu. Mehmedin hay- ret ve şaşkınlıkla dolu görgü- süz, perişan bakışları odada dolaşıyordu. Her taraf temiz, sıcak ve süslü idi. Genç bir kadın geldi. Bu; Tarıkın an- nesi idi. Yumuşak, beyaz el- lerile onun kanıyan yarasını yıkadı, sildi, ilâç sürdü. Kar kadar beyaz bir bezle ayağını sardı, sonrâ sıcak yu- murtalı börekten onlara ge- tirdi. Yumuşak beyaz elli ka- dın ona: — Çocuğum, yavrum diyor- du; haydi beraberce yiyin!.. Mehmedin karnı açtı; böreği iştiha ile yidi. Tarık kendi ta- bağındaki börekten de — bir parça daha Mehmedin taba- ğına koydu; Mehmed: — İstemem. Dedi. Fakat yalan söylüyor: du, çünkü utanmıştı. Karnı o kadar açtı kil. Bu sıcak böreği tepsi ile getirse- ler yiyecekti. Çünkü sabahtan beri ağzına birşey koymamıştı. Hamallık ediyordu. O gün taşıyacak birşey bulamamıştı. Tarık ısrar etti: — Mehmed, bak kardeşim *dedi- bu börek ne güzel kı- zarmış!... Annem bana başka bir parça verir. Sen şunu alıver.. Mehmed başını önüne eğ- mişti. Ne Tarığa, ne annesine bakıyordu. Mehmed başını kaldırdığı vakit tabağında iki parça bö- rek gördü. Yumuşak, beyaz elli kadın sıcak bir sesle: — Haydi yi yavrum birisini kardeşinin, birisini de benim hatırım için! Diyordu. Mehmed hem bö- reği yiyor, hem de düşünü- yordu. Acaba? Burası cennet mi?.. Geceleri sokulup uyuduğu annesinin koynu kadar sıcak, ve rahat bir oda.. İyi, güzel insanlar, herşey tertemiz, her şey süslü.. Babası sağ iken annesi de ona böyle börek yapardı. İyi habırlıyordu.. -Annesi o vakit gülerdi, şimdiki gibi ağ- lamazdı. Hem de hasta de- gildi. Boş tabağın içinde, geç- miş günleri silik bir resim gibi görüyordu. — Ne düşünüyorsun Meh- med? Tabak birden simsiyah ol. du. Kafasındaki hayaller bir sinema şeridi gibi kesildi. Mütereddid, cesaretsiz. ya- vaş bir sesle: — Hiç kardeşim, beni bekler. Dedi. annem Biraz ıoıırı. îdehmed kapı- oyuncular! için Bahar kupaları maçları kararlaş- tırıldı ve fikistürü hazırlandı Milli kümede oynıyan ta- kımlardan geri kalan fudbol- cuları — çalıştırmak - için bir program tesbit edilmiştir. 1 — Maçlar Halk sahasın- da yapılacaktır. 2 — Bahar kupası namile ve puvan usuülile iki devre olarak yapılacak olan — bu maçlar üç hafta ve altı hafta devam edecektir. 3 — Bütün kulüpler bu müsabakalara iki takım iştirak ettirecekler ve bu suretle her pazar dört maç yapılacaktır. Sabahları genç oyuncu ta- kımları oynıyacaktır. 4 — Birinci gelecek takım- lara bölge tarafından birer kiymetli kupa verilecektir. 5 — Maçların saatleri: Birinci maç: saat 10 ilâ 11,40 İkinci ,, ,, 11,40,, 13 Üçüncü , ,, 13 , 14,40, Dördüncü,, ,, 14,40,, 16 6 — Bahar kupası müsaba- kaları resmi müsabakalar şek- linde yapılacaktır. Her kulüp ancak kendi kadrosile çıka- caktır. 7 — Hasılat dört kulüp da Tarığın fanilâdan bir pal- tosu ve fanilâ bir başlığı var- dı. Bunları ısrarla ona giydir- mişlerdi. . . Mehmed cn.k namuslu, ça- hşkan iyi bir çocuktu. Bu iyi- liği hiç unutmadı. Birkaç de- fa evlerinin önünden geçti. İçeri girmeğe cesaret edeme- di. Hasretle, o yumuşak beyaz elli kadını, ona kardeşim di- yen iyi, güzel çocuğu düşünü- yordu. Mehmed, okumağı, mektebi çok - seviyordu. İşi olmadığı günlerde mektebin kapısında bekler, yuvasından uçan bir alay küçük kuşlar gibi ince seslerile konuşarak itişerek, kakışarak, evlerine dağılan ço- cukları seyrederdi ve böyle akşamlarda, eve dalgın, peri- şan, düşünceli bir biçare gibi dönerdi. Annesi, babası — öldükten sonra hastalanmıştı. Mehmed hamallık ediyor, aç kalmıya- cak kadar kazandığı para ile yaşıyorlardı. Mehmed bir gün, bir hanı- min insafsızca doldurup Meh- mede taşıttığı büyük sepeti koluna takmış, zayıf vücudu sarsıla sarsıla yolda ilerliyor- du, Fakat birdenbire durdu. Elindeki ağır büyük sepeti yere bıraktı. - Tarık annesile beraber geliyordu. Gözlerin- den damlıyan bir şükran his- sile onlara bakıyordu. Tam o sırada bir felâket koptu ve çarşıyı altüst etti, polisler geldi, kalabalık top- landı. Yerde, kanlar içinde baygın bir çocuk yatıyordu. Her ağızdan bir ses yükseli- yordu: — Kim bu zavallı çocuk?.. — Kimin çocuğu acaba?.. Birisi şu cevabı verdi: — Bir hamal, canım! Şişman bir kadın bağırdı: — Hamalsa onun canı, onun anası yok mu?.. * F EEER | arasında mütesaviyen taksim edilecektir. Bahar kupası birinci devre maçlarının saatleri ve hakemleri 26 Nisan sabahı Saat 10 da Yamanlarspor- Demirspor genç takımları. Hakemleri: Baha Konoralp, Mustafa Şenkal, Şerif. Saat 11,40 da Doğanspor- Üçokspor genç takımları. Hakemleri: Mustafa Şenkal, Baha Konoralp, Şerif. Öğleden sonra Saat 13 te Yamanlarspor: Demirspor büyükleri. Hakemleri: Büyük Mustafa, Ahmed Özgirgin, Baha Ko- noralp. Saat 14,40 ta Doğanspor- Üçokspor büyükleri. Hakemleri: Ahmed Özgirgin, Şerif, Hüsnü. 2 Mayıs sabahı Saat 10 da : Demirspor- Üçokspor genç takımları, Hakemleri: Mustafa Şenkal, Kadri, Hüsnü. Saat 11,40 ta Doğanspor- Yamanlarspor genç takımları. Hakemleri: Şahap, Mustafa Şenkal, Hüsnü. Öğleden sonra Saat 13 te Demirspor-Üçop- spor büyükleri, Hakemleri: Esat, Musta Şen- kal, Baha Konoralp. Saat 14,40 ta Doğanspor: Yamanlarspor büyükleri, Hakemleri: Büyük Mustafa, Baha Konoralp, Ahmed Öz- girgin. © Mayıs sabahı Saat 10 da Doğanspor- Demirspor genç takımları, Hakemleri: Baha Konoralp, Mustafa Şenkal, Hüsnü, Saat 11,40 ta Yamanlarspor: Üçokspor genç takımları. Hakemleri : Şahap, Baha Kanoralp, Mustafa Şenkal. Öğleden sonra Saat 13 te Doğanspor:De- mirspor büyükleri, Hakemleri: — Esat, Özgirgin, Şerif, Saat 14,40ta Yamanlarspor- Üçokspar büyükleri. Hakemleri: Büyük Mustafa, Şerif, Baha Konoralp. Not: Muhik bir mazeret dolayısile gelemiyen hakem- lerin yerine seçilecek yeni hakemi futbol ajanı bildire- cektir. İkinci devre maçları aynı şekilde devamla beraber saat- leri ve hakemleri ayrıca bildi- rilecektir. İkinci devere maç tarihleri şunlardır: 16, 23, 30 Mayıs. İsmi birinci yazılan hakem orta hakemidir. Galatasaraylıların egzersisi Milli küme maçları için şeh- rimize gelmiş olan Galatasa: raylı futbolcular, dün öğleden evel Atatürk heykeline bir çe- lenk koymuşlar, Alsan stadın- da da bir egzersis yapmış: lardır. Futbolcular, öğleden Ahmed ıouıııehnnbınyulmn&' kanlan netice bu severim. Çünkü oolqınydı. 23/4/937 Bi 5 Madrid şehri, dündenbe- ri top ateşi altında hurıyetçılerm neşrettıklen resmi teb. liğ, zayiatın mühim olduğunu bildiriyor Paris, 22 (Radyo) — Bu: gün öğleden sonra cumhuri- yetçiler umumi karargâhı resmi bir tebliğ neşretmiştir. Bu teb- liğe göre; ihtilâlciler, Madrid şehrini bombardıman etmekte devam — ediyorlar. Maktuller çoktur. Grandiya caddesine 21 ve Tulen köprüsüne 30 obüs mer- misi düşmüş ve büyük tahri- bat yapmıştır. Kayi Alkala mahallesine de mühim miktarda şarapnel düş- Müştür. Madrid, 22 (A. A.) —Havas Ajansı muhabirinden: Tahkiki mümkün olmamış bulunmakla beraber Cumhu- riyet kıtaatının Toledoya üç kilometre mesafede olduğu temin edilmekteair, Bazı nok- talarda Cumhuriyetçi ön müf- rezeler şehrin ilk evlerine gir- miş bulunuyorlar. Bu cephede harekât çok ihtiyatlı ve ta- mamen mahrem bir surette idare edilmekte olmakla be- raber tekmil haberlerden çı- harekâtın müsait bir şekilde cereyan ettiği merkezindedir. Topçu ateşi ile hırpalanan asiler her gün biraz daha arazi terkine mecbur kalmaktadırlar. Dün cumhuriyetçi — kıtaat şiddetli bir topçu ateşinden sonra birkaç siper daha al- mağa muvaffak olmuşlardır. Düşman ümidsiz bir mukave- metten sonra çekilmeğe mec- bur kalmıştır. Bir - taraftan cumhuriyetçilerin ileri hareketi muntazam bir şekilde devam ederken -diğer taraftan düşma- nın hareket serbestisini her gün biraz daha kaybettiği in- tibar hasıl olmaktadır. Temin edildiğine göre, düşman bir kaç cihetten dâha şimdiden çevrilmek - tehlikesine maruz bulunmaktadır. Madrid, 22 (A.A.) — Bu sabah cumhuriyet - topçuları yeniden Toledoyu bombardı- man etti. Beş barüt ve üç mühimmat deposile bir silâh fabrikasıma — havaya uçtuğu bildirilmektedir. Hastane de hasara uğramıştır. Yavrular N Ülkü mektebinden Özcan Candan'ar neşeli geçirmelerinin teminini, hertarafın parasız olmasını is- terim. — Ben ençok Atatürkü se- viyorum. — Ya eczacı, kimyager olacağım. Dumlupınar mektebinden Mehmed Şay . — Bizi Cumhuriyete kavuş- turan Atatürk ve onun arka- daşlarını, babamdan da, an- nemden de çok severim. — Zabit olmak istiyorum. Ankara mektebinden küçük Sülün ne istiyor? olmalı.. Sinemalarda — çocuk filimleri gösterilmeli, çocuk baloları verilmeli, müsamereler yahud da tertip edilmeli. 2 — Ençok kimi seversin? — Ençok Atatürkü severim. Babam, yalnız benim babam- dır. Halbuki Atatürk hepimi- zin babasıdır. Bizi 23 Nisana © kavuşturmuştur. 3 — Ne olmak istersin? — Ben bir ortaokul öğret- meni olmak istiyorum. Ve bu- nun için çalışıyorum. lkü mek'ebinden İbrahim Ertubay 2 — Babamdan daha çok Atatürkü severim. 3 — İyi zabit olmak isti- yorum. Cumhuriyet mektebinden Metin İplikçi yük günün herkese antatılma- sını istiyorum. Bir isteğim da- ha var: Karşıyakadaki mek- tebliler hep birlikte caddeler- den geçelim.. — En fazla Atatürkü seve- rim. Sonra babamı ve annemi.. — Ben makine mühendisi olncıâm. 1kü mektebinden Ahmed Nalband sevindirilmesini, hertarafta söy- levler verilerek bugünün ehem- miyetinin anlatılmasını, nakil vasıtalarının bedava olmasını isterim, 2 — Ben ençok Atatürkü .. . söylüyor mudık.yBıbı!iın da fazla Atatürkümü severim. 3 — Herkese okumak, yaz- mak öğretebilmek için muallim olmak istiyorum, Ankara mektebinden Orhan ve İlhanın istedikleri dan da çok.. Çünkü vatanı da, annemizi, babamızı da o kurtardı. İlhan bir subay olmak isti- yor. Orhban ise, babam gibi bir tüccar olmak isterim, di- yor. BDumlupınar mektehinden Saime Yıldız zırlanmasını, Kültürparkta ço- cuk günü yapılmasını, heryerde söylevler verilmesini isterim. — Atatürk ve onun arka- daşları, en çok sevdiğim kim- selerdir. — Bir kabile olacağım. ——— Aslı yok Ankara, 22 (A.A.) — 20 Nisan tarihli bir akşam gaze- tesinde denizyolları idaresin- de bazı değişiklikler yapıla- cağı ve müdür B. Sadettinin başka bir vazifeye tayin edi- i hakkında — bir haber intişar ettiği görülmüş- tür. Bu haberin asılsız oldu- gunu Anadolu ajansı beyana mezundur. Londrada Mühim müzakereler oluyor. Paris, 22 (Radyo) — Daladiyenin Londradaki mü- zakeratı askeri mahiyette ve çok mühimdir. Bu müzake- reler Belçikanın Lokarno mi- sakından çekilmesile alâka- dardır. 3 Dilekler: * — Çeşme kapatılır mı? Basmahanede Devlet demir- yolları istasyonunun — içindeki umumi çeşme, belediye tara- fından kapattırılmıştır. İstas- yon içindeki bu çeşmeye şid- detle ihtiyaç bulunduğu halde belediyenin bunu - kaldırması doğru olmadığı idarehanemize —- Bay ğ hıldınlmıı ve eeıneıîn uluır_ ' ZO