10 Nisan 1937 Tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 5

10 Nisan 1937 tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

M 10/4/937 gaa | |: | İ | | Ve sajçe alırdı, onun için ge- | h'll' değildi. 1. Dedi. Doktor raporu okun- !i alkevi közesi .e “ MAHKEMELERDE Âile evinde aile geçimsizliği Gebe olan kadının karnına sopa ile vurulmuş İkiçeşmelikte Karaman so- | ğında aile evinde oturan | İbrahim karısı Bayan Hayri- | Yeyi sopa ile döverek rahmin- deki dört aylık çocuğunun düş- Mesine sebebiyet — vermekle Maznun Mustafa kızı Bayan Melâhatin muhakemesine dün Şehrimiz Ağırceza mahkeme- sinde başlanmıştır. Bayan Hayriye, vak'a günü Gile evi sahibinin gelerek Ba: yan Melâhatın odasındaki ki- | lidi kurcaladığını -söylemiş, bu hareketin kendisi tarafından Yyapıldığını sanan Melâhatin bir sopa ile üzerine hücum eltiğini, dövdüğünü, ve dört aylık çocuğunun ölümüne se- bebiyet verdiğini anlatmıştır. Maznun Melâhat ise: — Ben bunu dövmedim. Bana sövdü, ben de cevab Vverdim. Ağız kavgası yaptık. Dedi. Şahid Bekir - karısı Bayan Zehra dinlendi ve de- ü ki: — Bençamaşır yıkıyordum. Aile evinde bir şamata oldu, knşup baktım, bu Melâhat, âyriyeyi yüzüstü yere yatır- Miş, elindeki bir metre uzun- luğunda bir sopa il; dövü- Yordu. Hayriye de kuşlar gibi $Siğırıyordu. Hemen aralarına Zirdim, — ayırdım, Hayriyeyi Yerden kaldırıp kurtardım. Melâhat, bu vak'adan sonra Sokağa çıktı ve: | — İştel deli Melâhat böyle Yahar. Diye bağırdı. Hayriye, dört öylık gebe idi. Benden limon üğinden haberdar idim ve söylemişti. | Şahidin bu sözlerine karşı | Pe diyeceği maznun Melâhata Soruldu, Melâhat: — Bu kadın yalancı şa- hittir. Söylediklerini kabul et- Vak'a esnasında orada 1 — Bugün saat 16 da Gü- Ze san'atlar kolunun komite oDlınlısı vardır. 2? — Bugün saat 15 te tem- Sİ kolunun komite toplantısı, 3 — Bügün saat 17 de | » müze ve sergi kollarının l <115. “mh bağırdı.. Bu cı:vıl?a, ee | iyan le kendi korsanı ile Ma- N.n çarpışmasını seyredi- | q. ©, Mariya, korsanın kı- 'ere düşürmüş ve hafif î' ede onu yere — yuvar- Tak, kılıcını başına indir- | ŞAL, korkunç bir nâra sa: ve karşısındakilerden bir kılıç darbesinde | dan bu kararı du, raporda Hayriyenin ço- cuğunu düşürdüğü yazılı idi. Müddeiumuminin — iddiasını serdetmesi — için muhakeme başka güne bırakıldı. Polis Fatmanın ölümü Menemen kazasında polis Fatma adında ihtiyar bir ka: dını döverek ölümüne sebebi- yet vermekle maznun Dedebaşı köyü imamı Mustafanın muha- kemesine dün şehrimiz Ağır- ceza mahkemesinde devam edilmiştir. Bu celsede maznu- | nun vekili, müdafaasını yapa- caktı, fakat polis Fatmanın; Dedebaşı köyüne imam Musta- fanın evine geldiği vakit ken- disine bakılmak — şartile Mus- tafaya Menemen kazasının Se- yid Nasrullah mahallesinde bir ev hediye edeceğini — söyledi- ğgini, bir de 350 liralık sened verdiğini söylemiş ve demiş- tir ki: — Polis Fatmanın bu vadi Üzerine onu evine alan mück- kilim, uzun zaman bakmıştır. Halbuki sened (kabili tediye) olmıyan nevidendi. Bunu mü- ekkilim bilmiyordu. Vadettiği evi de tapuda torunları na- mına ferağ muamelesini intaç ederek imamın evine gelmişli. Bunu şimdi tesbit etmiş bulu- nüyoruz, Bu suretle müekkilim aldatılmıştır. Müdafaa hakkı- mıza taallüku itibarile bu se- ned hakkında icradan, evin ferağ muamelesi hakkında da tapu dairesinden sorulsun. Mahkeme, müdafaaya taal- lüku sebebile bu dileği kabul etmiş, muahakeme başka bir güne talik edilmiştir. Nakz kararı geldi Eski fuar sahası civarında eczacı Bay Mehmedi kıskanç- lık yüzünden öldürmekle maz- nun — Arifin İzmir Ağırceza mahkemesince 15 yıl hapsine kararı gelmişti. Temyiz mahkemesi, kanun maddesinin tatbiki noktasın- nakzetmiştir. AN: Hüadikler Kükürt yağıyor Birkaç gün evel düşen yağ- mur, mevzu kıtlığında, biz ga- zetecilere sermaye oldu. Sular kuruduktan sonra taşların ayak basmıyan kısımlarında ince ve kükürte benziyen bir tabaka belirdi. Uzun uzadıya düşün: meğe ve hafızamızdaki — eski malümatın yapraklarını çevir- meğe lüzum görmeden, “kü- kürt yağmuru, diye yazdık.. Arkasından eğlence de baş- ladı.. — Oh oh, dediler, bağcıya gün doğuyor. Tabiat, bağe yı masraftan kurtaracak.. Bir de bağ budamasını yapıvers> ta. mami, Fakat daha ertesi gün kim:- yagerlerimizden biri telefonu açtı: — Yahu -dedi- bu nesne, kükürt değil, çam ağaçlarının çiçeklerinin Tüzgârla uçması ve yağmurla yere düşmesidir. (Gubarı tali') Biz de bunu hatırlamıştık amma, iş işten geçmişti. Ar- kasından bir telefon daha: — Ben, Ali Şefik. Burası Sarayköy kükürt şirketi.. — Buyurun, hayrolal, — Nasıl, eserimizi beğen- diniz mi? — Hangi eseri? — Canım, şu kükürt yağ- murunu, — E, ne olmüş, bünün si- zinle münasebeli ne? Daha ne olsun, kükürt tulumbalarını havaya çevirdik. Sıktık tulumbayı, sıktık tulum: bayı,. Arkasından da yağmur düşünce... — Müsaade edin de - ben tamlıyayım: Evet arkasından yağınur dü- şünce, haydi hoooooop, kürtler yere değil mi?. — Evet, ta kendisi!. Tebrik ederiz. Kükürtü- nüzün çok güzel olduğunu bi- lirdik. Fakat bu icadı, bu hü- neri işitmemiştik.. Muhavere burada bittikten sonra Amerikada bulutları da- gıtmak için göklere top ateşi açıldığını hatırladım.. Herhangi bir mıntakada, mevsimsiz ve tehlikeli yağmur bulutları gö- rününce, bu bulutları güllelerle Dava evrakı, İzmir Ağırceza | parçalamak isterlermiş.. Bizim mahkemesi reisliğine geldiğin- den yakında Arifin muhake- mesine tekrör başlanacaktır. Hakaret etmiş Belediye et takib memurla- rına hakaret eden kasap çı: rağı Ali oğlu Kâzım adliyeye aA mseddin Fırtına, bu şaşkınlık arasın: da kılıcını, bir yıldırm . gibi korsanın gırtlağına sapladı ve Mariyaya doğru atıldı. Fakat Mariya, Türk korsanını vur- dukun sonra, inine çekilen bir | dişi kurd gibi ambara fırla- mıştı. Ali, bir hamlede ambar ağzına kadar geldi ve etrafına baktıktan sonra, merdivenleri süratle inmeğe başları: — Sana göstereceğim. Kuş olsan, şeytan olsan elimden kurtulamıyacaksın.. | kükürt şirketinin icadı da bu- na yakındı. Bu muhaverelerin akabinde, | vapurda kükürt yağmurundan (!) çıkan yakası açılmadık dedi- kodularla karşılaştım.. Musa peygamber devrinde ——“mî toplantısı vardır. | verilmiştir. müide helvası nasıl yağmış? Fırtına Ali Büyük Korsan Romanı Yazan: M. Ayhan, Faik maraya doğru atıldı. Tam bu sırada ayağına bir şey takıldı ve yuvarlandı. Kılıcı elinden düşmüştü. Başı, bir varile çarp: mış ve kalasının içinde derin bir uğultu, gözlerinin önünde bir karaltı kopmuştu. — Eyvah -dedi- İ dum, eline düştün. | Yarı baygın bir. halde idi. I Tam o dakikada bir çift ko- ' çirdi ve karşıdan seçliği ka- l mahvol- lun kendisini yakalıyarak ka- maraya doğru çektiğini hissetti. Sonra, tamamen kendinden geçti.. Fakat bu hal, ancak iki dakika kadar sürdü, Göz- lerini açtığı vakit, karşısında, mavi gözlerinin içi yaş ve 1s- tırabla dolu olarak Mariyayı ADOLU AEELRETER . SY SS LAR AA AAA TT YG Berlinle Prag arasında |Japon tayyaresi anlaşmak fikri Yugoslavya, müttefiklerine karşı olan ta. ahhüdlerine daima sadık kalmıştır Belgrad, 9 (A.A.) — Yarı resmi Vreme gazetesi Çekos- lovakya reisicymhuru Dr. Be- nesin Belgrad ziyaretine tah- sis ettiği bir başmakalesinde ezcümle diyor ki: “Yugoslavyanın — müttefikle- rine karşı olan taahhüdlerine tam süretle sadık kaldığı bu münasebetle bir kere daha teeyyüd etmiştir. Bu hususta Yugoslavya en ufak bir tariz- de dahi: bulunulamaz. Yugos- lavyanın kendi . hududlarında sulh ve sükün tesis etmesi ise ananeri Vo tluklarına karşı söz tutmamak mahiyetinde tefsir edilemez. Berlin ile Prag arasında gradda mantıki bir iş telâkki olunmuştur. Bllndıu hışkı Japon Harbiye Nazırı Dikkate şayan bir söylev verdi Tokyo, 9 (A. A.) — Har- kü: î bir vaziyettedir. biye Nazırı Bay Sugiyama 600 zabitten mürekkep - bir dinle- yici kitlesine hitaben bir kere daha Japonya ile komşuları arasındaki mür asebetlerde mev- cut gerginliği mevzubahs et miş ve demiştir ki: - Vaziyetin ciddiyetini gör- miyen bazı Japon mehafili hâlâ mevcuttur. Bütün askeri küvvetlerin birliği icabetmek- tedir. Memleketin bütün gelir- lerini seferber etmek ve silâh- lanmayı tamamlamak için hü- kümet ile milletin işbirliği de Tâzımdir. Islahat ise meecburi SÖ Taş yağmüuru, kurbağa, Kan yağmuru nasıl- oluyormuş? Yalnız biz gazeteciler değil, efkârı umumiye de mevzu bul- muştu.. Anlatan anlatana!.. Çamların ve rüzgârla yağ murun clele vererek yaptıkları muziblik, öyle bir dedikodu sermayesi oldu ki, hâlâ ve hâ- lâ, dilimizden düşmüyor. Farzedin ki, hakikaten kü- kürt yağmıştır. Fakat bu tak- dirde, kükürtün, bağlık nok- taya değil, doğrudan doğruya şehir içine düşmesi de tabia- tin başka bir cilvesidir. Baran yerine dürrügüher yağsa semadan Bibaht olanın bağına bir katresi düşmez. Çimdik tatlı, gönülden gelen bir sesle: — Başını vurdun Ali -dedi- başka yerin de acıdı mı? Ali hayretle ona baktı ve yerinden fırladı.. Kapıya doğru gitti. Sonra başını çevirdi. Gözleri deli gözleri gibi par- hıyordu. Vaziyeti kavrıyamı- yordu. Birdenbire Mariyanın üslüne atıldı: — Bana bak -dedi- acımış, acımamış, sana ne? Mariyânın kılıcı da yerde idi.. Kendi kılıcı, kamara di- şında kalmıştı.. Mariya - hiç cevab vermedi. Onu kolların- dan yakaladı ve sarstı: — Söylesene, ne susuyor- sun?. Eline düştüğüm - halde neden vurmadın beni! Mariya, kendisini yavaş ya- müzakereler açmak fikri Bel- | şurasını söyliyelim ki, doktor Benes Belgraada demokrasi cebhesinin bir mümessili ola- rak değil fakat kardeş bir milletin şefi olarak - selâmlan- mıştır. Fransız Başvekili Bay Blu- mun gazetesi olan Populairein Avrupayı biribirine muhalif iki cepheye ayırmak hususunda tatbik ettiği metod sulha yar- din etmemekte fakat bilâkis harbe müncer - olabilen bir metoddur. Yugoslavya hiçbir zamân böyle bir sergüzeşt si: yasetine katılmıyacaktır. Dok- tor Benesin ziyareti münasc- betile esasen şurası da teyid edilmiştir ki birkaç gün evel küçük antant konferansı esna- sında alınan kararlar hale ye- gamı mulabık olan kararlardır. Muslemlelzeler mü teşarı Hind kongresi için ne diyor Londra, 9 (AA.) — Müs- temleke müsteşarı Butler avam kamarasında iş partisinin reisi Atleenin bir sualine cevap vererek Hind konferansının hükümet ile teşriki- mesaide | tebrik telgrafları alıyorlar. bulunmaktan — imtinaı üzerine hasıl olan vaziyete karşı İn- gilterenin natıl bir hattı ha- .'mlıı— 90 saatte Tokyaa'a Londraya vardı Roma, 9. (Radyo) — Tok- yoda çıkan Asaki gazetesinin, *Allahın Rüzgârı, adlı tayya:. resi bu sabah Romaya — vası) — olmuş ve Japon sefiri tarafın:. karşılanmıştır. Japon tayyares cisi şerefine dostane tezahürat yapılmış ve tayyare saat 10,55, de Parise hareket etmiştir. Tayyare Parise saat T5 de Varmış ve orada biraz kalkı dıktan sonra Londraya harex ket etmiş ve 16,25 de Lom draya varmıştır. Bu suretle Tokyo-Londra seferi V0 saalten az bir za« man içinde yapılmıştır. Japon tayyaresi, Londrada büyük — tezahüratla karşılan- mıştır. — Pilotlar — hertaraftan Asaki Japon gazetesi, tay- — yare ile İngiliz milletine se- lâmlarını göndermiştir. B. Darati Macaristanın kin besle- mediğini söylüyor.. Peşte, 9 (Radyo) — Bay Darati, bugün beyanatta bulu- narak: *Hüsnüniyet ve iyi bir teş- rikimesaile ekalliyetler mesele- sinin halli ve bu sayede Ma- caristanın komşularile dostlu- ğunun artması mümkündür. Çünkü Macaristan hiçbir dev- letin düşmanı değildir ve kin beslememektedir., demiştir. Romanya rteket takip edeceğini tesbit İtalyadan tamamiyeti mülki- eylemiştir. Butler demiştir ki: “Valiler ana yasanın kendi- lerine verdiği hususi salâhi- yetleri - kullanmak — vadinde bulunamazlardı. Herhalde bu talebi yaparken Hind kongre- leri reislerinin bunun ne ka- dar şümullü birşey olduğunu düşünmemişlerdir. Ve ihtimalki ortada bir suitefehhüm var- dır. Eğer - valiler bu vaidde bulunmağa muvafakat etmiş olsalardı Hindistana aid ka- nunla parlâmentonun kendi- lerine yükledikleri — mesuliyet- leri ve hususi talimatı tanıma- mış ve bilhassa ekalliyet hak- kında taahhüdlerinde de du- ramamış olacaklardı.. Yunan kralının Amcası Giride gidiyor Atina, 9 (Radyo) — Yunan kralının amcası Prens Corc İpsara muhribi ile Giride gi- decektir. Prens şerefine Gi- ridde büyük istikbal hazırlık- ları yapılmaktadır. — Yapamazdım.... mazdım Ali.... Diye mırıldandı ve sonra ilâve :tıi Yapa- Alil,... Sen aşkı bilir misin... Sen kılbî. seven kalbi tanır msin?.. Genç Firtina, onü geriye doğru itecek oldu. Fakat ba defa da Mariya önu kollarin: dan tutmuştu. Mavi gözlerinin içinde bir deniz — uyanıyor, uzak bir sevdanın ufukları açı- hyordu. Beyaz, açık göğsü, baş döndürücü bir - sıcaklıkla sünde çarpıyordu. Seni seviyorum... Mağ- lüp oldum... Ben sana değil, aşkına mağlübum.. Eğer Ze- liha olmasaydı, senin olurdum, ister karın, ister cariyen.. D,İj 'yesinin tekeffülünü istiyor Paris, 9 (Radyo) — Havas ajansı bildiriyor: Romanya kralı Karol, Bük- reşte İtalya sefirile mülâkatta bulunmuştur. Bu mülâkatın si- yasi bir mahiyeti haiz ol'uğu söylenmektedir. Bu rivayet şimdilik mevsim- sizdir. Bununla beraber, Ro- manya, tamamiyeli mülkiye- sinin İtalya tarafından da te- — keffülünü istemektedir. Bay Delbos Siyasi vaziyet hakkında izahat verecek Paris, 9 (Radyo) — Kabine meclisi salı ve çarşamba gün- leri üstüste toplanacaktır. Ha- riciye Bakanı B. Delbos bey- nelmilel siyasi vaziyeti, bilhas- sa İtalya-Yugoslavya itilâfını ve B. Benesin Belgrad ceya- hatini izah edecektir. Mesai nazırı tenviraf sana- yi 40 saatlik hafta tatbikatı kanununu kabineye verecektii Mariya bu sözleri müteakıp, dudaklarını Alinin dudaklarına götürdü ve ateşten bir dalga balinde, genç Türk korsanına büsbütün sarıldı. Ali: ” — Yapma Mariyal. Diye bağırdı.. ÂH Söni “Veviyoreklği Burada çok kalmiyacaksın.. Korkma, seni Zelihadan ve denizden almıyacağım... — Birak beni... Bırak beni diyorum Mariyal!.. Başım ateş içinde... Gözleri kararıyorda.. Şakak- ları atıyor, dımı rı tutuşu- yordu Mariya a 2) ğı ile kapıya u. Kapı kapan-

Bu sayıdan diğer sayfalar: