uhafız tabancasını çekip sevdiği ata ateş etti Ali paşa da onun mezarına bir mızrak ve bayrak dikti. — Paşam, beni affet; be- nim hiçbir kusurum yok,. Papaz Marten renkten ren- ge giriyordu. Hâdim Ali pa- şa da keza,, — Sana birşey söylemiyo- rum, Fakat bu gençler, Türk- tür ve bizim eşirlerimizdir. Bunları, bana bu şekilde ne diye gönderdi? — Paşam, kale muhafızına söylediklerinizi aynen tekrar- ladım. Bundan başka kendim- den de ilâveler yaptım, kale- nin muhakkak Osmanlı kuv- vetlerinin eline geçeceğini ve en doğru işin teslimden başka birşey olmadığını anlattım. — Güldü. başını salladı. *Osmanlıların kudretini - bili- yorum. Nitekim, kalemi de almak üzeredirler. Fakat ben şerefli doğmuş ve şerefle öl- meğe andiçmiş bir kumanda- nım. Kahraman ecdadımın ta- rihine, adımı, teslim olmuş bir rezil şeklinde yazdırtamam. Kale dıvarlarının dibinde be- nim mezarım açılacaktır. Türk gibi bir düşmanla çarpışa çar- pışa, hem de her tarafı, her- şeyi yaka yaka öleceğim. Evet, Hadım Ali paşa buraya gire- cektir. Fakat ne beni esir ala- bilecektir, ne eşyamdan birşey Buladaktır, hattâ ne de şu ahırlardaki atlarımdan bir ta- nesi onun eline düşecektir. Ali Paşa, acı bir kahkaha savurdu: — Yaman düşman imiş.. Hoşuma gitti. Haydi diyelim ki, kendisinin canı cehenneme gitti veya gidecek. Ya hay- vanlarını ne yapacak, kanad- landırıp uçuracak ve kaçıra- cak değil ya?.. Sonra, sonra; bizden aldığı bu iki esiri, ne diye böyle gönderdi? — Onlar için de size mu- hafızın selâmı var: Ali Paşa gibi kahraman bir askerin yanında böyle genç, tecrübesiz asker olmamalıdır. Kendileri henüz lâyıkile talim ve terbiye görmemişlerdir. Ali Paşadan rica ederim, bunları yetiştirsin de harp meydanına öyle sevketsin. İleride belki faideleri olur. Ali Paşa, başını salladı: — Peki -dedi- müstakbel maktulün vasiyetine hürmet edeceğim. Türk Paşasının gözlerinden kivılcımlar çıkıyor, sert fırçayı andıran sakalı tel tel kalkı: yordu. Sağına baktı: — Ağa -dedi- — evlâdlara söyle, bir saat önce verdiğim emir dairesinde harekâta ha- zırlansınlar. OÖna gösterece- manalı —manalı m. Papaz Marten, Hâdim Ali Paşayı iyice tanıdığı için bu emrin ciddiyetini de kavra- mıişti. Türk ordusu birdenbire kı- mıldamış ve kaleyi tazyike başlamıştı. Kale bedeni, müte- madiyen inen büyük taş par- çalarile yavaş yavaş çatlayor, gedikler artıyordu. Bir aralık kalenin etrafına ı derin hend eklerin beri tarafında kanlı bir dövüş baş- ladı. VA Kale muhafızı, iki günden- beri devam eden şiddetli taar- ruz karşısında, gözlerini hiç yummadan, kalenin dört bu- cağına koşuyor, yetişiyor ve çarpışıyordu. Türk askeri artık, kapıları zorluyordu. Mukavemet ümidi kalmamıştı. Kaledekiler derin bir ümitsizliğe düşmüşlerdi. Birdenbire muhafız Zondi- nin sesi duyuldu: Uşaklarıma söyleyiniz, şatomda ne varsa, ecdadımdan miras kalan silâhları, kılıçları, nişanları, tabloları çabuk indir- sinler, altın, gümüş takımları, hayvanlarımın eğerlerini, sev- diğim ve hayatımda kıymetli bildiğim herşeyi şu meydana getirsinler.. Bu emir karşısında herkes bir aralık tevakküf etti: — Acaba ne olacaktı? Bu eşya, çarçabuk - ortaya rastgele yığıldı. Onların için- de yüksek bahada neler vardı, neler? Zondi emretti: — Her tarafından ateş ve- riniz bunlara! Uşaklar ve muhafızlar, şaş- kın şaşkın bu emre itaat et- tiler. Biraz sonra, kıpkızıl bir alev dalgası, kale meydanın- dan göklere uzanmağa baş- ladı. Muhafız, delilere mahsus korkunç bir kahkaha - fırlattı. Askerler: — Delirmiş galibal Diye mırıldandılar. Zondi bunu müteakıp ahırlara doğru fırladı: — Beni takip ediniz! Ahırlara varınca bir daha verdi: — Kapıları açınız ve bütün atlarımı çözünüz. Uşaklar, ahırlara daldılar. Tam bu sırada hücum art- mıştı. Osmanlı — ordusunun “Allah Allah, avazeleri orta- lığı çınlatıyordu. Alevler - git- tikçe yükseliyor, korkunç bir manzara doğuyordu. Kumandan, tabancasını çek- mişti. Bir eline de geniş yüzlü üzün — kilicini almıştı. Genç atlar, bu gürültü arasında esasen ürkmüşlerdi.-Birdenbire serbest bırakılınca, kişniyerek, çifte atarak ahırdan sökün ettiler, En önde, kumandanın sev- diği güzel, beyaz at vardı. Zondi, tabancasını uzatarak atın başına ateş etti. Hayvan sendeledi ve inledi. Kumandan bu defa kılıcını kaldiırip atin bacağına çaldı. Tam bu sıra- da da gözlerinden iki damla yaş döküldü: — Vurun!.. *diye bağırdı- Hiçbir tanesi sağ kalmıyacak, Bunların - çbiri Türk'ün eline düşmiyecek. Silâh sesi üzerine diğer hayvanlar tekrar ahıra — çekil- mişlerdi. Bütün uşaklar taban- calarını çevirmiş, karanlık ahı- rın içine sıkıyorlardı. Tüyler ürpertici bir manzara doöğ- muştu ve zavallı hayvanlar, biribirini tekmeliyerek, damın dıvarlarına / çarparak, tacı acı emir a ANADOLU ae n a LN Teşkilâtı esasiyedeki |Sehirden akisler değişiklik nasıl oldu? Kamutayın bu celsesinde dikkate şayan müzakereler geçmiştir —iğ ü Arazi mes'elesinde bir ein- niyetsizlik, bir itimatsızlık me- selesi zannetmiyorüm ki — ol- sun. Mülkiyet hakkının kud- siyeti Teşkilâtı Esasiye Kanu- numuzda tasrih edilmiştir. Bu- rada teklif edilen, bir adale- tin icabının yerine getirilmesi- dir; memlekette çalışan ve bu milletin asırlardan ve asırlar- danberi bârını çeken asıl hal- kın hakiki malına sahip olma- sıdır. Bu iş yapılırken bugün bir takım şerait altında bu mallara malik olanların hukü- ku payimal edilecek değildir. Burada Teşkilâtı Esasiyede yapılan iş, bu malların çiftçi- lere tevzii için kanuni bir mü- saade vermektir. Bu kanun yapılarak buraya gelecektir. O zaman mal sahibinin huku- kunu temin edecek esaslar ta- biatile derpiş edilmiş ola- caktır. Recep Peker (Kütahya) - Arkadaşlar; Halil Menteşe ar- kadaşımın - ilişmesile uyandırı- lan *mevzu hakikaten bu kadar mühim bir işin yüce kamutay- dan çıktığı esnada üzerinde konuşmak gibi büyük bir fay- | da temin edilmiş olacaktır. Ben de Halil Menteşe arka- daşımın tasavvur ettiği bir faydanın şümulüne hizmet et- miş olmak için fikirlerimi ârz- etmek maksadile bu kürsüye geldim. Arkadaşlar, iç rejim bakımından yer yüzünün hali- ne kısa bir görüş - yapalım. Bu görüşün hulâsası şudur: Yer yüzünde birçok çeşidli krizler yanında her yerde ve kendi kanâatime göre diğer krizlerden daha mühim bir iç rejim krizi ve buhranı hüküm sürmektedir. İçinde yaşadığı- mız günün en önemli bir nok- tası olarak bizim gibi yeni ve haykırarak yuvarlanıyorlardı. Mühafız ağlıyordu, uşaklar ağlıyordu. Nihayet ahırda ses, sada kesilmişti. Zondi başını eğdi: — O da bitti -Diye mirıl- dandı- şimdi, sıra bana geldi. Ve, elinde tabancası, kılıcı olduğu halde kale kapısına doğru atıldı.. Tarih (I) diyor ki: “Zondi bir kurşun ile vu- rularak düştü; lâkin dizüstü sürünerek her tarafından ya- ralanıp ta hatmi hayat ile ne- ticeye kadar uğraştı. Gene aâyni satırların altında şu cümle vardır: “Ali paşa vücudunu ve ay- rılmış olan başını, kalenin kar- şısına gömdürerek — mezarının üzerine bir mızrak ve bir bay- rak dikilmesini emredip bir mağlüp düşmanın meziyetine şu süretle necibane hürmet gösterdi., Biz de düşmanına hürmet eden Türk milletinden bir ferd olduğumuz içindir ki, vak- tile, ecdadımızın karşısında şerefle kılıç sallıyan o düşmamı, bu sütunlarda kahramanlar ara- sında yaşatmış olan, kahra: man millet, elbette ki, düşma- ma da hak yerir, kıymet — Bitti — M. Ayhan —e ““Ü) — Hammer tarihi - sahife 29 verir. modern hayata yeni çıkmış bir devlet için kendi rejimini daha ileri bir dikkatle göz önünde tutmak ve kendine yakışan kendi hayat ve ihti- yaçlarına uygun şekilde kuv- vetlendirmek ve tanzim etmek baş işlerin cn başındadır. Müşterek inan: Bizim şimdiye kadar rejimin esası olarak devlet kanununa geçmiş ve yurdun henüz ha- yata doğmuş €n taze çocuğan: dan yaşlısına — varıncıya kadar, hepsi için müşterek inan mevzuu telâkki edilmiş olan mahiyeti cumhvriyetten ibarettir. Şimdiye kadar C. H. Par- tisi şuuru içinde beslenip bü- yümüş olan ve partinin kendi hususi ve profesyonel politika telâkkisi içinde kalan hayati esasları biz bu madde ile teşkilâtı esasiye kanununa ek- lemekle bütün yurdun müşte- rek resmi ve kanuni bir reji- mi haline sokmak istiyoruz. Bu hâdise, mühim bir mes'e- ledir. Bu esasların kamutay tarafından kabul edilip resmi- yet kesbettiği dakikadan iti- baren yurddaşların lâboratu- varında çalışan — profesörler- den günün politikası ile uğraş- mıyanlara ve işlerin, başında bnlunan büyük müdür arka- daşlardan meselâ Devlet De- miryollarının bir mâkasçısına kadar bütün vatandaşlar bu esaslara —inanacak, — bunları sevecek ve bunlara itaat mec- buriyeti altına girmiş olacak- lardir ve bütün milli faaliyet ahengi bir manzume halinde biribirini tamamlıyan bu yük- sek esasların havası içinde akip gidecektir. Bu şu demektirki bizzat hayattan alınarak C. H. Par- tisinin programının içinde ya- zılmış bulunan bu hükümler, bu devletin bundan sonraki varlığında bütün yurddaşları bütünlük ve beraberlik ruhu ile besliyecek ve milli birlik için daha sıkı bir tedbiralın- Tmış olacaktır. Temyiz mahke- mesinin en büyük hâkiminden en küçük memurlarımıza ka- dar hüküm veren, tedbir alan, emir veren ve tanzim eden herzes günlük işini yaparken ve kararını verirken kendini bu esasların çerçevesi içinde hissetmek mecburiyeti altına girecektir. Hülâsa arkadaşlar bu ka- nun * çıkınca hüviyeti olsun olmasın bütün vatandaş- ların tertip ettiği ” milli bünye müşterek ana esaslara bera- ber inanan sarsılmaz büyük ve daha kuvvetli bir kütle haline gelecektir. (Bravo ses- leri, alkışlar) Bunun edebiyat kısmı üze- rinde fazla durmaya lüzum yoktur. Liberal propaganda: Şimdi * Halil Menteşe'nin teknik olarak — bahsettikleri noktalara gelelim. Lâkin pro- paganda Türkiye'de — yapılmı- yacak mı? Encümen başkanı benim de dahil olduğum en- cümen arkadaşlarımız namına cevabımizı verdi. Ben bu iza- hata biraz daha şümul ver- mek isterim. — Devam edecek — en resmi tam dişi güzeldir — Başı 3 üncü sahifede — tına., Bakalım ncreden söke. cek, nereden dikecek? Lodos artıyordu. Bugün de limanda vapurun şu veya bu islteleyi — tutmaması ihtimali ortaya — çıkmıştı. Bayramın ikinci gününü hatırladım. Va- ziyet aynen şöyle idi: — Bay memur, bu vapur Alsancağı tutar mı? — Tutar gibi amma, pek belli değil.. — Nasıl belli olmaz canım. — Basbayağı a Bayım!.. Kaptanlar bile bilmiyorlar.. — Peki Konak iskelesini tutar mı? — Allahutealâ sını da.. — İyi amma bundar evelki vapur doğruca Alsancak iske- lesine gitti. — Gittiğine bakma Bayım, murada eremeden boynunu kırıp Pasaporta doğru büküldü. Konak iskelesine ayak basana aşkolsum!. O günün bu hâdiselerini hatırlıyarak gemicilerin yanına sokuldum. Bereket versin; bu sefer de vapur Pasaporttan doğruca Karşıyaka — yolunu tuttu.. Karşıyaka — sahiline bir göz attık. Dalgalar, beyaz başlı dev- ler gibi sahile saldırıyordu. Fırtına şimdi Karşıyaka ile meşguldü. İskele ve civarı su- lar içinde kalmıştı. Atlıya, sıç- rıya yaya kaldırımına - çıkmış- tık ki, gök, olanca “hızı - ile boşanmıya başladı. Bu da yağmur faslı idi. O kadarla kalsa iyil.. Dönüşümüzde söy- lediler: Alaybey'e beş dakika tolu yağmış.. Başka tarafların ha- beri bile yok.. Gök gürültüleri arasında devam eden sağnaklar ara- sında bir de baktık ki, Karşıyaka sahilindeki fırtına, birdenbire Alsancak semtine geçmiş, çün- kü rüzgâr değişmiş.. Ayni dakikada: — Vapurun Alsancak iske- lesini tutması şüpheli! Haberini de aldik. Fakat kaptan, dişini sıkmış - olacak, bizi çalkıya çalkıya, Alsancak'a getirdi. Deniz kordon seviye- sini bulmuş, sular rıhtıma çık- mıştı. Şehrin birçok yerleri, gene sulara dalmıştı. Yağmur kesilmiş rüzgâr da kesilmişti, Birdenbire — Çakalkaya'nın başındaki bulut parçalandı. güneş, ilâhi ve nurani bir yüz gibi gözüktü, saçlarını toprağa uzattı. Herkes; — Oh -dedi- hele şükür, cemalin gördük cananın! Onu, bir müddet doya doya seyrettik, fakat tam dişiyi an- dıran hava, birdenbire gene değişti, gene karardı. Güneş meçhul ufuklara doğru ayrıldı, gitti. Şimdi bu satırları karalar: ken, bundan sonrâsını kesti- rebilecek değilim; Fakat bu gidişle, denizcinin dediği gibi, şemsiye, baston, pardesü, palto, beyaz pantolon, beyaz iskarpin, ince, kolsuz frenk gömlekleri ve saireyi beraberimizde - taşımaklığımız İâzım gelecek galibal. İzmir'in neresi erkek güze- ( lidir, Allahaşkına! bilir ora- İzmir, erkek değil, İzmir bele K aA &Ö, y diyesinden | 1 — Yamalar suyu mem- balarından Çarıkdere, Kizılçu- kur mevkilerinde — yapılacak 403,76 lira bedeli keşifli top- lama havuz işi 9-3-937 Salı günü saat ön altıda açık ek- siltme ile ihale edilecektir. Keşif ve şartnamesini görmek üzere baş inühendisliğe iştirak için de otuz bir liralık muvak- kat teminat makbuzu ile söy: lenen gün ve ve saatte encü- mene gelinir. 2 — İsmetpaşa bulvarında, Mezarlıkbaşı'dan Fevzipaşa bul: varına kadar 7050 lira bedeli keşifli 230 metre ve Cumhu- riyet meydanından, Tevfik Rüşdü Aras çaddesinden de- nize kadar 5450 lira bedeli keşitli 142 metre fenni kana- lizasyon ile Mezarlıkbaşı'nda 800 lira bedeli keşifli 48 metre lâğımın heyeti umumi- yesinin 13300 lira bedeli keşifle kapalı zarflı eksiltme ile ihas halesi 12-3-937 Cuma günü saat on altıda icra edilecektir. Keşif ve şartnamelerini gör- mek üzere baş mühendisliğe iştirak için de 997,5 liralık muvakkat teminat Mmakbuzu veya banka teminat mektubu ile birlikte 2490 sayılı kani- nun tarifi dairesinde hazırlan- miş teklifler ihale günü saat on beşe Kadar encümen reis- liğine verilir. 21 26 3 6 534 İzmir "sulh hukuk mahke- mesinden: Devlet demiryolları - genel direktörlüğüne izafetle vekili 8inci işletmede avukat halit natık tarafından — sarayköyde yukarı mahallede 10 numarali evde giritli basân öğlu lâtfü aleyhine açılan ecrii e ihale farkı alacak davasından dolayi müddeialeyh lütfü namına tas" tir kılman davetiye varakâsır nit ikametgâhının meçhul bur lunduğundan bahsile bilâ teb liğ iade edilmiş ve müttebaf karar üzerine gazete ile vaki ilâna rağmen muayyen gündt mahkemeye gelmemiş oldu” ğundan hakkında gıyap karart tebliğine ve davacı vekilini? ifadesi dinlendikten — sonr$ mahkeme 25-3-937 — tarihint müsadif perşembe — gününt tayin — kılınmiş — oldüğündü? yevmi mezkürde saat 10 mahkemeye gelmediği bir vekil göndermeği takdird* hakkında gıyaben *hüküm $ dır olacağından giyap karari makamına kaim olmak ü ilân olunur. 603 p İzmir sulh hukük mahkt mesinden: a Karşıyaka'da Hidayet ğmdırşi’ sayılı evd: otur? Taban Ali kızı fehedanın hastalığı ile malül - bulundu gundan hacr edilerek M sine bir vasi tayini iın"a. Kantar — karakolu eıvıın'" tabak Ali tarahıodan istenit mesi üzerine emrazı akliy€ asabiye —mütehassisi d faik muhittinin muayent müşahedesi neticesinde diği fotoğrafı tasdikli rıP"'" fehedanın — teleyyünü dil”;,'ıı neticesi ateheye müpleu_ duğu ve istievabında bir_::: bulunmadığı ve kendini ? den aciz olup haeri ve WT yet altına alınması yazif ç p görülmüş ve Karşıyıluıd'ddı dayet sokağında 4 sayıli # İ oturan teyzesi oğlu DU Ç vasiliğini kabul ı-yledî?'wf vesayete ehil olduğu l"ı', miş olduğundan fehed u hacrine ve teyzesi O yaşında rençper nurinit disine vasi tayinine mahf” | ce karar verilmiş olduğ;' olunur.