. . Sayfa 6 ON € TÇ AÇ Carihten Yapı'aklar Düşman içinde Ahmed, bir maşraba içinde — Veli'ye şarap uzattı.ŞİBonra bir parça ekmekle soğuk - bir — parça et verdi.. — Oh, ohl.. Hay Allah razı olsun bu kızdan!.. Bura- da da Hızir gibi midemizin #mdadına yetişiyor. — Bana bak, ne olursa olsun, eşşekleşip de geberme- meğe çalış.. Ahmed güldü ve gözlerini — uzaklara dikti; Aliz'i hatırlamıştı. * . * ğ Buradan da ayrılmışlardı. İşte şimdi İslatina rmağının başındaki köprünün yanında bulunuyorlardı. Avusturya sü- — varileri nâra ata ata gelip geçiyorlardı. Heriki ordu, yakında büyük bir harp vermek üzere idiler. Ahmed Veli'ye baktı: — Bu herifler nereden ge- lip nereye gidiyorlar? — Benim bildiğim mukave- mete gidiyorlar. Bizimkiler, buraya yaklaşmışlar.. İmpara- tor da geride, harekâtı idare etmek istiyor.. — Acaba, tam karşılarına düşen kuvvet, hangi paşanın kuvveti? —- —© — Onu da bilmem.. Gali- ba bizim sol cenahl, — Yahud da merkez kuv- vetleri. Yâni Hasan Paşal.. — Biraralık, iri, yağız bir — kadana üstünde geçen bir Avusturya suvari zabiti yak- laştı: — Hey, bana bakın!.. Veli cevap verdi: — Söyle kahraman zabit! Bu hitab genç zabitin ho- — şuna gitmişti: — — AÂAferin bel. Sen köylü- sün amma akıllısın!. — Evet, benim köyde de — beni akıllı olarak gösterirler.. — Sizde içecek birşey yok mu?, Biraz içki.. Anlıyorsu- nuz ya, Türk'lere doğru gi- diyoruz. — Su muistiyorsunuz, baş- ka birşey mi?. — Su değil bel. - Rakı ol sun, şarap olsun, Rum olsun., — Veli, Ahmed'e bir göz fir- Tattı. Ahmed: - — Dur *dedi- benim şura- dakiğdestimin içinde bir par- — ça kalmış olacak!, Zabit sevinçle atından indi. — Caketinin cebinden bir gü- müş para çıkararak fırlattı: O y— ÂAl şu parayı da harcan. — Aferin be delikanlı!. — At kişnemeleri, gürültüler — artıyordu. — Avusturya suvarileri, bağıra çağıra geçiyorlardı.. Nâralar — göklere yükseliyordu. — İlerideki köprü ve onun ar- kasındaki uzun yol, - kılıçları parlıyan suvarilerle dolu idi. — Arkası kesilmiyen bir insan — seli halinde mütemadiyen ge- — çiyorlardı. ; Veli, bunu fırsat bildi, za- — bite sormağa başladı: — — Bu hain Türk'leri tepe- —Odal 2 Mu | - | damgası riden geliyor. Şu Türk'lerin Hasan paşasını, kendi elimle yakalıyacağım. Başındaki sa:- rığı çıkanp boynuna dolıyacak ve onu Viyana kaldırımlarında sokak sokak sürükliyeceğim.. Zaten benim Türk'lere karşı müthiş bir hıncım vardır, vak- tile bu topraklarda bizi, alt üst etmişler.. Ahmed, elinde maşraba ile yaklaştı. Zabit bir yudum aldı: — Oh «dedi- nefisi.. Aman şöyle bir kenara çekilelim. Başkaları hissederlerse - size musallat olurlar. Biraz ileride, iri bir kayanın arkasına çekildiler. Zabit maş- rabadaki içkinin yarısını bo- şalttı. Dilini damağında çatlattı: — Böyle yerde böyle içki... Bu ne bulunmaz saadettir an- hyamaz sınız!... Karşıyaka'dan JJapon parlâm B ee :ANADOLU | M akisler.. ü — Başı-3 üncü sahifede — 'Tekirdağlı h genç Türk casusları.. Dinar'ya Bir suvari zabiti Hasan Paşayı ne yapacağını anlatıyor. Mülâyim'e meydan okuyor.. — Bunu, Türk'lere verece- (Tekirdağlı Hüseyin pehlivan ğiniz galebe şerefine ikram ediyoruz. Zabitin —yüzü — kızarmıştı. Gözleri hafifçe dumanlanmıştı: — Galebe, diye bağırdı, hem de muhakkak galebel. Ve mütebaki içkiyi de bir anda yuvarladı: — Hem de öyle bir gale- be ki... Bana bakın, eğer bir gün Viyana'ya gelirseniz, ,Kır- mızı konaklı Dük , —kimdir, diye sorunuz ve beni arayınız; ben de sizi sarayımda misafir ederim.. Bu harba - giderken, bir arkadaşımın daha bulunma- sını isterdim, fakat kaç para eder ki öldürdüler... Veli, hafif bir heyecan ge- çirdi: k — Türk'ler mi öldürdü? Zabit, atına doğru yürüdü: — Yok canım, geçenlerde karargâh civarında ölü bulun- du, kafasını koparmışlar... Veli, dudaklarını ısırdı, iti- daline hâkim olmak için bü- tün enerjisini sarfediyordu: — Genç“miydi?. — Hem de çok genç, kah- raman, güzel bir genç.. Fakat bir kusuru vardı: Hovarda idi. Viyana'nın bütün kadınla- rını baştan çıkarırdı.. Zabit bunu müteakip, aya- gin Tüzengiye koydu. — Veli, derhal öbür üzengiyi yakaladı: — Vah vah vah!. galiba karargâhta birşeyler, haltlar işlemiş olacak... Zabit güldü, hafif bir sesle: — Galiba -dedi- İmpara- torun karısına göz dikmiş ola- cak... Bunlar saray marifetle- ridir, siz anlamazsınız, İmpı- rator da hissetmiştir, mesele tamam!. — Demek ki, kraliçaya gö- nül vermiştir. — Belki kraliça da ona!.. Haydi Allaha ısmarladık! — Güle-güle kahramanımız, saadetle, haşmetle!. Zabit mahmuzlara dokunup İmum: uzaklaştı. . Veli, halif bir kahkaha attı, Ahmed'in boynuna sarılaı: — Demedim mi ben sanal, İşte, saray, kraliça ve rezalet yapışmış bizim işe.. SESE / Bi İye Dün, Türkiye başpehlivanı Tekirdağlı Hüseyin pehlivan- dan şu mektubu aldık: 1 — Dinarı Mehmed'in beyanatını. okudum. Sporda büyüklük, küçüklük olmaz. Ben bugün başpehlivanım, Yarın bu unvanı başkası da alabilir. Binaenaleyh, büyük söz söyle- meği hatırımdan geçirmem, Ben sadece Dinar'lıyı güreşe davet ettim. Çünkü kendisi, baş pehlivanlık güreşlerinde Türkiye'de bulunmadığını ileri sürerek bana güreş teklifinde bulunmuştu. Bu daveti, sporla alâkadar ölanlar, elbette hatır- larlar. 2 — Kendisi nasıl profes- yönelse ben de öyleyim. O, kendi menfaatını düşündüğü gibi ben de düşünürüm, Beni buraya, Halkevi davet etti. Daha ötesini bilmiyorum. Men- faata aid kısmı, Halkevinden arayabilir. Ha'ihazırda başpeh- Tivanım. Bunu da elimden ko- lay kolay çıkarmak - istemiyo- rum. Nitekim, 15 Mayıs 937 de Ankara'da yapılacak büyük güreşlere hazırlık olmak üzere bu seyahata çıktım. Aleyhimde bulunan pehlivanlar buluna- bilir. Nitekim iki ay evel, Mülâyim pehlivan da Ödemiş- te benim, başpehlivanlığı hak- sız olarak aldığımı söylemiştir. Bunlar, lâftır. Başpehlivanlık böyle, lâfla alınmaz. Beni, yen- mek lâzımdır. Fakat, Türkiye- de sırtımı yere getirecek bir pehlivan bulunacağını sanmı- yorum. Arkamdan dedi-kodu yapan Mülâyim pehlivana da meydan okuyorum. Mülâyim, İzmir'e gelir mi, gelmez mi, bilmem. İsterse, bayramın dör- düncü günü Ödemiş'e gelebi- lir. Umarım ki, Dinar'lile ma- çımız kat'ileşmiştir. Bunda da kaçarsa, onu bir daha aramı- yacağım. Tekirdağlı Hüseyin Alkaya CEETTRMEAE DKO söylüyorlar bunu... Bak - bak, ileriden bir suvari alayı daha göründü.. — Piyadesi evelden geçmiş olacak!. — Tabü... kalırsa, Ban çok azdır. Karşıyaka'da birşey yapılmamıştır. Karşıyaka, yılda 90-95 bin lira veriyor, ancak 35 bin liralık bir iş görüyor. Müstakil bir belediye; 300 bin liradan, bu varidatla mas- raf farklarının hesabı netice- sinde, eğer bir borç kalırsa bunu da ödeyebilir. Bakınız, su sinema karşı- sındaki umumi iskele ne hal- dedir? Burada beton bir is- kele kurulamaz mıydı? Şu her çeşid esnafın top- landığı tek çarşı caddesi, böy« le mi olmalıydı? Rıhtim, bir taraftan bir ta- rafa hâlâ tefriş edilmedi, kıs- men hâlâ yükseltilmedi.. Müstakil bir fbelediye, el- bette bunları da yapabilir. Sonra, şu Soğukkuyunun üs- tündeki su yerinde, mükem- mel, camekânlı bir gazino da açılmak gerektir. Daha neler var: Osmanbey gazinosunda bir belediye dairesi, altında bir kulüb, arkasında bır. bahçe, Dedebaşı'nın Karşıyaka hu- dudü içine alınması, -Gazete- nizde fikrini söyleyen zatın dediği gibi - bir yatkulüb in- Şası ve saire.. Belediye azası bunları söy- lerken kalabalık artmıştı. Muallim Milat'a göre Muallim Mitat atıldı: * Sivrisinek mücadelesi ya- pılmalı, sivrisinek! Karşıyaka- nın eğlence yeri de yoktur. Ben, Dedebaşının ilhakı fik- rinde değilim. Çünkü birçok şeylerin ucuzluğu elden gider. Şu sahildeki yaya kısımlar tef- riş edilmeyince, nhtıma nh- tım da denemez. , Belediye âzası devam etti: *İzmir'de deniz eğlencesi yapılamaz. Çünkü inbata ma- ruzdur. Deniz - vasıtaları için bir çatı altı bulunmadığından sandallar, sokaklarda, yağmur, güneş altında çürüyor. Alaybe- ye kadar gidip bakınız, bun- lar için, bir yer lâzımdır. Yat- kulüb inşası fikri çok mükem- meldir.. Spor sahasına gelince, şimendüler -hattı kenarında mevzuu — bahsolan — zeytinlik maksadı temin edemez. Saha, Bostanlı cihetinde olmalıdır. ., Dr. Şükrü Nuri'nin fikirleri: Bu sırada doktor Şükrü Nuri'de gelmişti. — Oo0000 - dedi - mevzu mühim! Başladım onunla da konuş- mıya: — Evet - dedi - Karşıyaka, kaza olmalıdır kaza!. İyi bir belediye de teşekkül edince Karşıyaka Nis'e benzetilebilir, emin olunuz!.. Düşününüz ki, halk, bütün idare, mahke- meler ve sair — teşkilâtını burada, kendi ayağında bula- caktır. Sıkıntı çekmiyecek, za- manından kaybetmiyecek, mas- raf yapmak mecburiyetinde kal- mmyacaktır. Belediye azamız çok iyi söylüyor: Karşıyaka, kendi kendini mükemmelen idare edebilir.. Bu şehrin parası, burada kal- malıdır. Ah, ne olur. Şu rih- tımın yaya kısmı da tefriş edilse ve palmiyeler - dikilsel. Bir zat atıldı; — Tutmaz, maz!. palmiye tut- K K Ü — Kim, diyor, işte Dilsiz — Başı T inci sahifede — lel münasebetlerimizin ufku da aydınlanacaktır. Bu maksadla Mançuka ile olan samimi ve bozulmaz bağlarımızı daha ziyade kuvvetlendireceğiz. Ve Çin Sövyetler - birliği ile olan mü: masebetlerimizin — düzelmesine da büyük bir ehemmiyet vereceğiz. Çin hakkında bilhassa şu cihete teessüf ederim ki şarki Asya'nın istikrarını temin için Çin'le müştereken hareket hu- susunda mazide sarfettiğimiz bütün gayretlere rağmen bu memleket bizim hakiki mak- sadlarımızı tamamile anlıya- mamıştır. İki memleket ara- sında çıkan birçok mes'elele- rin sebebi işte bu anlaşma- mazlıktır. Bu yolda iki mille- tin samimi hbislerini inkişaf ettirmek ve münasebetlerini iyileştirmek lâzımdır. - zannın- dayım. Tâ ki şarki Asya'da sulh ve istikrar için sıkı - bir teşriki mesaide bulunabilsinler. Binaenaleyh mütekabil takdir hisleri besliyerek ve yalnız iki hükümet arasında değil iki millet arasında da daha sıkı bir münasebet tesis et- meliyiz. Ve iki millet arasında müsbet teşriki mesai ve karşı- hıkli yardım eseri vücuda ge- tirmeliyiz. Manialar her ne olursa olsun iki memleket mü- nasebatında ahenk — kurmak için bunları aşmağa — kat'iyen azmetmiş bulunuyoruz. Şarkta sulh Aaşkı namına Sovyetler birliğinin de Japon: ya'nın hususi vaziyetini anla- ması ve Japonya ile Sovyet- ler birliğinin aralarındaki ahenkli münasebet tesisini araştırma- ları bittabi lâzımdır. Muallâkta bulunan — mes'eleleri dostane bir tarzda halletmek için mü- zakereleri tesri eylemek bu hedefe irişmeğe yardım eyli- yecektir. Binaenaleyh Sovyet makamatından bu ciheli tama- mile müdrik olarak işaret etti- gim hedef yolunda mesaide bulunmalarını — ısrarla — talep ederim. Bundan bir müddet - evvel hükümetimiz komintern tehli- kesine karşı Alman hüküme- tile tedafüi bir anlaşma ak- detmiştir. Bu anlaşma komin- ternin bütün dünyada ve bil- hassa son aylar içinde şarki Asya'daki fesatçı faaliyetinin Japonya tarafından lâyik ol- duğu ehemmiyetle gözönünde tutulması zaruretinden doğmuş: tur. Ve tamamile yerindedir. Hükümet bu anlaşmanın tatbikinde hatalara düşmeme- ge dikkat edeceklir. Ve bun- dan en iyi neticeleri — istihsal GNS YERKREDAERRESRCNA ZNT D Doktor Şükrü Nuri'nin fi- kirleri de anlaşılmıştı. Parti eski nahiye reisi söylüyor: Karşıyaka eski belediye reisi Fikri'le parti kaza idâre heye- tinden Tahir girdiler. Ben suali tevcih ettim. Eski nahiye reisi Tahir, hemen; — İstiklâl her zaman iyi amma -Dedi- büyüklerimizin bize telkinleri, küçük kasaba- ların büyük şehirlerle irtibat tesisleri takdirinde ve onların idare çerçeveleri içinde daha ziyade muvaffak oldukları mer- kezindedir. Yüzüme baktı. — Ne 0?7. Yazıyor musun?. | Dür öyleyse, esaslıca anla- | tayım: — Diğer temaslar ve j ar yarına — AA t r d için elinden geleni yapacaktır. Japonya'nın İngiltere ve A- merika ile olan bağlarını sık- laştırmak — siyaseti değişmez bir - keyfiyettir. Hiç - şüphe yok ki bu memleketler - ile Japonya arasında halledilmesi icabeden muhtelif mes'eleler vardır. Fakat bunların hiçbirisi İngiliz Japon dusdııgunu ba: zabilecek mahiyette değildir. Deniz silâhlarının kaldırıl- ması mes'elesine gelince Ja: ponya buseneden itibaren bu silahları tahdid eden - hiçbir muahede ile bağlı değildir. Maamafih kiç kimseyi tehdid etmemek ve tecavüzde bulun- mamak prensiplerine riayet, politikamızda hiçbir değişiklik olmıyacaktır. Nihayet Japonya'nın milli inkişafı için zaruri olan bir şart vardır ki o da harici ti- carelinin inkişafıdır. Bu mes- ele memleketin bugün içinde bulunduğu ekonomik şartlara nazaran çok müstacel bir ma- hiyet almıştır. Hükümet Japonya'nın harici ticaretine engel olan maniaları ortadan kaldırmak için elin- den geleni yapacak ve bu entos ticaretin hacmini — arttırmak yolunda münasib — tedbirler alacaktır. Harici ticaretimizin bu müte- nevvi programının tatbiki bütün Japon milletinin birleşik kuvve- tini icabettirir. Aksi takdirde beklenen neticeleri elde etmi- ye imkân yoktur. Çin hükümeti Programını anlattı Nankin, 16 (A,.A)—Merkezi icra komitesinin bugünkü top- lantısında Van Sing Vey hü- kümeti programnı anlatmıştır. Bu program Laşlıca dört nok- tayı ihtiva etmektedir: 1 — Elden çıkan toprakla- rın istirdadı ve mevcud milli toprakların korunması. 2 — Milli müdafaayı kuv- vetlendirmek ve komünist mü- cadelesine bir nihayet vermek için dahilde hükümetin vaziye- tini tarsin eylemek. 3 — Milletin ekonomik şart- larını islâh etmek. 4 — Halkçı bir hükümet tesisi için icabeden tedbirleri almak. Zabıtayı tettiş Emniyet müdürü Selâhiddin Aslan Korkut, dün gece şeh- rimizdeki polis korakolların: — | pan bazılarını teiltiş atmışg’ İ BORSA Üzüm satışları Çu. — Alıcı B sicemkl 204 Esnaf banka. 15 17 50 197 Ü. Kurumu 14 — 22 YD A.R. üzüm. 13 25 15 S0 66 Beşikçi 0. 167 16 55 İnhisar ida, 10 10 39 ).Tara. mah. 15 TT 18 8. Ergin — 1350 13 75 | 690 413688 414378 İncir satışları Ş Çu, — Alıcı K:.5. ,KaPl 14 M. ). Tara. 10 10 0 ğ 180013 180027 Zahire satışları Çu, Ginsi — K.S. K â ) 175 Ton Buğ. 6 7 9 3610 Buğday — 6 İ 2 24 Arpa 4815 48İŞ 18850 Kilo p. çeki. 335 537 | 396 B. pamuk 47 S0 d