Kültürsüz kaldım!.. — Üstad Rahmi Balaban'a K. Ö, , (Ziya Gökalp) Türk ocağında, kendisini hayran hayran dinleyen gençlere kültürü şöyle anlatırdı: “Kültür, bir milletin unane, örf, ahlâk, edebiyat, din ve estetik gibi ruhi ve sosyal bünyesini takibeden unsurlardan ibarettir. Kültürün D gamnllü tarifi içinde diğer bir manası da ( Tehzih) olub bunun esası iyi — tahsil görmüş hakikt münevverlere malhsustur. Mahiyeti ne olursa olsun edebiyat , ilim vo felseleyi taassubsuz ve göslerişsiz bir alâka ilo — hoşla. mıb sevmektir. Kültürün tehziben farkı elkinin (Milli), diğerinin (Beynelmile! ) olmasdır. Ve bu sayede d ir iasan harsın — tesirile kendi milletinin kültürüne kıymet verir. Fakat tehzib ile de başka mil- — İetlerin fikir ve medeniyet hazinelerini sevib zevk almasına sebeb olur.,, ; Türk'çülüğü ilmt bir sistem içinde mütalen eden Ziya Gökalp bu Suretle bizde ilk defa olarak kültür mes'elesini ortaya aumış, açık ve — sentetik bir tarifini yapmış oluyordu . O zaman , merhumun aleyhtarları arasına geçen ( Abdullah Cevdet )in , kültürü , (İcfan ) diye tercüme ettiğini hatırlarım. Fakat bir ideali tem- — Bil eden fikirlere sm-sıkı bağlanmış gençler gibi, ben de, kültürden — kasdedilen manayı üstadın izabları dairesinde anlamış oluyordum . Ziya Gökalp ile beraber, dilimize giren bu kelimenin son zaman- Tarda münasebetli - münasebetsiz hemen herkes tarafından — kullanılmakta — olduğunu görüyorum. Mecmualarımızın birçoğu da, kültürün birbirine — benzemiyen tariflerile doludur. İtiraf ederim ki, herkesin anlayışına göre kullanılar ve yazılan bu kelimo; dünkü öğrendiklerime birşey ilâve edecek yerde -sarahatını kaybeden tariflerile - kafamın içinde bir — «Muamma> halini aldı. Meselâ —meşhur (Unamuno) nın kültür hakkındaki yazıları üstada borçlu olduğum fikirlere nazaran ne kadar karışık ve çapraşıktır!. Ken- — di kendime: “Bunları anlamak galiba bir irfan mes'elesidir ,, diyerek kabahatı üzerime almışken makalenin sonunda: “ Bunca senedir - uğraşı: — yorüum; kültürün ne olduğunu anlıyamadım ,, demesi bana — teselli — Mmekten ziyade sinirlerime dokundu . Tamir'de çıkan bir mecmuada okuduğum | Kültür nedir? .) makale- ni de şaşkınlığımı gidermedi. Genç mütefekkir, kültörün zaman, din, ırk ile münasebetlerini inceledikten sonra şöyle bir tarif yapıyordu : “Bötün ef'al ve harekâtın , düşüncelerin, duyguların umumileşmiş — gekilleri ve bunların mudil bir mahiyette birbirlerile mütekabil münase- betleri bir ulusun kültürünü teşkil eder. Bu tarif, Ziya Gökalp'ın kafasından ve dilinden başka bir üslüpta — yepılmış olmazına rağmen, hiçolmazta samimi bir kanaati tapıyordu. Fakat (Gaston Rageot) nun yaptığı şu tarif, beni büsbütün şaşırtıb çi- leden çıkarmağa kâfi geldi: k “Kültür ne ilimdir, ne felsefedir, ne san'attır, ne malümattır, ne — gefahtır, ne cemiyet hayatıdır, ne nezakettir, ne de ananadır, ne de hattâ medeniyettir. Bu unsurların hepsini ihtiva eder fakat etmese dahi tek başına mevcüd olabilir. ,, k Nasıl, beğendiniz mi?.. Kültürün, birçok unsurları ihtiva etmesini — Rabif ve elzem telâkki ederken bunlarsız dahi tek başpına mevcud olabil- mesine benim aklım ermedi. Fakat Allah aşkına doğra söyleyin; buna #izin aklınız erdi mi?... ver. 4 Yani, ilimsiz, san'atsıız, malümatsız, nezaketsiz, medeniyetsiz, an- anesiz, bir kültür!.. Acaba bu ne biçim şeydir?... — Yemilmez, içilmez, dokunulmaz, görülmez, anlaşılmaz ve bilinmez —olan bu kültür cenabları, acaba nerede bulunur?.. e Ü Şaka söylemiyorum; Bu yeni ve acaib tarifler, bana birşey verecek yerde, eskiden sağlam olarak bildiklerime de zarar getirdi. Üstadın be- | — »i karanlıktan aydınlığa çıkaran kültüründen de mahrum kaldım. Bana | — hakikt kültürü kim öğretecek?... Daha kısa etek! .—— Bundan ötesi vakıa sağlıktır, — fakat bu sene için Holivod'un — kararı bul Bunun ne istinafı he de gayzi yok! Çünkü, filim- ler payıtahtının 17 moda res- — samı bu neticeye varmışlar ve — karar vermişlerdir! | Bu moda diktatörlerine gö- | — re, etekleri topuğuna kadar olan bir kadın kat'iyen güzel — değildir! Elbise etekleri ne — kadar kısa ise, kadına o ka- İ dar daha güzeldir! S 3 Bugün doğacak | çocuklar.. ı! Yıldızların bugünkü — tesirati | | ; Fakat... Bacakları güzel olan kadın için böyle olan bu ha- kikat, çirkin bacaklı kadınlar için bir faciadır! Donjuan muhasebesi Bazı âşıklar, elde ettikleri aşk muvaffakıyetlerini kayıd ve tesbit ederler; bunlara mu- hasebeci âşıklar ve bu işe de *Donj'lan muhasebesi, demek doğru olur. Rus şâiri Puşkin de oldukça şöhretli bir donjuan idi. Elde ettiği kadınları husust bir al- büme kaydetmiş ve bunları iki kısma ayırmıştır. Kolay elde edilen ve güç elde edi- len kadınlar! Kolay elde edilen kadınlar cetvelinde 18 isim yazılıdır. Güç elde edilen kadınlar cetvelinde 16 isim vardır ve Natâli isminde ve 16 yaşında sevdiği bir kızla başlar... Se- bebi felâketi olan karısı diğer bir Natâli ile biter! Garip bir istatistik! Bir Alman istatistikçisi 30 gün zarfında bir Alman kadın maddi ve müvazenemizi bozmr: yacak şekilde olacaktır. Bugün bazı işlerde atalet ve betact gös teroceğiz; fakat küçük ve tesadüf i flörtler bize büyük tehlikeler hazırlıyabilecektir. Bugün başgöse terccek bir kalb macerası aksiliği uzan müddet saadet ve emniye- timizi tehdid edecektir. d Bugün doğacak çocuklar na« | hif olacaklar ve daima tembellik | öle l edileceklerdir. - Fazla K maheub — tabiatli — olacaklarından | sok zaman haklarını arayıb bula: uyacaklardır. Aralarındau birkaç il kıymetlendirmiştir. H cee a İ n bbb Bu kadın 23,421 ekmek /' pişirı | YEHİRMABERLERİ Mütehassıs kültürcüler —.. ——— Afganistan'a çağırılıyor Afganistan hükümeti, kültür işlerini takviye için memleke- timizden mütehassıs kültürcü- ler celbine karar vermiştir. Kültür bakanlığından şehri- mizdeki alâkadarlara gelen ma- lümata göre ayda 50 İngiliz lirası maaşla bir kültür müşa- viri, 40 İngiliz lirası maaşla bir öğretmen okulu direktörü, 35 er İngiliı lirası maaşla iki pedagoji öğretmeni istenmiştir. Bunlara âyıca harcirah da ve- rilecektir. Gidecek olanlar, vazifelerin- de üç sene kalmak mecburi- yetindedirler. Kaza Çifte ateş aldı; zavallı çocuk öldü. Menemen'in Emiralem nahi- yesine bağlı Elekler köyünde feci bir kaza olmuş; köy ci- varında kömür yakan Nizami oğlu 14 yaşında Hüseyin, ya- nında taşıdığı çiftesile oynar- ken birdenbire ateş aldırmış ve namludan çıkan saçmalar vücudunun muhtelif yerlerine saplandığından kısa bir zaman sonra ölmüştür. Et fiatleri yükseldi Belediye tetkikata başladı Son günlerde İzmir'de et buhranı baş göstermiştir. Ka- saplar, birdenbire et fiatlerini yükseltmişlerdir. Koyun eti bir hamlede 50 kuruştan 70 ku- ruşa çıkarılmıştır. Kasapların söylediklerine göre et fiatleri- nin yükselişinin sebebi, son haftalar içinde orta- Anado- lu'dan ve İç Vilâyetlerden İz- mir'e pek az hayvan getiril- mesidir. Belediye reisliği, et fiatlerinin — niçin — birdenbire yükseldiğini tetkike başlamıştır. Türkofis Dış piyasaları günü günü- ne tüccarlara bildirecek Bazı tüccarlar, tetkikatta bulunmadan dış ülkelere mal göndermekte ve maliyet fia- tinden aşağıya satış yaparak zarar ğörmektedirler. İktısad Vekâleti, bu vaziyeti nazarı dikkate almış ve Tür- kofisten iç ve dış piyasa hak- kında istenilen malümatın, gü- nü gününe tüccarlara verilme- sini alâkadarlara bildirmiştir. Hükümet hekimliği İzmir merkez kazası hükü- met hekimliğine tayin edilen Kemalpaşa hükümet tabibi Muhlis Özok, şehrimize gelmiş ve vazifesine başlamıştır. Göçmen köyleri Sonbaharda — Bulgaristan ve Romanya'dan İzmir'e geti- rilen ve vilâyetimizde iskân edilen göçmenler için yeni inşa olunacak köy yerlerini tesbit eden komisyon, muh- telif kazalarda yaptığı tetkik- lere ait raporunu hazırlamış- tır. Bugün vilâyete verecektir. 720 parça çamaşır dikmiştir. 1,867 Domuz bakmış, 3000 tavuk yetiştirmiş, çift işlerinde 7,670 saat kullanmıştır. İstatistikçiye göre Alman- ya'da her köylü kadın bu ka- dar mesai sarfetmekte ve bu ri elde « Su tarifesi üç kuruş ,birden ucuzlatıldı Yeni tarife, Nafıa Vekâletince tasdikten sonra muteber olacak. Su tarife komisyonu, dün Nafıa mücsseseleri komiseri Sırrı Güngörün reisliğinde son toplantısını yapmış ve su tarifesini » Metre mik'abı üzerinden - 12 kuruşa indirmiştir. Bu suretle evelce 15 kuruş olan suyun metre mik'abından üç kuruş bir- den tenzilât yapılmıştır. Komisyon, kararı tasdik için derhal Nafıa Vekâletine gönderilecek ve yeni tarife, tasdikten sonra muteber olacaktır. Resmi dairelerle diğer bazı müesseseler, tarifeden yüzde 50 - 10 nisbetinde tenzilâtla istifade etmekte idiler. Bu daire ve müesseseler, yeni tenzilâttan da istifade edeceklerdir. Bugün kilovat tarifesi komisyonu gene Naha komiserliğinde toplanacak, ve tarife üzerinde müzakerede bulunacaktır. Yunanlı emlâkinin satışları durdu Gayri mübadiller, bu vaziyete bir çare bulunmasını istiyorlar Gayri mübadil bonolarına » mukabil sa! l_lîı_ıgggl_î Yunan'lı © nin satış mMüa- meleleri son zamanda tama- men durmüştüur. Dün bir mu- harririmiz, bu mes'ele üzerinde alâkadarlardan tahkikat yap- mıştır. İstanbul'da olduğu gibi İzmir'de de gayri mübadil bo- nolarının kıymetleri çok dü-? şüktür. Son zamanlarda ge- rek İstanbul'da, gerek İzmir'de! satışlar tamamen denecek de- recede durmuş olması, bun- dandır. Tahkikatımıza göre muha- sebei hususiye — müdürlüğü, satışa çıkarılan, hattâ satılan Yunanlı emlâkinin onbeş - se- nelik müterakim bina vergisini tahsil etmedikçe satış muame- lesini tapuda: tescil — ettirme- mektedir. Bu gibi emvalin 15 yıllık bina vergisi borcu, mü- him bir yeküna baliğ olmak-? tadır. İstanbul'da ve bu şekilde bir muamele yapılmadığı için Yunanlı emlâkinin ara-sıra sa- tışa çıkanıldıkları görülmek- tedir. İzmir'de bulunan mühim miktarda Yunan'lı emlâkinden çoğu henüz satılmamıştır ve şunün bunun elinde bulun- maktadır. Bu emlâkin bina Kaâinî çorapları Fabrikalar bu hususta yeni tertibat alacaklar İktisad Vekâleti, birçok şi- kâyetleri mucip olan ipekli kadın çoraplarının iyi bir şe- kilde satışa çıkarılması için bazı tedbirler almaktadır. Bundan böyle fabrikalar, muayyen normlar üzerine va- sıflarını müşteriye — bildirerek çorap satabilecekler ve müş- teriye, ayrı ayrı cinslerden olan çoraplardan - kalitesini bilerek istediğini alacaktır. Her çorapta fabrikanın markası, hangi cins ipekten imal edildiği, incelik derecesi kaydolunacak, burun ve - to- puklar — kuüvvetli — ipliklerden yapılacak ve sağlamlık bakı- mından dört nevi çorap imal edilecektir. Birinci nevi çoraplar en az hatasız ve dördüncü nevi çoraplar da en fazla hatalılar K vergisi borçlarım kapatmak için İstanbul'daki gayri müba- diller komisyonundan tahsisat istenmiştir. Fakat bu komis- yonun, mühim bir borcu ka- bul etmemesi için ortada mu- him bir sebep mevcut değildir, onun için komisyon, tahsisat vermemektedir. Hattâ bu mü- him mes'elenin halli için Bü- yük Millet Meclisinden bir ka- nun çıkartılması için teşeb- büste bulunulmuştur. Gayri mübadiller, bu işe birçare bulunmasını dileyorlar. Dayaktan ölmemiş Şehrimiz memleket hasta- nesinde ölen Konya'nın Erme- nak kazası halkından Osman oğlu Lâtif adında birinin Er- menak'ta Karapınar köyü muh- tarı tarafından döğüldüğü ve dayağın tesirile öldüğü iddia edilmiştir. Lâtif'in cesedine şehrimiz müddeiumumi muavini Rüşdü nün huzurile otopsi yapılmış ve vücudunda hiçbir. döğme eseri-görülememiştir. Otopsi neticesinde yalnız menenjit hastalığı tesbit edilmiştir. Kon- ya müddeiumumiliğinin — işarı üzerine burada yapılan otopsi neticesi Konya'ya bildirile- cektir. Tashih ANADOLU gazetesi mes- ul müdürlüğüne Ceridei feridenizin 13/Şu- bat/937 tarih ve 7144 sayılı nüsbasında Basmane tahsil başmemuru Ali Rıza ve arka- daşları hakkında icra kılınan mahkemede maznun - olarak ismimin karıştırıldığını ve bu işte bir takım kadın mes'ele- leri hadis olduğunu, benim de o işle alâkadar imişim gibi gösterildiğini gördüm. Ben maznun değil, şahid olarak bu mes'elede dinlenmekteyim. Keyfiyetin evelce neşretmiş olduğunuz ayni sütunda tashih buyurulmasını saygılarımla di- lerim. Tahakkuk müfettişi Tevfik Kültürpark'ta Belediye reisi doktor Beh- çet Uz, dün Kültürparka gi- 17/2/937 Bi Fikirler : Kaç çeşit ruh var ddi Bu serlevhayı görenler, be- nim de ruhlar mevzuu üze- rinde bir şeyler söylemek iste- diğimi zannedecekler. Fakat ben onu, materiyalistlerle spri- tünlistlere bırakıyorum. ( var ) veya ( yoktur ) u onlar araş- tırsınlar. İster' (Habis), ister (lâtif) olarak tasnife tâbi tutsunlar imağın ifrazatıdır,, “yok, bilinmez, ettiğinden desinler. Benim mevzuu bahsettiğim ruh, hakikatta kafa ve seciye arasındaki yüksek ahenge aid olan ruhtur.. Yani fizik değil, içtimai — ruhtur.. Bedenimizle değil de şahsiyet ve mahiye- timizle, insanlığımızla alâkadar olan ruhtur. Her ferdin böyle bir Tuhu vardır ki, medeni, içtimai, fikri ve insani yapısını yaşatır. Onu tedkik edince, bağlı bulunduğu gövdenin bütün manevi anah- tarlarını geçirmiş - olur- sunuz.. Bu ruh, insan yaradılışın ayrılığı kadar mütenevvidir.. Ya girdiği kalba göre şekil alır veya sığındığı kabı, kendi şekline uydurur.. Size, bu ruhun çeşidlerini sayayım: 1— Riyakârdır. Kapı-kapı, telâkki-telâkki, fikir-fikir dola- şır.. Hepsine boyun eğer, hep: sine güler, hepsine yaltakla- nup takla atar.. Gözünüzü yu- munuz, tanıdıklarınızdan — bir tanesini buraya ayırınız. 2 — Münkir ve menfidir ve bu siyah nesne ile, sura- tini iyice boyamıştır. Güneş, güneştir. On iki saat dünya- mızın tepesinde sallanır. Bunu inkâra imkân yoktur tabü.. Münkir, siyah, koyu siyah bir çift gözlük takar, — Hayal meyal seçiyorum, güneş var diyemem, fakat var gibil Der, eğer ruhu daha karan- bksa, hemen gözlerini yumar, *yok,, cevabını basar,, Menfiliği de bir ayrı âlem- dir. Büyük bir gül bahçesine girince, burnunu dolduran de- rin ve güzel kokuya karşı tek söz söylemez, tâ karşıda bahçe dıvarında biten bir lâleyi görür: — Ne zevksizlik ki, kopar- mamışlar.. Bu da nedir yani? Der.. 3 — Soytandır. Niçin ve nasıl soytarı olduğunun da farkında değildir. Her insan kalabalığı içinde yükselen sesi, muhakkak ki, kaldırım üstü şaklabanlığından bir parçayı hatırlatır.. 4 — Menfaatperesttir ve bu uğurda, insanlığın ve vazifenin en temiz, en asil hislerini, gıcır bükme-bükme yaparak bir kö: şeye fırlatır. Artık, menfaatin- den başka hiç bir şey düşün- mez.. Menfaat, uzakta bir he- deften gözünü'ona diker ve ayakları, rastgele her şeyi çiğ- nediği halde aldırış bile etmez. 5 — Mazlüm, masum ve afiftir. Kimse ile uğraşmaz. Yolu aydınlıktır. 6 — İtilâya koşar. Hayatın gündelik, basit ve sathi sevi- yesinden fırlıyarak, kendini bir ok gibi başka bir atmosfere doğru fırlatmıştır. ve saire ve saire! j Görüyor musunuz, kaç çeşit ruh varmış, kaç çeşit? —— ele