12 Şubat 1937 Tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 6

12 Şubat 1937 tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

W SR p 4i Sayta 6 Carihten Yapraklar Düşman içinde genç Türk casusları.. Ahmed, her nasılsa Ti Türkçe yemin edivermişti. Tei d d Ahmed, genç kızı ellerin- den tuttu, kendine doğru çek- ti. Evvelâ göz göze, sonra dudak dudağa geldiler: — Seni seviyorum Aliz! — Ben de seni, ben de se- ni... Ormanın — serin gölgeliği içinde, tutuşmuş bir aşkın bü- tün heyecan ve ihtirası ile se- vişmeğe başladılar.. — Fakat Aliz, bu yaptığı- mız bizim için iyi olmıyacaktır. — Niçin, niçin iyi olmasın? — Çünkü, ayrılmağa mah- kümuz. Ben fakir bir gencim, seni mes'ud edemem. Sen ise, zengin bir aile kızısın.. — Sus, söyleme bunları!... — Fakat bunlar, birer ha- kikattır.. — Ben, onları parçalama- sını da bilirim.. Her ne olursa olsun ve sen, kim olursan ol, senden ayrılmıyacağım. — Yemin et Aliz! Aliz, diz çöktü, istavroz çı- karâı, yemin etti.. — Ölünciye, ebediyete ka- dar senin olacağım. Allah ve İsa, şahidim olsun. Ahmed, onu kucakladı, du- daklarından, beyaz, yeni can- lanmış, taze bir çiçek kokusu içindeki göğsünden uzun uzun öptü: — Sen de yemin et, de yemin et. Ahmed, boş bulundu, — Yemin ederim - dedi - vallahi ve billâhil. Ahmed bu cümleyi Türkçe söyleyivermişti. Aliz, hayret ve korku içinde geriye çekildi. Ahmed de vaziyeti kavradı, fakat iş-işlen geçmişti. Sen Türk'sün sen Ahmed bir ağacın dibine oturdu: — Evet, Türk'üm.. Şimdiye kadar gizlemiştim; beni affet.. Hayır, serbestsin, beni ele ve- rebilirsin.."Beni asarlar, keser- ler.. O da başka şey ve seni alâkadar etmez... Aliz, hâlâ kendini toplıya- mıyardu, yüzü sapsarı kesil- mişti, Ahmed'e — bakıyordu. Ahmed, Aliz'e baktı: — Gidebilirsin artık Aliz -dedi- git haber ver; senin vereceğin bir haberle ölüp gitmeğe de razıyım. Zararı yok, ölümüm sevdiğim kızın dili ile olsun... Aliz, manevi ve ruhi bir mücadele içindeydi. Şimdi ne yapacaktır? Ahmed de, şu “ağaç altında okadar güzel, o kadar sevimli, o kadar asil ve kahraman görünüyordu ki,.. Nihayet, aşk galip gelmişti. Yavaş yavaş Ahmed'in yanına geldi, onu ellerinden tuttu: — Mütcessir olma Ahmed.. Hayir, hiç kimseye tek birşey söylemiyeceğim.. Sen gene ta: şıdığın meçhuliyet içinde ka- lacak ve yaşıyacaksın..: — Fakat beni terkedecek- sin değil mi? Beni sevmiyecek- sin artık değil mi? Şu balde Ü Aliz, seni: ve. senin aşkını kır v LN BÜ aeT ellerine düşmeğe hazırım.. Be- nim bir Türk olduğumu onlara haber vermelisin.. Bunu sen yapmazsan, ben yapacağım. Çünkü seni kaybettikten sonra, sen beni mahvolmtuş bir kalp ve sevgile yapayalnız bıraktık- tan sonra hayatın ne zevki kalır?. Anlayor musun; 'ya sen haber vereceksin, ya ben! Aliz'in dumanlı, hattâ yaş- lanmış gözlerinin içinde, temiz bir saffet parıldadı. Aşk ne müthiş şeydi?. Yavaş yavaş Ahmed'in kulağına fısıldadı: Seni — terketmiyeceğim Ahmed.. Gene senin olacağım. Çünkü seni seviyorum. Senden aynlamam.. İstediğin yere ka- dar, seninle beraber gitmeğe hazırım.. Bu sadakat ve vefa, uzun, alevli bir buse ile dudaklarda bir yemin halinde tazelendi.. — Fakat bana hiçbir. şey sormıyacaksın Aliz.. — Sormıyacağım.. — Sağ kalırsam, seni gelip alacağım. Memleketime gide- ceğiz.. Aliz, tatlı, hülyalı bir tebes- süm ve saadetle dinliyordu. Bir aralık hatırına geldi de sordu: — Asıl ismin ne?, — Ahmed!.. Aliz, bu iki heceyi, defa gülerek tekrarladı: — Ahmed.... Ahmed..... Ah: med... Güzel bir isim.. — Senin ağzında, senin se- sinde güzelleşiyor Aliz.. — Ayrılalım artık Ahmed... Bak, ne çabuk alıştım.. — Fakat dikkat et, başka- larının yanında ağzından ka- çırırsan mahvolurum... — Merak etme, merak et- me sevgilim... Beni idam et- seler gene ismini vermem... Yarın gene bu vakitte burada... — Evet, bekliyeceğim.. Aliz, sür'atle ormanın ağzı- na doğru yürüdü. Ahmed, ru- hunda doğan bu taze sevgi- nin ılık, bahar kokan kokusu içinde sırtüstü uzandı. Bir şar- kı söylemiye başladı,. O akşam Veli'ye - (tekmil) haberini vermişti. Veli, foya: larının meydana çıkmış olma- sından çok korktu.. — İlin gâvur - kızına nasıl itimad edebiliriz. Be Ahmed; ya gider, herşeyi söylerse.. — Söylemez, söylemez.. — Elinde sened yok yal... Ya söylerse! — Yarına kadar belli olur.. — Yarına çıkacağımız ne- reden belli?.. Ahmed başını salladı: — Yarın sana, daha büyük bir (tekmil) haberi vereceğim. Her ne olursa olsun, Aliz ya- rın, büsbütün kollarımın ara> sına düşecektir. Ona, kat'i- yetle malik olacağım, Yani nikâhımız sonra yapılmak üze- re, yarın onunla, evleneceğim. Veli güldü: — Başımıza bir iş çıkar- ma da,.. — Hayır, hayır, hiç muk v ee an ai birkaç ANADOLU Şekirden Akisler Et fiatinin düşeceği yok, CĞN beklemiyelim.. » Başı 3 ncü sahifede - madım doğrusu.. Daldım bir kasaba. Selâm verdim, — Buyurun Bayım -Dedi- buyurun.. Kuzu mu, koyun mu?. Neresinden — istersiniz mübareğin?| — Hayır -Dedim- teşekkür ederim, Ben, gazeteciyim, şöy- le bir dolaşıyordum.. - İşler nasıl gidiyor? Satırını, bıçağını bir kenera bıraktı. Bir elini tezgâhına, diğer elini kalçasına dayadı: — Vallahi, bildiğiniz gibi, çalışıyoruz. işte.. — Fiatler çok bahalı.. Et ucuz, diyorduk. Ona da na- zar değdi.. — Hele kurban bayramı gelsin de Bayım.. — Ne olacak kurban ge- lince? — Karamanın koyunu, son- ra çıkar oyunu.. Fiatler bel- ki de daha fırlıyacak.. — Fakat bu çok ağır bir- şey olur... — Kabahat bizde değil ya; mal az, mal! — Mal da ne demek! — Hayvan, sığır, haşerat!.. Şimdi diyorlar ki: Bu yıl renç- berin eline epice para girmiş. O da hayvanlarını satmakta nazlı imiş. Bir taraftan da dı- şarıya fazla hayvan gönderik- miş.. Üçüncüsü de kurban yaklaşıyormuş.. —Bahalılık ta banlardan ileri geliyormuş.. Eğer kurban — bayramından sonra fiatler düşmezse, demek oluyor ki, et fiati böyle gide- cek, belki de daha yükselecek, — O takdirde?. Pencereden ilerideki balıkçı dükkânını ve onun önünde duran, büyük bir seleyi gös- terdi: — Yaşasın hazreti palamut.. Balıkçılara gün doğdu.. İstan- bul'dan doldursunlar, burada aktarsınlar.. — Peki, bu işlerin narkla münasebeti olamaz mı?. — Narkın zamanı vardır, fakat şimdi sökmez.. Dün ko- yun fiati 50 kuruştu. Bugün ise 55.. Halbuki ben, başka bir ka- saptaki listede 55 değil, (50) kuruş görmüştüm. Bunu söy- ledim ve sordum.. Manali ma- nalı güldü: — Adamına göredir beyim o.. Meselâ, etin içine bir par- we Ahmed, Aliz'i ormanın ten- ha, insan ayağı basmamış bir köşesi içinde, yarı çıplak ola- rak kollarında görüyor gibi oldu, tatlı tatlı gülümsedi. O gece iki arkadaş gözle- rini kıpmamışlardı. Veli, bir tilki gibi tetikte idi. Pencere- lerin boyunu hesaplamış, taşı- dığı büyük bıçağı yastığının yanıbaşına koymuştu. — Doğrusu ya, diyordu, ayakları bağlı bir sığır gibi gebermek istemem. Bir hal olursa kendimi bahalıya sata- cağım,. Ahmed de ona bakıyor; — Beyhude telâş -Diye mı- rıldanıyordu- hep beyhude.. Sabah olunca, Veli göldü; — Aşkolsun. dedi. — Kime, Alize mi? — Hayır, ondan evel, aş- -| lmlıun. ıcvdınıu ta kendisil e ça da dişi koyun eti tutuştu- ruverirler. Tamam.. — Dişi koyunun eti lezzetli olmayor demek?. — Evet, kadındakinin aksi- nedir bizde,., — Deve çok yirler mi, devel, — Yirler tabii.. Fakat bi- zim çarşıda pek suratını gös- termez. Manda, keçi de keza... Deve ile mandanın mezbahada kesildiğini görürür. Sonra kay- bolur, mahalle arasına gider.. Kaçak etle karışık, ucuz tara- fından habire satılır, habire harcanır.. Kasaba; — Meselâ Eşşekseti ile be- raber? Diyeçektim, demedim. Fakat o ima etti. Birdenbire karşım- da başı kesilmiş bir Eşşek ce- sedi görür gibi oldum. Ve dı- şarı fırladım. Hakikaten, ge- çenlerde Baytar müdürlüğünün neşrettiği yıllık istatistik te, Eş- şek, Beygir eti sarfiyatından hiç bahsedilmemişti. — Fakat acaba, hakiki sarfiyatın mik- tarı nedir? Birkaç kasaba daha daldım, hep ayni fikirler, ayni sözler.. Etin ucuzlıyacağını hiç bekle- memeliyiz. Nihayet bir balıkçı dükkâ- n.ndayım işte: Balığın çeşidi var önümde. Muazzam, şahane bir tran- ça balığı, parça parça olmuş, yatmış tahtanın üstüne. Bu- nuh bir parçası benim mide- me girecek, bir parçası Göz- tepe'deki muhterem Bayanın midesine, bir parçası Eşref paşa'daki işçi ablanın mide- sine.. Trançanın mevsimi Ma- yıstır. Mayıs geldi mi, ikbal mevkiinden düşer, 30 kuruşa kadar şimdi ise 80 kuruş.. Daha ileride bir Levrek ağ- zını göğe açmış, sanki cena- bıhakka - karşı mağferet dua- sında bulunuyor.. Fiatı 40-60 arasında.. Balıkçıya sordum: — Ya Çıprol — Yok beyim -Dedi- - İz- mir'de ona çupura derler.. Benim yuçuk kiz da Jan Ki- pupra diyor, ona.. Ahu gözlü Jan Kipura.. Biliyorsun, sina- ma artisti.. — Şu maruf yıldız öyle mi? — Yildiz, yildiz. amma, baluk yildizi... Gözüme, dört beş kiloluk bir palamut ilişti. Balıkçı, yakaladı balığı, şöyle beline vura vura bağırdı: — He babam, he babam, etina, buduna bereket! Dana mi bu be? Hangi tarlada bu- yumuş, hangi ana karnindan çikmiş? Bana da bir göz kıptı: — Tam fukaralik mall 10- 15 kuruş.. Bir yelişte onbin kilo yelir, hemen satilir. Zen- gin turfandasi bul.. — Peki -Dedim- sizde-de narb yok mudur, belediye ile münasebetiniz nedir? — Adiyol -Dedi- - Allahini seversan kariştirma onu. Neme lâzım belediye! Biz fukara adanlariz.. Bakiyoruz çuluk çucuklari besleyelum! Balıkçı dükkünindün çıkar- ken biri seslendi: — Sayısına bereket, dedi, llfi_Fııin “dokuz tane de, bo Ğ ın_!ıfıft Şehrimizde üç maç yapacak.. Göztepe kulübü tarafından, kurban bayramı münasebetile şehrimize davet edilen Bulga- ristan şampiyonu ve kral ku- pası galibi meşhur Slavya ta- kımı, üç maç için İzmir'e ge- lebileceğini bildirmiş ve Göz- tepe'nin teklifini kabul etmiştir. Slavya takımı — ilk maçını bayramın ikinci ve ikinci ma- çını da bayramın dördüncü günü takviyesiz takımlarımızla yapacaktır. Son maç, 28 Şu- bat Sali günü muhtelit ile ola- caktır. Yüzme rekorunu kim kırdı? Kopenhağ, 11 (A.A) — Da- nimarka'lı kadın yözücü Ragn- hild Hveger kadınlara mahsus 400 metrelik serbest yüzme rekorunu kırmıştır. Bu yüzücü bu mesafeyi 5 dakika 14 2/10 saniyede katetmiştir. Eski rekorun sahibi menkli Nouden'di. Fele- Müddeti de $ dakika 16 saniye idi. —.a— — Belçika sosyalistleri Leon Blu;r; 'an ta- vassutunu istediler.. Brüksel, 11 (A.A) — Sos- yalist fırkası umumi meclisi M. Vanzeland, M. Blum, M. Baldvin'e aşağıdaki telgrah göndermiştir: Malaga'nın kaçmakta olan ahalisine karşı yapılan bom- bardımandan son derece mü- teessir olan Belçika sosyalist fırkası umumi meclisi bu mu- hascmata bir nihayet verilmesi için tavassutta bulunmanızı rica eder. Açlık Tenkit, tiyatro tarihi ve san'at etüdü yolundaki yazılarile| aittir. tanınmış muharrir arkadaşımız Refik Ahmed Sevengil bir müddettenberi yeni bir yazı yoluna girdi, hikâye ve roeman vâdisinde çalışıyor. Refik Ahmet! okşanılması suretile aldatılm?” Sevengil'in “Çıplaklar,, ismile yazdığı ilk romanı geçen se- ne Kurun gazetesinde tefrika edilmiş, sonra da kitap halin- de çıkmıştır; muharrir, *Açlık,, ismile yeni bir roman daha yazmıştır; vak'ası Anadolu'da geçen, bir Anadolu kasabasın- da uyanan yeni hayatı, fabri- kayı, ziraatçilikten işçiliğe ge- çen köylüyü, mevzuuna dekor olarak seçen bu roman içli, özlü, hummâlı bir aşkın hikâ- yesidir. Karilerin lezzet ve alâka ile takibedeceklerini um: düğüumuz bu roman pek ya- kında Kurun gazetesinde tef- rika edilecektir, İtalya Umumi paktlara aleyhtar değildir. Moskova, 11 (A.A) — İtal: ya'nın şarki Akdeniz için umu- mi bir yardiım ve ademi te- cavüz misakı hakkında tetki- katta bulunmakta olduğuna dair olan haberler tekzip edil- mektedir. İtalya'nın umumi misaklara aleyhtar ve iki cihetli misak- olmadığı batı K ım Bvğdıy Rus gazeteleri —. . 4.- e— Şâir Puaşkin'den bah- sediyorlar. Moskova, 11 (A.A) Moskova'da Puşkin âbidesi önünde şâirin facialı ölümü- nün yüzüncü yıldönümü mü- nasebetile muazzam bir miting yapılmıştır. Moskova bölgesi icra ko- mitesi ve ayni zamanda Mos- kova Puşkin komitesi başkant olan M. Filator'un açılış nut- kundan sonra amele ve mek* tebliler söz ööylemişlerdir. — BDün bütün Sovyetler birli- ğinde, köylerde, “şehirlerde seyahat balinde bulunan — var purlarda mitingler, - toplantı- lar, konferanslar ve akşam üzeri de tiyatro ve konserler tertip edilmiştir. Bütün gazeteler dünkü nüs- halarını et- mişlerdir. Merasim 20 şubata kadar devam edecek, bu on gün zarfında —müzeler, — sergiler, âbideler açılacak, Puşkin'in yaşadığı ve çalıştığı tenezzühler tertip edilecektir. Dün büyük tiyatroda Puş- kin komitesi toplanmıştır. Şâ” irler, muharrirler, Stakanovist. amele, güzel san'atlar mümes” Puşkin'e tahsis silleri ve talebe tiyatroyu dol* : durmuştur. M. Stalin, Molotof, Kagâ* noviç, Voroşilof, Orconigidze: Andreef, Mikoyan, — Coyari Petrovski, Jadanof Ejev ve Dimitrof toplantıda hazır bur lunmuşlardır. Keza kardiplomatik ile Fimr lândiya dış bakam Holsti dt hazır bulunmuşlardır. M. İvon Delbos ne diyor? Paris, 11 (A.A) — Beynel milel harp mahlülleri ile eski | muharipler konferansının ziy$ | fetinde bir nutuk söyliyen Delbos bilhassa demiştir ki: —-“Milletler arasında itimât” sızlık havası husule gelmesin? mâni olmak - bilhassa sizler? Bu itimatsızlık havas' bilhassa tahakküm ve yalaf zihniyetleri ile husule gelmet tedir. Halk kütlelerinin yolli” rinı — şaşırmaları — yururlarıni” larından ve onların hakiki met” faatleri ve kendilerini birlest” ren tesanütleri hakkında şa$if” tılmalarından ileri gelmekti” dir., g BORDA Üzüm satışları Çu. Alıcı 308 Ü. kurumu 152 M. |. Tara. 116 Alyoti bira. 68 Beşikçi o. 58 Esnaf Bank. 43 A.R. üzüm. 30 İnhisar idar. 26 D. Arditi 20 Şınlak o. 4 16 Ş Rıza halef.13 50 K. $. 13 12 10 J. Tara. mah. 17 50 8.K. Ahrel — 15 25 855 410504 411359 Zahire satışlar! Ginsi K. S . l 6125 , 75 ADĞ ö K İ yerlere |

Bu sayıdan diğer sayfalar: