4N Sayin 4 Bakırköy bez fabrikası- pın 1936 daki çalışması Türk endüstrisinin şerefli bir nümessili halinde mütemadi- yen randımanını arttırıyor. Beş yıllık endüstri progra- hımıza genişletilmiş ve yeni makine- | lerle teçhiz edilmiş olan Sü- imer Bank'ın Bakırköy bez brikası, İstanbul'da modern 'ürk endüstrisinin şerefli bir mümessili halinde, daima ar- tan bir randımanla çalışmak- dır. 1934 başında mevcud iğ sı ancak üç bin olan bu Devlet fabrikası, yenileşmesin: den sonra on bin iğle faali- y Kkoyulmuş ve piyasada endine büyük bir itibar te- hin etmiştir. Biten yıl, Bakırköy fabrikası için çok müsaid ve memnuni- fet verici şartlar içinde geç- iştir. — 1936 nin ilk on ayı zarfın- da fabrikaya dışarıdan veril- olan siparişler, 1935 sene- in aynı devresi zarfında alınan parişlere nazaran yüzde 120 tisbetinde bir fazlalık göster- ektedir. / Fabrikanın pamuk mübaya- t aynı aylar esnasında 1935 de 774.424 kilodan 1936 da 806.965 kiloya yükselmiştir. Bez imalâtı da 3.592.982 met- teden 4.270.068 metreye çık- , Bu rakamları mütalca sderken 1930 senesi bütün t yekünunun ancak 1,5 lyon metreden ibaret kalmış olduğunun göz önünde tutul- Iıydılı olur. Şeker Sarfiyatımız gün olarak tesisatı | Fabrika bundan başka 1936- nın ilk on ayı zarfında 806483 kilo pamuk — ipliği imal et- miştir. Fabrikanın senenin ilk on ayı zarfındaki satışları bir ev- velki yılın ayni müddet zar- fındaki umum satışlarına na- zaran yüzde yirmi yükselmiştir. Fakat devlet satışları istisna edilirse, yalnız piyasaya yapıl- miış olan satışlar arasındaki fark, 1936 da bir evvelki se- neye nazaran yüzde 250 nis- betimde bir fazlalık gösterir. Devlet pamuklu fabrikaları- nın en küçüğü olan Bakırköy bez fabrikası, ne kadar ras- yönel bir şekilde çalışmakta olduğunu bu rakamlardan da- ha belâgatle — ifade etmek mümkün değildir. — Fuar afişleri Nümuneler hazırlandı 937 Enternasyonal İzmir fu- arı için yapılacak afişlerin nü- müneleri İstanbul'dan beledi- yeye gönderilmiştir. Fuar ko- mitesi bu nümuneler üzerinde tetkikat yaparak kararını ve- recek ve beğenilen nümuneye göre afişler ısmarlanacaktır. Türk'çe, İngiliz'ce, İtalyan- ca, Arab'ça, Alman'ca ve Fransız'ca olarak tabedilecek olan afişler, en kısa bir za- manda ikmal olunarak dünya- nın her tarafına gönderilecek ve dağıtılacaktır. geçtikçe artıyor. Ğubıkanımıı. bu seneki yerlı malı ve arttırma haftasının alış natkunda, fiatleri ucuzlatılan yerli mallarımız sarfiyatının ğından bahsetmişti. hususta bilhassa şeker sarfiyatımız kayda değer bir va- göstermekte /guul anlatmaktadır. ve aşağıya koyduğumuz cetvel bunu bize Öon senelerde şeker satışı ton hesabile şöyledir: İ 1934-1935 Haziran 2845,069 Temmuz 3411,646 ğustos 2875,593 öl 3056,787 Birinci teşrin 4719,766 cinci teşrin 4613,997 5808,271 4697,006 3668,600 4258,635 3995,934 3220,477 1936 6423,455 5438,100 4921,089 4584,792 6302,206 8845,291 1935-1936 7664,598 6224,083 3992,180 3863,832 6480,644 6648,620 6835,177 6461,652 6731,080 5163,707 5412,217 5016,515 tılla nınDefinesi Tarihe müstenid zabıta romanı Görmedim reis. Babam, etlerde çok dolaşmış, beni n yetim — bırakmış. müslüman kadındır, ne limse ondan öğrendim. öreceğin gelmiştir onu? © içini çekti. Gözlerini — Ana hasreti bu reis, bir şeye benzemiyor. ir ne kadar çökmüştür lll kimsesi olsa birşey Birkaç defa para yol- m amma, eline vardı mı, mı bilmiyorum.. Üzün- lık acısı da başka.. Nak!eı:leıı F. Fakat bizim köylü, iyi insan- lardır, bakmışlardır. Aç susuz bırakmamışlardır. onu.. Deniz baba çayları tazele- mişti. Deniz yeniden kabarı- yordu. Dalgaların gürültüsü ve rüzgârın acı çığlıkları duyulu- yordu. Deniz baba, pencere- den baktı: — Gene fırtina « dedi - ba- kalım gene kimleri yiyecekl! Petro başını salladı: — Kahpe deniz, ne doy: mak biliyor, ne durmak. Al- lahim, evelki akşamki o hr- tına ç ıdı ıudın dııvlı yıı-. » Benlioğlu ANADOLU iPVa Kaza Bir amelenin kolu kırıldı Kemer'de iplik fabrikasında bir kaza olmuş, amele Rıza oğlu Kemal, fabrikanın su bo- rularını temizlemek üzere çık- tığı merdivenden düşmüş ve kolu kirilarak - Alsancak'taki hastaneye kaldırılmıştır. Hırsızlık Birinci kordon'da kahveci Ömer oğlu Ahmed, Üsküp'lü Yusuf oğlu İsmail'in; içinde 180 kuruş parası bulunan cüz- danını - çaldığından yakalan- miştir. Çam hırsızı Alsancak'ta Sepetçi soka- ğında Hasan oğlu Fehmi'nin bahçesinden çam çalmak üzere olan Bayram cürmü meşhud halinde yakalanmıştır. Biribirlerini döğmüşler Bahçe sokağında, Ali oğlu İzzet ile Şükrü; sarhoş bir halde evlerine giderlerken kav- ga etmişler ve biribirlerini döğmüşlerdir. Hayvan hırsızlığı Tire'de Mehmed'e aid bir kısrak ve Ödemiş'te de Ahmed oğlu Mehmed'e aid iki baş hayvan çalınmıştır. Dolandırıcılık Hüseyin oğlu İbrahim, eski kasaplar çarşısında — bakkal Rifat'a mal almak üzere yüz lira vermiş, fakat Rifat ne mal almış ve ne de parayı iade etmiştir. Vâki şikâyet üzerine Rifat yakalanarak adliyeye ve- rilmiştir. Zorla güzellik olur mu? Emin oğlu İbrahim, Kayma- kam Nihad bey caddesinde, evine gitmekte: olan İbrahim kızı Fahriye'nin peşine takılmış ve kendisini zorla götürmek istemiş, sarkıntılık etmiştir. Zabıta, İbrahim'i yakala- mıştır. Stoyaîinoviç İtalya sefirini kabul etti. Belgrad, 4 (Radyo) — İtal- ya'nın Belgrad elçisi, bugün başvekil M. Stoyadinoviç ta- rafından kabul edilmiştir. Pata Bükreşte de şube açacaktır.. Belgrad, 4 (Radyo) — Çe- koslovakya'nın Pata ayakkabı fabrikası, Romanya hükümetile yaptığı bir anlaşma netice- sinde, Bükreş civarında bir ayakkabı fabrikası açmağı ka- rarlaştırmıştır. varlanıyordu sankil. Gemi bir dağın tepesinden bir uçuruma düşüyor, sonra yeniden dağın tepesine çıkıyordu. Tayfalar, birer ikişer denize uçuyurdu. Bir varilin uçuşunu gördüm de ıış.ıkıldım.. Bir direğe yapış- mıştım. Rüzgâr ellerimi sökü- yordu. Biz kahpe gâvur gemisini görünce sevinmiştik. Meğer herifin oğlu, dişlerini bilemiş te bize geliyor muş.. Dilerim Al- lahtan, o da batmış olsun. Deniz baba: — Muhakkak - dedi - Mu- hakkak!. O akşamki fırtınadan hiç bir gemi sağ kurtulamazdı. — İnşaallah, deniz babal Bizim arkadaşlardan daha ba- zıları da kurtulsaydı çok sevi- nrrdim. Zavallılar mert yürekli Genç kadın çığlığı bastı Kemeraltı caddesi yüz- £ lerce ha halkla doldu Seyyar satıcı Huseyın, genç karı- sını ustura Dün saat onda Kemeraltı caddesinde, hükümet önünde genç bir kadın, müdhiş çığ- lıklar basarak acı-acı bağırmış ve bu feryat, Kemeraltı cad- desinin bir anda halkla dolup taşmasına sebebiyet vermiştir. Polisler yetişerek bir taraftan halkı dağıtmış, ve orada ağ- zından yaralanan bir kadını eczaneye götürürken diğer ta- | raftan bu kadını yaralıyan bir | erkeği de yakalamıştır. Çığlık üzerine bütün kahve ve dük- kânlardan dışarı fırlıyan halk, yavaş-yavaş dağılmış, fakat hâdisenin hakiki sebebi der- hal anlaşılamamıştır. Bir muharririmiz, bu hâdise hakkında yaptığı tahkikalta öğrendiklerini şöalece tesbit ediyor: Birinci Aziziye mahallesinde Karakapı caddesinde oturan ve seyyar kurabiyecilik eden Adem oğlu Hüseyin adında biri vardır. Hüseyin, bundan dört, beş sene evel Girid'li Cemile ile evlenmiştir. Henüz 22 yaşında olan Cemile, gü- zel bir kadındır. İlk evlendik- leri zaman çok iyi geçinen bu karı-koca arasında, bir müd- det sonra geçimsizlik başla- mıştır. Cemile, kocası Hüse- yin'in bütün kazancını rakıya vermesini hoş görmüyor: — Vazgeç bu içkiden! Diye ısrar ediyordu. Fakat Hüseyin, karısına söz verdiği halde içkiden vazgeçe- miyor ve gene kazancını içki- ye vermekte devam ediyordu. Nihayet bundan bir müd- det evel karı koca arasında içki yüzünden başöğsteren ge- çimsizlik, tahammül edilmez bir şekil almış, Hüseyin sar- hoşlukla birkaç defa karısını bıçakla hafif surette yarala- mıştır. Cemile, günün birinde belki ağır surette yaralanaca- ğını da düşünerek kocası Hü- seyin'den ayrılmış ve anasının evine gitmiştir. Cemile, aynı zamanda mahkemeye de mü- racaatle ayrılma dâvâsı açmıştı. Dün Hüseyin, Kemeraltı caddesinde karısı Cemile'ye rastlayınca yanına sokulmuş: — Vazgeç bu dâvâdan... Gel beraber yaşıyalım. Demiştir. Fakat genç kadın, şimdiye kadar nasihatını din- lemiyen kocasına kat'i olarak: — Hayır, geçti artık. — Allah rahmet eylesin. — Amin reis, amin! Yeni demlenen çayı, sıcak, sıcak içiyorlardı. Petro, artık endişe edecek hiç bir şey gö- remiyordu. Kuşu tam gözün- den vurmuştu. Bu böyle de- vam etliği taktirde, muhakkak bugün yarın Fırtına Aliyi de, nişanlısını da görecekti. On- dan sonrası da kolaydı. Biraz sonra Osman sahte Mustafa'ya baktı: — İstersen davran da gide- Hm.. Benim konakta misafir olursun. Şöyle birkaç gün din- lenirsin de ondan sonra diler köyüne, ananın yanına gider, dilersen işimizde adamlarımla beraber çalışmıya başlarsın. Sana da babalık etmek, bizim reis, borcumuz olsun.. İ Z6 Deniz baba, Petro'ya; — ile yaraladı Cevabımı vermiştir. Bunun üzerine Hüseyin, yanında bu- lundurduğu bir usturayı çeke- rek birdenbire Cemile'nin su- ratına sallamıştır. Kadını bel- ki başka yerlerinden de yara- hyacaktı, fakat kadının acı feryadından şaşırarak usturayı yere düşürmüş ve ayağı ile üzerine basarak kırmıya çalış- mıştır. Cemile'nin anası, neye uğradığını anlıyamamış ve kı- zıma üst dudağı üzerinden açılan derin ustura yarasından akan kanları görünce istimdat etmişlir. Yetişen polisler, Hü- seyin'i yakalamışlardır. Cemile, en yakın eczanede pansumanı yapıldıktan sönra evine gön- derilmiştir. Tahkikata devam ediliyor. 8924ba-;hayvan Bir ayda kesildi.. İkincikânun ayında İzmir mezbahasında kesilen hayvan miktarı şudur: 1221 Karaman, 3911 Dağ- hç koyunu, 310 Keçi, 1841 Kuzu, 8 Oğlak, 76 Manda, 432 Öküz, 687 İnek, 394 Da- na, 9 Malak, 19 Deve, 16 Domuz olmak üzere 8924 baş hayvan kesilmiştir. Ayrıca de şardan kesilmiş olarak 203 baş hayvan mezbahaya geti- rilmiş, muayene olunmuştur. Üzüm kongresi Bugün Ticaret odasında bir toplantı yapılacak.. Ankarada toplanacak olan üzüm kongresi için hazırlıklara devam - edilmektedir. Bugün öğleden sonra saat 15 de şeh- rimiz Ticaret ve sanayi oda- sında bütün alâkadarların işti- rakile bir toplantı yapılacaktır. Bu toplantıda, zirai sahada, borsadaki satışlar üzerinde ve dış piyasalarda ne gibi ted- birler alınması lâzımgeleceği konuşulacaktır. Nuzişin ve şikâyeti İkinci kordonda 166 numa- ralı evde oturan Nuzişin adın- da genç bir kadın, evinde pansiyoner kalan iki makinist tarafından tecavüze uğradığını zabıtaya şikâyet etmiştir. Ma- kinistler de, Nuzişin'in, kendi- lerini dövdüğünü söylemiş ve şikâyet etmiş olduklarından adliyece tahkikata — başlan- mıştır, — Haydi - Dedi - Evlât, öp ağanın elini. İnşaallah ağa- nin yanında kalır da adam olursun. ) Petro, ıevıncınden kabına sığamıyordu. Fakat kurnaz Yunan'lı, hiçbir. şey de sez- dıımıyordu Masum, temiz Türk çocuğu rolünü sonuna kadar tam bir muvaffakıyetle oynı- yabileceğine kendisi de inan- mıştı. Petro, çarçabuk Türk Mustafa kalıbına akmış ve tıpa-tıp, © kalıba uymuştu. Hani Mariya bile görse, genç tayfasındaki bu harikulâde de- ğişmiye hayret edecekti. Artık, Osman reisin konak- larının kapıları kendisine açıl- mış demekti. Tam bu sırada Deniz baba sordu: 5/2/937 Wi Bu akşamki program Istanbul radyosu 12,30 Halk musikisi, 12,50 havadisler, 13,5 muhtelif plâk- lar, 13,25 hafif musiki, 18,30 Dans musikisi, 19,30 spor konuşmaları Eşref Şefik tarafından, 20 Vedia Rıza ve arkadaşları, 20,30 Arap'ça neşmiyat Ömer Rıza tarafın- dan, 20,45 Cemal Kâmil ve arkadaşları, 21,15 Stüdyo or- kestrası, 22,10 Ajans ve Borsa haberleri, 22.30 sololar. Ankara radyosu 12,30 - 13,30 Halk musikisi hafif musiki ve Ajans haber- leri, 19 halk musikisi Makbule ve arkadaşları, 19,30 Arap'ça neşriyat, 19,45 Servet ve ar- kadaşları halk musikisi, 20,15 Ingilizce ders Azmi İpek tara- fından, 20,30 dans musiki plâk, 20,45 Ajans haberleri, 21 Stüdyo salon orkestrası. Deniz Deniz meemuasının 20 inci sayısı da zengin mündericatla intişar eylemiştir. Türk deniz- ciliğine aid yazılar ve resim- lerle intişar eden bu güzel eseri karilerimize tavsiye ederiz. adai Bit gğ Üai amere a LA A Milâno mülâkatı dit — Başı 1 inci sayfada — tandaki havayı ifsad eden bu muh- telif şeylerin, battâ bir mes'ele bile telâkki edilmiye değmiyecek kadar kıymetsiz ve ehemmiyetsiz - olduğu kolayca anlapılacaktı. Nitekim işte iki hariciye veki- Tinin kısa ve ilk teması bu Tfesad unsurlarını derhal temizlemiye ve aradaki faaliyeti tabif ve samimi şekline irca etmiye kifayet etti. İki vekilin mülâkatını — hulâsa eden Yesmi tebliğ — İtalya'nın da Montrö mukavelesine iltihak elmesi için alelâde diplomasi yollarından temasa devam edileceğini bilhassa tebarüz ettiriyor. Zaten Türkiye'nin Habeşistan'daki — emrivaküi filen tasdik etmesinden sonra bundan daha tabit birşey olamazdı. Yalnız/ Milletler aratı — mat. buatı bu mülükat — münüsebetile Türkiye ile İtalya arasında Akde- nize şamil olmak üzere bir anlaş- ma vücüde ileceğini ve buna Fransa ile İngiltere'nin de iltihak edeceklerini ve bu suretle öteden. lberi sulhaevarlerin en büyük he- deflerinden biri olan kuvvetli bir Akdeniz paktı vücude - getirileceği- ni işan etmektedirler ki, Türkiye. nin sulhsever ve daima, sulh arar siyaseti gözönüne getirilince bizim böyle birşeyin tahakkuku temenni- ye çok çayan göreceğimizden ve bu bususta hissemize isabet eden herşeyi yapmaktar. geri kalmıyaca. gumadan kimse şüphe edemez. Hamdi Nüzhet Çançar ne haber, Midilli'de mi? — Yok, sefere çıktı. — Ne tayraflara doğru? — Biraz uzakça! Osman reis, her nedense pek izahat vermek istemiyor, gibiydi.. Akşam üzeri, Petro, artık Osman reisin büyük konıî nin avlusunun en kenarındal uşak damlarında, diğer uşak- larla beraberdi.. Buraya uşak damı, diyorlardı amma, haki- katte iyice döşenmiş, dayan- mış, bas-bayağı, güzel odalar- dı. Bir misafir odası, bir eğ- lence odası da vardı.. Burada üç uşak vardı. İkisi deniz işlerinde, biri de çift işlerinde, “gel, git, al gö- tür,, şeklinde kullanılırdı. Bun- “lara bir de Petro kı