5 Şubat 1937 Tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 3

5 Şubat 1937 tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

4B 37937 İŞÖN HABERLER Müsteşarlıklar kanunu encümenlerde Bu sene; deniz, hava ve propaganda vekâletle- rinin tesisi muhtemeldir. Yeni kanuna göre, müsteşarlar, vekiller gibi divanı âlide muhakeme edilecekler |endişe ve ıstırabı ve âileyi mah- ve vekillere niyabet edeceklerdir. Ankara, 4 (Hususi) — Siyasi müsteşarlıklar hakkındaki lâyiha encümenlerde müzakere edilmektedir, Siyasi müsteşarlar, Ve- killer gibi divanı âlide muhakeme edilecekler ve vekillere niya- bet edebilecektir. Lâyiha, 16 müsteşarlık ihdasına lüzum göstermekte oldu- ğundan, busene, hava, deniz ve propağanda nezaretlerinin de ibdaz edileceği; söyleniyor. Manbazl banürdeir Benit vesilmiş kat'i bir karar yoktur. İvon szanatı Fransız'lar Hatay mes'e- lesinin sureti hallinden memnundurlar İngiltere ile teşriki mesat müte- madi surette devam ediyor Paris, 4 (Radyo) — M. Delbos Meclisi Meb'usan hariciye encümeninde umumi siyaset hakkında uzun izahat vermiş ve Hitler'in nutkunu ve M. Eden'in son beyanatım - tetkik ettik: ten sonra, İspanya mes'elesini izah etmiş ve: “Fransa hükümetinin İngiltere ile birlikte sarfettiği madi mesai devam etmektedir. ayni şekilde çalışılmakta ve iyi “Birçok siyaset ricalile temaslarım müte- Danzig mes'elesi üzerinde de neticeler elde edilmektedir.., ve Sancak mes'elesin bir sureti halle raptı iyi intibalar bırakmıştır.,, Demiştir. Taymis Gazetesi Türkiye için fevkalâde bir nüsha çıkarmıştır.. İstanbul, 4 (Hususi) — Tay- mis gazetesi, Türkiye için hu- susi ve fevkalâde bir nüsha çıkarmıştır. Bu nüshada, Mi- lâno mülâkatı etrafında mühinı yazılar vardır. Türk - Yugoslav Milli takımları İstanbul, 4 (Hususi) — Türk ve Yugoslav Milli takımlarının Belgrad'da bir maç yapmaları kararlaştırılmıştır. Suriye Başvekili İstanbulda İstanbul, 4 (Hususi) — Su- riye başvekili Cemil Merdani ile dahiliye ve hariciye vekili Sadullah'tan müteşekkil bir Suriye heyeti, Parise gitmek üzere şehrimize gelmişler ve merasimle karşılanmışlardır. Heyet, burada iki gün ka- lacaktır. ANADOLU p Draken Günlük siyasal gazele Sahip ve Başyazganı Haydar Rüşdü ÖKTEM Umumi neşriyat ve yazı işleri müdürü: Hamdi Nüxhet Çançar — İdarehanesi : İzmir İkinci Beyler sokağı € Halk Partisi binası içinde İzmir — ANADOLU 16 — Posta kutusu 405 ABONE ŞERAİTİ Yıllığı 1200, altı aylığı 700, aylığı 500 kuruştur. Yehancı memleketler için senelik abone ücreti 27 liradır Her yerde 5 kuruştar İGünü geçmiş müshalar 25 kuruştur.| '_ımıgoı.u nı.=sıhuı üç Sancak'ta Vaziyet tamamen düzelmiştir İstanbul 4 (Hususi) — San- cak'ta vaziyet düzelmiş, sü- kün avdet etmiştir. Dükkân- mektebler — açılmış, herkes işine gücüne devama başlamıştır. L Donanmamız Kiel ve Sıvastopol Timanlarını ziyaret edecek İstanbul 4 (Hususi) — Do- nanmamızın ilkbaharda Alman- yamn Kiel va Rusya'nın da Sıvastopol limanlarını * ziyaret edeceği söylenmektedir. Erzincan'da Yeni bir nümune çiftliği Erzincan, 4 (Hususi)— 220 bin metre murabbalik bir arazi, Ziraat Vekâletince mübayea edilmiştir. Burası nümune çift- liği olacak, kayısı ve diğer ağaçlar dikilecektir. Burada yetiştirilen mahsül, kuru olarak Avrupa'ya ihraç edilecektir. İktısad Vekâleti Ucuzluk için tedbir alıyor İstanbul, 4 (Hususi) — İk- tısat Vekâleti, hayat ucuzlu- ğunu temin için bu yıl; benzin, petrol ve elektirik fiatlerini indirecektir. İstanbul'da Tramvay ücretleri İstanbul, 4 ( Hususi ) — lar ve İstanbul'da tramvay ücretleri ANADOLU Bekâürlık, Vergi ve evlâd Cemiyet, fazla çocuğa, sıh- hatli, kuvvetli bir nüfusa malik olmak ihtiyacındadır. Bunda, bütün vatandaşların tam — işti- raki vardır. Fakat çocuk, ev- velâ âilenin, sonra da cemiye- tin yüküdür. Bir çocuk, uzun yılların ihtimamı ve bir yığın masrafı ile, insan tipine ve kıymetine girebiliyor.. Hattâ bazen bir âilenin mes'ud bir rumiyete, fedakârlığa sevk eden bir unsur halinde yetişebiliyor. » *” . Bekâr da cemiyet içinde tıpkı evli gibi bir vatandaştır. Hak bakımından hiç farkı yoktur. Vergiyi, ayni nisbetler dahilinde verir, çalışma, mevki ve servet temininde, aynen diğer evli vatandaşın şart ve kanunlarma tâbidir. Fakat bekâr, aldığımı ver- mez. Yâmi elde ettiği müsavi ve bol nimet, kendisinde ka- hr. Evli vatandaş ise, bu ni- met ve kazancı, yarın cemiye- te omuz verecek çocukları ile paylaşır.. Biri mes'uddur. Mes'uliyet ve endişeden her zaman âza- dedir. Diğeri, cemiyet hesa- bına büyük bir nüfus dâvâsına seferber olmuştur. Girtlağına kadar, mânevi ve vicdani bir mes'uliyetle yüklüdür. .. Bazı biçareler var. Moşru veya gayri meşru çocuk - do- ğuruyor. Bunu ya sokak köşe- lerinde veya daire kapılarında bırakıyorlar, yahud da - öldü- rüp boğmağa kadar gidiyorlar. Beri tarafta kendiliğinden çocuğunu düşürmek için her çareye başvuran : fakir kadın- larla sadece şahsi sandet ve huzuruna engel olur, düşün- cesile hekim kapılarımı aşın- dıiranlar da tümen tümenel, , .. Şehirlerde, yeni yetişenlerde evlenmek mes'elesi, pek ağıza alınmamağa başlamıştır. Köylü gençler var ki, kız bulamadıklarını söylüyorlar. Yâni memlekette — evlilik mes'elesinin öyle garip ve yekdiğerinden başka o kadar muhtelif yüzü ve pozu var ki, hayret etmemek, düşünmemek imkânsızdır. Gençler arasında izdivacı artırmağa mecburuz. Bekâr, maddi ve manevi yük- ler altındaki evli kardeşinin yanına getirilmelidir. Ya ev- lenmeli, ya vergi vermeli.. Ço- cuğu kurtarmak, çocuk doğum yerlerini; fakir, kimsesiz ço- cuk yuvalarım artırmak, ço- cuk düşürmeğe karşı tamamile seferber olmak lâzımdır. Nedir bu kadar tezad?. Saime Sâdi Kembriçtalebesi Harp olursa cephe- ye gitmemeğe Karar verdiler Londra, 4 (Radyo) — Kem- briç Üniversitesi talebe itti- hadı, İngiltere müşterek tesa- nüd siyaseti hasebile harbe girdiği takdirde silâh altında çalışmamak kararını vermiştir. Yunanistan'da Ölülerin yakılmasını istemi yorlar Atina, 4 (Radyo) — Ynnan parlâmentosu, ölülerin — yakık ması hakkındı red- ee zanez aa İen bt li he dAlmlRÜ Şehirden Akisler Belediye memuru ve zavallı seyyar satıcılar.. Vatandaşlara hakaret rekorları kırılıyor. Zavallıların nafaka va- sıtaları kaldırımlara dökülüyor. mirerieil Beledlye_fisimizo iaçık mektub Aziz dokto» rüm; Bu yazıyı si- ze, hakka, ha- kikate ve gün- deliklerini, şu soğuk günler- de sokak sokak dolaşarak, hat- tâ, belediye memurlarının korkusu ile kö- şe kapmaca oy par gibi koşuşa rak ekmekleri- ni kazanmak istiyen seyyar satıcılara hizmet olsun, diye ya- zıyorum. Zan- ediyorum ki, bu- nu okuyanlar da benimle be- raber — olacak- lardır. t*U 1 — Üçak- şam eveldi. Bizim İkinci Bey- ler sokağı ağzında, bir kahve- hane vardır, -eskiden Sultaniye kahvehanesi denilirdi- - bilir- siniz tabil.. İşte oracıkta otu- ruyordum. Karanlık basmıştı. Dışarıda bir gürültü işitir gibi oldum. Merak saikasile yerim- den fırladım. Manzara şöyleydi: Elinde köüçük bir sepet için- de kidonya taşıyan bir adam- cık: Caketsiz, fakir halli bir vatandaş. Karşısında bir me- mur var ve eli bu vatandaşın yakasına yapışmış.. Biribirine, sokak ağzında dik-dik bakı- yorlar.. Sanki bu sepet ve muhteviyatı, şu belediye me- muruna aid imiş ve o vatan- daş tarafından çalınmış - ta memur tesadüfen onu yaka- lamış. Konuşmaları başlamıştı: — Yürü, diyorum sana! — Yürüyorum azizim, yü- rüyorum: — Sesini kes herif! — Ben herif değilim, sana birşey mi söyledim kil |Belediye memüru, o — va- tandaşı sarsaklıyor, vatandaş ta sallanıyor, sepet ve muh- teviyatı da) — Kazık gibi ne duruyor: sun yol ortasında?. — Durmadım vallahi, ge- çiyorum.. Burada dursam da kidonyayı kime satacağım ki.. Deli miyim ben burada du- racak! — Sus ulan, sus diyorum, sanal (Vatandaş yavaş yavaş asa- bileşiyor. Hem de haklı olarak.| — Sussam ne olur, susma- sam ne olur? Ne sarsıyorsun beni? Ben ne yaptım, ben ne söyledim? (Halk - toplanıyor ve miril: danmağa başlıyor: — İnsaf yahul. İnsaf edin; merhamet edin?| Memur, hiddetleniyor ve başım çevi- yiyor: —Siz de ne toplandınız bu- raya? Dağılsanıza be! Seyyar satıcılardan bazıları Bittabi halk, bu fermana, bu nezaketten uzak iradeye aldırmıyor.. Memur gene ©o vatandaşla — çekişmekte - ber- devam: Defolub gider misin, yoksal — Gidiyorum, gidiyorum.. Korkma, burada kalacak de- gilim.. - Haydi marş! Ve zavallıyı kolundan tutup şiddetle itiyor. Bu sarsıntıya mukavemet edemiyen'vatandaş sendeliyor, sepet düşüyor, muh- teviyatı da yerlere dökülüyor. Biçare - satıcı, omuz köküne vuran asabiyetini tutmak için, başını iki tarafa salhyor; — Lâhavle! Diyor ve gözleri yaş içinde; eğiliyor, memurtın döktüklerini birer birer tophyor.Bu vatandaşın itidaline hürmetle eğilen baş- larımız, gayri ihtiyari, ıstırab ve Aasabiyetle memura çev- riliyor. Memur aldırmıyor bile.. emrediyor: — Haydi, çabuk! Yere eğilen adam, hafifçe hıçkırıyor. Hakkı da var bi- çarenin: O şimdi insan izzetinefsinin vatandaş haysiyet ve hakkının buhramı, ekmek ve aile endi- şesi içindedir. ve hayatım ka- zandırıb çoluk çocuğuna bir lokma ekmek temin edeceği şey, hem de belediye memu- — Sonu S inci sahifede — TAKVİM Rumi - 1353 | Arabi-1355 20i kânan 283 Zilkade 23 ŞUBAT lâkayd ve pişkin; Mütemadiyen halkın toplanışına (l Meraklılar ' Son günlerde gazete idare: hanelerinin merdivenleri, ama: tör muharrirlerin, — şâirlerin, fiıkra, roman muharrirlerinin, münekkitlerin ayak sesleri ila çınlıyor.” Bir genç içeriye giriyor: — Tahrir müdürünü gör mek isterim. — Buyurunuz. — Bir şiif yazmıştım da., Çünkü meraklıyım da. — Veriniz, tetkik edelim.. — Büyurün. Ocu bir başkası takibedi- yor: - Bir roman yazmıştım da gazetenizde tefrika — halinde neşrini istiyecektim. Bilmezsin bayım, roman yazmıya ne ka- dar meraklıyım. — Veriniz, bir gözden ge- çirelim de.. Arkasından bir sima daha: — Gazetenizde fıkralar gö- rüyorum. Benim de merakım vardır da onun için bazı fık- ralar yazmıştım.. — Lütfen fıkralarınızı bıra- kınız da bir okuyalım.. — Peki, alınız.. Dikkat buyurunuz, şâiri de, romancısı da, fıkracısı da sa- dece “merak,, ile müteharrik. Bu merakin yanında- Dediğimiz temiz, samimi bir hissin emekleyişi de- vardır, — Mademki, bazıları fıkra, bazıları roman yazıyorlar. Şunu ben de bir tecrübe etsem. Şuna ben de bir özensem.. Hem de © kadar meraklıyım kil!. Diye yükselen bu arzu ve fikir, bu gibi gençleri derhal yazıya sevkediyor, oradan da gazete idarehanelerine... Yüzde doksanı tatmin edi- lemiyen bu marak ve özenme — tezahürleri, ne kadar hürmete — şayan olurlarsa olsunlar, haki- katen vükuf, istidat ve ihti- sastan kuvvet ve nasibini ab madıkça gazete idarehanesinin *özenti, — | bazıları şiir, — bıını. merdivenlerinden daima boşu- na tırmanacak, daima meyüs ve nevmit olarak dönecektir. Filhakika fıkra yazanlar çok- tur. Fakat gazete sütunlarında — bir sandalye kapabilen fikra- ciların çoğu da bu bakımdan zayıf oldukları için, bir akşam güneşi gibi, renk vermekle beraber sıcaklık ve kuvvet şımaklan çok uzaktırlar. Cep takvimi şâirleri, baharlık olsun ömür taşım soluk çiçekler gibi gelip ge- çiyorlar. Romancılar mevzularının — kahramanlı yıldızlarda yaşıyan ve oğlu ile alâkası olmıyan tip- lerden, dekorlarını da muhay- yel beldelerden sırtlarına getiriyorlar. Ve bundan doğan roman acayip bir kukla gib kahkahalarla karşılanıyor. Bunların bir kısmı, gazete idarchaneleri merdivenlerinder bir müddet, hattâ belki d uzun müddet çıkıp inmişler: | dir. Fakat kapıdan çıkıp ta | | cemiyete girince, herkes sırtını çevirmiştir, yahut in n ruhundaki müstehzi yumurcar ğın dili ortaya çıkmıştır onları tanıyan bile olmamı #it İ bir tanıyoruz — ki,

Bu sayıdan diğer sayfalar: