V A 3/2/931 ANADOLU Sılahları bırakma konfe- ransı bürosu mayısın 'al- tısında toplanıyor —G M. Eden diyor ki: Almanya'nın, tekrar silâhsızlan- ma konferansına iştirak etmesi kadar İngiltere'yi memnun edecek birşey tasavvur edilemez. Londra, 2 (A.A) — M. Anthon Eden; Avam kamara- sında Milletler cemiyeti seyinin silâhları bırakma kon- feransı " bürosunun yakında toplanmasına karar verdiğini söylemiştir. M. Eden, bu toplantının Mayısın altısında yapılacağını söylemiş ise de büronun ya- Pacağı işlerin mahiyetini tas- | rih edememiştir. Çünkü büro mesai programını toplandığı Zaman bizzat tanzim edecektir. Amele partisi meb'usların- dan M. Henderson'a cevapta M. Edan İngiliz mü- messilleri tarafından İspanyol Fas'ında yapılan tahkikat Al- manya'nın İngiltere tarafından aktedilen berhangi bir mua- | hedeye tecavüz - etmiş olduğu kanaatını vermediğini beyan | etmiştir. İspanyol makamatının İngiliz | tahkik heyetinin Melilla tay- Yâre meydanına girmesine mü- saade etmemiş olması hak- kında M. Eden demiştir ki: Tayyare meydanlarına giril- Mesi bir nizamname ile mene- dilmiştir. Bu umumi bir kai- dedir. Bu meydanı ziyaret et- Mek için hususi bir talep de vaki olmamıştır. Bu itibarla tahkik heyetine karşı bir cevabı red verilmiş değildir. Nazır bundan sonra İngiliz hükümetinin Almanya ile umu- Mi bir silâhsızlanma için yeni- den müzakereye girişmeğe ha- Zir olduğunu söylemiştir. Amele partisi meb'usların- 'an M. Henderson, Almanya- Rin 1933 senesine statü müsa- Yatından mahrum bulunduğu- Dü ve bunun için Milletler ce- Miyetini Sterkettiğini hâtırlat- tıktan sonra bu memleketin timdi bu haktan istifade et- "'_'klv: olması dolayısile ken- ime kendisinin İngiltere hü- ANADOLU Günlük siy: sıyam] gazete Sahip ve yHlaydar Rüşd ORTFM Ümnmt neşriyat ve yazı işleri Müdürü ; Nüzbet Çançar Hamdi arehanesi Llıııır İkinci Beyler sokağı Halk Partisi binası Tt Telgraf: İsmir — ANADOLU Slefon : 2776 » Posta kutusu 405 ABONE ŞERAİTİ İliğa 2200, alü aylığı T! z Ettmiş nüshalar 25 kuruştar. SANADOLU MATBAASINDA ŞTIR — BA kuruştur. kon- | verdiği | kümeti tarafından silâhları bı- rakma koönferansına davet edi- lip edilmiyeceğini sormuştur. M. Eden cevaben tir ki: Almanya'nın tekrar silâhları | bırakma konferansının mesai sine iştirak etmesi kadar bizi memnun edecek birşey tasav- vur edilemez. M. Eden bundan sonra ba- zi Portekiz müstemlekelerinin işletilmesi için Almanya ile Portekiz arasında cereyan et- mck!c olan müzakeratın ve demiş- | İngiltere ile Portekiz arasında münakit muahedelerden mü- tevellit — mecburiyetlerin bu mes'ele ile alâkasından bah- sederek şunları söylemiştir: Portekiz hükümeti bir be- yanname neşrederek Almanya ile Portekiz arasında müzake- reler ceryan etmekte — olduğu hakkında işae edilen haberle- rin aslı olmadığını tasrih. et- miştir, Binaenaleyh - İngiltere ile Portekiz arasındaki mua- l hede ve taahhütler hiçbir veç- hile haleldar olmamıştır. |Türk -Fransız dostlugu İki memleket arasında yeni dostluk ufukları açılıyor. İstanbul, 2 (Hususi) — Hariciye Vekilimiz Dr. Tevfik Rüş ü Aras, Paris'te çıkan Entransijan gazetesine şu beya: natta bulunmuştur: — Türkiye « yor. Fransa arasında yeni dostluk ufukları açılı- Yugoslav-Bulgar mukareneti, Balkan dâvâsının hallini ge- niş mikasta kolaylaştırıyor. miyorum. Ceza kanunu ... Tadil ediliyor.. Ankara, 2 (Hususi) — Türk ceza kanununun 15 maadesi- nin tadili hakkindaki kanun lâyihası, yarın (Bugün) Mecliste müzakere edilecektir. Hükümet Hayat pahalılığile mücadele açıyor.. İstanbul, 2 (Hususi) — Hü- kümet, hayat pahalılığile mü- cadeleye başlamıştır. Bu hu- susta ilk olarak hazırlanan bir kanunla fabrikalarımızın yetiş- tirdikleri malların maliyet fia- tini mümkün olduğu kadar indirecektir. Bu kanuna göre, fabrikalar devlet kartrolüne tâbi tetulacaklardır. Yeni vapurlarımız 10 ay sonra hazır İstanbul 2 (Hususi) — Dev- let denizyolları — işletmesince Almanyadaki Krup fabrikasına sipariş edilen 13 yeni yolcu gemimizden bir kısmı, 10 ay sonra teslün edilecektir. Bitlis'te bir lise açılacak Bitlis, 2 (Hususi) — Burada bir lise açılmasına karar ve- rilmesi, civar vilâyetlerde de sevinç uyandırmıştır. Açılacak olan liseye, iki vilâyet ile bu vilâyetlerin kazalarından yüz- Demekle, bir sır ifşa etmiş ol- a Başvekilimiz dKĞ İstanbul'a gidiyorlar İstanbul, 2 (Hususi) — Baş- vekil İsmet İnönü, bu hafta içinde İstanbul'a gelecektir. |Resmidatirelerde Maden kömürü yak- mak mecburiyeti Ankara, 2 (Hususi) — Şi- mendifer ve sahillerden elli kilometre içeride olan bütün hükümet dairelerile mücssese- lerin maden kömürü yakmağa mecbur tutulmaları hakkında bir kanun Jlâyihası hazırlan- mıştır. Ribentrop Londra'ya bir sulh plânı götürüyor. Berlin, 2 ( Radyo ) — Nas- yonal sosyalist kongresi mü: nasebetile Berlin'e gelmiş bu- lunan Almanya'nın Londra bü- | yük elçisi M. Ribentrop, bu- gün Londra'ya hareket et- | miştir. M. Ribentrop, Avrupa sul- hunün temini ve Almanya'ya müstemleke verilmesi hakkında mühim bir plânı, beraberinde götürmektedir. Balkan antantı P. T. telefon mukavelesi Atina, 2 (Radyo) — Balkan antantı devletleri posta, telgraf ve telefon — mukavelenamesi Mehmed Akıf ve Nurullah Ataç.. Nurullah Ataç, " Akşam , #gazetesinde (30 Kânunusani ta rihli nüshada)" Mehmed Akif,in mezarını ve âsârını taşa tut- muş bulunuyor. Onun naza- rında “Mehmed Akif, değildir, nâzım değildir, hani neredeyse kahvehane geveze- liklerini yapan ve hattâ, o de- recede ki manzumgparçalarını (Parodier - Alayla taklid) için bizzat kendilerinden aşağı kıy- mette nesne bulunamıyan düpe , düz bir hiçtir. Evet, Mehmed Akif namı altında bir şahsiyet gelip geçmemiştir.. Yazı şöyle başlıyor: *Mehmed Akif'in şiirlerini çoktanberi okumamıştım. Eski- den sevmezdim; manlar şiirde, Mehmed Akif'in kitabında bulunabileceklerden büsbütün başka meziyetler arar- dım. Benim indimde Mehmed Akif diye bir şâir yoktu.,, Yazının sonu da şöyledir: “Belli ki aruzla söz söyle- mekten keyif duyuyor. Ne olsa, aklına ne gelse, ne duysa he- men aruza sokacak; “Selâmün aleyküm. - Aleyküm — selâm, - Barıştık. Yüzün gülsün artık, imam., Hani bazan, alay için: “Şimendifer gidiyor düt deyip Bakırköyüne,, veya: “Şekerli kahve getir, bir de çay getir taze, (1) gibi mısralar söyleriz. Akif'in kitaplan bunlarla dolu. Okudukça insanın güleceği tu- tuyor: Aruzu, şiiri tehzil eder gibi birşey. Mısralar kolay söylenilmiş, pürüzsüz, —akıcı imiş... Ne söylüyor k£ güçlük çeksin? Asım'da arzıhal yazma parçasını okuyun, şiir lisanile bu kadar alay olur mu diye insanın tüyleri ürperiyor. Şiirin ifade vasıtasını bu kadar ba- yağılaştıran bir adama büyük şâir değil, sadece şâir de de- mek kabil midir? Hatıralarda “Berlin hatıraları,, ni okuyun ve sonra söyleyin: Akif'in “Şii- rini, pârodier etmek (alayla taklid) kabil midir? Sanki o mütemadiyen kendi kendini parodier etmiş... Akif'in kitapların ümid'le, severek okumak azmile açmış- tım; yazık! Bir ümidim daha yıkıldı., Nurullah Ataç'ın iddiası ve yazısı, heyeti umumiyesi itiba- rile, kendisinin daima zımnan iddia edip benimsediği, birço- ğümuzün da zaman zaman kıy- met verdiğimiz tenkid otoritesi hesabına feci bir skandaldır. Çünkü bu yazıda zerrece “İlim, yoktur, zerrece tenkid yoktur. şâir Bu yazı, Nurullah Ataç'ta da | sık sık kendisini gösteren bir “İnkâr,, illetinin, hattâ herşeye rağmen, gözü kapalı koşan bir “Reddü inkâr,, illetinin en bubranlı muştur. Doğan şeyin de alel- acayip, çarpık, çurpuk, şaşı, hasta, sarsak vaziyeti karşı- sında, bunu doğurana acıma- mak, hattâ sitem etmemek imkânsızdır. Nurullah Ataç'ın hatası, “Mehmed Akif,,i henüz yeni tanımağa çalışmış olmakla baş- liyor. Yani, Mehmed Akif öl- dükten sonra, — Bu zat hakkında birçok şeyler yazılıyor, şunu ben de ahij — — Sonu Gıncı çünkü o za- | dakikalarında doğ- | Sayfa 3 — Dünyayı saran delilik , Korkmayın 2039 sene- sinde delirmiyeceğiz.. Eski ve yeni hezeyanların farkı. Muhakkak olan birşey var: Di- mağımız uymruk karşısında! Dr. Cevat Zekâi Paris Soir gazetesinin haf- talık nüshası, mühim bir rö- portaj neşrediyor. Bu röpor- taj hakikaten mühimdir: İnsan beyni tehlikededir. ve , bu beyin, kendi yarattığı ha- yatın tazyiki karşısında muka- vemet edemiyecek bir vaziye- te düşmektedir ve düşmüştür. Sefahat, yorgunluk, kazanç darlığı, zehirli içkiler, çalışma saatlerinin artması, medeni ihtiyaçların artması, kalori az- lığı, veraset şu ve bu, hepsi de dimağa giden bir yol üze- rinde birleşmiş bulunuyorlar, Seine (Sen) belediye reisi, *— Hastalar artıyor, demiş, geçen Kânunusanideki 18 bin hasta, 6ay sonra 19,500 rak- kamını buldu. Deli nisbeti de elli senede binde 28 den 35 e yükseldi.,, Paris timarhanesinin meşhur ser tabibi telâş içinde, sıhhiye vekâleli- ne, 26 yataklık revirlere 40 ar hasta yatırıldığını bildirmiş. Profesör Rogues de Fursac hulâsaten diyor ki: — Facia karşısındayız. İn- san, zekâ sayesinde birçok keşif ve ihtiralar yapmıştır. Şimdi mülsülleri, kendisini boğuyor. Yâni insa- nın dimağı yarattığı âlemin hışmına uğriyor. Merak şura- dadır: Kendi yarattığı muhitin teh- likesine maruz bulunan dimağ ihtiyarlığı yenebilecek ve ölü- me çare bulabilecek mi? Akıl hastalıkları mutahas- sısı Dr. Harding ise, delilik: lerin bu artması taktirinde 2039 yılında aklı başında tek adam kalmıyacağını söylemiş. Profesör Rogues de Fursac deliliklerin şeklinin de değiş: Pogues de Fursac zekâsının tiğini, eskiden mütecaviz olan | deli tipinin şimdi korkak bir | hâle büründüğünü, hastaların kiminin harb, kiminin iş vesa- ire ile sayıklayıp dudaklarımı mübalâğacılığın gittikçe arttı- ğını, bütün dünyayı- tek deve lete bağlamak istiyen idealist- ler doğduğunu, piyano ile hırsızlığı ortadan kaldırmağa | kalkan insanlar türediğini, ba- | rut kokusundan — sinirlenen, yolda elektirik direklerine sür: tünea hastaların çoğaldığını ve:an:)ı de ılav.e cdıyor buyu endişe içindedirler. Bütün bu medeniyeti, bu hayatı, bu eğ- lenceyi, bu buhranı, bu sefa- leti, bu serveti ve sefahatı ya- ratan dimağımız, gün zang, deyip duracak.. 2039 yılında, yani 100 yıl sonra, Profesör Harding'in de- diği doğru çıkarsa, kos-koca dünyamız, bir timarhaneye dö- necek ve torunlarımız, bu Al- lahin — timarhanesinde, takla atarak, bağırarak çağırarak, korkarak, gülüşerek, sefilâne bir Öyle bir dünyanın tahayyülü bile insanı çıldırtmağa kâfidir. Gazetede okuduğum bu ya- zının tesiri altında düşüne dü* idarehaneden — çıktım. bir sese muba- yarın öbir vaziyelte sürünecekler... şüne Biraz ileride tab oldum: — Bayimaffedersiniz. Asa- biyeci doktorlardan — burada kimler var?. — İşte -dedim- şurası Faik Muhiddin'in, burası da Cevad Zekâi'nin. Ve yürüdüm. Köşe başında hemen, bizim asabiyecilerle bir mülâkat yapmayı hatırla- dım. Doktor Cevad Zekâi'ye girdim. Karşı-karşıya oturduk konuşmıya başladık. O da yazıyı okumuş. — Vallahi -dedi- azizim, 2039 senesinde bütün dünya sekenesinin delireceğine ihti- mal vermiyorum. — Bu. iddia, çok korkunç bir hayalin mah- sulüdür. Fakat hakikat olan, deliliğin ve deliliği doğuran esbap ve avamilin — günden güne artmakta olmasıdır. — Sebep? — Medeniyet medeni hayatın icapları ile alkol, rar, kokain, morfin, frengi, veraset vesaire.. Düşününüz, hayat bizi nekadar tazyik edi- yor? Yaşamak kavgası içinde dimağımızın ve uzviyetimizin sarfettiği enerji, kolay kolay telâfi edilemez. Hele mükeyyefat, hele o zehirler!.. Cümlei asabiye her gün bu teheyyüce alışıyor ve daha fazla münebbih istiyor. Bu münebbihlerin tesiri altın- da kalan cümlei asabiye, ni- hayet birgün — dayanamıyor, yıpranıyor, yoruluyor, — çığrı- ğgından çıkıyor ve cinnet lev- haları doğüyor. — Hakikaten — Avrupa'da delilik artıyor mu doktor? ve es- — Ona ne şüphel Profe- sör Rogues de Fursac benim hocamdır ve çok değerli bir ilim adamıdır. Sebepleri de » Başı 6 ıncı sahifede TAKVİM Rumi - 1353 Arabi -1355 tei kânun 21 Zilkade 21 Evkat Ezan Vasat Evkat Ezan Vasa