29 Ocak 1937 Tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 5

29 Ocak 1937 tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

: l 29117937 Fransız gazetelerinin Ha tay mes'elesi hakkında yaptıklaıı neşriyat |Ekselsiyor gazetesi diyor ki: İhtilâftan fâide bekliyen bazı ecnebi devletlerin bütün entrikaları akim kalmıştır. Paris, 28 ( A.A ) — Ana- dolu Ajansının hususi muha- biri bildiriyor: Gazeteler anlaşmayı mem- Duniyetle — karşılıyorlar. M. Eden ve Sandler'in yardımile M. Delbos'un muvaffakıyetini istiklâl — ve — könfederasyon Sancak Suriye'ye tâbi bulun- Ması gümrük, para ayrıca Su- fiye'nin hudutları, Türkiye Fransa garantili diye hulâsa ediyorlar. Konsey kararile A- Tapça'nın ikinci resmi dil ola- Cağını ihsas ediyorlar, Le Jour M. Delbos Türk'leri bazı taleplerinden vazgeçirmeğe ve Vieno'nun bidayeten — aldığı ihtiyatsızca vaziyete rağmen Zevahiri kurtarmağa muvaffak oldu. Fakat Türkçe'nin birinci resmi dil olmasını kabule mec- bur kaldı. Bu Ankara hükü- Metinin paha biçilmez bir fikri ve mânevi zaferidir. Üç Yıl sonra Suriye müstakil ola- cak İskenderun'da bir Fransız komiseri bulunacak ve o za- man Sancak bugünkü Danzige benziyecektir. Bu bize yeni gaileler hazır- hyor demektedir. Ekselsior - ihtilâftan fayda bekliyen bazı ecnebi devlet- lerin entrikaları akim kaldı. Cemiyeti akvam kadrosuna Türk - Fransız itilâfi daha geniş Akdeniz - anlâşmalarına mâni değildir. İtilâhi Cemiyeti Halkevinden Konterans 29/1/937 Cuma günü saat 19 da Türk Spor kurumu Halkevinde bir toplantı yapa- cak ve antrenör tarafından bir konferans verilecektir. Alâka- darların gelmeleri rica olunur. Komite görüşmeleri 1 — Halkevinin müze ve sergi komitesi saat 17 de umumi bir toplantı yaparak yapacakları işler hakkında gö- Tüşmelerde bulunacaktır. 2 — Gene bugün dil, ta- rih, edebiyat komitesi saat 15 de toplanarak yapılacak işler hakkında görüşeceklerdir. 30/1/937 Cumartesi günü saat 20 de Halkevinde Hatay Türk'lerinin -kurtuluşu müna- sebetile yapılacak danslı tö- rene Halkevimiz üyeleri çağı- rılmaktadır. akvamın muvalfakıyeti — sayan Petit Parisien diyor ki: Türk - Fransız dostluğu im- tihandan büyük mikyasta sağ- lamlaşarak çıkmıştır. İki mem- leket arasında her sahada fay- dalı teşriki mesaiye geniş ufuklar açılıyor. Paris, 28 (A.A) — Anadolu Ajansının hususi muhabiri bil- diriyor: Populer gazetesi Hatay uz- | laşması hakkında diyor ki: Fransız-Türk itilâfına cidden, sevinilebilir. Uyuşulmasa faşist devletler Fransa'nın bir dost kaybettiğini ilân edecek Cemi- yeti Akvam'ın aczine delil ka- zanacaklardır. İtilâfı Cenevre- nin uzlaştırıcı havasına, Eden'le Sandler'e borçluyuz. Anlaşma- yı Suriye'ye kabul ettirmek çok güç olmiyacaktır. Saniriz Humanite gazetesi Arap'lar anlamalıdır ki Franrız müzakerecileri Suriye'nin par- çalanması tehlikesini önlemiş- lerdir. Ankara'nın şimdiden Förliler Sahnede kadın | yerine erkek! Arkadaşımız K. Ö. dünkü fıkrasında yeni yükselmiye başlıyan Türk ti- yatro sahnesine, kızlarımızın ' letler Hatay Zaferi Münasebetile Bü;ülz Şefı'r; iltifatları İstanbul, 28 (A.A) — Mil- cemiyeti - konseyinin " hugün Hatay hakkındaki ka- kurular — ve |) İ » Vekili iştirak etmemesinden ve sah- |/ nenin kadın unsurdan mahrum |; kalmakta bulunmasından şikâ- |/ yet ediyor. Yerden göğe kadar ben de arkadaşımın fikirlerine iştirak ederim. Kadın rolünde erkeği ayna karşısına oturtub, saka- İını, bıyığını perdah - ettikten sonra gözlerine sürme çekmek, yanaklarına, dudaklarına boya, omuzlarına kadar pudra sür- mek, başına bir yığın saç ge- çirmek değil, ne yapılırsa ya- pılsın, işin bir tarafı sırıtıveriyor. Kos-koca horozu, - ibiğini, kuyruğunu kesib de “Tavuk- tur,, diye sahneye attığınız dakikada, herkes: — Yumurtlasın da görelim! Diyerek alay etmekte, el- bette haklıdır.. Hekimlik fenni, kadın elbi- sesi giyen, evde kadın işi gö- düşüb kalkan erkeği bir nevi hasta telâkki ediyor. Erkek olub da kadın rolünde sahne- neye çıkanlar da onlara ben- ziyorlar.. Fakat kadın olmayınca, ba- Suüriye hudutlarını — tanıması kabili ihmal kazançlardan de- gildir demektedir. Pretinaks Eko dö Paris de şu mütaleayı yürütüyor: Mesele Cenevre'nin sıkı hu- *kuk zihniyetile halledilemedi. Anlaşmak için M. Blum dâ. vâyı hukuk siperinden çıkara- rak Türkiye'nin sulhsever dev- letler grubunda yer almasında menfaattar Fransız umumi po- litikası plânına nakletmek ak- lselimini gösterdi. Neticeden sevinmeliyiz. Kurtulduk. Petit Journal ise Türk'lerle müzakere kolay değil. Daha bu sabah itilâfın suya düşme- sine az kalmıştı. Bereket dil işinde uyuşuldu. Mühim olan şimdi Türk « Fransız birliğini fillileştirmektir. Ciyano - Aras'ın yakın mü- lâkatı Fransa'nın - tavizlerine tamamen hak verdiriyor. Ve gösteriyor ki kozumuz Anka- ra'da kazanılmış — olmaktan uzaktır. Montrö'denberi Türk- ler garbi Avrupa'da Rus'larla anlaşmalarına karşılık bir kuv- vet muvazenesi arıyorlar. Tür- kiye'ye verilen menfaatler itti- fakımızı kıymetlendirecek yeni devir açmalıdır demektedir. Fırtına Ali Büyük Korsan Romanı Yazan : DB GAS M. Ayhan, Faik Şemseddin — Değil mi ya Deniz baba! | Bayılırım vallahı!. Senin niye- Mamafih menasibse yapalım, değilse susalım.. — Yok, yok, mükemmel ve Münasip bir şeyl. Ben bugün, Yarın ya Fırtına Ali'yi, ya kain anasını görürüm. İyi hatırladın be Mustafa?. Allahın işi bu ya, herhalde haber verelim.. Ben Seni onlara götüreceğim, Sen, hele bir kal buradal. Ondan Sonra konuşuruz.. Ve Deniz baba, bundan Sonra yemeği karıştırmıya baş- tine ava çıkmıştım, dolu dön- düm. ** Petro o gününü orada ge- irdi. Artık ne yorgunlu; îalmışlı, ne de de)ı'ıiıgnrsg: tısı.. Etrafı tetkik ediyordu. Hava berbattı. Deniz baba, ona birçok hatıralar anlatmıştı. O da saatta bir, kendisine yarayabilecek hususatta malü- mat toplıyordu. Gerçi bir defa, eskiden çalıştığı bir gemi ile | Midilli'ye gelmiş ve geminin zi erkeklere de bir mecburi- yet düşüyor mu, düşüyor.. Şeytan —kulağına — kurşun, kendimi şöyle kadın rolünde tahayyül ediyorum: Başımda oksijenden geçmiş bir peruke.. Çekmişim sürme- leri.. Aldırmışım kaşları.. Su ratımı allayıb telleyib bir bi Eçimine sokmuşum, Başlamı- şım sesimi inceltmek ve ara sıra göz süzüb gerdan kırmak için terlemeğe, kıvranmağa.. Ve meselâ, bizim Ahmed Murad da kaynana rolünde.. Keza, dostum Nahid de kız tarafı anne rolünü almış.. Üçü: müzde sahneye çıkmışız.. Ben dın boynuna (sarılıb onu ok- şayıb öpmek istemişim.. Murad dayanamamış; niha- yet feryadı basarak; maruf kalın sesi ile: — Ulan Allah kahretsin, rezil olduk, herkes bize gü- lüyor. Deyib sahneden kaçmış. Ar- kasından kahkahalar, yuhalar.. Nahid panik yapmış, benim başımdan saç düşmüş, yani takke düşmüş, kel görünmüş.. Dostum K. Ö, nün hakkı var: Türk kızları bizi bu vazi- yetten kurtarmalıdırlar. Çünkü sahnede gülünç oluyoruz. Çimdik ruf sokaklarını, kahvehanele- rini öğrenmişti amma, asıl is- tediği malümat başka idi, Me- selâ, gemiciler nasıl yaşarlardı? Şehirde şüpheli insanlar gö- rünür miydi? Bunlara ne ya- parlardı ve sairel. Akşam üzeri idi. Dışarıda bir atın nal ses- leri duyuldu.. Deniz baba he- men dışarıya çıktı ve - baktı. Petro, gelen meçhul bir şahsın; — Merhaba arkadaşım, mer- habal Dediğini, Deniz baba'nın da: lahmı gönderdi bilmem; her şey allahtan oluyor. Bir tesa- düf, bir cilve var ki, kendili- ğinden yürüyor! Cevabını verdiğini duydu. Petro'nun - kalbi. - şiddetle ren, mütemadiyen kadınlarla ; g ; — Ooao00, Teis, seni ak | | bilirse rarı çıktıktan sonra Hariciye Atatürk'e çekilen tazim tel- grafi şudur: Hatay'ın mukadderatını ta- yin eden karar. bugün kon- seyden çıktı. Bu karar eğer başarılmış — bir. iş sayıla- bu — muvaffakıyetin âmili başta Kamâlist Türki- ve kuüvveti ol- her zaman en yenin kudret mak üzere | iyiyi en doğruyu gören irade ilhamlarıdır. Emrinizde çalı- şan bir nefer olarak vazifem başında bütün kudret ve ce- sareti daima büyük şefimizin teveccüh ve itimadından alı: © yorum. Bu değer biçilmez N teveccüh ve itimada kendim ve heyet arkadaşlarım namı- na en derin minnetlerimi ar- zeder ve sonsuz tazimlerimle ellerinizden öperim. Aras Atatürk bu telgrafa aşağı- daki cümlelerle mukabelede bulunmuştur: Hatay'ın varlığı Cenevre- de tasdik olunurken gönder- miş olduğunuz telgrafı aldım. Türk ideal ve iradesinin mil- letler arasında başka - bir ufuk açarak tecelli ettirdiği bu başarı münasebetile kiy- metli çalışmanızın yüksek değerini bir kere daha tak- | dir ettim. Sizi ve gayretli murahhas arkadaşları tebrik ederim. K. Atâtürk Ankara, 28 (A.A) — Rei- ! sicumbur Atatürk — Başvekil İnönü'ne şu telgrafı çekmiş- lerdir: Hatay'ın mukadderatını ta- yin eden kararın konseyden | çıkmış olduğunu hariciye ve- kayın validem Ahmed Mura- 'i Z T Z kilimizin şimdi aldığım — tel- .:' grafnamesinden anladım. Başarılmış olan milli dâ- N vâda takib olunan medeni ve insani usule — arsıulusal lâyık olduğu kiymetinin ve- rileceğine şüphe yoktur. Bu eser cumhuriyet hükümetinin milli mes'eleler üzerinde ne kadar şaşmaz bir dikkatle durduğunu ve onları en ma- kul tarzlarda intaç için ce- saret ve feragatle — hareket ve faafiyete geçebilecek ener- ji ve kabiliyette bulunduğu- nu gösteren yeni bir örnek olmuştur. Türkiye Cumhuriyeti hü- Bu gelen, muhakkak, Zeli- ha'nın babası idi. Hafifçe kendini toparladı.. Onlar konuşuyorlardı: — Hayrola Deniz baba, ne tesadüfü, ne imiş bu böylel — İşin çoksa alıkoymıya- yım, ben Midilli'ye de gelirim ve getiririm onu.. — O dediğin de kim? Di- linin altında bir şey dönüyor senin.. — Bir kazazede, ağaml!.. — İş filan mı arayor? — O da varamma, sonraya! - Şu halde! — Gir öyle ise ağa, bir de kahvemi iç! Reis atını kapıda bağladı ve içeriye girdi.. Kazazede genç mi? şu misafir Dr. Aras tarafından | | meksizin | hallini Cemiyeti Akvam kon- * kümetinin bu siyaset kavra- || yışının dünyada sulh ve hu: | zur istiyen ve bunun tabiisi olan hakseverliği şiar | edinmeyi fazilet bilen bütün | dünya milletlerince takdirle karşılanacağına şüphe yok- tur. Türkiye — cumhuriyeti haklı olduğuna kani — bulun- | duğu dâvâsını büyük ve âdil * hakem heyeti olmasını dai- i$ ma arzu ettiği ve bu sıfat » ve selâhiyetinin. daha çok çetin mes'eleler halinde en büyük kudret ve küvveti h: iz olmasını temenni eyled cemiyeti akvama bırakmakla insanlık namına isabetli bir $ harekette bulunmuştur. Bu suretle medeniyet na- mına da yüksek bir ifa etmiş olmakla — sadece takdir ve tebrike şayandır. İçten ve hakikaten bağlı ol- | duğu dostlukları rencide et- milli — mes'elenin seyinde bir neticeye vardır- mak hususunda - gösterdiği yüksek kiyaset, dürendislik ve bikardan dolayı Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ben de sureti mahsusada tebrik ederim. Bu tebrikimi teşekkürleri- mi de ilâve edevek bütün lcra Vekillerine ve büyük erkkânı harbiye reisi arka- daşlarımıza tebliğ buyurma- nızı rica ederem, K. Atatürk Ankara, 27 (A.Â) — Baş- vekil İsmet İnönü Reisicum- hu iAlatürk'o,. cevaben şü telgrafı çekmişlerdir: Atatürk'ün Yüce huzurun: Yüksek iltifatınızı İcra Ve- killerine ve sayın Mareşala |j tebliğ ettim. Hepimizin min- | net ve şükranımızı sunarım.! | Hatay dâvâsında hüküme- )| tin takibettiği usul ve hare- ket Yüksek Şefimizin — ilha ve telkini eseridir. Cemiyeti Akvamın kuvyetlenmesine hi met etmek bizim kanaat v mahsulü olan siyasetimizdir. Bu siyaseti takdir buyurma- nız memleketimizin ayni usu- İ; lü takibetmesi için teşvik ve ©i karar ifade eden yeni bir te- (| minattır. Milli dâvâyı takibe- derken komşularımızı ve eski dostlarımızı incitmekten aza- mi derecede sakındık. Cum- |; huriyet hükümeti vazifesini ifa esnasında münakaşa ha- linde bulunduğu muhatapla- f — Sonu 7 inci sahifede — $ Heygidi koca deniz hey, ne insanlar, ne gemiler yut- mamıştır. Hoş geldin delikanlı, geçmiş olsun! Petro, edepli bir genç gibi ayağa kalktı: — Hoş bulduk reis! Dedi.. Bir deniz kazası, reis için öyle, ehemmiyetli bir şey sayılmazdı. Deniz, elbette ka- zalara sebebiyet verirdi ve bu kazalar, elbette ki gemicilerin başından geçerdi. Petro'ya kısa birkaç sual sordu.. O da aynı kısalıkla meseleyi anlattı. Fakat Yunan korsan gemisine aid kısım an- latılırken, geniş, kıvrik kaşla- rını hafifçe çattı: — Köpek balıklan! Diye homurdandı: Bu sırada Deniz b:,bı da yanlarına gel- icabı (| vazife pi| Kadın've Ayna!. Eski-bir masala göre, iblis: lerin ve şeytanların birbirile boğuştukları sıralarda, insan: lar arasında ne ihtiras, ne kavga, ne de kital olmazmış. İblis ve şeytanlar insanları | kendileri gibilkavgacı yapmak için çok çalışmışlar, fakat muvaffak olamamışlar, niha- yet mini mini -ve ... dişi» bir şeytan yavrucağı güzel bir kas dın kıyafetine girmiş insanlar arasına katılmış, evvelâ saray kadınlarına süslenmek - ihtiya- cını ; hissettirmek için birer ayma vermiş!. İşte bundan sonra, Uluslar sosyetesinin, muahedelerin, Lo- karno veya Strezaların ıslâh edemediği kavgacı, kitalcı in- sanlık doğmuş, şeytanlar da muradlarına ermişler!- Evet, bu bir masal; başka birşey değill. Fakat yirminci asrın İsveç'li bir istatistikci *kadınların hoşuna gitmek için tereddüt etmedenjverdiğim karara | göre bir istatistik- delisi üşen- memiş, oturmuş hesap etmiş, ki: Bir genç kız hiçolmazsı gününün 158 dakikası, genç bir kadın bir saatini, olgun bir kadın da iki saatini ayna karşısında geçirirmiş. Ve... İstatistikciye göre, va- sati ömür itibarile her kadın hayatının - 6000 saatini ayna karşısında geçirmekte imiş. Yazıyı burada kesmiş idim. Yazımı yanı-başımda göz ucu ile okuyan yazı işleri müdürü sordu: — Bunu yazmaktan mak- sadın ne? Dedi. Ne olabilir, sanki? Adese- me bugün bu çarptı, ben de yazıverdim! F. B. Japonya İsminin karıştırıl- '!masından müteessir. y adyo) — Ja- pozş:)îa:îs (î_'lî'ıı_l.()îılığır.!yı_ mürevvici efkârı olan gazete, Sovyetler aleyhinde yeniden bir makale neşııdmişlir. — Bu makalede, Radek sına Japonya'nın isminin ka- rıştırılmasını - protesto etmek- te ve: “Vilâdivostok'tan — binlerce Rusya'lı - tethişten kaçmakta ve Japonya'ya iltica etmek- tedirler. Vilâdivostok ve Korgu ara- sında birçok kimseler - tevkil | edilmektedir. Sovyetler bütün - bu hâdise ve hoşnutsuzlukla- rın mes'ulü olarak Japonya'yı göstermekte ne derece haklı olabilirler,, demektedir. — Bir taraftan geliyordun galiba reisl — Zeytinliğe gidip şöyle bir baktım. Mahsül çok iyi, bu yıl.. Bu delikanlıyı şebre getirirsen bir iş veririz.. — Sana her şeyi anlattı mı? — Anlattı.. — Panayot reis, senim' gü- vey ve kız. hakkında da her- şeyi söyledi mi? çevirdi. Birazda merak içinde gibi idi: — Hayrola delikanlı, duy- | duğun bir şey mi var? | —— Biraz aralarında kalmiş- tım gâvurların da.. Orada ku- lağıma çalındı.. — Desen eAllah gönderdi seni... Öyle ya, başka "türlü olsaydı, denizde boğulacaktın.. İhtiyar reis başını Petro'ya ' — AA0 VEP. C, l

Bu sayıdan diğer sayfalar: