Anadolanun hikâ yeleri .. .. Göz Tedavisi Yazan: A, K, Köyde kış gecesi ne kadar | şeyin — durduramadığı — öksü- — elemlidir. Akşam — oldu mu | rükler... herşey rengini değiştirir. Gece kapkara bir duman gibi, et- rafa yayılır,. Dağlardan, açlığın köy eteklerine kadar getirdiği çakalların sesleri havayı yırta- rak kulağınızı doldurur. Biraz — köyün kenarına çıksanız, küme — küme yaban domuzlarının ka- — Çıştığını düyarsınız. ! Eğer ay ışığı yoksa, ger- — çekten bir çukur içinde ya- Şarsınız. Ufkunuz silinmiş, se- Manız — gizlenmiş, — yıldızlar — Sönmüş, bunun karşısında gön- — lünüz de kararmıştır. Böyle bir gece idi. Köy kahvesine gidiyorduk. Deşta- — banın elinde, karanlıkta birşey ğ Ylkılımık istiyormuş — gibi, — Tüzgârla eğilip bükülen çıra ü Işığı zaman zaman önümüzü — tösteriyor.. Köşeyi — geçince karşıdan kahveyi görüyoruz. Lüks lâm- basından çıkan işık, duman — Ve sisli pencerelerde kirli bir kireç rengi duygusunu ve- — TFiyor. İçindekileri ayırdetmek güç- tür. Sadece uzaktan bulanık, ağdalı ve güçlükle işidilen gramofon sesi şu kelimeleri — kulağınıza getiriyor: — Eminem, Eminem, gü- zel Eminem... İçeriye giriyoruz. .. Bir köy kahvesinde, oturan- lar için en esrarengiz, en ka- rışık şey köye yeni gelen veya birdenbire kahveye giren ya: bancı bir varlığının doğurduğu tecessütür. Büyük — şehirlerde yaşayanlarda tenevvü ile bu tecessüs kıymetini yüzde dok- — san kaybeder, Fakat bir köyde, hele gelenin kılık kıyafeti ye- rinde ise,eğer gelen tamamen yabancı ise, eğır ilk defa ve ü — âni olarak içeriye giriyorsa biran — için ağızlar ; kapanır, konuşmalar durur. ve bütün — gözler gelenin üzerine dikilir. Hafiften, korku ile kanşık bir — fisıltı başlar: — Bu kim? — Birden yüz ihtimal, yüz ka- fada belirir. Kim olduğu an- v laşıldıktan sonradır ki, tekrar, yavaş yavaş eski hal, eski iti- /— yad, her yerde konuşma, gü- — hün derdleri, yahud askerlik, / Maziye âid hatıralar dimağlar- —da sahne kurmağa başlarlar. Kahveye girerken ayni ses- © sizlik içinde kaldık. Hattâ — gramofon bile sustu. Yalnız — ağızlarda merhaba, göğüslere - gidip gelen kollar ve hiçbir - 52 s Şayed bir gün öldüğü- — Mü duyarsan buraya gelecek, benim hazinemi de açacaksın. Eğer karım sağsa ona baka- caksın. O da ölmüşse, bütün servetimi, azar azar ve tam / yerinde, düşkün, sakat kalmış, — yahud kahraman olub da ge- — Misiz gezen korsanlara verecck —Onlara yırdını edeceksin. sözlerimi yerine geııreoeğme. namına yemin eder misin? Mınyı istavroz çıkardı: - — Yemin ederim Andon Fırtına Ali yük Korsan Yazan: M. Ayhan, Faik İlk tecessüs tatmin, sonra gene eski hayat, eski konuş- malara dönüş,, Bir kenara çekilmiştik. Kar- şunda, arkasız bir hasır san- dalyeye genç, otuzbeş yaşla- rında bir köylü oturmuştu. Za- man zaman hırsla sigarasını çekiyor ve durmadan tükürü- yordu. Oturunca biraz daha yak- laştı ve samimi bir yüzle: — Beni tanmımadın mı? Dedi. Tereddüdümü görünce de- vam etti. — Geçen yıl filân köyde birleşmiş, hattâ ertesi gün ka- zaya beraber gitmiştik. Benim hayvana binmiştik.: Onu tanımak istiyordum ve tanıyordum — fakat tereddüd içinde idim. Onun iki gözü de sağlamdı. O, daha dolgun, kuvvetli ve hattâ biraz şiş- mandı. Şimdi ihtiyar bir kedi gibi idi. İncelmiş, erimiş, üze- rinde yırtık ve feski caketi ge- nişlemiş, yüzünde iki kemik belirmişti, gözünün biri çıkmış orasını koyu bir gölge dol- durmuştu. Dikkatle bakılınca kalbinin atışını boynundaki damarlardan takib mümkündü. - — Tanmdım -Dedim- fakat gözünüz bir kaza. geçirmiş olacak, sonra biraz zayıflamış- sınız. Tekrar tükürdü ve sağ ayağı ile üzerine bastıktan sonra lâkayd, kıymetsiz birşey kaybetmiş gibi: — Gözümün birini dilar, Hayretle yüzüne baktım. — Nasıl? — Hiç sorma, kendi ken- dime yaptım, cahillik bu.. Sigarasını tekrar çekti yere attı ve anlatmağa başladı: — Günün birinde gözüme bir ağrı geldi. İçi ciğer gibi kıpkırmızı kesilmişti. Tamdık- larım, rakı, koy, dediler. Bir gece koydum. Aman Allahım gözümün içine bir ateş sok- muşlar, sandım. Sabaha ka- dar uyumadım. Odada dolüş- tım. Delirdim zannettim. İlk defa ağladım, sonra... Muhatabım gülmeğe başladı ve devam etti: Kendimi unutmak için oda- nın içinde sesimin çıktığı ka- dar bağırarak şarkı söylemeğe başladım. Bu daha fena yaptı. Bir du- man çekilmişti gözüme.. Sonra diğer bir arkadaş limon sık limon, dedi. Ben yarım limonu çıkar- OoMmanı — samta düler ve bir metre ileride dur- dular.. — Bak “Dedi- üstümüzde sivri bir taş var, Bu taşın tam altı, yani şurası, benim bhazi- nemin bulunduğu yerdir. ©o da tıbkı babanın çekmece- sine benzer, ayni suretle açılır ve kapanır.. Haydi artık, çı- kalım.. Çünkü denizin sesi geliyor.. İster misin, bizi içe- ride bastırsın, Vallahi feci şe- kilde boğuluruz da, ne hazine kalır, ne intikam, ne de Fırtı- seddin Adeseme çarpanlar Milyonlarca kanun Hayır, bütün cihanda mer'i kanunlardan bahsetmiyeceğim, sadece birleşik Amerika'da halen 1,156,644 -inanmıyanla- ra mahallinde tesbit etmele- rini teklif ederim- kanün mer- iyet mevkündedir. Uluslar sosyetesi istatistik bürolarının arzın beş kıt'asın- da -Birleşik Amerika hariç olmak üzcre- kaç kanunun tatbik edildiğini bildiğine emin değilim. Amerika tebaasının bu ka- dar çok kanün karşısında ne kadar güçlüklere uğrıdıklanm düşündükçe tüylerim ürperi- yor. Çünkü hâkim, herkesin mevcud kanunları tamamen bildiğine emin olarak hükmü- Dü verir. Ve, bu milyondan fazla ka- nunların birçoğu da garabette rekor teşkil etmektedir. Me- selâ, apartman gibi birçok kimselerin birlikte yaşadıkları binalarda kanun, traçaların oturulacak yerlerinin genişlik ve uzunluğunu tahdit etmiştir. Kaliforniyada bir kanun ev sahiblerini toz almağa mahsus bezlerin kaynatılmasını âmirdir. Yeni Kardlinya'da, zabıta, istediği zamanda evlere gir- mek ve.. Karı kocanın karyo- laları arasındaki mesafenin ka- nuna uygün olub olmadığını tetkik ve teftiş etmek Kakkını haizdir. Birleşik Amerika'nın bazı devletlerinde yalanda cezayı mucibdir; yalancılar hapis ile cezalandırılırlar; ve bu hapis müddeti üç seneye kadar ola- bilir. 33 Birleşik Amerika hükü- metinde parklarda öpüşmek memnudur; tanımadığı bir ka- dına söz atan kimse, kadın davacı olursa, bir seneye ka- dar hapsolunur! Görülüyor ya... Garib olan- lar da çok ve cidden garib! Bereket versin ki, bu milyonu aşan kanün ayni zamanda bütün Bırîeşıl: Amerika'da cari ve mer'i- Birleşik Amerika'yı teşkil öeden her hükümet, ken- di başına kendi ihtiyaç ve ar- zusuna göre kanun koyar ve bu kanun sadece o diyarda hüküm sürer! F-B. üD ladiım. Daha beter bir ağıı. İki gün kendimden - geçtim. Gözüm de büsbütün fenalaştı, şişti. Adeta orada hiçbir şeye yaramıyan yabancı birşey, taş gibi ağır bir parça duruyordu. — Sonu 7 inci sahifede — zına yaklaştılar. Andon reis bile biran için itidalinin sarsılır gibi olduğu- nu hissetti: Deniz hafiflçe kabarmıştı. Kayık kıımlıığın çekilmişti, suyun üstünde yüzüyordu: Ma- riya bir çığlık attı. Fakat An- don reis; — Sus -diye- bağırdı. Te- lâşa lüzum d;yok. bi Ve feneri kaldırarak suya atıldı: — Sen de yürül.. Bir hamlede kayığa atladı- lar ve küreklere yapıştılar. Sür'atle mağaradan - çıktılar. Mariya, mağaranın ağzından çıkar çıkmaz; — Hele şükür -diyerek ge- niş bir nefes aldı- bir tehlike ZUĞN SN BEKMUARDAL TACAETR AM gecenin birinde bir bezle bağ- MAHKEMELERDE : Narlıdere'de muhtar Hüse- yin'i © "ld"renler Şahitler , Zühre nin öldürtmek muhtarı istediğini söylediler. Narlıdere köyünde muhtar Hüseyin'i öldürmekle maznun ve Lisan ve Hasan ile bunları cinayete teşvik etmekle maz- nun Zühre'nin muhakemelerine dün ağırcezada devam edil. miştir. Be celsede Kürt Yusuf adında bir şahid dinlenmiş ve demiştir ki; — Ben umumi hapishanede bulunuyorum, mahkümum. Muh- tar Hüseyin'i öldürmek için bana Zühre'nin 300 lira ver- diği söyleniyor. Bu yalandır ve böyle birşey olmamıştır. Fakat İsa oğlu Ali adında bir şahid de şunları söyle- miştir: — Lisan ile Hasan gece vakli kahveye doğru gidiyor- lardı. O tarafta fena bir de kadın vardı. Sarhoş balde idiler: — Fena kadının evine sa- kın gitmeyin! Diyö tenbihte bulundum. Sonra kahveye git- tim, onlari kahvede buldum, dışarıda oturuyor ve içeride bu- lunan muhtar Hüseyin'e doğru eğilip bakıyorlardı. Bir aralık bir gürültü oldu. — Muhtar Hüseyin vurul- du! Dediler. — Kim vurdu? Diye sordum: — Lisan ile Hasan dediler. Lisan kahvenin dışında iken bıçağımı belinden çıkamb ko- Tunun yeni içine sakladı. Daha evel Zühre, Muhtar Hüseyin'i öldürmesi için Kürt Yusuf'a 200 lira verecek oldu. Ben Kürt Yusuf'a: — Sakın böyle birşey yap: ma! Diye tenbihte bulundum. Bana şu cevabı verdi: — Ben muhtar Hüseyin'e hiç kıyarmıyım?. Hüseyin adında bir şahid te dinlendi, Zühre'nin kendisine 400 lira verip muhtar Hüse- yin'i öldürtmek teklifinde bu- lunduğu söylendiğinden şahide ne diyeceği soruldu, Hüseyin; böyle birşey olmadığını ifade etti. Şahid Hatice: — Muhtar Hüseyin'i öldür- mesi için Zühre üç sene evel bu Hüseyin'e dörtyüz lira ve- rimkâr oldu. Dedi, şahid Meryem de ayni sözü söyledi ve muhakeme; gdınemış olan bazı şahidlerin celbi için başka gıınc bırakıldı. güldü: — Öyle bir tehlike ki, ölü- me kadar gidebilirdi. Çok değil, on dakika daha kâfi idi, Sular mağarayı tamamile bastıracaktı. Mariya, soğuk bir ter taba- kasının bütün vücudundan sı- zb gittiğini gördü.. — Mariya, bını dinle kı- zım!.. Bu akşam için bir ha- ber bekliyorum. Eğer bu ha- ber gelirse, yarın sabahleyin erkenden Mısir sahillerine doğ- ru yola çıkacağım. Sen benim avdetimi bekliyecek misin? — Hayır Andon reis, içim- de sabır namına en küçük bir şey hissetmiyorum. Derhal fa- aliyete geçeceğim, — Söylediklerimi unutmıya- Turgutlu ve Kırkağaç'da Dağsporları hak- kında konferanslar.. Kırkağaç, (Hususi) — Bura- ya gelmiş olan Tugbıy İsmail Hakkı, gençliğin ricası üzerine spor ve sporculuk mevzuu et- rafında bir konferans vermiştir. Konferansta 500 kişi bulun- muştur, Gençliğin daha verimli çalı- şabilmesi için, Kırkağaç'da da bir Halkevi açılacaktır. Turgutlu, (Hususi) — Tuğ- bay İsmail Hakkı, burada da dağaporları etrafında bir kon- ferans vermiştir. Yüz kişilik bir kafile, yakında dağ gezintilerine çıkacaklar ve kayak yerlerini tesbit edecek- lerdir. Dağ sporu, memlekette büyük alâka görmektedir. Manisa Valisinin tedkikleri Manisa'da yeniğbir Mezbaha yapılacaktır.. Manisa, 8 (Hususi) — İlbay Lütfi Kırdar dün refakatinde Manisa defterdarı Muhtar ol- duğ halde Akhişar'a gelerek kaza kaymakamı Rifat ve Şar- bay Nüzhet'le birlikte kaza işleri, ihliyaçlarını tedkik et- miştir. Yeni yapılacak parti binası ve Atatürk heykelinin yerlerini de gezmiş ve bele- diyenin yaptırmış olduğu hal binasını da gördükten sonra Manisa'ya avdet etmiştir. Mezbaha; Manisa asri ve modern bir mezbahaya — malik — değildir. Lütfi — Kırdar bu noksanlığı görerek güzel bir teşebbüste bulunmuştur. Akhisar Tülün- cüler bankası ile Manisa Bağ cılar bankası bir limited şir- ket tesis edecek ve Manisa'da buz fabrikası ve soğuk hava depalırım havi güzel bir mez- baha inşası temin olunacaktır. Manisa 7 (Hususi) — Def- terdar Muhtar, busene çizmiş olduğu program — dahilinde kaza maliye daireleri faaliye- tini sık-sık teftiş etmiş ve ver- miş oldukları drektillerle Ma- nisa'daki tahsilât nisbeti yüz- de 80-90 derecesine — çıkar - mıştır. Defterdar Kânunusani ayı nihayetine kadar Manisa vilâ- yetinin tahsilât nisbeti yüzde vüzü bulıcığını söylemiştir. Türk-Rus Ticaret müzakereleri Ankara 8 (Hususi) — Türk Rus, ticaret muahedesi müza- kerelerine dün hariciye neza- retinde başlanmıştır. reis! — Her zaman senin mu- vaffakıyetine duacı - olacağım Mariyal.. İhtiyacın olduğu va- kit, mağarayı öğrendin ya, gi- der, alırsın. Yalnız, bugün far- kına vardın ya, denizi iyi he- saplamak lâzım. Sahile gelmişlerdi. Biribiri- nin elini sıktılar, Mariya ay- rildi. Andon reis de - kayığı kumlara olur“u Mariya doğrııcı kayığına gelmiş ve kamarasına çekil- mişti. Her şeyi sükünetle ye- niden tetkik etmek ve kavra- mak lâzımdi. Ara:sıra içinde garip bir hüzün, bir ıztırap duyuyor ve kajbinde yeni his ettiği bu acayip şeylere karşı hayretten kendini de - alamı- yordu. Sebep ne imiş? İzmir'de çoktanberi bir tek aşısı yapılmıyor? Neden şimdi mevcud olmı- yan Çiçek hastalığının aşısına bukadar ehemmiyet - veriliyor da memleketi günden güne Mariya aşkın ıztırabını dıhı yeni anlıyordu. Çiçek vak'ası yoktur. Buna rağmen çocuğunuzun aşı kâ: gıdı olmâzsa hiçbir. mektebe kabul etmezler. Diğer taraftan Karşıyaka'da hergün kızıl vak'aları çoğalıb duruyor. İzmir'de de yüzlerce değil, binlerce “bulaşık Crib,, hastası var. Bir sokakta beş on evde Gribten yatan has- talar gözüküyor. Niye sakla- malı, İzmir'de çok hasta var; Fakat buna rağmen ne Grib için, ne Kızıl için, ne başka bulaşık hastalıklar için kâğıd, şahadetname filân arayan yok- tur. — Sebep? çe Yanıbaşımızdaki evde bir çocuk kızıldan yatıyor. Geçen gün ahbab doktorlardan biri dedi ki: — Hemen çocuklarınıza kı- zıl aşısı yaptırınız. Demek oluyor ki hastalığa yakalanmamak için çocuklara aşı yapmak lâzim. — Ohalde bütün mekteb talebesine ve bütün çocuklara neden - kızıl saran hastalıklara karşı (hiç yokmuş gibi) lâkayd hareket ediliyor. - Scbep? Bulaşık hnııı!ıkluı karşı bir taraftan mücadele yapmak lâzım, Diğer taraftan da hal- kın korunması için beyanna- meler neşrederek halkın irşad edilmesi usuldendi. Madem ki İzmir'de salgın halinde Grib, — Karşıyaka'da Kızıl vardır. Neden - ortalık süt limanmış gibi süküt edi- liyor. — Sebep? ZaklııınoIİıı Salihli helıdıyı fen memurundan şikâyet ediliyor.. Salihli'de bir kariimizden aldığımız mektupta; belediye fen işlerini idare eden şahsın, fen memuru olduğuna dair bir vesikası bile bulunmadığı ve bu memurun şehrin imarı iş- lerinde gayri fenni hareket etliği bildirilmektedir. Alâka- darların nazarı dikkatını cel- bederiz. Belediye ıııcuıııınl 1 Belediye encümeni dün top- lanmış, muhtelif işler üzerinde kararlar vermiştir. — Sevmek bu imiş! Diyordu. Kapıyı mandalladı ve geniş kanapeye uzandı. Mavi gözlerini, alçak tavana dikti: Muzaffer olmak için, hiç, hiçbir fedakârlıktan kaçınma- mak lâzımdı. Çünkü bu ele, avuca sığmıyan, — dalgaların, rüzgâr ve fırtınaların bile yum- ruğuna karşı çelik gibi duran Fırtına Ali'yi zincire vurabil- mek, göründüğü kadar kolay olmıyacaktı. İyice biliyordu ki, - Fırtı Ali, Akdeniz'in sonsuz cng lerini bile dar gören bir gen” Bir aralık Şaşı Panc' — hatırladı. ö £ LA