6 Ocak 1937 Tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 2

6 Ocak 1937 tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Anormal çocuklarımız Dün, bir. folis önünde hapiahaneye doğru giden birkaç küçük ço- cuk gördüm. Bu çocuklar, biç şüphesiz icra dairesine taahhüdlerini yeri- 'DE getirememiş veya devlete vergi borcundan kaçmış, yahud da meyba- mede, sokakta sarhoş olub mara atmış ve insan vurmuş değillerdir. Hatırıma gelebilen ya yaramazlıktır. veyahud da hırsızlık.. Bilhassa bu ikincisi, daha akla yakındır. Çünkü cemiyetin ihmaline uğramış, — gerek verasot, gerekse muhid tesiri ile anormal olarak yetişmiş bir ço- suktan beklenen Ük saç, hırszlığın tâ kendisidir. Yüreğimin ne kadar maladığını anlata olan, böyle bir manzara — karşısında, değilim. Çünkü her insan yoi şeyi duyar.. Benim düşündü- güm, memlekette, sokak ortasında sik-tik — rastgeldiğimiz, başı boş, kık- men amasız, babasız ve fakir, mütemadiyen birbirile haşrüneşr olan, daima &n süfli yerlerde, kendileri gibi yetişmiş olanlarla düşüb kalkan bu anormal küçük insan kafalarının kurtarılması şeklidir. . hayvanı, ceki ererleri, güzel eserleri, kanadlı kuşları seven ve“onlar için müessescler açan cemiyet, acaba «Himayoletlab mücssesesi ile bunu başarabilir mi, buna imkân var mdır? Hayır! Bu yavruların ekserisi bünye itibarile normaldirler.. Fakat ruhen, O erbiye noktasından anordaldirler.. Yaşadıkları muhit ve tesirinde kal: daklorı telkinler, onları doğrudan doğruya serseriliğe, hırsalığa, cerar- — keşliğe, battâ haydutluğa hazırlamaktadır. Dilencilikle başlıyan bu hayat — Varm, yavap yavaş bu kötü şeyler üzerinde itiyad, hattâ bir nevi meslek balini ulır.. Cemiyet, maalesef bununla mücadele edecek hiçbir teşekküle — aahib deşildir. Bu kâfi Gdeğilmiş gibi, çocuklar için, suç işledikten sonra olsun, kendilerini terbiye ve wlâh edecek bir müesesemiz, bir çocuk hapisha- — Remis, bir çocuk 1lâh evimiz yoktur. Halbuki çocuk cürümlerinde verilecek mahkümiyet cezasının, tama- — Men çok terbiye ve ruhiyatına uyan, hususf bir dikkatle tatbik ve takibi Tüzm gelen bir başkalığı, bir farkı vardır. Çocuğu o çağda kurtarmak — Tmümkündür ve hatıâ kolaydır.. Yaş ve taze bir fidan, eğri bile olsa enun genç elestikiyeti, doğraltulması için bütün imkânları verir. Yaş Tandiktan ve kartlaştıktan sonra artık buna imkân kaybolur. Çocuk ve büyük insan terbiyesi ve slâhı keyfiyeti, tıpkı buna benzer, hiç farkı yoktur. Gondollara da direktifi Malüm, İtalya ve Almanya ğı:hine idare olunan iki fa- 'M' memlekettir. Fikir hürri- yeti ile alâkadar yerlerde di- rektifin matbuata verilen bir K l_îdıhıle emri olduğu kana- ati vardır. Halbuki, matbuat iki memlekette hükümetin — ta kendisidir; en sadık me- O Murlar. tarafından idare olu- — Nur, Bhıı“î.ki memlekette direk- 4 her iş, herşey için ve- — tilmekte, bu iki memlekette hıt!i hususi hayat bile emre İ_ihıdir. Son müdahâle “Ad. y "y.ıtik'in incisi, “Eski Düçe- lerin memleketi, Venedik gon- larına yapılmıştır. Gondol- |lar Venedik'in en güzel ve en Meraklı şeyleridir. Venedik'in : larının asırlarca — süren (lrihi;ıind canlı ve hâlâ mevzularıdır. Düçe cena, ğ ları bunlara şimdi motör tî lulmu_ıııı emretmiştir. Yarın k Dı.m.e nin eserlerinde faşizm 4 l.lıdılı:rini belirtmek için bir T fvırihııiyeceği ne belli? Dikensiz gül! Şark şairlerini " bülbül ağ- — zından asırlarca şikâyet etti- Bugün doğacak ) çocuklar.. riğe üi | Bugün arza ayın fena, uranu: arm da yi tesirleri bâkim — cla çaktır. Birçok suktefehhümler bire || '1Hdılııub edecek ve bazı hoş görünmiyecek — hâdiselere — sebeb olacaktır. Ev huyatında da birçak | Gürültülere şahid olacağız. Bugün doğacak çocuklar bir çok cihetlerden kâfi derecede zekâvet göstereceklerdir. Çok faâl olacaklar fakat hayatı kâfi dere- cede anlamıyacaklardır. Kız veya erkek — kendilerine hayat ortağı seçerlerken, gerek yaş ve gerek — | mevki itibarile kendi denklerini | seçmiyeceklerdir. ren gülün dikeni artık salta- natını kaybediyorl Amerikada bir nebatat mü- tahassısı kara gül elde etti; penbesinin, kızılının, sarısının ve daha sair birçok rengin ve şekillerinin güzelliği meş- hur olan gülün siyahında biz bir zevk bulamıyoruz. Matem- zedelere gelince: Matem çe- ken gül takmaz, çelenklerde gül bulunmazsa sanki kıya- met mi kopar? Bizce,« dikensiz gül yetişti- ren nebatlar mütahassısı tak- dire lâyiktir. En güzel bir çi- çek, güzel ve vefasız bir ka- dın gibi olmaktan kurtulmuş- tur. Ne büyük mazhariyet! Rokfeller en zengin adam değil? Kariler kusura bakmasınlar.. Gene zenginlerin parası kale- mimizi aşındıracak! Arzın en zengin adamı ola- rak Roktfeller gösterilir. Hanri Ford'un da en zengin insan olduğunu iddia edenler yok değildir. Fakat halen en zengin in- san ne Rokfeller, ne de Ford değil- imiş! Bir Amerika gazetesi, ci- hanın en zengin adamının ne Amerika ve ne de Avrupa'da olmadığını fakat Japonya'da Baron Miçyo isminde bir fab- rikatör olduğunu — iddia et- mektedir. Âlâ... Ya en fakir adam kimdir? Bunu düşünen yok! Göte ve zelzelel San Salvador'da müthiş bir zelzele oldu; güya bu zelze- leyi olmazdan evel hissedenler olmuş! Bunun ne kadar doğru ol duğünü — bilmiyorum: — yalnız ölmez faüstün sahibi” Göte 1783 senesi şubatının 5-6 ıncı gecesi titreyerek yerinden fır- lamış ve kâtibine: Ha e Ü T G ŞEŞE TT FTT — ANADOLU EHİR İzmir lima- —.. —— vinçler işliyecek-ıda ye — ——— ——— HABERLERİ Telefon kablosu 'bağlanamadı nında elektrikli İzmir - Karşıyaka” arasın- ni bir hatçekilecek Yeni t“'."t_“_'“""d“'Kab!onun tamirine devam olunuyor. Yeni yıkanmak için ban. hat için Devlet Demiryolları direkle- rinden istifade edilecektir yolar da yaptırılacak Liyin işletmö ümüm mü: dürlüğüne aid yeni yıl bütçe- sinin İktısad Vekâletince tasdik edildiğini yazmıştık. Yeni büt- çede limanda mihaniki tesisat vücuda getirilmesi ve bazı in- şaat yapılması için tahsisat ayrılmıştır. Gümrükteki vinç- ler, elle işliyen iptidai şekil- dedir. Bunlar elektrikle işliyen mihaniki vinçlerle değiştirile- cektir. Şatlardan gümrüğe çı- karılacak malların kışın, yağ- murlu havalarda islanmasına mani olmak için malların çıka- rıldığı yerde bir sundurma yaptırılacak, gümrüğün, kışın da tamir işlerini başarmak üzere gümrük içinde bir tamir atöl- yesi vöcuda getirilecek, güm- rük müstahdemlerinin yıkan- maları için muntazam banyolar yaptırılacaktır. Ne kadar Et Yidik.. Bir yıldaı .l;eu'len Hayvan mikdarı.. 956 yılında İzmir mezbaha- sında kesilen hayvan mikdarı hakkında bir istatistik hazır- lanmıştır. Buna göre bir yıl içinde kesilen hayvan mikdarı şudur: 12998 Karaman, 38365 Dağ- lıç koyunu, 2054 Keçi, 67699 Kuzu, 1569 Oğlak, 487 Manda, 4981 Öküz, 8173 İnek, 5088 Dana, 49 Malak, 39 Deve, 87 Domuz olmak üzere 141589 baş hayvan kesilmiştir. Birinci Kânun ayında kesi- len hayvan mikdarı şudur: 3113 Karaman, 5090 Dağ- hç koyun, 308 Keçi, 654 Kuzu, 41 Oğlak, 85 Manda, 430 Öküz, 820 İnek, 548 Malak, 11 Deve, 27 Domüz olmak üzere 11132 baş hayvan ke- silmiştir. i Ayrıca dışartya kesilmiş olan 15 Kuzu, 29 Oğlak, 44 Do- muz kesilmiş olarak Mezbaha- ya getirilmiş, muayene edil- miş ve satışa çıkarılmıştır. Seyyah geldi Dün limanımıza uğrıyan Te- ofil Gotye vapuru ile 30 ka- dar seyyah gelmiş ve karaya çıkarak şehrin şayanı temaşa semtlerini, -müzeyi, eski İzmir harabelerini gezmiştir. Şoförlerin imtihanı Otobüs şoförlerinin imtihanı 15 güne kadar biteceklir. Bun- dan sonra taksi şoförleri de imtihana tâbi tutulacaklar ve yeniden ehliyet almıyanlar şo- förlük yapamıyacaklardır. KKE SMRT A AYUT LAL UT SMEORAZ — Şu anda her halde bir yerde zelzele oldu! Demiştir. Kâtibi ve ertesi gün kâtibi- nin anlattıkları kimseler buna inanmamışlar. Fakat birkaç gün sonra ayni gecede Sicil- ya'da ve Kalayerba'da müthiş bir hareketiarz olduğu ve Me- sina nehrinin bir yığın ankaz haline girdiği anlaşılmıştır, - ae llamiz Karşıyaka ile İzmir arasında telefon kablosunun - tamirine devam edilmektedir. Bu kab- Todan, 1200 metrelik bir par- çanın koptuğu tesbit edilmiş ve bu parçalar denizden çı- karılmış, kopuk olan iki uç ta bulunmuştur. Dün; bu araya eklenecok olan yeni kablonun | döşenmesine çalışılmışsa da, öğleye doğru fazla rüzgâr çık- tığından ve deniz dalgalı ol- duğundan şat üzerinde uğra- şılamamış ve faaliyetten sarfı- nazar edilmiştir. Bugün, hava müsaid olursa işe devam olunacak ve bu hafta içinde hattın ikmaline çalışılacaktır. Telefon şirketi, Karşıyaka İzmir arasında telefon - irtiba- tını temin için karadan bir hat çekmeği muvafık* görmüş ve Devlet demiryolları 7 inci iş- letme müdürlüğüne müracaat ederek, idareye aid telgraf direklerinden muvakkaten is- tifade edilmesine müsaade is- temiştir. İşletme müdürlüğü; bunda bir mahzur görmedi- ğginden, şirketin bu teklifine müsbet cevab vermiştir: Bugün! bu hattın çekilme- sine başlanacaksve şimdilik Kar- şıyaka ile İzmir arasında san- tral deliletile bu tek hattan konuşulabilecektir. Çiftçilermevsimin kurak geçmesinden endişede Bağlarla —b—aîıçelerde_alınmaıı lâzımgelen tedbirler vardır. Hububat vaziyeti Uzun zamandanberi mınta- kaya yağmur yağmadığından ekilmiş olan hububat tarlaları yağmursuz kalınıştır. Bu sıra- da hububat — tarlalarının yağ- mura fazla ihtiyacı vardır. Bazı çiftçiler, yağmur yağ- mağa başlamazsa kuraklıktan endişe ediyorlar. Bağ ve mey- va bahçeleri için bazı tedbir- ler almak - suretile kuraktan müteessir olmamalarını temin etmek mümkündür. Fakat buğ- day, arpa ve diğer hububat taneleri ekilmiş olan yerler için vaziyet böyle değildir. Dün ziraat müdürü Nadir Uysal, alınması lâzım gelen tedbirler hakkında bize şu kıymetli malümatı verdi: — Son soğuklarda İzmir mıntakasında ziraat bakımın- dan son soğukların zararı ol- mamıştır. Yalnız ekilen hubu- bat yağmur istemektedir. On gündenberi devam eden ve bazı geceler sifirin altında üçe kadar inen soğuklardan açıkta bulunan — sebzeler ve ağaçlardan toplanmamış olan Portakallar zarar görmemiştir. Yalnız — meyvesinden ziyade parklarda, — ev bahçelerinde yeşillik ve süs olsun diye di- kilen portakal ve mandalin fidanlarının (pek açıkta bulu- nan yerlerde) - filizlerile taze yaprakları solmuştur. — Açıkta yetiştirilen sebzelerle soğuk- lardan müteessir olan ağaçlar daha bedenlerindeki su çekil- meden gelen sonbahar - s0- guklarile gene — bedenlerine su yürümeğe başladığı zama- na rastgelen ilkbahar soğuk- larından fazlaca korkarlar. Yastık ve saksılarda bulu- nan çiçek, fide ve soğanlar cinslerine göre her mevsimde tondan müteessir olurlar. Şu kadar ki, soğuktan ve dondan biraz hırpalanmış olan genç ağaçlarda baharda bir temiz- leme yapılıp diplerine göre şerbeti verilirse bunların kış oğuk sersemliği gideril- miş olur. Sebze ve meyve ba- kımından soğuklardan korka- cak bir vaziyet yoktur. Ancak bir aydan beri yağmur yağ- madığından ekilen hububat tarlaları sıkılmağa başlamıştır. Bilhassa su tutmıyan bayırlara, kır tarlalara ekilen buğday ve arpaların kökleri pençelenmek, diğer bir tabirle kardaşlan. mak için yağmura muhtaçtır. Mıntakamızda havalar bu- günlerde açık ve rüzgârlı git- tiğinden ara-sıra düşen kırağı ve çiğ hububatın istediği ru- tubeti temin edemiyor. Bina- enaleyh bugünlerde hububat bakımından ılık ve kapalı ha- vaya ve biraz da yağmura ih- tiyaç vardır. Yoksa bağ, bahçe ve tarla işleri için bu havalara bir diyecek yoktur. Üç küçük hırsız Gündüzleri faaliyette Bulunurken yakalandılar, Karantina ve Karataş semt- lerindeki bazı evlerden hırsız- hk yapılıyordu. Zabıta; aldığı tedbirlerle bu hırsızları yaka- lamıştır, Hırsızlar, Yuda oğlu 11 yaşında Davi ile İsak oğlu 12 yaşında Doben ve 16 ya- şında Muiz'dir. Bunlar; suç üstü tutulmuşlar ve ifadelerin- de gündüzleri hırsızlık yap- tıklarını itiraf etmişlerdir. Bunların Halil Rifat paşa caddesinden Ali oğlu Eba Müslim'in evinden 3 çuval, Mazalto'nun evinden bir şem- siye ve 9 Eylül sokağında Hakkı'nın evinden bir panto- lon, Karantina'da bir evden bir pardesü çaldıkları anlaşıl- mıştır. Suçlu çocuklar, dün adliyeye verilmişlerdir. Parti işleri Aydın C. H. Partisi mer: kez ilçesine seçilen arkadaş- lar, aralarında iş bölümü yap- mışlardır. Başkanlığa doktor Naliz Yazgan, Sağışman ve sekreterliğe de Asaf Gökbel seçilmişlerdir. 6/1/937 Hi Anadolunun hikâyesi: ğ Samur derisi — Nasılsınız (Efendim) ? — Çok teşekkür ederim. — Siz?. — Çok iyil Ve sonra söylemeğe baş- ladı: — Mantonuz çok güzel doğ- rusu. Beğendim. Boynunuz- daki samur derisi de o kadar yakışmış ki... Mantolu bayan bu medh karşısında memnuniyetini giz- lemek için: — Hiç ne olacak, dedi. Herkes öyle söylüyor, yakış- mış, diyor. Fakat bilmem ne- den; ben o kadar bir fevkalâ: delik göremiyorum. Biraz sustu. Kafasında bir- şey arıyormuş gibiydi. Sonra: — İnsan -dedi- burada her arzusunu tatmin edemiyor ki, değiştirmedik modist bırak- madım. Yalnız evet şu samur derisi benim de biraz hoşuma gitti. Ve bunda tereddütü varmış gibi biraz dikilerek, hayran- lıkla aynaya baktı. Elile boy- nundaki deriyi sağa itti. Ve yerinde oturarak eldivenlerini düzeltmeğe başladı. Orta boylu idi, Az yuvar- lak ve biraz etli yüzü pomatla yağlanmış yanakları hafif kır- mızi bir boy> ile kızarmıştı. Büyük kara, yakıcı gözleri, ve onları kaplıyan uzun kir- pikleri ve bunların üzerinde ince iki eğri çizgi gibi duran kaşları vardı. Tombul esmer, fakat lekesiz Çizgisiz nasırsız elleri hiçbir iş yapmadığını, besli bir ta- vuük gibi sadece hazır yidiğini anlatıyordu. Kollarındaki mebzul - bile- zikler biraz ibtidat bir zevk taşıdığını gösteriyordu. Sağ elinin parmaklarından birin- deki mavi taşlı yüzük kem nazarlardan korunmağa ve manevi şeylere ait inancı gös- teriyordu. Fakat karşıdan ba- kınca güzeldi. Etrafındakilerin gözleri kendiğinden üzerinde dolaşıyordu. Vapur iskeleye — yanaştı. Kalktı elile tekrar saçlarını düzelttikten sonra biran için kapı yanındaki aynadan içer- de oturanlara son defa güzel yüzünü gösterdi. Sonra' çıktı kayboldu. Saadetini üzerinde taşıyordu etsiz varlığımı boy- nuna sararak, camdan gözlü başını âdeta ihtiraslı gözlere karşı bir bekçi gibi dolgun esmer göğsü üzerine koyarak, , uyur gibi duran samur onu mes'ut etmişti. .. Çok zamanlar saadetin ne olduğunu bilmez. Fakat gö- ründükten sonra nereden gel- diğini aramak mümkündür. Ben de düşündüm. İçimde bu- nu anlatır gibi görünen bazı karışık intibalar beliriyordu. Yavaş yavaş, kafamın içinde vuzuhlaşmıya başlıyan bir sah: ne peyda olmağa başladı. Bir kış günü, Sısam karşısındaki sahil köylerinden birinde bu- lunuyordum. Çok soğuk bir igündü.Bütün köy erkekleri Sabah erkenden kahve sobasının et- rafına toplanmış bulunuyordu. Kahvenin bulanık penceresin- den bakınca, yatıyormüş gibi ağır, koyu duman altında ka- lan bir dağ gözüküyordu. Köylünün biri: — Avcılardan haber yok. Dedi,

Bu sayıdan diğer sayfalar: