J kilB. Şaşı Pandeli beş metre ile- , hizalarından geçiyordu. ç denizci; — Bire Rumi, dür orada! bağırmaktan kendini ala- ve bunu' söyler söylemez, d reise bakmadan taban- ni çekip Pandeli'nin yanı- fırladı ve kuburu göğ- dayadı : ' Dur dedim kerata dur Pandeli Rumca cevap verdi: Delikanlı, silâhını göğ- üden çek, ben fena niyetle miş adam değilim. İnsanın, dancı bir şehir ortasına, le bir adaya fena maksad- gelmesine imkân mı vardır? ümü ara, birşey bulamaz- » Küçük bir bıçaktan başkal Pandeli, bunları tane tane mişti. Fakat Mehmed, hiç anlamamıştı. — Reis, bak neler söylüyor? 'ümlesini bitirmeden bir el, ğine yapıştı. Davud Reis, iyice kızmıştı. Bileği o dar sıkılmışti ki, tabancayı kıverdi ve Davud Reis ta- cayı alarak denize attı : |— Esşşoğlu, sen sığır çoban- tndan başka birşeye yara: izsın. Defol şuradan! Mehmed korka korka çe- di. Davud reis, Pandeli'yi, Şönaz, zeki bir denizci gözü süzdü ve Rum'ca söylendi: — Bana bak, sizinkilerin |İdiği halttan sonra, buraya cesaretle geldin? Her Tür- üzi bir kaşık suda boğa- Şiğint düşünmedin mi? Şaşi Paadeli itidal içindeydi: — Görüyorum ki, sen de nim gibi bir denizcisin kap- Tİyi bir iş yapmak, size neceğiniz bir haber ver- Şt istedim. Onun için hiç Pkmadım,tereddüd etmedim. — Bize iyi bir haber ha? Şaşı Pandeli, mahsulünün olduğunu bilib te nazlanan Sanlar gibi nazlırnazlı güldü: — Tabiü iyi haber!. Çocuk gilim ki gevezelik yapayım. — Sakın bizim ağanın.. Tâ kendisi.. — Kızımız Zeliha için ha? S te, başlu aç bilir?» - Davud reis heyecana kapıl- mak için kendini zor tuttu. andeli'yi kolundan tuttu. — Gel, şöyle biraz tenhaya ilelim.. , — Nasıl- istersen - kaptan! wvelâ bana şunu söyle: O kızın babasını tanır misin? — Tanırmısın'mı, o da ne İlemek? Biz en eski iki arka- ız. Kardeşten daha sıkı ar- ANADOLU Günlük siyasal gazete Sahip ve başyazganı Haydar Rüşdü ÖKTEM Ümumi neşriyat ve yazı işleri küdürü: Hamdi Nüzhet Çançar Taarehanesiz ” İzmir İkinci Beyler sokağı C. Halk partisi binası içinde Telgraf: İzmir — ANADOLU Telefon: 2776 - Posta kutusu 405 ABONE ŞERAİTİ Yıllığı 1200, altı aylığı 700, üç aybğı 500 kuruştur Yabancı memleketler için senelik abone ücreti 27 liradır He: yerde 5 kuruştur evet, | ANADOLU MATBAASINDA BASILMIŞTIR Fırtına Ali Büyük Korsan Romani Yazan : - Dü geçmiş nüshalar 25 kuruştur. aa? M. Ayhan, Faik ddin kadaş. Beni sizin bütün kor- sanlarınız tanırlar, belki adımı duymuşsundur: Davud reisl Pandeli durdu ve Davud reisi elinden tuttu: — Senl... Senl.. Sen Davud reissin ha? Şu * Ak Marti . gemisinin kaptanı, korsan Da- vud reis ha? 'Türk denizci hayretle ona baktı: - Evet, benim, ne oldu, ne var? — Ne mi var, ne mi var?. Ah, beni bir tanısan! — Sen kimsin ki? — Kim miyim; dur - söyli- yeyim: Bundan on iki sene eveldi. İyi düşün. O tarihte sen, Kerpe adası yakıninde kiminle tutuş- muştun? — Aptal Vasil denilen bir Yunan'lı kaptanla. Herifin ge- misini yakmıştım. — Tamam. O gün Yunan'lı esirler arasında bir genç vardı. Sizin tayfalardan biri onu öl- dürmek istedi. Sen de görmüş, — Ulan herifler, yapmayın, yoksa gebertirim! Diye bağırmıştın. Tayfa da © genci denize atıvermişti. — Evet, tamam.. Sonra? Şaşı Pandeli güldü : — İşte o genç, benim, ben! Hayatımı sana borçluyum. Şimdi de Davud reis hayret içindeydi. — Allah allah -diye mırıl- dandı- hayatın şu cilvesine bakl.. — Yah gördün mü Davud reis, neler oluyor? — Peki, sen bizim ağanın kızını nerede gördün, sakın onu Yunanistan'a çıkardılar veya bir pazarda sattılar da kulağına mı çalındı? — Yok canım! — Eec? — Konuştum onunla? — Kaonuştun mu, nasıl olur? — Bas-bayağı! — Nerede konuştun? — Gemide! Kaçırıldığı ge- mide!. — Sonu var — Manisa'da #Köy kalkınması İçin hazırlıklar var.. Manisa, (Hususi)?— Manisa Merkez kazasında köy kalkın- ması için hazırlanmakta bulu- ?nan beş senelik programın esaslı noktaları üzerinde ko- nuşmak üzere köy Muhtarla- rile 23 Pazartesi günü Halke- vinde bir toplantı yapılmıştır. Muhtarlara programın tatbi- kindeki lüzum ve köy kanunu- nun köylüye bahşettiği salâhi- yetle temin ettiği faydalar Mektupçu (Şevki Birsel) tara- fından anlatılmış ve hazırlanan program her köyün kabiliye- tine göre tanzim edilmiş ol- duğundan İkincikânun başında nasıl işe başlamak lâzımgele- ceği de tarif edilmiştir. Köy bütçelerinin sene başı İkinci kânuna alınacağından bütçelerin tanzim şekli ve 936 bütçesinin tenkisi icabeden iki aylık masrafın nasıl tenkis edi- leceği ve 937 bütçesine ne suretle ekleneceği anlatılmıştır. Bu toplantıya İlbayımız Lüt- fü Kırdar da gelerek bir müd- det konuşmalarda hazir. bu- lunmuşlardır. Eski günl Günlerden Ramazan.. İhti: yar bir Bektaşi Şeyhi bir kö- ye gidiyormuş. Acıkmış mı acıkmış, Köye dört beş saat mesafede büyük ve gölgeli bir ağacın dibine oturmuş. Ora- cıkta kaynıyan buz gibi sudan içmiş Fakat karnı aç.. Bir ara- lık yoldan kelli felli bir hoca görünmüş. Bektaşi hemen ağ- zıni burnunu - silmiş, namaza durmuş. Hoca gelmiş, Bekta- şiyi görmuş. Fakat biraz dik- kat edince, namazın, ne ikindi, ne de öğle namazına benze- mediğini sezmiş. Bektaşi se- lâm verdikten sonra biraz oturmuşlar, konuşmuşlar. Bektaşi sormuş: - Hocam, uğur böylel! — Filân köye Şeyhefendi. — Oh. Oh, ben de oraya gidiyorum. Beraber yolculuk ederiz. Bu arada Bektaşinin gözüne, hacanın heybesi çarpmış. An- lamiş ki, heybenin bir gözünde dolgunca nevale var. Saatını çıkarıp gizlice iki saat geriye almış. Bu sırada hoca kalkmış, — Şeyhefendi - demiş - ben şurada ikindi namazını kıla- yım da yola çıkalım! Bektaşi: — Aman - demiş - hoca efendi, ne 'yapıyorsun sen! İkindi namazına çok — vakit var. Ben bile daha şimdi, öğle namazını kılmıştım. İşte, saata bak! Oturalım, vakti bekliyelim, namazı kılalım ve yola çıkalım. Hoca saata bakınca hayrete düşmüş ve oturmuş. Bir müd- det sonra ikindi namazını da kılmışlar ve köy yolunu tut- muşlar. Bektaşi'nin maksadı malüm : Topu yolda patlatmak ve Hocanın heybesindeki neva- leye konmak, Çünkü Bektaşi, böyle bir emrivaki. olmadığı takdirde, Hocanın o nesneden kendisine enfiye bile koklat- mıyacağını biliyormuş. Bir müddet gittikten sonra ortalık kararmağa, — yıldızlar doğmağa başlamış. Hoca : — Yahu Şeyhefendi - de- miş- bir yanlışlık oldu galibal Baksan a, ilftar zamanındayız gibi. Bektaşi, boynunu bükmüş: — Öyle olacak — galiba Hacam! Hoca kızmış amma, nafile: yıldızların doğması, topun atıl- dığını sarahatla gösteriyor. Hoca bir su başında bilmec- buriye heybesini açıb yağlı, kiraz gibi kızartılmış bir tavuğu parçalarken bektaşi de sofraya diz çökmüş ve saatı çıkarıb yıldızlara tutmuş: Ulan mendebür saat *Demiş- yıldızlara bak da on- lardan olsun haya et, hoca efendiyi de şaşırttın! Ve tavuğa, öyle bir saldır- mış ki, hoca efendi, yarı aç, yarı tok sofradan kalkmağa mecbur olmuş. nereye gidiyorum Çimdik Orman mühendisi Kemalpaşa kazası orman mühendisliğine tayin edilen ve Ankara'dan gönderilen orman fakültesi mezunlarından Derviş gelerek vazilesine başlamıştır. Asiler yeni bir harp plânı | |İhazırlamak mecburiyetinde Asilerin harekâtı tama- mile durmuş gibidir Yalnız tayyareler Madrid üzerine geldiler ve püskürtüldüler İtalya, İspanya adalarında gözü olma- dığınt İngiltere'ye temin ediyor Sevil, 26 (Radyo) — Ge- neral Franko'nun umumi ka- rargâhında büyük bir harb meclisi aktedilmiş ve general | yonunun da bazı Mola ile general Varellado bu | bombalar düşmüş ve birkaç meclise davet olunmuştur. Bu meclisten sonra, gene- raller cephelere hareket etmiş- lerdir. Bu medliste ilk plânın ade: mi kifayeti hasebile yeni bir harb plânı kararlaştırılmıstır. Madrid, 26 (A.A) — Âsile- rin tayyareleri dün payitahtı iki defa bombardıman etmiş- tir. Biri saat 9 da ve diğeri 15 te yapılan bu iki bombar- dıman hasarata ve yeniden bir takım telefata sebebiyet Vermiştir. Maamafih âsi tayyareleri mak- satlarına erememişlerdir. Zira Cumuriyetçilerin — tayyareleri bunları hemen püskürtmüştür. Marsilya, 26 ( Radyo ) — İspanya'ya silâh kaçırıldığını ve Eka'da 200 ton silâh ve mühimmatın sevkedilmek üzere olduğu anlaşılmış ve 11 kişi tevkif edilmiştir. B Valans, 26 (Radyo) —Mad- rid nümüne hapishanesinde bulunan 970 mahbus ve esir Valans'a getirilmiştir. Londra, 26 (Radyo) — Res- mi ve siyasi mahafile göre İtalya birkaç defa olduğu gibi 14 Teşrinisanide de M. Grandi vasıtasile İtalya'nın Balcar ada- ları veya sair İspanya toprak- ları hakkında hiçbir hususi emel beslemediğini İngiltere'ye temin etmiştir. Roma, 26 (Radyo) — Bur- gös hükümetinin yeni sefiri gelmiştir. Sevil, 26 (Radyo) — Gene- ral Kepu dö Liyano radyoda demiştir ki: j — Büyük askeri hareketler havaların bozukluğu hasebile yavaşlamıştır. Garçiya Ortabel isminde bir İspanyol muharriri, Mad- rid'de çok büyük fenalıklar yaptığı için Amerika'ya gider- ken tarafımızdan tevkif edilmiş ve bir divanı barba verilmiştir. Salamank, 26 (Radyo) — Âsi kuvvetlere mensub tayya- | re filoları milislerin mühim kuvvet ve mühimmat cem'et- tikleri Çilavel köyünü bomba- lamışlardır. Bundan başka tayyareler Malaga'yı da — bombardıman etmişler ve limanda bir Rus vapurunu yaralamışlardır. Salamanka, 26 (AA) — Madrid radyo istasyonunun Çarşamba günü haber verdi- gine göre, Markisist şefler Valance vilâyetine mutar bir devlet şekli vermek - niye- tindedirler. Bu devlet bir müddet ka: nunu esasi idare — edile- cektir. Madrid, 26 (Radyo) — Âsi- ler Üniversite mahallesi — ya- kininde taarruza geçmişlerse de püskürtülmüşlerdir. ilere aid iki tank zaktedilmiştir. Dün, payitaht tekrar bombar- dıiman edilmiş, iki katlı bir | ötel tahrip olunmuştur. Bir eve i isabet eden obüs, birkaç ki- şiyi yaralamıştır. Şimal istas- Yüit kişi yaralanmıştır. Hükümet kuvvetleri, Kala- bank'ta taarruza geçmek için | hazırlanan ve bir köprü üze- | rinde bulunan âsi askerler, | ginamitle, köprü ile - birlikte berhava edilmişlerdir. Sevil, 26 (Radyo) — Âsile- rin bir tebliğinde şöyle deni- liyor: Bu gece kıtaatımız, Madrid cephesindeki mevzilerini tah- kim etmekle meşgul olmuşlar- | dır. Milisler teslim olmakta- dırlar. Beynelmilel müfreze üniversite mahallesinde taar- ruza geçmişse de püskürlül- müş, imha edilmiştir. General Valera beyanatla bulunarak demiştir ki : — Madrid'in zaptı, artık as- keri bir mes'ele değildir. Biz, bir İspanyol payitahtını tahrib etmek istemiyoruz. Sevil, 26 (Radyo) — Mad- rid'i müdafaa eden kuvvet, yalnız beynelmilel müfrezedir. Kızıl İspaonyol'ların bir kısını teslim olmuşlardır, diğerleri de cepheyi terketmektedirler. Şeh- rin teslim edilmeni cereyanı gittikçe kuvvetlenmektedir. — G.Ş. Naili İstanbul'da mera- simle gömülecek.. - Başı | ici sahifede - Adiyar, bütün memleket için haki- katen yürekler acısıdır. Edirne 25 (A.A) — Her <«sene olduğu gibi bu senede Edirne'nin kurtuluş bayramın- da hazır bulunmak üzere Edir- neye gelen İstanbul saylavı General Şükrü Naili bu ak- şam saat 7,30 da vilâyet ko- nağında otururken sektei kalh- den ölmüştür. Ölüm Edirme ve Edirne'li- leri derin bir mateme garket- miştir. Bayram münasebetile tertibedilen her türlü eğlence ve toplantılar derhal kendili- iginden durmuş ve dağılmıştır. Cenazesi yarın akşamki kon- vansiyonle İstanbul'a gönderi- lecektir. M. Ruzvelt Boenoz-Ayreste bekleniyor Boynoz-Ayres, 26 (Radyo)— M. Kordel Hol ve arkadaşları hariciye bakanı M. Save Da- la Drama'yı ve cumur reisini diyaret etmişlerdir. Neşrolvnan! bir tebliğ, M. Ruzvelt'in geldiği gün Boynoz- Ayres'te bütün müessese ve mağazalar kapanacak ve umu- mi şenlik yapılacaktır. Grandi Londra'da Londra, 26 (Radyo) — Lon- dra sefiri M. Grandi Londra'ya dönmüştür. M. Grandi M. Eden'i ziyaret etmiştir. Adeseme çarpanl Timurlengin hâlâ bir torunu var Huan La-Ta! Bu isim size garip görünse bile sahibinin birinci sımıf bir Mogol dilberi olduğunu — söylemekten geri duramam! Bu dilber, hem de, istiklâl veya muhtariyet şekli altında Japonya'nın — kendisine — mal etmek istediği Mogolistan'ın mühim, en mühim bir şahsi- yetidir. Burada, siyasi bir mes'cle ile uğraşmak fikrinde olmadı- ğum için, gene dilber La-Ta'ya dönüyorum. Evet, bu Mogol kızı mem- leketinin en güzel ve ayni zamanda en asil bir. kızıdır; buna zerrece şüphe yok!. Bu kız, bir vakitler cihanı alt-üst etmiş tarihi bir simanın kızı- dır. Size açıkçasını söyliyeyim: Timurlengin ahfadındandır. Bunu haber veren bir Londra gazetesinin muhabiridir; ayni muhabir, bu genç kızın yakın bir âtide Mogol hükümdarlık tacını — giyeceğini - söylemek- tedir. Neden - olmasın; Mogolis- tan'da bugün dahilden kay- nıyan ve bir taraftan Japonya, bir taraftan da Rusya tara- fından teşvik gören bir hare- ket yok mudur? - Mogolistan tahtına da gerek iç ve gerek dış Mogolistan'da — prenses Huan La'Ta'dan elyakı da yok.. Prensesin — mukadderatında bir de taç ve taht — gören ebeveyni, hep bu hedefe gö- re hazırlanmışlardır. Prenses memleketindeki — tahsilinden başka üç — üniversiteden de mezundur. Tokyo üniversitesi- ni parlak surette bitiren pren- ses La:Ta, Amerika'da Har- vard üniversitesini, sonra İn- giltere'nin Oksford üniversi- tesini de bitirmiştir. Prens Çin ve Japon, İngiliz dillerini mükemmel surette bil- mekte ve İngilizce birkaç ese- rin de sahibi ve müellifi bu- lunmaktadır. Prenses mükemmel bir res- sam, ince bir musikişinastır. Yirmibeş yaşınd gelmesine ve pekçok talipler çıkmasına rağ- men prenses Huan Li-Ta ev- lenmemiştir. Prenses, Mogolis- tan tahtına hiçbir nüfuza tâbi olmıyacak şekilde, bekâr ola- rak geçmek niyetindedir. İngiliz muhabiri, prensesin birçok mezayasından bahset- mekle beraber, hususi ahlâk ve itiyatlarından, ahlâki tema- yüllerinden hiçbirisini bildir-" memektedir. Fakat: — Prenses Huan Li-Ta da aynen ceddi Timurlenk gibi bir cihangir olmak kabiliyetine malik midir?. Sualini sormak, haksız olmı- yacaktır! F. B. Göbels söyle- vinde ne dedi.. Berlin 26 (Radyo):— Nas- yonal sosyalistlerin tertib et- tikleri bir mitingde propagan- da nazırı doktor Göbels bir | — söylev vermiş ve Almanya ile Japonya'nın komünizme karşı | memleketlerini — korumaktan y başka birsey düşünmediklerini | — söylemiştir.