'_Yarınırzı Harbı Alman'lar müstakbel harba hava harbı gözü ile bakıyorlar Dedi, Başını sallıyarak, ken- di kendine söylendi: — Evet, — bundan- sonra harplerin yeni ve en korkunç | cephesi hava cephesidir. Buna şüphe yok! | - İngiltere'nin muktedir - bir İşekerali — olar bu- istikbarat şefi, coşuyormuş gibi sözlerini | bağitarak söylemeğe başladı: — Evet.. İnsanlar bundan böyle - yeraltlarında yaşamak usulüne kendilerini alıştırma- hdırlar; harp şekillerinin aldı- ğı dehşet ve şiddet karşısında yaşâmak - istiyenler ancak yer altlarında necat- yeri bulabi- leceklerdiz. General, benden zarflarda- kit vesikalara - bakimaklığımı ridacetti. ve: — Görüyormusunuz -dedi- Al- manya'nın - yakın bir zamana kâadar bütün - casusları, — en fazla deniz kuvvetleri, yeni deniz silâh ve plânları üze- rinde çalışırlardı. Fakat bugün en ziyade hava kuvvet ve sistem ve plânları üzerinde çalışıyorlar. Bu da Alman'la- rın” müstakbel - harba- ancak hava harbı gözüyle baktıkla- rına ve bilhassa bu esas süze- rinde — hazırlandıklarına — en büyük bir delildir. Gentralin gösterdiği vesika ve şekillere - baktım; hemen heryerde kesif ve büyük or- manlar var. Bu ormanlar, birer - siperdir; yeraltı mahzenlerini izlemekten başka bir vazife- eri yoktur. — Görüyorsunuz ya.. — İn- — sanlar kör sıçanlar, köstebek- ler gibi karanlık, derin, rutu- betli yeraltı — mahzenlerinde »medeniyetin terakkisi — saye- sinde-- yaşamağa — hazırlanı- yorlar. *“En iptidai insanlar, süfli hayvanlar derecesine iniyoruz t artık! Öyle bir andaki elimiz- de; hükmümüz altında — şey- tanları — şaşırtan, — zebanileri korkutan makinalar, silâhlar, kimya kuvvetleri- var. Buna mukabil, orta devirler insan: ları gibi hayatının emniyetini Zörzemin (eski zaman - kalele- rinin altlarındaki karanlık, ra- tıp yerler)lerde arıyor.. Ne tezadi.. * Alman'lar bu hareketin reh- beri oldular. Londra ve Pa- ris'in mevcudiyeti bir elektirik düğmesine bağlı kaldıkça, biz de Alman'ları taklide, Alman metodu üzerine yıraltı şehirle- ri yapmağa mecburuz. ! â Bu size Alman'ların. mağ- nezyumlu bir. bombasını plânda gösteriyorum; patladığı anda 3000 dereceye kadar müthiş bir hararet husule ge- tirebilir; bu hararet: — hiçbir vasıtanın söndüremiyeceği yan- gınlar çıkarır. Düşününüz ki biranda Paris ve Londra'da beşyüz yerde böyle yangınlar çıkarmak mümkündür. .. İşte, Almanya'da otelin pen- ceresinden ormanı seyrederken, Londra'da geçen bu muhavere aklıma geldi! Londra'daki -bu muhavere olmasa; bu ormanın arka veya altında neler gizlen- diğini ben de tabii. bilmiye- cektim. Bu sayede; ben insan- lığın — müstakbel - felâketinin önüne geçmek hususundaki va- zi'esi daha fazla bir muvafla- kiyetle yapacak vaziyette bu- lunuyorum demektir. GeŞ :7 Avrupa ve uara'nın Yanar dağları! Kolonya'da, büyük - oteller- den birisinin bir odasında, gizli bir casus ordusunu idare eden esrarengiz “Şef, , masa üzerine bir harita yaptı. Bu harita bir Avrupa hari- tasıdır! Fakat devletler ve şehirler arasında müstakim hatlar çizil- miştir. Şef bana: — İşte.. Hakiki Avrupa ha« ritası budur! Dedi. — Yeni hailenin ilk alevleri acaba nereden çıkacaktır?. — Şimdilik büyük şehirleri bir tarafa bırakalım; Dedi, ve parmağı ile Livo- v'u ve Sövyet hudutları isti. kametini gösterdi. Bundan son- ra Galiçya'daki Sabir'i, Har- kof'u göstererek Sihtenstayn Dükalığının Baduz kasabası üzerinde durdu. * Sonu var- —Üefv— Yazan : Orhan Rahmi Gö B.ışındı bir gözlüklü adamla diğer bir adam ve bir kadın duruyordu. — Neredeyim? -Diye m- rıldandı- çocuk - kurtuldu mu bari? Gözlüklü adam ona doğru eğildi. Bozuk bir Türkçe ile; - — Kurtuldu küçük kahra- man -Dedi- senin sayende | kurtuldu. - Diğer zat ta,şükranını ifade | için elini, Bekir'in omuzuna koydu, yüzüne uzun uzadıya baktı. — Kolun çok mu ağrıyor yavrum?, — Çok ağııyor. — Kemik çatlamış ta ondan.. — Zorlu bir tekme idi o. Çocuğa rastgelecek diye ödüm koptu. Dayanamazdı yavrucak. Tam başına iniyordu. Bu defa - kadın eğilmişti. Gözleri yaş içinde idi ve ba- kışlarında derin bir minnet, derin bir ana şükranı vardı, —O kurtuldu, Makat sana şu * Zavallı'çocuğun ayakları Muzaffer taş atmıyan bir çocuğu yaraladı. İkiçeşmelik'te Halil Rifat pa- şa caddesinde oynıyan çocuk- lardan bifisi attığı taşın orada oturan İsmail oğlu Muzaffer'in evine gitmesinden kızan Mu- zaffer, sokağa çıkarak rastla- dığı Ramiz oğlu Mustafa adın- daki çocuğu dövmüş ve yakır nindeki dereye itmiştir. Son- radan tahkikatla taş atma hâ- disesinde alâkası olmadığı an- laşılan bu çocuğun bir ayağı kırılmıştır, Muzaffer - yakalan- | mışlır. Hırsızlık İstanköy hamamı civarında şirket hanında yatan Abdul- lah oğlu Kemal, Bekir oğlu Mehmed'in bir çift çekme is- karpinini ve Ali -oğlu Şükrü- nün bir pantalonunu, İbrahim oğlu Hüseyin'in de” iki lirasını çaldığından zabıtaca yakalan- mıştır. Âşık mi, hirsiz mi? İkiçeşmelik'te Saracoğlu so- kağında oturan Hasan - oğlu Halil, Memiş kızı Güldane'yi alarak Seyid'in evine götür- müş, orada içki içmişlerdir. O -sırada Güldane, Memiş'in cebinden 30 İira parasını çal- miş ve zabıtaca yakalanmıştır. v Dolandırmak Alsancak istasyonunda Ne- cib oğlu Azmi'nin yanına so- kulan ve kendisine Torbalı postacısı olduğunu söyliyen tanımadığı bir şahıs taralından 9 lirası dolandırılmıştır. Do- landırıcı zabıtaca aranıyor. Bir kavga Tepecik'te Yeni mahallede oturan Hasan kızı Binnaz, Salih oğlu Hasan, Ahmed kızı Hatice ve Hüseyin kızı Saadet arasında kavga çıkmış, Binnaz, Hasan ve Hatice; taşla saa- det'i gözünden yaraladıkların- dan- tutulmuşlardır. Çocuk yüzünden kavga Karşıyaka'da — Bostanlı'da oturan Yusuf kızı Seher, ço- cuk mes'elesinden Ahmet kızı Zehra ve Gülsüm'e hakaret ettiğinden zabıtaca tutulmuştur Kaza Şevket oğlu Muzaffer, dok- tor Mustafa bey caddesinde bindiği bisikleti beş yaşlarında Yüksel adındaki kıza çarptı: rarak yaralanmasına sebebiyet verdiğinden — zabıtaca tutul- muştur, Rüsya'daki tevkifat Kaç Alman ve ne için tevkif edilmiştir? Rus harığıye nazırı, Alman elçisine kat'i vaziyeti bildirmiştir M. Litvinof İstanbul, - 19 (Hususi) — Berlin'de neşredilen yarı res- mi bir tebliğe göre, Rusyada tevkif edilenler 23 Alman'dır. Suçları askeri, iktısadi casus- lük, tedhişçilik, Rus'lar ara- sında faşist edebiyatına ait yazılar dağıtmak ve bir devlet bezabına çalışmaktır. Alman konsolosunun mevkufları ziya- retine müsaade edilmemiştir. Rusya'nın verdiği izahatı Al- manya kâfi görmemiştir. Suçlu hakkında hâlâ, müsbet malü- mat verilmediği kanaali var- dır. İki devlet münasebatının kesilmesi muhtemeldir. Maa- mafih Rusya'da, bu şayialara ehemmiyet — verilmemektedir. Bu: şayialar Nurenberg kon- gresinde koömünizm aleyhin- deki — nutukların - iradında da çıkmıştı. Halbuki o vakitten- beri iki devletin münasebatın- daki harici şekil hiç değişme- miştir. Rusya, Almanya'nın istediği malümatı verecektir. Esasen M. Litvinof, Alman elçisine bunlara ait suçları bildirmişlir. Litvinof, bunlar- dan bazılarının - itirafatta bu- lunduklarını da - söylemiştir. Elçi cevabında, başka memle- ketlerde Nazi grupları bulun- duğunu, Rusya'da bulunma- diğim söylemiştir. Yankesicilik Keçecilerde - İnkılâb soka- ğında Ali Şaban oğlu Yaşar ile Said oğlu Receb;, Osman oğlu İbrahim'in .390.kuruşunu yankesicilik suretile - çalarken tutulmuşlardır. Dövmek Birinci kordon'da Mehmed oğlu Mustafa ve Necati, şoför Enveri dövdüklerinden tutul- muşlardır. Tevkifat Leningrad ve Mos- kova'da ayın ilk günlerinde olmuştur. Bunlar gizli Faşist kulüpleri bile- teşkil etmişler- dir. Buralarda Rus amelesine telkinat yapmak istiyor, devlet sırrı olarak saklanan malümatı öğrenmeğe çalışıyorlarmış, Ba: zılarının isimleri şunlardır : Klesin, Futter, Kuecht, De- miseb, Frinkaus, Fishele, Ek- lesin; Futter, Kuceht de Fise- hel, Obergeg, Goldshmitd. Moskova'dan gelen Alman maslâhatgüzarı Von - Tibeles- kireh, |dış işleri komiseri ve- kili Krestinski'ye protestosunu verdiği gün, komiser vekili, protestoyu red ile Rusya'nın 1925 tarihli Alman-Rüs anlaş- masına riayet etmiş bulundu- ğunu bildirmiştir. M. Litvinof ta Alman büyük elçisine bil: hassa şunları söylemiştir : Rusya; Faşist te olsa, meş- ru niyetlerle gelen Alman'lara memleket kapısını kapamamış- tı. Fakat kendi arazisinde fa- şist organizasyonuna, casuslu- ğa ve tethişçiliğe müsaade ede- mez. Bittabi bu takdirde ted- bir almağa mecburdur. Bütün diğer memleketlerdeki faşist organizasyonları Almanya'dan idare edilir. Bu teşkilât yalnız parti faaliyetile kalmamış, bu- lunduğu memleketlerin kanon- larını da - çiğnemiştir. Rusya böyle bir faaliyete müsaade edemiyecektir. - Tevkifat, ne beynelmilel mes'eleler, ne Rus- Alman - münasebeti ile alâka- dardır. Muhâkkak olan, tahki- katın acele olarak bitirileceği ve masum olanları tahliye edi- lecektir. Netekim istintak dai- resi de haklarında ciddi delil bülükmiyan Bözlatı *hakkinda tahliye ve hükümetten ihraç kararı- almağa- mütemayil bu- lunmaktadır. Tavzih Dünkü nüshamızda Posta ve telgraf müvezzilerinden Baha- eddin'in, Bedriye namındaki -kızı dövdüğü hakkında zabıta- dan alınmış bir haber vardı. Bahneddin dün idarehanemize geldi. ve dedi ki: — Ben, dövmedim. Bilâkis müştekiyim. Bedriye karde- şimle nişanlıydı, nişanı boz- mak icabetti. Yüzüğü ben gö- türdüm. Bedriye bana - taşla hücum etti mes'ele budur. DŞ Bu akşamki program İstanbul radyosu 12,30 Halk- musikisi plâk, 12,50 Havadisler, 13-14 Has fif musiki plâk. 18,30 Dans musikisi plâk, 19 konferans, 20 - Türk musi- ki beyeti, 10,30 Bayan Rebia ve arkadaşları, 21 Sololar; 21,30 Stüdyo orkestrası, 22,30 Ajans, Borsa bhaberleri, P. Pol İngiliz ricali ile konuştu. Belgrad, 19 (Radyo) — Londra'da bulunmakta olan Yugoslavya saltanat naibi prens Pol, bugün İngiltere başvekili M. Baldvin ve hariciye nazırt Lord Eden ile görüşmüştür. İngiltere hava nezareti müs- teşarı dün gece Prenses Olga şerefine bir ziyafet vermiştir. Viyana'da Gizli bir komünist Teşkilâtı. bulundu.. Belgrad, 19 (Radyo) — Vi yana zabıtası, Viyana'da gayet * geniş gizli bir komünist teş- kilâtı meydana - çıkarmıştır. Şimdiye kadar 32 kişi tevkif edilmiştir. Avusturya hariciye nazırı Berlin'de M. Hitler tarafından kabul edildi. Berlin, 19 (Radyo) — Dr. Sıtit ve Eksperler ve Von Papen Berlin'e vısıl olmuş- lardır. M. Smit ve maiyeti garda hariciye bakanı Von Nörat ve sair riçal tarafından karşılans mıştır. Berlin, 19 (Radyo) — M. Smit bugün Baron Von Nö- rat'ı ziyaret etmiş ve bundan sonra Hitler tarafından kabul edilmiştir. Öğleden sonra resmi mü- zakereler başlıyacaktır. Arnavutluk Diktatörlüğe gidiyor. Belgrad, 19 (Radyo) — Ga- zetelerin Tiran muhabirlerinin bildirdiklerine göre, yeni Ar- navutluk kabinesi demokrasi- den ayrılacak ve memleketi diktatörlükle idare edecektir.* Yugoslavya nazırlarının gezisi Belgrad, 19 (Radyo) — Memleket dahilinde tedkik se- yahatine çıkmış olan başvekil ve Hariciye vekili M. Stoya- dinoviç ile diğer nazırlar bu sabah Belgrad'a dönmüşlerdir. DD İA YADTREE VED A GETEZ 1 SADA UN MT DUT A DA YOT AM L KİT TUT CAT DGU oldu yavrucak! Bekir ıstırabını belli etme- mek için dişlerini sıktı. — Zararı yok, geçer.. Fa- kat... — Birşey mi söyliyecrkıin/ yavrum? — Kime baktırırım kolumu ben! Benim kimim - kimsem yok ki burada. — Nerelisin sen? — Urla'nın (...) köyünden.. — Neyin var senin orada? — Orada da hiç kimsem yok.. — Ana, baba, kardeş, ak- raba?, — Hiç, hiçbiri.. Beni Allah böyle yaratmış.. — İzmir'e ne vakit geldin? — Bugün! — Ne yapmağa ve kimin yanma geldin? — Hiçkimsenin yanına gel- medim. Başımı aldım da çık- tım geldim. Her yer benim için- gürbet değil mi? - Yerim yurdum, evim, barkım, anam, | babam yaok ki benim! — Buraya gelirken hiçbir- şey düşünmedin demek! — Düşündüm amma, nim düşündüğüm — çıkar mı kolay kolay! — Ne düşünmüştün rum? — Hükümet kapısına yum: ruklarımı - vurayım, beni oku: tun, diye yalvarmağı düşün- düm. İki erkek biribirine baktılar. Sonra, başka bir dille konuş- mağa başladılar. Bekir, bun- lardan hiçbirşey anlamamıştı. Sonra, erkek kadına; — Biraz gelir misin Nevin! yav- be- | ) Dedi ve ayrıldı. Kadın da onu takibetti. Doktor Bekir'in kolunu tetkik ediyordu. Biraz sonra, o erkekle kadın geldi- ler. Gözlerinde bir başka ay- dınlık, bir temiz vicdan hazzı vardı. Kadın ona tekrar eğildi.. — Adın ne çocuğum! — Yanık Bekir! — Bekir, öyle mi? — Yok, Yanık Bekir. Bana öyle derlerdi köyde.. — Peki, öyle olsun.. Ben sana anne olsam, şu bey de baba olsa kabul eder miydin, bizim oğlumuz, bizim çocu- ğumuz olur. muydun? — Seni mektebe veririz, dilediğin gibi okuturuz. seni.. Bu ev - senin evin olur, burada, kurtardığın küçük bir kız kardeşin - bulu- nur. Olur mu Bekir? Bekir, cevab veremedi, göz- lerini kapadı ve uzun kirpik- lerinin arasından süzülen birkaç damla yaş, yanaklarının üstün- den yastığa yuvarlandı. Kadın, erkeğe yaklaştı: — Güzel bir çocuk ta.. Bak nasıl ağlıyor, ne süküti, ne içli birşey Nermi? — Evet, evet. O doğırkeıı her terbiyesini- almışa ben- ziyor. Ve gözlüklü adam da, gene başka dilden birşeyler söyledi. Ücü de Bekir'e bakıyorlardı. Gene kadın sordu: — Ne düşündün, niçin ağ: ladın Bekir? İçini çekti, kolunu tuttu: — Hiç! Şehirlerde de iyi insanlar varmış, Halbuki ben şehirlilerden korkuyordum. — Sanu var — -