Bırıncı Fransova BÜYÜK TARİHİ TEFRİKA ('ainıu F, Şemseddin Benlioğlu Bırını:ı Fransova, oğlunu da kâybedince herşeye sabra karar verdi.. D — Susl Dedi. Bu akşam | yanına attı, temiz ve serin ha: benden başkası yoktuür; kral | vayı uzün nefeslerle adeta yut- hazretleri nerededir?. mağa başladı. Duymuyor - musünüz?.. Epey zamandan sonra, ba- | Gaskonya'lı kapitenin çadırın- | şınt kaldırdı, geniş ve süslü dadır. Eğleniyorlar.. Şimdiye şapkasını geri itti, elini yıldız- kadar ben, kral hazretlerini | lara uzatarak: bu geceki kadar gülerken gör- —. Allahini; dedi:! Sendan medim.. her geleni kabul mecburiye- iyi;i'ş:ğâî;“;;ğ;â';“'- bu. | ateyim: 'Fakat, bü feliketle Köci Nnf Fakblk? rim nereye kadar varacaktır? Memleketimin hudutlarını da- raltlın, kuüvvet ve haşmelimi kırdın. Şimdi de sevgili oğlu- mu elimden alıyorsun!. Yoltsa | yeniden ilerlediler mi yoksa?. — Hayır. Bu cibetten işler iyi gidiyor. Ah... Bir vazifem var ki, bana pahalıya mal olu- yor.. Hele beni biraz — biraki- nız, yorgunlük alayım.. Zaten aceleye ihtiyacımız yok. — Monsinyor, ağlıyor mu- sunuz Yoksa?.. — Evet, ağlıyorum.. — Monsinyor... herşeyimi alacak mısın? Zaten elimde ne kaldı ki,. Arzun bu merkezde ise, yap, istediğini yapl Ben de hepsine sabırla mukabele edeceğim! Kralın arkasında, hazır bu- lunanların hepsi de diz çök- — Sus... Bir ayak sesi ge- müştüler. Iı??r. Kral... Kendıv dıi_re..ııne Kral, bunlara, görmüyormuş giriyor... Ben d: gitmeliyim. | Çibi bakıyordu. Sonra, hepsine Ka dışarı çıkmalarını işaret; hususi kâtibine yazı masasını getir- mesini emretti... Ertesi sabah, gözleri ağla- maktan şişmiş olduğu halde kalkan — kral, — ikinci oğlu Dorlean'ı yanına çağarttı; - ve başbaşa kalarak: — Oğlum.. Büyük kardeşi- nizi Allah bizden aldı; bu te- essürümüzün büyüklüğünü iza- ha hacet yok. Siz, şimdi her hususta onun yerini aldımız. Bu mevkie lâyık olmağa ça- İşınız! Dedi. ; Genç prens, bundan böyle veliahd. olduğunu babasının — Sir... Kral, başını kaldırınca, Lo- ren Kardinalile karşılaştı. Evet bu, eski dostu, eski zevk ar- kadaşıydı. — Söyle kardinal,. Oğlum- dan bir haber mi getirdin?. — Şir..; — Söyle ne var? Kardinal, sanki dili dama- Şına yapışmış gibi ı-kelodı | — Haberler fena değildir. Dofen hazretleri de Turnona gelmişlerdir. Haşmetmaab haz- retleri endişeye kapılmasınlar . Vakıa, veliahd hazretleri ağır bir hastalık geçirdiler, fakat... Allah'dan ümid kesmeğe ha- Cet yoktur! ve diz' çökmüş bir hakde Kral, arkasını dıvara vermiş | dinledi! olduğu halde gözlerini kardi- — Sonu var — nala dikti: — Kardinal... Yoksa, bir- denbire oğlumun öldüğünü ve- Ya ölmek üzere olduğunu söy- lemeğe cesaret edemiyorsunuz, Sanıyorum.. Kardinal, sözden ziyade ha- reketle bu sözü tasdik etti. ; Kral hiçbirşey söylemedi, & — gözlerinde de yaş yoktu. Sanki — Böz yaşlarının pınarları kurü- — Müştu. — Birden kalbinin sıkıldığını hissetti; sanki boğulacaktı. Ken- )| disini hemen bir pencerenin & erir Yazan: Orhan Rahmi Gökçe KST 13 Fatma büsbütün şaşırmıştı. | Erenden yatıp — uyumuş- Hiçbirşey söylemiyor, sadece; | lard — Bilmen ki.... Bilmem kil., Geceyarısı... Hava — soğu: — Diye muıldanıyordu. muştu. Sert bir deniz rüzgârr Nafile; Fatma gene susmuşlu. | pencere kakaklarını mütema- - — Peki, peki, 'sarmıyaca- | diyet açıp kapayor, gıcırdatı: — Bim artık.. yor ve dıvarlara — vurüyordu. Fatma birşeyler -düşünüyor | Uzakta-bir aç köpek, acı acı | İlbı idi. Ara-sıra sokakları — bağırıyordu... b liyordu. Bazen de pence- — Ttye giderek evin arka tara- ; Rizan bir haykırışla uyandı.. | — fimi dikkatli - dikkatli, goıdeui | | Ne oluyordu? Etrafına bakındı; Fatma'nın — yatağı — boştu. Avlı dıvarından doğru bir gü- rültü, bir baykırış geliyordu. Sırtına caketini giydi, oda ka- pısına koştu. Açıktı, — Fatma! | Nlrıyotdu — / Fakat Rizan bunun farkında İi değildi. Fatma, kendi iptidai- N hh içindeki keskin zekâsı ile, | | bilüll bunları hiç belli etme- l ae » LA KuRSTUR * ağzından derin bir teessürle | Müşterilerinin değerli ilgilerine dayanarak İzmir'e şekilde - genişletilmiştir. Ahmet Etiman kitap evi Kültür Bakanlığımın okul kitapları ile diğer bütün eserleri gü- ününe takip eden ve en müsait Çiatlerle savın müşteri- derini mrammun eden bamir'in biricik kitap ve kartasiye deposudur. Hariçten siparişler iskontolu fiatlerle ve sür- atle gönderilir. Hükümet caddesi No, 58 - 60 — Telefon (2535, '*'Vı'f'.ı' ?ı Hıçbır kimse fılmmızı ZOle. İa kabul ettirmek istemiyoruz, Fransız başvekilinin M. Hitler'e cevabı.. Fransa lüzumu halinde vazifesini yap. mağa hazır olduğunu gösterecek! Paris, 18 (Radyo)—Fransız Başvekili M. Leon Blum dün akşam saat 19 buçukta rad- yo'da mühim bir söylev ver- mi<ıi— Fransız Başvekili de- çok tehlikeli bul uudu,_ıı ve uluslar sosyete- assamblesinin — toplanmak üzere olduğu şu — zamanda, Fransız hükümeti, Fransa'da, demokrat Fransa'da ne yapıl- dığını ve ne gibi bir siyasa takip edildiğini izah etmek mevkiinde bulunuyor. Fransa, — prensiplerine ve büyük inkılâbına istinad edi- yor. Fransa, daima sulh, serbestii vicdan, serbestii kelâm ve şahsi hürriyet için çalışıyor. Dabilde olduğu gibi, hariçte- de diğer»milletlerle olan mü- sı nasebetlerimizde her zaman bu prensiplere sadık kalmış bulunuyoruz. Fransa demokrattır. 1789 senesindenberi Fransa, sene- lerce birbirini yiyen Avrupa'ya kültür vermiştir, onların terakki sahasında ilerlemelerine yar- dım etmiştir. Demokrasi sayesinde dün. yaya nümune olan İngiltere'nin ilerleyişini nasıl inkâr edebi- liriz? Amerika, iktisadi terak- kiyatı demokrasi — sayesinde tem'n etmemiş midir? Bütün bunlar meydanda dururken, demokrasiyi kötülemek, kim- senin hakkı değildir. Fransa, kendi fikirlerini baş- kalarına zorla kabul ettirmek niyetinde — değildir. — Yalnız yaplığımız. mücadele, zararlı propagandalara mani olmağa matuftur. yaraşacak Diye bağırdı.. Avlıdan Fat- ma'nın sesi duyuldü: — Korkma hoca hanim! Korkma, korkma, geliyorum işte! Ve bunu, merdivenlerde bir ayak sesi- takibetti. Fatma, yüzü sapsarı, elinin içinde ba- zi şeylerle odaya girdi. Sık sık nefes alıyordu. Kapıyı ki- litledi. Sonra, bir sandalyeye yığılır gibi oturdu. — Dür hoca hanım, bir ne- fes alayım... Hay gözü köro- lası hayl.. Ben demcdimiydi?.. Bilirim ben onları... Ah hoca hanım, sen de söz - dinlemez- sin ki... Fatma ne demek istiyordu acaba?.. Biraz bekledi.. Ken- di de heyecan içinde idi. Ha- yır, içinde, yarı korkuya ben- zeyen bir uyuşma vardı. V — Biraz su vereyim mi Fatmacık! — Yok, yok, — istemem.. a ogretmenler okusun! İlk, Orta, Lise okullarının bütün kitapları geldı Ahmet Etiman kitap evi | riciye bakanı ! görüşmüştür. | Benes tarafından da Fransa, bütün dünya millet- lerile sulh halinde yaşamak istiyor. Sulhu ihlâl edecek ve dünyayı harbe sürükliyebile- cek âmillerden Fransa, daima uzak kalmıştır. Sülhperver ve demokrat Fransa, büyük dev- letlerle küçük — devletler ara: sında hak mefhumunda bir fark tanımamaktadır. Uluslar sosyelesine dayanmak ve barpçı fikirlerden — bütün — milletle: rin uzak kalmalarınd. hizmet etmek, — prensiplerimizin —en mühimidir. Bu sayede, müte- kabil yardım ve müşterek mesai husule gelebilir. Farklr düşünenler, sulhu istemedik- lerini ispat etmiş oluyorlar. Tarih gösteriyor ki, sulh, egonİzme ve suiniyetle intikam his'erine hiçbir. zaman istinat edemöz. Biz umumi sulh ı.ıtıynıuı Zira aksi takdirde, harp te umumi olacak ve baş göster- diği ânda, hiç bir kuvvet bu felâketi — durduramıyacaktır . Onun içindir ki, muahedata sadık kalmak, bütün devlet- lerin en büyük vazifesi olma- hdır. Fransa'da, ihtilâfı efkâr var- dır. Fakat bizim aramızda mevcut olan bu gibi ihtilâflar ve sulh hakkındaki taraftar- lığımız, biçbir zaman kuvvetsiz olduğumuz manâsım — verme- melidir. Fransa lüzumu halin- de vazilesini yapmağa âmâde olduğunu ve bu noktada hiç- bir zaman tereddüt etmediğini her zaman isbat etmiştir. Biz, kimseye - fikirlerimizi zorla kabul ettirmek isteme- dik; başkalarının da, arzula- rım bize zarla kabul ettirmek istemelerine tahammül ede- meyiz. Bizim istediğimiz sulh, dün- ya milletlerinin -bekledikleri esaslı ve daimi sulhtur.., Fransa dış bakanlığı Müsteşarı Prağ'da.. Prağ, 18 (Radyo) — Fran- sız hariciye bakanlığı müste- şarı M., Viyeno Prağ'a var- | miştir. Prağ'da Çekoslovakya ha- M. Krofta ile Cumur reisi M. kabul edilecektir. Korkmadım ki benl.. Kızgın- lığımdan deli olayazdım.. Ya Bekir olmasaydı sonu nereye varırdı hoca hanım? — Bekir mi, Bekir de ne- | reden çıktı?.. Kuzum Fatma, söyle, ne oldu, geceyarısı ge- çen bu hâdise nedir?.. Fatma, avucundakileri yere fırlattı: — İşte bak hoca hanıml, Gördün ya neler olmuş? O, hayret içinde, yere ser- pilen şeylere bakıyordu: Ortasına siyah toplu —iğne batırılmış bir sabun, iki bon- cuk. Bir muska, bir. boncuk ve daha isimlerini bilemediği birkaç şey... Göületeği tutuyordu. — Fakat Fatma adeta sıtma nöbeti ge- çiriyormuş gibi idi. Genç kı- zin çenesi - kilitlenmişti. Dw daklarının arasından birşeyler okuduğu — duyulüyordu. Bü okuma biraz 'devam etti. Fat- 1 Ingîltere Iskandmavya dev letleri deniz müzakeresi. ü VZ Meveud muahede, küçük devlet donan. — malarını tahdid ediyor? Londra, 17 (A.A) — İngil: tere ile İskandinavya devlet. leri arasında yapılmakta olan deniz müzakereleri hakkında bu sabah- aşağıdaki — tebliğ neşredilmiştir. Sabahleyin ha- riciye nezaretinde yeni bir toplantı yapılmıştır. Görüşme- lerin gayesi dört alâkadar devlet murahbaslarının İngiliz murahhasları ile temasederek 1936 tarihli Londra- deniz muahedesinin ortaya atmış ol- duüğuü noktaları tenvir. etmek idi. Bütün bu noktalar kâmilen izah edilmiş olup druiz mu- tahassısları artık hükümetleri- nin deniz muahedesine mü- teallik hattı hareketlerini ta- yine medar olacak bütün ma- lümatı hâmil oldukları halde memleketlerine dönebilirler. Ciddi terakkiler elde edil- miş olup yakın bir atide yeni müzakereler yapılması muh- temeldir. Titulesko — ağır hasta Buhranlı bir gece geçirdi. Paris, 18 (A.A) — Havas Ajansının Sen Moritz'den al- dığı malümata göre. M. Ti- tulesko had-anemiden — muz- tariptir. Kendisine kan veril- dikten sonra — vaziyeti biraz düzelmiştir. Bununla beraber bu düzgünlük devam etmezse kendisine bir kere daha kan |Paris'te Leon verilecektir. Sen Moritz, 18 (Radyo) — M. Titulesko'un — sıhhi ahvali öğle zamanma kadar değişik- lik göstermemiştir. Fakat hasta mühim ve korkulu bir ge- ce Xıçimiştir. Dereceihararet tür. Sabahleyin bir miktar yiye- cek almıştır. Doktorlar büyük bir endişe içindedirler, çünkü kanın devranı çok gayri ta- büdir. Sen Mortiz, 18 (Radyo) — M. Titwlesko'nun sıhbi hali heküz'düzülmiş: değlldir. 'M. Titvlesko'ya iki defa kan nakli ameliyesi yapılmıstır. Kanada Başvekili Paris, 18 (Kadyo) — Ka- nada başvekili M. Makenz'i Şerbuğ'a gelmiş ve Şerbug'tan Cenevre'ye harekel etmiştir. ma; sağına, soluna üfledi: -- Obhruç (Uhruç) — dedi, ben korkarım büyüden!.. Yah, işte onbaşının marifetleri.. — Onbaşının mı?.. Garib şey, hâdiseye, Be- kirden sonra “onbaşı da gir- mişti.. Karyolasının — kerarına oturdu. — Haydi Fatma, şöyle gel de, birer birer ve güzel güzel anlat, bunlar nedir, bu gece ne oldu, Bekir nerede ve on- başı ne yapmış?.. Fatma, uslu bir mekteb ço- cuğu gibi yaklaştı, Karyolanın dibine oturdu. — Çok uzun değil hoca hanim, Ben sana, bu - onbaşı seni karasevda edecek, der- dim yal.. Elin oğlu, gitmiş Ümmü Gülsüm hocayal.. O ne cadıdır, öo/ne - okuyucudür. bilmezsin sen!. Alimallah; sa- buna iğneyi sokup ta, okuyup üfleyip te avlıdaki kuyuya at- S Tamamile teknik mahiyetta *l bazı müşküller 1936 muahe: denamesinin lıkındmıvyılı)ıı X tarafından — kabulünü — gayri — mümkün bir hale sokmakta- — dır. Zannolunduğuna göre, bu — müşküller bilhassa bu'memler — ketlerin inşaat yapılması mem- —— nu bir. had kabul etmeleri mes'elesinden — çıkmaktadır. — Böyle bir had 8 bitdden 17500 tona kadar hacimde gemilerii inşasına manı olacaktır. Ufak —donanmalara — malik — devletlerin böyle bir bad das — hilinde müşkülâta uğramaları — gayet tabiidir. 'Ş Londra, 18 (AA) — İngil tere Skandinavya devletleri va — Finlandiya arasındaki - deniz — müzakereleri İngilz'lerden baş- — ka delegelerin -hükümetlerile — istişarede bulunabilmeleri için — tatil edilmiştir. İyi malümat — alan mahfiller — müzakerelerin. — çok ilerlediğini ve konferansın —— yakında tekrar hışlıyıcılnu bıldırnıekledırlu S M Öülere No ğ bel mükâfatımı? —— —— Ğ Riyo De Janeyro, 18(A,A — — En maruf - gazetecilerden M. — Maciel Filhe Nobel Baris mü- — kâfatının M. Hitler'e verilmesi | kakkında bir Finlandiya gaze- A tesi tarafından yapılan teklili — İmperiel gazetesinde hararelle — tasvib etmektedir. M. Eden Blum'le 'görüşecek.. — Londra, 18 (Radyo)— Lord — Eden, yarın (Bugün) Paris'ten gcçnkcn. Fransız Başbakanı — M. Leon Blüm'le konuşacak — ve Lokarnist'lerin, konferansı — T etrafında müdavelei efklrdı'S bulunacaktır. v Lord Eden, kral & inci Ed. " vard tarafından kabul edilmis — ve sarayda bir saat kadar — kalmıştır. Seyyah geliyor 29 Bylülde | Fransz - bamdıralı — Şampolyon / vapurile - İzmir'e 1605 © seyyah geleceklir. ]cp!în balonn Hamburg, 18 ( AA ) — Kont Zeplin balonu bugün saat 22/25 te Riyo De Ja- neyro'dan Almanya'ya hareket etmiştir. K 3 ğ ti mı, kimin - için ıtılmışıı.î oncağız kırk gün içinde müm — gibi sararır, sabun gibi erir, — gider. hi Herneyse, onbaşı da sana — bünu yapacakmış.. Amma, bi taraftan da gönlünü çalmak — istemiş. v — Bunları sana kim söyledi? — Kim mi söyledi, işte ol Fatma gözlerini yere (HB mişti: a — O mu? 'O dediğin dh kim?.. Fatma'nın sesi bırn daha — alçaldı: tği — İute © canım, lııuı! *.ğ*_ — Bekir mi? B — Tâ kendisil.. Bu dolambaçlı cevabın için: de; birşey vardı. Fatgia, Be- kir'in bu mevzudaki - rolüni Rizan'ın ona karşı olan alâ. * kasını, başka şeylere huılm miş görünüyordu. — Sonu var —