36 Birinci Fransova BÜYÜK TARİHİ TEFRİKA Eevînnı: W Mülu Benlioğlu Aldanmış zevc : -- Burada 'namusumun eşiğindeki vazifemi %&'üyorımı! Dedi. Kral, Fransovaz'ı kocasın- dan, kendisini her vakit gül- düren Bonnive'den de kıska- nıyordu! Fransovar: — Bu, kendisini beğenmiş bir adamdır. Halbuki ben ken- disile alay ediyorum. Kendisini güzel sanıyor, ben de güzel olduğunu söylüyorum! Bu su- retle vakit geçiriyorum. Hoş sözleri, buluşları vardır; gül- memek mümkün olmuyor ki... Sizin kadar güzel konuşmuyor. l Fakat bazı muvaffak olduğu | vardır. Diyordu. Başkumandan da — kıskanı- yordu. Başkumandan bu dilber Iı_ıdının etrafında, avını pençe- sine düşürmek istiyen bir tilki gibi dolaşıyordu. Madam dö Şatobryan'ın em- | rindeki iç oğlanlarından birisi krala bir mektub getirdi. Fran- sovaz bu mektubunda kralı | göreceği geldiğinden bahsedi- | yordu. Kral da, kendisini bu gece, yemeğe beklemesini ce- vab olarak bildirdi. * ** Sinyor dö Şatobryan, kılıcı elinde olduğu halde, Franso- vaz'ın şık evi kapısında hiddet ve kinle: — Hayatımı zehirliyen bu —O kadımı öldüreceğim! . M e M d A Ha çt e Diye hırlayıb, duruyordu. Birden, bir kılıç demiri gırt- lağına dayandı, ve bir. ses: — Bu kadına en küçük bir fenalık yapmıyacaksınız.. Eğer — Fransovaz'a dokunursanız.: Sizi - öldürürüm... Dedii Bu sözleti “söyliyenin b uzundu;Bununçün - kont gîî: lağına kılıcını “dayayanın kim olduğunu göremiyordu ve: — Birleşmiş olan iki vücudu ancak Allah ayırabilir. Sen - Allah mısın?, Diye sordu. Kral ciddiyetle ve sert bir şekilde: — Müsyü, şatodaki vazile- nizi terketmek müsaadesini kim verdi?. Diye sordu. — Geceleri kapı beklemek- ten daha mühim vazifelerim vardır. Burada namusumu hi- maye ve müdafaa için bekli- yorum, namusuma dokunanın Allah belâsını versin. Bana da Ş:::b verecektir! bryan, şiddetli bir kılıç M istedi, fakat bu şid- detle diz üstü düştü. Henüz maskesini çıkarmış olan kral kontun yere düşen kılıcı üze, rine ayağını basarak: di buradan — defolu- nuz.. Sizi öldürmek, istemi- Yorum. Dedi. Ve,-etraftan bir sürü jantil- — yom - Çıktı; > kıskanç kocanın etrafını sardılar, öi Dealer. Bizi- takib edi y Ev?ıli_ bu cemri dinlemek istemiyen könt, / birşey yapa- Mıyacağını anladı; başını önü- : "“Wbuümknnpqi / sıra gitmeğe meebür kaldı. di n taşıyordu. — Masa üzerinde kokulu şark - gülün- den reçel vardı. Kapılar sım sıkı kapanmış, sevdalılar ye- meği henüz bitirmişlerdi. Fransovaz'ın kar gibi he)ı':ı gerdanında, kralın en son he diye ettiği zümrüd gerdanlık parlıyordu. —AM dum.. — Hayır canım. Kendisini Bretanya valisi tayin ederiz. — Ah.. Siz onun ne mal olduğunu bilmezsiniz.. Korku- yorum. Dün kızımı fena halde dövdü. Zavallı kızıma, yüksek sesle hangi pis kanın mahsulü olduğunu sordu. Ah.. Başı- mıza bir felâket gelecek çok korkuyorum, Ve Fransovaz, âdeti olma- dığı halde ağlamağa başladı. Şikâyet, endge, bg:cler, şvıid- ler birbirine karışmıştı! Eski Misir'ın en usta - sihirbaz ve büyücüsü, bukadar müessir bir eksir yapamazlar?. Kral, — Fakat, ben burada bu- lundukça hiçbir şeyden kork- mamak lâzımdır. Dedi. — Hey'hat! Herzaman bu- rada bulunacak değilsiniz ki.. Siz ele avuca sığmazsınız? Bir yerde durmazsınız. Dün saray nazırının zevcesine öyle bakış baktınız ki korkumdan tir tir titredim. — Çılgın | Sen kendine bak. Ben senden başkasını sevebilirimiyim, hiç? Evet, kral sadece Franso- va'zı seviyordu. Bu kadın, şimdiye kadar gördüğü ve beraber yaşadığı kadınlardan büsbütün başka idi. Bu- ka- dında, kadınlık başka türlü, emsaltiz - bir şekilde inkişaf etmiştli. canım.. - Mahvol- —Sonu var— Çivril Mıntaka şampiyonu oldu Çivril'den bildiriliyor: Mıntaka - birincilikleri - için spor takımımız Denizli'ye gitti ve Denizli iİdman yurdu ile karşılaştı. Hakem; icra me- muru Esat'tı, Nisbi hâkimiyetle oyuna başlıyan Çivril 18 inçi dakikada penaltıdan ve Yıl- dirim'in ayağı ile ilk gölü kazandı. Çivril daha açıldı, Denizli de canlandı. 10 dakika sonra Çivril'den Eyüb, Salih- ten aldığı güzel bir pasla ikinci golü çıkardı. Biraz son- ra Yıldırm, santerhaftan al- dığı bir pasla beki atlattı ve kalecinin hatalı bir çıkışından istifade ederek topla beraber kaleye girdi. İkinci devrede her iki ta- kimın gayreti bu neticeyi de- ğ_ivtirmedi ve Çivril 3—0 ga- libiyetle mıntaka - birinciliğini aldı. Hakem; oyunu çok güzel idare etti. Vali Bergama'da Vali Fazlı Güleç, dün refa- katinde Sıhhat müdürü doktor Cevdet Saraçoğlu bulunduğu halde Bergama kazasına git- miştir.Orada muhtelif — işleri teftiş edecektir. İskonto fiati: Paris 9 (A.A) — İskonto fiyatı yüzde dörtten. yüzde üçe indirilmiştir. Cenevre _ğ 6rü£melerı;: LÜ ga ülnyl Milletler Cemiyetinin Kuvvetlendirilmesi.. Bunun tahakkuku içîn, paktları zarureti ileri sürülüyor. Salı gününün Cenevre'deki feci manzarası fikirler üzerin- de manen ciddi tesirler bira- kacak mahiyettedir.. Negüs, müzakereye usulü - daiyesinde kabul edilmişti. Salonda bu- Tunan İtalyan gazetecilerinin Negüs aleyhindeki — şiddetli tezahürleri hiçte doğru ol- mamıştır. Polisin müdahalesi- ni ise mücadele takip etmiş- tir. Bütün bünlar Asamble toplantılarının şeref ve vekarı ile kabili telif değildir. Davasını müdafaa — eden mağlüba karşı gösterilecek en iptidai saygı hissi, milletler arası efkârı acı — teessürlere maruz birakacak — ve İtalyan davasına zarar verecek böyle bir harekete mani olmalıydı. Asamble başkanı M. Van Zeland, Negüs'e söz verdiği zaman, ileri süreceği tez ne olursa olsun, bunun İtalyanın askeri zaferi ile vücud. bul- muş vaziyetten hiçbir şey de- ğiştirmiyeceği malum - birşeydi, Haile Selâsiye, filân veya fa- lan devleti istihdaf eden bazı şikâyetlerinde belki haksızdı. Fakat milletler cemiyeti siya- setine güvenmenin kendisini sürüklediği facia karşısında duyduğu büyük acı onu ma- zur gösterebilir. Hele, iddia edildiği gibi, İtalyanın son zamanlara kadar yapmakta devam ettiği uyuş- ma, anlaşma teklifleri karşı- sında Negüs'e son ana kadar mükavemeti tavsiye - edenler var idi ise Haile Selâsiye | beklenmekte- olduğu — yardımı görmediğinden - mütevellit ha- yal sukutua acılarını dökmekte biraz da haklıdır. Onun hata- sı bugünkü şartlar içinde mil- letler cemiyetinin kendisine silâhlı bir yardım yapacağını sanmasındadır. Böyle bir hal, şarki — Afrika anlaşmazlığını Avrupaya ketirecek, müstem- leke harbından Avrupa harbı doğuracak mahiyette ve teh- like olurdu. v İtalya'nın Milletler: cemi- yetine gönderdiği ve asamb- lede okunan muhtuırası heyeti umumiyesi itibarile sulhsever- leri memnun edecek bir. barış yoluna iştirakini gösterir ma- hiyettedir. İtalya, askerlerinin zaferi ile- zaptedilmiş — olan Habeşistan'da nasıl bir idare tatbik edeceğini bildirmekte- dir. Bu idare, Cenevre'nin kantrolu altında bulunan diğer manda altındaki yerlerin idare- sinden ayrı ve başka - birşey olmyacaktır. Roma hükümeti, Milletler cemiyeti prensibi ve direktifi dahilinde işgal ettiği yerlerin ahalisinin maddi ve mânevi kalkınmasını temin et- meği teahhüt - eylemektedir. Bundan başka İtalya, yerli ahaliyi, polis vazifelerinden başka, askeri mecburiyetlere tâbi tutmıyacağını söylemek- tedir. Habeş toprakları üzerinde münakalâtta, transitte serbesti teminatı verilecek, ve,her dev- letin ticareti için kolaylıklar gösterilecektir. Muhtrada deniliyor ki: “İtalya, üzerine aldığı Habe- şista'nın medeniyetleştirilmesi gibi ağır bir işte meydana ge- tireceği terakkileri — milletler cemiyetine bildirmeği bir şe- ref bilccektir. Milletler cemiyeti ile müş- terek haröket manâsını gös- terse, bu sözler Roma ile Ce nevre arasında mevcut — güç- lükleri izale edecek mahiyet- tedir. Gazete, bundan sonra M. Blum'un asambledeki nutkun- dan bahsediyor: Fransa, diyor, her memleket için her memleket ile rejimleri, hükümet prensipleri ne olursa olsun, sulh — istiyor. Fakat Fransa'nın bu sulh isteği, baş: bakanın da söylediği gibi, bir zâfiyet eseri değildir. Kuvvet karşısında ağzı kapalı bir mu- tavassıt değildir. Emrivâkileri boyun bükerek kabul- -demek değildir. Avrupanın bugünkü manza- rasının çok karanlık olduğunu kabul etmek lâzımdır. Hükü- met reisi, 1914 ten evelki Avrupanın maddi manevi va- ziyetini pek güzel tahlil etti. O zaman da sulha karşı iman sarsılmıştı. - Nihayet — devam eden endişeler karşısında facia tercih edildi. Şimdi de sulhü ayni faciaya düşürmemek için her vakitten ziyade milletler arası teşkilâta kuvvet vermek lâzımdır. Bunun aksini kimse düşünmez. Milletler cemiyetinin - son muvaffakiyetsizliğinin neticesi teşkilâtın sadece istişari ma- hiyette akademik bir rol ay- namakla iktifa etmesine Fransa razı Olamaz. Fransa, milletler: arası paktın daha - pratik bir şekilde kuvvetlenmesini istet: Fransa, milletlerarası kanuna kendini de tâbi kılarak müş- terek emniyeti - bir hakikat yapmak için çalışacaktır. M Leon- Blum, sulhu kür- tarmak için bir harb ihtima- lini daima göz önüne almak lâzımdır, dedi ve halk şuuru- nu sulha inandırmak için müş- terek emniyetin umumi silâh- sızlanma ile birleştirilmesi ne- ticesine vardı. Bu yapılması söylenmesinden güç birşeydir. Teşkilâtlı bir sulh uğruna Fransa şimdiye kadar pek çok fedakârlıklarda bulunmuş- tur ve bu 'yolda yürümekte devam ederken müşterek eser için bütün — milletin -hüsnüni- yetlerine müracaat ediyor. Bu- nu idealizmi hayale kadar uzatmak şeklinde — görenler unutmamalıdır. ki bütün dün- yanın hayatı bu le bağ: H hayalç bağ: M. Eden, M.Blum'dan son- ra Milletler cemiyeti paktının -kuvvetlendirilmesi gerektiğini asamblede söyledi. M. Eden, | Zecri tedbirler mes'elesini açık olarak anlattı. Bu tedbirlerin füli bir tesir yapacağı umudu ile konulduğunu fakat netice- nin düşünüldüğü gibi çıkma- dığını, zecri tedbirlerin ipkası veya kuvvetlandirilmesi Ha- beşistan'da eski vaziyeti iade edebilecekse İngiltere'nin bu- na taraftar olduğunu, fakat böyle birşeyin hayal olduğunu söyledi. M. Eden, zecri ted- birlerin muvaffakiyetsizliği yü- zünden umumi sulh davasının terkedilmesi lâzımgeldiği nok- " Alman mıntakavi yardım|64 Milletine FihteninHitabesi Pestalojinin — (Analar kita- bı)nda öne sürdüğü ilk ve en önemli mevzu, işte bu - (İhti- sasların alfabesi) oldu. Dil üzerine olan fikirlerinde de : Zekânın bu yol ile inkişaf et- tirilmesi prensibi hâkimdir. O, bunu demek isteyor amma vazıhan ifade edemiyor. Milli terbiyenin birinci pren- sibi : Bu müşahede prensibi- dir, âyanı usuldur. Mahsüs ve meşhut âlemi öğretmenin he- pisi buna dayanacaktır. Bu prensip : Talebe, yük- sek bir içtimaı nizam telâkki- sini kavrayıp bu işlerde mü- marese ederek, kendinde bu nizama aşk uyanıncıya kadar, riyaziyat sahasına da sokula- bilir. İşte kültürünün ikinci esas prensibi. Terbiyenin bu ilk kısmında, pestalojinin de not ettiği, başka bir noktayı da ihmal etmemelidir : Bedenin inkişafı, ruhun inkişafile müvazi gitme- lidir. Pestaloji, bir de, (San'at alfabesi) yâni bed nesil kuv- vetler alfabesi ister. Bilhassa :- | Vurmak, taşımak, atmak, et- mek, savaşmak, çekmek, çe- virmek vesaire mümareseleri isteyor. “İşte bed nesil kuv- vetin en basit mümareseleri.. Bu mümareselerin başlangı- cından en mükemmel safha- sına yâni ellere, ayaklara, si- nirlere en emin bir maharet tasırıda M. Blum'la birlik ol- duğunu gösterdi. Ve şöyle bir sorguda bulundu; Milletler ce- miyetinin — muvaflakiyetsizliği sebepleri arasında acaba mil- letleri, menfaatleri ile alâka- dar olmiyan işlerde kendile- rini tehlikeye atmak isteme- meleri de yok mudur? Evet vardır ve hattâ kollektif em- niyet ve umumi yardım pren- siplerinin suya düşmesinde en mühim âmil budur. Meselâ bu umumi yardım işinde bil- hassa İngiltere kendi menfa- atlerini bozacağı endişesile pek titiz bir ihtiyat göster- miştir. Umumi anlaşmalar an- cak umumun iştirakile haklı bir harekete yol açacak ma- hiyette olmalıdır. M. Litvinof da. aynı tez üzerinde fakat B. Eden'den daha açık olarak ve ısrarla durdu. Savyet'lerin mümessili, eğer bazı devletler askeri bir harc- ket yapmağa hazır olsalardı İtalya'ya karşı zecri tedbirler- den daha ehemmiyetli ve da- ha şiddetli tedbirler alınabi- lirdi. Fakat böyle olmadığı ve bu yapılmadığı için zecri tedbirlertn devamı mânâsızdır. B. Litvinof, Milletler cemi- yetinin, kendi azasından olan bir - devletin — istiklalinin ve arazisinin masuniyetini temin etmekten âciz kaldığını söy- ledi. Böyle olmakla beraber taarruz kurbanına yardım için - velev muvaffakıyetsiz de ol- sa - uğraşan Milletler cemi- yetini elbette böyle bir taar- ruza göz yumucak bir cemi- yete tercih edeceğini tebarüz ettirdi. Sovyet halk komiseri, Mil- letler cemiyeti paktının kuv- vetlendirilmesi için 16 ıncı maddenin ipkasını, her devlet tarafından — mütearrıza karşı Çeviren: M. Rahmi Balaban verinceye kadar, tabii ve ted- rici üsüle riayet etmelidir.., Bunların hepsi muntazam ve tabii bir şekilde yapılmalıdır; indi hiçbirşey yapılmamalıdır. Ta ki bizim, münhasıran bed nesil terbiye istediğimiz anla- şılmasın. Bu işe el sürülmemiştir. Çünkü - pestaloji, bu (San'at alfabesi) ni yapmış değildir. İlkönce bunu vermek İâzımdır: Fakat bunun için bir adam lâzımdır. ki hem anatomiye derin vakıf olsun, hem de yüksek derecede filozofik kül- türü olsun, Ancak böyle bir adam, vücudu beşerin maka- nizması ahenginin ne olduğu- nu keşfedebilir ; ve her terak- ki yerinde olabilmek ve ken- dinden sonrakini hazırlıyabü- | mek için, sağlam bir insanda makinenin ne suretle inkişaf ettirilmesi lâzımgeldiğini bize anlatabilir. Böylelikle vücudu beşerin sıhhatı ve güzelliği ve ruhun kuüvveti sadece müha: faza edilmekle kalmaz, fakat artar ve kuvvetlenir. İnsanı, her çevresinden mükemmel yetiştirme yolu budur. Bilhassa bâdema istiklâlini kurmak ve muhafaza etmek isteyen bir ulus için bundan başka yol yoktur. Öteki hitabede de — milli terbiye Üüzerine olan diğer fikirlerimizi izah edeceğiz. — Sonu var — tatbik edilecek iktısadi zecri tedbirler yanında gene müş- terek askeri tedbirlerin alın- ması lüzumunu müdafaa etli. Eğer bu ideal tahakkuk etmi- yecek olursa 0 zaman - her- hangi bir devletle mütecavize karşı karşılıklı yardım - paktı yapmış olan devletler işe mü- dahale edeceklerdir. Cenevre'de milletler cemiyeti paktının kuvvetlendirilmesi için karşılıklı yardım vâdeden min- takavi paktlara büyük kıymet werilmektedir. ve — kuvvetlen- dirme işinin bu esaslara da- yanması ileri sürülmektedir. Fakat unutulmamalıdır ki mın- takavi paktların da tatbik şe- killerinde aksaklıklar buluna- bilir. Buna örnek olarak Lo- karno'yu gösterebiliz. Türk - İngiliz Ticaret anlaş- ması ve tediyatı.. Londra, 10 (A.A) — Avam kamarasında bir meb'usun su- aline cevap veren M. Runci- man demiştir. ki: Türkiye ile aktedilmiş olan ticaret anlaşması ve tediyat anlaşmasının tatbiki — İngiliz hükümeti — tarafından — tetkik edilmektedir. Pek yakında bu hususta başka beyanatta bulu- nacağımı ümit etmekteyim. Pekin'de Japon'lar ma- nevra yapıyor.. Pekin, 10 (Radyo)— Pekin şebri, halen ağır ve hafif Ja- pon tanklarının manevralarına sahne olmaktadır. Böyle bir vaziyet, daha şimdiye kadar görülmüş şey değildir. Diplo- matik protestolara intizar edil- mektedir. | |