MÜ 9 6/ 956 A ANADOL N Memleket mektupları 18 Fransız'lardan bir Birinci Fransova BÜYÜK TARİHİ TEFRİKA Çeviren: F. Şemseddin Benlioğlu kısım Piyemonte'yi âni bir baskınla aldılar.. Kral birinci Fransova Bur- ge'ye, Mulen'e ve Liyon'a za- fer alaylarıla girdi; Liyon'da hükümet niyabetini annesine verdi. Ve, ordunun piştarı ku- mandasını başkumandana, dim- darların kumandasını eniştesi Dük d'Alanson'a verdi. Mer- kezin kumandasını da kendisi deruhte etti. Fransova, askerlerile birlikte ve bir asker gibi büyük bir neş'e içinde İsviçre'ye doğru yürüdü ve Cenevre dağile Kabre boğazında bekliyen İs- viçre'lilere de güzel bir oyun oynadı. Memlekette tetkikat yapan Mareşal Trivüle şimdiye kadar ne asker, ne de at geçmemiş ve sadece kaçakçılarla dağ keçisi avcılarına malüm olan bir berzah bulmuştu. Nakledebilmek için topların sökülmesine, at ve katırların ip ,lerle çekilerek tepelere, kaya- lara tırmanmalarına mecburi- yet hasıl olmuştu. Bu suretle 72 top ve ordunun bütün ağır- lıkları düşmanın haberi bile elmadan geçirildi. Dağlardan sonra, ağaçlık ve çimenlik güzel bir yere var- dıkları zaman, asker zevk ve neş'e içinde bağırışıyorken kral da annesine şu mektubu yazdı: *“Madam, hedefe doğru iler- liyoruz; çok garib bir memle- kette bulunmaktayız. Yarın Pi- yemonte vadisine ineceğiz. Fa- kat bukadar kuvvet — ve ağır- lığın bu memleketten kolayca geçirilmesi görülmemiş ve işi- tilmemiş bir hâdisedir! Fakat Madam, bu hususta harikulâde Mesai sarfedilmiştir. Ve eğer ben ordunun başında olma- saydım, ordu, toplar henüz bizim tarafta ve hudutlarımız içinde bulunacaktı. Allah'a şükür ki ben ordu- nun başındayım!,, '3 e Zabit Bayar Kral Briyanson'da — topçu kuvvetlerini geçirmeğe - çalışı- yörken “Korku bilmez şöval- ye, denilen “Düşman önünde herkesten ileride, donüşte her- | kesten arkada bulunan, ser- kerde iki zabit Palis dağların- | dân müfrezelerini indiriyor- lardı. Bu dağları geçmek mü- him bir muvaffakıyet demekti. Zabit Bayar, bir sabah Pi- yemonte üzerine çullandı. | Memleketi müdafaa cden Papa'nın askerleri kumandanı Prosper Kolona, bu - haberi | casuslarından haber aldığı va- | kit: | —— Eğer bu Bayar denilen serseri dağları — aşabilmişse, kendisini burada, güvercin gibi avlıyacağım ve kafese tıkaca- ğıml. Dedi. Halbuki Bayar gece bir ya- lunu bularak, hiçbir gürültü çıkarmadan, düşmanın nazarı dikkatini celbetmeden şehrin kapılarına kadar gelebildi. Kolona Fransız'ların buka- dar yaklaştığından haberdar değildi; müsterih bir halde ve Villafrankta akşam yemeğini yiyiyordu. Birdenbire hizmet- çiler ellerindeki tabakları yere attılar ve: — Kalkınız.. Kalkınız! Fran- sız'lar şehrin kapılarındadır! Diye haykırdılar. Kolona şaşırmıyacak kadar iyi bir askerdi. Bunun için: — Çocuklar, dedi. Ben si- lâhlanıncıya ve zırhları giyin- ciye kadar şu kapıyı tutunuz!. Sokaklardan zafer sesleri iyordu. Ve Bayar pençerede ündü, Yalın kılıç olarak yemek salonuna atladı ve gök gürler gibi bir sesle: — Sinyor Kolona, teslim olunuz. aksi halde sizi öldü- rürüm! . Dedi. Fransız'lar, kapıdan da içeri | daldilar. Mağlüplar derin bir | hayret içinde, hareketsiz bir | halde kaldılar. Kolona: — Fransız Sinyorul Sizin zabitiniz kimdir?. Dedi. Benim Sinyor! — İsminiz nedir?. ler; halis Fransız'lardanım. Si- ze Fransa'nın en kıymetli za- bitlerini takdim cdeyim: Sin- yor Delapalis, Sinyor Obinyi ve İmbekur!.. Mağlüb kumandan; — Öbu: Dedi, çokiğakl ev- landım, Allah benim bu hata- mı affetmiyecektir!. —Sonu var— u akşam d Güzelyalıda Güzelyalı, İrgat- pazarında Assi, İkiçeşmelikte İki- Alsancakta - Jozef julyen hat, çeşmeli eczaneleri açıktır. AVRUPALI KADIN VE MA HRACA KOZMOPOLİT ASRİ ROMAN 4I hususi surette davet ediyorum. Maharetinizi görmek bize ifti- har verecektir. Dedi. * Beyaz gömlekli ve kırmızı sarıklı bir Hint'li salona girdi Vve: — Masa hazırdır! Dedi. — | Briç masası, oyuncuları bek- leyordu! Vakıa, herkes briç için gel- miş değildi. Birkaç briç me- — Taklısı ayrıldıktan sonra, mi- Safirlerin çoğu Hint'li sultanı merakında idi. , 2 ettı Genç ve güzel Ondrev J. L. MORTENDEN, Saat onda valii umumi dan- sın başladığını bildirdi ve ilk dansı Öndrev ile yaptı. Sul tan Selim de vali umuminin zevcesi ile dans edecekti. Fa- kat Selim, dans bilmediğini ve ayni zamanda matemde olduğunu da ileri sürdü; ma- zeret beyan etti. Valinin karısı, bu hâdise- den çok sıkıldı, kendisini bir koltuğa attı. Hafifçe bir sinir buhranı geçirdi. Vali, cidden güzel dans San'at bahi İzmir'de Resim Halkevi'nin — şimdi, İkinci Beyler sokağındaki mektepler müzesinin salonuna iltica etmiş bir resim Şubesi varı allim ressam Abidi ettiği bu mütevvazı san'at şu- besinde, evvelâ — muallimin san'atkâr ruhundan gelen fera- gat göze çarpıyor. Bizde san- ate verilen kıymet ve mevkiin azlığı ve ehemmiyetsizliği dü- şünülürse, muvaffak olmak için icap eden enerji ve feragatin nekadar büyük olması lâzım- geldiği derhal anlaşılır. İzmir'de birçok - istidadlar vardır. Bir kısmı mektepli, bir kısmı mektepsiz bir istidadları, ham bir cevher işler gibi, iş- leyip çıkarmak — için, evvelâ teşkilât ve para, saniyen alâka lâzımdır. Bunlar ise, bugünkü şartlar altında az bulunur bah- | tiyarlıklara benziyorlar. On, on beş ğencin hazırla- dıkları eserler, dıvarlarda ve sehpalarda, ayrı ayrı - hususi- yetler ve ümidler halinde göze çarpmaktadır. İçlerinden ba- zılarında çok kuvvetli çizgiler yar ve her eserde bir ruhun, bir zevkin gölgesi gendini gösteriyor. Kollej'den tedarik edilen birkaç heykel de uzun bir masa üstünde, bu müta- vazı san'at dekoruna bir başka ifade veriyor. Çamurdan ve kıritiği burada yapılmış - bir heykele bakıyoruz. İstidad mü- kemmel.. Siyah perdelerin laş- landırdığı odanın diğer bir köşesinde Raphael'in, Rosin- oll'in. Mikel Anj'ın tablola- rından alınmış renkli fotoğral- lar vur. Nazari tedrisatta bun- lardan da istifade ediliyor. Çünkü ressam Abidin, ayni zamanda buraya gelen san'at- kârlara mesleğin nazari malü- matını da hülâsa halinde ver- meğe - başlamıştır. — San'atın mühtelif — şubeleri, geçirdiği devreler, Rönesanstan — evvel ve sonra resim, klâsizm, bü- yük san'atkârlar, — hayatları, S ila'lz | eserleri ve saire, her fırsatta — Sinyor, bana Bayar der- | izah ediliyor. Yani amatörler- den bir san'atkâr kafasında bulunması icap eden materyal- de esirgenilmiyor. Ressam Abidin'i takdir ede- rim. Amatörlerin ve san'atını sevenlerin bu müesseseden is- tifade etmeleri lâzımdır. Tütün ve Para Hırsızlığı Mısırlı caddesinde Ahmed | oğlu Ziya'nın bakkal dükkâ- nına giren bir hırsız tarafından 200 kuruş para ile bir miktar tütün ve sigara çalınmıştır. Mehmed oğlu Mehmed Ali'den şüphe edilmekte ve tahkikat yapılmaktadır. SEMAM SAA L Z AM FOU KEEOE DALELER CA GA GA SA LA AD T ile kolkola dansetmek, genç- liğini aklına getirmişti! Biraz sonra, Sultan Selim de OÖndrev konuşmağa başladı. Vakit oldukça ilerlemişti. Öndrev artık döneceklerini bildirdiği zaman Selim, — Fakat, daha erken de- ğil mi? Siz giderseniz süvare- nin zevki, neş'esi kalmıyacak! Dedi. Laydi Bradmor, bu andan itibaren sultan Selim ile On- drev arasında başlıyan — hissi rabıtayı hisseti. « ile .. Aradan çok geçmedi. Rahayak'ta bir haber - çal- kandı: Öndrev, liyor. Bu haber çabuk - tahakkuk Cetti. Fakat ikinci bir şayia kocasından ayrı- Pamuk Zeriyatı yüzde yetmiş normaldir. Pamuk istasyonu müdürü Celâl Aydın, (Hususi) — Nazilli pamuk istasyonunda buyıl da- | ha mahsus bir çalışma vardır. | İstasyon yeniden yapılan iki pavyonla genişletilmiştir. Bu pavyonlara çıkrık makinaları konulacaktır. İstasyon; bölge- | mizde üretmeği kabul ettiği | cins Amerikan tohumundan geçen yıl 500 dönüm ekmiş, 49000 kilo tohum almıştı. Elde edilen 30 ton cins pamuk ise İzmir borsası piyasası 40—41 kuruş iken Nazilli'de vagona teslim 48,5 kuruştan satılmıştı. Bu yıl 1000 dönüm istasyon tarlalarına, 7000 dönüm istasyon muhitine yani rençberlerin tar- lalarına, 300 dönüm Burhaniye ve 400 dönüm de Aydın'da olmak üzere 8700 dönüm da- mızlık tohum cinsi tohum ekil- miştir. Bundan başka 1300 dönümlük te başka cins iyi tohum — dağıtılmıştır. Bu yıl elde edilecek tohumla gelecek yıl 40—50 bin dönüm saha ekilebilecektir. Bu tohumlar, istasyonun ma- kinalarile ve asistanların ne- zareli altında ekilmekte ve is- tasyon çapa makinalarile çapa- lattırılmaktadır. İstasyon direk- törü Celâl'den öğrendiğime göre; ilk aylarda soğuk ve ru- tubetten pamuklar hastalan- mış, fakat son günlerdeki sı- caklardan neşvü nüma normal duüruma girmiştir, Bugün du- rum yüzde 70 normal bir hal- dedir. Eğer sonbahar yağışlı gitmezse bu yüzde 30 anormal durum telâfi edilebilir. İstasyondan ayrılarak Na- zilli'ye geldim. Şiddetli bir yağmur başladı, ikisaat sürdü. ——— ... .. Ege'de Tütün . . .. Vaziyeti Iyidir Muğla, 17 (A.A) — Bu yıl Ege mıntakasında Tütün ürü- nü 25 Milyon kiloya ulaşacağı umuluyorsa da son hava du- rumları itibarile 20 milyona ineceği- sanılmaktadır. Bundan ötürü fiatların iyi bir şekilde olacağı ve Tütünlerin kısa bir zamanda satılacağı ümidi kuv- vetlidir. Aydın'da Meyvuacılar ve seb- zeciler kooperatifi kuruldu. Aydın, ( Hususi ) — Aydın meyvacılar ve sebzecileri bir birlik kurmuşlar; dün ilk top- lantılarını halkevi salonunda parti — ilyönkurul — üyesinden Raif Aydoğdu'nuu başkanlı- ğgında yapmışlardır. Bu toplantıda kurumun ni- zamnamesi kabul olunmuş ve yönetim kurumu seçimi yapıl- mıştır. Yönetim kurumuna Feyzi, Hüsnü, İbrahim, Hasan, Vehbi, Nizamettin ve Emin seçilmiş- lerdir. Bahçevanları — kutlular, ku- ruma uzun ömür ve iyi başa- rilâr dilerir. mevzuu takip etti: Öndrev, Adiyakor - sultanı Selim ile evleniyor.. Bu da tekzip edilmedi, bil- fül tahakkuk etti. .. Selim ile Öndrev, en lüks bir hayat ve zevk içinde ba- I.ıgını geçirdiler. İki genç bi- ribirlerini — bitmez tükenmez bir ihtirasla seviyorlardı. Selim ona her zaman: — Beni seviyor musun? Me- sut musun? Diye soruyor ve şu cevabı alıyordu: — Sevmek, bahtiyarlık ke- limeleri benim hissiyatım önün- de kudretsiz ve manasız keli- melerdir. Daha başka, daha kuvvetli kelimeler bulmadık- tan sonra, sana olan sevdamı, kendi — bahtiyarlığımı — ilade” _€demiy:oejiml SON dikkatini celbederiz. Iki kaçakçı Dur! emrini Dinlemedi.. Kendilerine ateş açıldı, bi- rinin hayvanı öldü ve kendi yakalandı, diğeri kaçtı. Balıkesir, (Hususi)— Kaya- pa kamununun Madenpazarı köyünden Musa oğlu Mustafa ile Gireson'un Sarıbeyler kö- yünden Ahmed'in iki gün ce geceleyin Susuzyayla köyü ile Yolcupınar arasında kaçak tütün geçirecekleri haber ve- rilmiştir. Bu haber üzerine jandarma tertibat almıştır. Mustafa ile Ahmet bu mev- kiden yüklü iki hayvanla ge- çerken jandarma tarafından kendilerine (Durl) emri veril- miştir. Fakat kaçakçılar bas- kına uğradıklarını anlayınca bilâkis kaçmağa başlamışlar- dır. Bunun üzerine jandarma tarafından durdurulmak mak- sadile kendilerine ateş açılmış- tır. Çıkan kurşunlar Mustafa- nin hayvanına isabet ettiğin- den atı öldürmüştür. Mustafa yakalanmıştır. Ahmet, atı da ele geçirilmişse de, karanlıktan —ve ormanlıktan istifade ederek kaçmağa muvaffak olmuştur. Yakalanan tütünler birer ki- loluk paket halinde ve hepsi 130 kilo kadardır. Kaçakçı Ahmed de aran- maktadır. Şikâyetler Gürültüden şikâyet ediliyor. Karantina'da Mektupçu mev- künde oturanlar, bu civardaki bir evin kapısında bulunan ve komşuları bizar eden bir çan- dan şikâyet etmektedirler. Belediye; seyyar - satıcılar, otomobil ve araba korna ve saksofonlarile ve kısaca gü- rültü - ile bütün bu semtte oturan halkı bir seneye yakın zamandan beri bizar eden den kaldırtmıyor? mücadele ederken bu çanı ne- Belediye reisliğinin nazarı d Sayfa 5 W Hicaz Kralı Bağ- dad'a mı gidecek?. Bağdad'tan Great Bri; tain and the East dergi- sine yazılan bir mektupta deniliyor ki: Buranın resmi mahfillerinde dolaşan kuvvetli Bir şayıaya göre, Hicaz ve Necid kralı Abdülâziz İbnissuud önümüz- deki aylar içinde Bağdad'a bir ziyaret yapmayı tasarla- maktadır. Bu ziyaret, iki mem> leket arasında yapılan ittifak müzakerelerinin muvaffakıyetle bitmesinin bir neticesi ve Hi- caz kralının, İrak'a karşı bes- lediği dostça duyguların bir tezahürü gibi telâkki edil- mektedir. Irak'lılar bu ziyareti büyük bir alâka ile beklemekte ve müstakil Arap devletleri ara- sında zaten vücud bulmuş olan dostluğun bu — süretle büsbütün — sağlamlaşacağını söylemektedirler. Filistin hâdiseleri lrak'lılar: Son zamanlarda Filistin'de başgösteren ve kolay kolay da yatışacak gibi — görünmiyen kargaşalıklar - İrak'ta — birçok gösterilere sebeb olmuş ve halk Filistin Arap'larına bü- yük bir sempati göstermekte bulunmuştur. Bu sempatiyi gösterenler yalnız İIrak Arap'ları değildir. Bağdad'taki Yahudiler de bun- larla müşterek duygular gös- termekte ve mandater hükü- metin takip ettiği siyonist politikasının orada her iki ırk için fena neticeler verdiğini söylemektedirler. Burada hâkim olan kanaate göre İrak'taki Araplarla Yahu- diler asırlardanberi herhangi bir ihtilâf çıkarmaksızın yaşa- maktalar iken Filisti'de bu hâdiselerin çıkması, burasının Yahudi'lere milli bir yurt ha- line getirilmek istenmesi, böy- lece Arap menfcatlerinin de tehdit edilmesindendir. Arap'ların bu sempatisi, Filistin hâdiselerinde — zarar gören Arap'lara iane topla- mak üzere bir takım gayri resmi komiteler kurulması su- ve retile tatbikat sahasında ken- dini göstermeye başlamıştır. lrak arapları 22 mayıs cu- ma günü bir “Filistin günü,, olmak üzere ilân etmişlerdir. O gün bütün camilerde top- lanılmış, Filistin'deki — ırkdaş- larına yapılan kötü muamele- ler protesto edilmiştir. Gazeteler Filistin hâdise- leri hakkında birçok yazılar neşretmekte ve orada ölen Arap'ların - hatırasını anmak çerçeveli sayfa- larla çıkmaktadırlar. üzere siyah Üzüm satışları: Ç Aher K. &:- <I Yi S. Celârdin 9 10 79 jiro ve şüre, l0 10 41 M. j. Taranto >9 50 10 50 19 S. Süleymaceriç 9 a 18 Şımiak 2. bira, 10 10 13 H. x. Ahmet n B 50 264 2TıTa 217443 Zahire satışları: Ç Cinsi K B el 676 Buğday 5 6 15 100 Arpa 1 3 18 Ton bakla 425 43125 50 177 B. pamuk 42 45 158 Ken. palamut 725 — 725 7216 Kile yapağ — 15 ü Ka