Anadolu'nun Tarihi Tefrikası #arun HakanN TefrikafıNo. 43 Aybey: Kılıcı Taşıyan Benim. Siz Bana M. AYHAN Hakaret Ediyorsunuz!. Dedi. Aybey ve Salak geçerken iğlldiler, oızsaklarının ucunu yere doğrulttular, Bu, bir se lâmdı, Aybey: — Yaşasın kahramanlar! Diye bağırdı. Salak, kocaman külâhımı çıkararak onlara güldü. Fakat dikkat etseydi, bu baş tan aşağı sırmalı, giyimli, ku şamlı süvarilerin gözlerinde ve dudaklarında İnce bir İstihza görecekti. Bilhassa Salağın kalenderane, fakir kıyafeti İle alay ediyor. lardı., — Şua karşı beyaz yer mi — Ab. burası bizlm olaaydı! — Pek gönül verme Salak! Biz buralarda barınamayız. Biz © kayıdlarla yaşıyamayız. Bize dağlar, ovalar, enginler, sonu olmiyan açıklıklar lâzım., — Hem de buranın kadın- Tarı ateş gibi değiller mi? Salak buon söylerken manalı manalı gülüyorda, Aybey onu yaklaştı : — Gevezeliği birakalım - da helâllaşalım Salak! Koca cengüverin yüzü, birden bire katılaştı, bir acayip oldu: — Helâllaşalım mı? — ÜÖyle ya! Ben birazdan döğüşe gireceğim. Sağ çıkaca- ğımı “ne bilirle? Bak, burası ele geçirmek, kapmak, - (fr.) salsir, prendre, conguerir, s'em psrer Zade oğul Zadegân — aksoylar, soyat lar, (fr.) les les Dobles Zâf — gzayıflık, (fr.) faib Tesse Zaler — yen, yletofre Zağ — karga, kuzgun — Zahif — sürüncü, (fr.) reptile Zühir — dışyöz, açık, belli, (.) exterlenr, olalr, manifeste Zahire — yeysi, ((r.) vivre Zühiten — görünüşte (fr.) en apparenc Zâhiri — dıştan Zahmet — emek, sıkın (fr.) pelne Zahmetle — güçlükle, düşe kalka (fr.) avcc peine Zabmetli — ağır, yorucu, sıkıntılı (fr.) fatiguant Zahr — arka Zaif — zayıf Zalka — tadan ((r.) göüt Zall olmak — — savulmak, oztadan kalkınak (fr.) disparattre Zülr — göretçi (fr.) vlsltenr Zait — L artık Ç(fr.) exce dent, 2 urta (terim) (fr.) plus Nokit — 1 eksik (fc.) In- complet, 2 ekse (terim) (fr.) molna Zâlim — kıyan (fr.) cruel Zam — artırma, katma, ka: teç, bindirme (fr,) eugmentetlon Zamimeten —4 üstelik (fr.) aristocrates, atku, (fr.) — gütre Zamlt — 1 gönül (fr.) cocur 2 Gcü ee B Za tmlle l rmetabi maarrmamın tenha. Gel kucaklaşalım. Eğer ben ölür de sen sağ kalırsan, olanı biteni biliyorsun. Yurda gider, anlatırsın.. Salak, hayatında biçbir gün bu kadar şaşırmamıştı. Aybeyle savaşa çok girmişti. Fakat bu harpta ayni tehlike her ikisi için vardı. Halbuki şimdi, Ay- bey tehlikenin, ölümün kuca: ğına atılgcak, kendisi ise eli kola bağlı seyredecekti. Seyrek — sakalları ttriyorda. atını sola yanaştırdı, kacaklaş- tılar. Aybey gülüyordu. Fakat Salak, utanmasa* ağlıyacaktı: — Berbad bir iş bu! — Neresi berbad Salak; böy- Te bir teklif karşısında kalay: dın, sen de ayni şeyi yapmaz mıydın? — Orası da öyle! Bu aralık karşılarında iki sâ vari daha belirdi : * — Aybey kim? — Benim! — Beni takip ediniz! — Ya arkedayım? — O da gelebilir. Yürüdüler, solda, çiçekler ara- sında bir yoldan ilerlediler, Yol döne dolaşa, büyük mermer havuzun başına gelmişti. Bu bavuz, beyzi çşekildeydi. Ortasında mermer, geniş ve yayvan bir fıskiyesi vardı. Havuzun seğ tarafında bü- dirmek (aylık için) Zan — sanı Zannetmek — sanmak (fr.) erolre Zannıma göre — bana ka- brsa, bencesi, sanımca, (fr.) d'epres mol Zana — diz Zarafet — İncelik - (fr.) ele- gance Zarar — zarar (T. Kö.) Zarf — 1-Bürüm, kap (fr.) enveloppe 2 — (Gramer terimi) (Çfr.) adverbe Zararet — zorağ, kıstam (fr.) necemlte, gene Zat — izet Zavahir — dışyüz, görünüş ler (fr.) apparence Zuviye — köşe, bucak Çir.) avpgle ayli — kayıp, yitik Zebanzed — kullanılan, ko nuşalan (fr.) courant Zebhetmek — boğazlamak, kesmek Zebun — argıv, bitkin, bitik (E.) falble, debile Zezer (bak: meni) Zede — vuralmuş, suğramış Zebab — görüş, sanı (fr.) sopposltion Zehabı bâtıl — boşsanı, çü- rüksanı (fr.) fausse supposltlon Zehhar — coşkun, kökriyen kökreylci (fr.) agite en furle Zehr — ağı Zekâ — zekâ (T. Kö.) (fr.) intellihence iri bir tavas konmuştu. Fakat biç kımıldamıyordu. Aybey Salağı dürttü : — Burada attan İneceğiz. İş- te kendisi de, sedirde oturuyor:- Arkası bize doğru. — Hani nerede? — Şu güme güme, kısa boy.- la sğaçların bolandağu yere bak, Onlara şimşir derler. — Erkek gibi giyinmiş.. — Öyle, fakat başındaki baş- hktan ben anlarım. Sen burada bekle! Diğer süvarller de atlarından inmişler ve önlerinden geçen Aybeyi selâmlamışlardı. Aybey, sessiz adımlarla ona yaklaştı. Düşünüyordu. O kadar dalgındı ki; Aybeyin yanında darduğunu bile farketmemişti. Aybey İçinden kopan — bir hayranlıkla ona bakıyordu. Bu ne gözel kadındı? Yüzü, parlak bir şafakı, gözleri siyah ve pa: zıltili iki hakiki andırıyordu. Heyecanlı bir sesle; — Geldim — -dedi. bekliyorum! Genç kadın, yerinden sçrar gibi olda. Yüzü pembeleşti. Sanki ince ve kırmızı bir ak- şam bulatu, göüzel yözünde par- çalanmıştı. Gayrl ihtiyari; — Ben de şimdi sizi düşü. nüyordum Aybey! Dedi.. emrinizi oedinalre, bus Zelzele — deprem Zem — yerme, (fr.) diffa- matfon Zaman — zaman (T. Kö.) Zemherir —- karakış Zemin — yer diben (terim olarak) Zirl zemin — yeraltı Zemman — yerici, alağız, (Er.) manvalse langue Zemwmetmek — yermek Zer'etmek — ekmek Zeriyat — ekin Zerre — Tike Zeval (fena anlamına) — töken, (fr.) declir Zevaban etmek — erimek Zevk — zevk (T. Kö) Zevrak — kayık Zeyl — srdala Tezyil ötmek — ulamak, ek- lemek, ardalamak, (fr.) adjolnd. re, ajonter Un akpendlce Zad — karşıt, (fr.) contralre Zıddiyet (bak: tezat) Zuf — iki kat Zal (alâl) — — gölge - (ir.) ombre Zımnen — doleyisile, alttan alta (fr.) — İndirectement Zımmi — alvk (fz.) tuclte Zaya — Işık, yal Zıyalet — doy, şölen Zıyk — darlık (fr.) gene Zib — bezek, süs Ziha — zihin (T.Kö) Zikretmek — söylemek, an: mek Zillet — bayağılık, alçaklık (fr.) bassesaa Zimmet — (Er.) dette verecek, açık — Benli ba, beni düşünüyor- dünüz ba! İnanmam! Genç kadın, sözü derhal de- Kiştirdi. — Gel, şurada yanımda birat otor.. Bak, ağaçlıklardan bül- büllerin sesi geliyor. Yapraklar çıtırdayor, rüzgür İnsanın İçine bir su şırıltısı gibi akıyor. Sana çay getirsinler de iİç! — Hiçbir. şey İçmem. Bir bardak — su iİçtim. Yerimde ol. saydım onun yerine bir bardak söt İçerdim, Bebimle çarpışacak yiğit geldi mi? Bucu sorarken gözlerinden boşanan kıskanç bir bakış, dil. ber kadının gözlerine saplandı. Kadın zekâsı, kadın bussasiyeti bu, o da farkına varmıştı. Geldi Aybey! Bu adam, iri, kuvvetli bir mandaya ben- ziyor ve ben, dünkü kararım dan vazgeçiyorum. — Anlamadım! Bunu söylerken Aybeyla se- sinde sanki bir kış fırtınası ho murdanıyordu. — Sizl çarpıştırmak — kara- rından.. — Neden? — Hiç, canım öyle İstedi. — Canınız öyle mi istedi? — Etet. — Evet, burada bâkim olan ben değil miyim? Aybey, İzzeti nefsinin üstüne bir ateş parçan düşmüş gibi gehresini buruşturdu : — Fakat kılıcı taşıyan be: nim. Siz bana hakaret ediyor sunuz! Kadın kederli, içli bir sesle cevap verdi : — Hayır Aybey; ben size hakaret otmiyorum. — Ediyorsunuz, diyorum, &l ze İnanmıyorum.. Kadın gözlerini önüne eğdi. Çebresi birdenbire o kadar sol: muştu ki, Aybey bile hayret etti. — Sonu var — Zinde — dirik, canlı, dinç Zinhbar — sakın Zir — alt, aet Zira — çünkü Zirasat — tarım Ziraat vekâleti — tarım ba- kanlığı Zirüzeber — altüst (fr.) sena dessus deesous Zirtve — tepe, doruk Ziyade — artık, fazla (T.K) Ziyan — zarar Ziyaret — göret Ziyaret etmek — mak, göregitmek Ziyba — bezekli, bezenmiş, #üslü Ziynet — süs Zucret — sıkılcım, (fr.) en- nul Zabr — öğle Zuhur etmek — görünmek. meydana çıkmak, — başgöster. mek, (fr.) paraitre Zalm — Zulüm (T. kö.) Zalmet — karanlık, (fr.) obeacurite Nim zülmet — alaca ka- zanlık, (İr.) erepuscule Zübde (bak: bulâsa) Zücaç — sırça Zühre — çoban yıldızı, (fr.) yvebus Zühul — atlama, yanılma, uDUtşama, (fr.) erreur Zühul etmek — yanılmak, unutsamak Zümre — köme, klas Zürra — çifiçi, ekinci Zürriyet — döl, (fr.) gene ratlon, descendance. SON görevar- atlamak, VOU 14 C. H. P. Tüzüğü Taslâ — Başı 4 ncü yüzde — Hnce tetkik edilir ve bir karara bağlanır,, — cümlesi ilâve — edil. miştir. Sağışman ve sekreterler hak- kındaki maddeye de çu fikra eklenmiştir: İdare heyetlerine bağlı masşlı kâtib ve müstahdemler — relsin emrindedir. Azil ve - naspları relse alddir. Bunların — partili olmuları şarttır. Yönelm kurullarının topla nışı hakkındeki maddeye ,, Her Adare heyeti bu toplantıları mü him bir Işi olarak keodine bağ- h teşkilâtta arasız takib ve temine mecburdur.,, Oylar hakkındaki maddenin sonu bu şekilde değiştirilmiştir: Kararlarda — azlıkta kalanlar çoklağa uyarlar. Kararlar, def- terine yazılıp altı çoklük veya azlık tarafında kaldığına hepsi tarafından İmzalamıp müzake- rede bulunmıyan azalar da ka rarları — sonradan — (Gördüm) kaydı ile Imzalarlar. İmzaların üstüne gşerh verilmez. Yalmız kararı parti program ve nizam- namesine, kanun ve nizamlara uygun bulmıyanlar İmza etmi. yerek sebeplerile yukarı hayete bildirirler. İdare heyeti azala- rının müzakerede — güttükleri noktal nazar kendilerine veya buşkalarına ait olsun beyet dı- pında söylenmez. Yönetim kurulunun ödevleri arasına, “talimatına göre seçim yoklamalarını yapmak,, fıkrası eklenmiştir. Yönetim kurulu başkanları kismma ça şekilde bir madde Hlâve edilmiştir: 89 — Lüzum görülen vilâ- lerde idare heyetlerine genel yönetim kurulunun kararı ve yapacaklara genel yönetim ku rulunun takdir edeceği mik- tarda tazminat verilir. Kılavuz bitmiştir. Bir iki güne kadar düzelt- me İlstesl çıkacaktır. Gezete parçalarımı — biriktirmiş — olan- gönü günüce yapılmış olan düzeltmelerle bu son düzeli- meye dikkat etmelidirler. Birçok terimler kılavuza alın- mamışlır. Bunlar içia terim kolları çalışmaktadırlar, karşı- hkler neşrolununcaya kadar bu terimlerin ceki şçekilleri klişe olarak kullanılabilir. Kılavazdaki Türk — kökleri hakkındaki irdeller pek yakın- da neşrolanacaktır. Türk dili araştırma kurumu bir yandan bütün dillerdeki Türk lügatlerini Türk'çeye çe- virmektedir Etimoloji ve terim kolları da çalışmalarına devam etmektedirler. Kılavuz bu İrdel. lere göre bir düziye zenginleş- tirilecektir. Düzeltme Dünkü kılavuzun birinel sa- yıasının birinci bölmesinin üçün- cü satırındakl (Tesviye etmek) sözünün birinci karşılığı ( Da- zeltmek — ( İr. ) Applenir ), ikinci — karşılığı da ( Düzeyle: mek (fr.) Niveler) olacaktı. İkinel bölmenlin 28 İnel sa- tırındaki ( Kuvyol teşrilya ) 6ö- zünün karşılığı yanlış — dizli: miştir. Doğrusu (Törütgen kuv- vet) tir. Beraet Şehitlerdeki |buz fabrikasın. dan borü çalmakla suçlau bay Muharrem'in asliye cezada be- Partideki kınay — Ö* nasıl çekilebileceği v lerde izah nılilmık“:::" 91 — Partide ) alanlar kat'i veya sıhbi Üğilik, olmadıkça İstifa eti i fatifa etraflı — eebabı. Üi zikredilerek ve bü b D, vakubulur. Verilen di min kabal edildiği bİZ * İi de yazı ile — bi vazifeden çekilmek Caf 92 — İntihabın y İstifa vakuu ve salr bir suretle paftideki 108f etleri rels ve azalıklar!?” G yahud partice verile | vazifelerden —ayrılanlaf — Gi mhdelerine emanet # | feyi, vazifesi sebebile | bulundurduğa kayıd gel defterleri ve hesapları teslim etmeğe MM ' 93 — Partililenin parti üçse | bulundukları teşekköllefi 4 kilmeleri de yuks! | yazılı hükümlere ll”:. F 94 — Her bangi meket amelesi, salâhiyetli #İK rzafından kabul cevabi dıkça gizli tutolur. Tüzük taslağına “H' deget“ adlı yenl bir İ edilmiştir. 95 — Parti, kendi doğan — hükümet | kendi teşkilâtım bi ğ mamlıyan bir birlik I'ı | Parti teşkilâtının kümetinin her yud-' fak olması için bütüü çalışması esastır. her yanından k kovalayan partl taslağını öz Türkçe tırmış ve dünkü * misyonun raporu üyelere dağıtmıştır. üterinde üyelerin zaman ve kıın“'Y:' ganun — konuşmala | bir ilgi ile katıldığ! e misyonunda bu mek üzere başktf 13 mayıs mıştır. Dilek komlryont üçe kadar çalışmıt dilekleri üzerinde K0? Bu sabah be' y üzerinde çalışan 4 nel kural ıopıııl":/ İç işleri dlhklnli"’“w_ v toplantısı gece ge$ s#ürmüştür. de Komisyon yann " kadar çalışacaktır. ra genel kurula P"f/ zükun görüşülmer Ihtiyar bu ©! Gökçen efe adi dacın yerini köy diye etmiştir. Bü milli — mücade na Üüt Çai yüksek kalbliliği