14 Nisan 1935 Tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 5

14 Nisan 1935 tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

| Sahitb — & İIT—"TTL'&ÜF ransız'— Rus Anlaşması mekciler , Karşısında Lehistan.. Ve Beled rat Leh'liler Varşova Berlin'e Daha Ya- kındır Diyorlar, Izahat İst'yorlar.. Anadolu'nun Tarihi Tefrikası €. de 264 numaralı fırin sahibi Mehmed Öztürkmen imzasdile Hi Gece Vakti Mağaranın İçinde Çarpışı- Tefrika No, 24 M. AYHAN yorduk. Kılıcımı Sıyırdım.. Hayatta hiçbir gün hıncım mde bu kadar zorla değildi. n arkadaş, obamı, yerimi, ':'rdııuıı, ocağımı, kabilemi bun töndürmüşlerdi. 4 Ârtık kararımı - vermiştim : Öldürecektim. Yerimde duramıyordum. Tam İçeriye atılacağım dakikada bir- ı"-uıo tize verdiğim sözü ha tladım, Eğer ben onu öldü m, size de fenalık etmiş m. Çünkü sizin yaralıyı * kurtaracaktı. "::iı:: düşünce İle kararımı im. Yerini öğrendikten ;"l Onu gebertmek kolaydı. ::ıı. diğer İkisi kurtulacak- » Ne yapalım, onların da u_.'. benim elimde çıkmıya- Yavap yavaş geriye çekildim. ı""l. öksürerek mağaraya doğ- âş, Yörüdüm. Ayak seslerimi biri dışarıya — çıktı. Karanlıkta ; > Kim o? Diye seslendi. — Bir yolcu -dedim- Aksun:- ::— tifa dileyan bir hastam Beldim.. Seu Biraj, h gıkarmadı, gene İçeriye Ben de peşi sıra muğara- 7 m. Burası mağara değil, * eğii, hım bir yerdi. Ateş yakımış- 4 Dıvarda bir çırakma anl. Öcü « Ben içeriye girince her de tepe, tırnak beni süz: K ler, Suratlarından unladım ki, be nim gelişimden canları sıkıl mıştı. Selâm verdim. Yalmız Aksun- gür selâmımı aldı. Diğerleri ha- murdandılar. Yerlerinden bile kımıldı r, Şundan bundan konuşuyorlardı. — Aksungur'un gösterdiği bir kaplan postunun üstüne oturdum. Onlar konuşuyorlar, ben din: liyordum.. Aradan epiyce geçti. Aksun- ger dudak ucundan sordu : — No istiyorsun, adın ne kirulerdensin? Adım, sanım, kabilem hak kında bir yalan attım. — Kardeşim varuldu dedim. sizi almağa geldim. Onu belki kurtarırsınız! Bayatımda (ilk defa yalan söylemiştim. Fakat o dakika, benim vaziyetimde bulonan bir adam baçka birşey yapamazdı. Yalanı ustaca söylememiş ola- cağım ki, şüphelendiler, biribi rine baktılar. Aksungur : — BHela bir sabah olsun da! Dedi. — Sabahı bekliyemem -de: dira- şimdi gidelim, Aksungur kızdı. — Oğul, senin ağzın çok ka: labalık. İasan uşağına bile böy- le emredemez. Diğer iki kişiden biri hançe- rinin kal İle oynıyordu. — Kusura bakma Aksungur “dedim- telâştayım da - ondan. Sabah İçin bari söz ver de yü reğlim yatışsın. Hançeri ile oynayan herif : — Delikanlı <dedi- Aksungur hiçbir yere gidemez. Onun bu pünlerde çok İşleri var. Aksun. gur da onu tardik etti : — En doğrusu ve kestirme de bu.. Kardeşin için dua ede- rim, yetişir. Kızginliığım İkl misil artmış tı. Kendimi zor tuttam : — Doua yetişmez Aksungur -dedim- yaraları çok ağır. Baçını salladı, cevap vermedi. Sonra : — Blz biraz görüşeceğiz! Sen dabha içeriye git te yat, dinlen, Orada yiyecek, içecek te var! Artık ne olacaksa olmalıydı. Madam ki yaralıya gitmiyordu. Şu balde hesaplaşmak, İşi bi tirmek Tâzımdı. Derhal ayağa kalktım. Manalı manalı : — Neler konuşacaksınız. Şim di hangi kabilenin başına belâ bazırlıyacaksınız! Üçü de şaşa kalmışlardı. İlk tevabı Aksungür verdi : — Oğul, sen misafir misto, yoksa düşman mısın! Diğer biri atıldı : — Kıçı kılıç İstiyor galiba! Dedi. — Mlisafir değilim. -Diye ozun bir mektup aldık. Bunda İki mes'eleden bahsediliyor ki şunlardır: 1 — Belediye zabıta me- murları, formülüne uygun ol- madığı İddisslle bemen her gün birçok fırınlardan ekmek mü sadere ediyor. Halbuki, çıka: rılan ekmeklerin — formüle ay- kırılığı yoktür, — kabahat; iki yıl evel yapılan — formüldedir. İçinde küçük delikler bulanan ekmeklerin formüle uygun ol: madığı Iddia edilemez. Her gün ekmek — müsaderesi yüzünden fırıncılar zarar ediyorlar. 2 — Seyyar satıcılar tara- ekmekler mus yeneye tâbi tutulmuyor. Bu hal, nümuaeye uygun olmıyaa ekmeklerin ucuza — satılmasını ve bu yüzden diğer fırıncıların zararlarını mucib oluyor. Bun- dan başka, seyyar — satıcılar te. mizliğe de riayet etmiyorlar. ANADOLU — Ekmekcilerin bu müracaatleri tetkike muh- taçtır. Belediyenin ve diğer alâkadar — makamların — dikket nezarlarını celbederiz. fından satılan pit aet gayerier ea DEÜRÜN bağırdım: düşmanınız da deği- lim. Çünkü siz köpekler, düş: manlığa hile lâyık değilsiniz. Benim düşmanım, biç olmazsa merd olür. Ben bunu söyler söylemerz, kılıcımı sıyırerak, bana kılıçtan bahseden herife atıldım. O da kılıcını sayırmıştı. Diğer ikisi de ayağa kalkmışlardı. Kısa bir zaman, birinciyi to- mizlemeğe kâfl geldi. Herif hamlelerimden çekinerek dıvara dayanmıştı. Bir kılıç darbesinde kafasını kopardım. — Sonu var — Vurşova, 12 (A.A) — Bükü metin gazetesi İllüstrovani Kur- jer Ras - Fransız anlaşmasın dan bahsederek diyor ki: Lehlatan bu iİki memleket arasındaki anlaşmaya kat'iyyen muarız değildir. Banların birlel müttefikl ve diğeri de kendi sile ademi tecavüz misakı imza etmiş olan bir devlettir. Ancak Berlin Varşava'ya Moskova'dan duha — yakındır.. Bu keyfiyet Laval Potemkin mülâkatlarında her halde — gözönünde — tutol muştur. Varşova, 12 (ALA) — Fran- BZ - Sövyet İtilâfi projesi hak kındakt haberlerden bahseden Poleka Zbrojaa — gazetesi di yör ki: Mevzuv bahis itilâfın formüle edilmiş olduğu ahval ve şerald bunun Streza arefesinde yapıl: mış bir diplamasi oyunu oldu- gonu göstermektedir. — Esascn projenin mübhem olan mahi- yeti ber türlü tahlili İmkânsaz kılmaktadır. Daba birkaç gün evel uluslar kuramu — misakına istinad eden ve Şark misakı yerine kalm olacak birçok ta- raflı plânlardan bahşedilmişken şimdi ağız değiştirildi. İngil tere'nin iki taraflı veya müte addid taraflı plânlarının Bay Laval'ın Moskova seyahatinde mevzuu bahis edileceğinden dem yurulayor. Şimdiye kadar mu tasavvor İtilâfın teferraati hak: kında şlınan malâümat ancak gazete bavadislerinden ibarettir ki bunlardan müsbet netlceler çıkarmak İmkânsızdır. Masma- fih ba baberlerden sarfınazar Fransız - diplomaslalnin kendi- sinin son teşebbüsünün ihzarı safabatı bakkında vakit ve zamanında ve İcabeden şekilde dostlarına ve — müttefiklerine malümat verib vermemiş oldu- gonu bilmek İcabeder. Moskova, 12 (AA) — Taen Ajansının selâhiyettar bir mem- badan aldığı malümata doya- narak yakında aktedilecek olan Fransız - Sovyet emniyet mi- sakı üzerinde Fransa ile Sovyet —— Rusya'nın — bütün — Avropa'ya — — şamil bir ömniyet misakı esa- — sna müstenid bir prensib hi- lâl armış olduklarına dalr Paris'ten gelen haberleri teyid etmektedir. * 23 Nisan Çocuk haftasının başlangıcıdır. ANADOLU ——— Günlük Siyasal Gazete Sahip ve Başyazganı Haydar Rüşdü ÖKTEM Umumi noçriyat ve yaz işleri müdürü: Kemal Talât KARACA İdarehanesi: T” İzmir İkinci Beyler sokağı C. Halk Fırkası binası içinde Telgraf: İzmir - ANADOLU Telefon: 2776 — Posta kutusu 405 ABONE ŞERAİTİ: Yıllığı 1200, Altı aylığı 700, Üç aylığı 500 kuruştur. Yabancı memleketler için senelik abone ücreti 27 liradır. Heryerde 5 Kuruştur. —— ünü geçmiş nüshalar 25 kuruştur. ANADOLU MATBAASINDA BASILMIŞTIR Osmanlıcadan Türkçeye Karşılıklar Kılavuzu No. 15 l —Ö Türkçe köklerden gelen sözlerin karşısına (T. Kö.) beldeği (Alâmeti) konmuştur. Bunların her biri hakkında sırası ile uzmanlarımızın (Mütahassıs) gazetelere vereceğiz. 2 — Yeni konan karşılıkların iyi ayırd edilmesi için, gereğine göre, Fransızcaları yazılmış, ayrıca örnekler de konulmuştur. “ı* Kökü Türkçe olan Kelimelerin bugünkü işlenmiş ve kullanılan şekilleri alınmıştır: Aslı ak olan hak, aslı ügüm olan hüküm, şekil gibi. —::'.lya — egemenlik, ba .—_ı (fz.) souverainete, doml- Öttekler: 1 — hakimiyet _u.h“l — egemenlik ulu- i ,; .;::ıunlmeıppınlıııı — hindistan — ingilizlerin .&W altındadır — hin ı..d_:s"unıı başatlığı al- Üü İee indes se trouvent .:lwn anglalse. Mservi Üm — kölemen, (€r.) köre e mahküm — millet — t Olüs, natfon aeservle Mahk (ley çümiyet — — katmlık, %fl—ınü. Ürür iare (ı:':“', şimek — kasamık —. me; ;."':h—(ıı.)— 1. ökem, 2, .İ'—.. j 1. ralsonnement, t q:_kk—e etmek — 1, ök: dürüşmak, (ir.) 1. 2 '&" 2. İlıeı '::::_" İnsan hiçbir. fikri *diy, © etmeksizin kabual Tke İdir, insan - hiçbir öklemekelzin - kabul edi- dİr, 2. alacağımı ver. miyen adamla dün mahkemede muühakeme — oldük, — alacağımı vermiyen adamla dün hak ye- rinde duruştok. hâl — ben, (fr.) grain de benute bal — hal (T. kö.) hâlen — şimdileyin halihazır — bügünkü (çim. diki) bal örnek: halihazırda, şimdiki balde, bugünkü halde, haliha- zırda böyle bir İşe teşebbüs edemem, şimdiki halde böyle bir işe girişemem, Hâli medeni — soysallık hali Hali vekahate dincelmel e Hâleti nezi — can çekişme Halü vaziyet — ( Bak: Alı- valü şeraid ) İşler, baller Hali — kotarma Hall — eritme, (fr.) actlon de dissoudre örnek; Şekeri suda hallettim, şekeri suda erlttim, j'al dissou le sücre dans V'esu. Halletmek — eritmek, (fr.) resoudre Halletmek — açmak (fr.) denouer, deviner Halletmek — kotarmak (fr.) solutdonner örnek: Bo işi büyük müşkü- hi “ aa d gelmek — lâtla — halledebildim, j'ai pu solutionnor cette affalre avec besuconp de dilfcultes. Çarel hall — çözge (fr.) solutlon, arradgement, — Tansac- ton, accomodement örnek: ben bugüne kadar bu İştn çarel hallini bulamadım, Ben bugüne kadar bu işin çöz- gesini bulamadım. Je n'al pu trouver aucune solutlan a cette affalire (probleme) Tarzı hal (eareti tesviye) — anlaşıt (fr.) compromla örnek; tarafeyin bugüne hiç bir tarzı hal (suretl — tesviye) bolamadı. İki taraf bugüne kadar hiçbir anlaşıt bulamadı. Le& denx parties n'ont — pu trover aucun compromle jusgu: aujourd'hul Tahlil — çöze (fr.) analyse örncek: kan tabhlili, kan — çö- zesi, analyec du sang Tahlili — çözel (fr.) ansiy- tigue öraek: kimyal — tahlili — ile meşgüldür. Çözel kimya ile uğraşıyor. İl ##occupe de la ebimle analytigue Tahlil etmek — çözelemek (iz.) analyser Taehallül — erime, (fr.) dis- örnek: onun tashallülü pek güç olda, onun erimesi pek güç oldu, sa dissolutlon a ete tres difficile Münhal — erir, (fr.) söolable örnek: soda münhal clsimler, buda erir cisimler Münbal — açık, (fr.) vacant Münhalât — açık yerler (fr.) les places vacantes Münhallât — erirler, (fr.) matieres solubles Gayri münhallât — erimezler (Er.) matleres İnsolables Tohilâl — dağılım, çözülüm (€r.) decompositlon, desagregatlon örnek: İnbilâli — siyasi ve içtimsi içinde bulunan memleketler. Siyasal ve sosyal dağılım içinde bulunan ülkeler. Les pays gül se trouvent dans la decompositlon politigue et la desagregatlon soclale. İohilâl — erime (fr.) actlon de fondre Örnek : geker sü İçinde İn. bilâl eder. Le 'eacre fond dane Vean. İnhilâl — açılma (fr.) vacance Kabili inhilâ) — erir (fr.) soluble Örnek : bikarbonat dö sud suda kabili inhilâl cisimlerden- dir. Bikarbonat Bud. suda | erir cisimlerdendir. Gayri kabili iahilâl — erl mez (fr.) insolable Örnek — demir suda gayri kabili inbilâl cisimlerdendir. Demir suda erimez cislmlerden dir. Le fer est İnsoluble dans Vesi Kabiliyeti inbilâl — erlgen lik (fr.) solubilite Örnek : kabiliyeti tnhilâliye el çok olanlar. Erigenliği çok olanlar. Matleree güul oönt üne grand. solubilite. Mahlül — erlimiş, (fr.) reson Mahlül — ertil, (fr.) solatlan Örnek: asitborik mahlülleri, asltborik erilleri, los solulons boriguece. Müaballil — eritir, (fr.) dis solvant Mürekkep — ketinç, - (fr.) compose Örnek: Mürekkep — cisimler, katınç elsimler, lest corposes. Terkip — katım, (fr.) com- positlon Örnek: suyan — terkibinde müvellidülma ve müvellidül. humuoza bulunduğunu layva- ziye keşfetti, suyun katımında idrojen ve oksijen bulunduğu: Du İavyaziye ortaya çıkardı, ©'est lavolser gül a Li BB Türkçe “Çek,, kökünden Vexelstence de I'hydrogene et de Doxygeme danı a composl: tlon de Vesu. Terkip, samtöz, (fr.) eyathese örnek: kimyeti tehlil ve ter. kipler, şimik çöze ve enmtözler, Las mnalyaca et les eyntheses ehimigues Terkibi, seomtözel, (fr.) syat: betigne örnek: Terkibi hükümler, somtözel bükümler, les juge: ments synthetigues. Terkib etmek, somtözlemek, (fz.) eyotbetiser örnek: cski fikirleri yeni bir şekilde terkib etti, eski ideleri yeni bir şekilde somtözledi, ll a eynthetise les İdees anclennes dans mne forme nouvelle, Terkib etmek —katımlamak, (fr.) composet örnek: bu ilâcı birçok mad- deleri terkib ederek yaptım, bu ilâcı birçok etenleri ketım- hıyarak yaptım, c'est de beau- coop de matleres gue j'al com- pose ce medioament. Terekköüb etmek — katım- lanmak, (fr.) secompeser Örnek: su müvellidülma ile müvellidülhumuzadan terekküb eder, su idrojenle oksijenden

Bu sayıdan diğer sayfalar: