26 Aralık 1940 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

26 Aralık 1940 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Gece tiyatrodan çıkmış evime dö- nğyardum. Bir çalgılı kehvenin önün- den geçerken baktım genç biz adamla, sik güzel bir kadın... Erkeği tanıyop- dum, Kendisi çok esk! bir arkadağım- dı. İsmi Fehmi idi, Garib tablatlı bir çocuktu, Bundan baş alti sene Ovi İstanbulda 1y1 bir işi olduğu halde her- şeyl bırakmış, Anadolunun “bir sabil şehrine çekilmişti. Orada, deniz kena- rında bir ev Yaptırmış, heri — Sen mi? Hani bazı düşüncelerin yardı, Şehirlerden, insanlardan dola yısila gönül belâlarından uzakta yaşa. mak meselesi... No oldu? Derdi derdi! başını iki tarafa sale adı! — Oldu olanlar. Hani «ölmüş eşek kurdânn korkmaz. derler ya. Benim de artık kalabalıktan, şehirden kor- kum kalmadı. Çünkü iş işten geçti. Aşık oldum... Gönüü belAsı beni o Kuş hip- | uçması kervan geçmez yerde bile bul- Yerden, hatsâ Kasabalardan olan bu evde Fehim! bir manastır hayatı ge- giriyordu. Arasıra şehre İndiği zaman- Jar da kendişile görüşüyörduk. Halin- den pek ziyade memnun görünüyordu. | Bir defasında bana hayatından şöyle bahsetmişti. — Azirim, hayatta insanlar kendi başlarına gelen belâlara âdeta avuç açıyor, çanak tutuyorlir.” Bilirsin ki ben çok ihtiyatlı bir adamımdır. Neg- eye, gribe yakalanmamak için nasil bazı tedbirler alıyorsam başıma gibi bir şey gelmemesi için ayri gutet- te ihtiyati, davranıyorum, İnsanların bol bulunduğu kalabalık yerler dalma bir takım tehlikeli sürpeizlerle dolu- dur, Hiç üğtid etmediğiniz bir za- manda bu gibi yerlerden Dir grip mik- robu alabilirsiniz. Yahud,dalın fenasi Aşık olabilirsiniz. İşte bunun için ben herşeyden elimi eteğimi çöktim. Şehir- lerden, kasabalardan uzak bir denis kenarında babadan kalma arazi Üze- rinde kendime göre hir ev yaptırdım. Bütün kitaplarımı oraya götürdüm. Nefis bir kütüphane vücüde getirdim. Burada istediğim gibi, pek mükemmel bir tarzda yaşıyordum. Hem apn de bi- Mesin ki benim mesleğim böcekelliktir. Avrupada bunu tahsil ettim. “Böcekler üzerinde tedkikst yapışortm.. Yeni evimin bulunduğu yer böcekten yana pek zengin... Bunun için Yendimi dün- yanın en mesud adamı addeğebilirim. Meselâ gün olur ki saatlöite kütüpha- nemden çıkmam, Yahad günlerce bir kârimen ailesinin son derece dikkate değer hayatını tedkik ederim. şrca evimin arkasındaki geniş üraside ziraat.da yaplırıyorum. Geçi- nip gidiyorüm İşte... den, insanlardan, aşktan ve bin bir türlü gönül belâlarından"tzak, rahat, gürültüsüz bir hayat geçiriyorum. Bu sükünet içinde yüz yaşına Kadar yaşı- yabileceğime eminim"... Çünkü bugün beni üzen hiç bir mesele, hiç bir galle yek... Sıhhatim de mükemmel. Şu halde — bir feliket olmayınca — nes den bir asır yaşıyamayayım?” Fehminin bu sörlerini; dinledikten sönra gülmüş: — Haydi bkalım.. demiştim, Zazo| ağanın yaşama rekorunu kurda göre- lim... Daha doğrusu. çocuklarımız gör- sün demek istiyorum » Fehmi kendisinden emin Miz tavırla şu cevabı vermişti: — Kıracağım, kıracağını... Bio ağa- mın rekorunu Kıracağım. Bundan sonra Fehmi, gene ortadan | ka olmuştu. Onu mefak ettiğim filân yoktu. Het zamanki gibi 'müğizevi ha- yatına çekildiği, deniz <keparindaki köşkünden ayrılamadığı #mlağılı yordu. Şimdi onu göce yarısı, Bâyoğlunun göbeğinde, yarında çok'bayalı, gayet gık, gözel bir kadınla bir çalgılı kah- veden çıkarken görünce hududsuz bir hayrete düşmüşüm. Nasıl şaşmayayım ki o yıllarca aşktan ve kadından kaçtı Bini söylemişti. Halbuki şimdi?... Fem de daki kadına ne kadar sokuk Müşti Otomobile binerlerken beni Belâm verdi ve seslendi: — Yarın sana geleceğim... Ben de yüksek sesle: — Beklerim!... Muhakkak gel... de- dim. Hakikateri pek fazla merak etmiş” tim, Fehmi âşık olmamak için her târ. Mi tedbiri almişitı. O halde bu ne idi? Ertesi günü öğleye doğru arkadaşım Dana geldi. Tamamla değişmişti. O bi- zim bildiğimiz Fehmi sanki meçhul bir diyara gitmiş, onun yerine tamamile başka bir insan gelmişti. İlk sözü şu oldu: — Beyoğlunda fakat şöyle merkezi bir yerde bir apartıman tutmak isti- yorum... Şaşırmıştım: gördü açıkça bir koketlik yapmakla beraber, lâkayd gibi d duruyordu. Elinden geldiği Gryret ediyor: erkeğin hoşuna - git” Mek istiyordu. Dilediği bir şey var- dı: Beğenilmek, daha fazla daha daha fazla beğenilmek! du. Ahbabıma sigara verdim. Bir de getirttim. Başına gelenleri şöy- le anlatmağa başladı — O tepe tenha sahildeki evimde ne kadar rahat, sakin bir hayat geçirdiği- mi sana anlatmıştım değil mi? Evim- en hareketli, hüdiseli günler hangileri 1d! bilir misin? Evi- min önünden ve sahile yakın bir tarr- da geçen gemiler. Bu uzaktan seyrederken şehirleri ve İnsanların ka- aşk | labahık bir halde yaşadıkları yerleri düşünürdüm. Dehşeti! fırtınalı bir gece idi, Üste- lik sis de vardı. Henüz kütüphanem- den çıkmış, yüzümü gözümü yıkayarak yatağıma girmiştim. Birdenbire fırtı- narjn sesini bile bastıracak derecede müthiş bir gürültü oldm. Tuhaf pey. Bu ne idi? Âdeta büyük bir bina yıkı- lir gibi olmuştu. Halbuki civarda he. nim oturduğumdan başka büyük bina yoktu, Aradan bir müddet geçti. Bu seter evimin önünde bir takım gürül- tüler, bağrışmalar işittim. Nihayet ka pım çalındı. Bu zamanda gelen kim olabilirdi. Aşağı indim. Bizim bekçi Hasan, yanında kaptan Kıyafeti bir adamla beraber gelmişli. Hâsan bana: — Bfendim, dedi, bu kaptanın ge- msi bizim biraz ilerimizdeki kumluğa oturdu. Geminin içinde dört de yölen varmış. Kazaya uğrayanlar zaten sırıl sıklam olmuşlar. Bu geceyi de açıkta geçiririerse pek fena bir vaziyele dü- şeceklermiş, Bunun için bize misafir olmak istiyorlar. Kapsan türkçe bilmiyordu. Frahsız- ca olarak bana tâ Amerikadan gel diklerini vapuru henüz iki senelik yeni bir şilep olduğunu, içinde dört yoleu bulunduğunu anlattı, Yolcularla kaptanın evimde misafir olabilecek- lerini söyledim. Nihayet dört kazazede yolcu evime geldi. Bunların üçü erkek- Hi. Hepsi da yaşlı idi Dördüncü yoleu ise şimdiye kadar tesadüf etmediğim dereecd cazibeli, genç bir kadındı. Kamazedelere sıcak çay, konyak İk- ram ettim. O gece erkenden yatlılar, Geç vakte kadar uyudular. Ertesi gü- nü kaptan vapurunun kataya oturdu- Bu yere gitti. Geminin vaziyeti pek o kadar tehlikeli değildi. Zaten İstanbu la da telsizle malümat verliriş, 4bir vapuru yola çıkmış. Kâza- rm en genel olan Sarışın) bu tenha sahildeki haya. tamı pek rişade merak etmişti. Benim. le dehşetli alâkadar oluyordu. Eşyanın arasında küpağını bile mg- madığım bir piyano vardı. Her tarafi toz içinde Kalmıştı. Genç kadın bu tozları silmiş, piyanoyu açtcıştı, Evim- de kaldığı ikinci gece bana piysroda sevdiğim parçaları çaldı. Bu gürel karasedenin bu sahillere, düştüğü zamandan &onra evimin için- de el İle tutulâcak derecede büyük bir değişiklik göze çarpıyordu. Vazolara çiçekler konulmuştu. 'Tozlar alınmıştı, Romanlarda yazıldığı gibi her tarafa inee zevkli bir kadın elinin sürüldüğü görünüşordu. Bâasimle arkadaşlığı ân çok samimi bir safhaya girmişti, Karazeie vapu- run yüzdürülmesi için dörü gün çalış- mak icap etti, Bu zaman içinde onun- la pek cah ciğer olmuştuk. Nihayet gemi! yüzdürüldü. Taklişiye yapurunun yedeğinde yola çıklı, Tabl İçindeki yolcularla beraber... Güya bu suretle onunla arkadaşlı" Eımız burada bitaniş olacaktı. Ne ge- zer? Onlar gittikten sonra evimin igin. de âdeta büyük bir boşluk hast oldu. Koca bina suyu çekilmiş bir değirmen Gibi idi. Ben de duramadım. Hemen yola çıktım. İstanbulda dört günlük misa- firimin kaldığı oteli biliyordum. Ken- disini buldum. O da beni sanki bekli. yormuş gibi karşıladı. İşte o günden- layı muhatabını pek yordu. ... Dora'nın tahmini doğru çıkmışa. Henri, karısının vezdiği sözden cay- mak niyetinde oluşuna kızmıştı. Borjiaların zehirini keşfetmek ihti bulu- İevet şayet seviyorsa o da ŞLA Istanbu yükselmesi I futbolünün için hakem arkadaşlarla hasbihal Yazan: Kemal Halim Gürgen yiz IMndde 13 — Hakemin va- zife ve salâhiyeti: Umum! kal deler ahkâmımı infaz ve mu- cibi münakaşa noktalar hak- kında katar itasile mükellef olarak bir hakem tayin olu- nur kl bunun, oyurla alâka- dar olan ve müsabaka netice- sini tesbit eden mükarreratı kati ve nihaidir.) Beynelmilel futbol kavaldi umumi- yesinin yukarıya aynen bir suretini bu müddesi, hakemin an- cak «umumi kaldeler ahkâmını infazı şitiği tukdirde müsabaka neticesini tesbit eden mukarreratının katl ve ni- hal olabileceği mânasını tazammun der. Yoksa, arkadaşlardan bamları- nın — bütün ikaslatımım rağmen — düşündükleri gibi (kararlarımız Menü mi kaldeler shkümini infaz eğslnye- ya elinesin raporlarımız münderica- tının hiç bir suretle ve hiç bir heyet tarafından “değiştirilmesi şöyle dür. sun münakaşa dahi edilemez) yolun- dakl kanaat ve tefsirleri yanlış ve yersizdir. Filhakika müsabuka neticesini tes- »it eden hakem mükarreratının kati ve nihai olmasını kabul eden vaz İ nizam, hakem ve mükarreratı kül olarak mülalla eder ve b: 1 — Bilgin olduğuna, 3 — Kendi şerefini muhafaza mesuliyetini müdrik bülunduğuna, 3 — Yüklendiği vazifenin kudei- yeti kadar: benliğinde zamanlâ tess- süs etmiş mesleki bir vicdan taşıdı- gına, 4 — Kârar ve hükümlerinde ikl te- raf oyuncularının baysiyetini rencl- de edrerk en ufak bir harekette bu- tunmuyacağına Kanaat getirmek süretile 22 oyun- suyu ieraaina münkad kılabilece$ini ve nan hüsnüsuretle intacı bakımından hakem otoritesinde aradığımız ve da- ba geniş bir gerçevö içinde demüla- In edebileceğimi? bütün bü mezi yetler dolayıslledir ki hakem karars larının kati ve nihai olması icap ef- ğini kabul etmiştir. Ancak, hakemin de bir insan olma- itibarile ve her hamgi bir tesire kapılarak şahaiyetinde “teselli di sizem ve garuri olan bu' mathariyettan: velev bi ân â olan, wraklaşabilmesi ihtimalini “iü Önünde tutan vazı nizam falilmi taö- ziyede Ihmaikir darranmaz've kas- da makrun olmadan hata işliyebilece. ğini de düşünerek hakemi: A — Lâyuhta ve B — Lâyüs'el amma yef'ni de say- mağ, Mdde: 14 — iVuküundan yaltrhint- tar olduğu bir sui hareket keyfiye- Hini ald olduğu heyete ihbar etiriyen hakem, bu hususu de iebeyyün etiği takı veya sair bir cezaya mai der, Zaman zaman hakem arkadaşlırı- minn tecziye edilmelerine mesned teşkil eden ceza kararları maalesef Hiraf etmeliyim Xi dalma yukarıda arzettiğim du madde hükümlerini ye. rine getirmekte ihm Ar davranma- larından ve belki de &ırası düştükçe a nüfuz edememelerinden tevellid ef- miştir. Bir hakem sıfatlie 14 üneli Madde. Tİ şöyle tefsir ediyorum: C — İdaresi uhdeme verilen bir maçta oyuncularda gördüğüm nizama aykın bütün haroketleri hiç bir tesi- re kapılmadan raporumda sarahaten vananamassssaaasanansanasasama nsan ess beri beraberiz. Şimdi Beyoğlunda bir &partıman arıyorum, Görüyorsun ya, yesek yerlerde bile buluyor... Hikmet Feridun Ks man oldu. Romada bir kış geçirmek için işte fevkalâde güzel bir fırsat çıkmıştı! Şayet Henri kendisini İâboratuvar rından fazla seviyorsa (ki doğrumu bundan “genç | şüpheleniyormuş!) gelmeli imiş, aksi takdirde, Avrupada biraz de vicdan azabı çekmezmiş. Bayan Ronald, Avrupada uzun müddet kalmak arzusunu biraderine ve halasına bildirince bunlar fer- tecmmü! etmiş ve binacnaleyh oyu-. 3e| Sü izah ettiğimiz bu maddenin ruhuna! © Tüm olmıyan gizli bir hissin tesirin-| de kalarak o da şiddetli bir muka- bana itimad telkin etmiyor! — de- belede bulundu. Yaman bir mek: di, — Fenebiler tup yazdı. Sonradan kendi de piş-ikarşı her türlü muameleyi reva gö-|değildir. Bundan başka da Döra'ya yazmağa mecburum. D — Raporumu teğkik ve lüzumu halinde benl de siğaya çekebilecek bir heyet vardır. İcabında raporum mündericatını tavzih için çağırılmak- Yğım ve neticede ihmalkârsam tecsi- yem de mümkündür. Raporların bam bir sarhatle ya- zılmamasından hakemi boykolla tec- İziye eden ve hakemler için bir ka- nun mahiyetinde olan kavaldname, bir futbol maçının sölâmete erişmesi bakımından on ufik teferrünt da hesaplamış, düşnmüs, bizim saha sa- hiplerinin hezaba bile değmez ka- naatinde olduğu (çünkü sahalarımız- &a datma şâhid oluyoruz) saha İnzi- batı işlerinden &» hakemi mesul tu- tacak kadar kençiisin! vazifeye davet etini. İste 19 uncu #paddenin resmi mü- karterab sütünü: -(. Yan hakecleri Ve oyunculardan. maada hiç bir kim- se Dakemin müğradesi olmaksızın oyun esnasında sahaya giremez. Bu kaldeye riayet etmiyen hakem ve an- irenörler hakkında ald olduğu heyet- çe tayin! muamele olunur.) demiş | olması iddizmızı tesbit edecek bir ve- sika mahiyetinde telâkki olunabilir. Hakom raporlarının kabili tedkik olduğuna ve kavaidi umumiye me- vaddıtdan ber hangi birinin tatbi- kinde ihmalleri görülmesi dolayısile kendilerinin alâkadar heyellerce tec- ziy dahi edilebileceklerini yukarda irak ettiğim şekilde tahil ettikten #onfa biraz daha ileri giderek diyo- rari ki; Hakem kavaldi umumiye ah- kânğinı İnfazda tekâsüi gösterdiği takdirde (müsabaka neticesini tes- bit #den mukarrerarlıs da indelhace keehiemyekün nddalunur! daha açık ifade edebilmek için, hakem rapo- runda Enzanan veya kaybeder takım diye kati bir hüküm ihtivn eden ne- tiegleri de hiç sayılır, Bunun: en güzel bir misalini, ha- kem raporunun yırtılıp sepete ptaldı- ğini. Berlin olimpiyadlarmda gördük. 'Hâfızam beni aldatmıyorsa 936 58- nösi ağustosunun <İkinci haftasında, dünya olimpiyadları futbol serisi mü- sabakalerından sAvusturya - Petur maşinı — seyrediyordum. orta hakemiin kö- yüzünden — bin müşkülitia ve Peru'nun galibiyet Me; bitti. OMüşahld olarak o sa- bağa “bulunan meşhur hakemlerden Dr. P. J. Bauwens'in bütün didinmelerine Ye çırpınmaları- vüşrağmen hakem ambale olmuş va- siyetten kurtulamadı. P.İ.FP.A.nın hakem komitesi, maçı müteakip Avus- tatyaliların vaki itirazını ve hiç şüp- he etmiyorum ki bu arada müşahld ve yan hakemleri raporlarını da be- fabörep todkik” ederek hakem rapo- rundaki Peru galibiyetin! bir tarafa 7 dtaruk Oyunun baştan oynanması ka- sarımı verdi. Ve Avusturya takımı bu- am neticesidir ki dünya İkincisi bidu, Hakemlerin salâhiyet ve kudretini çok geniş bir ölçüde tutan vo fakat kararlarının ancak kayaldi umumiye Amının emreliiği şekilde İnfaz nabileceğini tasrih eden eliizmde mevewd bir rlzamname varken bil- mem ki hilâfında hateket edebilir ve ektiğimiz takdirde müahaze ez miyiz? Kayakçıları davet İstanbul Dağcılık — ağanlığından: Bursada yapılacak kayak sporlarına İştirak etmek üzere bayramda bir sporcu kafilesinin Uludağ'a gitmesi Lekürrür etmiştir. İştirak arzusunda bulunan apotcu- | gönül belâsı insanı akla hayale yelmi- ların bölge spor servisine müracant-| Hızira Tasiadım... Alımı seğirtip gidi- İla islinlerini kaydettirmeleri rlen | yordu. Kulağıma bir ses irişti: eHizırın olunur. — Dikkatli davranın... Bu kont förtüç kadınlara rürler... Siz de pek flöriçüsünüz. Bayan Ronald nefsine karşı mu- tad itimadile; — Korkmayın... Bana karşı kim. daha fazla kaldığından dolayı hiçli nız. Marki Verga'yı yakından tan masaydım, bu fikri beslemezdim... Tekrarlıyorum: Kendinizi koruyun! Bidayette| büylik bir zevkletakip edilen bu; beynelmilel | Tefrika No. 162 kiymetli şeyler getirmedi"Şu Garibe buk, sevgilisine ne değerli hediyeler getirdi Diyerk, Akçakızın elinden hediyeleri aldı ve birer birer misafirlere göster» di. Bu arada Şahsanem sazını Alıp pet- dn önüne geldi: Dinle gel sözümü aman ey Garih! Hiç rahat etmedim yâr sen gideli, Diktim urbaları, giydim kareler. Gezip szlınmadım yâr sen gideli, Evimizin önü yüksek tepeler, Anda yağmur yağır, bunda sepeler, Sandığımda durdu elmas küpeler, Takıp dolaşmadımı yâr sen gideli, Gülmedim hiç seni seçtim seçeli; Evde bile geçti ömrüm peçeli, Yedi yılda on dört bayram geçeli, Kınalar yakmadım yâr sen gideli! De)! Mehmed, Şahsanemi dinleyince aşka geldi ve Âşık Garibe dönerek: — Gördün mü kızcağız? dedi - Se- ni'bastırdı vallahi, Siz meğer ikiniz de ezelden biribirimizle Aşık mısınız! Tanrı ide ezelden biribirinize nasip etmiş Şah Veld de bu sözleri doğruladı: — Eline hiç olmazsa düğün günü kı- aa koysun diye anasına yalvardım. | Kınaları komşu kızlarına vermiş, Ken- 4! parmağına kopmamış. Gönderdiğim gelirdik beyaz elbiseyi de giymedi, Sır- tında karalar yardı. Allah razi olsun Garibien, Geldi de, Sahsanemin sr- İtındakl karaları çıkarsta. Onu hep ma- İtemli görüyordum. Demek ki, sebebi Âşık Gnelb imiş. İ Garip, anası ile | konuşuyor İ Simdi mecliste yeni bir sahne açılı- yordu, İki sevgili böylece konuşup anlaştık - tan sonra, derdleşme sırası, Gerible anasına gelmişti. Garibin anası perde dibinde oturu yordu... Ve mütemadiyen — mucize kabilinden açılan — gözlerini uğuştu- İTarak oğlunu seyrediyordu. Âşık Garib anasile konuşmağa baş- ladı: Dönberi, dönberi yüzün göreyim Dinle nine, dinle Garibin sözün, Çoktandır görmez mi o iki gözün? Söyle nine, derdin nedir, bileyim? Garibin anası cevap verdi: Oğul, benim Hakka doğrudur özüm; Dinle oğul, dinle bu tatlı sözüm. Senin hasretinle görmezdi rözüm! Gözden oldum, oğul oğul diyerek. Aldı Garib: Üslümüzde kadir merlâ hazırdır. Üçler, kırklar, yediler hep nazırdır. Ba ilâcı veren hazreti Hrrırdır. Korkma nine korkma mevlâ kerim- dir! İ Garib bu sırada parmağının ucuna İlki damla su alarak bir damlasını sağ, İ diğer damlasını da sol gözüne #ürmek İstedi ve anasının elini öptü. Kadıncağınn gözleri hâlâ bulutlu görüyordu. Garibin anası ağlamağa başladı: Pek siyade yareledin yüreğim. Ölmeden -demişlim. yüzün göreyim, Getir ilâcını hemen süreyim! Umarım iyice görür gözlerim, Parmağının usundaki (damlaları anasınır. gözlerine sürdü ve sazile ce» yap verdi: Sanırım bizlere rahmet saçılır; Mukadderse ölüm, nasil kaçılır? Sıtkın bütün ise gözün açılır! İ Hızır verdi bunu, mevlâ kerimdir. Aldı annesi; - izlem elimi Halk yanmda kararmasın yüzümüz. Bu müjdene yoktur bizim sözümüz. Bu gözlerle oğul seni göreyim! Deli Mehmed, Âşık Garibe sordu: İşi Ne idi ananın gözüne sürdüğün âç? — Ben bir gün dağlarda gezerken, katmir bastığı toprak her derda şifadır. — Böyle şeyi vadedemem! - dedi. — Henri'yi bu mevkide bırak- manız, inkisara uğratmamız doğru fena bir imtisal nümunesi oluyorsu- İnuz... Romaya » da be hemehal peşinize takılacak. Jack bozulur. mek Hâöldne'in Charley daha fazla istemedi. Yazan: — Şah Veld zengindi amma, böyle | ÂŞIK GARİP İSKENDER FAHREDDİN Haydi koş, oradan bir tutam all» ben de koştum, yerden bir #utam toprak aldım, koynuma koydum. İşte onu şimdi suda karıştırıp anamm gözlerine birer damla sürdüm. Dedi. Berkes telâş ve heypcan içinde bu acıklı sahnenin sonunu bekliyordu, Acaba Aşık Garibin ihtiyar anacığı- nın yarı gören gözler! işlere açılacak mıydı? Perde arkasında bizdenbire bir çığlık koptu, Şahsanem: — Allahın iznile anacığının gözleri tamamlle açıldı. Müjdeler olsan, Diye bağırdı. Bütün davetliler hayrete düştüler. Zaten, Deli Mehmed bunun böyle olacağını önceden keşfetmişti. |, ç Sarki görünce anasıcın gözleri İ yarı yarıya açılmıştı. Şimdi Hızır top- rağile büsbütün açıldı, Haydi can gö- gile evlâdını gör... Onun yanık çehre- sins doya doya bak! Diye söyleniyordu. Âşık Garib sevinçle ve yanık sesile ortalığı çınlattı: Gözlerin açıldı bak anacığım! Hizırı ben hürmetle anacağım, Bu ilâcı boynuma asacağım, Dağdan getirdim ninem onu sana! Aldı anası: Milâs oldum, hamdolsun, gördüm senil Yıllarca ağladım ben ödüm seni, Derde derman verdi bisi yaradan. Hakka şükür, doyarak gördüm seni! Bütün davetliler ihtiyar kadıncağın *ebrik ettiler ve genç Kızlar elini öpe- rek duasın! aldılar. Bundan sonrs meclis büsbütün şenlenmişti Zeyneb kiminle evleniyor? Asıl eğlence, Âşık Garibin anasının gözleri iyice açıldıkları sonra başla” mıştı. Artık Âşık Garib harem p..de- sinin dibinde oturuyor ve başımı sık sık perdeye çevirerek, bir yandan anasil*, bir yandan da Şahenmemle konnsu- yordu. Ğ Hiç bir milletin tarihinde — aşk sa” hasında— Âşık Garib kadar talihli bir erkek yoklur. Âşık Garib her gittiği yerde kendini kadın. erkek herkese ve çarçabuk sevdirirdi, Onun sazmı ve manilerini dinleyip de kendizine âşık olmayan bir kadın yoktu. O her mes- liste bütün dikkati kendi üzerine çe- kerdi. O gece de herkes onunla meşgul oluyordu. Âşık Garib artık çilesini doldurmuş. mukadder ıstırapları çekmiş bir erkek- ti. Talih ona gülüyordu, Yalnır ona değil... Bütün nilesi efradına da gölü- ri. Gürlbin annesinin gözleri açılmıştı. Şahsanem başka bir erkekle nikâhlar imişken, Garib onu bu erkeğin elinden tatlılıkla almağa muvaffak olmuştu. Şimdi kız kardeşi 7 yü gülüyordu. Karde: için değil... Bu eğlence ve haybuy sanda kendine İyi ve namuslu bir koca bulduğu için. Şâhsanem! Âşık Garibe terkeden Şak Veld kenarda mahzun mahzun otururken, bir ayvalık gözü Zeynebe Hişmişti Kibar davetlilerden biri, Şah Veld'in haline acıyarak” — A kuzum, dedi, burüda birçok bo. kâr kızlar var. Sen de onlardan birini seçip neden yaralı gönlünü sarmazsın? Şah Veld bu sözden cesaret bulnruk içini çekti; — Hakkım var, ağam! Bein, bu gros yalnız kaldım. Beynimin içinde müthiş bir uğultu var. Gözlerim kara- #iyor, Bğer buradan yalnız gidecek olursam, belki bir kara sevdaya tutu- iap saplar. içinde car veririm. ilile perde yanında durun Zeynebi gösterdi: — Şu kızcağızı da ben alsam, hem gönlüm rahat edecek. Hemde Âşık Garib gibi temiz yürekli bir erkeğe #k- raba olacağım için sevineceğim. — Hele dur bakayım, ben bir per- deye kadar gideyim, Zeynep beni ta- rur.. Ona yavaşça İşt açayım. Hurman köyünün muhtarı Tiftiste hatırı sayılır bir adamdı. Yavaşça Zeynebin yanına gitti: (Arkası var) — Allaha marladık... Altı haf ta sonra inşallah buluşuruz! - diye seslendi. Hemşiresi, başını çevirdi. Bu sö- Aşk sözleri, Helâne'i istihza ilelmali onu pek tahrik etmedi. Hd , güldürüyordu. Erkekse, ömründellâne'e şöyle cevap verdi: Katiyen ilk defa olarak tam mânasile bir ka bu kış Romaya gelemezmiş. Um- dın namuskârliğile karşılaştığını gö-|mazmış ki Verga onu peşinden sü: rüyordu. ip götürmüş. Verdiği söz va- Ba uzun uzadıya beraber bulunuş, | Zhmış. Bu sözü tutsun ve teşriniev- bayan Ronald'da kendi kendini velde memleketine dönsünmüş, tenkid etmeğe sebebiyet verecek| Erkek, ihtimal kendide farkında ösler uyandırmamıştı, Deli | olmıyarak, hiddetli cümleler kulla- kanlı, onu alâkadar ediyordu. Zira niyor; yüksekten atan emirler veti- tanıdığı bütün erkeklerden başka| yordu. o Helâne, bunların hiçbirine türlü bir inandı o. Değişen hileti| alışını; değildi. Esasen ömründe ilk ruhiyesi, hassaslığı, bazan derin bü-| defadır ki, bir redle karşılaşıyordu. zünlere kapılman, genç kadını şa:| o Hiddetin ve belki de heniz ma yadlar kopardılar ve genç kadını) ithama kalktılar. tan alelâcele onu çağırıyorlardı. layı bir köşeye çekti; hemşiresi üze- Herkese karşı büyük hüsnüniyet. | Eskiden de böyle istirahat zarİrine müessir olarak onu yeni proje- ler besliyen Charley ilk anından iti-|manlarmda o birdenbire iş başımalsinden vazgeçirmesini rica etti, Hat-|ipk baran şu Sant Anna'ya karşı derin | gittiği olmuştu. Fakat bu seferki onu!tâ halanın kulağını şu İtalyan kontu bir antipati hissetmişti Çok geçme-| fena halde üzdü. mevzuu Üzerine burmağı bile aklın-Jonun çizdiği hududun içine den, bu adamın hemşiresine kur) Hemşiresini dan geçirdi. Fakat kardeşine karşı imkânını bulamamışlardı. yaptığını da anladı. Gerçi kardeşi") — Sizden ayrılacağımdan dolayı bu hareketinin diirüst bir şey olmı-| Halbuki bu kont Sant oAnns nin birçok perestişkârlarla daima |pek müteesirim! — dedi. — Şayet |yacağını düşünerek tasavvurundan| bambaşka bir yaradılıştaydı. çevrili olduğunu görmeğe öteden bo- mevzuu bahsolan sade para işi ol | vazgeçti. plâtonik flört onun erkekliğine bir ri alışmıştı; fakat her ne sebepten-Jsaydı, katiyen gitmezdim. Müsterih | Helöne biraderini gara teşyi ettiğiİnevi tahkir gibi geliyordu. Zaman »0 bu İtalyani gözü tutmadı. Onun|olmam için, teşrinievvelde memle-| vakit, erkek kalbinin fena heldelzaman isyan ediyor, çileden çık huzuru kendisini rahatsız ediyordu. 'kete döneceğinizi bana vadedin. Jüzüldüğünü farketti. yordu. Gülnlin birinde, hemşiresine | Bayan Ronald kuru bir ifadeyle: | Vagonun kapısındanı (Arkamvar)

Bu sayıdan diğer sayfalar: