k yer gezmiş, çok şey görmüş, çok Are, çak okumuş, tatlı düH bir ahbabımı vardir. Geçen gün bana Şu anlattı: Matan tam oluz sene eyveldi. Henüz biyıklarımı elime almış, sülün gibi bir gençilm. Hayattan dahâ yeni yenl zerk almağa başlamıştım, Küşük bir sahil şehrinde yaşıyordum. Merke- zi İstanbulda olar büyük-bir tlcaret- banenin buradaki şubesinde memur. dam, Bulunduğum şehirde Rum ms hallesi denilen bir sem$ yardı. Üç er- kadaş burada bir evde, pansiyon Süre- tile oturuyorduk. Hepimiz böyeti- muzdan memnundu. Arn sira evimi- sin balkonunda, denize karşı bizaları- mum içiyor, öteden <beriden,. bilhassa aşklan bahsediyorduk. İstanbulu pek © kadar aramışorduk, Çünkü burada da pekâlâ eBleniyorduk. Pansiyonu- muzun sahibi Ihtiyar kadın bize son derecede Işi yemekler (o pişiriyordu. Genş, güzel komşularımız vardı. İşi- miz de o kadar ağır değildi, Başka bir derdimiz, kasavetimiz yoktu, Sonra yaşlarımız dünyayı toz pembe görme- 2 son derecede müsaliti, Lâkin bir müddet sotra bu gölgesiz sandetimiz! felek bize çor gördü. Bir gün çalıştı ımız müssseseye yani bir memur gel- di. Bu Selim isminde, gayet şişman, iradına kısa boylu, tostoparlak bir adı. Onun yaktile mütbiş bir pi #u söyleniyordu. Fakat, büyük hastalıklar geçirmişti. Doktorlar ken- Elaine son derecede sıkı perhiz etmez- 8» yaşıyamıyucağımı söylemişlerdi. Sa- ) s elinden geldiği kadar perhiz etme- ge çalışıyordu. Fakat zamani zaman iradesi elinden gidiyor: «Ne olursa olsun... Atın ölümü varsın, arpadan cisun!..» diyerek kendisine menedilen bazı şeylerden de bir miktar yiyordu. Fakat öyle çuk miktarda değil ha, ga- yet az, gayet idareli bir tarzda... Böyle gişman, yusyuvarlak, mide zevilerine düşkün bir adam denilince gözünüzün | önüne egeli, kahkahası bol bir İnsan gelir değil mı? Hem bu gibi kimseler gayet iyi kalbi! de olurlar... Lâkin ne yazık ki yeni arkadaşımız hiç de böy- İs değildi. Onun bütün zevki herkesin &leyhinde bulunmak, o tanıdıklarının hakkında müthiş, korkunç dedikodu- lar çıkarmak, çalıştığı müsasesedek! memurları müdüre gikâyet etmek... Az bir zaman içinde herkes onun! gerrinden yılmıştı. Çünkü Salimin di- Hine düşmek az us bir felâket değildi Bu adam bilhassa bizim grupa kan- cayı takmıştı. Dalma bizimle uğraşıp duruyordu. Başta ben olmak Üzere he- pimiz hakkında orada burada söyle- imediğini bırakmıyordu. Ne dedikodu- lar!,. Ne iftiralar!... Bir iki kere ken- disini bir köşeye çekip birkaç ağır söz söyledik. Fakat bunların hiç bir fay- dan olmadı. O hattâ eskisinden daha beter bir tarsda arkamızdan söyleme- diğini bırakmıyordu. Nihayet hakkımızda çıkardığı dedi- kodu öyle bir bale geldi ki, oturdu- ğumuz semtte kadınlar, genç kızlar bi- si görünce başlarını başka tarafa çe- viriyorler, yüzümüze bile bakmıyorlar- dı, Birçok tanıdıklarımız bize kinayeli kinayeli nasihatlar vermeğe Kalkışı- yorlardı. Malbuki zavallı bizlerin hiç bir günabımız yoktu. Salimin hakkı- mızda çıkardığı bütün rivayetler, de- dikodular tamamliş. yalandı. Bütün bunlar yetişmiyormaş gibi bir takım iftiralarla bizi müdüre şikâyet de et- pişti. Adam hem bizi bötün şehre re- #il etmişti, hem de ekmeğimizle oynu» yordu, Bereket versin ki müdür bize ir söylenen sözlere inanmadı. Fakat biz de şu Sallmden müthiş bir intikam almağa karar verdik. Bu intikam na- Sil olabilirdi? Onu dövemezdik ya... Nihayet uzun uzun düşündükten sonra müthiş bir intikam plânı ter- tib ettik. Bu, dünyanın en garib, en hoş, en orii'nal İntikamı olacaktı. Ka- rarlâştırdığınız «intikam gecesi; için bizim pansiyon sahibi madama gayet güzel yemekler yaptırmıştık. Bu ye- meklerin hepsi de Salimin son derece sevdiği ve senelerdenberi hasretini çektiği şeylerdi. Tüzlü türlü etler, ç0- gid çeşid sebzeler, tatlılar, turşular, #alamura balıklar, börekler.. Paraya! #damakillı kıymız, mütevazi pensiyon | omuzdan almaları ricr olunur. Halk-| yecek hir takun olduğunu odamızda mükellef bir mira karmuş-| evl toplantılarına katiyen çocuk alın» | müsabakalarda tuk, Yemeklerimiz arasında yalnız kuş İ bunlar yı sütü eksikti. İşte böyle bir sofraya bin bir Hü- $atla Salim! davet ettik. Adamcağız eve gelip de o Üstü tabaklarla dolu masayı görünce Adeta şaşırdı: — Aman, dedi, bunlar ne nefis şey. Hepsi de benim sevdiğim yemekler ya- hul... Fakat hayreti geçince yüzünü bir kedar bulutu kapladı; n ah,dedi,ne yazıkki, bütün asak.. Dünyada ns kadar zetli yemek varsa hepsini dektorlar bana menettiler.. Ori Ofr.. Zaten bizim düşlindüğümüş intikam da bu idi. Hep beraber bu mükellef sofraya oturacağız, biz Sallmin kar- şunda onun en sevdiği yemekleri yi- yecektik. Fakat o bu nefis şeylere ça- talını bile değdirmiyecekti. Bu, onun işin ne büyük bir azap ve dolayısile bizim için de ne büyük bir intikam olacaktı. Bofranın başına geçtik, Salim de; — Ben yalnız birkaç kaşık çorba Içe- bültrim!... diye bizimle birlikte sofra- ya oturmuştu. Fakat o güzel yemekle- re sıra gelinee-Salim; — Asaba ne yapdam?.. Biraz yesem 17... diye kekelemeğe başladı. Biz onun Iştihasını büsbütün arttırmak ve ağzının suyunu daha ziyade akıtmak Için; Ye sanım... Ye yahu... Şurada kaç Rünlük ömrümüz var?.. Zaten sayılı olan günlerimizi bir takım mânasız düşüncelerle zehir etmekte mâna var mı?... diyorduk. Nihayet gözü döndü ve yemeğe baş- ladı, Hem de ne büyük bir iştiha ile!... Benelerin verdiği bir hasretle sevdiği yemeklere sarılmıştı. Biz biribirimize baktık. Düşündüğü- müz intikam suya mi düşüyordu? Fu- kat bu sırada bizim arkadaşlardan Necminin aklına başka bir plân gel- miş.. Mütemadiyen Salime Ikram et- meğe başladı: — Allah aşkına Salimeliim. Bir pat- hean dolması daha... Hatırım için.. Balim bir taraftan belinin düzeltirken bir da: — Madem ki eHatırım için!» diyor- Bi STAMIZİSİRİO Lis maçları Haftanın mühim karşılaşması Galatasaray 5 | ile Beyoğluspor arasında olacaktır Geçen hafta yapılan müsabakalarla Mig maçlarının birinci devresi niha- yetlenmiş — bulunmaktadır. Evvelce tanzim odilen f'ksfüre nazaran İki devre arasında, bir haftalık tatil bu- lanmakta 159 de lig maçlarını zatna- nında bitirmek için bu tatilin kulla- nılmıyarak Ebedi Şefimiz Atatürkün ölüm yıldönümü dolayısile 10 teşri- ,nlsanide tehir edilen mağların oynan- imasna karar verlimiştir, Bu cihetle yarın Fenerbahçe stadında Kasımpa- 4a - Topkapı, Fenerbahçe - İstan- bulspor, Beykoz - Vefa; Şeref stadın- da Beşiktaş - Süleymaniye, Galata- saray, Beyoğluspor maçları yapıla- caktır, Haftanın en mühim karşılaş- mam Şeref stadındaki Galatasaray - Beyoğluspar maçıdır. Kasımpaşa - Topkapı Her iki klüp mevsim başından iti- baren kendilerinden fimld edilmeyen iyi neticeler almış bulunmaktadırlar, “Tamamen genç #utboloülerden mü. rekkep lakımlarının oyunu enerjiye dayanmaktadır. Biribirine tefervuk edebilecek her hangi bir sistemleri bulunmadığı cihetie müzabaka Iki ta- raf enerjisinin biribirile çarpışması şeklinde gepecek ve ancak firsstlar- dan istifade edebilen takım kendi le- hine 3 puan kaydettirecektir. Fenerbahçe - İstanbulspor Fenerbahçe stadının ikinci maçını Penerbahçe ile İstanbulspor takımları yapacaklardır. İstanbulsporlular ge- çen hafta Vefa ile zorlu bir maç ya- pan Fenerlilerin bu karşılaşmaya yor- yun çıkacaklarını ileri sürerek Üümid- lenmekte iseler de bu düşünce yan- lıştır. Çünkü İstanbulsporlular şim- diye kadar yaptıkları mi gırla | tarafdarlarını memnun edecek bir gelen kay- İmaklı ekmek kadalfinden de birkaç parça yedi. Lâkin, sofradan kalkarken düştü. Bayıldı. Onun tam sekiz gün evinde mide ağrıları arasında kıvrandığını: — Ah.. Bana eitiler edeceklerini. İkram ede ede canına oktdular... diye yarılıp yakıldığını duyduk. Salimden bütün hıncımız almıştık. Hikmet Feridun Es Mibebieasibüresesteskreeee Hava kurumuna teberrüler X Türk hava kürumu İstanbul şu- besinden: Kurumumuza para veren tülbendeller grupu ilstesi: Bay Peya- mi Öven Mustafa 200, Leon Kuyum- cuyan 25, Parunak Özgener 25, Hamal- yan 100, Yedvart Şamlıyan 50, Mak- ut ve İrfan 190, bay K. Küpdölenyan 20, Abkar Dikiciyan 30, Mehti Bayar 200, bay Mehmet Muradoğ'u 300, Yor- dan Pilidis 300, Sahak Manoelyan 30, Vaham Mazlumyan 40, yekün 1429 U- Tadır. Sai k Beyoğlu Halkevinden: Amatörlere mahsus resim ve fotoğraf sergisi, bu! sene 15 birinci kânun 1940 tarihinde açılacaktır. Sergiye iştirak etmek iste. hemen evimize müracaat ede- rek tafsilât almalarını ve eserlerini oyun çıkaramamışlardır. Genç oyun- Cularla takımlarında yapılan takviye bu oyuncuların tecrübesizliği yüzün- den müessir bir netiöeye Normal netice Je- hinedir, Fakat galebeyi temin etmek için fazla çalışmaları Jâmındır. Beykoz - Vefa Mevsim bidayetinde bozuk oyunlar çıkaran Vefalılar vaziyetin tehlikeye takımlarını tak- viye ettiler ve aldıkları yeni oyuncu- larla kuvvetli bir hale baftadanberi elde ettikleri iyi ia celer bünu isbat etmektedir. Diğtı taraftan Beytoslular eski şöhretlerini unutturacak oyunlar ve takımlarını bir türlü düzeltemedikle- rinden kümenin sonunda tadırlar, Bu elhetle Yeşiibe; mek icab etmektedir. Fakat bu gale- beyi kati tellikki edip rakiblerini ih- mal de şarttır. Beşiktaş - Süleymaniye Şeref stadının Uk maçı Beşiktaş Ne Süleymaniye arasında yapılacaktır. 1g ideri Beşiktaşın lig sonuncusu İle yapacağı müsabaka hakkında tah- min yürütmeyi zal4 addediyoruz. Bü- leymaniyeliler geçen hafta 9 kişi ile sahaya çıktıklarından bu hafta da ların karanması iyi oyunlarından birisini çıkarmalarına bağlıdır. Nor- mal vaziyet Galatasaray lehine gö- rülebilirse de bu pek kolaylıkla elde edilemiyeceği cihetle oyuncuların £az- l la çalışmaları izzendır. Fenerbahçe - Vefa maçı hakkında tahkikat yapılıyor Geçen hafta yapılan Fenerbahçe - Vefa maçının bası oyuncuların seri hareketleri yüzünden hâdiseli geçtiği malümdur, Gazetelere akseden bu de- dikodulu maç hakkında İstanbul böl- ge direktörünün gösterdiği lüzum &- zerine tahık'kat açılmış ve bölge ha- kem komitesi ile ceza heyeti hüdiseyi incelemeye başlamışlardır. Haber aldığımıza göre müsabakayı idare öden hakem Sami İle o gün 0- yandan çıkarılan Fenerli Melih sor- Buya çekilecek va müsabakada bülu- nan hakem komttesi azaları müşahid olarak dinleneceklerdir. Tahkiket ne- tcesinde büdisede suçu görülenler tecziva edileceklerdir. Klüplere para tevzi edilecek Geçen hafta yapılan müsabakalarla nihayet bulan birinci küme Yiz maçla- rmda elde edilen stad hasılatları ku- lüplerin kazandıkları derecelere göre tevzi edilecektir. Hakem tazminatla- rı çıktıktan sonra geriyo kalan 2840 Hira kulüplere şu miktarlar üzerinden tersi edilecektir. Beşiktaş 479, Fener- bahçe 445, Galatasaray 415, Beyoğlu spor 385, Kasımpaşa 285, Vefa 225, 195, Topkapı 155, Meykoz 135, Süleymaniye 125 Hira alacaktır. Mektep maçları İstanbul Maürif müdürlüğü tarafın- dan mektepler arasında tertip edilen futbol maçlarına bugün gene Şeref stadında devam edilecek ve Galatasa-. Tay ile Darüşsefaka, İstanbul lisesi e Vefa Karşılaşncaklardır. .İİzmir çocuk hastanesinin dış kısımları bitti İzmir (Âkşam) — Belediyece inşa edilmekte olan çocuk hastan, ile ikmaline müsande edilmesi husu- sunda Belediye reisliğince Sıhhat ve İçtimai Muavenet Vekâleti nezdin- de teşebbüste bulunulmuştur. İzmir cezaevindeki san- atkâr mahkümlardan bir kısmı başka yerlere gönderilecekler İzmir (Akşam) — İzmir cezn- evinde bulunan mahkâmlardan 1 ahi hal etmiş olan sanatkârlar, yeni ceznevlerine | gönderilecektir. Bir İheyet, sanatkâr mahkümlardan di- nihayet 14/12/940 tarihine kadar evi-| aynı hatayi İşledikleri takdirde çok ğer cezaevlerine gönderilecek olan- mize teslim eylemelerin! rica ederiz X Eminönü Halkeyinden: 7/12/0940 cumartesi günü saat 14de Türkiye sağır, dilsiz ve körler tesanld etmi- yetinin vücude getirdiği körler orkeğ- trası (lk konserini salonumuzda vere- cektir, Duhuliye yoktur, sayıl bir,müsabakaya şahid olacağız demektir. Galatasaray - Beyoğluspor Haftanın en mühim maçı olan Ga- latasaray - Bayoğluspor inüsabakası- 8/12/0940 pazar günü saat 1430 dalnın çok sikı geçeteği tabildir. Gala Doçent Sund İsmali Gürkan (Diş ba-)| tasmrayllar mevsim. başındanberi kımının ehemmiyeti) mevruunda bir) kımlarında istikrar tesis edemedikle- konferans ve evimiz orkestrası aylık|ri cihetle Beyoğluspor karşısında ala- konserini verecektir. Bu toplantılara | cakları derece büyük bir merak uyan- gelmek isteyenlerin giriş kartlarını bü- | dırmıştır. Beyoğluspof ihmal edile maz, TTefrika No, 7 Kadının Zaferi Müellifi: P, de Coulevain Bayan Ronald, bir artistin muvaf- fakıyetini temin edebilir, bir moda- yı ortaya atabilir, bir âdeti değişti: rebilirdi. Küstah bir yeni zengini aforozlayabilirdi. Kocasından ayrr hp aşır hareketlere girişen bir ka- 'dını sosyetenin hudutları dışına ko- vabilirdi. Muhtelif cemiyetlerin ruhu mesa- besindeydi. Ve nihayet en yüksek mazhariyet olarak, Colonial De mes'in reisesi seçilmişti. Bu da, gayetle garip bir cemi ör İngiliz ailelerinin en küçük evlâdlırile, Hollandahlar ve vakti- le Amerikada hürriyet, servet ara- mak için gelen herkea, eski vatan» lari), alâkalarını artık kesmişti. Z ve müstakil olunen, 0 d at Avrupadaki mezarlarında rahat bıraktılar ve onlara nisbetle kendilerini üstün bile saydılar, Fakat kodınlar bü işe razı olama» | dı. Yüâreklerinde bir bırstır duydu- | 2 ani Kesilene ük da AE Şe Tercüme eden: (VA - NO) lar. Zekâ va bilginin, servet ve saa- detin asaleti onlara kâfi gelemiyor- du. Üstelik bir de kan esaleti ara- dılar, Cedlerinin Amerikaya getirdiği sile yadigâr İneilerin kenarına ya- gılmış izdivaç ve doğum tarihleri yasıtasile, Avrupadaki akrabalarını | Düny aramağa kalktılar. Eski ve çürümüş! bir ağuca mensubiyet, onlar için, ta- za ağacın meyvası olmaktan dâha fazla iftihar vesilesi teşkil etti Ek- seriya fena olan bir dede, kendine her şeyi veren büyük babadan da- ha makbul sayıldı. İşte bir takım Yeni dünyalılar, bu sebeple, eski defterleri o karıştırmağa, kendilerin- de bir esalet bulmağa çabaladılar, Amerikalı kadinler da, esaletlerini isbat için işte bu bahsettiğimiz Co- lonial Dames cemiyetini kurmuş lardı. Buraya »za olmak için iki yüz senelik ecdadını isbat etraek ve ilk müstemlekecilerden © bulunduğunu m gr a MA MEN e NAM Vİ sr ük ve tl am en anan Mak rr yaptığı müteaddid isbat etmiş olduğundan Sarıkırmızı- İvesikalarla göstermek icap ediyordu. İşte bu seçme cemiyetin reisliği refi bayan Ronald'a verilmişti, Zi- ra, münakaşa kabul etinez derece- de yüksek ve eski bir aileye men supta. An; Yeni Orlean'ın en tanınırış bir ailesindendi. bası 'komodor » Amei Guillame Te Conguârant'la biri âslen Bauchamp'a Oinlissp (oiddia ediyordu. İsimleri, Fransadaki âbi- deler üzerinde yazılıydı. Hilâne, yalnız asil değildi; ayni İzamanda yüksek terbiye de almıştı. ünyaya gelmesinden bir kaç hafta sonra, annesi vefat etmişti. Analık yefkatını yüreğinde beslemekle be- Taber asla evlenmemiş olan bir ha- lası onu benimsemiş, büyütm Ağabeyi Charley'i de, Hölâne'i de yetiştirmişti. Genç kızın fevkalâde bir cazibesi , Akrabalarını da, mürebbile- le bir bakışta teshir ediyordu. Halası matmazel Boauchamp. mu- habbetine rağmen, kuvvetli iradesi sayesinde, Hölâne'i bir disipline s0- kabilmişti. Ona mükernmel bir tavrü hareket, ahlâk ve mungeret terbiyesi aşılamıştı. Gerçi kızın doğuşundaki İgururu ve şıklık meyillerini boğup te defalar ları tesbit etmiştir. Adliye Vekâle- tinin tasdikindet sonra derhal sevk edileceklerdir. Bakırköy Halkevinden: Büyük Türk mütefekkirleri (Ziya Gökalp) için 8 kânunucvvel 040 pazar günü mat 14,30 da ve Evimiz salonun - da bir Ihtifal tertip edilmiştir. Herkes gelebilir. '.. Evimizin Senelik resim - fotoğraf 1- sergisi 15 kânunuewwel 940 tarihinde açılacaktır, İştirak etmek arzu eden-. lerin, şimdiden eserlerini Halkevine göndermeleri Vân olunur. öldüremediyse de bunları âyarlama- ğa yarayacak telkinlerde bulundu; seciyezini sağlamlaştırdı. e Bilhassa, gocuğun ahlâkına bır dürüstlük ve- rebildi. Hâlöne parlak “bir tahail yaptı. Hattâ hukuk yahut tıp doktoru ol mak fantezisine kapılacak diye kor- kanlar oldu. Bereket versin güzel- liği onu bu hevesinden kurtardı. Feminist olmaktansa doğrudan doğ- ruya kadın olmağı tercih etmişti. Ön yedisinde mektepten çıktığı vakit, etrafını perestişkârlarının hâ- İesi sarmıştı, Kabul etmesine mad. deten imkân olmıyacak derecede çok yerlere onu davet ediyorlardı. Birdenbire bu rwonderi hayattan iğ- . İzendi; meyli yükselmekte olduğu için içinde bulunduğu vaziyetle edememek zaten yaratılışı o iktiza- mydı, Bu hususiyet hayatının ileri safhalarında da zaman zaman nük- iktifa halasına, bir sene müd- İdetle Patisa giderek sörler nezdin- de fransızcasını, musiki bilgisini ve sesini tekâmül ettirmek iste, den | bahsetti, yi Amerikalılardakl pratik düşün ceyle şöyle dedir ÂŞIK GARİP İ Tetrike No, 143 midir? Diye serdu. Paşa ile konuşan yolcu: — Evet, dedi, hepsi böyledir. Dünya Onların elinde duruyor. Kılıç Ali paşa gülümsedi: — Dünya onların elinde duruyorsa, halimiz tehifkelldir. Ve bahçenin önünden ayrıldı... Teks İrar atına bindi. Tekkeden uzak'laşır- İken kendi kendine söylendi: — Şu halim e garip inanışları YAK. dır. Eğer bu sarsaklar Allah indinde mergup kimseler olsaydı, bu derece Iğ- renç bir vaziyete düşmezdi, Kiliç Ali paşa mlskinler tekkesini parmağına dolanmış ve dağıtılmas için bir hayli uğraşmışın da muvaf- fak olamamıştı. Bunu duyan Üzkü- darlılar Kılıç AL paşaya © günden sonra düşman olmuşlardı. Zaten Kılış All paşa da bir daha Karacaahmed semtine ayak basmamıştı. * Hüsmen dayı İle Serdengeçti Recep o gün öğleys doğru Üsküdarda Kara- cnahmede geçmişler ve uzaktan mis- kinler tekkesin! görünce sövinmişler- di. Hüsmen dayı yolda oldaşan bir ih- tiyara sordu: — Bu tekkede Âşık Garib iswinde birini tanıyor musun? — Hatırlamıyorum... Yeni mi gel- miş? — Evet. Ancak bir ay yahud yirmi gün evvel... — Yenileri tanımayız. Hele geçlei çilekeşlerdense, yüzünü bile görmeyiz. — Evet... Evet. Âşık Garib yakın- Yazan; İSKENDER FAHREDDİN. daha, çıkamaz, öyle mi? ar — Hepsi benim gibi deği a oamBi Biz, tekkenin temeli aainleri İkinci höcrede (Geçlet Giyekeşlerlğğ birkaç kişi Tar, Onlar, çilelerin! durduktan sonra, istedikleri tekkeden çıkıp gidebilirler, — Kaş kişi varsınız burada? — Yetmişe yakın... — Sana bitin! sorsam, bana sunu söyler mizin? Aptal Cemal bu lâfa hiddetlendi? — Bizde yalan yoktur. Biz sizin gi yalancı, riyakâr fanflerden | değil. Hakikati olduğu gibi söyleriz, musun? 4 Recep usta sesinin tonanu boz” yor, yavaş yavaş konuşuyordu. — Peki; derviş Cemal! dedi - ku” gir ra bakma... Biz sizin gihi komi bını bilen insanlardan değiliz, $ün ömrümüz denizlerde, dalgalar Ki sında geşmiştir. Biz buraya birini 8i mağa geldik... Onu görmek Bize, burada bulunduğunu söyledilef —Kimdir o aradığın? : Âşık Garib... Z Aptal Cemal başını sallayarak, dU günceli bir tavırla cavap verdi: | — Onu nerden tanıyorsunuz” dan tanışıyoruz. —“Tuhaf şey! Acaba bize yalanı ği söyledi?... Tiflisten gelmiş, yedi yıl Gİ“ da memleketine gidecekti, Gelip geçici bir adamdır. — Onu burada neden arıyorsunuz? — Bu tekkeye girmiş dediler do. — O halde çilehaneye girmiştir. Ko- layca göreceğinisi zannetmiyorum. İki arkadaş, bü Ihtiyardan tekke hakkındatepeyce malâmat aldıktan sonra, tekkenin bahçesine doğru yü- rödüler. Bahçede her samanki gibi birkaş meczup derviş dolaşiyordu. Üstleri başları o kadar perişan, görünşleri © derece iğrenç ve acıklıydı ki, müthiş bir sefalet ve pislik içinde yaşadık- Tarı uzaktan bile anlaşılıyordu. Bu srada meozupların en akillım 1s daldurduktan sonra, tekrar .ketine dönecekmiş. Onu şeyhimiz, rimiz erenler görür görmez: «Bi hak Aşığıdır.s dedi, Aramıza Onu. p — Doğrudur, derviş Cemaj O, YE lan söylemez. Tifiisten geldi... oraya dönecek. Bir ay evvel esini bir şekilde ortadan İayboldu. Mi ketine dönmüştür sandık. Halbuki, zını çaldığı kahvede eşyası da sas! duruyor. Bunu görünce meraka tük, acaba başına bir kaza diye soruşturmağı 5 z gi” dg. j si dengeçil Recebe tek gözile baktı; / — Bugün istihareye yatacaktı, BÜ male nünde duruyordu. Hüsmen rels, arkadaşı Recebe dön- — Şu miskine soralım bakalım... Ne olacak. N Hüsmen, kapıdaki meczuba sordu: — Ben buradâ mı yatıp kalkiyor- sun? — Evet. Tekkenin bulaşıkcısıyım. — Sana birini sorsam tanır müsn bilmem? — İlk önce (Aplal Cemalle selâm ver.. Onun hatırını sor bakalım! Ne biçim yolcusunuz siz? İnsan, bir der- viş görürse, ilk önce bir «huuus der.. Belâm verir... Hatırını sorar... Ondan sonra kendi derdini söyler, Hüsmen birdenbire hiddetlendi; fakat karştandakinin sefil bir mecrup olduğunu düşürerek kendini tuttu: — Hakkın var, derviş baba! Biz ka- ba suba denizellerir. Bizi mazur gör. — Konuşmanın da wsulü, erkânı adabı vardır yahul Dağda mı büyüdü nüz! HALÂ eliniz! göğsünüze koyup, bizim gibi vasıl tâllah olmuş aptal lara selâm vermiyorsunuz! Berdengeçti (Recep bu sözlerden utandı: — Eyvallah, huun.. Derviş baba! Nasılsın .. Böyle güzel bir havada bahçeye güneş almağa mı çıktın? - Hah şöyle... Yola gel biraz! Val- lahi içimden .kızmağa başlamıştım. Nerdeyse gâzaba gelip, ikinize da fena gürle “bukacaktım, canınızı yakacak- tum, i Hüsmen rels kendinl güş tutuyordu. | Recep usta dervişle Koluşmağa baş” Jadı; — Şayer bu suretle ilerlemez- sem, #osyetede icab eden mevkii arzu ettiğim şekilde dolduramam. Bir zaman sonra benden usanırlar, Hiç bir yeni heyecan uyandıramam. Babasile halası evvelâ yüksek psr- deden itiraza kalktılar. Sonra genç kızın haklı olduğunu düşündüler. Şimdiki mevsimsiz muvaffakıyetle- rinden ancak zarar hasıl olacağına /kanaat getirdiler. İstediğine razı ol- dular. Fakat sörler Couvent (1)ım- da kalmasını muvafık bulmuyor Jardı, Hölâne ayak diredi. Pasiy ve Nesilly"deki burjun pansiyonları onu katiyen ocezbetmemekteydi. — Şık, aristokratik bir sörler Couvent'i işte onun bevesi oradaydı. Dint hayat öna pek merak edile- cek birşey görünmüştü, Bunu yakın- dan öğrenmek istiyordu. Yüksek du- varlar arasına hapsedilmek; muay- yen zamanlarda çan sesi işitip sert bi; disipline tâbi olmak; Fransız mu- hitinde, ayrı ırktan ve ayrı terbiye- İ den kızlarla beraber yaşamak, yeni- liklere âşık hayalâtına pek imrene- İcek birşey gibi geliyordu. İ Onun tarzında modern Mir kız için bu fantezi cıdden garipti. Hala- İsile birlikte Prive gittiler. pearl ve ö-| kere gidip bakayım... Kalktıysa, | hime haber veririm... Müsaadesini Bi“ görüşürsünüz. Aptal Cemal sarsak sarsak yürü. er rek çatısı yıkık bir kapıdan girdi. Burası tekkenin mutfak saydı. Hüşmen'in tahammülü kai: :— Bu ne rezalet bel - diye di - saraya gitseydim, şimdiye padişahın huzuruna bile çıkmıştı” Burada aptal Cemal'e Jâf anlatabil# Için 1k! saat çene çaldık w Recep usta biraz daha uyanık gulu adamlar... | hiddetleniyorlar. Ne yapalım? Bur da bir âlemdir. Bakalım, buraya gri Garib, bizim aradığımız (Aşık Geri midir? Ben şimdi bunu merak edif”” ram, “.. Âşık Garip, Miskinlef arasına nasıl girmiş? . Aptal Cemal biraz sonm, > gibi, bir bacağını sürüyerek döndü” — Bahçeye girin, dedi, şeyhimit rimiz meşhur aptal Ahmed Huda sizinle konuşmak İstiyor. İki arkadaş, tekkenin bahçesin? dller ve parmaklıklı duvarın bir © narında durdular, i Bahçenin biraz ötesinde miskinlerden bir kaçı birden sal rak ve sürünerek mutfak kapi doğru ierediler, Bunlardan biri kome idi... garip, hattâ gülünç ve ile denizcilere sordu: Uzun uzun araştırmalardan Anteull'deki Assomption Couvt ma karar verdiler. Burada bol h#' ük arazi ve yeşillik vardı. l Sophie hala, yeğenimden mağa kara” vermişti, Evlâdlığını pahasına olursa olsun, yabanci katolik. ellerde bırakamazdı. Vi bissi herşeye galebe çalmıştı. tan hissiyatını bur sayede yal 4a muvafak olarak kendi de Ki Couvent denilen yerde bir tuttu, Burası, yüksek sosyete ki larmın ruban istirahat etmek arada sırada kira mukabilinde dukları bir müesseseydi, a Helâne'in odası asıl Couvent dı. Paris pansiyonlarında bir dınları hakkında terbiyesiz, sz ve iki yüzlü derler. Diğer ten de Fransı; kalı kadınlar Paien'dirler (2). Bu karşılıklı fafl rin ayrılığından ileri gelir. (Arkası (1) Kuvar tarzında telâffus lir, Sörler tarafından idare kız mektebi demektir, (2) Zındık,