20 Haziran 1940 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

20 Haziran 1940 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Müfide, eski çocukluk arkadaşı Ali Rıf- kıyı göreceğini düşündükçe içinde tatlı bir an hissediyordu, Şaka değil. Yirmi beri (o birfbirlerile karşılaşmamış» oldukça mühii “ geçmişti. Bir aralık hayatlarını birleştir- meği, evlenmeği bil rum... Bu kafa ile onun b gelecek amma Allah Koca herif old Doğrusu o vakitler Müfide de, All Rıfkıya pek itimad edemiyordu. Du yaradılışta, bu n esiri, çocuk ruhlu bir maği göze almak hakiki bir idi, Ali Rifkı öyle bir adam. 15 ve düşüncesiz bir adım- wnı da felâkete sürük- bit imiş. Fak; nafile idi, Başta bı ri onun adam Yerrüatı ile haziran ak- | Fiskiyeli bir havuzun kenarında Rüzgâr fiskiyenin sularını, erici bir toz halinde etrafa du. Ali Rıfkı kendisin — Benimle evlenir ği zaman sanki enta den bir avuç kar birakiılmiğ gil ti. Genç adam onun sustuğunu görünce: — Cevap vermiyorsun Mütide.. Yoksa sen de babamın fikrinde misin? Benim ha- yalımın, istikbalimin korkunç olduğuna mi kanisin? Âdeta benimle evlenmekten ürkü- yor gibi bir halin yar. Müfide bütün bu sözlere karşı yalnız: Bilmem ki Rıfkı!.. cevabını vermişti. Lâkin bu kısacık cevap delikanlıya kâfi gelmişti: Anlıyorum Müfide anlıyorur rek bir daha bu bahse dönmemişi Ondan sonra All Rıfkının hayatı âdeta diye» fırtınalarla dolu olarak geçti Bir aralık | Müfide onun kimseye haber vermeden te çıklığımı, dünyanın en | tanınmış üniversitelerinde okuduğunu işit- eneler geçtikçe vaktile o çocuk ruhlu k tamlan ve bi# baltaya sap olamıya- cağı söylenilen adamın sanki etrafındaki. lerini utandırmak istiyormuş gibi mele. yükseldiğini uzaktan görüyordu. Ona herkes genç.fakat-büyük bir Âlim gözle baxmağa başlamıştı. Gazeteler sik sık kendisinden bahsediyordu. Mecmualarda, ötede beride resimleri çikiyordu, Pek genç yaşında mühim bir adam olmuştu. Böyle, seneler geçerken Mütidenin haya- tı da çok değişmişti. Evlenmişti. On sekiz Senelik müşterek bir hayattan sonra koca- 81 ölmüştü. Şimdi yapa yalnızdı. Senelerce uzak kaldığı Istanbula döndüğü zaman kendisini âdeta yaşlanmış hissediyordu. Halbuki daha kırk hir yüşında idi. Hat- ti o kadar da göstermiyordu. Belki ha- | yatını yeniden yapar ve bu yalnızlıktan kurtulabilirdi. Şakaklarında bir tutam halinde beyazla Şan saçları onun yürüne insanda hürmet hissi uyandıran ağır başlı bir güzellik veri- yordu Müfide All Rıfkıyı da çök değişmiş-bu- Macağını tahmin ediyordu.' Aradan geçen uzun seneler, bu kadar büyük ve esasli tah- 8il, okuduğu ve bitirdiği Üniver herhalde çok değiştirmiş, kimbilir 6 kadağı elddlleştirmiş, ağın başlı yapmıştı. Yirmi sene evvalki aklını her estiği şeyi düşün- meden yapan, çocuk ruhlu delikanlının ye- rinde bugün durmuş, olurmuş, kerli ferll bir ilim a vardı. Sonra artık yaşlan- mişti da... Zi » onun eserlerinden, konfe- ranslarından da na kadar elddi bir adam duğu aşılıyordu. Müfide hayalinde kendisi He başının için- A yana getir- pek yakışacaklar- Müfide bunları dü- e yanaştı. Ali Rıfkı oturuyordu. Brüfide ir heyecan içinde iskeleye çıktı. AN den, etrafı gü üne ANİ Rıfkı, ki «Hlelki de Tufkı çok çök“ r. Bu kadar çalışma onu genç yaşın- da ihtiyarlatmış olabilir.» diyordu. Yalının kapısını geldi. Kapının zilini çalarken in- armakları titriyordu. Onu içeri aaln hizemtçi: Kendileri bahçedeler... Buyrunuz... Bir n arka tarafına geğ- n Müfide büyük şaşkınlık , Burada çocukl erkekli bir grup Rıfkı gözleri bi? ofadan oraya koşuyor- du. Hiç değişmemiş gibi idi. Beneler onun ne da vöcudünde küçük bir bırakmamıştı. eri kapalı olduğu halde ellerini ileri doğru uzatmıştı Müfide uzaktan bu tabloya hayran hay- ran baktı. Ali Rafkının etrafındaki! gençler kendisini görmemişleri. Müfide bu kör ebe oynayan grupün karşızmda kendisini adamı akıl Shtiyartamış hissetti, Kendisini ne kadar zorlasa şu oyünu oynamak İçin onların arasına karışmazdı. Halboki AH Rafkı hâlâ bu grupun İnsanı idi Elie şakağındaki bir tutam ak saçı dü- #tlterek arkasındaki hizmetçiye: — Şimdi kendilerini rahatsız etmiyeyim... Ben sonra da gelirim. dedi. Al Rıfkınm hâ- 18 gözleri kapalı idi. Hizmetçinin şaşkın bakışları karşısında Müfide kapıya doğru yürüdü. Dışarıya çıktı... Hikmet Feridun Ex İzmirin ihracatı İncir, üzüm, pamuk mahsulünün vaziyeti İzmir (Akşam) — İzmir piyasasındaki ku- ru İnelrler tamamen satılmış ve ihraç edil- miştir. Üzüm mahsulünden piyasada 14-15 bin ön kadar stok vardır. Üzümlerin de yakın zamanda satılarık ihraç edileceği ümid olunuyor. Mevsin: iptidasından mayıs Sonuna kadar limanımızdan dış memleket- lere 69 bin tan özüm ve 30 bin ton incir ih- Taç edilmişti İhraç edilen pamuk miktarı 18,000 ton- dur. Piyasada daha 17,000 ton pamuk #t0- ku vardır. Pamuk ve Üzümlerimizin fiatle- ri sağlamdır. Bu seneki pamuk rekoltesinin devamlı yağışlardan az olacağı tahmin edi- iyor. Yerli fabrikalarımızın pamuk ihtiya- ci da mühim bir yekine baliğ bulunmak- tadır. İzmirde bir kadını kaçıran 3 kişi yakalandı İzmir (Akşam) — Kemerde Kançeşme mevkiinde bir vaka olmuştur. Zekeriya adın- da biri metresi 17 yaşında Emine ile kırda gezinirken Aziz, Basri ve Mehmed adında Üç kişinin tecavüzüne uğramışlır. Mütaca- vizler, Zekeriyayı döverek kadını zorla da- ga götürmüş ve Jandarmalar tarafından yakalanmışlardır. Esrarlı Yüzük AŞK ve MACERA ROMANI 'Tefrika No. 13 Nakleden; (Vâ « Nü) Onun gözden çıkaracağı hakkı süküt | Şayet teklifimi muvafık bulmazsanız kadar biz sizi söyletecek para bula- mayız... Raifin serveti'yalnız Türki. yede değil, ayni zainanda hudud aşın memleketlerde... Hem'de ne servet... Demek sizden korkusu, mevcud ola- maz. — Neler bildiğimi öğrense, hiç bir hakkı sükütla beni kandıramıyacağı- na kani olur... Ah, onu tanımazsı- nız, vücudümü ortadan kaldırır, Mahir titredi, Muhatabı bu Sözleri öyle bir şeametle söylemişti ki... Fakat artık Paâlandarlı merakını yenemiyordu. — Ralfi neyle itham ediyorsu- nuz? - diye sordu. Arabın çipli gözlerinde bir işık yâ- nıp söndü. — Şayet söylersem benimle ittifak €der misiniz, efendinâ... — İttifak m7... Bu ne biçim 8öz?... Dünyada hiç bir kuvvet beni sizin müttefikiniz haline getiremez... Ba- husus karanlık maksadlar uğrunda... — Maamufih elendim, bu iş mü- himdir... Hayatım mevzuu bahis... bu bildireceklerime dair kimseye bir İ şey sızdırmıyacaığnız hakkında beni temin eder misiniz? Ferihanın babası bir müddet ce vap vermeyip düşündü. Kır saçlı ba- şını sallıyarak: — İşime gelmiyor... Böyle macera» lardan hoşlanmam... Siz gene kendi sırrınızi kendinize saklayın... Ailem- den mühlerem bir zata karşı tuzak kuramam, müzakerelere girişemem... Hususile, bu ithamların iftira olduğu- na kanisem... Iraklı alaycı alaycı: — Ailenizden muhterem bir zata... — Tabii değil mi?... Annem, Raifin poderile kardeşti, — Ya bizzat Raif bey Sarıvasıflar- dan değilse? Ailenize yabancı ise?... Daha da feciini söyliyeyim: Bu is min ve servelin gasıbı İse... Ve size aid olan bir mirası şayet bir takım dalâverelerle pençesinde tutuyorsa?.. Bütün bunlara rağmen onu sevmek- Mili Küme macları Fenerbahçe - Beşiktaş bu hafta karşılaşıyor Milli küme müsabakalarına bu pazar devam edilecek ve Fenerbahçe ile Be- şiktaş, Galatasaray ile Vefa takımları karşılaşacaklardır. Bu müsabakalar, Fe- nerbahçe - Galatasaray muhtelitinin Mı- sır seyahati dolayısile tehire uğramamış olsaydı bu haftaki karşılaşmalarla sona erecek ve milli küme şampiyonu belli olacaktı. Mili köme talimatnamesinde maçla- | nn tehire uğramıyacağı yolunda esaslı | kayıtlar bulunmasına rağmen Mısır spor | teşkilâtının ssrarına uyularak o maçların rine mecburiyet hasıl ol- du ve bu yüzden futbolcular senelerden beri ileri sürdüğümüz futbol tatiline ka- vuşmadan ve geçen sene Galatasaray » Demirspor maçında acı bir tezahürüne sabit olduğumuz müthiş sıcaklara rağ men temmuzun ortasında maç yapmak rakıldılar. Bu haftadan | ne maçları iki hafta daha | devam edecek ve son karşılaşma o 14 temmuzda yapılacaktır. Bütün dünyada hazirandan itibaren yerini su sporlarına birakan | futbolün alâkndarlar tarafından önümüzdeki se ne program: yapılırken bu hususa bü- yük bir ehemmiyet verilmesini bilhassa kaydetmeden geçemiyeceğiz. haftanın en mühim m ge il: Beşiktaş arasında ya vaki sarı lâcivertliler puan durumu itibar rile diğer İstanbul klüplerine hâkim va- ziyette ise de önünde bulunan iki Beşik- taş maçından hiç olmazsa birisini kazan | mak mecburiyetindedir. Bir galebe Fe- nerlilerin şampiyonluklarını artık sarsl- mıyacak bir şekle sokacaktır. Galatasa- ray ile Vefa arasında yapılacak karşılaş- manın şampiyona Üzerinde mühim bir tesiri yoktur, ncilikleri Futbol federasyonu tarafından milli kümeye iştirak eden İzmir, Ankara ve İstanbul bölgelerinin haricinde © kalan bölgeler arasında yapılmak üzere tertip edilen Türkiye futbol birinciliklerinin bu sene ©'s yapılmasına karar verilmiştir. Muhtelif gruplara ayrılan bölgeler ken- di gruplarında müsabakalarını yapacak» lar ve grup birinciliğini kazanan takım Ankarada final müzabakalarma iştirak edecektir, Final karşılaşmalarını da ka» yanan bölge takımı ayrıca Ankarada bu sene milli küme birinciliğini kazanacak olan takırıla son bir müsabaka yapacak tar. Mevsimin ilk yüzme müsaba- kası bu pazar yapılıyor İstanbul su sporları ajanlığından: | — Bölgemiz 940 yıl yüzme teşvik müsabakalarının birincisi 23/6/940 pa- zar günü Büyükdere Beyaz park yüzme havuzunda yapılacaktır. 2 — Evvelce klüplere gönderilen prog- ram mucibince müsabakalara tam saat 14 <3 başlanacaktır. 3 — Talebe sporculara kendi sektep- leri nanuna müsabakalara girmek hakkı verildiğinden bu yüzücülerin yarışlardan evvel su sporları ajanına müracaatı lâ zamdır. 4 — Hakemler: Rıza Sueri, Adil Gi- ray, Bekir Macur, Tevfik Böke, Nevin Hassan, AK Riza Sözeralp, Nuri Bosut, Hikmet Üstündağ, Hüsamettin Güreli. Yukarda isimleri yazılı hakem arka- daşların mezkür gün ve saatte müsaba- ka mekallinde bulunmaları rica olunur. | te, yuracak nusınız' kısmetini Sevgili kızınızın bu canavarın elinden kur tarmak için en ufak bir harekette bulunmıyacakmısınız? Iraklı heyecanlanıyordu. Deminki ihtiyatkârlığından eser kal ona hürmet etmekte devam bu- | İ | mamişli. Fakat bu sayede de mu- | hatabının dikkat ve alâkasmı son de- | rece celbetmiş bulunuyordu. Mahir kısa ve derin bir hayretten sonra kendini topladı. — Esad efendi... Ben Raif beyden bir kaç yaş daha büyük olduğumdan | onun doğduğunu bilirim... Uzun yıl | lar arkadaşlık etlik, : — Hattâ Irakta da mı?... Sahralar- | dada mı?... Halbuki onun beş altı | sene nerede bulunduğunu bile bilen kalmamıştı... İz! kaybolmuştu.» — İzi tamamen kaybolmuş değildi. — Allâh Allah. — Avdetinde mesele mâlüm oldu. — Siz öyle bilin! Nafiz nazarları, Mahirin gözlerine | bakıyordu. — Avdetinde demek her şeyi tabit gördünüz?... Hiç bir değişikliğin far- kına varmadınız... — Giderken tüysüz bir delikanlıy- dı... Avdetinde ise, olgun bir erkek i halinde idi... 'Türlü sefaletler geçir. | miş, felâketlere uğramış, hastalan- | miş, yaralanmış, nice maceralardan Tefrika No, 98 Yazan: İSKENDER FAHREDDİN ! Pultan Mehmed büyük bir ümidsizlik içinde ne yapacağıni nereye kaçacağını şaşırıp kalmıştı hranlı günlerde a yetiş ve kendisine hiz- k size gönderdi. Eğer be- Irak'a gidelim. adam ndadı met eti» di, Iraklı. 3d Araplar içi Vaktile de dükten sonr Rükneddin akla beraber nazdı, onu bu vesile il: y muıştı. İmacülmiik, sultan Me mıydı, onu büyük oğlunun ya , (Game)ye gitmel de değildi. Hind yalu bizim &i mg , babasının «Uyaklarda hükü- et kurma» plâni x etsiz — Moğolları Ceykundan geçirmiye! Dönmeleri güç olur. Girdikleri yerde yer- leşip kalırlar, dedi, Sultan Mehmed hâl ddğd içinde bo- esine taraftar sultanı e) altından un başına geçersen, muvaffak olabilecek misin? — Muvaffak olamazsam bile, hiç olmaz- $a halk bize: «Şimdiye kadar bizden ver» &l, asker aldılar da, tehlike zamanında bi- zi Tatarların pençesine atıp kaçtılar!» dö- meğler, Halkı da düşünmeliyiz, baba! Şehzade Celâleddin bu sözleri söylerken, etrafında birçok komutanlar ve beyler var- d:, Bunlardan bir kısmı genç şehzadenin hitabesine bıyık altından — sultana baka» rak — güldüler. Celâleddinin sözleri ve Israrı boşa pit- mişti. Sultan Mehmed: Gençlik deliliği... Budalara düşünce- ı Diye cevap verdi ve oğlunun sözlerini dinlemedi, (Belhiden nereye gideceğini henüz tayin etmemişti. (Gazne)ye gitmek Üzere yoluna devam mı edecekti? Yoksa, İmadülmülke uyup Iraka mı gidecekti? Tam bu sirada, sultan Mehmed, Cengi- #in ordusunun Semerkandda (yerleştiğini ve bütün yerlileri kılıçtan geçirdiğini duy- du; müteessir oldu. O, kendisi huruç hare- keli yaptıktan sonra, Bemerkand kalesinin uzun müddet dayanacağ yordu, Ayni günde, başka kalelerder birkaçının daha Moğollar tarafından zaptedildiğini duyunca: — Örcana uydum, kalelere ümüd bağla- dım. Halbuki, düşman orduları, muhkem Sardığım kale duvarlarını bir su destisi gi- bi, çarçabuk delip geçiyorlar, Keşki İma- dın dediğini yapsaydım; bülün askerim! bir araya toplayıp Moğollara karşı koysay- dim, Kuvvetimi dağtttım. Şimdi düşman ordumu küme küme yakalayıp parçalıyor. Dedi ve bilhassa Semerkandın düşman eline geçişine lahammüi edemiyerek ağla- dı. Sultan Mehmed o gece kararghinda ça- dırına çekilmişti. Sultanın malyetindeki as- kerlerin birçoğu öz Türk kabilelerine men- suptu. Bu Türk askerlerinin yelsi de, Tür- kân hatunun akrabasından biri tdi. Türk askerleri: — Şimdiye kadar vaktini sefahat ve eğ- lence We geçirip, ordusu dağıldıktan son- ra kurtuluş çareleri arayan böyle bir hü- kümdarın peşinden gidilir sonra servete de sah!p olmu: Esad yerinden kalkıp, başı ileride, gözleri sabit, yavaş yavaş Palandar- Luya doğru yürüdü. Aheste, fakat müessir bir sesle: — Ya Ralf bey Türkiyeye asia dön- | mediyse?... Ya Sarıvasıfların yegâne varisi olan o Ralf bey yirmi seneden. beri topraklar altında yalıyorsa?, O vahşi çöllerin metrük bir nokta- sında... Şayet buradaki zat Ralf de- gilse... Ve zatı âliniz bütün servetin varisi iseniz?... Ne buyurursunüz, efendinâ?... Mahir cirafına âdeta ürkerek baktı. — Susun, susun... Arap sustu. Başlarının üzerinde Akmeşe, es- rarengiz bir şekilde hışıldıyordu. Mahir, içinden: «— Ah, evlâdım... Ferihacığım... Bu kötü vaziyette ancak senin hatr rin için bulunuyorum... Yoksa bura- İ dan kaçar giderim...» dedi, Netret eder gibi bir adım geriledi; «— Bü işlere karışmak istemiyo- rum... İstemiyorum.» Esad; — Bu vaziyette ancak siz bir dava âçablimek iktidarındasınız... zin hakkınızdır! - dedi, Diyerek, sultan Mehmedi o gece öldür“ meğe karar vermişlerdi. Sultana pusu Kus ranlar arasından biri, yerlerde sürünerek, ükümdara: — Sizi bu gece öldürecekleri Mehmed bu ha ahneca çadırını aman, her gece yat m oklarla delik de- adam yalan söyle- sandığım askerle- d, üç hafta sonra (30 nisan 1230 M) günü Mofolların Horasana geldi- ğini duydu. Mehmed, Moğolların bu kadar Süratle Ceyhunu geçeceklerini zannetmi- a Allah da yardım Mar kapandı. Tahtam, sal- za bir t; hikmeti var- «— Duada da, tedbir almak kadar geş kaldık'a $ını, nere- Tehlike yıl- sabah Nişaburdan Yanına çok emin kişi alarak yeni tedbi yın!» Dedi ve Nişaburdan çıktı ve bir daha dün“ medi, Nişaburlulur: - Eyvah, sultan biz! aldattı, utanma- dan kaçtı, Hepimizi yüz üstü bıraktı, Hal- ba ki, biz, onun en dar zamanında imda- Ğına yet , para, erzak, her ne İsterse ves rirdik. Diyerek ağlaştılar ve yelse düştüler. Bu arada, Nişabura gelen haberlere gö- re, Moğollar sultan Mehmedin kaçtığını ha- ber almışlar ve Ik. koldan kendisini taki- be koyulmuşlardı. Sultan Mehmeri takibe memur iki Mo- gol al tle Ceyhunu köprüsüz ve san- öküz derilerinden o yapılmış #ulumlar içine silâhlarını, eşyalarını koya- rak tulumları şişirdiler ve üstünü ağaç dal- larile örtüp, nehri bu suretle geçtiler. O güne kadar dünyanın hiç bir köşesin- de ve tarihin hiç bir devrinde, herhangi bir milletin askerleri böyle bir hile ile coşkun bir nehri — hayranlarını yüzdürerek — ağırıklarile birlikte geçmeğe muvaffak ol- mamışlardı. Moğollar Ceyhunun karşı yakasına geç- tikten sonra, çarçabuk Horasana girdi- ler. (0) Moğol akıncıları Horasan eyaletine giree girmez, Horasanın ilk vilâyeti olan (Belh), Moğol kumandanı (Cebe)ye bir heyetle kıya metli hediyeler göndererek testim olduğu- nu bildirmişti. Moğollar (Belh)i alınca, burada bir vali bırakarak, gene iki koldan yollarına sürat. le devam ettiler, Bir kolun başında (Cebe), diğer kolun kumandasında da (Sebotay) bulunuyordu. Moğollar Horasan eyaletini ilk hamlede baştan başa ele geçirmeğe and içmişlerdi. (Arkası var) alacağız. teessir olma- (1) Horasan eyaleti o devirde dünyanın en mamur ülkesi olup dört vüâyete ayrıl- muştı, Bu vilâyetlerin merkezle. rat, Meru ve Nişabur şehirleri & — Kime karşı?.. Ne sebeple? — Belki bendeniz zatı âlinize le bir davaya esas teşkil edecek bü- tün delilleri verebilirim. — Biliyorsunuz, Ralf b me bana Musulda bazı sü vesaii ie elde ettiğimde 1 dolayıdır. — Esad efendi!... Ben sizinle itti. fak edemem. Bunu tekrarlıyorum Raif benim kuze: dir. Bundan bir an bile şüphe etmediğim gibi bun- dan sonra dahi şüphe etmiyeceğim... Bu, vicdanımdan gelen sestir. İster. seniz meşum tekliflerinizi başkaları- na yapınız. Ben sizi bir dakika bile bundan fazla dinliyemem. Gitmek üzere İki adım affı, Sonra döndü. — Ben mi böyle şerefsiz işlere ka. rışacağım? Hakkım olmıyan bir mi- rası İddia edeceğim?... Beni ne sanır yorsunuz?... Aflemin adını mahkeme. lere, gâzete sütunlarına mı vere ceğim?... Şayet elimde ciddi vesika- Jar bile olsa gene bu rezaleti iste mem!... Dikkat edin Hacı bey... Bu son sözü söylerken âdeta teh- Bu şi | Aidkâr bir tavır takınmıştı. (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: