7 Haziran 1940 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

7 Haziran 1940 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Doktor senelerin verdiği bir alışkanlıkla, gayet, tabii bir sesle: — Soyununuz!... dedi. Genç kadın İpeklerin hışıktılı musikisi arasında evveli elbiselerini sonrada ça rını çıkarmağa bağladı. Dar gömle- 'udünün harikulâde güzelliğini büsbü- bir utangaçlıkla ayakta durdu. Doktor onun ne yüzündeki mahcup ifa- », ne de vücudünün şaşılacak derecede iğina katiyen dikkat bile etmiyerek bazı şeyler 80- mahrem nokta- « sanki araldtında bir cinsi- dedi, kokan muayenehanede hışırtısı yeniden için. başından diği. çamaşı dalgalanırken «o sinir- leri o gıdıklayıcı bir koku o odanın ilâçlı harasına karışıyordu, Doktor yazıhâ- nesine oturdu. Reşeteleridi yazmağa bağ- alkol (peklerin © tat tildi, geçir. ladı. Bu iş bitince geriç kâdına ve demin- | denberi bir köşede oturan Kocası, Merak edilecek birşey değil... miz âsabı çok bozuk.? Sinirler ferkalâde yargı dı size uzunca bir seyahat karsiye ederdim. Lâkin bn şerait altında buna siz de benim baktı: gibi imkân göremezsiniz zânnederim... Şim- di size üç ilâç yazdım. İkisi şurup, biri lez- getsiz bir toz... Bunları alırsınız. Fakat asi ikmal etmiyeceğiniz birşey varsa o da ya- sama tarzınzı söyliyeceğim şekilde tanzim #menizdir.. Bir kere tam ve kati bir isti- rahat... Elinizi soğuk sudan sıcak suya 89X- mıyacaksınız. Hattâ kendinizi yoracak g0- kitap bile okumuyacaksinız. Sonra man pek bozuk olduğu içim bundan 5 göreceksiniz. i#k yok. Yerye- Vak- nceji geçireceksiniz, rsiniz. Amma siz di- yorulmamamı, hem de ua. Bu nastl olur?» herşeyden evvel si- nirlenmemek şarttır... Sonra istediğinizi yi- yebilirsiniz. Bilhassa Iştihanızı arttırmak için açık havada yemenizi tavsiye ederim. Meyraya fazla enemmiyeğ veriniz. Kari koca doktorun yazdığı reçeteyi al- dılar. Muayenehaneden çıktılar. Nerima- nın kocasına ilk sözü: İşittiniz mi? dedi, mek yok... Benim sinirlenmem bir nevi in- #ihar sayıl !.. Doktor cümle halinde böyle söyledi. Duydun değil mi? Kocası Fikret şaşkın bir tavırla — Doktor sar inirlenmeyiniz. dedi amma «sinirleri z İntihar sayılır. diyo bir cümle işitmedin Nasıl? İşitmedin mi? Tabil, İşine gel- miyen Şeyi şitmezsin. katiyen sinirlen- Fikret tramvay istasyonuna doğru yürür- ken genç kadın bir el işareti ile önlerinden geçen bir taksiyi durdurdu. Otomobile bi- herlerken Neriman — Doktörün sözlerini ne çabuk unuttun. diyordu, katiyen yorulmıyacağım... Otomo- gezeceğim. adam doktorun sözle- rini bin kere fazlalaştızarak tatbik ediyor» tu Doktorun «yorulmıyacaksınız. şeklindeki tarsiyesinden sonra çoraplarını bile ko- casına giydirip çıkartmağa başlamıştı. Za- man zaman nazlı ve rehavetli bir sesle ya- tağındarı — Fikr Om sene Yahud yattı ada romanım Var... yerde, ağzında sigarası: kibrltim kalmamış... Si. tonun yatağını kadar yakardı. Lâkin genç kadın * doğru bir hareket yap- ması, hiç değilse, başile algarasını kibrite lâzimken en küçük bir kimi- dedi, yal- . Dünyanın vaziyeti böyle olmasay- oto- AKEŞAM. | Egede rekolte damada bile bulunmazdı. Eeee m8 yapar- sanız? Ona yorgunluk yasaktı.. Ö zaman Fikret yatağın ortasına doğru uzanır, kır- mızı dudaklar arasında ucundaki yaldızı-. nın bir kısmı görünen sigarayı yakandı Neriman teşekküre bile lürum görmeden dumanlar arasında kurduğu hayallere da- Vip giderdi, Sonra Nerimanın katiyen sinirlenmeme- si Ulzımdı. Bunün için onun görüp beğendi- #i her elbiselik kumaş, istediği ber şapka, her iskarpin, her çanta, düzünelerle. ç0- rap derhal alınyordu. Allah vermesin. Bun- | lar alınmazsa sonra sinirlenirdi. Sinirlen- tnssi intihar demekti. Oda r etmemek için istediğini satın ahyordu. Evde sirt üstü yatmadığı zamanlarda mutlaka » otomobil gezintisi yapıyordu. Açık havada yemek yemeğe de alışmış- 4, Boğazın en pahalı Jokantalarının önün- de otomobilini durduruyor, en nadide ye- meklerle, hiç boğazına düşkün olmayan in- Sanlara bile birer obür iştihası verecek ka- dar güzel sofralar hazırlatıyordu. Alle bütçesi fevkalâde değişmişti. Fikret para yetiştirmek için geceli gündüzlü çalış- mağa başlamıştı. Diğer taraftan doktorun tavsiyesi üzerine karısının geçirdiği rahat hayata ağzının suyu akıyordu. O doktora bir kere de kendi gidip mua- yene olsa ne çıkardı. Karst ile beraber tekrar ayni doktora gittiler. Bu sefer Fikret üzün uzun muaye- ne Oldu. Doktor reçetesini yazarken Fikret içinden: «Eğer bana da kati ve tam bir is- tirahat tavsiye ederse hiç değilse karının bitip tükenmek bilmeyen angariyelerinden kurtulmuş olurum. diyordu. Doktor reçetesini bitirdikten sonra Filret ve karısna döndü! — Pak mühim birşey değil. dedi, yalnız | çok hareket, etmeniz, yol yürümeniz lâzım... Hareketsizlikten ve oturmaktan bünyentzin | muvazenesi bozulmuş... Mümkün olduğu ka- dar çok hareket ediniz Fikret yut- — işinizden çıkınca, hiç değilse yarım sa At yürüyümüz. Evde bir köşeye çekilip otur- mayınız, Biraz hareket edin. İş görün... Gi- daya gelir yok.. Yağda kızarmış yemekler yok. Fikret boynunu büktü; Sinirlenmiyeyiim değil mi doktor?. Doktor dudağını büktü; — Onun ehemmiyeti yok... dedi, maşallah âsabınız yerinde... Şimdi Pikret esk! hayatına bils çoktan razi ama iş İşten geçti. Hikmet Feridun Es amanssssssena, Izmirin ihracatı Bir ay zarfında 3,655,623 lirayı buldu dedi, İzmir (Akşam) — İzmir ticaret ve sanayi odası İstatistik servisi tarafından mayıs ayında Yimanımızdan dış memdeketlere ya- pılan ihracata dair tanzim edilen bir ista. tistiğe göre geçen ay İzmir İlmanından 3,655,623 lira kıymetinde 25.780.000 kilo ağırlığında muhtelif mahsul ihraç olun- muştur. İhraç edilen mah&ullerin belli baş- lıları buğday, üzüm, incir, hurda incir, pa- lamut ve tülündür. Devlet itibarile mahsullerimizi en çok çekenler şunlardır: İtalyaya 916,900 lirahk, Almanyaya 528,000 liralik, oAmerikaya 526,000, İngiltereye 384.000, Yunanistana 310,900, Romanyaya 2244900, Çekoslorakya- ya 202,000, Fransaya 143,000, Arlantine 133,900 liralık mahsul ihraç edilmiştir. Samsun Belediye reisliği Samsun 6 (Akşam) — Belediye relsliğine | mulütimizde büyük sempati kazanmış olan tanınmış sarirlerimizden B. Rüstem Masud- Oğlu ittifakla seçilmiş ve yeni rels işe baş- | lamıştır. Halk bu seçimden çok maemnun- dur. Tuzak içinde Tuzak Tefrika: No. 179 -.. Âşık bey... Orada ne yapı yorsunuz? inizin ne olduğunu de söy- lyeyim isterseniz. — Hacet yok, — Amma ben yine söyliyöceğim... Aklınız fikriniz bir genç kızda... > — Nereden biliyorsunuz? © — Ben Belkisın Onu evlenmeden mağmum bir dul ha- line getirdi... Siz, çok mahir bir âvü- kat olduğunuz halde ona hislerinizi anlatamıyacık kadar mahçup tabiaf- Ksınız!,.. Ciddi konuşalım; başka iş- lerde diğerlerinin avukatlığını deruh- de eden siz, bu işle bir avukata muh- © taçsınız... Beni tevkil eder misiniz?... Hanım avukatlar bu gibi vaziyetlerde Wwpek muvafıktırlar — Göreceksl; Ferhadın koluna geçirdi. Birlikte tarhlar arasında yü- rüdüler... Bahçenin şurasında bura- sunda diğer davetli görünüyordu. « Bu sirada Belkis, annesinin yanında, Vr m merdivenlerden bahçeye in- di, Nakleden : (V& » Wâj | (Kiki, Ferhadı adelâ sürüklercesine | bayan Kolonbeyin kızının yânına gö- | türdü. Ve genç kıza hitaben, lâtifeci sesle; — Belkıs... Sana nişanlını tâkdim ediyorum... Ferhad bey... Maide, kızının sarardığını gördü. İ Fakat Belkısın bakışlarında itiraz | yoktu. Bundan istifade ederek, bayan Kolonbey kısının elini tuttu ve Fer- badınkile birleştirdi. İşte nişan merasimi böyle basit, | alâyişsiz bir şekilde yapılmıştı. Ayni gün zarfında Korsanoğulları- nın Korsankayadaki evlerinde de me- sud hâdiseler cereyan ediyordu. Kaptan, ruhunun büyüklüğü ile herkesi teshir etmiş bulnuyordu, Kü- çük Mürevvet, İstanbuldaki en iyi leyli mekteplerden birine verilmişti, İstikbeli temin olunmuştu. Hidayet artık endişe hissetmiyordu. Cidden bahtiyardı. Şermin kalben rahatla- dığı için eskisinden de daha güzelleş- mişti. Kurtarıcısı olan Bürhana karşı son derece müşfik davranıyordu, Yalnız, annesinin kon arada sırala Pamuk az, zeytin çok bereketli İzmir Cata) X Sürekli ve fazla yağ- murlardan vilâyetimizin bu seneki pamuk rekoltesinin, geçen seneye nazaran bir par- ça noksan olacağı anlaşılmıştır. Üzüm ve incir rekoltelerinin notmal vaziyette olduk- ları görülmüştür. Yalnız bağlarda sürekli yağınurlardan mildiyö ve külleme hastalık» lart yardır. Bağcılar, bu hastalıklara kar- şi bağlara fazla kükürt ve söz taşi atmak- tadırlar r nokta, bu yıl ün fey- tabir zeytin için bayl yıl) İzmirde bir çocuk elektrik ceryanına kapıldı, yaralandı İzmir (Akşam) — Çorakkapı mevkiinde İkincitaslı çeşm sokağında bir elektrik di- reği üzerindeki kumru yuvasından yumur- ta almağa çalışan Bekir oğlu dokuz yaşın- da Yılmaz, elektrik cereyanına kapılarak yere düşmüş, başından ağır surette yara- lanmıştır. Yaralı çocuk, hastansye muştur, Bu haftaki maçların programi 9/6/940 tarihinde küme maçları şunlardır: yapılacak © milli Fenerbahçe stadı; Beşiktaş - Vefa sü» | at 15 hakem: Ahmed Adem, yan har kem: Tarik Özerengin - Sami Açıköney Galatasaray - Fenerbahçe saat 17 ha- kem: Şazi Tezcan, yan hakem: Nuri Bo- sut » Samih Duransoy. | — Deplasman maçlarının bitamı de- layısile buzüne kadar muteber sayılan serbes duhuliye karneleri iptal edilmiştir. 2 — Yeni karneler'cuma günü akşamı tevzi edilecektir 3 — Ayni gün saat 13 de Fenerbah- çe - Galatasaray B. takımları hususi bir maç yapacaklardır. Su sporları faaliyeti başladı İstanbul su sporları ajanlığı tarafından önümüzdeki mevsimde tatbik edilecek olan su sporları faaliyeti hakkında bir program tanzim edilmiş ve tasdik için genel direktörlüğe gönderilmiştir. Prog- ram tasdikten gelir gelmez İstanbulun su sporları faaliyeti başlıyacaktır. Kürek sporile meşgul olan klüplerin ellerinde bulunan Skif beden törbiyesi genel direktörlüğünce gönderilen tahsi- sat ile tamir edilerek yarışlara | girecek bir vaziyete sokulmaktadır. Kürek yarış- larının birincisi 1 temmuz denizsilik bay- ramı günü yapılacaktır. Bu seneki yüzme £ yarışlıanmın Moda veya Büyükderedeki Beyaz park ha- vuzunda © yapılması düşünülmektedir. Yüzücülerin Balkan yüzme şampiyona- sna hazırlıklı bulunması için İstanbul yüzme birinciliğinde derece alan yüzü- Güler ağustosta Ankarada açılacak olan kampa gideceklerdir sinde bulunan Küçükpazar &por ve Gençler birliği tarafından bir va pur gezintisi tertip ödilmiştir. Program hazırlanmaktadır. Köprüden hareket ede- cek vapur Haydarpaşa Kadıköy Moda Ka- lamiş, Adalare uğradıktan sonra Yalovaya ve Çınarcık nahiyesine gidecektir. Akşam Adalara, Kadıköy, Haydarpaşaya uğrans- rak köprüye dönülecek, anna Üsküdar Anadolu sahili iskelelerme uğranılarak Ka- vakları kadar &i Rumeli sahili isk: Zira İstanbul kenisinde hatıralar uyandırıyordu. Bu bahis açıldığı zaman, Kaptan gülümser, yan gözle dostu Ragıba bakardı, Çiflik sahibi genç, ziyaretlerini git- tikçe sıklaştırıyordu. Şerminle baş başa kalmak, bahçede azıcık dolaş- mak İçin fırsat arıyordu. O gün ağaçlar altında genç kız tek başına gezinirken delikanlı ile karşı- Taştı. Erkek: — Sizi arıyordum! - dedi. Orada duran bir tahta kanapeye doğru birlikte yürüdüler, — Azıcık oturalım. Oturdular, Şermin, erkeğin ne diyeceğini ve kendinin de ne cevap vereceğini bili- yordu. — Daima söylersiniz: Şehirlerden hoşlanmıyormuşsunuz, inzivayı ter. cih ediyormuşsunuz, — Evet, — Bunun bir çaresini size bildire- ceğim, — O çareyi ben de biliyorum, — Evlönmemiz, çök fenâ ola- Tetrika: No. 85 Yazan: İSKENDER FAHREDDİN Cucinin peşinden hiç bir Rus prensi gelemez. Rus prensleri Cenginz hanın kim olduğunu iyi bilirler Büyük fırtınalar bundan öonra başlaya- cak. Zira Iki Moğol zabiti sazlık boyunda ben suyun içine saklanmış, on- " b ni çok düşündürdü. Onları zetznoliyim. Mehmed kürkünü narına Oturdu. bakalım, İmad! — Sahildeki sazları: tım. Moğol zabitlerinden biri gevşekli «Sen çok nankör larda dolaşan bir çol duya aldı, yararlıklarını gördü, zabit ol- dun, Bütün bunlar iyi amma, weden oni Sadık değilsin? Neden onun ekmeğini yedi- gin halde, kendisine ihanet etmeyi düşü- nüyorsun? Cuci çok bemiz yürekli bir prens- . Bir derdin varsa, kendisinâ açıkça 307- 1e.. Elbette müşkülünü halleder, derdine çareler bulur, Eğer başka bir maksadın var- sa, harp etmeklen çekiniyorsan, o zamati — ondan evvel — senin en büyük düşma- iz, Karakurum- dan hareket ederken, Cengiz hana süz ver- dik; içimizden biri yolunu şaşıracak olur- Sa, onun cezasini vermek bizim borcumuz- dur, dedik, Anlıyor musun Sabo? Gözünü aç.. Cuci uyusa bile, ordu uyumuyor... Ar- kadaşların uyumuyor!u Sultan Mehmed bu sözleri büyük bir dik- kat ve alâka İle dinliyordu. — Bu, Sabo dediğin adam kimdir? dedi - Cüciye fenalık yapmak it istiyordu? Bu konuşmalardan iyor (Cuci)ye 1 oğlu Cuci babasma ihanet ediyor. Bu yaz yaylâdaki bütün kabileleri ayaklandı- np, buralarda istiklâlini ilân edecek. Rus ip de el alından anlaşıyormuş. Bu hainin kafasını koparmak bizimdir!» dedi — Arkadaşı da bu fikirde miydi? Hayır, O: «Sen yanlış düşünüyorsun, Sabo! Cuel hiç'bir zaman babasına karşı baş kaldırmayı düşünmez ve düşünmemiş- tir, Burlart sana söyliyenler, seni Onun aleyhine tahrik etmek istemişler. Cuci, prenslerin içinde babasına en mati, en şa İğik olanıdır. Cucinin peşinden hiç bir Rus prens gelmez. Rus prensleri, Cengiz ha- Ain kim olduğunu çok iyi bilirler. Rugün Rus prensleri arasında ensexi kaşınan hiç kimse yoktur. Haydi, bana hakikati söyle, Sabo... Seni kışkırtan, zehirleyen kimdir? Gen,“düne”kadır temiz yürekli bir aslan“ dın. Fakat, bugün birdenibre sinsi bir san- sar gibi, aramızda, yerlerde sürünürcesine dolaşıyorsun ! Bir Moğol zabitine, başı aşa- &ıda dolaşmak yaraşır mi?, Dedi ve arkadaşını zorla teskin ederek, konuşa konuşa yanımdan uzaklaştılar. Sultan Mehmd sordu — Sen bu sözlerden ne anladın, İmad? — Cueinin. babası aleyhinde çalıştığını, müstakli bir hükümet kurmak, Rus prons- lerinden haraç alıp zenginlemek istediğini öğrendim. — Böyle olduğunu farzedelim. Bundan bi- ze ne? Cuciden pay mı istiyeceğiz?! — Hayır, velinimetim! El altından bu hâ- dişeyi Cengiz hanız ına eriştirmekle, Ya atamazdı. Zira, prens Cuci, babasina ya- ranmak ve bu mağlübiyetin acısını çıkarmak için, elbette çok yakında yeni bir ordu dü- zerek, tekrar Harzem İline sa; ihtimali düşünenler, Moğol te) zaman görüyorlardı. Sultan Mi Hakkın var, İmad! dedi - — Bildiğiniz çare bu muydu? - sordu — Niçin saklayım, evet ... Erkeğin sesi büsbütün eldileşii — Şermin hanım! - dedi, - Şayed Bürhan kaptanın rizası olmasaydı sizinle bu şekilde konuşmak cesareti- ni kendimde bulamazdım... İçim tit reyerek cevabınızı bekliyorum... Zira mukadderatım size bağlıdır... Belki köylüleştiğim içindir, uzun ve şairane cümlelerle. aşkımı anlatmasını bile miyorum... Fakat emin olun ki gör- düğüm gündenberi sizi seviyorum... — Sevmek mi?... — Tabü.. — Öyleyse birçok şeylerden habe. riniz yok. Erkek başını salladı. — Herşeyden haberim var... mazinizi biliyorum. kendine sırdaş yaptı... — Fakat ben... Ben ki... diye Bütün Kaptan, beni çok hürmete lâyık | Kaz, itiraz etmek istiyordu. delikanlı buna mâni oldu. — Herşeyi bilyorüm.:. « Üzülneyin... Elini eline aldı. - Şermin!... Şayed annem hayat- dı? Fakat Nafile, na- var. Yarın tekrar düşünür, icab ederse Cen- sizle Cucinin arasını açmağa çalışırız. Sultan Mehmed'in harpten Kayımış boylarında Moğollara bir K kurup ordunun tstikbalini temin et- - düşmanı takip etmeden Sine hayret etmişti münecelm, sultana: «Meymenetli bir yıldız altında değiliz. Bu yıldız geçinceye kadar harp iyi değildir. Düşmanla dövüşen s0- nunda mağlüp olur" Demişti, Sultan Mehmed müneceimin sözlerin! unutmuyordu. Gerçi Kaymış boy- larından Moğolları kaçırlmağa o muvaffâk olmuşsa da, madem ki tepelerinden mey- meneğsiz bir yıldız geçiyordu.. Düşmanı uzun boylu kovalamakta ne mâna vardı? O gün akşama kadar yol yürümüşler, yor- gün düşerek, (Kaylı) boyunda konaklarnış- Tardı. Sultan Mehmed başka bir yere uğrama dan, doğruca Semerkanda dönmeğe ve hal- ka — İşte, Moğolları tepeledim.. Hepsini yurdumdan sürdüm. Nehirleri Moğol cesod- lerile doldurdum. Diye örünmeğ “ hazırlar niyordü. Sultan Mehmed, Semerkanda gelir get- mez ordusunu Harzem şehirlerine ve ka- lelere taksim edecekti. İmad bu fikre mu- halefet ediyordu. Şehirleri müdafaa etmek ve kaleleri tahkim edip — k a — düş- mana karşı koymak fikrini sultan Metme- de Özcan vermişti rlarını boş birakma- am günün birinde cezasını çekeceğini sul- tan Mehmede birkaç kere söylemişti. İmad, harp dönüşü, ordunun maneviya- tını bozmamak için, kendisile konuşanla- ra: Sultan Mehmed muzaffer oldü ve daima da muzaffer olacaktır. Zira, sulta- nın fikirlerinde ev harp plânlarında isabet rardır!» Diyordu. Fakat, o, istikbali tehlikeli gö- rüyor ve Kaymışdan hareketinden önce sultan Mehmede yaptığı teklifin tahakkuk etmediği takdirde, Harzem tahtının Yikıl- ma tehlikeleri geçireceğini tahmin ediyor- du. O gece ilk konak yerinde, İmad, sultan Mehmedi bir daha görmek ve bu mesele et- rafında konuşmak istedi... Çadırının yanı- na gitti. i İmad, Cengizle Cucinin arasını açmakla Harzem İlini istilâdan kurtaracağını sanı- yordu. O gece sultan Mehmede, bu fikrini israrla kabul ettirmeğe çalışacaktı. Imad o akşam sultan Mehmedin çadırına, vardığı zaman, nöbetçilerden biri: ilan Özcanla konuşuyor. Bu gece hiç kimseyi kabul etmiyecek, Dedi. İmad şaşırdı. Sultan Mehmed Öz- canla uzun boylu neler konuşabilirdi? Özcan, kaleleri müdafas etmek, sınırları boş bırakmak fikrini ileri süren ve bu fik- da meylettirmeğe di mdarın çadırı arkı verdi. Özcan, sultan Mehmedis konuşuyordu: «— Büyük şehirlerimizin surlar ve kal bunların hepsi yüke ie çevtilmiştir. Düşman e uzun müddet barınamaz. (Arkası meyin!> d hayatta yapa di a Mi. dan kendim «Olmaz!» demeyiniz. Emin olun, bü- tün ö nden yalı hür- met ve : . Allah bize evlâd verirse, onların da annele ri gibi namuskâr, faziletli ve yüksek iy sizi ne kadar takdir ediyorum. Gözleri sulanarak: — Beni reddetmiyorsunuz, değil mi? Kız; — Sizin bu teklifiniz büyük bir ci- vanmerdiiktir! - dedi, Sizi seviyorum. Madem ki mâzime dair hiç birşey söylemem lâzım gelmiyor; istikbal için bir ahidde bulunayım: Size sadık kalacağıma ve âilemizin saadetine nefsimi vakfedeceğime yemin ederim. Erkek, genç kızın ellerini tuttu, Öptü ve göz yaşlarına boğdu. Bunlar, sevinç yaşlariydi. — SON — Yeni tefrikamız «ESRARLI YÜZÜ Ks yarınki nüshamızda başlıyor. (Vâ-Nü) nun nâklettiği bu roman çok hey

Bu sayıdan diğer sayfalar: