& Harp tebliğleri Hollanda, Belçika, Ingiltere ve Fransa üzerinde dün de Alman tayyareleri düşürüldü Hollanda topraklarına en Alman paraşütçüleri ilerlemeğe muvaffak olamadan imha ediliyor Londra 11 (A.A.) — Hava Nezareti aşağıdaki tebliği neşrediyor: Rotterdam hava meydanı ve La Haye meydanı üzerinde bulunan asker yüklü Alman tayyareleri dün öğleden sonra İngiliz bombardıman tayyareleri tara- fından taarruza uğrayarak tahrip edil- mişlerdir. Bu hareket Almanların tayyare defi toplarını yerleştirmeğe vakit bul- madan evvel cereyan etmiştir. | Büyük mıktarda düşman avâı o tayyareleri hü- cum etmiş ve bir çok miuharebeler ol- muştur. Rotterdam civarındaki sivil hava li- manı, Waalahavene Karşı yapılan hücum saat 15 ten sonra başlamıştır. Bu hava limanında bir çok Alman: tayyareleri ve asker nakline mahsus 50 tayyare bulu- nuyordu. Pike iniş tarzında yapılan bir tek bombardıman emasnada dört Al man tayyaresi tahrip edilmiştir. Bir çok yangınlar zuhur etmiş ve düşman perso- neli ağır zayiata uğramıştır. 10 düşman nakliye tayyaresi La Heyenin 8 mil şi- malindeki meydana asker indirdiğinden İngiliz tayyareleri alçak uçarak bunları ciddi hasara uğratmıştır. 3 Alman tay- yaresi muharebe harici edilmiş, diğerle- ri de kurşun ve obüs parçalarile delik de- şik edilmiştir. Londra li (A.A.) — Hava Nezare- tinin tebii Dünkü harekât esnasında, ir hava kuvvetleri, asgari elli düş | man tayaresi düşürmüştür. Bunlardan başka bir çok düşman tayyareleri de ge- rek havada gerek yerde ağır surette ha- sara uğratılmıştır. 20 kadar İngiliz tay- yaresi üslerine dönmemiştir. Alman tebliği Führerin umumi karargâhı; Ji (AA) — 11 mayıs tarihli resmi tebliğ: Alman garp ordusu, Hollanda, Belçika ve Lüksemburg hududlarını geçtikten son- ra, Belçika ve Hollandada her yerde düş- manın hudud kıtalarının mukavemetini kırmıştır. Bir çok köprülerin tahrip edil- miş olmasına rağmen, hücum ordusu #ürat- le ilerlemektedir. Paraşiltçüler ve tayyareye bindirlimiş kıtalar, bir çok meydanlarda yere İnmiş- lerdir. Bunlar, kendilerine emredilen vas zifeleri yerine getirmektedirler. Birbirini takip eden dalgalar halinde, tayyare filoları, istihkâmları, mevzileri, yö- rüyüş hallhdeki kolları ve düşman askeri tahşidierini bombalayarak ve yolları de- miryollarını ve köprüleri tahrip ederek, ordunun. ileri harekekine müzaheret eyle» mektedir. Uzun menzilli hava istikşafları, düşman kıtalarının barekâlını tesbit etmiştir. Büyük miktarda Alman hâva kuvvetleri, 10 mayıs sabahı, Fransada, Bsiçikada ve | Hollandada düşmanın hava üslerine birin- ci büyük taarruzlarını yapmıştır. 72 tay- yare meydanına hücum edilmiş ve yerde 300 ilâ 400 düşman tayyaresi tahrib olun- muştur. Yangınlar ve infilâklar ile bir çok | tayyare o meydüni hangarları ve tesisatı tahrib edilmiştir. Fransızların Metz, Nacy, Reims, Römivelli, Dijon ve Lyon hava Üs- leri çok elddi surette hasar görmüştür. Hava muharebelerinde, düşman 23 tay- yare kaybetmiştir. li Alman tayyaresi ka- yıptır. 15 tanesi de henüt üslerine dönme- miştir. Evvelce baber verildiği gibi, düşman Brigsauda Priburg şehrini bombardıman etmiştir. Geçen gece, düşman, Ruhr hav- zasında üç şehre yanın ve infilâk bömba- ları atmıştır. İki sivil ölmüş, bir çok kişi yaralanmıştır. Maddi hasar pek azdır. Al- man hava dafi topları, üç düşman tayya- resi düşürmüştür. Calais ile Dunkerguc arasında, hava kuv- vetlerimiz, bomba ile biri beş bin, diğeri iki bin tonllâto hacminde Iki düşman yük gemisi batırmışlardır. Bir Alman denizal- tsı bir düşman denizaltisni batırmıştır. Bir torpido, bir düşman torpido muhribini batırmıştar. Norveçte vaziyette değişiklik yoktur. Narvik önünde, bir İngiliz saffıharb gemi- sina ve bir kruvazörüne, muhtelif cosâmet- te bombalar isabet etmiştir. Belçika tebliği Brüksel 11 (AA) — 11 Mayıs tarih- li Belçika tebi Albert kanalı üzerin- de, Mowse üzerinde ve havada mücade- le devam ediyor. Brüksel 11 (A.A.) — Belçika Milli Müdafaasının İl mayıs saat 13 tarihli tebliği: 10 mayıs günü ve 10 mayıs İİ mayısa ulaştıran gece, düşmanın ileri unsurları, kıtalarımızla teması sıklaştır- muşlardır. 10-11 mayıs gecesi, paraşütçü grup- ları, muhtelif noktalarda yere inmişler- dir. Bunların ekserisi esir alınmış veya- yat bunların hareketleri durdurulmuştur. Düşman hava kuvvetleri, bir çok mü- makale iltisak noktalarını bombardıman etmiş ise de mühim hasar yapmamıştır. Bizim tayyare kuvvetlerimiz ve hava dâfi toplarımız, büyük faaliyet göster- mişlerdir. On beş düşman tayyaresi dü- sürülmüştür. Brüksel 11 (A.A.) — Belçika akşam tebliği: Bugün, düşman kuvvetleri, tank- larla ve büyük hava kuvvetleri tarafın» dan yapılan bombardımanlar yardımile,, Naastricht mintakasına hücum etmişler- dir. Düşman kuvvetleri, müdafan siste- mimize ayak basmıya muvaffak olmuş- lardır, Lüksemburgda (faaliyette ( bulunan kıtalarımız. müstevliye şiddetlâ karşı koyarak evvelce tesbit edilmiş plân mu- ibince hareketlerine devam eylemişler- Lige etrafında mevzilerimiz olduğu gibi durmaktadır. Düşman mevzilerimi- zin bazısı önünde ağır zayinta uğramış tr. Düşman hava kuvvetleri, arazinin bü- yük bir kısmı üzerinde müteaddit yerle- ri sistematik surette bombardıman etmiş- tir. ; Hollanda tebliği Amsterdam 11 (A.A) — Hollanda akşam tebliği: İngiliz - Fransız kıtaları, Hollanda kıtalarile temasa gelmişlerdir. Alman ilerteyişi hududda durdurulmuş- tur, Arnhemin şarkında düşman Yasal - mağını geçmiştir. Vaihavem tayyare meydanı, İngiliz ha- va kuvvetleri tarafından bombardıman edilmiştir. La Haytde bazı Almanlar, Hollanda mi- #alirperverliğini sulistimal ederek polis umumi karargâhına karşi bir harekette bulunmuşlarsa da bu teşebbüs akim kal- miştır. Geçen gece Hollandaya inen paraşütçü- lerin ekserisi esir edilmiştir. Amsterdam il (AA) — 1! mayıs akşa- mı Hollanda tebliği: Pransız ve İngiliz kuvvetleri yardımımıza koşmuşlardır. Frans sız ve İngiliz kur Tuzak içinde Tuzak “Tefrika No. 153 'En iyisi Ferhadın söylediği gibi yar Pıp bu memleketten çıkıp gitmeli. Fakat gözleri kâğıdlardan ayrılmı- yor... i Şimdi nerede ise hakikati öğrene- cek... İçinde ansızın müthiş bir hissi kab- lelvuku belirmişti; Müthiş bir sırla karşı karşıya geleceğini seziyordu. Tam izdivacı günü bildirilen bu eş- rar onu hayrete düşürüyordu. Oku- dukça heyecandan heyecana giriyor- du. Mezardan yükselen bir sese ben- ziyen bu mektup ona meler söylü- yordu. Ansızın haykırdı. — O... - diye bağırdı... O... Kabil mi? Fakat annesi ona bu hakikati bil diriyordu. Nasıl şüphelenebilirdi? Annesini baştan çıkaran, onu ak çakça tahkir edip terkeden ve bizzat kendinin dünyaya gelmesine sebebi- yet veren adam... Oydu!... Kudret bey... Kolonbeyzade... l Nakleden : (Vâ - NüJ | İstanbulda bulabilirsin... İsmini bik i İ | meni istemiyorum!... Yavrum! aleft... Nasıl ben afletimse... Na- muskâr bir adam olmağa çalış... Ha- yatta alnının terile yaşa... Şayet bu hayat çekilmez bir hal alırsa, gel, beni bul. Seni bekliyeceğim. Bu tavsiyeler beyninde dönüyordu. çaresini yüksek sesle okudu. Birdenbire kahkahalar atıp gülme- ğe başladı. Pek tehlikeli bir gülüştü bu! Annemin intikamını alma- — | maki... - diye söylendi. - Onun affet- Annesi mektubun satırları arasın dari belirerek ilâve ediyordu! tiği gibi affetmek... Zavallı kadın... Zavallı kadın!... Ne iyi bir insanmış- sı En büyük felâketlere sürüklen- n halde böyle müşfik, mülâyim davranıyorsun... Bana da ayni hattı hareketi tavsiye ediyorsun... Fakat ben bilâkis intikamını alacağım...» Ve karşısındaki kaplanı unutmuş- Ansızın onun orada mövci nin farkına vararak: — Kolonbey!... Kolonbey!... ! ret Kolonbey Onu İ nu biliyor muydunuz? Cinayet Bir genç öldü, iki kişi de yaralandı Dün akşam saat on dokuz buçukta Kapalıçarşının Bitpazarı kısmında sar- boşlukla bir cinayet işlenmiş, bir genç öldürülmüş, bundan başka iki kişi de ya- ralanmıştır. Hüdisenin tafsilâtı şöyledir: .Bitpazarında koltukçuluk eden Şükrü ile Abdülgaffar ötedenberi birbirine ra” kip vaziyette çalışmaktadırlar. Sık sık yekdiğerile kavga eden bu iki meslekdaş bundan bir kaç gün evvel barışmışlarsa da bu zahiri barışıklığın altında daima küllü bir ateş halindeki kin baki kalmış” bır. Dün koltukçu Şükrü; biraz fazlaca olan kazancının kısmı âzamıni rakıya vererek akşama kadar bir hayfı içki içmiş | akşam saat yediye doğru son derece sar- hoş bir hale gelmiştir. İşte bu sırada Şükrü Abdülgaffar ile, bir yatı mektebin- den dün izinli çıkmış olan kardeşi Hay» dara rasti ğ Şükrü, derhal Abdülgaffarla arala- larındaki eski meseleyi tazelemiş ve kısa zamanda işi büyütmüştür. Şükrü bu sırada büyük bir bıçak çe- kerek iki kardeşin üzerine atılmış ve bir birini müteakip “darbeler indirmeğe baş- lamıştır, Buvesnada bıçak iki kardeşten birinin eline geçmiş ve Şükrü de yaralan- miştir, Vaka mahalline gelen polis memurla” nı ortada gördükleri üç yaralıyı o dethal Cerrahpaşa hastanesine kaldırmışlarsa da Haydar az sonra ölmüştür. Diğer iki yaral koltukçu Şükrü ile Abdülgaffar, henüz tedavi altında bulunmaktadırlar, Şükrü; kendini bilmiyecek derecede sarhoş olduğundan ancak bugün ifade verebilecektir. Afgan sefiri şehrimizde Ankara 11 (Telefonla) Afgan büyük elçisi Muhammed Faiz Han bu akşamki ekspresle İstanbula hare- ket etti. faa için kuvvetlerimizle işbirliği yapacak- lardır. Hudut kıtalarımız, cesaretle vazifelerini yapmaktadir. Bu Kıtalar, aldıkları emre göre, tahribat yaptıktan sonra ekseriyeti itibarile çekilmişlerdir. Fransız tebliği Paris |i (AA, — Fransız akşam tebliği; Kıtalarımız, bir çok noktalarda ileri kol unsurlarile müttefik kıtalara yardım ede- rek, Belçikada ileri harçketlerine devam eylemişlerdir. İleri hareket, süratle devam ediyor. Düşman, şiddeti 'hüsuma devam et. mektedir. Paraşütle atılan ve tayyare ile yollanan yeni Alman kıtaları, Hollandada karaya inmişlerdir. Hollandada İngiliz ha- va kuvvetlerinin yardımile bunlara karşı hareketler yapılmaktadır. Lüksemburgun cenubunda, düşmandan mahsüs kayıplar kaydedilmiştir. Düşman, buzün Mosellein garp mıntakasında, sürat Je önüne geçilen şiddetli mahalli hücum- lir yapmıştar. Moselle ile İsviçre hududu arasında kay- de değer bir şey yoktur. Alman hava kuvvetleri, bugün, Fransis arazisi üzerinde bombardıman hareketine devam etmiştir. Elde edilen neticeler, ha- rekete geçirilen kuvvetlere nazaran hiç bir şey değildir. Hava kuvvetlerimiz, Alman bava meydanların ve birinci derecede &hemmiyelli askeri hedefleri şiddetle bom- bardıman etmek suretile buna esvap ver- miştir. Bu harekât neticesinde vukua ge- len çarpışmalarda $8 düşman tayyaresi, Fransa ve Belçika üzerinde mütlefik haya küvetleri tarafından düşürülmüştür. Yal- nız bir avcı grupumuz, 10 mayısta ve 1 maytsta beş tayyare düşürmüştür. Bu adam sizin ar- kadaşınızdır, böyefendi..; — Evet, — Bu küğıdları bana vermemeniz, | | ateşe atmanız, külünü de rüzgüra sa- İ : ey — Oğlum! Bilyüdüğün zaman, onu | vurmanız lâzımgelirdi. — Söz vermiştim. — Bu, kâğıdlarda ne yazılı olduğu- — Evet, — Baha mı $ize bunları verdi? Kaptan Sustu. Süha, bir an düşündükten sonra İ şöyle anlattı: Hattâ mektubun bu mealdeki son — Baha, Kudret beyden son dere- ce nefret ediyordu. Fakat bunu anlat- miyordu. Bununla beraber, ismini zikrettikçe yüzünde hasıl olan ifade- , yi hatırlarım... Mazinin esrarı şimdi | gözlerimin önünde canlanıyor. Ah şu Kudret bey ah... Hayatta kendine ne müthiş düşmanlar edinmiş... Fakat hepsinin arasında en müthiş düşma- ru ben olacağım... Ben... Oğlu... Ka- çacaklım, Türkiyeden ayrıladaktım; hayatımı başka bir memlekette ku- racaklım... Fakat... Sustu. Bir an daha düşündü. Kaşlarını catıp irade ile: — Fakat bundan vazgeçiyorum!... « dedi. - İstanbulda kalacağım... Ba- bamın şerefini “bir paralık edece İ TÜRKÂN HÂTUN 'Tefrika No. 60 Yazan: İSKENDER FAHREDDİN Dessas vezir ortaya yeni bir mesele atmıştı: Doğacak çocuk hükümdardan değil ! — Kardeşimi düşünüyorum, dedi, acaba sultan Mehmed, İmadı affedecek mi? — Sen, İmadın kardeşi misin? — Evet... Vesirin adamı birşey söylemeden evden çıkıp gitti... Nâsırın dairesine koştu: — Nürucihanı buldum, velinimetim! dedi- İmadın evine saklanmış. Nâsir birdenbire şaşaladı: — İmad gibi bir hainin evine ne cesaretle girebilmiş?! — Gözümle gördüm. Nürucihan oradan da kaçmağa hazırlanıyordu. İhtiyaten cira- fa gözcüler koydum. Emrediniz de hemen tevkif etsinler, Vezir sözünde duruyordu. Adamına, cebin- den bir kese çıkarıp gösterdi: — İşte, vadettiğim altınlar burada, Eğer Nürucihanı ele geçirirsen, derhal verece- gim. Nâsır saray. muhafızına emir verdi, cel- lâdlar Nürucihanı yakalamağa gittiler. Öncan — vezirin adamı bir kese altına ça- buk kavuşsun diye — neden İmadın kız kardeşinin başını yakıyordu? Çünkü, müfsid vezir, günün birinde her ikisi de kendi aleyhinde birleşmesin diye, Özcanla İmadın arasını açmış ve İmada: — Özcan, İşoyu seviyor... Demiş, Özcana da: — İmad. Nürucihanı senin elinden alma- ğa çalişiyor! Diyerek, ikisini biribirine düşürmüştü. İmad (Cehennem kulesine atılmamış ol- | saydı, Özcan ona, Nürucihanın peşinden koşmanın ne demek olduğunu anlatacaktı. İmad da — Mecliste bile Özcana atıp tutuyor; — Canım kadar sevdiğim İşoya göz koy- mak Özcana yakışır mı? Diyordu. Hasılı vezir Nâsır ortalığı iylee karıştırmıştı, Şimdi, kurnaz vezirin yapmak istediği bir iş vardı: Özcanın ayağını kaydırmak. Özcan iyileşmişti. Böyle cesur bir muha- ribin Semerkandda kalmam Nâsrın vü yetini tehlikeye düşürüyordu. Özcan eözü- bü kimseden esirgemeyen, merd bir ku- mandandı. Nâsır bunu biliyor ve günün bi- rinde Özcanın birçok hakikatleri meydana vuracağını tahmin ediyordu. Özcanın İyileşmesi, vezirin canını sıkmış tı. Bilhassa bir sabah, Özcanın Türkân ha- tunu ziyarete geldiğini duyan Nâsır — Ateş saçağı sarıyor. Bu herifi Semer- kanddan biran evvel uzaklaştırmazsam, mevklim sarsılacak. Diye söylenmeğe ve Özcanı uzak eyalet- lere göndermek için vesileler aramağa baş- lamıştı, Sultan Mehmed'in gözdesi gebe mi? Harem dairesinde, cariyeler telâşlı telâş- h koşuştukları görülüyordu. Sultan Meh- mede hayırlı bir haberi imüjdelemek için, cariyeler sira bekliyordu. Vezir Nüsir harem. kamsında rasladığı haremağalarından biri- | ni çevirdi: Ne var? Yeni bir şehzade doğmuş gi- bi, cariyeler sevinç İçinde neden koşuşu- yorlar? Haremağası, vezirin külağına yavaşça fx- sıldadı Efendimizin gözdesi İşo gebe imiş... Peki amma, bu haber, bu kadar sovin- ce değer mi? — Ne diyorsunuz? Hükümdar: «İşonun gebe kaldığını görürsem, bu müjdeyi geti- rene bir avuç zeberced vereceğim.» demiş- ti. Haydi, bu haberi siz götürürseniz, zeber- | cedleri kızlardan evvel siz alırsınız! Zebercede ihtiyacım yok. Fakat, İşo hükümdarın nikâhlı zevcelerinden değildir. Sultan Mehmedin bu haberden memnun kalacağını ummuyorum. ğim... İsmini çamurlarda sürükliye- ceğim..."Zira o annemi sefaletlerin gayyasına yuvarlamış... Ümüdsizlik ve yeis içinde öldürmüş... Ah zavallı anneciğim... Babamı ne kadar sevi- yormuş... Hayatta perişan olupda intihara karar versem bile babama karşı gene de düşman olmamamı büna mektubunda tavsiye ediyor... Biçare anneciğim... Sevgilisi milyoner ol- duğu halde böyle müthiş bir vaziyete düşmüş... Kaptan, ibretle dinliyordu. Delikanlı biraz daha düşündükten sonra: — Düşünüyorum: Baha, niçin beni bu adamın yanına bu kadar sürüklü- | yordu?... Aralarında ne geçmişti?... Buna dâir bir şey bilmiyorum... Fa- kat tahmin ediyorum... Şüphesiz ba- zn alçakça münasebetlerdir bunlar... Ah ben ki hırsızım, ben ki caniyim... Servetler âşırdım... Şimdi intikamım için neler yapabileceğimi gösterece- gim... Salondaki lükse baktı: — Bu salon... Fakat ne yâzık ki şimdi burada kimse yok... Halbuki | bu söylediklerimi bütün dünyanın duymasını isterdim... (Kaptan! Bunları size söyliyebilirim... Öğrenin: Mahkeme huzuruna çıkmak, idama mahküm olunmak, gazetelere yazü- | mak istiyorum... Başkalarına sözde | — Hükümdarın bu vadini herkes biliyor. Rivayet değil... — Olabilir. Belki de müselleş içtiği zaman Yadetmiştir. İşonun gebeliği hiç de hoşa gi- decek birşey olmasa gerek. Casiyelerden biri sultan Mehmedin ya- nma girdi: İşo gebedir, sultanım! Şimdi ebe geldi... Ve karnındaki çocuğun beş aylık olduğu- nu söyledi. Sultan Mehmed çok sevindi. Cariyeye bir avuç zeberced verdikten son- ra, bareme koştu, İşonun yanına sokuldu: — Bugün seni nikâhla zevcelerim ara- &ina alıyorum, İşo! Ben meyvasız ağaçtan hoşlanmazdım. Seni şimdiye kadar bunun için nikâhlamamıştım. İnşallah bir erkek çocuk dünyaya getirirsin! Diyerek, gözdesinin alnından öptü ve göğsüne kıymetli bir mücevher takarak tek» rar odasına döndü. İşonun nikâhı o gün hemen kıyılmıştı. Bu iş o kadar çabuk ve merasimsiz olmuğ- tu ki,. Vezir Nâsır bile şaşırmıştı. Halbu- ki, dessas vezir, bu meğelede de yeni bir Tol oynamayı düşünüyordu. Birdeinbire ni- kâbun kıyıldığını duyunca, rolünü oynıya- mamış ve hiddetinden dişlerini gıcırdat- mağa başlamıştı. Nüsir, İşonun, hükümdar zevcesi olduğu- nu istemiyordu. Günün birinde onu yere ruracak, sonra, Mehmedin gözünden dü- şürüp kendisi alacaktı. Azrâyı elde edemi- yen Nâsır, şimdi İşoya da göz koymuştu. * Sultan Mehmed İşanun hizmetine on ca- riye ve beş haremağası vermiş ve diğer zevceleri gibi kendisini birçok irad ve mü- cerherlerle taltif etmişti. Türkân hatun bu hâdiseden hiç de mem- nun olmamıştı. Valide sultan, harem dal- resini Arap nüfuzundan kürlarmak ister. ken, oğlunun gevceleri arasma Bağdad'ı bir kadının karışmasını hoş bulmuyordu. Türkün sultanın kafasında yerleşmiş biz şüphe vardı. «— Oğlumu Araplar öldürecekler!» Valide sultanın şüphesi boş ve yersiz de- Bildi. Halife Nâsıroddin, Harzem sultanın öldürtmek İçin az mı uğraşmış. Semerkan- da az mi casus göndermişli? Türkün hatun, oğlunun istikbalini düşü nürken, Vezir Nâsır kapıdan göründü: — Sarayda olup bitenleri duydunuz ma, sultanım? Valide sultan çok meyustu. Veziri yabına, çağırdı: — Duydum Nâsr! Bu izdivaç, oğlumun başına büyük bir felâket getirecek diye kor- kuyoru. Keşke daha önceden bu ihtimali düşünerek, Imadla İşonun birleşmesine ça- zdı, sultanım! Fakat, henüs geç kalmış değiliz. İşonun harem dairesin- den uzaklaştırılması mümkündür. — Kabil değil, Nâsır! Oğlum, İşoyu çok seviyor. Bu Arap aşiftesini Mehmedin elin- den almak güç olur. Vezir Nâsır gözlerini süzerek gülümsedi — Bilâkis o kadar kolay bir iş ki.. Beş dakikada hallolabilir. Ve oğlunuz bir daha İşomun yüzünü görmek bile istemez — Peki... Söyle baka neler düşünüyor. sun? İşoyu oğlumdan ayırmak için bir çi- re buldun, sana istedi vereceğim — Tercecüh ve ililatınızdan başka bir dileğim yok, sultanım! Oğ halifenin caşısundan kurtarma! buldum. İmad, nasıl olsa e leslinde. inliyor... Sultan Mekmede nun karnındaki çocuğun babası İmaddır..» demekle, i hükümdarın düşer. Türkân $i Mükemmel bir dile gelmezdi bu. Oğlumu kurtarmak Imadın başını fedayâ meeburum (Arkası var) adalet temin eden bu ci yüzüne haykırmak istiyoru haykırmak: «— Bak, ey sefil!... Oğlunu ne hale getirdin... Bu felâketimin sebebi sen- sin...» Korsanoğlu, muhatabını susturmak için elile bir işaret yapmak teşebbü- sünde bulundu. Fakat delikanlı huşunelle devam etti: — Ah şimdi her şeyl ne kadar vâzıh olarak görüyorum... Bahanın mak- sadını anlıyorum... Bu adamdan, | babamdan alınacak bir intikamı var- miş meğer... Beni feda ettiğine göre, kininin ne kuvvetli olduğunu ânla- malı... Ben ki onun arkadaşı, şeriki idim... Oğlu mesabesindeydim... Fa- kat size işte yeminle temin ediyorum ki, bu adamdan nefret etmiyorum... Zira o intikamını aldı... İntikamın ne kudsi, ne ilâhi ir his olduğunu şimdi anlıyor ve ona hak veriyorum... Ne intikam bu, yarabhi!... Düşmanı” hin oğlu ile kızını biribirile evlendir- di.. Ve müthiş tiyatronun son perdesi gibi, bütün facialar, bir anda toplanıveıdi... Ne yaman rejisör bu. Mevzuu değiştirdi: — Üzerinize aldığınız bir vazifede bahsediyordunuz, kaptan — Evet (Arkası var)