EEE EYY Seferoğlu ile mülâkat Vaçonun köşesinde büzülmüz, trenin kalk- masını bekliyordu. — Teşyie gelen yok mu hiş?. diye #0r- #uk. Seferoğlu içini çekti: — Ne çare dava aleyhime bitti, dedi. yok- m... — Yoksa?.. Kile boş peronu göstererek: — Burası kum gibi İnsan dolardı!... — Neden?.. — Düşünün bir kere baylar, memleketin şeker kralı - Pardon - yeker diktatörü ola- caktım. Böyle Kırşehize deği, Üsküdara, Kadıköye geçsem yüzlerce insan İskelelere koşacak, istasyonlarda bekleşecekti! Vago- Mumun etrafı benimle gözgöze gelebilmek için itişen kalabalıkli sarılacak. pencere- lerden uzanan ellerimi bir kerecik sikahil- mek için millet biribirini'çiğniyecekti. Ya o hedyeler!... uranan el (Kar gelecek yerden tavuk esirgenmez!) düşüncesile eli- me bir paket sıkıştıracak Nutuklar söy- lenecek, resimler çekilecek, bilâf olmasın amma belki de bayraklar sallanıp toplar atılacaktır... Halbuki şimdi şu jandarma ile gazetecilerden başka ukurinmaya gelen ol- madı, Davada alt olduk!. — Fakat böyle bir neliceden tabii ne olabilir. Siz fırsattan istifade ile ucuz şe- ker toplayıp pahalı satmağa bazırlandınız?, Kırşehir yolcusu birkaç kere oturup kalk- dıktan sonra: — Fena mı etmişim, dedi, tüccar dediğin köyle olur!... Hükümet beni cezalandıracağına takdir etmeliydi. Ahali bir gün piyasada şeker bulamayınca ne ya- pacaktı?.. Şekersiz mi kalsın?.. İşte bunu düşünerek, ihtiyat olsun diye bir yere şeker depo etmek günah mı?... Amma ahali «Şe- ker» diye kapıma düşünce kilosuna kırk ye- rine üçyüz kırk verecekmiş, verir a!... Bü yük harpte vermedi mi?... — Ya veremeyenler — Hey oğul. sen bu milletin büyük harp yıllarında bir fincan kahve, bir bardak çay jçebilmek için ne kurnazhıklar icad ettiğini unuttun mu?... Onlar da şeker yerine gene kuru üzüme, kuru incire, pekmese, bula- maya katlanırlar!.. Düşünün ki 1917 de şekerin yalnız adı kalmıştı. Halbuki bende- miz böyle yapmıyacaktım. Mağazalarımın Yitrinine şeker kavanozlarını dizecek, arzu edenlerin gelip seyretmelerine fırsat ve- Tecektim!... Kazancımı da elbet sokağa atacak değil- dim, Böyle yüze bin getiren kazançla ne- ler yapılmaz Boy boy aparlımanla- rım. palaslarım, yalılarım, köşklerim ncı leketin dört bir tarafını süsleyecekti, Şeh rin imarına naçizane hizmetim dokuna» caktı. Çoluk çocuğumun ihtiyael için her- gün piyasaya altın saçacak, alışverişi art- tıracaktım!... İnhisar depolarında da örüm- eeklenen şampanya şişeleri hergün şerefi- me patlıyacaktı!., Dedim a, hükümet be- nim gibi adamlara teşekkür etmeliydi. — Evet, etmeli!.. Hem yalnız hükümet değil, on sekiz milyon Türk yolunuza dökü- Tüp teşekkür etmeli!.. — Estağfurullah, neden?... — Tam vaktinde foyayı meydana vurdu- ğunuz için!... Seferoğlu cevap vermedi, yalnız jandar- maya bakmakla iktifa etti, — Neyse, cezanız gene az, iki sene sür- Öyle amma Kırşehirde! — Fena mi9... — Başka yerin yirmi senesine bedel!.. — Neden?... — Nasreddin hoca merhumun memleke- 41!... Mer gün onun alaylı bir Iâfı yüreğimi Son hareket çanı çaldı, tatlı hir seferden acı bir sefere çıkan Seferoğlunu seferine terkedip ayrıldık!... (Yam ve resimler: Cemal Nadir'in) (Bekârlik vergisi için meclise bir proje verildi) Bekâr — Kırk satır mı .. Atak!, Felsefecilerin Tokatliyandaki çayındaydı. Salonun baş köşesinde, davetlilere tahsis edilmiş bir erkân sofrası etrafında tanın- mış profesörler. edipler, gazeteciler görülü- yordu. Gerçi biç biri bir çift olup dansetmiyor- du, amma kimse de yerinde tek durmuyor- du. VA-Nü ellerindeki konfeti külâhlarını dört yana saçıyor, Peyami Sefa serpantin halkalarını rasgele atıyordu. Celâleddin Ezine bir ara Peyaminin ete- &ini çekti: — Üstad, dedi, yoruldun artık, otur!,., Bu müdahale profesir Mustafa Şekibin müdahalesine sebep oldu, o da Pzinenin ko- rir atak gereki... Modern tabahat!.. Gene felsefecilerin çayında ve meşhur- İçlerinden en dikkatüisi gene VA-Nü çık- tı: — Yazı nefis amma, imlâ yanlışı var! de- di ve parmağını «tabahai: kelimesindeki seraseserrersreesisisnesrserssssrssasssrsssss Kirk katır mı?... Müşküllere cevap!.. (Bay Amcaya gelen mektuplar ara sında bilhassa müşküllerini halletmek isteyenler pek çok. Onlara ayn ayn mektup göndermek kabil ğın dan cevaplarını her hafta bu sahilede neşretmeği muvafık bulduk!) Nişanlaş, Leyli — Durmadan şişman- yorum. Öyle Ki arkadaşlarım artık bana «Bayan Amca» demeğe başladılar, ne yapa- yım?.. Cevap: — Bir sabah, bir akşam olmak şartile herçün iki defu ikinci mevki bir tramvaya bininin, ve (lâ felâ! Beylerbeyi, Necip Fazıl — Vizite parasımı doktora muayeneden evvel mi vermeli, san- ra mf. Cevap: — Nasroddin hocaya «Bir cenaze giderken tabutun sağında mı bulunmalı. solunda mı » diye sormuşlar, hoca “İçinde bulunmayın da neresinde bulunursanız bu unun mollalar!« demiş. Ankara mebu« Sadri Ertem — Boyumu hiç olmazsa bir karış daha uzatmak isti- yorum, ne taysiye edersin Cevap: — Vekâlet!.. Eskişehir. Kadri Günyel — Biraz serma- yem var, İstanbulda ticaretle meşgul ol- mak istiyorum, acaba ne iş yapabilirim?., Cevap: — Miç bir iş yapamasanız sAfro- di tercüme ettirip satarsınız bayım! Ankara, Mesud Gemil — Musiki ile meş- gul olmak niyelindeyim. Fakat alaturkayı mu tercih edeyim, alafrangayı ilmiyo- rum, siz ne buyurursunuz? Cevap: — Böyle bir tercih için İstanbu- Mm gelip sazlı salonların birinde bir gece bulunmak kâfidir! Büyükada, Saraylı — Çek uyuyorum, ne yapayım?ı, Cevap: — Buna ilâç kâr etmez, müm- künse İstanbula vali, yahud belediye relsi olun!.. Cağaloğlu, Mazhar Osman — Edebiyata meraklıyım, bana hançi eserleri tavsiye edersiniz?.., Cevap: — Böyle bir tavsiye birim haddı- muz değildir. Akbaba gazetesinde bay Or- han Seyfiye müracaat ediniz! Beyand, İrfan — Otobüs kimin ieadıdır?, « ; — Babık İstanbul belediye rrixi- nin!... Tarabya, Zeki Yaman — Oğlum arasıra saçmalıyor, acaba hangi dektora göstere. Jevap: — Dokterdan evvel bir defa An- karada bay Nurullah Ataca gösterin, oğlu- muz belki şair olmuylur!., Kadıköy, Reşad Cemal — Bir Boğaziçi vaparunun yaşını öğrenmek istiyorum, ki- me sarayına? Cevap: — Zaro ağa hayatta olsaydı müş- külünüzü halletmek kolay olrdu!.. Maama- fih bir defa bay İbnülemin Mahmud Ke- male sorun, İnegöl, Mustafa Ertuğrul — Elimde tane hurda kamyenet var, satmak istiyo. rum. Nerede müşleri bulabilirm?,, Cevap: — Vakit kaybetmeden İstanbula getirin, Onlara bir güzel boya çeker, olo- büs diye şehir sokaklarında işletir, para Müvezzi — Havadis, yazıyor!.. İkdam, Vakit, Sabah, Tasviri efkâr.... Uyku hastalığından yeni kalkan adam — Bana bir Tanin ver oğlum, bakalım Cahid gene neler yazmış!... (Bir doktor muayene ücretinin peşin alınmasına taraftar) Mashus bu Gilksie maşallah Geren Ya — Acaba safra kesem ne halde doktar?.. : yi — Para kesenizi görmeden bir şey söyliyemem bayım!.