26 Mart 1940 © AKŞAMDAN AKŞAMA | Âlim ile haramiler hikâyesi Şu hikâyeyi tam bilir misiniz? Ben yarım biliyorum; zira kime atfedildi- ğini unuttum. Meşhur bir arap âlimi Bağând med- reselerinde tahsilini bitirmiş; kervana katılmış, çölleri aşarak memleketine dönüyormuş. Bir kum tümseğinin ardından şöy- le bir sayha yükselmiş: — Durun! Kafilede heyecan; — Eyvah!! Haramiler!? Sahiden de, bedevi hırsızlar, okla- rile, yaylarile, kılıçlarile, kzmalarile zuhur etmiş: — Neniz var, neniz yoksa sökülün bakalım... Yolcular birer birer reisin önünden geçerek mallarmı verirler, canlarını kurtarırlarmış. Nöbet bizim âlime gelmiş: Bir kaç mangırım var,,, Heybedekiler ne? Senin işine yaramaz: Kitap! Ne olacakmış o kitaplar? Medresede yirmi yıl okuyup öğ“ rendiklerimi nok ettim. Dağarcığıma koydum, geri gidiyorum. Haramil; teli bir adam- Buyur... in başı, mış, Maiyetine hitapla: — Yakın Şu kâğıd tomarlarını! — Aman etme... — Sus!,.. Şimdi ha... Molla, bütüm emek mahsullerinin aleve ve siyah küle tahayvül ettiğini görünce, ağlıyarak: Niçin bunu yaptın? « diye sor- MUŞ. — Sana iyilik için. ilmin hali budur gider; halbuki sana öğretilenleri ka- fana nakşetseydin, felâkete uğramaz- dın... Ama, ders olsun... Bir musibet bin nasihattan y Dön baka ım geriye!... Tekrar öğren! Molla, bu sefer, yirmi sene daha ça- lışmış, Bütün müdevyenatı belleyip tam bir mel kül hazretleri halinde memle- ketine dönm Artık, camı çıkma- dıkça müktesebatının zayi olmasına da imkân kalmamış. Lâkin yirminci asırda vaziyet de gişti: Eskiden insan kafasına tekmil ilimler girebilirdi, Zaten bunları ez- berinde hifzedenler mevcuttu. Fakat şimdi öyle mi? Bir tabaheti ele alın; kaç şubenin kaç şubesi var, İlim — Bedevi haydudun telâkkisi- nin zıddına olarak, — başta değil, kitapta, defterde, dosyada, fişte gerek. Bütün bunları yazmaktan mâksa. dım; arada sırada meşhur bir zatın vefatını haber alıyoruz: — Vah vah... Ayaklı kütüphaneydi; gitti... Bildikleri kendisile birlikte gö- mülecek. - deniyor. — Eseri? — Hahızasındaydı. — Ne ta? — Eşe dosta çok enteresan şeyler anlatırdı. — Yani malümatfuruşluk yapardı... Haibuki başına getirildiği ilim mües- sesesinin kitap müfredatım alfabe sı- rasına dahi sokmamıştır. Böyle ilim, böyle âlim ve allâmenin demode olduğunu geri kalanlar bilse bari.. Eser yazmadan, öğrendiklerini alı- fada yadigâr bırakmadan ölmek, ce- miyetin hakkımı vermemektir. Aldığı parayı iade etmemekle bunun farkı gok gibidir. Deftere yazılan ğd elini kolunu sallıya sallıya, allâ Bir dakikada uçar Beyannamesi verilmiyen şekerler Dün Seferoğlu Nikolakinin muhakemesi görüldü karar bugün Şeker fiatine on kuruş zam; üzerine depolarında mevcud. şeker rını bir beyanname ile slâkadı isra bildirmeleri toptancı şeker tacirlerine tebliğ edildiği halde kendisi o zamana ka- dar şeker ticaretile meşgul olmamasına rağ- men şeker flatinin yükselmesi giralarında yüz yirmi çuval şeker alıp bunu da beyan- me İle hükümete bildirmemek suretile mili ikcisadı Kürü a kanununun 32 nci d uncu mağdösine mu- nie taciri Seferoğlu © dün asliye se- sinde başlanmıştır. ma kanununun İstan- bulda ilk tatbikatın: bu davayı dinlemek üzere birçok meraklılar ve bil- hası tacir emeye © gelmişlerdi Saat on beş buçukta maznun Seferoğlu iki avukatile birlikte mahkemeye , hadise yukarıda ah edilerek maznunun, üzeri hamallarla derken zabıta me- yakalandığı bildiril; in bu suçtan dolayı milli & kanununun 32 nci mad- si delletile 59 uncu maddesine tevfikân cezalandırılması isteniliyordu. Evrak okunduktan sonra söz alan mlüd- milli iktisadi koruma ncu maddelerine tey» n maznunun murları tarafından yor ve kendisi keme bu talebi kabul ederek yukarıda Zik. ri geçen maddelere göre maznun Seferoğlu Nikolaki hakkında tevkif kararı verdi ve »ahkemeye bir jandarma alınarak mev- n muhakemeye devam edildi. Bu ka- rardan sonca sorgusu yapılan mazmun Beferoğlu (o Nikolaki ifadesinde şunları 5 itibarile pey yağ tiğa- : senedenberi bu bir za- kâtibim Apo: k müşterileri alirken geker de a bizde gek may'nca peynir, yağ ve- saireyi de geker bulunan başka yerden al- tarak bizim de dükkâna bi- bulundurmamızı tek | Vali Ankaraya güti Üsküdar Tramvay şirketi hakkında görüşecek ak istediki Vali diye Reisi Dr. 1 dün akşam refakatinde Üsküdar Tramvay şirketi müdürü B. Verldun Manyas ve Be- lediye Muhasebe müdürü B, Muhtar olduğu halde Ankaraya ile refaka- tinde bulunanlar, şehrimize döneceklerdir. Vali, Ankarada Üsküdar Tramvay şirki ti m ı letindeki komisyonla temas edecektir. B. Lütfi Kırdar, Ankaraya yapacağı seyahat münasebetile dün öğleden sonra muavin- | lerini ve şube müdürlerini. davet etmiş, kendilerinden mühtelif meseleler etrafın- da izahat almıştır. Vali, Apkarada bulun- | duğu müddet içinde Vilâyet ve Belediyenin Ankaradı alâkadar makamlarca elif işleri de takip ede Bebek - İstinye yolu ile Bebek arasındaki sahil yo- nunda biteceği düşün ile o şekilde bir mül pılmıştı, Fakat bu yol üzerinde yâapdan k muameleleri şimdiye kadar intaç edilmediğinden yalun inşası gi ektedir, Bu itibarla mayıs sonuna kadar İnşaatın nal mümkün görülemediğinden muka- müddetinin temdidi düşünülüyor. Müteahhid, istimlâkin gecikmesi münase- betile zarar ve ziyan ettiğinden bahsede- rek protestoda bulunmuştur. i Kırdar, Seferoğlu Nikolaki lif etti, Ben bu teklifi muvafık gördüm ve şubatın 77 sinde komşumuz şeker taciri üz yirmi çuval şeker aldık. dükkânda gö- tmamıza razı rasında ben de Samoliidise müracaat i şekerleri benim hesabıma satın dim, kabul etti. Şekerin bir çuvalını kendim evime gökürdüm, on çuvalını başka bir bakkala sallık, seksen Sekiz çuyalı da Sumollidise verdik, O sıra- da ben hastalandım. Hen hasta iken de kanun çıkmış ve şekere zam yapılmış Bunlardan benim huberlim yok. Şekerler- den otuz yedi çuvalı bizim depoda kulmış. Kâtibim bir gün akşam üzeri bunları Sa- moilidisin deposuna rirken memurlar y dan da tikâr kasdile seleceğini de bilmiyordum.» Dedi, Şahid olarak dinlenen polis me- murları, akşam üzeri dükkinlar kapan Bı sırada Seferoğlu Nikolakinin dükkânm- dar Samollidisin deposun. ıaklodilirken oyakaladıklarını oanlastıla, Müdafağ şahidi olarak dinlenen maznunun kâtibi Apostel ile diğer şeker taciri Bamol Haklı şikâyetler Otobüslerde ayakta adam nakliyatı olmadı. kerleri ederek obüslere evvelce ayakta yolcu alın- ardu. Sonra bir iki alınmağa baş- Jadı, Şimdi bu körü usul, âdet bükmü- Yakında bu nakliyatın da idiğine şahid olaca- gız. Yoli arımızın bozukluğu işkenceyi büsbütün arttırmaktadır. Yalnız ayak- takiler değil, omuzlarına mütemadi- yen darbe yiyen oturanlar da tartak- lanmaktadır. Karilerimizden birçok gi kâyet mektupları alıyoruz. Seyrüsefer memurlarının ve umumiyetle pollsle- rin Ayakta nakliyata mâni olmaları kolaylıkla kabildir. Zira oturmuyan insanlar uzaktan görünür, Bursa Belediyesinin . senelerden tatbik ettiği bu «ayakta gidilmez. tizamını İstanbul niçin tatbik edeme- sin? Üsküdarda yeni bir kayma- kamlık binası yapılacak Üsküdardu yeni bir kaymakamlık bina- sının inşasına karar verilmiştir. Yeni bi- na, Paşakapısında hükümete aid bir arm | üzerinde yapılacaktır. Yen! kaymakamlık binasının projesi natia müdürlüğü mimar. | larından B. Faruk (arafından hazırlan» maktadır. Yeni bina, iki kat üzerine ve 32 odayı ihtiva eti üzere yapılacaktır. Pro- je hazırlanıp Nafia Vekâleti tarafından tasdik edildikten sonru bina münakasaya | bildirilecek desinde söyledi, ra ssas hak- avayı izah r kağ- bit ol- koru- ma kanununun 32 59 uncu maddesi istedi, Buna karşı maznün vakilleri müdafsa- larını yaptılar ve müekkillerinin hiç bir | kasdı olmadan bu şekerleri aldığını, ken disinin ancak beyanname ek sü- çundan â iğini ve bu suç! kif edilmemesi bulur ını öğrenmesi üzerine ve binaenaleyh ğından müekkil rın bugün edilmesine ve mevkufiyetinin de devamına vererek ruh lik ett Ecnebi sularındaki vapurlarımız Bunların derhal avdeti hakkında karar verilmedi 150 tondan fazla olan Türk ty niz vasıtalarının ecnebi sularına s0 lerinin müsaadeye tabi tutulması hususun- daki kararname alâkadarlara tebliğ edü- miştir. Karamamenin meta, şehrimiz Li- man relsliğine bildirildiği vakit Liman re- isi, seferde bulunan on Türk vapurunun derhal Iimanımıza dönmesini telsizle gemi- lere bildirmişli, Bunun üzerine, mukavele- name İle bazı tsahhüdlere girmiş olan i des 'Türk armatörler! namına üç kişilik bir he- yet Ankaraya giderek Münakalât Vekâleti- le temaslara geçmi saslar heticesin- de, kararnamenin, ecnebi sularında sefer eden gemilerin derhal Türk Ilmanlarına dönmesini âmir olmadığı anlaşılmış ve be- yet şehrimize dönmüştür. Kararmame) k yeniden, ge- | rekse evvelce kiralanarak ecnebi sularında sefere çıkanı vapurların vaziyetini tayin, bit ettikten sonra kâletine arzedecek, Vekâletir purlar, ya Ulmanlarımıza dö: v #efere devam edecektir. Şehrimizdeki Ko- misyon, bugün öğleden sonra toplanacak- tar. Demirtaş ve Demir şileplerinin ecnebi sularına #efer etmeleri hususunda Vekâlet- ten müsaade istenmiş, Vekâletçe mah- zur bulunmadığı slâkadarlara bildirimiş- tir. İSTANBUL HAYATI Baharın ilk pazar Baharın ilk pazarı İstanbulda pe$ neşeli geçti. Fakat bu neşe, hayvanın güzelliğinden ziyade, takvimin ümüğ müjdesinden mütevellid bir sevincin zoraki tezahüründen ibaretti. Yağ mur, kar fırtınaları durdu amma rüzgürn acı ıslıkları henüz birer yâh kadid halindeki ağaç dalları ara” sında vızlıyor, ufuktan sık sık başla” rını uzatan bulut parçaları birdenbi- re yükselip güneşin lâtif çehresini peçeliyorlar, arasıra serpilen yağmur taneleri, kış babanın kapıdan pek uzaklaşmadığını hatırlatıyor. Lâkin, hafta ortasında takvimin verdiği «Nevruz» müjdesi, tatlı bir bahar tebessümü © halinde gönülleri neşelendirdi. Herkes kışm ağır kâbi sundan kurtulup baharla kucakl; bilmek için dört gözle pazarı bel yordu. Cumartesi akşamı parlak dızlardan cesaret alarak kır gezintisi hazırlığı yapanlar pek çoktu. xar sabahı heyecanla pencerel& re koşanlar tabiatin en lâtif man rasile karşılaştılar, Şehir, ince tülle re bürünmüş bir nazenin edasile ha fif hafif geriniyor; bahar, uzun ha* ret iztırablarından sonra seygilisine kavuşan bir âşık heyecanile yaklaş yor. Hlk nefeslerin titreyişile tül ör tüler ağır ağır açılıyor. Güneşin lâ tif pırıltıları, ihtırasla yanan birer dudak gibi yeşil tepeciklere kana kana emi Havanın bulut örtüleri yer yer parçalandıkça şehir de, muhteris bir maşuka hırçın hiğile tül örtüsünü yırtıp çıplak vü cudünün bütün ihtişamile âşığına sokuluyor... Nihayet, son bulut parçaları d8 mor dağların ardında kayboldular. Baharla İstanbul kucaklaştılar Bu manzaranın letafeti pencere af- dındaki bahar hasretzedelerini pek çabuk aldattı. Mevsimin muzip cik velerini unutuverdiler; ihtiyata lü- zum görmeden herkes erkenden s9 kaklara fırladı. İskeleler, istasyonlar, tramvay durakları gezici kefilelerile doldu. Yiyecek paketlerini koltukli yanlar şehirden bir an evvel uzaklaş” mak için sabırsiz kırlara koşuşuyorlardı Öğleden sonra Mecidiyeköyü cad desi, Hürriyet tepesi, Kâğıdhane sırt ları kalabalıkla dolmuştu. Tramvay lardan, otob i ; gunluğunun hararetile kırlara dağı lıyorlar, bahçelerine giriyor- lar, Fakat; biraz sonra rüzgârın sivri iğneleri o vücudlarına o saplanmağa başlayınca neşeler bozuluyordu. Pal tolara, mantolara siki Siki sarınmak da fayda vermiyor, iş inada biniyor, olurdukları yerde üşüyenler, mora- ran burunarını oğuşltura oğuştura kalkıp dolaşmağa başlıyorlardı. Ak- şam üzeri hafif yağmur serpilirken dutlukta çınlıyan kahkahalar ara- sında İâtif bir ordu: ihi anıyor! ino «Ey gönca âçıl ni «Ben bülbülüyüm, sen £ Belediye sıhhiye müdürü Ankaradan geldi Bir. müddettenberi Ankarada bulunan Belediye sıhhiye müdürü B, Osman ald, ırimize dönmüştür. 940 senesi Belediye ahhiye büti n umumi mecliste müza- kere ve kabulünden evvel Sıhhiye Veküle- tinin noktai nazarını öğrenme letin tasvibini almak lâzım Osman Said Sh: vermiştir. İzah, sene Belediye sıhhiye b kontrol işlerine oehemi edilmiştir. Yeni tçesinde bilhassa — Yeni seyrüsefer nizamlar; de en hoşuma giden şey nedir biliyor musun bay Amca... . Tramvaylara fazla yolcu alma- maki... ... Görülüyer ki belediye kendi ke- sesine zarar vereceğini bile bile hal. kın rahatını düşünüyort, > izama aykırı hareket etmenin cezası ne?.. Para mı, hapis mi?.. ? B. A. — En muvafığı hapisi.. —?.. B. ie — Kalabalığın saslnasma yardımı olur!...