HER AKŞAM BİR HİKÂYE Necatinin birkaç zamandanberi Leylâ e düşüp kalktığını hemen hemen bümi- yen yoktu, Hattâ onların pek yukında ev- lenocekleri bile söyleniyordu. Zaten Necat de artık bekârliktan bikmişta. evlenmek niyetinde idi. 1 el bir recede çil haber aldık. de merak ediyordu. daya- alsiz de- rıldın? nasip bir tarz- istedik. Pakat Anladım diye sözümüzü anladım & da gülümseyerek tt: yörsunuz değil uğa biraz daha gö- yaşadı. her erkek beğendiği, yahut tireceği kadında bazı mezi- «Her gönülde ararlar aradıkları şey da bu büyük meziy wn güzel olması k etiğin yetleri de varmış «körün istediği göyle düşün ç den şey bir kadını: sü, boyu posudur payım? Bir kadın ze hut başka meziyetleri varsa hepsi kendi- 1 biraz da bana...» p durduğum sıralarda Bu Uk bakışta İnsunin ecek derecede güzel bir ka- de, ne vücudünde mak kabli değildi Göz- her yeri, şimdiye kadar de güzeldi. Onun ne kam dar pesin nizdir. X le £ kendi bap oldum. r etmişti ki ul n müş, bu tatlı sar tedkik edememiştim. aradan bir müddet geçince İay- ayret verecek derreede saf, budala olduğunu farketmiştim. Aşı- eedoki güzelliği nisbetinde zekim Battı. Bazan öyle şeyler yapıyordu ki bun- ları şimdi size birer birer unlatsam dünya- da inanmazsınız. Onun vakalarından yal- Buz bir tanesini anlatacağım, aylik We ahbap olduktan sonra samimi yetimiz çabuk ilerledi. Evvelâ gezip toz- duk. Sonra beraber yaşımağa * bapladık. Zaten evimmeğe karar vermiştik. Ben bu son derece güzel, fakat fevkalâ- e saf kadını hayatta idare edeceğimi, onu kip çevireceğimi ümid ediyordum. Mo. see me kudar yanılmışım!, Bunu fegi surette anladım, Şehirden çok uzakta Büyük, Güzel bir köşk tatmuştuk. Bundan da maksadım lar uzakta bulun. mak, bir dedikodu mevzuu olmaktan kuru #ulmaktı. Hakikaten, oturduğumuz yer Yalnız İnsanlardan değil, çarmdan, pazar ecinntden, doktordan, her şeyden, wzaktı. Burada günlerimiz sakin, Tahat” Çiz geçiyordu. Hayatımdan memmun- Bütün eğleneemiz, işimiz gücümüz di koştuğumu belki de işitmişsi- | AL KURŞUNLARI gecesi idi Sabaha karşı hafif bin Hi Üc uyandım. Dişarıda bir a > — d vardı . İeimisi birden dışarıyı dinlemeğe bi k. Evet mlonda birisi gesiniyordu. Muhakkak Ki salonda birisi vardı. Hemen yastığımın al- tandaki tabancayı alarak dışarıya fırladım. Aldanmamıştım.. Salonda birisi vardı. Ben odadan çıktıktan birkaç saniye sonra dev gibi bir adamla karşılaştım. Hamen elim- deki tabancayı ona doğru uzalarak — Kımıldama, ateş ederim!. dedim. brsız şaşırmıştı. Pena halde telâş için- de idi. Lâkin elimdeki taba: müthiş ağzı karşısında kımıldamıyordu bile... Kiln- de Dir çıkın vardı. Bunun içinde bizim ev- den çaldığı öteberi olacaktı. Ben gene ona bağırdım: — Bırak o elindeki çıkını!.. en ela ibaretti, Gayet gcsk bir uştu. Ha- 1 omuzumu dür! adı >—— Aman ne yapıyorsun? Tabanca boş. Adam farkına varırsa mahvoldun... Al kur- dedi, al şu kurşun! Gene duyumumaz! fer beni iyles dürter; — Canım al şu kı bancayı!.. dedi Hırsız bunu duymuştu. Zaten adam çam yarması gibi... Benim Üzerime atılmes elim- den boş tabancayı aldı. Bana birkaç da yumruk yerleştirdi. Biraz evvel bıruktığı çıkın: da alarak çıktı, gitti. Yani tabanca” mi bile çaldırdım Bu hadiseden sotra Leylâ he dese beğe- iz? şunları, doldür ta- Yazık sana... dodi, hirsiz karşısın el çabukluğu ile bir tabancayı Gemi madın İşte azizim bundan sonra artık Leylâdan büsbütün ayrıldım. Kendime güzel değil, #akat zeki bir hayat yoldaşı seçtim Hikmet Feridun Es BULMACAMIZ Tamam 365 günlük. 2 — Aşiretler - Ayrılma, 3 — Göçen. 4 — Başına «İs gelirse büyük bir şehir olur, 5 — Tersi eyleme demektir - Tersi motosiklet markasıdır. 8 — İle muhaffefi - İngilterede cümhu- riyet kuran adam T — Kırnat et - Prensi. 4 — Tersi çalgı demektir - Makbuz 9 — Düşman - Tersi taammüden de- mektir. 10 -- Tedkik et - Nefi adalı Yukarıdan aşağı: 1 — İspanyada bir şehir. 3 — İstima etmek — Divanenin başı $ — Müsterih - Kisa değil 4 — Islak bezle uvurak temizlemek $ — Tersi hai bir Tuzak içinde Tuzak Tetrika No. 70 Nihayet kaptan; — Azizim!... - dedi. - Bu yükün al- tandar kurtulmam için bie tek çare Var: Kızı bulmak... Ama, bunun mi kün olup olmadığını i Buna bir nasihat verin. bilemiyorum... — İşte Gidersiniz... *- Zonguldak. #a izlerini araralnız... Fakat A şu para meselesini halledelim — Para bahsini medim — Malüm... AMA mademki sizi Me geçirdim, bu fırsattan istifade sdeceğim. Öyle ya: Bahrimubitleri konuşmağa gek | | aşarak size hesap vermenin imkânını | bulamazdım ya... Hesaplarınız bende birikti, kaldı... Kuzum dinleyin... Kaptan: — Bizi dinliyorum... - dedi — Bendeki emlâk ve eshamınızdan husule gelen Aylık iradınızı ne ka- dar sanırsınız? — On bin lira kadar olacak Hiç bir şey sarfet- v isaadenizle ben de iyi İdare ettiğim için biriktikce birikti. en, ğ 3 nm Nakleden : (Vâ - Nü) Şimdi azizim ayda yirmi beş bin lira geliriniz var... — Demek bir cürüm işliyorum... İnsan varidatının üzerine bu derece oturmamalı... âçık olmalı... Sarfetmeli... — Zevceniz hanımefendi de müsrif | deği İşle efendim, neticel hisabi- Ye böyle... Teferrüat da dosyalarınız. da yazılı... Artık siz, keyfinizin dile. diği gibi sarfediniz... Söyliyeceklerim bunlardı.” Burhan, bu p kılmış gibi göründü. — Siz, fevkalâd dedi, - Ne der dır, Ramiz Rıfkı; meselesinden Sis bir insansınız! - ve teşekkür etsem &2- — Aman efendim, estağtürüllüh... » cevabını yerdi. - Bu İş benim metle. gim... Vazifemi yapıyorum; kendi “ n kısmı da orum, me- Tük etmeyin - Demek böylece servetim artti... Deha zenginleştim... — Hem de nasıl!... Şayet servetini- zi sağlam işlerden çıkarıp yüzdesi da- ba çok olan şubelere yetırsam o 28“ — - ik | —Eğerbu ömünüliğni .AOYO Türkiye Radyodifüryon Postaları Pazartesi 19/2/1940 TÜRKİYE BAATİLE 140: Program ve memleket saat ayari, MM: Ajans ve meteoroloji haberleri, 1450: Türk müziği (P1,), 1330 - 14: Mizik: Benfonik müzik (PL) 18: Program ve memleket mat ayari, 34,05: Müzik: Radyo Caz Orkestrası, 18,40: Konuşma (Umumi Terbiye ve Beden Ter- bityesi). 18,55: Serbes saat, 19,10: Memleket mat ayarı, ajans ve meteoroloji haberleri, 1930: Türk müziği: Geşld konseri (On okuyucu sira ile). Çalanlar; Vecihe, Raşen Kam, Kemal N. Seyhun, Cevdet Kozan, Ösvdet Çağla, İzseddin Ökte, 20,18: Konuş- me (Fen ve tabist bilgileri), 2030: Türk müziği, Çalanlar; Reşad Erer, Fahire For- san, Fahri Kopuz, i — Okuyan: Mustafa Çağlar. 1 — Buzinâk peşrev, 2 — Art! bey - Buzinâk şarkı: (Çekme elemü derdini), : Hafız Yusuf - Suzinâk şarkı: (Nedir bu devrü tegatül), 4 — Rahmi bey - Suzi- nik şarkı; (Bir sihri tarap namel sazın- daki tesiri, 5 — Yesari Asım - Suzinâk yi yeyin güneşe), 5 (Yüce dağ başında), tra (Şef: Necip Richarta; Küşük Balet lo Azzoni: Sabal Zenci dansı dans, 5 Lineke: Yeni Ruhumun şarkısı (Serenad), Yriek: Ren kıyılarındaki evimde, 7 — Glessmer: Sar nehri kenarlarında (Vals), 11,15: Memleket sat ayarı, ajans haber- leri; sirant, esham - Tahvilât, kambiyo - mBukud borsası (flat), 2230: Müzik: Caz- band (PL), 28,25 - 2330: Yarınki program ve kapanış. dahil olmıyan Seneliği 3600, altı ayi ağı 1000 kuruştur. Telefonlarımız: Başmuharrir: 20865 Yan İdare: 20681 — Müdür: 20497 Muharrem 10 — Kasım 104 B. İmsak Güneş Öğle İkindi Akşâm Yatsı B. 1128 104 TAI Os 1200 131 Va. 5.12 6521228 1525 ITAT 1017 İdsrehane: Babıâli ciyarı Acımusluk sokak No. 15 rında bir kasaba 4 — Deriden torba - Bir Aizamız. 1 — Evvel. 8 — Tersi delmekten uzun bir ağaçtır. 9 — Fikir - Relsler. 10 — Halke şeklinde ip demeti - Başına «B» gelirse ağlama olur, Geçen bulmacamızın balli Soldan sağa: i — Abanoz, Bal, 2 — Karadeniz, 3 — Ali, Usanan, 4 - ö 8 — Çorapbağı, 7 — Si Amasra, Ana, 1 Yukarıdan aşağı: 1 — Akala, Sual, 2 — Balıkçı, Me, 3 — Aristokrat, 4 — Na, İs, 5 — Odunpazarı, s Kasabie, 8 — Bin, Nazırlar. mahfuzdur emirdir - Tersi - Riayet, yetteyim, fikrini; — Her fantezinizi!... İ — Doğrusu bu yeni servet de tam zamanında geldi... Yeri, göğü < üst etmek istiyorum... Bu da parasız ol- — Evvelâ pek az bir paranın sarf mahallini göstereceğim. — Nedir? — Şermin hanımı tanıyan varsa hâ- ber versin diye, güzetelere İlân... Bunun için binlerce lira sarfet- meğe hazırım. - diye kaptan heyecan» | landı. Avukat; — Deli misiniz? - dedi. - Binlerce li- | Taya ne hacet? Binlerce liraya husu- si gazete mi çıkaracaksınız, azizim?... Böyle büyük ilânlara kalkışacak olur niz bir Şermin bulayım derken yüzlercesile karşılaşırsınız... Zira sah- teleri zuhur eder. Hem sonra bu bahsi gizli tutmak omecburiyetindesiniz... Onu da unutmayın... Zira şayet şüyu bulursa rezalettir hani maazallah... - Hakkınız var... Fakat ne yap&- lım?... Öyle acele ediyorum ki... Ka İ kadar şu biçare yavrucak annesine İ kavuşurdu! - dedi, - Fakat söylediğim | tabil, nmi mermun etmek için öyle heye canlanıyorum Ki... Avukat düşünmeğe başladı; . iş kolay olsaydı şimdiye emeli. mam mİ İSLÂM TARİHİNDE Türk kahramanları 'Tefrika No, 87 Yazan: İskender Fahreddin Nöbetçilerden biri bu sirada yerdeki kesik başı tekrar uzun bir mızrağın tepesine geçirerek yere dikmişti Bu sırkda isyanı haber glarak stına bi- nen Habibe, saraya gidiyordu. Tahirin bir- Kaş gündenberi eve uğramamasından şüp- beye düşen cesur ve fodakâr kadın hurma- bk civarından geçerken, Hamdanllerin; «— 'Tahiri diri olarak yakalıyacağız!a Diye bağrıştıklarını duydu. Hayvanının Ataginini çekti ımı kınından (sıyırdı, | burmualığa dalı hir önden ve arkadan | kendisini sıkıştıran Hamdanilerie çarpışı- | yordu. Belliydi ki, sarah mizraklıları onu kuybetmşilerdi. Habibe birdenbire hızır gibi imdada ye- işti. Kılıcını savurarak bedevilerin üzeri- me yürüdü ve bağırdı: — Halife ordusu gi Bu köpeklerin şimdi tir. or, Korkma, Tabir! : serilecek- Tahir, Habibenin #esi Genareti arttı. Tekrar lerin üzerine yürüdü. Tam bu ağa hazırlanan; övdesinden & uyunca sevindi, savurarak asi- Asiler bunu görünce ve Halife ordusunun geldiğini işitince Tahirin peşini bırakarak | > sürü halinde - ters yüzüne döndüler ve kaçmağa başladılar. Tahir: İ — Beni ölümden kurtardın, Habibe! Te- | gekkür ederim. Bu yararlığını ölünceye ka» dar unutmıyacağım! Diye bağırıyordu. Habibe, Tahirin yanına yaklaştı: — Bu seller nereden geldiler — Çölden.. — Kim var başlarında?.. — geyh Sald... — Habibe birdenbire ürperdi: — Ne diyorsun... Şeyh Sald mi? — Evet, O melfir herif bu gece bütün Şa- mn buzurunu ihlâl etti. Habibe derhal attan yere atladı: — Asiler kaçarken: «Şeyhin başı vu- suldu!s diyorlardı. Bakın benim vurduğum adam Şeyh Bald olmasın?! — Ben, üzerime saldıran adamları tanı- yerüm. Onlar arasında Şeyh Sald yoktu. Tahir bu sözleri söylerken, yerdeki kesik başa şöyle bir göz attı — Ah. ta kendisi, aman yarabbi! Ne- ler görüyorum... Şeyh Gaidin kellesi yerde. Habibe kumun üstündeki kesik başı saç- larından yakalayıp Tahire uzattı: — Ben şeyh Baldi tanıyorsun, değil mi? — Evet, Tanımaz mıyım? Beni yakaladı bir direğe bağlatmıştı.. ld Tahir sevincinden me yapacağını bilmi- yordu. Ortalık iyice aydınlanınca 'Tahiri kaybeden süvariler de hurmalığa akın et- mişlerdi. Habibe, şeyh Saldin kesik başını bir mız- rağa taktı: — Haydi siz âsileri takip ediniz. Ben sa» raya gidiyorum. Ve atına binerek hurmalıktan ayrıldı, # Halife o gece sabaha kadar uyumamıştı, Hududunun bir ucu Afrikadan başlıyarak İspanyaya kadar uzanan ülkesinde herke- se kendini sevdiren ve memlekette adaletle hareket eden Velid, şeyh Said baskınından gok müteessir olmuştu. Böyle bir avuş baldırı çıplak çapulcuların Şama hücum ve sarayı muhasara etmeleri o güne kadar Araplarda görülmemiş bir cüret sayılabi- lrdi, Velid sabaha karşı etraftan yetişen bir diğer muhafız kolunu dahi atlara bindire- rek âsilerin peşinden göndermişti. Habibe saraya geldiği Halife bahçede dolaşıyordu. Velid, Habibenin atla saray bahçesine zaman, gibi Allah bize inayet etti, ele bir ip ucu geçirdik, Kaptan: — Hemen yarın Zonguldağa hare- ket edeceğim! - dedi. — O şehirde sizi gayet iyi tanırlar — Fakat görünmeden dolâaşmam da kabildir... Hem gezeceğim yerler da- ha ziyade köyler ve şehrin civan... Köyün adı Menzil miydi? — Mensil... Ev de, tiç sene evvel be- ıkçı Kara Yusufun karısı Pervin'e verilmiş... Yolunuz açık olsun, talihi. niz yaver olsun kaptan... Güle güle... Hayırlı haberlerle geri dönmenizi dört gözle bekliyorum... — Mersi... Avukat, arkadaşını oda kapısına kadar teşyi etti. Eşikte, biribirlerinin gözlerine bakarak ellerini sıktılar. Bürhan gitti, Ramiz Rıfkı yalniz kalınca, yazı odasına döndü, Hidayetin çocuğuna | dair dosyanın yapraklarını çevirdi. | Polis müdüriyetinde çalışan birçok ahbapları vardı. Şimdiye kadar onlar İ rın da yardımını rica etmişti. Fakat hiç biri muvaffakiyet elde edememiş- Jerdi, « — Buna rağmen bu âhbaplarım çok usta polislerdir. Bakalım şu yeni Gelişi boşuna ol Dedi, Habibe, elinde tuttuj ucundaki kesik başı Halifenin önü tarak — Müsterih olunuz, hazreti dedi Münizin başını kopardım. Çapı çiyorlar, Velid birdenbire şaşırdı. yere eğidi. #eyh Baldin kesik başını gördü ve ellerini kaldırarak Allaha şükretti: — Ben islâm Ülkesli Ki insan fah ve suadeti için çalışıyorum. dalma benim işlerime karışır, engel olmak ve balk are: Has- İ kesik başa baktıktan n kadının yanına lerini kai mak üs Habibe bir şey anlıyas dürüyordu. kerek bir vuruşta kel Tahir bu iyiliğimi de Habibe, Halife Velidle konüşürken, kapının duyuldu. Birkac atlı en riyordu. Habibe atları gördü: — Tahir geliyor. Diyerek bir kenara çekti Tahir çok heyecanlıydı yordu. Velid giini salladı — Ne isti i diımcı göndermiştim. din mi? Tahir attan yere i Yardımeılar, Asil lar, hazret! Hep: dı. sokaklar Fakat, bun haberdar olmadığı için, kendisi; mak sevdasile size bir fenalık He: şeyden önce bu hain! arıyelı haber vermek için yoldan geri döndüm Nöbetçilerden biri bu sırada yerdeki kesik başı tekrar uzun bir mızrağın tepesi- ne geçirerek yere dikmişti. Halife, nöbet- gilere: - Bu başı sarayın büyük kapısı önünde teşhir ediniz. gelip geçen görsün ve kapı- daki nöbetçiler, bunun şeyh Saldin başı olduğunu gelip geçenlere söylesin, deld Şeyh Baldin başını büyük kapıya götür- müşlerdi. Halife, 'Tahirin getirdiği haberden de merunun olmamıştı. Koskoca Emevi sa- rayının içinde kimbilir hangi köşeye sak- lanmış olan bu haini çarçabuk bulmak ve cezasını vermek Jâzımdı. Velid, bu işe Tahiri memur etti: — Haydi, yanına birkaç muhafız alarak, saraym çini baştanbaşa ara. O hain ele geçinceye kadar ben bahçede bekliyecs- Bim Tahir Halifeden kaç muhaızla birli hir, Habibeyi Halifenin halde onunla konuşmamıştı. (Arkası var) ipucunu da kendilerine bildireyim!i» diye düşündü. Ertesi sabah, Bürhan kaptan iz pe- şinde İstanbuldan ayrılırken, Baha, yazı odasında yalnızdı. İstanbulun civcivli bir faaliyet sa- stiydi, Baha memnundu, Ağzı neredeyse kulaklarına varacaktı: Şermine rasi- ladığından ve onun büyük bir sırrı olduğunu öğrendiktenberi, bir koku aimiş bulunuyordu. Evlâdlığı Büha Kudret artık büsbü- tün pençesindeydi. Zira bu çocukta artık ihtiras hasıl olmuştu. Ne yapıp yapıp para kazanmak gayretine düş- müştü. « — Adım adım hedefe doğru yak- Maşıyorum...» diye ellerini uğuşturdu. Önünde bir dosya vardı, Yaprak- larını çevirdi, Sararmış bir kâğıda rastlayınca durdu, Bu, Süha'nın ârr- nesi tarafından yazılmış son mek» tuptu. Üzerinde «Oğlumaz diye yazılı olan sazlı açtı. Şu satırları okudu: Maalesef anneni tanımıyncaksınş bütün hayatınca anne muhabbetin. den mahrum yaşıyacaksın. (Arkası var)