o 9 i HER AKŞAM BİR HİKÂYE dinin yazıhane- yar kâtip onu görünce randim... diyerek ayağa odasının Kapısını açâr- Si kkatine çarpmış- mun cebind nç kiz kalktı, Bü- | e bu paketi lık düşünüyormuş gil Kendi kendine Şu Bizden g yor ha yim, y dadı. Dur ben ona güzel bir ders vere- rek paketin içinden | çikdlatıyı büyük bir e yemeğe başladı. Lâ ktü. Ferhun, de böyl söy parça da oflu birakayım... kararı verdikten sofra masanın ba- Bir kâğıdın e çarçabuk Bu gına geçti, şunları karai Hain a lata nasıl boğaz dan rken onu bul- altoyu Adı No, 64 Fakat bütün bu söyledi doğru, Sizi büyüten kadın, annenizin kim olduğunu size haber vermedi mi? y p de sunal soracak im vakit o artık cevap ve. yetteydi. yaşa remiyet Niçin? — Aklımı oynattı attı? Sakin bir deliliği ye saldı Fakat ted miyor. rdır, Kimsş- | davi de edile. | çıık ve ağcılık, yer neresi? | ÇiIKOLATA min yediğini, mektubu kimin yazdığını hâ- lâ anlıyamadı... Tuhaf bir macora değil mi? Ferhunde telefonda konuşan ağabeyisinin bu sözlerini büyük bir bayret ve dehşet için» de dinledi. Demek Adnana büyük bir f0- nalık etmişti. Maamafih Adnanir bes bir adam e ser- içinden muyor sonra Adnana Beyoğlunda n nuğa konuşa yü- rg büyük bir sami- kendi anlım- r, bende iden ni dum, Halbuki şimdi? dedi Bir şekerel dükkânının önünden geçiyor- e durdu. Adnana un, dedi, size bütün bir Şam fıstık- lı çikolata borsum var. Adnan hayretle gözlerini açarak sordu O, çikolata kahramanı siz miydiniz yok- | sa? de kabahatlı bi an sonra düki tavırla önüne bak- tı. Bun a girdiler. Bir çi- kolata aldılar. Adnan: 1 ödediniz... dedi, fakat benim mda bir simdi yok... onu dâ işan yüzüğü isterim. nde onu da ödedi Hikmet Feridun Es Abone ücretleri Türkiye Ecnebi 1400 kuruş 0 kuruş 8 » ww » © >» 0 » 8 » -— “ihadına dahili olmıyan ecnebi ler: Semeliği 3800, e'ta aylığı 00, &p aylığı 1000 kuruştur. Adrıs tebdili #çin yirmi beş kuruşluk pul göndermek lârımdır. Muharrem 4 — Kasım 98 8. İmsak Güneş Öğle İkindi Akşam Yatı E 1140 120 749 940 1200 142 519 65 28 1520 1740 1911 İiarehane: Babâli civarı Acımuslük Küçükpazar Altıok Gençler Birliğinden: 4/2/9409 çarşamba günü ak- senelik âdi toplantısı ya- Üyelerin toplantıda bulunma- pilacaktı # Kız mektepleri voleybol lig b 14/1/1940 çarşamba günü ya, eybol maçları Terakki L. Moran t 15 eyeti lacağını evvelce Wâr r fotosraf ve resim sergile: gününe bırakılmış» £ veya n sergi. amatör 840 perşembe di edebilecek» Nakleden i (Vâ » Nü) — Niçin yalan söylemiş olayım? « dedi. — Hayır, yalan söylemezsiniz... Si- Ze inanıyorum... Sadece bir garabet dikkatime çarpıyor, — Ne gibi? — Öğrenirsiniz ama... — Ne zaman? — Duyduğum hislerden bazılarını olsun size aşılamanın imkânını bul. duğum zaman... Şermin, başını hazin hazin salladı. — Yollarımız ayrı ayrı... » deği. « Vaktile Zonguldaktayken tahayyül edebilirdim, Sizi kendime eş sayabi- lirdim. Şimdi ise, servetiniz gözümü korkutuyor, Erkek: — Yadi canım, sizde...» dedi,» Servetin ne ehemmiyeti var?... Sis zenginlik, güzellik, sıhhat servetine maliksiniz... Bunlar, herşeyden kıy. metlidir... Yanınızda bulunup sizinle konuşmak zevkinin benim için ns bü. yük olduğunu tarif edemem... Sizi dinlemek, sizi görmek... Şermin, mahçup önüne bakıyordu. Erkek; Sonra... Türkiye Radyodifüzyon Postaları Dalga uzunluğu Türkiye Radyosu 1048 m. 182 Ke. Ankara Radyosu T.A. P, 317 m, 9485 Ko,/3 20 KW. TÜRKİYE SAATİLE SALI 13/2/84i /a, 120 Kur, 1230 Progr ve meteoroloji hai #k program rleri, 12,50 lanlar: n Ökte, Bardak- Safiye 30-14 Müzi e ve memleket & riği (PL), 1840 1855 Berbes Ajans ve m müziği: Hacı Falk için merhumun e sü küme 888 süd Cemil ti trası (Şef: Hasan Dön Juan opera- rt: Senfoni. içük sult, 2; Ajans haber nör, 3- Debu ket sat ayar ham - tahvilât, kambiyo - mukut (£ 35 Müzik; Cazband (Pl), program ve kapa; Soldan sağa: 1 — Zurnacı 3 — Yapan - Tersi küşad et demektir, 3 — Tanı gi, un, Asmalı Bedeli icar, uarız - Bir maden, rederken - Sorgu'edatı. * çi 10 — Yapmak » K ara » Övütül müş hububat 1 - Osmanlı devrinin Kalmaktan emir, kemiklerden biri, Jen, 10 Bir k Geçen bulmacamızın halli Ad, Hisar, — Sizi büyüten balıkçı nerede otu- | ruyordu? - diye sordu. — Her halde, Karadeniz kıyıların- da bir köyde olacak. Hatıralarımı maziye doğru nasıl gerilelsem bir türlü vazih bir aklıma gelmiyor... Yalnız galiba Yersey diye bir köyde oturmuştuk Kavak ağaçları vardı... Hristiyanlar vardı o köyde... -- Niçin gitmiştiniz oraya? — İyi bilemiyorum... Fakat her halde büyük bir kavga olmuştu... Bundan da vahim neticeler çıkmıştı... Baba dediği: adamın büyük bir su- çu vardı: Sarhoşluk ediyordu. — Köyde ne yapıyordunuz? — Bir kulübede oturuyorduk. Ba» bamız çalışıyordu ama, pek az kaza. niyordu. Ekser zamanını siftinmekle yahut arkadaşlarile beraber içki iç- mekle geçirirdi. Çok iyi bir kadın olan annemiz boyuna ağlardı. — Yesey'den ne zaman ayrıldınız? — On bir, on iki yaşımdaydım... İş- te büyük felâketimiz de o sırada ba- şımıza gelmişti Baha, yazı masası başında iki bük- | Mim oturuyor; bir takım evrakla meş- İ gul oluyordu. Genç kızla delikanlının muhaveresine zerrece ehemmiyet ver- miyormuş gibi görünüyordu. Bu saye- de iki genç kendilerini büsbütün ser- | bes, adetâ yalnız hissettiler. Sesleri İSLÂM TARİHİNDE Türk kahramanları Tefrika No 51 Yazan: İskender Fahreddin Halife Velid saray muhafızına: «Tahiri affediyorum, kendisini hemen serbes b:rakınız!» emrini verdi ifeden bir şey istemeğe gel ihsan v gülmeğe — Halife bol bol pi nin eline bir şey geçme feden alıp c r m yok mu? Gö ni çok iyi bi- kapıde cuklu küm ak etmişti — Bu kadın ne Hac istiyor? Git, anla ba- “Dedi. Hacer çarçabuk « Halifeye söyliyecek bi — Halife uyanmış Aclân Half, Halife, Tahiri af ediyor mu? A wı dönmesi çok Koşarak geldi: baka iz pene na getiri rakıp gitmişti Çocuğum üç yaşı- | in Bndülüste bir İs »diğini, oradan gel » boşanmak n orada İğbi lesi muhafızı ur. Buraya gelm in de « k elbet 1 bir Habibe düşür — Tahire, — Hangi Tahire? namusumu korumuş Habibeyi dikkatle kadar benim Ha Vid, dinliye di asrın ar- »k — Kimdir o, - diye sordü. — Çekinecek kimse değil dostum zattır... zaten... — Ya... Öyle mi efendim? Baharın kulağı gayet keskindir, Epeyce bir zamandır pürdikkat ke- silmişti. Kızın anlattığı hikâyenin tek cümlesini kaybetmiyordu. Bu dalave. | Tecİ zat, belki bu mâceranın da alt dan bir menfaat çıkacağını tahmin etmişti Sokakta bulunmuş olan bu çocuk kim olabilirdi?... Belki de zengin bir adamın aşk mahsulöydü! Kız, anlatmakta devam ediyordu: — Size felâketlerimden bi ttim. Ne derece bedbahtim, tahmin edin. Zonguldaktayken bizim evdeki mini- mini kızı görmüştünüz. Bu çocuk, be- | i evlâdıdır. İsmi Babasının & haddi değildi ama, söyledi ini daima meyhanelerde çirir, içince de asabi buh pılırdı. Bir gece yine zilzurna geldi. Analığımın kucağından Mürüvveti kaptı. Yere çalıp param parça edecek- $i. Zavallıcık öyle korktu ki, çığlıkları Babam gibi sevdiğim Dün akşam da beraberdik muştur. etm Tahir gözle bile ? Endülüse gittiği günden» eden odur. rirse, 1 1â birlikte yaşi 1 NAMUSU ok namuslu kadın okaklara çıkamadığını a göz di arın © ibe yere kapanarak hal Ben, Abdüs Abdüss şer ve şimdi; Hi id, saray muhafızır nri vergi. 2 ve namus düşmanlarını gi tece küm dı ne karar o gün E menfi bir € ya ar ve ar onun- Maryana ber ka gider arım. karşısındı aşılıyordu; Habibenin tesadüfen düşürmüytü : Arkası var) — Kurtarmak baba, için koşan & müthiş yıkıldı kopard mizin başına çaldı. Annemiz gün raüddetle | bir sopa On beş ke isü- zaman annemizin aklı yıldı edilemez bir ı oynatlığını gördük. şısında, babamız, işi büs disini ölü olarak kıyısında buldular k bil Kaza neticesi mi öldü, intihar mu etti?,.. Bu sırada Mürüvvet ancak on beş aylık bulunuyordu. — Demek on iki y d n. dünyada, bir deli kamınla ve bir cağızla kaldınız ? Maalesef, — Paranız da yol — Doğrusu, on iki y rayı hiç düşünm sında, balkçı çocu zamanımı geçiri; metinden haberim Y ra paranın ne de artık teda ketler bütün mem şu kız. «Köydeki hristiyanlar rdı. Ben nuyordum. Ecnebi | miştim. Çünkü Am miş idealist bir kadın Kendi üne irfan