Eski günlerde Şirketi Hayriye, tarihçesi, vapurları... Boğaziçinin zümrüt, firuze gularını yara yara, sağın solun yalılarına, ko- rularına, gölgelerine baka baka, yü- reklerden ferah taşa taşa gidiyoruz, geliyoruz. Bindiğimiz vâpura da Şir- keti Hayriyenin diyoruz. Hep dillerin- de olduğu hâlde bu çifte kelimenin iç yüzünü bilmiyenlere kısa bir tarih- çesini yapacağım: 1286 Hicri yılında (1871), Sadaret müsteşarı Fuad efendi (sonra Sadra- zam olan Keçeci zade Fuad paşa) ile yüksek ülemadan Cevdet efendi (meşhur tarihin sahibi Cevdet paşa) Bursa kaplıcalarının birinde yıkanı larken, içlerine bir ilham doğuvermiş: Boğâziçine vapurlar işletecek, O 1s- wz yeryüzü Cennetine hayat verecek ir şirket kurmak... 'Bir vakitler Şehriyar kasır ve s€y- sak. Yazın en sıcak aylarını orada gö- çireceklere göç için Irade çıkması şart. Çektiriler ve kayıklarla Sirkeci İs- lar, ağustosun on beşi olunca konaklarına dönerler- MİŞ, Rumeli ki dolu kıyısı ısında Yeniköyün, Ana du Kanlıcanın ötesi (bilâ- I dı balde) den; Beykoza nefyedilenler | bile mevcudmuş. Kükürtlünün veya Çeliklinin deru- | nundaki hazretler hemen kaplıcanın yorlar. kaş şepi) a m iye yorlar; sıcağı sıcağına şirketin ilk ni- zamnamesini çırpıştırıyorlar. Boğazda görülenler hep pazar ka- yığı, ateş kayığı, balıkçı alamanası, yelkenli oladursun, bir müddet evvel iki ecnebi vapuru İşlemeğe başlamış- mış; bundan gayrete gelen Tersanel &mize bir vapur tahsis etmiş. hır 1267 tarihli (Tak- vimi vakayi )deki ilâna göre akşamın | dokuzunda Köprüden kalkıp yolcula- rı köylere çıkara çıkara İstinyeye ka- dar, varacak. Geceyi orada geçirip er- tesi sabah dört sularında hareket ede, | rek, ayni minval üzere Jimana döne- cek. Istanbuldan Kandilliy ra idiş ücreti, maiyette bir usakla beraber mahiye 230, İstinye ve Kan- heaya kadar 300 kuruş. Yalnız son du rak yerinde İskele bulunduğundan Müşteriler kshvede; güneşte, yağmur. da beklerler, açıktaki vapura kayık- l larla giderler, gene öyle dönerler Bu kadarı ihtiyaca kâfi mi? Kafadarlar Bursadan İstanbula dö- nünce, Sadrı vakit Mustafa Reşid pa- şaya meseleyi açıyorlar, Adam u nik, çarçabuk icabına bakıyor. Şirke- ! ti Hayriyenin teşkiline dair 24 rebiül- evvel 1267 tarihli ferman çıkıyor. Türkiyede ilk tesis edilen anonim şirkettir. Her sınıf tebaanın hisse al- malarına müsaâde olunarak beheri Üç bin kuruştan 1500, akabinde 500 | daha katılarak, yani iki bin hisse ile kumpanya kuruluyor; Baltacı Mano- JAki bezirgân vasıtasile İngütereye se- kiz vapur sipariş ediliyor; bezirgânın şartlarının diğerlerden menfaatli olu- | gu, kendisine kâr kalacak 1300 kesah. | çayı da şirkete hediye edişi mahzuzi- yeti şahaneyi mucip oluyor. 'Wight adasında, mister Jones Ro- bert'in fabrikasında yapılan ve birin- cl kafilede gelen altı vapurun tekne- leri ahşap, makineleri * 60 beygirlik. Üçü 188 tonluk ve 7500 lira bedelin- de; diğer üçü de 197 tonluk ve 500 Hi. Ta fazlasma. İsimleri de: Rumeli, Ta- rabya, Göksu, Beylerbeyi, Tophane, Beşiktaş... Bunları kullanacak kaptanlara ge- | Mince, hepsi yelkenellikten, lostromo- Tuktan yetişme Rum ve Hırvatlar; ilk Türk, meşhur Ömer kaptan Bir hat Köprü ile Üsküdar, öbür hat da Beykoza kadar olmak üzere, 1852 de vapur başlamış. Hala İrküdar kavıkalarındaki — r cayır cayır işlemeğe | lanma taşlar, Gidiş ve ida, ; ketin maktuan idaresini Antuan Kaj- | ciyen ve Agop Bileziktiyan isminde i tüccara 1100 keseye, & müddetle ihale etmişler. Bunlâr da İ bocalamığa ve işi devrettikleri Re- İ sinici Mu (ben batıyorum!) diye çırpınmağa başlayınca mevcud 30 hissedardan biri olan Sakızlı Ali Bil mi efendi ilk müdürlüğü alıyor. Mumaileyh, | keri Ağz Hüseyin paşanın köleliğin- | den ve çiflik kâhyalığından Hayriye . On sene kadar süren müdiriyetinde vapurların adedi on âltıyı b uş. Selefi olarak iki sene kadar kalan, esbak Maliye Nazırı Nafiz paşa kâh- yası Raşid efendi devrinin belli mu- | vaffakıyeti Adalara da posta yapışı yerine gelen Kandiyeli Hüse- yin Haki efendi, 29 senelik idaresin- i Hayriyenin tekemmülüne 1, ikinci müessisi denilecek mevkle ermiş Acaip değil mi, onun da | leği ayni. Misir item 4 hi Vehbi efendi gene Yusuf İ Kâmil paşa perverdelerinden. Silsile- i beyin kâhyalığı mahyalığı yek, çekapısında (Nafia hanı) nda Ga'ntada (Mehmed Al .sında, daha sonra gene Galat- ı hanı) ile Balıkhane bi- dından Sirkeeldeki (Koso- va hanı) nda.n t Galatada şim- diki bulunduğu yerde işlemiş durmuş. İlk zamanlar iskeleden bir marka Alınıp vapura binilir, biletçi müşteri- | den markayı isteyip teneke kutudaki İ deste biletlerden birini verir, üstünde | iskele miskele adı bulunmazmış. Bun- lar her akşam toplanıp bir kontrolün nezaretinde fırında yakılırmış. Güç iş; saniyen biletler taş basması İ olduğundan taklidleri kolay. İskele | isimli, perforeli, uzun büetlere yetiş- tik, Yerlerine mukavva ve günlük ta- rihliler kâini oldu. Vapurl, 13 numaralı (G ra gelelim: te) dan eivelki- | hayırsız rakamlı pat pat, zikzak vapurluğu ettikten öyde ambâr olm Direk başlı, 17 ve 18 numaralı (Ba- iye) ve (Âsayiş) bir vaktin eh yas semiteri “İmla. (20Y. (22) 18ü- paşa hani) nın | esen poyraz anafora çevirip lar, galiba gene karş *k ederlerdi. 26 aralı (Sühület) tuşu sekiz bin /i- ra ve tek silindirli. aleli ve su ke- simi az olduğun reden getiren İngiliz kap rayı bulu: miş ve böyle bi Açılmamağa yemin etmiş. (27), (Sahlibende) de araba & ne mahsustu. Eşinden farkı, makine- sinin çift silindiri ve dört bin lira da- ha pal Yandan çarhlıların en fiyakal yürükleri (37), (38), (İhsan) ve ( ran) denilen ikizlerdi. Gel gelelim 6 grupa dahil (30), (40) hantal ve fos- tu. (41), (42), (Metânet) (Rasa- net) kardeşleri büsbütün geç, Üskü- darı tutarken çat çat, ikisi de ol- duğu yerde. (Râsanet) 1900 senesinde Köprü- de yatarken, bir römorkör larafından çekilen yelkenlinin demirini karnına yiyerek bativermez mi? Be irade, Ter- sanenin dalgıç tölüğü ve ahşap havu- zu larafından çıkarılıyor; adı (Eseri merhamet) & tahvil ediliyor. (43) ilâ (46) numaralı de güzel ve kıyak gidişli idiler rh davlumibazlarının yüksek kimseler onun içinde, (Kaptanla konuşmak memnudur) lâvhasınş rağmen gelsin çene... Sonra üst güverte kısacıcık. Orta da salon Ye kibar takım yân kamaralarda kutu sardalya: i kalanlar ise kar kıyamette bile yel bezleri arasında, Buranın hoş ciheti na gidilip gelinirken, Karadenizden perdeleri &l aşağı etti mi, yerlerine takılıncıya kadar hanımlar tarafını seyret, dur. 1838 yapısı, 25 bin tonluk ve zama- nının dev gemisi, 1865 - 66 da Avrupa ile Amerika arasına 'ik telgraf kab- losunu döşeyen Great Eastern günle- iyiz kl hâlâ yandan çarh mak- sun? Binaensleyh 1902 de, Şirketi Hay- © uskurlu gemi yaptırmağa ni- yetleniyor. Kaptanların çoğunda (bu sularda işletemeyiz!) diye itiraz üstü- ne itiraz. Bereket versin (pekâlâ iş- ler) diye, Palas kaptana... Reyi kabul edilip siftah olarak us- kurlu iki vapur Fairfield tezgâhları- na ısmarlarıyor ki (47) ve (48) nu- maralardır. Çok fayda ve kolaylıkları görüldü. günden, artık sıvırya, gelsin mabadı ? Sermed Muhtar Alus İ yirleri göster dan karşıya s0- | YENİ ESERLER: 12 Şubat 1949 “ Avukatın kitabı,, ul barosu umumi kâtibi avukat | isiydar Özkent arkadaşımız; Türk adli edebiyatına muazzam bir eser ar- mağan eylemiştir. Avukatlık, bütün dünyada enine boyuna çekilmiş karika- türlerde, vodvillerde mizaha alınmış bir mevzu olmakla beraber hiçbir memle- ket, lüzumundan müstafa kalamamıştır. Bunun son misalini, Bolşevik Rusyada görüyoruz. İhtilâl, O baroları kapattığı | halde çok geçmeden devlet memuriyeti seklinde ihdasa, ve sonunda hak ve va- zife sahibi bir müessese olarak “kabule mecbur olmuştur. Eserinin başlangıcın- | da avukatlığı tarif, um ve gayesini izah, mesele yapılan iftiraları tahlil edi cevaplarını veriyor. kısmını muhtelif ecne- i teşkil ediyor ve bit- || tabi başta Türk avukatlık tarihi geliyor. İnce harflerle büyük 140 sahile tutan s#hden başlanarak Tanzimattan ve Meşrutiyetten evvel ve sonraki sö miş ve nihayet Cümhuri- | diktiği âbideler, cidden | ve çekici üpla anlatı Adliye yangınının kül ettiği ve fakat müellifin veküle inzibat meclisinde aza | iken birer suretini aldığı veyahut en es- | ki ecnebi avukatlarla uzun muhabereler neticesinde elde ettiği vesikalar ve ista- tetikler, eski arzuhaleileri, Karamanlı | tip avukatları ve bugünkü nesli birer birer resmederken mil renin avu- katlığı ihya eden kanun ve nizamlaril> meslekte yaptığı büyük inkılâp hayret nazarına çarpıyor. ede nasıl avukat ln dağılım gösteriyor. Üniversite tahsili, staj başlıca vanıların nemriyct ve müstah- » avukatlıkla niçin birleşemiye- uzun boylu tahlil edildikten sonra avukatlık etmeleri doğru e ehemmiyetle durul 2 şubesinden icap eder. Sonra, avukatlık m meslek olduğu, mütemadiyen okumak ve çalışmak istediği, halbuki parlâmento büsbütün başka ve hey i bir âlem olması hasebile mebüsun eser ve içtihat- takibe heves ve vakit bulama- daronun öz evlâtları için en yük- sek bir hil'at' olarak “gurur ile * taşınan cübbenin onlara' ağır, ızlırap ve cazibe- sile heyecan veren adliye koridorlarının kuranlık geldiğiz tasvir edilerek mebus- İarın avukatk yapmaları doğra o dığı neticesine vanlıyor. Fransadaki son Staviski rezaletinden misaller. alınarak Türk adliyesinin ve Halk partisi kurul- taylarının bu baptaki titizlikleri tarihle- rile ve kararlarile gösteriliyor. Av ukatların hakları ve vazifeleri bah- n tam kendisini izah etmekte- - dir. Türk avukatının: başlıca — hakları şunlardır: İstişare, adli köğıdları tanzim, resmi dairelerde nizali; işleri; takip, mü- . adalet elbisesi, hâkimlik hakkı, | li tatil dava kâğıtları, mallar ve pa- ralar üzerindeki ücret Oimtiyazı, vekâ- İetaamenin tasdiki, baroların raporları, baroların kaza hakları. ih. Vazifeleri Şerel ve namus, vatân, millet riyet borcu, kanunlara ve mii- karsı borcu, . centilmenlik, ü niyetle dava te mek, münazaalı hakları iktisap ya- saklığı, feragat ve menfaati istihkar, klâl, adli müzaheret, avukatlarn | istiklâl, mahkemelere, birbirlerine, müşterilerine ih. İ ve hasımlarına karşı vazifele, Burada alınan bir bahis bütün dünya meslek kâidelerile karşılaştınlarak ilmi | ve sistematik bir surette tahlil edil. ih Dördüncü kısım, avukatın sa a müdafsadan bâhistir ve yalnız avukat” ların değil, bütün hukukçuların ve hatta ebiyat meraklılarının lezzetle ökuya- cakları kısımdır. Eski yeni edebi düdafaa zevki, müdafan şartları, dosya tutmak usulü, avukatın kültürlü olması mecburiyeti burada cazip bir üslüpin anlatılmıştır. Bu kınımda, kadın avukata mühim bir fasıl ayrılmıştır. aleyhte söylenen sözler, Fra: re, Amerika, Almanya, İtaly tan ve Balkan devletlerin hülâsa edilmiş, bizdeki taribi, Türkiye- de kaç kadın avukat olduğu, bunların meslekle ne dereceye kadar muvaffak oldukları gösterilmiştir. Baroların resmi ve gören bir müessese oldi n beşinci kitap, barolarin avu nasıl murakabe ettiğinden, na: sdığından, .- mahkeme usulü den, haysiyet divanınd. rihçesinden, müh lerdeki usullerde: sediyot ve nihayet İsela gizli konuyu leğinizi seviniz, bu m meğe ve sayılmağa | na eriyor, Başındaki bibliş öğrendiği- mize göre müellif memleketimizin res İni, yarı resmi ve hususi bütün kaynak- larma müracaat etmiş, bilhassa fransızca ve slmanca yazılan eski yeni" bötün eserleri tetkik etmiş esin verdiği, bir mevzuatı hizmeti ) telle ve-(M lek cidden sevil dileğile s0: telif Jisanlarda avuk miş birçok eserler vardır. Fakat bu k dar şümullü ve çemilisi yoktur, diyebi- sahifeye müellifin no dir. Müellifin (çok çeçeedir d kiyınetli meslek eserleri yazıldığı, hi ları düzelti ve eksikleri tamamlan» dığını görürme, belki birinci meziyiti zda kardeşleri içinde birinci sayıyı almak olan bu kitap ta, yazanı da muradına ermi in avuka recesine çık eri ısıtması dileğile yazılmış © ğunu gösteriyor. Hakikat halde avukat, hâkimin yazdım. hakkın yardımc m değil midir? Türk i Ni İk kanununu midir? Za balirlamamak mümkün müdür? bunun aksine hareket edenler varsa, bu mesleğin kendisinde değil, rafından kötü tatbik edil de böylelerinden, zikredilmeksizin, acı acı şikâyetler var. Haydar Özkent arkadaşımızı bugünkü kâğıt ve tabı şartları altında böyle bir eier meydana getirdiğinden dolayı teb- rik ederken bütün hukukçuların ve bil- hassaa avukatların bu eseri, (kendi ki- taplarını) dikkatle ve lezzetle okuyacak» larından şüphemiz olmadığını kayd tiz. Bir genç çayda boğuldu İzmir (Akşam) — Menemenin Kak- hç köyü halkından İsmail oğlu 18 ya şında Recep. bindiği arabayı sürerken büyük Çepge, ü civarında bir köp- tüden çaya yuvarlanmış, araba da rine düşerek zavallı genç su içinde feci şekilde boğulmuştur. İzmirin Bornova nahiyesinde, oAltın- dağ köyünde Hasan Geyik'in evi, gece vakti müthiş bir gürültü ile çökmüştür. Nüfusça zayiat olinamıştır. Mıknatisli bomba Almanların bu yeni silâhı da bekledikleri metiesii vermemiş Mıknatisli bombaların nazariye itibarile bu Gikleri; neticeyi Ver! Bunun üz“. rine «imdi o vapurlara ei maknahulı bomba kulla ga başladıkları haber veriliyor. balar ok şeklindedir. hedefe isabet edeceğini ümid ediyorlardı. Halbuki ba ümltlet tahakkük etmemiştir. Almanlar” sureile cezbi lâzımdır, bunun bombardıman edilen geminin ya kınlarında cezb kuvveti bakımından ga: gelmiş bir mıknatıs veya daha bü yük bir gemi ankazı bulunmasından il, ri geldiğini tahmin ediyorlar, Anl; yer ki mıknatıslı mayn Almanların ümüd ettikleri neticeyi vermediği gibi mıkna- tısh bomba da beklenilen neticeyi ver- mietniştir, 5