10 Ocak 1940 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7

10 Ocak 1940 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

m Rİ 10 Kânunusani 1940 mağ Yarının dünyasından haber: 4 Menfi tenkid ve müsbet eser Dünyanın her kanununda adam | öldürmenin cezası vardır. Fakat de- | dikodu ile hakikati öldürmeğe hiç bir | ec:2 yoktur, Birisi gelip de kulağı | nıza: «Pilân şey böyle imiş, filân kişi göyle yapmış; diye fısıldaymca mu- hatabınızın bir hakikat katili olabi. leceği hatırınıza gelmez. Boşta bulu- nup ve telkin altında kalp ayni de- dikoduyu başkalarına ( fısıldadığıms zaman sizin de kötü bir suçun ortağı olduğunuzu düşünmezsiniz. Dedikodu korkunç bir silâhtır. En güzel, en muvaffakiyetli bir işte asıl esası birtarafa birakaark ve en | ehemmiyetsiz teferı iş başarılmış ve o işiçin sarfe- edilen neticeler şevk ve cesaret en vaziyetlere, duyurması lâzım şahsi hisler veya sathi görüşler yü. zünden yeis, ümidsiziik, nefsimize güvensizlik yapar, Sonra: «Oh, ne iyi, kusurlar buldum ve bunları duyur- düm, Zekâmı isbat ettim» diye kendi hesabına övünür, Nevyork sergisine iştirakimiz, ba- na menfi lenkidin ve dedikodunun mânasını ve neticelerini çok yakın- | dan tahllketmek fırsatını verdi. Şuna şübhe yok ki şahsi histerin veya sathi görüşlerin mahsulü olan menfi ten- kid ve dedikodu bir memleketin umu- mi hayatı için en korkunç kısırlık Amilidir, Nevyork sergimize âid işler- de karşılaştığınız Zihniyet, başka Tiğte de karşımıza çıkabilir. Menfi | yetin bu meselede göze çarpan | tezrhürlerini avletmak; umumi ha. | yatın şevk ve enerji gibi kaynaklarını kemiren bir mikrobu umumi ve ameli bir surette tahlilden geçirmek de | mektir. Nevyork sergisine diğer altmış kü. | sur millet gibi iştirake Rarar verdik- ten sonra herkesin bu milf teşeb- büsten yüzümüzün akile çıkmak için İş beraberliği yapması lâzımdı. Hal- | buki menfi tenkid esasa itirazdan hiç bir zaman geri durmadı; Sanki bu iştirakin ne mânası | yardı? O para ile kaç mektep binası yapardık, Kaç tayyare satın alırdık? Bu itiraz işin başından Sonuna ka- dar işldildi. Hiç şübhe yök KI bu ten. kidi tekrar edenlerin çoğu samimi düşüncelerle hareket eden vatandaş- lardır, Biricik hataları şudur: Görüş ufuklarını darlığını anlamamak, | böyle meseleler hakkında kanaat | Sahibi olmanın salâhiyetini kendile. | rinde görmek... | Bugün propaganda denilen şey, | milletler için bir lüks eşya halinden çıkmıştır. Tecavüz için de, müdafaa İçin de bundan tesirli silâh yoktur. Maddi silânlar tek başına hiç bir kiy- met ifade etmez. Bütün iş, bunları kullananların şevkinde, cesaretinde, kabiliyetinde ve kendi kendine güve. nindedir. Bir milletin birliğini, tesa- nüdünü, kendne güvenini, şevkini sarsınız, En bol ve korkunç maddi si- Yâhlarını yok haline indirmiş olursu- Düz. Hitler, propaganda sayesinde her milleti içinden çöktürmek ve parça- Jamak mümkün olduğuna kalldir, Bu atlâhı, İngiltere, Fransa ve Amerika- ya karşi senelerce çok tesirli bir su- rette kullanabilmiştir. İngilterenin ve Fransanın hâkim sınıfları içinde bir gok insanlar, bu propaganda netice- #inde bir aralik mili ölçülerini ta. Mamile kaybetmişler ve hâdiselere itlerin gözlüğü ile bakmağı âdet edinmişlerdi. Hilerin Münih zaferi, sr! propaganda silâhile kazanılmış, kansız, zahmetsiz bir zaferdir. Tecavüz fikrini besilyenler, gözle- rine kestirdikleri miletleri; hayat, baka ve istiklâl kudretinden mahrum diye göstermeğe çalışırlar. Buna karşı beka ve istiklâl istiyen her millet, varlığını, canlılığını anlatmağa mec- | İ na dölkmektedir. Yazan : (Ahmed Emin Yalman ) insant bir araya toplıyan, altmıştan ! sektir. Sergi sahasındaki milletler fazla milleti boy ölçüşmiye sevkeden bir iş, kendimizi harici âleme tanıt mak, sevdirmek ve saydırmak için €n günel fırsattı Netioeler de isbat citi ki göze aldığımız külfet çok ye- rinde olmuştur. Eğer sergi yoluyla harici âlemle temaslar kurmanın ve saygı kazanmanın kıymeti olup ol- madığında tereddüdümüz varsa İtal- yanm 1041 Roma sergisine verdiği ehemmiyet, her türlü tereddüdü or- tadan kaldırmağa kâfidir. İtalya, bu- günkü silâh yarışı içinde harp teç- hizatına, sarfedebileceği milyarca pa- rayı Roma civarındaki sergi sahası- İtalya büyüklük emellerinden vazgeçmiş değildir. Fa- kat bir milletler arasında sergide Yarlığımı göstermek suretile kazana- cağı saygıyı, emellerinin gerçekleş- mesine silâhtan ziyade hismet edebi- lecek tesirli bir vasıta saymaktadır, Diğer bir nokla: Nevyork sergisi- ne olan devet Amerika Cümhur rel- sinden gelmişti, Buna rağmen sergi Amerikanın bir devlet teşebbüsü de- gildir, hususi bir teşebbüstür. Bunu ileri sürerek sergiye haddinden fazla kıymet verdiğimizi, serginin nihayet bir ticari teşebbüs olduğunu söyle yenler olmuştur. Bu iddiada bulu- nanlar Anglo Sakson müesseselerini tanımıyan kimselerdir, Nevyork sergi- si, hukuki bakımdan bir şirket mahi. yetindedir, fakat hakikatte ticari kâr temin edemiyeceği nizamnsnesinde tasrih edilen bir umumi menfaat mü- essesesidir. Ameriksnr in büyük üniversiteleri tıbkı bunun gibi hükü- metle hiç bir alâkası olmıyan hususi müesseselerdir. Bunlar masrafları- run ancak yansın: talebenin verdiği ücretlerle karşılarlar, Diğer yarım halk tarafından ödenir. Bu yolda bir müessese hususidir diye kimse buna ticari bir mahiyeti vardır diyemez. ! Yoksa ticaretin şekli Nasraddin ho- | canm dostlar alış verişte görsün de- diği neviden olur. Bizim neden İki paviyonumuz var diye itiraz edenler olmuştur. Halbuki | paviyonlardan biri, sergi idaresi tara- fından ecnebi memlekete ayni büyük- Jükte birer bölmesi verilen bir ser! binasından ibarettir, Bazı mahdud hükümetier bununla iktifa etmişler. dir. Fakat İngiltere, Fransa, Rusya, Japonya, İtmiya, İsviçre, Romanya, İsveç, Lehistan, Brezilya gibi bir | çoğu kendilerine mahsus İkinci bir | bina yaptırmışlardır. Biz Türk uslü- bundaki kendi binamızı vüvuda ge- tirmemiş olsaydık Nevyork sergisinde yaptığımız tesir yarım kalmış olur- du. Serginin tertib tarzmın ideale uy- gun olduğunu ve burada memleketi tarıtmak yasıtalardan daha mükemmeli olma- dığım iddia etmek, kendimize karşı haksıslık olur. Eğer vakit ve zama. nında hazırlansaydık ve bina için serfettiğimiz para nisbetinde dahili tertibat, eşya, omeşriyat © vesaire için tahslsat olsaydı elbette bundan kal kat İyi şeyler yapılabilirdi, Ne çö re ki hazırlık zamanı türlü türlü se bebler dolayısile hedrolmuş, herşey aceleye gelmiş, serginin açılabilmesini başka her düşünceye feda etmek lâzım gelmiştir. Bundan başka evvelce söylediğim gibi, her memleket binanm tahminden fazla. ya mal olması, dolayısile yen! tahsisat ayırdığı halde bizim İlk tahsisatla iktifa etmemiş lâzım gelmiştir. Bü. tün bu ameli şartlar göz önünde tu- tulmadan sirf idea! ölçülere göre ya- pılacak tenkidler, yersiz ve haksızdır. İşin doğrusu, varılan neticeleri mev- cud vasıta ve imkânlarla ölçmektir. Sonra şurasi var ki yapılacak bir İşi herkesin ayni surette görmesi ve tasarlaması lâzım gelmez, Herkes bu noktada kendine mahsus düşünce ve içtihaülarda bulunabilir. Yegâne müsbet ölçü, amil gaye bakımından netilemde otemin edilen verimdir. sergisi vesilesile Amerikada i yi aras boy ölçüşmede Türkiye dalma lik safta yürümüş, kendinden dalma İyi surette bahsettirmiş ve bu müca- deleden her halde üstün çıkmıştır. Bu neticeyi elde etmek hususun- da bütün heyetin çalışma saati diye bir hudud tanımıyarak, tatil günü aramıyarak başka hiçbir heyetin ça- aşmadığı bir tarzda çalışmasının çok tesiri olmuştur. Vozifeyi fedakârlıkla karşılamak bakımından başta gitti ğimizi iddia etmek caizdir. Amerika sergi heyetinde çahışanla- rın isimleri üzerinde ayrı ayrı durmi- yacağım. Yalniz Vaşington büyük el- çimiz B. Münir Ertegünden kısaca bahsetmek isterim. Büyük elçimiz, sevgi, güven ve saygı celbeden olgun ve yüksek şahsiyetile memleketimizi Amerikada şerefle temsil etmektedir. Münir E'tegün yol göstermek, sergi faaliyetlerine karışmak, bütün mara- sime riayet etmekte derin tesirler uyandıracak mahiyette nutuklar ha- urlamak ve söylemek suretile sergi- nin muvaffakiyetine belli başlı bir Amil olmuştur. Büyük elçimizin kıy- metli eşi Bayan Hayrünnisa Ertegün de sergiye ald faaliyetlere devam bir alâka göstermiş ve yardınımı hiç bir zaman esirgememiştir. Bundan sonra Vedad Nedim Törün hizmetleri üzerinde biraz durmak is- terim. Vedad Nedimi yorulmak bil- mez bir vazife ve faaliyet adamı ola- rak bütün memleket tanıyor. Matbu- &t umum müdürlüğünde bulunduğu seneler İçinde ne gibi bir çalışma ma- kanizması kurduğu ve ne kadar canlı ve verimli bir ruhla çalıştığı da her- kesin bildiği birşeydir. Ben Vedad Nedimin sergide büyük bir gayretle çalışmasını aslen bekliyordum. Bu kadar nezik ve mühim bir vazifeyi üzerine aldıktan sonra elbette elin- den geleni yapacaktı. Yalnız Nevyork- ta tanıdığım yeni bir Vedad Nedim vardır ki ondan kısaca bahsetmek isterim: Vedad Nedim, Nevyorklaki vazife- de sık sik öyle vaziyetlerde kalmıştır ki ya işin memleket hesebına icab ettirdiği hakiki menfaati feda etmesi veya meinur sifatile şahsi mesuliyet- | ler kabul etmesi ve hırtasi usuller bakımından hesab vermek külfetini ve zahmetini göze alması Jâzım gel- miştir. Vedad Nedim, her defasında kendi kendini işin icabına feda et- mekte ve vaziyetin icab ettiği karar. ların mesuliyetini yüklenmekte tered- düd göstermemştir. «Usule körkörü. | me uyayım da ne olursa olsünş diye kendini düşünseydi oNevyork sergisi için serfettiğimiz külfetlerin çoğu İ akamete uğramış olurdu Vedad Nedimin ikinci bir vazife için, müracaat ettiğimiz | vaktinde ! imtihanı da şu: Vedadın biricik oğlu Engin Amerikada zatüllcenb geçirdi, Bunun neticesinde bünye derhal bir sanatoryomda takviye edilmezse fena imkânların baş gösterebileceğini dok- torlar gizlemediler. Zavallı baba, ha- yala zerre kadar kıymet vermiyecek derecede yeise düştü. Fakat buna rağmen oğlunu sanatoryoma getir. mek için bir, iki gün vazife başından uzaklaşmağa razı olmadı, Anne, ta- nımadığı, dilin! bilmediği bir mem- lekette oğlunu tek başıma sanatoryo. ma getirirken, Vedad ağlıya ağlıya vazife görmeğe devam ediyordu. Bu- günlerin bende bıraktığı iz, Vedad Nedimi tam bir vazife kahramanı di. ye tanımak ve sevmek olmuştur. Bir taraftan Nevyorkta neruhla çalışıldığını, diğer taraftan elde edi- len müsbet netirleri bildiğim için bazı vatandaşların Nevyork sergisine işlirakimiz hakkında menfi bir ka naate vardıklarını memlekete avde- timde görünce derin bir teessür duy- dum ve hakikati anlatmak ihtiyacını hissettim. Fakat hakikati duyurma. nın daha iyi bir yolu, sergi heyeti nin raporunun ve sergi hakkında Amerika gazetelerinde çıkan yaz'a- rın ve mevki sahibi Amerikalılardan gelen mektupların neşridir. Bütün vatandaşlarda, memleketimizin böy- Je bir işte nasl temsil edüdiğine ve merak ve alâka F MEŞRUTİYETTE SARAY ve BABLAL KÂNİ İRTEM — Tercüme, iktibas hakkı mahfuzdur. Tetrika Mo, 186 Enver beyin hanedana intisap arzusu ve Naciye sultanla &, Bir gün geceliği Getünde muhs- Sızlar dairesine kaçtı. Kendisinin İs- tanbula iadesi zaruri görüldü, Behice hanım bundan sonra yine Maslak na harekeileri gerek hükümet, gerek smray mahafilini büsbütün aleyhine Balkan harbinde Abdülhamid İs- tanbula, Beylerbeyi sarayına getiri- Bnce Behice hanımın da bu saraya kapatılması düşünüldü. Bir gün polis müdiri umumisi Bed- m bey, Abdülhamidin müsahipierin- den biristle ve iki otomobille Maslağa — Sultan Hamid pek basta! Bizi i- iyor. Bütün kadınlar gittiler! Diyerek Behice hanımı aldılar; Bey- lerbeyi sarayına götürdüler, Behice hanım saraya girince bah- sedilen kadınlardan, hanımlardan kimseyi görmedi. Sordu: — Siz geç kaldınısi Onlar gittiler! Cevabını aldı. Behice hanım nihayet Beylerbeyi sarayında hapsedilmişti. Pakat o bu- Ba tahammü! edsmesdi. — Beni buraya niçin osibettinis? Kapattınız? Diye Abdülhamidle kavgaya baş ladı. Abdülhamid: yaşadı. Enver bey - Naciye sultan Abdülhamldin oğlu Abdürrahim elendi (doğumu EH. 1312) amcası şeh- 1314) ile nişanlanmak istemişti. Fakat sultanların şehzadelerle ev- Jenmeleri, Osmanlı hanedanında cari ananeye muhalifti. (Bu anane, sonra Vahideddinin bir kam ile Abdülmeci- s.memar eren sersarensEEsEsEsErEA area vardır. Bu malümati delillerile elde etmek hepsinin hakkıdır. Bunun bir faydası da; menfi tenkid ruhunu ez- mek ve zahmetli bile olsa etraflı araş- fırmalara da ihtiyaç gösterme müsbet tenkidi itiyadlarını “kurmağa hizmet etmek şeklinde görülebilecektir. Sergi bahsini burada biralöyorum. Bundun sonraki yazımda, yarının dün- yası penceresinden: görülen memle. ket manzarasını çizmeğe çalışacağım. / ik ZAMA mlm “wdömed Emin Yalman | yor nişanlanması İngiliz sefaretine Wtica eden beşinci Ikbal Behice hanım din oğlu tarafından bozulınuştur ) Bu ananenin devamı, İzdivaçları aşk salkaslie olmuyan sultanların İş- lerine gelirdi. Çünkü bir şehzade, el. bette miacağı sultana, hariçten bir da madın göstereceği büyük hürmeti göstermiyecek idi; sultan da kadir ve Mibarından düşecekti. Bir de yalnış kendisile iktifa etmiyeceği şüphesiz dan şehzade hareminde bir odalık gi. bi nihayet bir köşeye alılmak ihtima- B de gurura dokunacak şeydi. Naiye sultan bunu istemedi. Haremi hüma- yunda, bu nişana muvafakat elemi- yeceğini wrar ile tekrar etti, Tasar. var geri kaldı. Naciye sultanın babası ve sultan Reşadın kardeşi şehzade Süleymen &fendi (doğumu H. 1271) Bebek sır- tanda Nisbeliye köşkünde otururdu. Abdülüâziz Avrupa seyahatinden av. detinde bu köşkü eşyasile birlikte kar- deşinin oğlu Büleyman efendiye tahsis eylemişti. Büleyman efendi, Abdülüzizin vefa- tandan sonra bu eşyayı İylce muhafa- ma etmişti. Bu eşya Sevr fabrikası mamulâtan- dan kıymetli bir sofra takımile vazo. lar, aynalar, avizelerden, tuhaf ve za- sit mamulâttan mürekkepti, Süley- man efendi bunlardan yükte hafif, par hada ağır olanlarını dolaplara yerleş” türerek kendi mührile mühürlemişti, Bonra Abdülhamide verilen bir ur. nal üzerine bu eşya köşkten kaldırdı, Yalnız büyük bir dürbün kaldı. Sileğik man efendi bu dürbünü hayatının sö muna kadar amcasının yadigâr ola» i sak saklamıştı. Abdülhamid yüzü seksene kadar eksiğine Kirdr «iurdu! Onun ziraate merak serdi ynası biraz da bu müzayaka dolayısliş © diruştu. Büleyman efendi sultan Reşad # «Olüzundan üç ay sonra - 18 temimma 1909 tarihinde - müzmin bir kalb has- talığından vefat etmişti. Kendisinden sonra da ailesi Nisbe. tiye köşkünde oturmakta devam etti, aKahramanı hürriyet» Enver bey, sak tanat hanedanına intisap suretile şe refini arttırmak hevesine düşmüş ve 8üleyman efendinin güzellikte med- hini işittiği kızı Naciye sultan ile ey- lenmeğe kendisince karar vermişti, Enver beyin bu suretle saltanat hg nedanına intisap eylemesi, İttihader- lara hasım olan şehzade Vahideddin efendinin zerre kadar hoşuna gitme mişti, Bu hoşnudsuzlukta eski dömad * Ferid paşa - Abdülmecidin kızı Medi. muavini Şükrü paşa oğlu damad Serif - Abdülâzizin Yazı Emine sultenin ko cası - ve damad Tunuslu Hayrcdğim” paşa oğlu Selih - şehzade Kemaloidin efendinin kızı Münire sultanm koca sı - paşalar dü Vahideddinle müşte” rektilez. Hepsi, Manastır nafla idaresi memurlarından Ahmed efendiniğ eğ 4 du olan Enver beyi bir türedi addeği ha sultanın kocası - İle Selânik vali l devrinde maaşların dğe dahülde kalması, şehzade Süleyman | Gendiyi müzayakaya düşürmüsüğü Şehzadenin bu mütedahil maaşa |

Bu sayıdan diğer sayfalar: