çep ERERKEN A İ AKŞAMDAN AKŞAMA Radyomuzda bir kaç tekâmül adımına daha ihtiyaç hissediliyor Bir yerde okuduk; Londra radyo merkezinde elli kişi mütemadiyen âlet başında oturur, bü- tün dünyayı dinlermiş. Fakat her duyulan aynile tekrarlan- Mmiyor; zaptedilerek bir yazı heyeti hu- zuruna çıkarılıyor. Orada kalem sahi. bi ve vakayiin cereyanına aşinâ kimse ler bunları tasnif edip karşılaştırıyor; mübhemlerine evveliyat yahud izahat ilâve ediyor. Kimini şifahi makalele- rin unsuru olmak üzere ayırıyor; kimini doğrudan doğruyu hava- dis diye bildiriyorlar. Hattâ şim- di bir de serlevha usulü icad edik miş. Spiker, hangi haberleri okuyaca- ğu önceden söylüyor. İster dinle, is- Hülâsa bir emek, bir bilgi, bir zekâ mahsulü... Fenebi radyolarındaki ekser türkçe sözleri - türçe söz olarak - beğenmiyo- ruz: Bozuk ciimleler, bozuk telâffuz- lar, filân... Fakat mahiyet itibarile, hepsi de aşağı yukarı bu-anlattığım 2. Radyo şayed İtalyan radyosu ise, faşist zaviyesinden dünyanın o günkü umumi manzarasını arzediyor; Fran- Siz radyosu ise, gene öyle... Biz ne yapıyoruz? Anadolu Ajansının bültenlerini si- ralıyoruz. Bunların kimi D, N, B,. nin propagandası, kimi Reuter'in haberi... Şimdi diğer Jisanlarda da neşriyatımız var; eğer türkçede okunanları rumcâ, Fransizca tekrarlıyorsak, bu tercü- manlık silsilesinden kendimiz için bir fayda beklemek abestir. Geçen gün, Anadolu Ajansı bülteni- ni spikerimiz okuyordu: — Berlinden D, N. B, bildiriyor: Son hava çarpışmasında 43 İngiliz tayya- resi düşürül, ü haber vermiştik! İmha edilen tayyarelerin adedi 36 ol. duğu tahakkuk etmiştir. Böyle dedi kesti, Halbuki, bir kaç saat evvel, İngiliz menbaları ayni hava çarpışmasında İngilizlerin 7, Almanların 12 tayyare kaybettiklerini ısrarla tekrarlamak- taydı. Roma radyosu bile bunu zikre- diyordu. İngilizler, Berlinin uçurdu. ğu bu haberi şöylece alaya almışlardı: — Demek, Almanlar bizim gönder- diğimizden fazla tayyaremizi düşür. müşler!... Bizim merkez, saatlerce sonraki neş- riyatımda bunları kaydetmiyor. Esaslı bir aksak cihet: Radyoda Söylemek için bir haberin telgraf tari- kile ajansa bildirilmesini, oradan da bülten olarak verilmesini bekliyoruz. Halbuki, diğer radyolar, vasıtasız ola- rak yekdiğerlerinin neşriyatını haber veriyorlar... “ Yapılacak şey, radyomuzu, dinleyi- cilerile, mütereimlerile, bihakkın mes- lekten olan kalem erbabı ve gazeteci. lik tecrübesi yapmış o muharrirlerile bir mükemmel müessese, bir emsalsiz gazete tahrir heyeti haline sokmak. tır, (Şahsen bir talebim yok. Tayin 0- Tunsam bile istifamı şimdiden takdim edeim.) Fakat muhakkak: Şimdiki şekil kâfi değildir; tatmin etmiyor. Meselâ muhterem B, Şükrü Esmerin dünya abvalini anlatış tarzı iyidir. Diğer neşriyatı onun şekline yakınlaş- tırarak, ajans telgraflarının üzerinde âyi çalışarak ve kulağımızı dött açarak bu İşi bir şeye benzetmeliyiz. — Maşallah sizin çocukla bizim çöcük ne kadar sıkı fıkı dost bay ŞEHİR HABERLERİ Ticaret Vekili yarın gidiyor Dün de çaycılar, çuvalcılar ve çivicilerle görüştü Ticüret Vekili B, Nazmi Topçuoğlu dün de temaslarına devam etmiştir. Dün öğ- eden sonru Vekll, çaycılar, çuvalcılar ve giviciler namına gelen heyetleri mıntaka ketlerin > projelerini taktim Esas Itibarile birliklerin kurulmasına hü- kümetçe izin verilmiş bulunmaktadır. Ve- kilin yarın akşam (pozar günü) şehrimiz- den ayrılması muhtemeldir. Deri ve kösele fiatleri düşüyor Alınan kararlar neticesinde yerli deri muştur. Mıntaka ticaret müdürlüğü, diğer fiatlerde de icab eden tenzilâtın derhal yapılması için icab eden tedbirleri almak- tadır, Henüz manlfaturu, çay, çivi ve oryak flatlerinde tenzilât yapılmış değildir. Ec- sa ve ilâç flatleri yüksekliğini muha- faza etmektedir. Salâhiyet kanunu Mec- Wsten çıkar çıkmaz, evvelce alınan ihzari tedbirler sayesinde bu eşya flatlerinin nor- mal değilse bile normale yakın bir nisbet- te tenzili temin edilecektir, Tramvay seferleri artırılacak Her hatta fazla araba işletil- mesi temin ediliyor 'Taksi otomobillerinin de otobüsler gibi muayyen bir Ücret muksbilinde yolcu taşı- malarının Vali ve Belediye Reisi Dr. LüSf Kırdar tarafından münasip görüldüğünü yaz» mıştık. Dr. LüMi Kırdar, dün şoförler ce- miyeti reisini nezdine davet ederek taksi arabalarının da otobüsler gibi muayyen mevkiler arasında yolcu taşımalarını teb- 1£ etmiştir. Valinin bu emrine göre taksi otobüsleri şimdilik Pangaltı ile Karaköy ve Taksim ile Eminönü arasında on ku- Tuş mukabilinde yolcu taşıyacaklardır. bu karar hemen tatbik edilecektir. Otobüs- lerin İşliyecekleri bu hatlar, şehrin nü- fus itibarile en kesi? ve vesaiti nakliyeye en çok ihtiyaç gösteren bir sahada oldu- ğundan tramvaylarla otobüslerdeki Kala- balık kismen azalacaktır. Diğer taraftan havaların bozulması ve karakışın gelmesi İfibarile halkın İstas- yonlarda fazlaca durmasına meydan ver» memek üzere tramvay arabalarının arte tırilması da Kararlaştırılmıştır. Bu mak- satla B. Lütfi Kırdar dün saban Metro Hanma giderek şehrin muhte? semtie- rindeki tramvay arabalarının arllarılması için tedbirler almıştır. Alınan tedbirlere göre tramvay depolarında bekliyen ara- balar, havaların bozuk ve soğuk gittiği günlerde mümkün olduğu kadar normal seferlere ilâve edilmek üzere seferler art- tırılacaktır. Işıksız sokaklara lâmbalar kondu Belediye ışıksız sokakları aydınlatmak üzere yeniden Hasköye 17, Büyükdereye 2, Şehzadebuği: Bultanahmede 3, Fenere na İ elektrik Jâmbası koymuştur. Bu 8u- retle yeniden tesisine teşebbüs edilen iki bin lâmbadan elde encak 199 limba kal- mıştır. Bunlar da yakında şehrin muhte- Hf semtlerine konacaktır. » Belediye bundan sonra yeniden bin lâmbalık ikinci bir hazırlıyacak ve bu Jâmbaları da şehrin muhtelif semt- lerine dağıtacaktır. KÜÇÜK HABERLER: 4 Üç gün evvel otemobilile 'Türba civa- rından geçerken Münire adında bir kadı- na çarparak ölümüne sebebiyet vermek- ten mazmun şoför Mehmed Nuri dün ad- liyeye teslim edilmiştir. Sultanahmed ikin- ci sulh osza mahkemesinde sorguya çeki- lem Mehmed Nuri kazanın, kadının hatası yüzünden vukubulduğunu iddia etmiş, mevcud delillere istinaden Mehmed Nuri tevkif edilmiştir. Galatada Arap camiinde oturan B. İzzetin dört yaşındaki çocuğu Cavid ey- de oynamakta iken mangal Üzerinde bu- iunan bir tencere devrilmiş, Cevld vücu- dünün muhtelif yerlerinden haşlanmıştır. İşe el koyan polis, çocuğu kastaneye kal- dırmıştar. # Şoför Cemilin idaresindeki taksi fle goför Cemalin idaresindeki otomobil dün İstiklâi caddesinde birbirlerile çarpişmış- lar, her ikisi de hasara uğramıştır. Polis | iki şaförü de yıkayarak haklarında sah. Zekâmuzın, düşüncelerimizin, emek- | lerimizin sesini, sözünü radyomuzda dinlemek istiyoruz. İ B. ismali Hakkıyı tıp fakültesindeki İ kürsüye getirmeği muvafık Karilerimizin mektupları Eminönü meydanında barınak Eminönünde üstü kapalı bir tram- vay barınağına ihtiyaç var. Karda, yağmurda. rüzgârda hastalanan ka- rilerimizden şikâyet mektupları alı- yoruz. Müstakbel plân ne şekildeyse, sığınaklı yeri şimdiden ve ilk iş ola- rak o hale getirmelidir. Taksim mey- dani hakkında da ayni şeyi temenni edebiliriz. ... Kömür ihtikârı Kömürün elden ele geçerek tonu 28 liraya kadar müşteriye satıldığı ha- ber veriliyor. Bu gibi ihtikârlara imkân bırakmı- yacak şekilde piyasada kömür bu- landurulması lâzımdır. ... Çarşamba otobüsleri Çarşambaya otödüs işletildiği için bura halkı çok memnundur. Fakat Çarşamba ile Fatih arasındaki yol pek bozuk olduğundan rahatsız gidi- liyor. Yolun bir an evvel tamirini Be- lediyeden rica ederiz. Ahmed Sayınlı Kıymetli bir ilim adamının vefatı iğ profesör B. İsmalı Hakkı o merhum, memleketimizin en- der yetiştirdiği ir adamlarındandı. B. İsmal) Hakkı, bay- “tar o mektebinden va profesör Blanşer'i. yanında uzun müddet Çalışmış ve parazitoloji ilmini öğrenerek memleketimize dönmüştür. B. İsmall Hak- kı, bundan sonra baylar mektebinde hay- vanat profesörlüğüne tayin edilmiş ve bu- rada uzun müâdet bu kürsüyü idare otmiş- tir, 1908 senesinde mülkiye ve askeriye tıb- biye mekteplerinin birleşmesile teşkli edi- len tıp fakültesi relsiiğini deruhte eden profesör operatör general Cemil Topuztu, © tarihe kadar tibbiyede Yalnız hayvanat dersinin okutulmasını ve parazitoinji gibi ıp âleminde mühim bir ilim şubesinin fa- külte programı haricinde kalmasını doğru bulmamış ve bu dersin kürsüsünü tesis et- miştir. O zaman profesör general Cemil Topuzlu Parisle tahsil görmüş, bilhassa Avrupa ilim Âleminde paresiteloji etrafında bir çok eserleri ye tedkiklerile takdir kazanmış bu görmüştür. Tıp fakültesi muallimler meclisine da- hil olan zevat, bir baytarın tip fakül- tesinde ders vermesine şiddetle (itiraz etmişler; fakat profesör Cemli, hekimler arasında bü dersi okulacak başka salâhi- Ekmeklerin kâğıda sarılması Bugün tatbiki kabil olup olmadığı t tedkik edilecek Şehir meclisi tarafmdan verilen bir ka- rar mucibince fırıncıların, sattıkları ek- mekleri kâğrda sararak müşteriye verme- leri Tâzım gelirken bu kararın fırıncılar tarafından tatbik edilmediği görülmüş ve Belediye zabıtası tarafından para cezası tarhedilmiştir. Bir kısım firindilar bü cezaya itiraz et- tiklerinden ip mahkemeye intikal etmiş ve dün Sultanahmed birinci sulh ecza mahkemesinde davaya bakılmıştır. Ceza- ya itiraz eden fırıncılar mahkemedeki ifa- delerinde, harp dolayısile memlekette kâ- ğld buhranı olduğunu, kâğıd tedarik ede- medikleri için ekmi sarmadan Vver- diklerini Heri sürmüşlerdir. Muhkeme bu hususta tedkikat yaparak, şehir meclisi tarafından verilmiş olan ka- Tarın bugünkü vaziyette tatbiki kabil olup olmadığı hakkında kararını vermek üzere muhakemeyi başka güne bırakmıştır, Çavdar ekmekleri Belediyece konulan esasa göre çavdar ekmeklerinin yüzde yirmi buğday, yüzde seksen de çavdar unundan yapılması lâ- zamdır. Bundan başka bu ekmekler» el sürülmemek için bunların kiğıd içinde muhafaza edilmeleri icab etmektedir. Hal- buki son zamanlarda piyasada satılan çavdar ekmeklerinin bu evsafta olmadık- ları görülüyor, Belediye, geker hastalığı- na tutulan hastaların bilhassa çavdar ekmeğini tercih ettiklerin! düşünerek bu ek- meklerin sıkı bir kontrole tâbi tutulması- nı muvafık görmüştür. İstenilen evsafa uymıyan ekmekler satılmıyacaklır. Bir hakaret davası Polis karakolunu teftiş ektiği sırada Ye- niköy nahiye müdürü B. Muhsine hakaret etmekien marnun sabik Tarabya polis komiser muavini Hasan Basrinin muha- kemesine asliye birinci ceza mahkemesin- de bakılmıştır. Maznün Hasan Basri kendisinin nahiye müdürüne hakaret etmediğini, şahsi ga- e kendisine iftira ettiğini iddia etmiş- Nahiye müdürü ise komiser muavininin teftiş esnasında kendisine hakaret ve ka- rakol odasında kendisini tevkif ettiğini, pencereden bir çöpçü vasıtasile telefon santralına haber göndererek kaymakama ve baş komisere telefonla malümat ver- dirmek suretile kendisini kurtardığını söy- lemişlir. Maznun bu iddialara da itiraz etmiş, diğer şahidlerin çağırılması için yet sahibi kimse bulunmadığını ileri şü- rerek B. İsmail Hakkıyı tayin ettirmişti. B. İsmali Hakkıdan evvel memleketimizde sivrisinek, âdi sinek ve diğer küçük haşe- relerin rollerini ve hastalıklar üzerindeki tesirini tedkik eden bir sat mevcud değii- di. Merhum, darülfününün Jâğvına kadar bu kürsüyü muvaffakiyete idar etmişti. Hekim ve baytarlarımızdan bir çoğunun hacasiydı. Merhumun (lm! hayvanati tıb- biye ve ziralye), (parazitoloji) gibi başlıca büyük eserlerinden başka Avrupanın muh- telif ilim akademilerinde dikkati celbeden tedkikleri vardır. Ahlâk ve fazilet ilibarile muhitine hür- met telkin eden merhumun apansız vefatı, memleketimizin irfan hayatı için telâfi odil- mez bir ziyadır. SOHBET Derkenar X FİKİRLER. — Bir kitap okuyorum; yeni değil; yanılmıyorsam, yamlalı hiç olmazsa on beş sene oldu. Kısa kısa parçalar, vecizeler... Bazı sayıla- larında durup: «Bunları ben de dü- şündüm, ben de söyledim, yazdım» diyorum; içimde. intihalimi kendi elimle yakalamışım gibi bir his var. Ama o kitabı evvelce okumamıştım, içinde neler olduğunu bilmiyordum; düşüncelerimi her hâlde o kitaptan almadım; bu işte gerçekten intihal yok. Zaten fikir şahsi bir şey değildir ki!.. Şahsi olmaması da lâzımdır. Düşün. düğümüz şey doğru ise, onu hayatta. ki tecrübemizden almışsak, onun biz- değil midir? Hiç bir kitapta, hiç bir kimsenin ağzında tesadüf edemediği- niz fikirlerinizden kaçınınız, hiç ok mazsa şüphe edin: onların birer ve himden doğmuş olmaları pek muhte- meldir. Bizim olan şey ancak o fikir- leri ifade tarzımızdır. Fakat iki kişinin tamamile bir fi- kirde olması bilmem kabil midir? Her fikirde bin bir nuance bulunabilir ki ifade tarzımızın, üslüb dediğimiz şe- yin gösterdiği de işte budur. n DİL. — İki arkadaşla beraber bir kitabin bir parçasını tercümeye çalı- şıyorduk. Büyük Fransız muharrirle- rinden birinin bir piyesi, Çok tabii bir ifadesi var; fakat bu tabülik asa- lete maniğ olmuyor. Biz tercüme ederken ekseriya tabii ifadeyi bulu- yor: «Biz konuşurken bunu böyle söyleriz» diyorduk; fakat bizim bul duğumuz cümlelerde, fransızcadaki asalete mukabil, nasıl söyliyeyim? güzel olmıyan bir hâl vardı. Tiyatro konuşma dilini kullanır ama onu #iylis& eder. Biz türkçenin konuşma - dilini öyle stylisâ edemyior, ona sana$ dili hâlini veremiyorduk. Bu yalnız bizim aczimizden mi ge liyordu? Şüphesiz, işin içinde bizim aczimiz de var; biz iyi, kuvvetli birer sanatkâr olsaydık İstediğimiz şeyi yapabilirdik. Fakat bugün bunu türkçede yapabilen hiç kimse yok. «Tabii yazıyor, akıcı bir ifadesi var» diye gösterilen muharrirlerimizin ya- yılarına bakın, onlarda da yine sanat eksikliğini buluyorsunuz: hiç bir Türk muharriri tabiilikle asaleti birleşti. remiyor. Ya bir sanatkâr iadesi, ya konuşma dili... Hepimiz o asil konuşma dilini elde" etmeğe çalışıyoruz ama bittabi kolay iş değil; ona ancak çok büyük bir mu. harrir muvaffak olacak, Zaten Fran- sızlarda da ona ilk varan Voltaire ol- muştur; Voltaire, yani dünyaya gel miş en büyük muharrirlerden biri, Her dil Voltaire'ini çabuk çabuk ye tiştiremez. Bizde o asil konuşma dilini Yahya Kemal'in bazı şiirlerinde bulmak ka- bildir. Meselâ geçenlerde okuduğu- nuz «Deniz türküsün nde, İşte biz o dille yazabildiğimiz gün türkçe en büyük adımını atmış olacaktır. Fa- kat buna Yahya Kemal de nesrinde muvaffak olamıyor; onun nesri sas natkâr; nesridir, zengindir, asildir, ama tabii değildir; daima edebi oldu- ğunu, işlenilmiş olduğunu hissettirir. Nurullah ATAÇ | (Devamı 4 üncü sahifede) B. A. — Alman dostlarımız görme, sin, aralarını açmaya kalkarlar!... ai Gi