26 Kasım 1939 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

26 Kasım 1939 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

T erme 7 e | SEVİLE TE Şirket memurlarından Küştünün kızı Se- miha, babasına sordu: — Babacığım! Bu akşam nef var?... Ni- şin böyle kaşların çatık?.. Derdin ne? Adamcağız, maziye ald gamlı düşünceleri #çinde haşir neşir olduğu bir sırada, bu s8- si duyunca silkindi ve ruhunda bir yaranın yeniden deşildiğin! duydu. — Derdim ne olacak, kızlmı?... Hiç bir şa- yim yok... Kaşlarım filân da çatık değil — Yoksa amcamın evine gideceğim için canın mu sıkılıyor? İstemezsen gitmiyeyim. — Hayır, hayır... Bilâkis. Senin orada eğlendiğini görüyorum. Niçin , gitmemeni Astiyeyim?... Git... Beni düşünme!, Ben bu akşam çok iyiyim. Çok meşeliyim. Yalan söylüyordu... Neşeli olmasına ihtimal var mıydı Ki, bu akşam bilâkis kederliydi.. On sene ev- velki felâketinin yıl dönlimüydü. Tamam on yıl evvel evine döndüğü zaman masanın üstünde bir mektup bulmuştu. Bu mektup karısının, sevgili karisinin, el yazıslle idi. «.. Sen beni katiyen amlıyamadın. Ben artık bu hayata tahammül edemiyeceğim. Ben mütevazi bir memurun Karısı olmak için değil, pek başka bir hayat için yara- tılmış bir kadınım. Başkasını seriyorum, Ben, bana lâyık aşkı buldum.» Uzun bir mektubun içinde bu satırları okumuştu ve beyninden Yurulmuşa dönmüş- tü. Demek ki, karısı «başkasını. sevmiş, öyle mi? Çok geçmeden öğrendi ki, bü «Başkasi» bir zengindi. Rakibi olan adam, karısını İs- viçreye kaçırmıştı. Mik önce intiharı düşündü. Fakat s0n- Fa aklına kızı geldi, Birielk eviddı! Anası tarafından böyle yüz üstü bırakılan yavru- Gağıl Annesine bu kadar benziyen Semiha. — Annem nerede, baba? — Seyahate çıktı, kızım. — Arnem seyahatten hâlâ niçin dönmü- yor, baba?. — Çok uzak yere gitti de'on! — Annem pek gecikti, baba! İ — Sana fena bir haber'vereceğim: Annen 5140, kızım! Rüştü kızını gönlünün İstediği tarzda tere biye etti. Ona kendi fikirlerini aşıladı. Yal- nız keridi fikirlerini ve faziletini... ... Genç Kızın amcası da, başası gibi memur- du. Ve Semiha amcasının erine sık sık -ekseriya babasile birlikte- giderdi. Lâkin © akşam Rüştünün felâket yıldönümü oldu- gu için Kız amcasının evine yalnız başına gitti, Babası gece yarısına kadar karısının iha- netine dair düşünceler içiside bunaldiktan sonra konsolün üstündeki saat on ikiyi ça- Yınea kalktı, Şemsiyesini almıştı. Yağmurun çiselediğini farketmişti. Sokağa çıktı, Ki- Zını eve getirmek üzere kardeşinin evine gitti Genç kızla babası amcanın evinden çık- tıkları zaman yağmur bardaktan boğanır- casına yağıyordu. Bir apartıman kapısı allna sığınarak #ramvay beklediler. Nihayet tramvay geldi. Sırsıklam olmuş bir halde bindiler. — Aman yarabib.. Ne hava. Bir müddet sustular. — Bee, kızım, bu g Jet oldu bakalım? Rüştü bu sual! pek mânah bir şekilde s0r- muştu — Amcamın evinde mi, baba?.. (Genç kız kızardı:) Tarık... Sustu. Tarık, kuzeniydi. Yirmi beş yaşlarında bir delikanlı, — Biliyorum, kızım, Tarığın seni istedi- Hini biliyorum... Bundan'bans' bahsetmiş- ti. Ben de pek memnun öldüm; Hakikaten amcanın evinde ne için kızım. | pek iyi bir çocuktur. — Demek ki, buna ehemmiyöt veriyorsu- Tefrika No. 138 Bir karı koca çifçi ailesini oturtuyo- rum. Şöyle böyle geçiniyorlar,.. Ken- dilerinden birsey istemiyorum, vergi- yi de onlar veriyorlar... Söz de mal benim... Dostlar alışverişte görsün kabilinden... Amma, işte, «Uludağda yerim yurdum var!» diye öğünmeğe vesile teşkil ediyor... Şayed gezinti esnasında buyurursamız 5ize bir ku- zu çevirteyim, ayran ikram edeyim... — Oooo... Demek bizi davet ediyor- sunuz? — Maalmemnuniye, misafirperver Oluruz. Doktor, Rüştüye kurnaz kurnaz göz kırptı. Bu hareketile; Bravo... Becerdin... İşler yo- Tunda,..» demek istiyordu. Vehbi, güvertede gezinmesinde de- vam etti, Bu sırada vapu: Armutlü- dan Kalkmış, Mudanyaya doğru İler- liyordu,. Netilenin kocası yine gözden Biz dağlılar kaybolunca, Rüştü, doklora; — Azizim! Bu işleri böyle tettpli. yoruz amma, dostunuza ne yapmak © dikrindesiniz? - diye sordu, çi paraya istediği gibi nuz, babacığım? Bunu elddiye alıyorsunuz, öyle mi? Babası, yerinden sıçradı. eden ciddiye almayayım? — Ben ona nasıl varabilirim? — Niçin varmıyasın?... Bu kadar içli dışlı arkadaşsınız... Çocukluktanberi birlikte bü- yüdünüz.. Biribirinizi tanıyorsunuz... Yok- sa onu sevmiyor musun? wmiyor musug? — Mesele sevmekte değil... Sevsem bile ne çıkar? Hayır babacığım, bayır... Mesele sevmekte değil... Düşünsen €., Tarık, me- mur.. Ben öyle küçük bir memurla nasl evienebilirim?... Parasız, pulsuz bir küçük memurla?.. Ömrümün sonuna kadar delik eldiven mi giyeceğim? Suni tpek çoraptan kurtulamıyacak mıyım? Tavşan derisi kürk mü kullanacağım? Hususi otomobilim ol- mıyacak da böyle yağmurlu havalarda tramvay pu bekiiyeceğim?... Hayır, aslaf.. Vak:â senin yanında yaşadığım sırada bü- tün bu mahrumiyetlere katlaniyorum; fa- kat yalnız senin yanında yaşadığım zaman tahammül ederim... Halbuki kocaya varın- câ?.. Kocama varınca ayni vaziyetin de- vamına razı olabilir miyim ?... Aksi takdirde evlenmenin hikmeti ne?.. Babacığım, ha- yır!.. İmkânı yok... Haydi şimdi çocuk ak- lımla kuzenime varayım, diyelim.. Pakat sonra ?... Tecrübem çoğalınca?. Onunla ya- şamağa kali olabilir miyie:?. Günün birinde bir zengin adamı bulunca haydi bakalım!, Değil mi, babacığım? Hakkım yok mü? Gü- zel değil miyim ben?.. Güzel değil miyim? Güzelliğime karşılık, zengin bir koca İste- rim. Aksi takdirde hiç evlenmem. Bir dairo- de kâtip, daktilo olurum. Texzilik ederim... İstiklâl içinde yaşarım. Fakat üç odalı, konforsüz bir evde başımı bağlamak”. Asla, Babası: Hukkan var, kızım... - diye başını önü- ne eğdi. On #enedenberi verdiği terbiye hiç tesir etmemiş meğer... Genç kız, annesinin sih- miyetine sevki tabiisile ulaşmıştı. Nakleden; Hatice Süreyya msm se Askeri liseler futbol şampiyonu Askeri liseler arasında tertip edilen ve geçen hafta başlayan futbol maçlarına bü- gün Şeref ve Fener stadlarında devam edilecektir. Saat 9da başlayacak olan bu karşılaş- maların en mühimmi Fener stadında Ku- Ieli le Maltepe arasında yapılacaktır. Geçen senenin fulbol şampiyonu olan Maltepe geçen hafta Bursa lisesine mağ- lüp olduğu gihetla şampiyonluk için bütün ümidler Kuleli üzerinde toplanmıştır. Ku- Jeli Deniz lisesine olduğu gibi Maltepeye de galip geldiği takdirde şampiyonluk için yegâne rakip olarak karşısında Bursa İla9- sini bulacaktır. Şeref stadında Bursa ile Deniz Jiseleri karşılaşacaklardır. Geçen hafta enerjik bir oyundan sonra Maltepeyi mağlübiyete uğratan Bursalılar bu maçı da kazandık- ları takdirde şampiyonluk için son maçı Kuleli ile yapacaklardır. Her iki karşılaşma şampiyonluk üzerin- de rol oynıyacağından büyük alika ile (a- kip edileceği şüphesizdir. Stad mecmuası kupası Lig maçları birinci devresi İle ikinci devrösi arasındaki bir aylık famladan isti- fade #dilerek dört Müp arasında hususi maçlar tertip edilmiştir. Gelecek hafta başlıyacak olar bu maçlar iki hafta de- vam edecek ve Curnuya usulünde yapıla» caktır, Çekilen kura mucibinci gelecek pasaf günü Fenerbahçe ile Beyoğluspor, Beşik- taş İle Galatasaray karşılaşacaklardır. Maçlar berabere nihayetlenirse temdid edilecektir. İlk haftanın galipleri ikinci bafta şampiyonluk için karşılaşacaklar ve mağlüplar üçünelilük, dördüncülük için oynıyacaklardır. Bu turnuvanın galibine Stad mecmuyas tarafından bir kupa verilecektir. N KADIN Nakleden Vâ - Nü — Hakikati isterseniz ben de bil. miyorum. Üzerimize havale edilen işl noktası noktasına tatbik ediyo- rum; işte o kadar... Neticenin neye varacağından haberim yok, Cemil bey bizi kukla gibi oynatıyor... Ta- mamile onun âletiyiz... Körü körüne hareket ediyoruz... O parayı veriyor, biz de arzu ettiği rolü oynuyoruz... İşte mesele... Rüştü, parmağını dudaklarına gö- türüp: 4Susl» işareti yaplı. Vehbi ge- Jiyordu. Daha öakinleşmişti. Birkaç gün müddetle şöyle âlemden uzak, emin ve rahat bir hayat yaşamağı iyice ak- İ na koyduğu için yüzündeki gergin iade zail olmuştu. Hakikaten de, canım, doktorun hakkı var: Eskiden ne feci vaziyetlere düşmüştü. Şimdi halinde öyle bir vehamet yoktu çok şükür... Karısından ayrılacak değil ya... Ayrılmadıkte: tasarruf edebi- lir... Cemil Aciba'dan ne korkusu yâr? Kanun karşısında hiç bir e” : 4 sonra da bütün ; Lig maçlarının birinci devresi bugün bitiyor Lig maçlarına bugün Fener, Taksim ve Şeref stadında devam edilerek beş birin- ci küme, dört ikinci küme maçı yapılacak- Sıhhi tedbirlerin noksanlığı yüzünden bölge başkanlığı tarafından muvakkat ola- rak maçların yapılması menedilen “Taksim stadı hafta içinde noksanlarını ikmal et- tiği cihetle bu karar kaldırılmış, dolayızila maçların tehirine lüzum kalmamıştır. Bugünkü maçları müteakip Süleymani- Ye stadında yapılması icap eden ikinci kü- me müsabakaları müstesna ajanlık tara- fından hazırlanan lig maçları fikstürü te- hirsiz, inkıtasız tatbik edilmiş olarak birin- ci devre maçları nihayet bulacaktır. Beşiktaşhlar, sürpriz ihtimali fazla olan lig maçlarmın birinci devresinden bugün- kü Beykoz maçını kazandıkları takdirde hiç mağlüp ve berabere kadınadan hep ga- Ubiyetle çıkacaklardır ki, bin bir müşkü- 1âtla uğraşan klüplerimiz için bu büyük bir muvaifakıyetlir, Bugünkü maçların içinde en alâkalı kar- #ılaşma Beykoz - Beşiktaş arasında ola- caktır. Normal vaziyet Beşiklaşın Beykozu yenmesi şeklinde gösterilebilirse de futbo- lün bazan bize garip gelen, fakat haddi 7a- tında o gün takımda oynıyan futbolcula- rın hâleti ruhiyesi bakımından ümid edi- miyen neticeler doğurduğu malümdur. Bahusus genç oyunculardan teşkil edilen Baykoz takımı için evvelden tahmin yü- rütmek güçtür. Çünkü aarı siyah formayı taşıyan bü takımın istikrar bulmuş bir oyunu yokbur. Şimdiye kadar aldığı neti- çeler bu düşüncemizi takviye edecek ma- hiyettedir. Siyah beyazlılar Beykoz takımını biraz ihmal ederlerse maçın netleesinin Jig puan cedvelinde mühim değişiklikler tev. Ud edeceği şüphesizdir. Çünkü Beykozlu- lar Beşiktaş karşısında muvaffakıyetli de- receler tutmakla iştihar etmişlerdir. Bu cihetle şampiyonluk yolunda yürüyen si- yah beyazllara bu maçta âzami dikkat tavsiye ederiz. Aksi takdirde kendilerini puan veziyetinde yakından takip eden Fo- nerbahçenin ekmeğine yağ sürmüş ola- caklardır. Günün: diğer maçları ârasında puan üzerinde değişiklik yapacak mahiyette bir müsabaka yoktur. Bu maçiarda Vefanın İstanbulspora, Galatasarayın Süleymani- yeye, Fenerbahçenin Hilâl galip gelmeleri normal netiçelerdir. Kasımpaşa ile Topka- pi karşılaşmasının dahn fazla beraberlikle nihayet bulması büyük bir ihtimal dahi- Mindedir. Hususi maçları resmi hakemler idare edecek Beden Terbiyesi İstanbul Hakem Komi- tesinden Bölgemiz dahilinde yapılacak hususi bil- cümle futbol maçlarına yüksek hakem ko- mitesinee İsimleri İlân edilen resmi ha- kemlerden manasının seçilmemesi götü- len lüzum üzerine alikadarlara ehemmi- Şetle tebliğ olunur, Bugün yapılacak maçlar "Taksim stadı: Saat Feneryılmaz - Galatagençler 10,30 Davudpaşa - A, Hisar 12,30 | Fenerbahçe - Hilâl 14,30 Şeref stadı: Beyoğluspor - Altınordu. Topkapı - Kasımpaşa Beykoz - Beşiktaş Fener stadı: Karagümrük - Galataspor Vefa - İ. Spor Galatasaray - Süleymaniye 100 12,30 14,30 10,30 12,30 14,30 işlemediği için bütün nizamlar, dey. let, polis, jandarma onun müdefii.,, Haddi zatında cesur bir insandı da... Kimseden korkusu yoktu. Necilenin kocası, arkadaşlarının ya- nına döndüğü vakit: — Bu akşam ne yapiyorsunuz, Rüş- tü bey? - diye sordu. Maceracı &dam «ne yapacağımı ne bileyim?» mânasına omuzlarını silkti, 'Esniyerek: — Vallâhi kendim de farkında de- gilim! - dedi. — Bursaya mı, Çekirgeye ini? — Henüz kararımı vermedim. Siz? — Ben de sizin gibi... Kararsızım, — Çekirge şimdi cıvıl cıvıl kaynar... Sizin davetliniz olabiliriz, değil mi, Vehbi bey... Şerefimize mükellef bir sofra kurarsınız. — Maalmemnuniyeti Vapur yanaşıyordu. Doktor: — Kalabalığa karışmıyalım.., - de- di. - En geriden çıkarız... Ehali dağıldıktan, otobüslere ve trene bindikten sonra, üç arkadaş, aheste beste rıhtıma ayak bastı, Dok- torun uşağı önden fırlamış, en iyi kira otomobillerinden birini tutmuş- tu, Arabanın arkasındaki bavul yeri. ne eşyayı dolduruyorlardı. Bu sırada, Tefrika No. 128 Yazan: İskender Fahreddin Sünnür kendi kendine söyleniyordu: « Allahım beni yurdum- dan, anamdan babamdan ayırdın yabancı illere düşürdün!.» (Mahkümlar kuyusu) boşaldıktan sonra, | Taşbilek evine döner dönmez anasının elini öpmüş ve Sünnur'un aylarca ağlamaktan gözleri çiştiğini görünce onu eskisinden fax- 1a sevmişti, 'Taşbileğin anası; Oğul, sana yeryüzünde bundan daha sadık ve bağlı bir kadın bulunmuz, demiş- ti Taşbilek kabileye reis Tomayı düşünüyor- du. Sünnur'a: — Biraz daha bekliyelim. Rels olunca, büyük bir düğün yaparız, diyordu. Sünnur, Taşbileğin reis olmasını bekliyör e gece gündüz Tanrıya yaivarıyordu. Seyid Ahmed (Can) beyi dağdan getir- meğe çalıştyordu Ortalık sükünet bulmuş, hörkes işile gü- cile. meşgul olmağa başlamıştı. Bütün Ur şehri ve Fırat boylarındaki bütün köyler Urmanın matemini tutuyor- Jardı. Urmunın koruculuk v> yapıcılık kud- Teti o güne kadar hiç bir reise nasip olmü- yan bir mazhariyetti. Fırat boylarında Ur- manı sevmiyen, onun arkasından güz ya- şı dökmiyen kimse yoktu. Türkler Urman gibi kuvvetli ve yurdu. kadar yurttaşlarını da candan seven bir baş ariyorlardı. Mecnun da olsa, onun oğluna boyun eğedeğiz. Diyerek (Can) beyin bekliyorlardı. Seylâ Ahmede gelines, o satayda topla- dığı adamlarına dayanarak, yeniden sefa- hate, eğlenceye dalmıştı. Bir gün Seyid Ahmede Sünnurdan bah- setiler. Yurdumuzda onun kadar güzel bir kiz yoktur. O, Tuşbilek gibi sert ve duygusuz bir adamdan ziyade 8176 lâyıktı Seyid Ahmed Sünnur'u kaçırtmağa vermişti, Fakat bu. kolay bir iş değildt. Taş- bileğin evinden çöl yıldızını yasıl ve kim kaçırabilirdi? dağdan inmesini Taşbilekle daima kavga eden ve cenkleşen | Tanerden başka bu işlkim yapabilirdi? Seyid Ahmed birgün Taneri çağırdı: — Sünnur'u kimseye sezdirmeden buraya Kaçırırsan, sana halifenin verdiği zümrüd saplı hançerimi hediye ederim! Dedi. Taner razı oldu. Bir gece atına binerek Taşbileğin evine gitti, Taner karanlıkta görünmüyordu. Bahçe- min bir köşesine #lhmişti, Kondi kendine: — Vaktile (Fırat) yüzünden evime bas- kın yapan bir heriften öc almalıyım, diye söyleniyordu. Taner, çöl yıldızını Taşbileğin elinden na-| sil slacaktı? Bunu tatlılıkla mağa imkân yoktu. 'Taner o gece geç vakte kadar bahçede bekledi. Evde yabancı kimseler görmüştü, onların gitmesini kolluyordu. Yabancılar gitmediler, Taner gece yarısına doğru sa- raya geldi, Seyid Ahmede: — Taşbileğin evinde bir çok yabancılar var. Gizli gizli konuşuyorlar. Dedi. Seyid'Ahmaed bu toplantıdan kuş- kulanruştı. i Taşbileğin evine kimilerin gidip geldiğini anlamak İstedi. Gündüzün evin etrafına gözcüler koydu. Ertesi sabah saraya dönen gözcüler So- yid Ahmede şu haberi verdiler: Tâşbilek adamlarını hatırladı. bugün- lerde şeyh Mehdinin zaviyesine bir gece b kımı yaparak Leylâyı kaçırıp dağa götüre- cek 'an) beye teslim edecek. Seyid Ahmod bu baberi alınca fena hal- de hiddetlenmişti. Leylâyı kaçırmanın 80- mu nereye varacağını çok iyi bilen Seyid Ahmed. (Can) beyle maşuküsını kavuştur» 0 güne kadar ne mümkünse yapmıştı. Şimdi, Urman ölmüş kendisine kalınışk, yid Ahmedin yıldı ka ne olabilirdi? kavgasız yap- dan iki kadın belirdi, mal, vapura doğru yürüyurlardı. Veh- bi, otomobilin yanından aymlarak, hızlı hızlı, kadınlara doğru seğirtti Arkadan doktor, şişman Karını iki yana sallıyarak yürüdü; — Vay efendim vay... Bu ne tesa- dür böyle?... Vehbi, iki kadının uzun boylu ve zarif olanına: — Sen burada ha?.... dedi, . Hay- ret! — İnsan Mudanyada olursa bunda şaşılacak ne var? Siz de buradasınız — Fakat ne oluyor, kuzum?... Geri mi dönüyorsun? — Görüyorsunuz. — Niçin? — Canım sıkıldı... Bir gece kak dım... Ahbaba raslamadım. Tesadü- fen düştüğüm otelden memnun kal madığım için dönüyorum... Kendi ken- dime bir ay mezuniyet vermiştim. Bu zamanımı Boğaziçinde mi geçiririm, bakalım; Adada mı, Modsdz mı?.., — Yok vallâhi, yapma Allah aşkı- na... Bizi bırakıp gitme... — Vapurlar, yollar, umuma mah- sus... Ayrılmamak İstiyorsanız, be- nim gideceğim yere siz de geliniz... Pek fazla ülfet etmemek şartilel — Bu kadar hain olma... Lütfet... Seyid Ahmedi bu haberi alır almaz, geyh Mehdiye şöyle bir mektup yazdı: «Urmanın ölümünden sonra, yurdumuz» da bazı kimseler reis olmak sevdasına düş- tüler. Halbuki Türk kabileleri beni rels ola- rak seçmekte tereddüd etmediler. Bu ara- da Taşbilekle aramız açılmıştır. Bu adam, dağlarda hayvanlarla düşüp kalkan ve ak: ni kaybeden (Can) beyi babasının yerine geçirmek istiyor. Bu maksada Kızınız ka- şırtmağa teşebbüs edecektir.» Mektubun sonuna şeyhi tahrik edici çümleler ilâve ederek, bir sürücü ile hemen Mehdiye gönderdi. Seyid Ahmed bunu yazmakla beraber, 'Taşbileği tarassud ettirmekten de geri dur- muyordu. Taner (Sünnur)u kâçırmak için her gece Taşbileğin evine gidiyor; ayni kalabalığı gö rerek dönüp geliyordu. Üçüncü gece. Taner gene Taşbileğin bah- çesinde saklanmıştı. Bir tosadüf eseri ola- rak o gece Taşbileğin adamları başka bir yerde toplanmışlardı. Taşbilek de o gece oraya gidecekti. Taner bu fırsatı kaçırmak istemedi. — Çöl yıldızını bu gece kaçırabilirim. Diyerek, Taşbileğin arkasından, gizlendi- ği köşeden çıktı, pençereye tırmandı. Sünnur o gece uzun kumral saçların omuzlarına dökmüş, yücüdünü mis kokulu yağlarla uğuşturmağa başlamıştı. Taner pençerenin aralığından çöl yıldıı- ni görünce hayrete düşü. — Taşbileğin bu kadını sevmekte hakkı varmış, Sünmur (Farat)tan da Haticeden de güzelmiş. Ben owu şimdiye kadar nasıl ol- du da görmedim! Diye söyleniyordu. Çölün yakıcı koynunda büyüyen Bu güzel ve sevimli mahlükun kendisine daha lâyık olduğunu gören Taner: - Ben bu yosmayı kaçıracağım, dedi, fa- Kat Seyid Ahmede değil, kendi erime gö- türeceğim. Taner, dakikalar geçtikç» Sünnuru sev- mağe ve ona acımağa başlamıştı Zira, Sünnur kendi kendine, bom saçlarını ta- rıyor, hem de söyleniyordu «— Allahım, beni yurdumdan, anamdan, babamdan ayırdın. Yabancı illere düşür- dün, Honi seven ve evinde bir esir gibi hap- seden, bu adam hiç olmazsa yumuşak, tat- hı, güler yüzlü bir erkek olsaydı. Ur'n gel- diğim gündenberi ne çarşısına çıktım, ne pazarını gördüm. Sen beni bu mahbesten, bu esaretten ne zaman kurlaracaksın?. Taner bu sözleri duyunca; — Demek ki o da memnün değil Taşbi- tekan, Diyerek" etrafı tecessüs ekti Evin büyük kapısı önündeki kulübede Taş- bileğin kölelerinden bir nöbetçi yatıyordu. Taner arka bahçeye girmişti, Sünnur odada hazin #esilç türküler söy- lemeğe başlamıştı. «Kızgın kumların üstünde oyniyan küçü- cük bir çocuktum, Bir gün, boynuna kayış gibi, kara, sarı renkli yılanları dolamış bir ihtiyarla karşılaştım. Korktum.. kaçmak İs- tedim. yerde tliziyordum, İhtiyar yanıma sokuldu — Korkma, yavrum! dedi - bu yılanlar sana zârar vermez. Fekat, büyüdüğün za- mah, insanlar arasında öyte zehirli yılan- saksin, öyle müzhiş cariayarlar- olacaksın ki.. onlar seni gülerek, ok- ş yehirliyecekler! İşte ben bu kontşan zılanlardan,, insam gülerek, okşıyarak zehirliyen bu mahlük- lardan korkuyorum.» Taner düşünüyordu. — Sünnurun hakkı var, Taşbilek gibi körkuiiç bir canavarın eline düşmüş, Onu mutlaka kurtarmalıyım. Diyordu. Yaraşça pencöreyi açtı Taner bu türküden sonra, kendini biraz daha cesur buluyor ve Sürnüru kaçırmak» $a güçlük çekmiyeceğini umuyordu, (Arkası var) — Siz de bana bir lütulta bulunu- nuz. — Ne gibi? — Yolumun üzerinden çekbin... let alacağım... Vapura yerleşecej — Bu aksilikleri birak... Bizim ka- fileye katıl... Buakşam birlikte ye- mek yiyelim, Doktor da ısrar diyordu. — Rica ederiz, Seza hanımefendi! Bu kadar ısrarlı istirhamlarımızı red- dedemezsiniz. Genç kadın, kaba kaba: — Canım nasıl olur? - diye kaşları- nı çattı. - Otelde hesabimı kestim, otomobile binip buraya kadar geldim. Bâavullarım hamalda... Vapura gidi- yorum... Geri dönmek deliktir. — Harikulâdesiniz, Sezt hanım... Bütün bu Bursada değil a, bütün İs- tanbulda, bütün Türkiyede sizin şık- Tığınızda kadın yoktur. — Neredeyse: «Bütün dünyada» diyeceksiniz, Seza gülümsemeğe başlainıştı, Yanındaki yol arkadaşına dönerek: — E... Sen bu işe ne dersin? - diye sordu, Seza ile Suzanın çalıştıkları terzi- hanenin işçilerinden olan bu çelimsiz, çalımsız, hizmetçi kılıklı kız, ezilip büzüldü; Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: