Bir iskemle kâfi değil! 225 kilo ağırlığındaki kadın neler anlatıyor ? “ Hayatımda mühim olarak bir şikâyetim var: İpek çorab giyemiyorum,, Odanın kapısını hafif hafif iki ke- re vurduk. İçeriden ince bir ses: — Giriniz!... dedi. Odanın kapısını açtığımız zamsn hayretle duraladık. Dağ gibi bir vü- €ut bu küçük odayı hemen hemen doldurmuştu. Şimdi dünyanın en şiş- man kadınlarından biri olan Çekos- Ş Yovakyalı matmazel 'Terezitanın kar- $ gasında idim. 225 kiloya yaklaşan bayan 'Terezi- ta yanyana koyduğu halde kendisi- ne dar gelen iki iskemlenin üstünde büyük bir müşkülâtla oturuyordu. Rahat edebilmesi için bu iki iskemle. nin yanına bir üçüncüsünün daha yerleştirlimesi şarttı. Lâkin 225 kiloluk muazzam vü- €üduna rağmen matmazel Terezita bir ilkbahar gününde daldan dala koşan bir serçe kadar neşeli ve ko- nuşkandı. Gülerek boş bir iskemle gösterdi ve şakacı bir tavırla ilâve etti: — Bir iskemle yelişmezse bir tane daha buyurunuz!... — Teşekkür ederim bir tanesi kâ- #!... diyerek karşısına yerleştim. Elinde madeni bir metre vardı. Bunu açtı, Asirdide bir çınarın gör- desini andıran belini ölçtü, Sonra metreyi bana gösterdi: Baktım, Göz. lerim hayretle açıldı. Belinin devri tam iki metre idi. Bundan sonra ay- ni metreyi bacaklarmın etrafında doladı. Onların devri 95 santimdi... Aklıma ilk gelen şey yaşını sormak oldu. Vakıa kadınların yaştı pek s0- rulmaz amma matmazel Teresitanın hususiyeti vardı. — Kaç yaşındasınız?... diye sorun- ca bir genç kız tavrile: — Henüz yirmi beş bahar gör. düm!... diye mırıldandı, O zamana kadar bayan Terezila- nın evli olup olmadığını bilmediğim için sordum: — Evli misiniz? — Hayır, dedi, hiç evlenmedimi... Evlenmek niyetinde de değilim... Er- keklere itimad caiz değil... Şimdiye kadar evlenmemenizin sebebi ne?... Hiç talip çıktı rm? Bu sözüme galiba biraz sinirlendi; — Çıkmaz olur mu?... Tabii çıktı... Her genç kız gibi beni de istiyenler bulundu. Fakat ben erlenmedim!... Böyle daha iyi... Ne karışanım var, ne görüşenim... — Hayatınızdan memnun musu- nuz? — Son derece... e Bir kere gayet rahatım... Neşem yerinde... İştiham yerinde... Hiçbir hastalıktan şikâyet- çi değilim. Viyanada bir doktor be- nim üzerimde tetkikler yaptı. Eğer söylediklerini yaparsam, tavsiye et- tiği rejime riayet edersem elli altmış kilo zayıflayacağımı temin etti, Fa. kat ben anun dediklerini yapma — Sebep? — Daha farla zayıflamak istemi- yorum. Bundan çok şişmanlamağa da niyelim yok... Tam bu kararda kalmak istiyorum. Bayan Terezita — Demin iştihanızdan bahsettiniz de halarıma geldi. Neler yiyip içiyor. sunuz? İştihanız çok açıktır zannede- Güldü: — Herkes beni müthiş bir obur zannediyor, Bu suali niçin sorduğu- nüzu biliyorum, Kim bilir belki de benim bir oturuşta yarım bir kuzu- yu, kilolarca ekmeği devirdiğimi zan- nediyorsunuz değil mi? Fakat alda- nıyorsunuz. Benim bir kuş kadar bo- gazım yoktur. Günde 250 gram ek- meği bitiremem. İki kap yemek ve bir dilim ekmeği zorla yerim... Kah- valta ettiğim de nadirdir, Yalnız çok sulu şeyleri pek severim... Meselâ çorbayı... Bol çorba içerim... — Doğuşta mı böyle şişmansınız?. — Hayir... Yedi sekiz yaşında iken son derece cılız bir çocukmuşum... Hatta arkadaşlarım «maşa: diye benimle alay ederlerdi. Ondan sonra şişmanladım. Yalnız bardak bardak, mütemadiyen su içerdim. — Acaba bu bir hastalık olmasın?. — Hayır... Doktorlar dahili hiçbir hastalık bulamıyorlar. — Demek hayatınızdan hiçbir şi- kâyetiniz yok. — Ufak tefek bazı şikâyetlerim var tabii... Meselâ kapılar... Bunlar. dan geçmek benim için epey müş- kül oluyor, Muhakkak yan dönmek mecburiyetinde kalıyorum, Hele dar otomobil! kapılarından geçmek benim için hiç de kolay olmuyor. Sonra bir az masraflı da oluyor. Meselâ bazan otobüsle filân seyahat etmek icap edince bana iki bilet kesiyorlar, İki kişilik yer işgal ediyorum diye... Konuşurken dikkat ettim, Bu 925 kilo ağırlığındaki kadın, diğer hem- cinsleri gibi tuvaletine, şıklığına düşkündü. Kendisi eğilip kalkamazken, hiçbir işini göremezken, hatta kundurala- rını bile babası giydirirken kadınlı ğından vazgeçememiş, Tımaklarının boyasını bile ihmal etmemişti. Takmış, takıştırmıştı. İki elinde, yalnız bizim baş parmağımızdan ka- ın olan serçe parmağı müstesna ol- mak Üzere, ötekilerin hepsinde birer yüzük vardı. Bütün yüzükleri de ir taşlı idi. Bundan başka bilezikler, kolyeler, küpeler... Süse, şıklığa iti. na eden matmazel Terezitanın, şiş- manlığından dolayı mühim olarak bir tek derdi vardı: İpekli çorap gi- yemiyordu. Yer yüzünün hiçbir ta- rafındaki çorap fabrikaları bu kadar iri bacaklar için çorap çıkaramıyor- İ du.. Bunun için o kendi çoraplarını, | Her parmağında bir yüzük... | Sigara tellerdiriyor | yine oturduğu yerde yünden kendisi örüyordu. Burdan bahsederken: Ah, ah, diyordu, bütün kadın. lar ipekli çoraplarla gezsinler de ben yün çorap giyeyim... Belki de hiç sz çorap giymek nasip olmaya- Avrupadan yeni gelen Çekoslovak- yalı şişman malmazel burada Üç kilo AEŞAM Çekoslovakyada 50 bin kişi tevkif edildi (Baş tarafı 1 inci sahifede) Hücum kıtaları cuma sabahı Masaryk| kollejine bir baskın yapmışlardır. Bir çok Çek talebe gecelik kıyafetile mü- tavir Yugoslav talebe yurduna kaç- mışlardır. Yugoslav talebe de hücum Mtalarına karşı Çek arkndaşlarile bir- likte mücadele etmişlerdir. Hususi müsaade olmadıkça hasta- nelerde ziyaret yasak edilmiştir. Çek üniversite partisinin iki İleri gelen azası, Dr. Matonçek ve Dr. Klima, ortadan kaybolmuşlardır. Bunların birincisi Çeklerle Almanlar arasında İyi münasebat partisinin bölge şefi idi, Almanlar bu iki doktorun ismini parti listesinden siimişlerdir. Polonyada hâdiselerden korkuluyor Londra 19 — İşgal altında bulu. nan Polonyada da hadiseler vükun gelmiştir. Berlin radyosu Polonyada karışıklık çıkmasından korkulduğunu bildirmiştir. Krâkovi 19 (A.A.) — Almân ajansı bildiriyor; Varşova valisi neşrettiği bir kararla Varşova yahudi mahalle- lerinin barikadlarla tecrid edilmesini emrelmiştir. Bu yeni karar şehirliler tarafından | büyük bir memnuniyetle karşılanmış- tar. Zira yahudi mahalleleri âynl za. manda sari hastalık menbaıdır, Hacha'nın beyannamesi Berlin 19 (A.A.) — D. N. B. ajansı bildiriyor: Çek Reisicümhuru Hacha Çeklere bir beyanname neşrederek rahat dur- malarını ve nizama riayet etmele- rini tavsiye eylemiştir. Bu beyannamede şöyle denilmek- tedir: «Müesses nizama karsı her türlü hareket yalnız suçlular için değil, bütün Çek memleketi için vahim ne- ticeler doğuracaktır» Balkanlarda bitaraf blok (Baş tarafı 1 nci sahifede) ! Bir saat kadar bu suretle yüzdükten | re, hastaneye yatırılmış olan felâket «Rumen topraklarının ihlâl edilmez. | Mği Romanya harici siyasetinin te- melidir, Bu toprakların dokunula- mazlığı bizzat devletin bekası demek- tir. Bu esas üzerinde Romanya ayni yolda bütün komşularile halisane çalışmağa hazırdır: Gazetelere göre, matbuatın aldığı bu vaziyet güya Romanyanın şimdi. | ki Avrupa harbinden sonra cenubi Dobrcayı Bulgaristana terketmeğe i muvafakat eylediğine dair ecnebi | memleketlerde çıkan (haberlerden i doğmuştur. Yine bu haberler yeni | Rumen - Bulgar hududunun diğer Balkan devletleri tarafından garanti | birden almıştır. Bunun da sebebini şöyle izah ediyor: — Burada tereyağ şaşılacak dere- cede bol... Yumurta, her şey bol ve ucuz. İnsan dayanamıyor, yiyor, Muazzam vücuduna rağmen mat- mazel Terezitanın iyi piyano çaldı- fını söylüyorlar... Soruyorum: — Neler çalıyorsunuz? Cazband havaları m?... Yüzüme dik dik bakiyor: — Ben cazbanddan hoşlanacak derecede haflf bir insan değilim... Orası muhakkaktı. Dünyanın en ağır kadını idi, Mülâkatın sonunda arkadaşımın verdiği sigarayı #İnema- larda «fam fatal» denilen tipteki ka- dınları andıran bir tarzda içmeğe, dumanlarını halka halka etrafa sa vurmağa başladı... E.P. Simon Bolivar'ı bir tahtelbahir mi batırdı? (Büştarafı 1 nci sahifede) | Felâketzedelerin iftdelerine göre, Simon Bolivar o kadar çabuk bir su- rette yan vermeğe ve batmağa başla- | mıştır ki, bütün tahlisiye sandalları- | Bı denize indirmek kabil olamamıştır. | Bu sebebden yolcuların bir çoğu, ken- dilerini denize atmağa mecbur kal mıştır. Diğer taraftan öldükleri sanı- lan 150 kişiden bir çoğu, vukua gelen iki infhilâktan ölmüştür. Kurtanlan kamarotlardan Wris- tersin ifadesine göre, geminin kap- tanı Voorspuy, süvari köprüsünde in- #lâkın olduğu dakikada ölmüştür. | Hollandanın Londra elçisi ve Hol- İ landa elçiliği erkânı bu sabah derhal | felâketzedelerin yerleştirildiği otele giderek gemi subaylarını isllevap et- mişlerdir. Bunların İfadelerine göre, gemide sancak ve iskelede birer infi- lâk olmuştur. Gemi subayları infilâk- ların maynlardan ileri geldiği fikrin- dedir. Maamafih bazı yolcular, gemi- ye iki torpil isabet ettiği kanaatini izhar etmektedir. Hastanede bulunanlar, Hollandalı, | Norveçli, İngiliz ve bir çok dn Alman İ mültecisidir. Küçük kızıyla birlikte | felâketten kurtulmaya muvaffak olan bir zat, kurtuluşunu şöyle anlatıyor” «Küçük kızımla beraber sandalda yer bulamadım. Çünkü sanda! dop dolu idi. Bunun üzerine kızım koila- nmın ârasında olduğu halde kendimi suya bıraktım. Deniz üstünde bir san- dık yakalamağa muvaffak oldum. Bunun içini boşalttım ve küçük kızı- mı bunun içine yerleştirdim ve ken- dim de sandığı iterek yüzmeğe başla- dım. Suyun üstü mazotla örtülü idi. sonra nihayet bir gemi bizi bulup | kurtardı. Küçük kızım yalnız infilâk esnasında müthiş korkmuştu, Fakat bilâhare çok mükemmel hareket etti, | Kızım sırsıklamdı. Ben ise yağ içinde simsiyahtım.» Havas muhebirinin bildirdiğine gö- KADIN - AŞK - HEYECAN medelerin hemen hepsi Simon Boliva- nn bir denizaltı gemisi tarafından id torpil atılmak suretile batarıldığı kana stindedir. Bunlardan birisinin ifade- sine göre, ikinci torpil tahlisiye san- dallarından biri denize indirilirken gemiye çarpmış ve bunun Üzerine bu sandal parçalanarak içindekiler ya ölmüş veyahut denize dökülmüştür. 90 kişi öldü Amsterdam 19 (A.A) — $8imon Boliver felâketinin bilânçocu: 265 yolcu, 185 tayfadan 310 kişi kurtanl- mıştır, Londra 19 (A.A.) — Şimal denizin- de batan «Simon Bolivar» Hollanda vapuru hukuku düvel kaidelerine mugayır olârak Almanlar tarafından haber verilmeden konulmuş olan bir mayna çarpmıştır. Amirallik makamı bu hadisenin | İngiliz ticaret vapurlarile bitaraf va- p mulâd yollarına bunları ba» tarrı maksadile haber vermeden maynlar döken Alman hükümetinin hukuku düvel kaldelerine ve insanlık vazifelerine riayet etmediğine yeni bir misel teşkil ettiğini beyan etmek- tedir. Hollanda - İngiltere sefer- leri tatil edildi Amsterdam 19 (A.A.) — Zeeland vapur şirketi bugüne kâdar İngiltere He idame edegeldiği muntazam sefer- leri tatil etmiştir. Son vapur bu s8 bah Vissingenden ayrılmıştır ve salı günü Tüburyye dönecektir. Bir Leton vapuru da battı Londra 19 — Dün akşam bir L#ton vapuru Belçikanın Zebruj Jimani açıklarında bir torpile çarparak bat- mıştır. Almanların Şimal denizinde bitara! vapurların da takib ettikleri yola, ilân etmeden torpiller döktük- leri anlaşılmaktadır. k Kadıköy Halkevinden: Halkevi tem- sil şubesi tarafından 21/11/0309 sali akfamı Kuşdi sinemasında Hisseli Şayla temsil edilecektir. Davetiyeler idareden alınır. ve GÜZELLİK FİLMİ SONSUZ AŞK LOUİSE RAYNER O Sinema dünyasının ebediyen İftihar edeceği bir ŞAHESERDİR, MELEK Çarşamba akşamı takdim edeceği sineması müjdelemekle bahtiyardır. Önümüzdeki ÇARŞAMBA akşamı SUMER sinemasında CHARLES BOYER İle beraber yarattığı «KASIRGA> filminin unutulmaz kahramanı MİCHELE MORGAN GİLBERT GİL İle beraber çevirdiği BAR EZADENİ filminde, barlarda yaşıyan ve erkeklerle işvebazlık eden kadın olacaktır. AŞKI UYANDIRAN DÜŞMÜŞ KADIN... TİYATROLAR HALK OPERKETİ - Bu gece 21 de - Beki Çağtıyanda: ESKİ HAMAM ESBİ TAS ... Her akşam Sadi Keman snlonunda ba- | yan Muallâ, Salâhaddin Pınar ve arksduş- | Jam, tarihi kostümlü bele. ... İsmall Dümbüllü temeiileri. Bu akşam Bakırköy Miliyadi sinemasında İsmet Dümbüllünün 25 inci senel devriyesi ee. refine fevkalâde müsamere «Çifte Gelinlerş ko. 3 perde. Ayroa Turşucu koverottosu, Bu gece . Üsküdar Hale sinemasında - BEŞTE GELEN - Yarın gece: Kadıköy Hilede: TAŞ PARÇASI İstiklâl cad Komedi! kısmı Gece saat 2030 da Bir Muhasip Aranıyor | ŞEHİR TİYATROSU | l 28/11 Çarşamba'dan ALEMDAR, ve MiLLİ Sinemalarında Allahın Cenneti Başlıyor. Apartıman sahipleri Boş dairelerinize hemen iyi kiracı bulmak için «Akşam in KÜÇÜK İLÂNLARI'ndan isti fade ediniz,