Temmuz başlı di. Mekteb bahçesinin ağaçları altın. kız, kol kola rdu. İkisi kendilerini oy yaşa golmiş rlardı. Konuşup ne sir tevdi Susy ile on beşin GÖĞE. Bö tesadüften di aralarındaki kaş İaşbnışi kk sayı diği çiçekleri ka muşlardı. Şimdi yiyortardı Hölene Ben sabahleyin saat; alda doğmu- şum! - diye tasrilz etmek lüzumunu çocuk aklınca her nedense lüzumlu saydı. de akşam üstü dokuzda. benzemedikleri nokta! Fakat bir cihet daha: Susy sarışındı; Hölâne ize âlyah ve esmer, Esmer kız, pratik görürdü. 5. içinde yüzerdi. B larlardı, He delerini öteki O gün de, bah oturdular. Son ve arkadaşlık ederi de şekerlemeleri beraber saçlı realisti; hayati olduğu gibi, şın İse, hayal bulutları tece biribirleri DAM! kendi âleminin müşahs- anlatıyordu. ıyana, tüsün zevkini, konuşarak çıkariyorlardı. Yarın rinden uzun 47- lar zarfında ayrı yaşıyacaklardı. Hâlöne içini cekti Aynı günde doğreuş olmanın bir fay- dasmı görmüyoruz kii il sen bir tarafa ben bir trafa, ni Yine de zevki - Keğke kardeş ols: ne, eli erini ba ye çızpmağa başladı. — in « Hakkın var.. Biz se- — Kolay mı? Beniin bir ağabeyim , uzun uzadıya tarif 2t- alır... Biliyorum, çok var... ayrete düştü, Tersd- düd edi yordu. Dudaklarının ucuna bir s- rü süaller geliyor; fakat bunları sormak cesaretini gösteremiyordu. Hölöne İse, bü- tün pratikliğini takınarak onu tafsilâta boğuyordu — Adı Marâ'dır. Bana pek ben: mer siyah saçlı, uzuy boylu, inc yaşındadır. Henüz tayyardel çıktı. Diplo- masını aldı Bilhassa bu sonuncu tafşilât. Susy'yi pek alikadar etti. Şimdidön âşık olmuş gibiydi Ertesi sabah göz yaşları içinde biribirle- rinden ayrılırlarken, şu sözleri arkadaşının we müstakbel görümcesinin kulağına fisil- daaı -— Benlimkisin Unutma, fotoğrafını göndermeği Fakat fotoğraf gelmedi. Hölöne gittiği yerden ancak kısa kartpos- tallar yollıyordu. Acaba Vadini unutmuş muydi? Yoksa ağabeyinin evrelee verilmiş s#örü mü var? Başkasına mı âşık? Mekteb çocuklarlie birlikte çıkarilmış grupla sarı- gan Xızı görüp befenmedi mi? Küçük mü buldu? Bu İnkisarına rağmen, Busy, her Marc'ı düşünüyordu. Hayalperest dimağın- da sözle başlıyan aşkı gillikçe büyüyordu. Uzun boylu, esmer delikanlının koluna zi- Terek geceleyin güllü bahçelerde dolaşmak İstiyordu. Zihninde bin türlü fanteziler do- ğuyordu, O derece imâneyi bir hayat yaşamaktay- dı ki, etrafında dolaşan -Tevkalideliklere ehemmiyet bile vermedi. Seferberlik ol- muşmuş, harp başlamışınış, karada, deniz- de ve havada çarpışmalar oluyormuş; b tün bunlar onca ikinci ebommiyetleydi. Tefrika No. 128 16 Teşrinisani 1939 BİR FRANSIZ İHARP HİKÂYESİ 1, Hölöne büs- atsizleşmişti. Ona kart bila yöllamaz oldu. Fakat sansür başlamıştı. up birden geldi; Birdenbire üç çlerinde bir ta- a! inde arkadaşının el yazı u satırları okudu Hatırlarsm; sana tayyareci bir ağabeyim olduğundan bahsetmiştim. Tehlikeli bir keşif uçuşundan dönüş- te öldürüldü. Tayyarele birlikte Fransız toprağına düştüğü için cese- di şimdilik muvakkaten gömüldü. Harpten sonra onun için iyi bir me- zar yaplırırız. Bu da ikimizin olur. Susy on beşindedir. Önünde koskoca bir hayat var. Şüphesiz ki fırsatlar zuhur »do- cek, evlenecek, belki mesud da olacak Fakat kocası ne kadar iyi sdem çıksa, gürbüz çocukları &n doğsa, hiçbir zaman, görmediği, tanımadığı bu ilk nişanlısının aşkını ve matemini unutamıyacak. Göklere ne zaman gözlerini kaldir onun hayalini görecek. Tercüme eden: Hatice Süreyya Ihsanı Hüda motörü nasıl battı İzmir (Akşam) — Geçen gün Ka» raburun kazasının Saip iskelesinde bir yangın neticesi batan İstanbullu Hüsnü Değer kaptana alt İhsanı Hü- da motörünün geçirdiği kaza tahki- katı adliyece ikmal edilmiştir. Gerze iskelesinde kayıtlı 106 tonluk bu mo- tör, İnhisarlar idaresinin Çamaltı tuzlasından 2500 çuval tuz yüklemiş ve Pinikeye gitmek Üzere hareket et- mişti. Denizin fırtınalı oluşundan mo- tör yoluna devam edememiş, gece ya- rısına doğru Karaburunun Saip İs- kelesine iltica ederek demirlemiştir. O sırada makinede husule gelen bir ârıza sebebile makinist. eyman Ooğ» lu Mehmed Büyükkalfa tamirle uğ- raşirken kullandığı gazocağı patla- mış ve ateş, benzin bidonuna sirayet ederek bir infilâk vuku bulmuştur. İnfilâktan motörün iki yanmda iki rahne husule gelmiştir. Buralardan su hücum etmiş ve motör batmıştır. Dikkatsizlik sebebile yangına sebebi- yet vermek suçundan makinist Meh- med Büyükkalfa mahkemeye sevke- dilmiştri, Beyoğlu itfaiye garajı Şişhanede eski karakol binasi arsasında yapılacak çocuk bahçesi, Beyoğlun itfaiye garajının sahasını de içine alacağından belediye itfaiye için yeni bir bina yaplır- mağa karar vermiştir. Bu maksadia Tak- simde Talimhane arkasında bir saha bu- lunmuş, fakat burasi çukur olduğundan münasip görülmemiştir. Belediye fen ve imar müdürlükleri şim- di Beyoğlunun mühtelif üç semtinde birer arsa bulmuşlardır. Bu arsalardan biri Tak- simde Mete caddesinde, ikisi Şişlidedir. An- cak itfaiyenin merkezi bu yerde olması Jâ- zım geldiğinden Meta caddesindeki arsa daha muvafık görülmüştür. Yeni garaj için 940 senesine tahsisat konacak ve yeni bi- na yapıldıktan sonra eski bina yıktarıla- caktır. SEVİLEN KADIN — İmdada koşun... Kayıkçılar!!... Motörcüler!!... Balıkçılar... — Bu Allahın belâsı yerden insan kurtulur mu hiç... Bir bey ve yanında iki genç kadın: -— Arayın..: Arayın... . Şık, genç bir hanımdı... Vallahi yazıktır! - di ye çırpınıyorlardı. Motörün kuvvetli ışıkları varmış. O sayede, bir çeyreklik araştırmadan sonra Süzi bulundu. Islak vücudünü motörün burun tarafına yatırmış- lardı. Halk, birkaç polis, iki gümrükçü, sandalcılar, balıkçılar, ilk sıhhi ted- birleri almağa çalışıyorlardı. Bir de doktor zuhur etti, Kalbi dinledikten sonra; — Ölmüş... « diye doğruldu. Seyirciler -—- Vah vah... MIŞ... diler. Süziciğin cesedi, bir müddet sonra, meriner bir masa ieiizde upuzun syatıyordu, İsi Çok da güzel kız. Yazık olmuş... » diye eseflen- Nakleden (Vâ - Nü) Burasi morg müessesesiydi. ... Dansözün mektuplarını alan şoför, bütün süratile ilerlerken: — Taksi! - diye bir ses duydu. Bir müşteri, kaldırımdan elini kal- dırıyordu. Adam dayanamadı; gazı kesti, fire. ne bastı; «— Şunu götüreyim de mektubu öy- le bırakırım!» dedi. Fakat adam; — Yeşilköye! - demez mi? Eh, bir kere durulmuş. — «Olmaz, götüremem!» denemez. Şoför, müşteriyi aldı. Derken Ba- kırköyünden de yeni Mevlânekapısına hir müşteri çıktı. Taksinin ne bahtı «çıkmış... Bir kaç kısa sefer dahâ... Böylece, Süzi'nin bütün muamelesi tamamlanarak Morg masasına yat- ması için kâfi zaman doldu ve şoför de mektubu yerine ulaştırdı. Cemil Aciba'nın kolu kanadı kırıl- dığı bir saatti. Bütün gün çabalamış, sağa sola baş vurmuş, çenesi avuçlar .nindan ayrılıp eve döndü. Necile, me Taksim turnuası Galatasaray - Pera ile İstanbulspor da Şişli ile berabere kaldı tertib edilen Tak rile galib ve mağlüplar arasin- ere dün devam edildi. Galata- Pera ile İstanbulspor - Şişi 1 karşılaştılar Günün ilk karşı Şişli arasında yapıldı. Bu Şişli lehine netiesleneceği rinin iştirak devrenin 24 üncü dakikasında Çakır Şişli ye bir gul kazandırdı ve devre 1-0 Şişli le- hine. İkinci devrede İstanbulsporlular d3 dılar. Bu canlı oyun nihayet devrenin 21 inci dakikasında semeresini verdi. Kadir İstanbulsporun beraberlik 40- . yaptı. Bundan sonra her iki takım bü- gayretlerine rağmen beraberiiği bora- gölü yapamadılar ve müsabaka da 1-1 beraberlikle neticelendi. Galatasary - Pera Günün son Taksim turnuası gali- binl tayin edecek Galatasaray - Pera ara- sında idi, Peranın tam kadrosuna mukabil Sarıkırmızılılar sahaya Faruk, Salâhaddin, Celâl, Cemilden mahrum bir kadro ile ç a daha #iyade Ga- 1 T tında geçti ve bu devrenin 6 nci daklkasında Eşfak takımız 1 kazandırdı. Birinci devrede 1-0 di vede zaman zaman hâkimiyet n diğerine geçer gekilde cere- | Galatasaraylı yilarındı yorgunluk baş gösterdi. Bundan istifade | #den Peralılar devre ortasından sonr hü- cumlarını al reket | yaptı. Galatasaraylılar iehlerine ve- rilen penaltıyı dişurı almak suretile kaçir- dılar. Devrenin 44 üncü dakikasmda Japoti eri bir pas aldı, Güzel bir sıyrılışla bera- berliği temin eden golü yaptı ve maç da isi beraberlikle neticelendi. Daha evvel beraberlik takdirinde müsa- bakaların temdid edileceği ve yin» berabör« lik olursa kupa galibinin kura İle tayin odi- leceği ilân edilmişti. Stad idaresi bilmiyo- Tuz ne düşünce İle müsabakanın temdidine taraftad gözükmedi Ye maç da vaklin ge- elktiği ileri sürülerek başka bir güne bi- rakıldı. Güreş müsabakaları Habeş Beter e Kara Aliye 7 dakikada yenildi Tekirdağ 15 (A.A.) — Dün Tekir. dağında greko Rumen serbes güreş- leri yapılmış ve bu müsabakalarda vali ve tümgeneral başta olmak üze- Te altı bine yakın seyirci bulunmuş. tur. Evvelâ yerli pehlivanlar arasın. da güreşler yapılmış ve bunu bü- yük müsabakalar takip eylemiştir. Kara Ali ile güreşen Habe; Kassam Tafari yedi dakikada mağlüp olmuş- tur. Ankara ve İstanbul müsabaka- larının intikam güreşini bugün 'Te- kirdağlı Hüseyinle yapan Alman şampiyonu Villiman 14 dakikada ye- nilmiştir. Cemal pehlivanın idaresinde yapı- lan bu güreşler fevkalâde heyecanlı olmuş ve binlerce yurddaşımıza bay- tamı hoş geçirmek fırsatırı vermiş- tir, rında, abajur yanan bir mssanın 10$- , luğunda oturuyordu. Eğlence yerine de gitmişti. Numarası olduğu halde Süzi sahneye çıkmamıştı Direktör, programdaki bu eksiklikten dolayı İ halka itizar etmek mecburiyetinde kal- mıştı. Cemil, bir felâketin olacağını, sinirlerile, iliklerile, seziyordu. Evine dönmezden evvel, Renzaya da, koşmuştu. Canbaz kız, o gün bütün zamanlarını nasıl geçirdiklerini, hem- şiresinin halinde bir fevkalâdelik ol- | madığını söylemiş, meyus ve heyecan- li babanın kalbine azıcık soğuk su serp, mişti. | Fakat meşum hissi kablelvuku, er- keğin asabını kemiriyordu. Deruni mücadelelerle Renza'rın ya- yus ve perişan çekilip gitmişti. İşle şimdi, meşum haberin gelmösi- ni bekliyor gibiydi. — Beyefendi!... Uşak, içeri girmişti. — Ne var? — Bir şoför geldi. Size mektup ge- tirdi. — Şoför mü? Zarfı görür görmez, içindekini anla» miş gibi eği sızladı. Açtı ve okudu. Daha ilk satırlara göz atar almaz yerinde çivilenmişti sanki... Bütün ka- nı yüzüne sıçradı. Başı döndü. — Çabuk, otomobilimi... - Emrini verdi. Tefrika No. 118 Yazan: İskender Fahreldin Leylâ: «Baba artık sendende nefret ediyorum, bu zavallının gözlerini neden. söndürdün» diye haykırdı İki kardeş şeylün odasında dil kavgası | yaparken, Şeyh Salı din adamlarından biri sik başı eline alarak, hi bir sırada odaya koşmuştu. A bamımıyordu adını parçalamışlar.. ka n, geaba şeyhin aradığı Astanlar bir 4d: — Başı içeriye g a. götürdüler başını görün İ Diye bağırdı. Kafayı © Leylânın babası Hatteeni ce tanımıştı. Birdenhire yerinden fırlıyarak, elinden başı aldı: — İşte, nihayet istediğin olmuş. onu a$- ar parçalamış. Zavallı Haticef | ööylendi. Mehdinin vöcudü titriyor, | gözleri isis O, birkaç yi önce kü- çük bir çocuğunu kaybettiği zaman bile kadar meyus olm. ışta. ni hoplatarak güldü ını yıkmak isteyen küdın gö- e burada bir işim kat- &ç, Sarayında ona benzer adanın yayılan çöl akıncıl sk, Şeyh Mehdinin 20 « iler. Gerçi bu sırada Meh- işmişss de, blehdi, zu» | yi adamlarından biri Onun fena biz malsadlâ gelmedi yıkmak dürürdü. Demişti. Mehdi bu sözleri dikkatle din- — vet, deği, şimdi inandım ki, kardeşi- n ölümüne çok i bir kadın wsun, Hatice: onun kadar &i d alt üst olmuştu. Şeyh kten uğ Mehdinin aski ortalıkta dolaşan aslanları birer birer v mağa, bir kısmını da öekrar mahzenlere iç pamağa başladılar, Bunlardan bir kaçı $ re yayılarak ortalığı heyecana vermiş, her- kes evinin, dükkânın kapısını kapayıp #ak- lanmağa mebur olmuştu. Şeyh Mehdi, bu patırdı biter bitmez: — Kızım Leylâ nasıldır? Diye sordu. Kendisini çağırttı. Ve Hatice- nin âslarlar tarafından parçalandığını söy- ledi: Bu sabah Hat a hırsızı caktı, Onun yerine di. Leylâ birdenbire şaşaladı. Haticenin ölü- müne müteessir olmakla berater. Abdulla» ba daha çok acıdı. Leylâ babasına hakikati söylemekten çe- kinmedi: — O, suçlu değildir, baba! - dedi - O bi- leziği Abdullaha ben vermiştim, Şeyh Mehdi gözlerini açarak sordu: — Ne münasebetle vermiştin? — Benden saklıyacak değilim ya. Ben onunla (Can) beye mektup göndermiştim. Bileziğimi ora bu hizmetine karşılık ola- rak verdim. — Demek hâlâ o serseriyi seviyorsi Je mi? — Bu sevgiyi kalbimden çıkarmak elim- de değil, baba! Çok çalıştım. muvaffak olamadım. — O halde bu suçsuz delikanlıyı zinda- na neden attırdın? Bunu vaktile neden söy- lemedin? — Onun hursız olmadığını söylemiştim. Fakat, sir dinlemediniz. Zavallı genci zin- dana siz attırdınız. Leylâ, babasının dizlerine kapandı; Onu affediniz, baba! Ona ölüm cozası sarayın e, senin altın bileziği- mların ağzına atlıra- kendisi parçalandı, de- , Hye Bütün süratile Morg yolunu tuttu. Müessesenin içine henüz ayağını basmıştı ki, en ufak Ümidi de söndü. Mermer bir masa Üzerinde sevgili kı. | Zının cesedi uzatılmıştı. İl Cemil Aciba, nöbetci memura ismini ve sıfatını söyledi. Ölü ile münasebe- tini de anlattı. Resmi muamele insanı kahredici bir yavaşlıkla ilerliyordu. Hattâ memur: — Yarın alsanız olmaz mı? - bile sordu. Babanın hali bu tehirlere imkân bı- rakmadı. Cenaz6 Arabasını getirtmek hususunda para da rol oynadı. Mater alayı, hazin bir ahestelikle, Cemilin evine döndü. , Süzi, babasının yatağına yatırıldı. Bekir ile hizmetçi kadınlar, başı ucun- da beklemek ve Kuran okumak vazi- fesini üzerlerine aldılar, Rosso, eşikte durmuş, kapıya dayanmış, haç çıkar. mağa cesaret edemiyor, hüngür hün- gür ağlıyordu. Cemil, yazı odasına geçti. Necileye hitaben şu mektubu yazdı: diye Bütün. sabır ve niniz, İki kızınızın da öldüğünü zannedi- yordunuz, Halbuki felâket ancak ya- rı yarıya tahakkuk ediyor. Evlâtları- mızın bir tanesi bize kalmıştır. Onu düşününüz ve tesellinin böylelikle bulunuz. zak metanetinizi takı. verirseniz, büyük bir günah işlemiş olursüs nuz, O, çok temiz yürekli, sadakati ve doğ- u sever bir gençtir. Onu yanunıza alı- miz. onun hizmetinden eminin kl, mem- nun kalırsunı Şeyh Mehdi emir verdi Getirin şu bilezik hırsızını buraya... «Vaktinde yetişmeyen saadet neye yarar?-» — Hayı kalk bakalım. şeyh seni çağı- riyor. — Himo,. sen misin? Neden geciktin bu- gün? Haniya beni aslanların ağzına ata- caktınız? Babahtanberi yanıcıa Ximse gel“ mı Ne su getirdiler, ne de yiyecek. mo'yu aslanlar parçaladı. imle alay mi ediyorsun? Ondan , Abdullah! Aslen ları serber bırakmışlardı. Himo ve Hatieş ilk giden kurbanlardandır. - Ne diyorsun? Hatice de mi parçalan- da? — Evet, Bir kuru başı kalmıştı.. onu bul- he götürdüler. Abdullah yattığı yerden doğrulup kalk» ta: — Kulaklarıma inanamıyorum. Benimle eğleniyor musun? Haydi yürü.. şeyh bekliyor dedim ya. ceksin dilsem de, vaktinde yetişmiyen 1, bundan sonra benim için bay- , Abdullah; enden Çi Lop dehlizl Abdullah soruyor: ş n beni affedeceğini nerden bil ile kolundan tuttan - Konuşurken duydum. Kiminle konuşuyordu? — Kazı ile... iile mi? O halde bilezik meselesi- n iç yüzünü bubasına anlatmış olmalıdır. O bileziği ben çalmamıştım. Ben birsiz de- Bildim Nöbetçi, şeyhin kapısı önünde durdu: İşte geldik — Nereye geldik?. — Şeyhin odasına, İçeriye girdiler. Abdullah karanlık bir âlem içinde yaşı- yor, birşey görmüyordu. Şeyh Mehdi, Abdullahın gözlerine mil çe- kildiğinden haberdar değildi. Birdenbire ilkanlının yüzüne dikkatle baktı ve: — Gözleri sönmüş. Diye murıldandı. Leylâ bu korkünç sah- ne karşısında titriyor ve yere yuvarlanma» mak için kendini güç tutuyordu. Ur dağında Tanrıdan taltif gören ve genç- leşen zavallı Abdullah nihayet böyle tamir ve telâfi edilmez bir zulümla mi karşılağa- caktat Leylâ: — Baba! Arlık, senden de nefret sdiyo- rum - diye haykırdı - bu zavallının gözleri nl neden söndürdün! İnsaf, merhamet de- nilen şeylerden eser kalmadı mı sende? Şeyh Mehdi o dakikada Haticeyi ele ge- girse, dişlerile didikleyip parçılıyacaktı, — Vallahi benim haberim yok bu zulüm- dan yavrucuğum! - dedi - Ben onu zitidana attırdım amma, kendisine işkence yapılsın. gözlerine mil çektisin demedin; Leylâ, bu kadar güzel, yakışıklı ve fvdf- kür bir sdamın gözlerinin söndürülmesin- den o kadar müteessir olmus, o derece Üzül- müştü ki. babasına söyliyecek söz bulamı- yordu. Yavaş yavaş sendeliyerek yürüdü. — Abdullah... Beni affet! işte benim suçum yok. Ben birşeyden haberdar deği- lim, (Arkası var) Süzan melek gibidir. İnşallah ha- yalımızn sonuna kadar aramızda yaşayacak, ömrü uzun olacak, bizi ieselli edecek, Süztciğe gelince, onun ruhu, ma ruz kaldığı hakarelli silleye taham- mül edemiyecek kadar ului tmiş. Bu- nu bilfiil isbat elti. Ağlıynız fakat bu ciheti de göz önünden ayırmayı niz. Fevkalâde muhteşem bir mezar ya» parız. Ruhunun ebedi istirahati için datma dua ederiz. Yavrucak, kendine ait olmayan kabahatlerin ceremesini çekti. Size ve daha başka mukaddera- ta lâyik olduğunu cihana gösterdi, Şimdi cesedi benim evimdedir. İster- seniz gelip görebilirsiniz. Bir anng, evlâdını son deja görmek için istedi. gi yere ve istediği vakit gitmek sald- hiyetini haizdir. Sizi sevenleri düşününüz ve ken- dinize hâktm olunuz, Necile! Saat on buçuğu geçiyordu. Yukarıki mektubu, eski sevgilisine yolladıktan sonra, Cemil, mahud çat gılı bahçeye gitti, Büzi, veda mektubunda ona hemşi- re bildiği Renza'yı emanet etmiş de- gi miydi? Bu canbaz kızın Süzi'yi ne kadar can ve gönülden sevdiğini bili- yordu. Onun da elemi kendisininkin. den az olmıyacaktı, Haberi öğrenince yıldırımla vurulmuşa dönecekti, büienm