AKŞAMDAN AKŞAMA Dün akşamki radyo neşriyatımız Dün akşam Türk radyosu İngilizle- Te mahsus musiki neşriyatı yaptı. Bu- hu matbaada biz de alâkalyla dinle- dik. Bir mevzu etrafında, mütehassıs- lar kadar mütehassıs olmuyanların da fikri ehemmiyetlidir. Zira ikinei- lerde galatı mesleki olmadığından yüksek nazariyelere kapılmazlar; ba- sit fakat doğruyu görürler. Bundan ne kasdettiğimi misalle anlatayım: Bir Şiir okuyunuz. Üdeba kafiye, vezin gibi teferrüntlia dimağ yorar; halk ise heyeti umumiyeye bakar. Belki de bu sebeble «orta tabaka» nın verdiği hü- küm daha âdilânedir. Ben de, musikimiz - ve bilhassa dün geceki neşriyat - hakkında «orlae dan yukarı çıkamıyacağını | peşin olarak itiraf ettiğim mütalâalar yürüteceğim. i.. Bir yanlış zan vardır: Öyle sanılır | ki bir cemiyette bütün maddi ve ma- nevi unsurlar at başı beraber ilerler. Ne yanlış düşünce! Yalın ayak, göm- leksiz ve çadırsız bedevi Araplarda nesir dili fevkaâlde terakki etmiş- ti. Mimar Sinan'ın âbideler yap- tığı Süleyman Kanuni devrinde Osmanlıların mesri beş para et- mezdi. Buhar medeniyetine rağmen | İngiltere musikicilikte piyade kalmış- | tır. Elektrik harikalarına rağmen Amerikadan bol bol meşhur ressam- lar çıkmamışlar. Cümhuriyet Türkiyesi, siyasi kabi: liyetlerile mütenasib sanat tezahür. | lerinde bulunabiliyor mu? Musiki va- disinde bir kımıldama var diye düşü- nüyorum, Koro heyeti, bazı münferid | sanatkârlarımız ve dün akşamki tek tük parçalar bunun isbatıdır. Fakat... Bazı parçalar hakkında böyle söyli- yemiyeceğim. Anadolunun şu veya bu noktasında en basit zümrelerin ipti- dailik tezahürü olan sesler bütün "Türk folklorunu temsil ediyormuş gi- bi niçin dünyaya dinletilsin ki, biz şe- hirliler bile bunlardan zevk alamıyo ruz, ene yeknasak, ne can sıkıcı, ne gıygıy şeyler!» diye tenkid edip esni- yoruz... Bir gün propaganda şeflerinden bi- rinin odasındaydım. Önüne, devlet re- ait muhtelif enstantane fotoğ- tişar ede güzel bir anında çekilmemiş!» diye sepete atlı. Sanatımızı bir mütehassıs ecnebi beyeti karşısında bütün realitesile gösterebiliriz. Fakat dünyanın karşı- ına çıkarırken biraz da yukarıki pro- paganda şefi zihniyetile hareket et- mek mecburiyetindeyiz. Nitekim Ve- dad Tör Matbuat umum müdürü iken Anadoluya dair bir albüm yapmıştı: Şark vilâyetlerinin köyleri bile Cen- netten küçük nümuneler halinde sa- hifelerde gözü okşuyordu. Buna rağ- men Anadolu köyü oldukları muhak- kaktı, Resim hakkındaki misal, ses hak- kında da varid olsa gerektir. Lânkal İstanbul münevverine hoş gelmeli ki | İngiliz halkına hoş geleceğini umalım. â - Nü Türk - Rumen ticaret müzakereleri Türk - Rumen murahhas heyetleri ara- sinda başlıyan ticaret müzakerelerine dün de devam edilmiştir. Murahhas heyetleri, dün sabah 10 da, İçlimnlara tahsis edilen Tophane kasrında toplanarak, esaslar üze- rinde görüşmüşlerdir. ,Belediye memurlarının barem Salih (paşa ) nın cenazesi merasimle kaldırıldı Memleket ve ordu, faziletli ve dürüs Vefatını haber verdiğimiz eski sadrüzam ve müşirlerden Salih - paşa - nin cena- zesi, dün sabah muazzam merasimle kal- dırılmuğtar Güstepeden Kadıköyüne ve oradan mo- törle Sirkeciye getirilen cenazeyi Sirkeclde bir alay asker, yedek subay okulu talebele- ri, polis müfrezeleri ye kendisinin dostları karşılamıştır. Sirkecide top arabasına ko- nulân cenaze, Ankarı caddesini takiben yola çıkmıştır. Alay şu suretle tertip edil- miş bulunuyordu: Önde bir süvari müfrezesi, arkasında bir alay piyade ve onu müteakip bahriye si- lâhendazları ve onlardan sonra Reisicüm- hurun, İstanbul kumandanlığının ve İs- tanbul Belediyesinin çelenkleri ve niha- yet merhumun Türk bayrağına sarılmış olan cenazesi geliyordu. Cenazenin önüm- de matem havası çalan bir bando” vardı. İ Gene subaylardan mürekkep bir mangâ, maçleri aşağıda olduğu halde cenazeyi ha- mil top arabasının etrafında yürüyorlardı. Cenazenin arkasında merhüm müşirin ailesi, İstanbul kumandanı kofgeneral Ha- lis Bıyıktay, müteksit askeri rical ve er- kân ve dostları yürüyorlardı. Bu muazzam alay, Ankara caddesi, Sul- tanahmed tarikile Beyazıd'a vasıl olmuş ve cenaze namazı orada kılındıktan sonra Şehzadebaşı, Fatih yollarını takip ile Eyübe Valinin Ankara temasları cetveli tasdik edildi Ankaraya gitmiş olan İstanbul vali ve Belediy» reisi bay Lütfi Kırdar Ankaradaki temaslarına devam etmektedir. Öğrendiği- mize göre, valinin Ankaradaki temasları arasında — Belediye memurlarının barem cedveti de görüşülmüştür. Dün, Ankaradan telefonla Belediyeye ge- len bir emre göre barem cedveli tasdik edilmiştir. Belediye meinurini, teşrinisani maaşia- rını bu cedvel Üzerinden alacaklardır. Day Lütfi Kırdar, cumatesi sabahı şehrimizde olacaktır. Küçük haberler: 4 Artin isminde birinin. idaresindeki hususi bir otomobil, dün Sirkeciden geç- | mekte iken birdenbire önüne çıkan bir adama çarpmamak için direksiyon kır- mış, olanca hızile #eyrüsefer mitmurunun bulunduğu kaldeye çarparak parçalan- maşlir. k Dün, Alemdarda Hüseyinin köfteci dükkânının bacası parlamak suretile yan- gın çıkmış ise de derhal yetişen ifalye ta- rafından söndürülmüştür # Barıyerin Kaya köyünde Yahya İle ay- ni köyden İbrahim arasında bir tarla yö- | zünden kavga çıkmış, İbrahim demirle | Yahyayı başından yaralamıştır. Yaralı Bay-| oğlu hastanesine kaldırılmış, Torahim ya- kalanmiştır. k Karın Hadiysye tasallüt ottiği iddia sile kardeşi Zekeriyayı tabanca ile öldü- ren İbrahimin muhakemesi dün ağır ceza mahkemesinde bitirilmiştir. Muhakeme üeticesinde İbrahimin suçu sabit olduğundan 22 sene hapsine karar verilmiş, fakat ağır tahrik göz önünde tu- tularık cezası yedi seneye indirilmiştir. Fh- rahim bin lira da ölüm tazminatı ödiye- eeklir. * Dokuzuncu asliye hukuk mahkemesi mübaşiri Rüşdü Suiçmez, mahkemede da- va alökadarlarından 'aldığı evrakın kay- diye paralarını zimmoetine geçirmek ve beş bin liralık bir borç senedini de imha et- mek suçlarından maznunen takibata giri- şilmiştir. Maznun Rüşdü Suiçmez, dün Bultanahmed birinci sulh ceza mahkeme- | sinde sorguya çekilmiş, suçlarını inkâr et- miştir Mahkeme, tahkikatın mevkufan deva- mina karar vererek Rüşdüyü tevkif et. yniştir. & Eminönü mescidinin bulunduğu adaya âid istimlâk muamelelri bitirilmiştir. Be- lediye, bu adanın yıktırılması için bir mü- nakâsa Açacaktır. Mescid, muhafaza edi- lecektir. < amm ————— — Son Avrupa hârbinden sonra acayip bir.moda çıktı bay Amca... Bay Amca ve Salih (Paşa) nın cenaşesi Ankara caddesinden geçerken nakledilerek (oradaki kabristanına defnedilmiştir. 1864 senesinde “Tophanede doğmuş olan merhumun şahsında memleket ve ordu fa- âile Karilerimizin mektubları Bir çocuk niçin mektep ten mahrum bırakılıyor Çocuğum Yunalstanda alta sınıflı Sik mektebin altıncı sınıfına kadar devam etti. Ora ile alâkası kesilmesi dolayı- sile bundan bir buçuk ay evvel yur- duma geldim. Tabii, ilk iş olarak ço- cuğun meklep işini halletmek mocbu- riyetinde olduğundan mekteplere mü- racaat ettim. Aldığım cevapla Maarif müdüriyetine müracaat edilerek vekü- letlen alınacak emir üzerine kabul adi- Isceğini söylediler. Ben de onun üze- rine bir ay evvel müdüriyete müraca- at ettim. Vekâleten daha henüz ce- vap gelmedi. İnsan dünyada her şeyi öğrenmek mecburiyetindedir. Acaba bir Türk çocuğunun mektebe girmesi için vekâleten emir almasının hikme- W nedir? Daha bir iri ay bekliyecek miyim? Amarutiköyünde Üvez sokağında No. 5 C. Abay Bir kamyon tramvaya çarptı Bir kadın muhtelif yerlerin- | den yaralandı Dün, Ortaköyden Aksarmya gelmekte olan vatman İorshimin idaresindeki tram- vay arabası, Muslim Naci caddesinden ilerlemekte iken, yanından geçen variller yüklü ve şoför Muzaflerin idaresindeki bir kamyon tramvayın penesrelerine çarpmış camlar kırıldığı gibi sıralardan birinde oturmakta olan ve bir şoförün Karısı bulu- nan Raşel isminde bir kadıncağız, kırlar cam parçalarile gözünden ve başından ehemmiyetli surette yaralanmıştır, Hâdiseyi müteakip tramvay ve kamyon durmuşlar, polis işe €l koymuş, bayan Ra- şel baslaneye kaldırılmış, şoför Muzafter yakalanarak hakkında kanuni takibata gi- rişilmiştir. # Belediye otellerin kalabalık olup ol- madığını tedkik ettirmiş ve bazı otellerin, | Son bir ay zarfında cok misafir akınma | maruz kaldığını tesbit eylemiştir. Bazı otelcilerin bir odadaki karyola adelnden başka döşemeye şilte yaymak suretile müşteri kabul ettikleri meydana çıkarıl- mış, bu gibiler, ossaya çaptırılmışlır. Otel- ler, bundan sonra da siki kontrol altında bulundurulacaktır. B. A. — Gazete çıkarmak modası mı?. — Yok canım, bu moda kadınlar Arasindal ve Gümrükler başmüdürlüğünde | giletli bir evlâdinı ve siyasi hayatında memleket-menfaatinden başka bir şey di şünmemiş olan dürüst bir devlet adamı kaybetmiştir. Ekmek için tecrübeler Fabrika mamülâtı maya bir kere daha tecrübe edilecek Paşa limanındaki maya fabrikasının max | mulâtı tecrübe edilmektedir. Bu tecrüde- ler şimdiye kadar havagazı fırınlarında | yapılmış olduğu cihetle ayni tecrübenin bir de asıl ekmek fuunlarında tekrarlan- | ması icap etmektedir, Bu tecrübeler ra- | mazandan Sonra yapılabilecektir. Tecrübe muvafık netice verirse Belediye, fırıncıla» rın bu mayayı kullanmalarını fstiyecek- tir. Halbuki. fırıncılar, fabrika mamulâtı mayr kullandıkları takdirde ekmek finti- ne zam yajacakla, çünkü bugünkü narh 116 idare edetmiyeceklerini Belediyeye evvelce bildirmişlerdi Pırıncıları göre, fabrikanın yapacağı | maya, hem pahalı, hem de kendi imal et- tikleri mayalardan kalite iibarile aşağı- dır. Fırıncılar, fabrika mayasının ancak fırancala ve pasta imalinde kullanılabile- ceğini iddir etmektedirler. Şüpheli bir ölüm İstanbula civar köylerden birinde otu- Tan Muttalip adında biri beş yaşındaki ço- cuğunu tedavi ettirmek üzere obobüsle Is- tanbula getirirken çocuk yolda ölmüştür. Adliye dokloru B. Enver Kuran tarafın- dan yapılan muay çocuğun ölümü | şöpheli görüldüğünden cesed morga kal- | dırılmaştır. İ Muttalip, çocuğunun sima hastalığına müptali olduğunu ve tedavi için İl İ getirirken bu hastalıktan öldüğünü söy- lemiştir. Ölüm vakası otrafında müddöl- umumilik tahkikata girişmiştir. komisyoncuların imtihanı Dün, gümrükler başmüdürlüğünde ko- misyoncuların imtihanı yapılmıştır. İmti- hana 930 da başlanmıştır. 15 Komisyonu, 15 de maliyet memuru olmak üzere 30 nam- 2ed, imtihana iştirak etmiştir. Gümrükler baş müdürlüğünde, bir de kimyager imtihani yapılacaktır. Biri İzmi- re, diğeri İstanbul gümrüklerinde çalışmak üzere iki kimyager alınacaktır. İmtihan günü, henüz tayin edilmemiştir. * Bakırköy - İstanbul asfaltı bozulmuş- tur. Belediye, asfaltın tamiri için tedkikat yaptırmağa başlamıştır. * Bir elektrikçi dükkânında çırak Yer- | alamadım. Uzun vant adında 'bir genç evvelki gece ustası gittikten şonra dükkünin kapısını açarak içeriden 48 lira çalıp kaçmıştır. Yevrant iki gün içinde paraları yedikten sonra dün evine gidince yakalanmıştır. Sultanahmed. birinci sulh ceza mahkeme. sinde sorguya çekilen Yervant suçunu iti- raf etmiş, kendisi tevkif edilmiştir. bir moda... ... Elindeki parayı altın bileziğe tahvil edip kollarını doldurmak mo- dasıl,, İSTANBUL HAYATI Hiddetin müzipliği Evvelki gün, üzerinde adresim, is- mim yazılı ve Beyoğlu postahanesi- nin damgasını taşıyan bir zarf aldem. İçinden çıkan mektuba bakınca hay- retle birkaç defa defa dnha zarfın üzerindeki adresi gözden geçirdim Eenim İsmim ve benim adresim, Fa- kat, hde beni alâkadar eden bazı kısımlar da bulunmakla berater, mektup bana hitaben yazılmamış. «Canımdan çok sevdiğim Merzuka- cığım.» diye başlıyan o mektubum entresan bulduğum bazı kısımlarını bu sütunda neşretmekten de kendimi bir ilânı aşk mu- kaddemesinden sonra âşık delikanlı diyor ki: «Cici sevgilim! Gözlerinin ateşli bakışları bâna öyle cesaret ve riyor ki, heran seni düşündükçe aslanlar gibi kükrüyorum, dünyaya meydan okuyacağım geliyor» Maa- #allah, ikinci bir Hitler mi peyda olu- yor”. Kaleme bastırıla bastırıla y #ılmış harflerin şekillerinden de an- aşılıyor ki, delikanlı hakikaten kük- remiş, Mektuptan, ikinci bir parça; «Kak bimin sırça sarayında yaşayan sev- gilim! Hiddetten beynim oğulduyor. O, gazete muharriri olacak herifin Seni tarif eden yazısım okudukça âsa- bim bozuluyor, o herif gözlerimin * önünde bir karınca kadar küçülüyor. Hemen kendisini yakalayıp beyninde bir bomba gibi patlamak, onu pa- ramparça etmek İstiyorum.». Eyvahlar olsun; delikanlı, beni mahvetmek için kendisi de bir bomba gibi parça parça olmayı göze alıyor. Aşağı satırlarda hiddeti büsbütün galeyan ediyor; «Benim, melek kadar ince ruhlu cicim! O herif kim olu- yor da, adahı muaşeret bilmiyen ve lüks hayata özenen bir genç kız diye senin tipini, senin elbiselerini, senin saç tuvaletini tarif ediyor?.. Nerede görmüş seni?... Lüks hayata alışmak bir kabahat ma İmiş?.», Benim, geçenlerde” bir yazımda anlattığım genç kızın bu delikanlı ile alâkası olmadığına katiyen eminim. Belli ki, ortada hir benzeyiş yanlışit. ğı var. Delikanlı, mektubun ikinci sahife- sinde kendi âsabına hâkim olarak teselli ediyor; «Canım me- leğim! Sen üzülme. Her satırda kük- reyerek w herife öyle bir mektup yaz- | dim, öyle küfürler ettim ki, bir keli- mesini bile senin yanında tekrarla. maktan utanırım. Her halde mektu- bumu okurken onun da suratı pan- car gibi kıpkızıl olacaktır. Kendisin- den tarsiye istedim; aksi takdirde onu, aslan pençesine düşmüş bir tay- İ şen gibi parçalıyacağımı bildirdim». Vah, vah.. Ben bu mektubu okur- ken tabii ki delikanlının sevgilisi de, onun bana yazdığı ve yanında bir ke limesini bile tekrarlamaktan utan- dığı mütihş mektubu okuyor. Mektubun sonlarına doğru deli- kanlı artık kendine hâkim olamıya- cak hale gelmiş: «Sevgili canım". Be ni mazur gör. Mektubumu burada kesiyorum. oFenahalde asabileştim. Tahammül edemiyorum. Şimdi der- hal postahaneye koşacağım, o herife yazdığım küfür mektubunu biran evvel göndereceğim.» Diye sözü kesiyor ve, belli ki, © hiddetle mektupları zarfiara koyar. ken bu müthiş yanlışlığı yapıyor. Ne yapalım? Keskin sirke, kendi küpüne zarar verir, derler. Bu da hiddetin B, A — Anladım, çirkin bir moda: Ne olur ne olmaz modasıl.,