Bahife 8 rinin cesedleri etrafında toplanmış duruyorlar. Fransızlara dikkat edi- yorum, bu harbin geniş ölü ordusu. nun bu iki piştarlarına dikkatle ba- kıyorlar. Genç askerlerin bu ölüler karşısındaki sükütü, derin bir tesir yaratıyor. Bu derin sükülü şu fısıltı kesti: — Zavallı adamlar! Hepsi de susarak başlarını yukarı- ya kaldırıyorlar. En nihayet bu Fran- sız askerlerinden biri acıacı Söy- lendi: — Bütün bunları yapan Hitlerdir. Ötekiler de hafif bir sesle: — Evet bu doğrudur, cevabını ver- dller, Biz, garp cephesini ziyarete mezu- niyet alan ilk gazeteci grupuna daihl olmakla bahtiyarız. Maginot hattını ziyaret eden ve müdafaa tertibatının ne şekilde işlediğini gözlerile gören ilk gazeteciler, biz oluyoruz. Bizi Al man siperlerinden 400 metre uzakta bulunan ilk siper hattına kadar gö- türdüler. İlk hatlardan topçu düello- sunu görüyor ve başımızın üstünden güllelerin vızldayıp geçtiğini duyu- yoruz. Hatta, bizi Fransızların Sleg- fried hattının önüne kâdar vardık- lari Alman toprağına götürdüler, Maamafih hiç birşey, bu harp faci- asını, iki cesedle karşılaşmamız kadar müheyyiç bir surette tasvir edemez. Bu iki cesed, Warndt ormanında dev- riyeye çıkmış olan motösikletçi erlere aiddi ve bu sabah öldürülmüşlerdi. İkisi de 20 yaşında tahmin ediliyor- lardı. Kayışlarında şu eski «Gott mıtt uns» sözü yazdı idi 700 ölü Amerika alaşemiliteri albay Horace Fuller ile yarbay Summer Waits el biselerinin ve çizmelerinin Iyi bir ku- maş ve köseleden yapılmış olduğunu müşahade ettiler. Bunlar, muhase- mat başladığı gündenberi garp cep- hesinde maktul düşen 700 ölüden iki- 4 idiler, Düşmanın tahmin edilen asgari telefat miktarı 700 kadardır, Maginot hattı civarındaki bir Fran- sız mezarlığı önünde durduk ve der. hal artık hiçbir sulh taarruzunun muvaffak olması imkânı bulunmadı. ma kanaat getirdik. Harp çok iler. lemiş, bir çök kurbanlara malolmuş- tur. Binaenaleyh kısa sürmesine im- kân yoktur. Muayyen hedefinş var- madıkça nihayete eremez. Yine bugünden kanaat getirdik ki, mücadelenin sona ermesi müttefikle. rin elindedir. Daha ilk nazarda Magi- not hattının zaptedilmez, geçilmez ve yarlmaz müstahkem bir mevzi teşkil ettiği anlaşılıyor. Müttefikler zaferi kazanmak için zorluklara kat. lanacaklar ise de Almanların galip gelmelerine katiyen imkân yoktur. amudi bir şekilde toprağa çakılmış olan muhtelif büyüklüklerde potrel kazıkları arasından geçti, Çelik kuleler ve müdafaa tertibatı Kilometrelerce uzunluk ve derin. likte olan bu öldürücü mâniler ara- sına serpilmiş çelik kaleler ve müda- faa tesisatı vardır. Bunlar, yeraltı yollarile birbirine temas ve irtibatta bulunuyorlar. Maginot hattı, İsviçre hududuna kadar varmaktadır. Bizi bu m kalelerden birinde gez- Girdiler, fakat bu devasâ çelik kale orta büyüklükte istihkimlardan biri imiş ve bundan daha büyükleri var. AKŞAM Fransız ileri hatlarında bir gezinti Bir Amerikalı gazeteci gördüklerini anlatıyor Top kuleleri, harp gemilerindeki zırhlı kulelere benziyor. Ateş etmek için yukarıya kalkar ve sonra toprak altına gömülürler. kulelerin zırhları 45 santimetre kalınlığındadır. Her kule 7 metre kalınlığında bir betonarme ie çevrilmiştir. Fransız askerleri Almanlard an zaptedilen bir siperde mış, Kalenin içinde yeraltındaki ko- Iuarlar arasından binlerce metrelik bir mesafe katettik, kalenin elekirik santıralını, mahrukat, erzak depo- larmi ve 600 nefer için hazırlanmış olan “koğuşları gezdik ve garnizonun muhasara altına alındığı takdirde uzun müddet mukavemet etmesi için icab eden bütün tedbirlerin ve Lerti- batın alınmış olduğunu gördük. Ma amafih Maginot kalelerinin inşa tarz ları bakımından muhasara allına alınmalarına imkân yoktur. Bu ziyaretimizin en heyecanlı ta- rafı, bu büyük zırhlı kulelerden biri- nin üzerine çıktığımız zaman mej- hur 75 lik Fransız toplarının müthiş ateşine, bu çelik kaleleri hücumla zapta teşebbüs edecek olan Alman askerlerinin her taraftan maruz ka- lacaklarını görmek olmuştur. Küleler, tıpkı harp gemilerindeki sarhlı kulelere benziyorlar. Bunlar ateş etmek için yukarıya kalkarlar ve sonra toprak altına gömülürler, Bu kulelerin zırhları 45 santimetre ka- lunlığındadır ve 7 metre kalınlığında bir betonarme tabakasile çevrilidir. Eleyevm mevcut bombalardan hiç bi- Tİ, hattaâ donanmada kullanılanlar bile dahil olmak üzere, bu zırh taba- kasına nüfuz edemez ve hiç bir ordu, bu çelik kuleleri tahrip etmedikçe, buralardan geçemez. Müdafaa bakı- mından müşahedelerimiz, bu mer- İleri mevzilerden birinde bulunan topçularının taarruz endahtını ve in- fllâklarını ayan bir surette görüyo- ruz. Bu endahtların hedefi, Alman biokhavzlerinden birini yıkmağa ve Fransızların zaptetmek üzere bulun- dukları bir köyü topa tulmağa ma tuftur, A nlar, Hitlerin sulh plânlarına tevfikan zayif bir mukal de bulu» nuyorlar, İki Alman o biraz evvel terkett üz yol üzerinde pat layıverdi. Bize refakat eden zabitle- rin emri üzerine düşman ateşine mâ ruz olan bü mıntakadan biran evvel uzaklaşabilmemiz için son süratle koşmağa başladık. Otomobilimiz, bi- | raz sonra aleş saçan bir Fransız ba- | taryasının mevzi aldığı tin yanından geçiverdi. Alman toprağında... Biraz sonra Alman toprağına gir- dik. Pasaport göstermeğe lüzum kal- maksızın hudüd gümrüğünün yanım» dan geçtik. Almanlar, burasını Lahli- ye ettikleri zaman bu kapıdan Alman toprağına ilk girecek Fransız askerle. rini öldürmek için gümrük binasının içine bombalar koymuşlardı Bina, bombaların intilikından havaya uç- muştu. Gümrük binasının yanında müfe- vazı görünüşlü bir kulübe vardı. Frans sız zabitleri, bu kulübenin 45 santim kalınlıkta bir betonarme ile örtülü ve içine mitralyöz yerleştirilmiş bir Alman blokhavzı olduğunu bize söy- lediler. Fransız zabitlerinin refakatin- bir yama- de bir yola daldık. Yolun başında | «Verbotene weg» lâvhasi göze çarpı- yor. Yolun dört tarafında yaprakları yırtılıp öteye beriye savrulmuş al manca hesap defterleri görüyoruz, Düşmandan henüz iğtinam edilmiş hafif mitralyözler, biri kanlı iki çelik başlık, bir kaç tabanca ve bir mayn gördük. Bu mayn, infilâk maddeleri ve kurşunlarla dolu, bir demir kutu- dan ibaret idi, Bu, cehennem maki- nesi, civarda bulunan bir çalıya bir takım #ellerile merbut bulunuyordu. yanlışlıkla bu tele basacak Fransız askerleri, derhal havaya uçurulacak- tı, Almanların bıraktıkları ormanlar ve tarlalar, böyle yüzlerce maynlerle doludur. Bir Fransiz neferinin muvaffakıyeti Fransızlar, en ziyade Warndt or- manında ilerlemişlerdir. Arabalarımız bu ormanda durur durmaz, Fransız askerleri etrafımızı sardılar ve arka- daşlarından birinin büyük bir muvaf. fakıyetini anlattılar: — Dün sabah bir arkadaşımız, âa- bah kahvesini dağılmağa memurdu. Sırtında hafif bir mitralyöz tüfeği, arkadaşlarına kahve götürüyordu. Hatlarımız dahilinde bulunduğu Al manlarla karşılaşacağını aklından ge- çirmiyordu. Derken biraz ötede an- sızın 40 kadar asker gördü. Onlara sual sormağa hazırlanırken, Alman olduklarını anladı, Fransız askeri, mitralyöz silâhini kullanmağa vakit bulamadan Almanlar, üzerine bir bomba fırlatmışlar ve kendisini dört yerinden yaralamışlardır, Fransız as- keri derhal yüzükoyun yere atılmış ve silâhini kullanarak üç Alman as- kerini vurmuştur. Diğerleri, kaçmış- lardır, Apartıman sahipleri Boş daireletinize hemen İyi kiracı bulmak için «Akşam ım KÜÇÜK İLÂNLARI'ndan isti İade ediniz. — A A İİ MEŞRUTİYETTE SARAY ve BABIALİ Yazan: SÜLEYMAN KÂNİ İRTEM —'Tercüme, iktibas hakkı mahfuzdur. Tefrika No. 111 Londra konferansı akim kalıyor, harp yeniden başlıyor Avrupada İtilâfı müselles mahfli- | lerinde Bağdadlı Mahmud Şevket pa» Şanın iktidar mevkline getirilmesin- de Almânyanın parmağı bulunmasın» dan şüpheler uyanmıştı. Mahmud Şevket paşa «Jön Türkle- rin en Almani> sayılırdı. (4) Hattâ Almanya elçisi Baron Marşal Mah- mud Şevket paşa için: — O bir Türk değil, bir Prusyali- dır! demişti. (2) Muharebenin yeniden başlaması ihtimali üzerine bundan hasıl olabi- lecek ihtilâtlar Avrupa kabinelerini telâşa düşürüyordu. Rusya Hariciye Nezareti muhare- beden istihsal edilmiş neticeler şüp- heye düşecek olursa Rusyada efkârı umumiyede görülecek tebeddülü Rus- ya hükümetinin ciddiyetle nazarı katte bulundurmağa mecbur kalac ğını Petersburg Almanya elçisine bil- dirdi. Rusya Anadolu tarafında harekete geçecek olursa Almanya sükünetini muhafaza edemiyecek, bundan da umumi bir ihtilâf meydan alacaktı. Rumelide muharebenin avdeti mi tareke şartları mucibince sulh kâlematının inkitaile meşrut idi, Hak buki Londrada müzakerat inkitaa uğramamış, uncak talik edilmişti. Balkanlı müttefikler bu vaziyetin uzun sürmesini caiz görmediler. Müttefiklerin mfurahhasları, Babi- âli baskınından ve İstanbulda kabi- ne tebeddülünden beş gün sonra 28 kânunusanide Osmanlı murahhasla rına şu mealde bir nota verdiler; (Sulh konferansında mesainin ta- Tkindenberi üç hafta geçmiştir. Bu müddet zarfında Osmanlı murahhas- larının cevabına boş yere intizar ettik. İstanbulda tehaddüs eden ahval sulhün inikadı ümidini bertaraf et- tiğinden Iondrada kânunuevvelin on altısında açılan mükâlematın münkati olduğunu büyük esefle be- yân etmek mecburiyetindeyiz.) Osmanlı Hariciye Nazırı, devletle- rin 17 kânunusani tarihli notasına ancak 30 kânunusanide uzun bir no- ta ile cevap verdi: (Osmanlı hükümeti büyük feda- kârtıklara katlanmak susetile itilâf fikrine hâdim olduğuna reddi 'kabil olamıyacak deliller göstermiştir. Edirne esasen bir müslüman şehri ve Osmanlı devletinin ikinci paytahtı olmakla imparatorluğa bozulamıya- cak rabıtalarla bağlıdır. Onun terki şayiası bile bütün memlekette tak- bih ve telin hisleri uyandırmış, öyle bir galeyan hasıl etmiştir ki sabık kabinenin istifası bunun neticesi ol- muştur. Buna rağmen ve müsalemet fikrile hareketimizin en son ve bü- yük bir delili olmak üzere bu şehrin Meriç nehrinin sağ sahilindeki kısını- nı da feda ve terketmeğe razı oluyo- Tüz). Bu kayıddan sonra notada adalar meselesine geçilerek bunların Anado- lu ve hüsusile Akdeniz boğazile mü- nasebeti izah edilerek (Babıâli Bal kanlı müttefiklerin işgal ettikleri adaların mükadderalının âltı büyük devlet tarafından tayin edilmesine muvafâkat gösterebilir. Şu şart ile ki izah edilen esbab ve şerait ile Ça- nâkkale boğazının mülkiyetinde ta- mamiyete itina edilsin. Biz bu me- seleyi Avrupa menafii bakımından en yüksek alâkayı uyandıracak mahi- yette görüyoruz. Osmanlı hükümeti ihtiyar ettiği fedakârlığın vüsati dolayısile bunla. rın haricinde her talebi reddetmekte haklı görüleceğine kani bulunuyor.) denilmiş ve (devletlerin maddi ma- nevi yardım vaadi sened ittihaz edi- lerek gümrüklerde serbesti, ticaret muahedeleri akdinde modern huku- kun tatbiki, ecnebi postalarının lâğ» nin akdinden e mesi) istenilmiş idi, Balkanlı ttefikler bu cevabı kâfi bulmadılar. Murahhaslar Londradan ayrıldılar. Şubatın üçünde akşam üs- tü muhasamat yeniden başladı. İttihad ve Terakki cemiyeti üniyer- şte salonlarında 1500 kişlik bir bü- yük içtima aktederek Talât beyle müşir Fuad paşanın dahil bulunduk- ları bir müdafaai milliye komitesi teşkil etti. Şerif Haydar beyin riy&- set ettiği bu içtimada müşterek teh- like karşısında bütün Osmanlılar #tihada davet olundu. İaneler cem'i, hastaneler tesisi, gönüllüler sevki, askerin iaşesi için hükümete yardım- larda bulunulması mukarrerat cüm- lesinden idi. Osmanlı hükümeti böyle harp te dariklerile uğraşırken Avrupa kabi- neleri arasında siyaşi muhabereler eksik olmuyordu. Arnavutlar memleketlerinin istik- Iâli için Londra süfera konferansına bir muhtıra vermişler Buna Kara” dağ (Arnavudluk er nden Sırp unsuruna aidiyeti kendilerince şüp- hesiz görülen kısımların flhakı lüzw- munu) gösteren bir cevap vermişti Bâbiâlinin devletlerin notasına ver- diği cevap müzakere kapısını büsbü- tün kapamamıştı. Fransa gerek bü- yük devletler, gerek Balkan hükü- metlerile Babıâli nezdinde teşebbüs- lerini sıklaştırıyordu. Osmanlı hükümeti devletlerin ta- vassutunu kabul eder görünüyordu. Babiâli eski sadrâzam Hakkı pâşa- yı hususi müzakerelerde bulunmak üzere Londraya gönderdi. Bu arada muharebe vaziyeti de. gişti. Osmanlı ordusunca Şarköy ta- rafından Edirneyi muhâsaradan kur- tarmak emelile yapılan ihraç hareketi akim kaldi. 5 Martta Yanya teslim oldu. Bulgarlar Çatalca hattını yarama» dılar. Fakat mühimmatı tükenen, halkı aç kalan kahraman Edirne da martın yirmi beşinde, İşkodra bun- dan bir gün evvel sukut etti, İşkod- raya giren Karadağlılar devletler. den gördükleri tazyik Üzerine bu kaleyi karaya çıkarılan milletler. arası asker kıtalarına teslime mec- bur oldular. Esad paşa Toptani o taraflardaki Armavud askerlerini toplıyarak ken- disini Arnavudluk prensi ilân etti Rümelide Çataleadan ötede Os manlı devleti elinde yer kalmamıştı. Artık bütün Avrupa ricali galipleri alkışlamakta biribirinden aşağı kal- mamak istiyorlardı! Osmanlı devleti- nin mülken tamamiyetine öledenberi taraftar görünen Fransanın Başvekili Raymond Polncarâ bile 21 kânunu- evvel 1912 de Fransa mebusan meo- lisinde şu beyanatla bulunmuştu: (Milletlerin istiklâli nâmna Bal kanlıların gördüğümüz ittihadı bü- yük şeydir, Çok zamanlar bir hülya sayılan şey şimdi hakikat olmuştur. 1844 de meşhur Sırp vatanperver İlia Garaschanini o kadar uğraştıran 1860 dan sonra prens Mişel Obrenoviş tarafından takib edilen, gârpte Ta- martine, Michelet, Victor Hugo, Gambetta gibi adamları teshir eden fikir şimdi milletlerin vicdanına nü- fuz etmiş ve adalet, hürriyet namına onları birden harekete getirmiştir. Fransa büyümekte olan bu millet- lerin vücuda getirdikleri eseri sem- pati ile karşılamazsa kendisinin âli- cenablık ananelerini inkâr etmiş olur!) 73) Galipleri takdir etmek, onlara mu- hâbbet göstermek elbette siyaset âlicenablığının bir tezahürü idil Bulgarlar çarı Ferdinand kiliseye tahvil edeceği Ayasofyada diz çöke rek Şark imparatorluğu tacını giy. mek hayaline kapılmıştı! Bu hiç bir Bulgar çarma nasip olmuş şeref de- ğildil - Ancak Rusların büyük çan Bulgarların bu küçük çarının Tsâ- rigrada - İstanbula - fatihane gir mek yolunda gösterdiği hırstan hoş- Janmamıştı! Türkün mukavemetile zaten Bul gar hükümdarı bu şeref ve azameb hülyalarma veda eylemek mecburi. yetinde kalmıştı. (Arkası var) «Jön Türklerin en Alma» çok yver paşa Mahmud Şevket paşayı te de Landemont: U/ölan d'un (8) Poincarâ; Les Ballkans en İcu,