sigaralar yakıldı, ini Limonlu çaylar geldi, Cerad gazetedeki muharebe havadi okuyup bitirdik! mra arkadaşlarını — Bundan evvelki büyük harp yüzünden başıma son dereoo tuhaf bir vaka gelmiş- ti, Anlatayım da disleyin.. Arkadaşları: — Canım, dediler, sen umumi harpte çek, grnçtin, Âdeta çocuk denflecek bir yayta id Çevad gülümsedi; — Benim başıma gelen vika Tiç sene ev- vel oldu. Fukat bu da eski büyük muhare- benin neticesidir. Hem he acele ediyorsunuz. Bir kere hikâyemi dinleyin;de o zaman an- Tarsınız. Bundan üç dört seno evsel Avrupada Adim. Aşağı yukarı germediğim yer kal. Muştı. Otobüsle seyahale çıkmıştım. Bir gün Avrupanın en küçük eünhuriyetlerinden birine gitmek istiyordum. Otobüste guyet güzü bir kadın vardı Yol arkadaşlığının verdiği samimiyetle onunla iyiden iyiye dost olmuştuk. Ara sira otobüsümüz mianrarası güzel, şairane yerlerde duruyor onunla beraber, oturu otürn uyuşan bacaklarımızı dinlen- irmek için dalaşıyorduk. Pek cana yakın bir kadındı. Or yahat etmek genç bir idam için b unla s8 iki bir iste yerlerimiz yanyana de- izden epey uzaktık. Maama fih bunun da bir çaresini bulduk. Aşk insa- Di bazen abtallaştırır amma, bazen de kur- naz yapar. Güzel yol arkadaşımın yanında bir papas oturuyordu. Benim de yanında bir ihtiyar kadıncağız vardı. Papasa rica ettik. Yerleri değiştirdik. O #htiyar kadı- nın yanına geçti ben * güzel yol arkada- işık ki dışarı” tarkında de- Genç kadın elinde bir Amerikan mecrmu- am tutuyordu. Bunda eskiden esir ticars- tinin nasıl yapıldığıni'anlatan bir yazı var d. Bir aralık Jâf olsun diye! — Esir ticaretine aid makaleyi mi oku- Yordunuz? diye sordum. © güldü; — Evet, dedi, gok metaklı bir yazı. BU- hassa esirlerin Bâyatına dair olan kısmı. Satılan esirler içinde hazen erkekler de bu- Munurmuş. Bu esirleri satın alanlar arasın- da kadınlar da bulumurmuş, Güzel arkadaşım bunları bana anlattık- tan sonra çapkınca güldü: — Eğer ewki zamanda Yâşasaydık. Ben engin bir kadın olsaydım, de: «Satılık esir. diye bana getiri halinize acır satın alirdim. i Ben de güldüm: — Teşekkür ederim; Sizlij esiriniz olmak benca hakiki bir zevitir. Jüntad gimei. bile. olağllirim. hafif bir tokatoık attı. sizi öğir diye satın almış mah olurdu, Bize müt- hiş işkenceler ederim Elidmderi neler, ne- ler çel Baynumu bü ükt üm: — Bütün bunlara rafi olürdum.. dedim. Cevad hikâyesinin Burasina, gelince ar- kadaşlarından Nadir İliraz'etti Iyi, hoş, güzel bir biköyeye başladın amma bunun büyük harple alikası ne?.. Cevad arkadaşının sözünü kesmesine gi- nirlendi: — Yahu sen de ne aöeleei Dur, putlama.. Onun da sirasi gelecek. Hikâyemin geçen harple alâkası olduğunu Hikâyeyi dinliyen öteki arkadaşları Ce- vada: — Sen Nadire bukma.. O hakikaten ace- | iecidir... Ardat, deram et.. Bİ a bıraktığı yerden hikâyesine baş- | — Bu esir tirareti bahsi aramızda eğlen- esli bir konuşma mersnu halini aldı Genç kadın, kendisinin esiçi olduğum takdirde bana neler yapacağını gayet garip, tatlı big | Tefrika No.81 insansın! | tarzda anlatıyordu, Böylece seyahatin nasıl | geçilğin! hiç anlamadım.. Nihayet Avrupanın en küçük yetlerinden biri olarak tamlan yer iş tik. Yol arkadaşımın memleketi de Wa idi. Hududu geçtik. Benim niyetim geceyi burada geçirmekti. Bu suretle yol arkada- şımia ahbaplığı daha ileri gölürecektim. Çünkü o burada kulucaktı. Evi, çifliği bu- rada irki Lâkin küçük memleketin Jududundan içeriye gireli beş dukika olmamıştı ki. srka- mizdan bir takım kimseler koştu. Bunlar» dan biri benim yanıma yaklaştı: — Sizin hududdan içeri girmeniz memnu idi. Fakat yanlışlıkla bir kere girmiş bu- Yundunuz... Şaşkın şaşkın sordum. — Sebep? Çünkü biz sisinle harp halindeyiz. Güldüm: — Şaka mi ediyorsunuz? dedi. - Böyle geyin şakası olur mu?.. muhasebede sizinle bizim memleketimiz edilmiş. Bi sonra r... Fakat bizim küçük cüm- le de sulh yapmak kimsenin ak- ına gelmemiş. Binaenaleyh sizinle simdi harp halindeyiz... Bu garip vaziyet karşısında gülümsedim: - Eeee... Şimdi ne olacak? dedim Bereket versin benimle konuşan memur şakacı, babucasi, iyi kalbil bir adamdı, Oda gülerek — Madem ki, wemlekele gi dünür... Siz bizim harp esirimizs Tuhaf şeyi... Bu sirada yanımızda bulunan güzel vol arkadaşım da söze kurışlı. Onu burada her- kes tanıyor, kendisine karşı büyük bir hür buranın tanınmış ailelerin; Memura döndü, Gülerek - Yarına kadar bu işin icabına bakarız. dedi. o zamana kadar da esiri bana bırı- kımız, onun # rekeline ben kefili olu- rum... Babacan, şakacı memur: — Zaten, dedi, şimdi harp esirleri için gi- vll üsera karargâhemiz yok... Kendisini hapishaneye de a yaz. Bari siz bu *a- ii yarına kadar muhafaza ediniz de, yarım bunun bir çaresini buluruz. Memurdan uzaklaşınca yol Mh bir gülüşe: — Yürü bakalım esirim!. dedi. Şimdi hakikolen onun esir) . olmuştum, Şatrane bir bahçe içindeki evine gittik. Yol- da bana eğer esiri olsaydım neler, ne işken- eeler yapacağını söylemişti. Fakat yirmi dört saat yanında kaldığın müddetçe ondan gördüğüm muameleyi ha- yalımın sonuna kadar unutamam. Ertesi günü İşlerimi yoluma koydum. Memlekeu terkettim. Fakat bu macerayı hiç bir za- man unutamadım... daşım sat Hikmet Feridun Fs Abone ücretleri Türkiye © Ecnebi GENELİK (O 1400 kuruş (o 2700 kuruş 8 AYLIK 190 M0 >» 3 AYLIK , , Posta i“ihadına dahli cimiyan ecnebi memleketler: Seneliği 3000, all aylığı 1690, &ç aylığı 1000 kuruştur. İ Adres tebdili için yirmi beş Kuruşluk pul göndermek lâzımdır. 1200 18.01, E. 1040 Va, 412 İdarhane: Babılli civarı Acımusluk sokuk No. 13 150 550 1205 1527 1933 SEVİLEN KADIN merak ediyorsanız, — Doğrusunu #kisi için del... — Beni teselli etmöyiniz... efendim serseri hayalımda artistli- ğin unsurlarını da nerede bulup be- Hem nimsiyecektim? Onun için . hususi bir hazırlanma muhiti lâzımdır. — Ya... Demek çocukluğunuzdan itibaren muntazam bir hayat yaşa- muş değilsiniz? — Benini hayatım faciadır, efen- dim... Şâyet varsa Allah kızınızı böy- le bir felâketten masun etsin... Bu sözleri öyle titrek bir sesle söy- Jüyordu ki, erkek bir ürperme duydu. — Bizler siz çeşit insanların naza- rında neyiz ki?... Oyüncak, eğlen- ce... Bir saatinizi, iki saatinizi yanı- muzda, hoş geçirirsin! Kravatınıza taktığınız bir iğne tarzında kıymeli- miz vardır... Ah, bilseniz; Erkeklerin komplimanlarına ruhum öyle kapa “dır ki... Sizlere karşı manen zırhlan- duş gibiyim. — Bu sözlerinizle beni hayrete dü- şürüyorsunuz. — Niçin? Vâ - Nü) Şöhrete, Nakleden : — Gençsiniz, güzelsiniz... servete de karuşmuşsunuz... Daha da yükselmelere numzedsiniz... Hal- buki hayatta darbe yemiş bir insan- mışsınız gibi ne felsefeler yürütüyor. | sunuz. — Ne alçaklıkilara şahid oldum. Artık vaziyetim değişse bile dünyayı görüşüm hep böyle kalacaktır. Ru- humda nefret, yorgunluk hissediyo- Tum. Rıfkı; — Siz mi? Siz mi7... şey!... - diye söylendi. — Evet, ben ya... — Peki amma bunun sebebi? Şimdi artık muhavereye Vehbi de iştirik etmişti. Genç kız, içtiği kadehlerin tesirile iki erkeğe meydan okurcasına bakı- yordu. Hele Vehbiye öyle nazarlar attı ki, ancak bir cariye, kendini zin- irleyen esir tüccarına böyle bakar... Nedir bu halin cicim Senin şerefine tertiplediğim bir ziyafet ge- Haydi, haydi silkin... Ne- Şaşılacak Büyük | Moskova O AKŞAM Türkiye #üdyodifüzyon Postaları Dalga uzunluğu 1648 m. 152Ke/4 120Kw. Türkiye Radyosu TAR. 1974m. 15195 Ankara Radyosu T.A.P.3170m.M65Kc/40K0 TÜRKİYE TİLE X , /s. 20Kw. 6.939 memdeket saat ayarı, Okuyan; Semahat Öz- Aenses, Çalanlar: Fahire Persan, Refik Fer- san, Cevdet Kozan, 1- Segâh peşrevi, 2 Bimen Şen - Segâh şarkı: (Sunda içsin yar elinden), 3- Arif bey -Següh şarkı: (Olman Mâç sinei satpareme), 4- Arif bey - Hüzrun şarkı: (Meftor olalı), 3- Bimen Şen - Müz- zam şarkı: (Sükünda geçen ömrüm), 6- Re- fik Fersan: Hüzzam saz semaisi, 13 Mel; ket saat ayarı, ajans ve meteoroloji habe leri, 13,15 - 14 Müzik (karışık program pi), 19 Program ve memleket sasi ayarı, 19,05 Müzik (hafif müzik - PY, 1930 Türk mü. ZipI (Bağlama ile oyun havaları: Sadi Y. ver Ataman), ve fasıl heyeti, 20,15 Konuş- ma, 2080 Memleket sast ayarı, ajana Ve metöoroloji haberleri, 2050 Türk roüsiği (Klâsik pragram), Ankara radyosu küme Bes ve suz b idare eden: Mesld Ce- mil, 1- Kürdili hicazkâr poşrevi, 2- Arlt bey Kürdili hicazkir şarkı: (Muntazır $ ne hazır kayık), 3- Arif bey - Kürdüli 2 kâr şarkı: (Gidelim Göksuyu), 4- Arif bey - Kürdi hicarkâr şarkı: Niçin terkeyleyip etin a salim), 5- Mesut Cemi: Lavta tak- 6- Rifat bey - Kürdili hicazkâr şarkı ecayi dil oldi), 7- Rahmi bey - hicazkâr şarkı: (Sana ey canım canı efendim), 8- Rahmi bey - Kürdü cazkür şarkı: (Ey mitribi matende eda), 9- Arif bey - Kürdlüi hicazkâr şarkı: lar döküyor), 10- Kü z malsi, 2130 Konuşma, 21,49 Müzik (So ler - Pi), 22 Müzik (Ra Şef: Dr. E. Praelorlusi Halil Bedi Yi metheus. uvertürü tehon Bulti, 3- R. £ «Rosenkaval valaları, 4- Smetana; «Şarka» parça), 5 Ross Mİ «Gula berleri, ziraat, esham » ekeni kambiyo - nukut Bort (ö 30 Müzik (earbund- Pİ), 2355 - 0 Yarınki ptogram, Ankara Borsası 5 Eyi 09 £SHAM ve TAHVİLÂT Muamele olmamıştır. PARA ve ÇEKLER Londra 1 Berlin New-York 160 Dolar Paris 100 Frank 100 Liret 100 İsviçre Pr. 100 Porin 400 Rayşmark 100 Belg 100 Drahımi 100 Leva 100 Çukosluvak Kr 109 Pezeta 100 Zioti 100 Pengo 100 Ley 100 Dinar 100 Yen 100 İsveç Pr. 109 Ruble Kadıköy Halkevinden: Dil bayramı münasebetile 2040/690 salı günü akşamı saat 21 de di! hakkında veri- Iecek bir könferansdan sonra evimiz tarı- fından bir konser verilecektir. Herkes ge- lebilir. Milâno Cenevre Budapeşte Bükreş Belgrad Yakohama Btokhotm Apartıman sahipleri Boş dairelerinize hemen iyi kiracı bulmak için «Akşam. ın KÜÇÜK İLÂNLARI'ndan isti- fade ediniz. Eğlence kıvamını buluyordu, Rıfkıyı alâkadar eden mevzua kar- $ı öbür davetliler lâkayd kalmışlardı. Bilâl iyice sarhoş olmuş, uyukluyor- du. Renza'ya doğru eğilerek şöyle fısıldadı: — Razsın, değil mi Cambaz kız, bu şişkin portföylü adamın tekliflerini oreddediyordu. Aklı fikri de hemşiresile meşguldü. Ona nasıl büyük bir memnuniyetle bakıyordu. Bilâl: — Demek kardeşini bu kadar $8- viyorsun? - diye sordu. Renza, yaşadığı hayatın haşinliği yüzünden, oldukça seri bir hâleti ru- hiyedeydi. Ters bir cewvâp verdi: — Senin başını, onun bir tek saç teline feda ederim, — Aşkolsun... Mersi... Doktor pek memnun bir haldeydi. Mihrinur hanımefendinin mütena yemeklerini yemeğe başladıktan son- ra kâbaran müthiş iştihası, o zaman- danberi bülün çoşkunluğu ile devam ediyordu. İyi yemeklere karşı önüne geçilmez bir incizabı vardı. Yaşı ilerlemişti, bu kadar tıkımmanın doğru olmıyacağını bilmesi icap eder- di; zira doktordu. Fakat gene de alışlarıp duruyordu. Tatlıyı, tuzluyu birbirine karıştırıyordu. Demin ana- Söyle ek LEYLA ie MECNUN Tefrika No, 72 Yazan: İskender Fahreddin Taşbilek reise: “Fıratı boşuna arıyoruz, dedi, onu esirciler kaçırmışlar ve halifeye satmağa götürmüşler Taşbilek (Fırat) 1 bulmağa azmetmişti. — Ben onsuz yaşayamam. mademki (Can) sey ondan hoş'anmadı. Onu ben »*- Yiyorum. (Firat) benim olacaktir. Dedi, ulına bindi. yanına bir kaç adam alarak Taner'in erine koştu. Taner uykudan yeni uyanmışlı. Evinde ihtiyar anasından, ibliyar bir uşağından başka kimse yoktu o Taşbilek evden içeri girdi. “Taner, Taşbileğin, güzleri dönmüş bir onnavar gibi Üzerine atıldığını görünce şaşırdı Ne istiyorsun, koca asian? Taşbilek hiddetle bağırdı (Firat) 1 kaçırmışaın! Relsin emrile onu almağa geldim. | Taner, birdenbire yerinden fırladı — Bir şeyden haberim yok, Taşbilek! Gerçi ondan hoşlanıyorum amıma... 0, ben- den çok uzaktır. Ben onun ancak bir kere yüzünü gördüm Taşbilek gök gürültüsünü andıran Xor- — Haydi, birak bu lafları... ye kaçırdın? ran gazabı üzerime yağsın, Taşbilek! Ben (Fıratlın yüzünü görmedim. İşte evim. içte bahçem. her yeri ara. bulur. san al, götür! Taşbilek, (Firatyın Taner tarafından ka- irıldığından emindi. Fakat, Taner ned A evinde ot Bukkanh davran (Pirat me Taşbilek haklıydı. O, kulaklarına da göz- leri kadar inanan bir adamdı. (Piratlın Ta- ner tarafından kaçırılacağını kulaklarile duymamış olsaydı, Tanerin sözlerine de ihanacaktı. Fakat, fazla isrardan bir neti- ce elde edemiyeceğin! anlıyarak kılıcını kı- nına soktu. — Onu mutlaka bulmalıyım... Dedi ve Tanerin evinden çikti. Taşbilek Ur'da şüpheli olan her yeri ara- dı, taradı, (Firat)ın izini bulamadı. Kime âorduysa; Görmedik., bilmiyoruz. Cevabını alıyordu. Taşbilek (Pratiın Ur'da bulunduğundan emindi, (Pırat)ı ko- lay kolay dışına kim çıkarabilirdi? Onun bir kişiden şüphesi vardı! Taner. Onu da sıkıştırmış, Fıraı evinde bulamam, 1 Taner uPıratı Kaşirmiş elsi. Ur'di ka- lir mıydı? Taşbilek bir çarrye daha baş vurdu: Adamlarından birine bol pars vererek ihtiyar sihirbaza gönderdi: — Benim turafımdan gittiğini sezdirme- den (Pirat)ın verde bulunduğunu Asudan öğren! Dedi, Taşbileğin inanışına göre (Fyratdın nerde bulunduğunu Asu'dan başka kimse keştedemendi. Taşbilek, sihirbaza gönderdiği adamını sabırsızlıkla, bekliyordu. Kabile reisi (Fırat) 1 aralıyor (Firabln ortadan esrarengiz bir şekilde kayboluşu Urman'ın da canını sıkmaıştı, | Kabile reisinin haberi olmadan, kendi £a- rayından bir kadın nasıl kaybolundu? Urman karısı Ayşeye sordu: — Fırat sarayın bir köşesinde ölüp kal. mass?! Kıyı bucağı arattın mı? — Cariyeler her tarafi uradılar.. bulama» dilar, Urman bu hâdise karşısında söyliyecek söz bulamıyor, hiddesmden yumruklarını sıkarak; nas kompostosu yemişken şimdi ge- ne kaz ciğeri ezmesini meze diye mi- deye yuvarlamağa başlamıştı. Doğru- su bu Vehbiden pek memnundu: Zi- yafetleri iyi terlipliyor. Fransız şara- bının da en nefislerinden almış. Kadınlar bu zengin sofrada çok iç- mişlerdi. Hepsi çakırkeyfti, Vehbi bütün misafirlerine alâka göstermekle beraber, metresile arka- daşının konuştuklarına zaman zâ- man kulak kabarimaktan geri dur- müyordu, Esasen mevzu öyle bir mec- raya dökülmüştü ki dikkat etmeme- si kabil değildi. | Süzi şöyle anlatıyordu. — Tlk senelerimi hiç hatırlamam.., Ben Yunanlıyım amma, aslımız Ana- doludanmış... İzmir taraflarından... Beşçınar o köyündenmişiz... Babamı hiç bilmiyorum... Annem de ona dair malümai vermeden öldü... Yalnız annemi hatırlıyorum... Marika İsimli zavallı bir kadındı. Muharebeler üze- rine, bir Yunan çavuşunun peşine takılmış, bizi de Yunanistana getir. di. Fakat bu adam da öldüğünden Atinada hizmetçiliğe başlad. Bir cambazhaneye, ahçı yamağı olarak kapılandı. Bizim de mesleğe girişi. miz bu yüzdendir, Orada, diğer ço- culkarla birlikle terbiye ediliyorduk. Zira, patron bizi bedava beslemek is- temiyordu. Hemşirem Renza gördü- — Yirmi beş yıldır sarayımda bir kuş bis le kaybolmamıştı, diyordu. seninle evlendi- Bümiz sıralarda, bahçemden bir ceyln çal- mışlardı. Onu çalanı da yirmi döri saat dçin- de yakalayıp getirmişlerdi. (Fırat) aklı ba #anda bir kızdır. Onu bir ceylân gibi kolay- ca kaçıramarlar, Bu esmada pençerenin önündeki kafeste çırpınmağa başlıyan Ayşenin pupağanı - Kaçtı.. kaştı.. kaçtı.. Diye üç kere bağırdı ve kanadlarını ka fese vurmağa başladı. Urman karısının yüzüne baktı: — Papağan onun kaçtığını haber veriyon Elbette birşey görmüştür. Papag, düğünü sen mami oldu da güme dedi, Fırat hergün bahçeye çıkar, (Can) peşinden koşardı. Üç gündür görünmüyor. Onu ben de sizin kadar merak ediyorun. i düşündüler, taşındılar: Bir kere de (Can)a soralım, Belki sun, çok hiddetiiydi Sehirde, sarayımdan bir kadının çurıldığı Herkes bana gü Diyordu. ka- anne! - diye ce di - ben cariyelerin göreüsü değilim ki ereye gittiğini bileyim gür sesle bağırdı Halifeye lâyık olân bir kadını Iraktan ya kadar getirdim. Hiç kimse kılına dokunmadı. Onunla evlenmiş olsaydın, sa vallının başına bu felâket gelmezdi. Eğer birinden şüphen varsa, korkma, açıkça s0Y- le, (Pirabhi meydana çıkarmazsım, hay- Alyelim, şerefim mahvolacak. (Cani bey, ağzından bir Hf kaçırmanak içim kendini zor tutuyordu. Hakikati söy- lerse, belki babusı onu affedecek ve bu su- retle reisin mevkii de halk yanında teh- Hkeyo düşmekten kurtulacaktı. Fakat, rsi- sin (Pıratyı tekrar buldurup (Can'ın daşı- ma musallat etmiyeceğini kim termin edebi dirdi? İşte (Can) bu endişe ile yalanında israr göstererek: Birseyden haberim yok.. enin odasından çekilip; gitti (Cim) da boylunu Dilkerek kendi odasına döndü Urman oğlundan #menfi sevaj soncu, şehrin döru çevresine ara; derdi. Günlerce (Pirathi arattı madı aldıktan cılar gön- Ruldura - Bir gün Taşbilek reisin yanına geldi: (rahi bupuna arıyoruz. dedi, onu gsirciler kaçırımışlar ve halifeye yüksek fi- ate satmağa götürmüşler. Urman bu haberi alınca buz gibi donup kaldı: — Buna klın cesaret edebilir? Orusını bilmiyorum. Pakat, adamlaran- dan birini CAsutya göndermiştim. İhtiyar Sihirbaz, adamıma bu malümat vermiş. — Kim kaçırdığını söylememiş mi? — Adamım sormuş. Bilmediğini söyie- miş, — O halde bu işte (Asulnun da parmağı vardır. Bu mel'ün herif hili yaşıyor mu yurdumda? — Asu'nun (Fıratın kaçına yardım ettiğini ben de umuyorum. Halkın rahatını günüz gibi sirk cambazı halinde ye- tişti, Fakat, annem ölmüştü. Biz ta- mamile bâmisiz kaldık. Memleket memleket dolaşıyorduk. Yukarıki sözler kulağına çalınıneş,, doktor yarı yarıya ayılmıştı. e dikkat ediyordu. Si Beşçinar köyü... Marika... Bütün bu isimlere yabancı değildi — Demek siz Beşçınar köyünden- siniz? - diye sordu. — Evet efendim. — Anneniz de Marika?... — öyle... Kadri Ahmed, dudaklarını ısırdı. Bapsarı kesilmişti. Yoksa bu Süzi vaktile ortadan kaldırdıkları kızlar- dan biri miydi?... Cambaz kadına dönerek: — Hemşirenizin ismi Süzi olduğu- na göre bunun doğrusu «Süzan: gü- Yiba? « dedi, — Evet efendim. Yüksek sesle, dansöze: — Devam edin, devam eğin... « di- ye seslendi... Maceranız pek entere- san... Alâkayla takip ediyoruz. — Trupumuz beynelmileldi. İspan. yaldan zencisine kadar her çeşit in- san vardı. Viyana, Varşo"a, Belgrad, dolaşıp duruyorduk. Fakat biz küçük- ler, patronun âdeta malı gibiydik. (Arkası var),