—» Ağustos 1949 AKŞAMDAN AKŞAMA Türkiye : kartpostalları Avrupada çok dolaşan bir zat, bizde kartpostaj yokluğu olduğuna dikkat etmiş, — İstanbulun manzaralarını, ecne- bi memleketlerdeki eşe dosta yolla- mak istiyorum. Hattâ geçen gün kos- koca Babıâli caddesinde aratlım. Şeh» rimizin güzelliklerini temsil eden man- zaralar bulduramadım. Olanlar da pek demode şeyler! - dedi, Ankara hakkında da ayni vaziyet: Modern bir devlet merkezi yaptık, Ne güzel köşeleri gözü okşuyor: Buralar rım kâğl üzerine aksettirmemek, olur şey değildir. Arıyorsunuz: Basmakahp üç beş çeşidi önünüze seriyorlar. Halbuki siz mütemadiyen mektuplaşacaksınız, Ayni şahsa hep ayni mevzuu göndere- cek değilsiniz ya... Vaz geçiyor, kart- postala değil, kâğıda yazıyorsunuz. Hele küçük kasabalarımızın bu bu- sustaki noksanı büsbütün göze batar: «Belediye bahçesi», «Saat kulesi», «Hü- Topu topu üç mo. del! beğen beğendiğini al!... Altlarına oloğraf camını kazıyarak- ne resmi olduğunu yazmışlar. «S» ve «Nu harf- leri ters çıkmış, Gülünç ve hazin şey- ler, Halbuki kartpostal mühim bir pro- paganda vasıtasıdır. Yolda bütün pos- ta teşkilâtı görür. Müvezzi bakar, ka- Pici bakar, Kapıcının dairesine uğra- yan herkes göz atar. Alan adam sey- teder, arkadaşlarına: — Bak, Türkiye, nasıl yermiş... « di- ye gösterir, Mademki turizme, propagandaya ehemmiyet veriyoruz, bunu da onun zaruri unsurlarından saymalıyız. Ankarada matbunt müdürlüğünün artist denecek kabiliyette bir fotoğ» ralçıya şehir şehir, kasaba kasaba bü- tin memleketi dolaştırarak manzara» lar çektirdiğini biliyoruz, Hattâ bun- lardan bir de albüm yaptırıldı. Rağbet kazandı. Gazetemizde bile: Niçin hal- ka satılmıyor? Kaç para ise verip ala. hm!» münakaşası edildi. Keza ayni müdüriyet fransizca bir mecmua çi karıp, takvim bastırıp o memlekef manzaralarını kullanıyor. Himmet et- “e de kartpostal meselesini de yola koy- | -. Hafızam beni yanıltmıyorsa, B. Ve- dad Tör matbuat umum müdürü iken 3000 kadar resim orijinalı toplattır- dığım bana söylemişti. Bunlar kimin içindir? Ne güne duruyor? İstif edi di, dosyalara mi kaldırıldı? Ortaya çi karılsın, sarfedilsin, Hem ticaret, hen “vesitei» ziyareti — Resmi daireler ticaret yapamı- Yorlur. Nizamlar müisaid değil Demek ki nizamlar manlaksiz... Nizamlar nizama sokulsun! sz Kartpostalcılık ayni zamanda hu- Susi teşebbüs işi olmak gerek, Fotoğ- talçılar; ia Fazla sürülmüyor! - diyecekler- Sürülmemesi tenevvüsüzlüktendir. Yeknesaklık, kart yollamğı itiyadların © atmış. Halbuki pul kolleksi- Yonu gibi kart kolleksiyonu oyapan- lar vardır. memleketlerde talebe biribirile kart mübadelesi saye- sinde gıyabi ahbaplık tesis eder, Ço- ix böyle usuller vardı. MÂ da vardır. Fakat o xamandan- memleketimizde kartpostalcılık tedenni ettiği için unutuldu. Güzel ve çeşidii eserlerin piyasa; Sukaarılmasanı 3 8 denize Be indirilecektir. ig İki yangın başlangıcı Si şehirde iki yangın olmuştur. Gi şiktaşta Köyiçinde köfteci Al, bi ıda köfte Pişirirken yağ par- Me ateş büyümek istidamı göste- vi itfaiye haberdar edilmiş, derhal Şen itfaiye grupu ateşi olduğu yer- söndürmüştür. a Fatih Nişancasında MNUŞ, ateş az zamanda ' baş e Brupu yetişerek adümüş ŞEHİR HABERLERİ Ticaret Vekili Fuarı açmak * » y . için İzmire 2,“ gıttı Ticaret Vekili B. Cezmi (Erçin, bugün beynelmilel Fuarı hükümet namına açmak için dün İl de hare ket eden Ege vapurile İzmire gitmiş- tir. Kendisi rıhtımda mıntaka ticaret müdürlüğü, Ziraat bankası erkâni tarafından uğurlanmıştır. B, Cezmi nin aym vapur ile şehrimize düne. ceği baber alınmıştır, Evvelki gün İstanbul ticaret ve zahire borsasını gezen Ticaret Vekili, gördüğü lüzum üzerine İzmir dönü- şü, tekrar borsaya gelerek tedkikat yapacağını söylemişlir, Vekil, ücaret ve zahire borsasını gezerken tiflik, yapağı, av derisi gibi maddelerin bor- sa salonlarında teşhir edilip edilme- diğini sormuş, buna ticaret odası umumi kâtibi B. Cevad Düzenli İle borsa idare heyetinden B. Murad Fortun, bazı zaruretler dolayısila bu- na henüz imkân bulunmadığı cevabı- nı vermişlerdir. Alâkadar tacirler 1s aksini iddia ediyorlar, Buğday ve arpanın vaziyetini 80- ran Ticaret Vekiline, alâkadar tüc. carlar şikâyet yollu cevaplar vermiş- ler ve toprak mahsulleri ofisinin pi- yasada nâzım rolünü oynamadığı söylemişlerdir. Bunun üzerine Vekil, toprak mahsulleri ofisi müdürü B. Nuri Orakdan izahat istemiştir. B. Nuri, buna ofisin elinden gelen her şeyi yaptığını, piyasaya ihtiyaca yetecek kadar buğday sevkettiği ce. vabinı: vermiştir, Avdette, tiftik, ya- pağı tacirleri; aralarından bir heyet seçerek Ticaret Vekili nezdinde bazı metalibatta bulunacaklardır. Rakı sofrasında | Hayri arkadaşı adaşı Mehmedi bir kadın meselesinden arr Tavukpazarında Arnavut hanında terlikçilik yapan Hayri ve Mehmed &dlarinda iki arkadaş geçen gün ak- şam üzeri dükkânda oturup rakı iç- mişlerdir. Şişeler boşalıp ikisi de sar- hoş olunca aralarmda evvelce geçen bir kadın meselesi tazelenmiş ve iki Arkadaş kavgaya (tutuşmuşlardır. Kavgada bunlardan Hayri kunduracı bıçağile Mehmedi ağır surette yara- lamıştır, Vakayı haber alan polisler yetişerek Mehmedi hastaneye kaldır. mışlar, Hayriyi de yakalıyarak adli- yeye teslim etmişlerdir. Hüyri müddrinmumilikte verdiği | ifadede: — Mehmed benim eski arkadaşım- dır. Beraber rakı içip sarhoş olduk. O kadar fazla içmişiz ki ben kendimi kaybetmişim. Kavga ettiğimizi ve kavganın sebebini hatırlamıyorum. Çünkü ne yaptığımı bilmiyorum. Mehmedi vurduğumu da bilmiyorum. Çok sarhoştum. Yaptığımdan babe. rim yok. Demiştir. Hayri dördüncü sorgu İstimlâk e son yapılan tadilât dolayısile istimlâk muamele- leri Bir müddet için tebir edilmişti. Umumi meclis, istimlâk komisyonla. rma âza intihab ettiği için İstanbul. da başlanan istimlâk işlerine yarım. dan itibaren yeniden devam edile cektir. Ancak, kanuna göre övvelce istimlâkine başlanan binaların istim- lâk muamelesinin ne suretle ikmal edileceği tedkike muhtaç görülüyor. | Buda halledildikten sonra Eminö- nünde devam eden istimlâk kısa bir zamanda neticelenecektir, Belediye istimlâk faaliyetine sarfe- dilmek üzere üç milyon lira tahsis ettiğinden Unkapanı - Eminönü ara- sındaki sahanın istimlüki, diğer sa- halardaki isiimlâke tercih geritiz. | tir. Karilerimizin mektupları Gidiş - dönüş bilet M/8/939 pazartesi günü İzmile gi- dip gelmek üzere bir gidiş - dönüş bileti alarak birinci perondan 935 te kalkan trene bindim. Akşam üzeri döneceğim için tren saatlerini sordum ve 18de bir trenin olduğunu öğrendim. Tabii hiç Kimse- nin aklına gelmiyeciği gibi denim de yeniden bilet almak aklıma gelmedi. Zira biletim gidiş - dönüş idi. 4#'da- kika rötarla gelen 18 trenine İzmitten bindim. Katar Gebreyi geçlikten sonra kondüktör gelerek biletlerin muaye. nesini istediği zaman ben da herkes gibi biletimi uzattırı. Fakat biletimi muteber olmadığı cevabiyle karşılaş- tım. Sebebeini sordumsa da beyhude söz söylemiş oldum. Bini atar ekspers İm üzerine ekspres zammını Vermı bul ettiğimi her ne kadar söylemiş isem de kabul edilmedi. Bundan sonra İzmitten Haydarpa- saya umumi tarife üzerinden bir bilet, bir de bu bileti istasyonda almadığım- dan bir inisti zamn ve bir de yüzde on Ud buçuk ekspres Zammı vermeğe mecbur tutuldum. Ben bunun ne ka- dar saçma ve gayri mantıki bir hare- ket olduğunu söylemişsem de memur- ların bana hak vermelerine rağmen ellerinden birşey gelemiyeceğini ve hizamnameyi tatbike mecbur olduk- İarısı söylediler. Şimdi soruyorum: Mmunsi? bir usul mudur? Piyerleti Cd. No, 30 dü Sadettin Kerman bi Bu mantıki, Bir kariimiz de biletlerin arkasına 4Oltme - Gelme» diye damğa basla- cuğına «Gidiş - Dönüşe diye basılma sn: tavalye ediyor. Zira, «gelmen ta- biri vazih değildir. Halbuki edönüş vazihtir. Gocuğu çiğneyen şoförün muhakemesi Keşif raporuna göre şoförün bu ölümde : suçu yok Nişantaşında Nermin âdında yedi yaşında bir çocuğa kamyonla çarpa- rak ölümüne biyet vermekten mazmun şoför İsmallin muhakemesi ns asliye birinci ceza mahkemesinde bakılınıştır. Maznun şoför mahkemede vakayı Şöyle anlatmıştır: — Nişantaşında Güzelbahçe sokar gında bir yerden kamyonuma top Tak yüklemiştim. Nişantaşı caddesin. den geçerken yavaş gidiyordum. Za- ten kamyonum eski olduğu için pek hızlı gitmez. Caddeden giderken yan tarafta oynyan Çocuklardan biri kamyona doğru koşmağa, diğer hir çocuk da arkadan onu kovalamağa | başladı. Bu koşma pek âni olmuştu. İ Çocukla kamyon arasında iki metre kadar mesafe vardı. Bir hareket yap- mağa meydan kalmadan birdenbire çocuğun sol çamurluğa çarptığını gördüm. Çocuk yere düşer düşmez kanyonu durdurdum. Derhal inip çocuğu yerden kaldırdım. Başından ağır yaralanmış, yarasından kanlar smayordu. Son derece müteessir ol- dum. Yavrucak kendinden “geçmişti. Arasıra kucağımdâ ürperiyor, titri- yordu. Hemen bir taksi otomobili ça» gırdım, çocuğu alıp Ktfal hastanesine gölürdüm. Yemek tatili olduğu İçin kapıda yarım saat kadar beklemek mecburiyetinde kaldım. Orada yine çocuk kucağımda Ve yarasından kanlar akarak titriyordu. Teessü- rümden kendimi kaybettim, ağladım. Bir mürdet sonra kapıyı açıp çocuğu hastaneye aldılar. Sonra hastanede ölmüş. Kazada benim Kâabahatını yoktur. Çocuk yoldan otomobile doğ- ru O kadar âni koşmuştu Kİ, oto- mobil durdurmak kabil olamadı. Esasen bu vaziyette otomobil ne ka- dar yavaş gitse durdurulamaz. Okunan keşii raporlarında da, mahallinde yapılan keşif neticesinde çocuğun iki metre kırk santim me. safeden birdenbire kamyonun üzeri ne koştuğunun tesbit, edildiği ve bu müddet zarlmda şoförün kamyonu durdurmasına imkân olmadığı kay- eme Şahitlerin celbi içim mu- yüne birakıldı Süt şirketi Kurulacak fabrika şartnameleri sür- atle hazırlanacak Belediye | te Devlet et sirnat kuru munun müştereken tesis edecekleri süt şirketinin mukavelesi Belediye ik- tisad müdürlüğü tarafından hazır. lanmış, Vali Dr. B, Lülfi Kırdara ve- rilmiştir, Biri Fatihte, diğeri Haydarpaşada tesis edilecek iki süt fabrikası şartnamesinin ihzarı için Devlet zi- raat kurumu hukuk müşaviri şeh- rimize gelmiştir. Bu hüsustâ İktisad Vekilile temasa girecektir, Fabrikaların şartnamesi bugünler. de hazırlanarak hükümete gönderi- Tecektir. Bu şartnamede Devlet 3zi- raat kurumunun, Belediyenin ve İs- tanbuldaki süt müstahsillerinin iş- tirak hisseleri ve dereceleri tesbit edi- Tecektir, Şartname, mümkün olan süratle yapılacaktır, Süt: fabrikası için Be- lediyenin ayırdığı iki yüz elli bin li- ranın bir kısmına süt müstahsi'leri- nin ellerindeki hayvanlarla istirak edeceklerdir. Bu hayvanlara kıymet konacak ve bu kıymete göre müstah- siller süt şirketi sermayesinde hisse- dar olacaklardır. Süt fabrikalarının Şartnamesi ha- zırlandıklan sonra süt fabrikasım kurmağa talip olan müesseselerle temasa girişilecektir. Vapurda bir kaza Limanda bağlı bulunan Vestiya va- purundan demir boşalimakta olan tahmil tahliye amelesinden Zeynel- abidin ayaklarına düşen demir çubuk» larla yaralanmış, polis-tarafından bö- rayi tedavi hastaneye kaldırılmıştır. Adliye müsteşa müsteşarı | Münferid hâkimli mahkeme- lerin yerlerini gezdi İstanbulda bulunan Adliye müste- şarı B. Selim Nafiz dün adliyeye gele- Tek muhtelif adli meseleler etrafında Müddeltumumi B, Hikmet Onatla gö- rüşmüştür. B. Selim Nafiz Müddeinmumi ile birlikte Tapu dairesine giderek dâire- nin alt katında, yeni teşekkül ede cek münferid hâkimli mahkemelerin yerleştirilmesi için ayrılan yeri de tedkik etmiştir. Münferid hâkimli mahkemeler teş- kilâtı bu ayın nihayetine kadar ik- ms! edilecek ve eylülün 'beşinden sonra faaliyete geçeceklerdir. Yeni mahkemelerin (yerleştirilmesi için 'Tapu dairesinde tahsis edilen bir de mahkeme kalemleri ve muhakeme sa-| onları ayrılmaktadır. Bunun için de binanın bu kısmında bazı tadilât ve tamirata lüzum görülmüş ve derhal işe başlanmıştır. Bu işler de adliye tatili nihayetine kadar ikmal edils- cek ve yeni mahkemeler derhal yer. lerine yerleşip faaliyete geçeceklerdir, Kamyon tramvayi geçmek isterken çarptı Vatman Mustafanın idaresindeki Aksaray - Ortaköy tramvayı, dün Lâle- 4 caddesinden çıkarken, arkadan ge len şoför Mehmedin kullandığı kam- yon tramvayı geçmek istemiş, fakat bu sırada tramvayın ön sahanlığına çarparak hasara uğratmıştır. Polis, kamyon şoförünü yakalıyarak hakkında kanunut takibata girişmiş. tir, İki cerh vakasi "Taksimde şoför Haydar ile şoför Meh. med Emin müşteri almak meselesinden biribirile kavga etmişler, Mehmed. Hay darı bıçakla yaralamıştır. Polis, suçlu şoförü yakalamış, yarah şoförü tedavi altına aldırmıştır. Arnavutköyde Hakkı isminde biri de, bammal İbrahim ile bir yük taşımak meselesinden kavga tmiş, Hakkı, > SOHBET Notlar 1 GENÇLİK, — Yeni sanati bilhassa gençlerin anlajıp müdafaa edecekle- ri zannedilir; halbuki onların gerçek bir sanat hassasiyetine malik olanla- rı dahi ekseriya yeni sanate omuz sil- ker, fstihfafla, hatta hakaretle bakar- Daha kendilerini, ruhlarının asıl te- yi beğenip sevmek için yalnız kendi. lerini dinlemezler, etraftan, bilhassa üstad bildikleri kimselerden müsaade beklerler. Gençler, etrafa meydan oku- salar bile, belki de etrafa meydan oku- dukları nisbette, kendilerinden emin değildirler; yollarını hulamıyacakları- nı, onun kendilerine gösterilmesi lâ- zım geldiğini sanırlar. Çünkü henüz mutlak bir hakikat bulunduğuna, an- cak bazı düşüncelerin, hareketlerin doğru, ötekilerin ise tamamile yanlış olduğuna inanırlar ve doğrunun, gü- zelin, iyinin kendilerine öğretilmesi. ni beklerler. Asıl gençlik, fikir gençliği, mutlak bir bakikat bulunmadığını, her dev- rin kendine göre ve kendi tarafından keşfedilecek bir sanati olduğunu, her- hangi bir yolun bir hakikate varabile. ceğini ve bu hakikatin eski hakikatleri yıkmayıp onlara katılacağını, onlarla beraber yaşıyabileceğini anladıktan #owra başlar. Yeniyi anlamak, hiç ok mazsa mübah görmek için üstadlar- dan kurtulmak, bizim için kendimiz- den başka hakiki bir üstad olamıya- cağını kabul etmek lâzımdır. Bunun içindir ki, asıl fikir gençliğine, yaşça genç olanlardan ziyade, otuzunu, hat- ta kırkını aşmış kimselerde tesadüf olunur. (Bu sözleri, artık gençliğini kaybetmiş bir adamın kendini avut- mak için söylemiş olması da kabildir.) nL. ÇIĞIR — H. - 6. Wells'in, okuyalı belki yirmi yıldan farla olduğu hak de hâlâ unutamadığım bir hikâyesi vardır. Adımı hatırlamıyorum, ancak mevzuğunu biliyorum. (Fransızcaya On üç Hikâye ve bir Rüyz adı ile ter- cüme edilen kitapta.) Zannederim tay. | yarenin henüz ilk zamanlarında yazıl- mışlır. Neyse!... Mevzuğunu anlata yım: Bit adam havadan ağır olduğu halde uçacağım iddia ettiği bir ma- kine icad etmiştir; fakat bunu yapa- bilmek için haylı paraya ihtiyacı var- dır. Bazı kimseleri kandırıp o parayı bulur, senelerce uğraşır, Kendisi he- saplarının doğru olmadığına, makine- nin uçamıyacağına kaniğdir; mak- sadı sadece bir müddet meşhur olup para vürmuaktır, Fakat bunu, kendi. sile beraber çalışan genç mühendise de itiraf etmez, Nihayet makineyi tec- rübe etmek zamağu gelir; para veren- ler mucidi sıkıştırırlar, o da bir gün tayinine mecbur olur, Fakat bir gün evvel, her şeyi ortada bırakıp kaçar (yahut intihar eder, orasını iyice ha- tırlamıyorum.) O kaçar ama genç mü» hendisin » imanı vardır. «Hiç bir şeyi eksik değil, niçin uçmasın?» der ve ertesi gün, meydana toplanan halkın önünde tayyareye biner, uçar, Makinenin hiç bir kusuru yoktur, doğ- ru hesaplar üzerine yapılmıştır; fakat mucid o hesapların doğru olduğunun farkında değildir. Bilmeden, ancak bir dolandırıcılık ettiğini sandığı hâlde hakikaten yeni ve yaşıyacak bir şey bulmuştur. Yeni sanatkârlardan bazılarının sarf etrafı hayrete düşürmek, garabet güs- tererek şöhret kazanmak için yeni sığırlar açtıkları, eserlerinin güzelli- ğine kendilerinin de samimiyetle inan- doğru her sanatkâr, yaptığı işin güzel ok duğuna, yaşıyacağına kaniğdir. Fakat bir an o iddianın doğru olduğunu far. zedelim, Ne çıkar? O sanatkârların da, Wells'in anlattığı mucide benzemeleri imkâmı yok mudur? Onların gayesi sa- deve etrafı şaşırtmak, bir yalanla şöh- ret kazanmak olabilir; günü gelince onlar da kaçar, ortadan kaybolurlar, Fakat onların açtıkları çığıra inanan, onun bir hassasiyete tekabül ettiğini gören başka insanlar esere devam edip muvaffak olabilirler, (Devamı 4 üncü mhilede) m anl Ge İŞ an