Fransa Büyük ihtilâlinde Aşk Maceraları il amed kıyılan nikâh Fransa toprağı. “ru ihtilâl kasırgası kasıp kavuruyor; Bop sesleri ardsız prasız gök gürül tüsü gibi yerleri Barsıyor; sokaklar» da kanı gövdeyi gö- türüyor; meydan. Vara kurulan giyo- tinler durmadan kelle (O koparıyor. İşin asıl garibi ma- vi beyaz kırmızı bayrağın altında Fransa hanedanı ve asilzadelerile vu. fuşan, babalarına kılıç çeken asilza deler de var. Bun- lardan biri de Mal- ta rahibi ve şöval- yesi Jules Guethe. noc de Rohan-Roc» hefort'dur. Bu ail4 304 sene- sinde Brötanyada bükün süren Conan'ların neslinden- dir. Rochelort prensi Charles » Jules - Armand de Rohan kral orduları mare- şalı, Nimes ve Saintes - Hippolyte 5$8- hirleri kumandanı idi. Resmi törenler» de hanedandan sonra ilk safta Roban- lar gelirdi. Buna rağmen prens Jules ihtilâli güler yüzle karşıladı, Avusturyaya harb ilân edilir edilmez de Versailles kıtalarından birine gönüllü yazıldı. Birincikânun 1793 de Jules Guet- henoc kıtasile keşfe çıkmıştı; yoldan alay kumandanına bir mektup gön- ermek lüzumunu duydu, Mektubu maiyetindeki emirberine verdi. O devirlerde de «müsavat» kelimesi boş lâftan ibaretti. Malta şörülyesi prens Jules'in orduda bir mevkil var. dı. Onu sevenler pek çoktu. Aslizade olmasına rağmen yokluğa, yoksulluğa dayanıyor, etrafına iyi muamele edi- yor, büyüklerine saygı gösteriyordu. Fakat ne olursa olsun Rohan - Rache- fort'lara mensubiyeti de çok kişide şüphe uyandırıyordu. Prensin mektubunu alan emirber -esrarengiz bir tavırla- alay kuman- danının yanına sokuldu ve -bir sır tev- di ediyormuş gibi. mektubu verdi. O akşam Jule Guethenoc'u tevkif ettiler, Pariste bir kışlaya hapsedildi. Jules de Rohan kadere boyun eğen insanlardan değildi. Hür, keyfine buy- ruk yaşamağa alışmıştı. Hapishanede çürümek, giyotinle can vermek düşün- cesi delikanlılığını kamçıladı; her ne bahasma olursa olsun kaçmağı göze aldı. Kışlada sıkı bir tarassud altında değildi. Kapıdan sandığından çok da- ha kolay çıkta. Çapraşık yollarda bir arabaya rasladı. Arabacıya seslendi: — Vatandaş, beni Versailles'a, kıta- ma götürür müsün? Arabacı bu gece yarısı müşterisine karanlıkta bakmadı bile, sadece; — Bin! dedi, Parisi aştılar, Versailles'a vardılar. Jules indi ve oradan doğru Rochefort- en-Yueline şatosuna gitti; fakat izini kaybettirememişti, birkaç gün Sonra gandarmalar Rochefort'da prensi ya- kalayıp Parise sevkettiler ve bu sefer kalın duvarlı, pençereleri kalın demir. di tam bir hapishaneye koydular. Eski Port-Royal manastırını hapishane şek» dine koymuşlar adına da -herhalde tu. haflık olsun diye- Serbes liman demiş- leri. Jules de Rohan hapishanede hayli ahbap buldu, «Salut public» komitesi tarassud ağını gittikçe genişletiyor ve en ufak bir şüphe üzerine, rasgeleni tevkif ediyordu. Port-Libre'deki misafirlerin sayısı hergün biraz daha artıyordu. >. Bu bir araya toplanan asilzadelerin hapishanede keyifli günler geçirdiğini tasavvur etmek abestir, Hepsinin içi- be ölüm korkusu sinmişti. Kimsenin boğazından bir lokma ekmek geçmi. yor, kimsenin aklına gülmek gelmiyor. du. Hergün biraz daha sararıp soluyor- Yar, her gün biraz daha çöküyorlar, aba ölüme yaklaştıklarını hissediyor. Yazan: Selâmi İzzet Sedes Fransız ihtilâllerinden bir safha Jul de Rohan her sabah traş olu. yor, süsleniyor, büyük bir iştiha ile yemeğini yiyor, gülüp söylüyor, ha- pishane arkadaşlarının manevi kuv- vetlerini arttırmağa gayret ediyordu. Mahpuslar içinde ilk kendini topli- yan matmazel Sophie de Goury-Cham- grand oldu. Zayıf, nahif, hastalıklı bir kızdı. Hapishane rejimi sıhhatini bütün bütün harap ediyordu. Jules kı- za çok acıdı ve onunla alâkadar olma- ğa başladı, Ona her sabah hikâyeler anlatıyor, aşk maceraları naklediyor, bu sohbet esnasında kızın karnını do- yuruyordu. Birkaç gün içinde Sophie elemini, elemile beraber hastalığını unuttu. Benzine kan geldi. Artık o da sabah- ları saçlarını'tarıyor, sösleniyordu. Jüles'ün keyfine uç bucak yoktu ar. tık. Sanki bir otelde oturuyordu; san- ki istediği zaman çıkıp gidebilecekti. Sabahları Sophie'ye: — Bugün bir yere çıkmıyalım ol- maz mı? diyordu. Genç kız gülümsüyordu: — Nasıl isterseniz. Akşamları Sophle'nin karşısına ge- çiyor: — Bugün çok yorulduk, erken yata- lım, esasen gidilecek eğlenceli bir yer de yok diyordu. Genç kız gene gülümsüyordu: — Peki: Merhamet aşk ile elbirliği etti. Sop. hie, güzel Malta şövalyesine âşık ol. du. Şövalye de kızı sevdi: Artık birleş- mişlerdi, onları ancak ölüm ayırırdı. Bir sabah Jules siyahlar, Sophie beyazlar giydi. Bir rahip çağırttılar. Nikâhları kıyıldı. İşte o gün mağ- mum duran mahpusların yüzü biraz güldü. Erkekler traş oldular ve ilk de. fa iştihalı bir yemek yediler, Yeni evliler, yüreklerinde ölüm kor- kusu çarpan insanların gözbebeği ol- muşlardı. bd Bahar çabuk gelip geçti, Sophie İle Jules biribirlerine doymamışlardı. To. murcuklanmış ağaçlarda - bülbüller gagalaşırken karı kocayı biribirinden ayırdılar. Jules sevgili karısını ancak öpebildi. Ertesi gün «Milli meclisi da- gıtmak mukabil bir ihtilâl çıkarmak» cürmile ihlâl mahkemesi huzuruna götürüldü ve ilk sorgudan sonra Con- ciergerie hapishanesine nakledildi. Milli meclisi dağıtmak, mukabil ih. tilâl çıkarmak cürmile maznu daha elli üç kişi vardı. Muhakeme uzun sürmedi. Yirmi ya, şında Cöcile Renault, on yedi yaşında Lovis de Sainte - Armaranthe, on do- kuz yaşında Sartine Armaranthe ve terzileri on sekiz yaşında Nicole ve saire idama mahküm oldular, Ancâk Rohan-Rochefort ile birkaç arkadaşı- nın hükmü ertesi günü infaz edilecek- ti Onlar için ayrıca bir de emir gel. mişti: İdama götürülürken, millet müs messiljerinin katillerine giydirilen kır. mızı gömlek giydirilsin. Son dakikada. bu kafileye Fleury kontu da katıldı. Reise şu mektubu yazmışta; «Bütün elemi öldürdün, bugün de smahlrama humma abanalar Asi ettireceksin, Be mim de idamıma hükmet, çünkü ben de onların fik- rindeyim, hislerim önlarinkinin ay- rıdir», Gün şirken mahkümları ara- balara bindirdiler, Kafile biraz yol ai- dıktan sonra ara- balar durdu. Mah- durmuştu. Bütün gözler en öndeki arabaya ilişiyordu. O arabada Sainte- Anlaranthe kardeşler vardı. Kırmızı gömlek onlara o kadar yakışmış, o ka- dar güzel olmuşlardı Ki, o günden soh- Ta kadınlar kendilerini daha güzel göstermek için kırmızı şal kullanma» Za başladılar, kırmızı renk moda ol- du... mem Tlk, durgun, temiz bir haziran sa bahı idi. Bu güzel günde giyotinin bi- çağı tam elli dört kere kalkıp indi, el. lidört baş uçurdu. Jüles de Rohan, Sartinelere imrene- rek baktı: Karı koca beraber ölüyor- Gu. Halbuki kendisi?... Gözlerinin önüne karısının yaşlı göz- leri geldi; kulaklarında karısının bıç- kırıkları çınladı ve başı kesilip sepe- te düştü... Jule de Rohan'ın karısı kocasının arkasından çok ağindı, çok göz yaşı döktü, İdama mahküm edilmeyip ser- bes bırakılınca: — Beni de öldürünüz, ben artık ha- yatta ylanız ne yapayım? diye ağla. dı, haykırdı, Saçını başını yoldu, Son. ra?... Sonra meşhur sosyalist Saini-Simon ile evlendi, 1801 de ondan ayrıldı Bawr adında bir Rus subayına vardı ve Res- tauration devrinde Madame de Bawr imzasile hayli beğenilen bir kaç ro man yazdı, İzmirdeki fidanlıklar tevsi edilecek İzmir (Akşam) — Ziraat Vekâleti, İzmir civarında orman ve ziraat ida- relerinin mevcud fidanlıklarını tevsiş karar vermiştir. Büyük bir çiflik alı- nacak ve iki idare tarafından çok geniş bir fidanlık vücude getirilecek, burada her yıl asgari bir milyon fi- dan yetiştirilerek müstahsillere tevzi olunacaktır, Zirant Vekâleti, memle- Ketteki ziraat mekteplerini de mınta- kalarma göre birer ihtisas mektebi haline ifrağa karar vermiştir. İzmirde bir hırsızlık İzmir (Akşam) — İkinci Kordon. da Dudu sokağında Yerli Ürünler Türk Limitet şirketi imalâthanesin. de tütün işçilerine aid ve cumartesi günü tevzi edilmek üzere herkesin adına yazılı zarflara konmuş olan 7481 liradan 5267 lira çalınmıştır. Zarflar içinde bulunan paralar, o gün camekânlı bir dolaba konmuştu. Zabıtara yapılan tahkikatta binaya hariçten hırsız girdiğine dair hiç bir delil yoktur. Bazı kimseler zan al tandadır. Apartıman sahipleri Boş dnirelerinize hemen iyi kiracı bulmak için «Akşam» ın KÜÇÜK İLÂNLARI'ndan isti fade ediniz. , DİYARIBAKIR MEKTUPLARI Bakır maden kazası yavaş yavaş canlanıyor Bakır maden fabrikasının çalışmaya başlaması iktisadi faaliyeti artırdı Bakır Maden kazasından bir görünüş Diyarıbakır (Akşam) — Bakir Ma- den kazasında imar işleri gün geç- tikçe ilerlemektedir. Yeniden yapı» lan Belediye binasının yanına Ebedi Şef Atatürkün güzel bir anıtı yaptı. rılmış, anıtın etrafı ağaç ve çiçekler- le süslenmiştir. Kasaba içinde daha bir çok binalar da yapılmıştır ki bün- lar da kasabanın gittikçe terakkiye doğru gittiğini gösteriyor. Bakır Maden fabrikasının faaliyete geçmesile beraber üç aydanberi ka- sabada, iktisadi faaliyet te canlanmış, otel, lokanta ve kahvecilerin yüzleri gülmeğe başlamıştır. Burada hükümet konağı kasabaya nazır yüksek bir tepenin üzerinde olup buraya çıkmak için epeyce yö- rulmak lâzımdır. Bakır Maden kazası kaymakamı bay Vakkas Ferid Savaş ile görüştüm. Bana kazanın görülecek yerlerini gezdirdi. Belediyenin faaliyeti Maden kazası Belediyesinin büt- çesi on dört bin liradan ibarettir. Bu- rada Belediye relsliği vazifesini kay- makam Ifa etmektedir. Belediye bu mütevazı bütçe dahilinde mümkün olduğu kadar çalışmasına devam ede- rek kasabada mevcud suları boru içerisine almağı, hükümetle giden s6- kiz yüz metre uzunluğunda ve yüz- de yirmi biri yokuş olan yolun yapıl- masını, kasabayı iki kısma ayıran derenin temzüenmesini, zahirelerin hava tesiratından, güneşten ve yağ- murdan muhafazası için localarda çarşının muhtelif yerlerine helâlar yaptırılmasını kararlaştırmıştır. Büt çenin vaziyetine göre bu işler sıraslle yapılacaktır. 'Tenvirat: Çarşıya konulmuş olan bir kaç lüks ve mahallelere asılan beş numara petrol lâmbalarile tenvir edilmektidir. Kasabada elektrik yok- tur. Bakır Madeni şirketinin muaz- zam elektrik santrali olduğuna gö- re kasabanın bu elektrikten istifade ettirilmesi mümkün olduğu ve bu- nun için halk tarafından şirkete mü- racaat olunarak çarşının bazı yerle- rine elektrik direkleri dikildiği halde her nedense cereyan yalnız Belediye dairesine verilerek kasaba çarşıları- na ve halka verilmemiştir. Bâkır Madeninde temizlik, Beledi- ye tanzifat amelesi tarafından yapı- dıktan sonra merkepler vasıtasile kasaba haricine dökülmektedir. Burada lâğım teşkilâtı yoktur. Mü- zahrefat Adi lAğımlar vasıtasile çu kurlarda kalmaktadır. Maden kazası- nın çok güzel ve modem bir mektep binası vardır. Beş sınıflı olan bu ilk okulda 250 talebe okumakta ise de daha tahsil çağında mektebe devam edemiyen çocuklar da vardır, Bakır Maden kazası adli teşkilât itibarile hâkimi münferid değildir. Hapishanesi hükümet dairesinin al- tında olup buranın ayrı bir kısmın- da da kadın hapishanesi bulumak- tadır. Hapishanede yalnız on iki er- kek müâhküm vardır, kadınlardan mevkuf veya mahküm yoktur. Oteller Bakır Madeninin faaliyete geçme- si dolayısile gelip gidenin çoğalması kasabada ötelcileri faaliyete getirmiş olduğundan mevcud üç otele ilâve- ten daha otel yaptırmak tasavvuru vardır. Bugünkü ihtiyacı karşılıya- cak kadar fırın, lokanta bulunuyor- sa da iktisadiyat inkişaf edip te ge- lip giden çoğaldığı takdirde mevcud fırın ve lokantaların kifayet etmiye- ceği şüphesizdir. Daha şimdiden ak- şamdan sonra ekmek bulunmuyordu. Bunun için bu işlere şimdiden ted- bir lınmak zarureti vardır. Kaymakam Vakkas Ferid Savaş, kazaya geleli henüz iki ay kadar bir zaman olmuştur. Bütün gayretile çalışmaktadır. Urfada orta okul sergisi Urfa (Akşam) — Ortaokul senelik sergisini açmıştır. Öğretmen bayan Altın Turan idaresindeki gayretli genç kızlarımızın vücude getirdiği dikiş ve bişi gerci çek boğma ve kam Daki seri ea Yu-