21 Teminuz 1939 — AKŞAMDAN AKŞAMA Şark ilimleri ve Türk gençliği «Bu nasl münevverlik? En işlek yerdeki bir cami kapısı üzerinde ya- alı yazıyı okuyamıyor! Alaturka mu- sikinin fasıllarımı bilmiyor! Mısır çar- Şısının tarihinden haberi yok!» diye bir yazı yazmıştım. Ve ekserimizin böyle olduğumuzu, kendi memleketini, kültürünü bilen ecnebi münevverlerle mukayese edi. lince pek fena not aldığımızı söyle miştim. Bunun üzerine bir arkadaşımızın tarizine uğradım: — Ne, yani?... - diyor, - Geriye doğ- ru bir hareket mi tavsiye ediyorsun?.. Arapça ibareleri bu nesil nasıl söker?.. Alaturka musiki tedris olunmuyor... Fasılları anlıyamasın varsın... Eh Mı. sır çarşısını da bilememiş... Ne olur? — Bir bakıma hiçbir şey . olmaz... Fakat sadece o adama münevver den. mez; cahil denir... Çünkü kendi mem- leketimizin unsurları bunlar... Hâlâ alaturka şarkılar yapılıyor; radyoda söyleniyor... Demek ki canlı şeyler... Ölmemişler, gömülmemişler.. Hâlâ kıymetli çeşmelerimizin üzerinde «Ve min el .mai küllişey'in hay» ya- zil... Doğru: Medreseler yeniden açı- lamaz... Liselere arabi, farisi de kona- maz... Amma, yüksek bir Türk münev- veri, üniversitedeki kürsüleri takip edip eski kültürümüzün dayandığı bütün unsurları kavradığı zaman yüksek "Türk münevveri olur. — Sarih konuş! Arabi öğrenerek | mi? — Tehdid mi ediyorsun oyahu?.. Arapçayı bilen binlerce Türk münev- verinin de bulunması günah mıdır?... İngilizce kadar o da lâzım... Bilhassa hukuk, tarih tarzındaki ilimlerin mü. tetebbileri için... Gençlerimize tavsiye ederim... İhmal etmesinler, — Harfler ayrı, — Amma da yaptın ha... Eski Grek harfleri Avrupalılar için menus mu?.. Eski Yunan dilini buna rağmen öğre- — Hoppala... Demek arapça!!... — İki şeyi biribirinden ayırd ede- fim: Eskiden, arapçayı başka bir zih- niyetle tahsil ederdik: Medrese zaviye- sinden! Yahut Lisanı Osmani baki- mından?... Şimdi ise bambaşka bir noktadan bu dili öğrenenlerimiz ol malıdır: Pek çok tarihi münasebetle. rimiz olan, pek çok vesikaları bulunan büyük bir Şark dili... Hâlâ yaşıyan bir dil olduğu için... İngilizceye, alman. caya heveslenir gibi buna da hevesle. rak ediyorum da, arapça bilseydim ne derece istilade edeceğimi anlıyorum... Halbuki ekseriyetin nazarında, bu bil. gi ilmi cifir derecesinde o eskimiştir; sözde istimalden sakıttır. Bir devir gelecek ki, bir sürü bizimle alâkadar vesaikin tedkiki icab edecek; bu işi yaptırmak üzere insan bulamıyaca- Zız, Lâalettayin bir medeni milletin yaptığı derecede müsteşrik yetiştire. miyoruz. Eski bir Türk müellifinin yazdığı arapça, yahut yarı arapça ese. ri okutmak için Almanyadan B, Ham- mer'in torununu mu celbedeceğiz? Lisan öğrenmek senelere mütevakkıf. Bunu idrak ettiğimiz zaman iş işten geçmiş bulunacak. Muhatabım munsif bir zattı, Bah- se bu mecrayı vermem üzerine artık itiraz etmedi. — Fransızca Larousse'un ortasında pembe bir kısım vardır. Orada Lâtin- ŞEHİR HABERLERİ Eğlence yerleri Umumi meclis 15 gün müddetle toplantıya çağrılıyor Belediyeler bankasından istikrâz edilecek beş milyon liraya mukabil yüzde on belediye gümrük hissesinin vay, Tünel idarelerinin bütçe ve kad- Tolarının tasdik edilmesi ve Belediye meurlarının yeni barem kanununa gö re cedvellerinin ve beş senelik imar programının tisdiki gibi işlerin mü- zakeresi maâksadile Umumi Meclisin 15 Ağustosta içtimaa davet edileco- ğini yazmıştık, Ruznâmedeki meseleler çok ve mü- him olduğu için bunların bir iki cel- sede çıkmasına imkân görülemedi- ğinden Meclisin on beş gün müddetle içtimaıma müsaade edilmesi için vilâ- yetten Dahiliye Vekâletine yazılmış- tır. Vekâletten gelecek cevaba göre Meclisin içtima müddeti teşbit edile- cektir. . .. . Hizmetçi işleri Diğer memleketlerde tatbik edilen usuller tedkik ediliyor Belediye kanunundaki hükümlere | göre aileler nezdinde çalışacak süt nine, hizmetçi, ahçı, uşak vesaire za“ bıta tahkikatından geçirildikten son- ra sıhhi muayeneye tâbi tutulacaklar ve her birine birer hüviyet varakası verilecektir. Bu hüviyet ovarakaları, sahibinin çalıştığı nile nezdinden ay- rıldığı zaman hakkındaki hüsnü hale dair emşruhatın yazılmasına müsald kısımları ihtiva edeceklir. Belediye kanunu tafbik mevkiine konduktan sonra kanundaki bu hükümlerin ta- maamlanması için Belediye, Umum! Meclisten bir tülimatname geçirmiş, fakat bu müstahdemin işleri şimdiye kadar tanzim edilmemiştir. Gene muayene ve zabıta mürakabesi hari- cinde çalışan bir çok müstahdemine tesadüf edilmiştir. Belediye reisliği diğer memleket- lerde tatbik edilen usuller hakkında bazı Avrupa Belediyelerinden malü- mat istemiştir. Gelecek malümattan sonra hiz- metçi işlerinin esaslı surette tanzimi için yeni bir teşkilât yapılacaktır, İstanbul müddeiumumisi Bandırmaya gitti Dün bir gazete müddelumumi B. Hikmet Onatın evvelki gün Roman- yaya gittiğini yazmıştı. Dün yaptığı miz tahkikat neticesinde bu haberin asılsız olduğu anlaşılmıştır. Bir ay müddetle mezun bulunan B. Hikmet Onat birkaç gün dinlen- mek üzere dün Bandırmaya gitmiş. tik, ann am ce tabirler bulunur. Bizim de müstak- bel büyük lügatimizde böyle bir kısım olmalıdır. Bütün temas ettiğimiz mil- letlerden aldığımız tabirleri ihtiva et- melidir: «Men sana...» da, «Ve min - el mai...» de burada bulunmalıdır! - di. ye ilâve ettim. (Vâ - Nü) Kari mektupları Heybeliada plâjı Heybelladadan bir karitmiz yas #yor: Heybeliadada bir plâ$ vardır. Bu seneye kadar plâj ücreti on kuruştu. Bu sene, resimler kal dırıldığı halde, ücret on beş, pa- zar günleri yirmi beş kuruşa Çı- karıldı, Halk bundan şikâyetçi. dir, Hükümetin resimleri affetme. si halkın kolaylık görmesi ve üc- retin ucuzlatılması içindi. Bu hü susta nazarı dikkati celbetmeni- ai rica ederim. Motörün borusunu aşırmışlar Sokakta askerlik oynarken çalacaklarmış Dokuz yaşında Fuad ve on üç yâş- larında Hasan adlarında iki çocuk dün Eminönü sahilinde bağlı bulu- nan İbrahimin motörüne girmişler, içeride kimse bulunmadığını görün- ce kamaranın önünde duran ve sis zamanında kullanılan bir boruyu çal- muşlardır. Fakat hırsız çocuklar mo- törden çıkarlarken etraftan görül müşler ve yakalahmışlardır, İki ço- cuk dün evraklarile birlikte adilyeye teslim edilmişlerdir. Müddetumumilikte verdikleri ifa- dede ikisi de suçlarını itiraf ederek: — Deniz kenarında oynarken mo- törde kimse bulunmadığını gördük ve İçeriye girdik. Orada gözümüze boru ilişti, Sokakta her zaman asker- lik oynuyorduk. Oyunda boruyu ça- larız diye alıp çıktık. Sokakia da bi- zi yakaladılar. Biz bunun cezalı bir iş olduğunu bilmiyorduk, demişlerdir. Bunlârdan dokuz yüşındaki Fuad hakkında yaşı dolayısile kanuni ta- kibat yapılmasına imkân görülemedi- dinden serbes bırakılmıştır. Diğer suçlu Hasan Sultanahmed Üçüncü sulh ceza mahkemesine verilmiş ve gizli olarak muhakemesine başlan- mıştar, Yeniden hamal alınacak Hamal işlerinde bir çok yolsuzhuk- lar görüldüğü için Belediye son za- manlarda yeni hamal tayin etmiyor- du. Fakat muhtelif hamal bölükle- rindeki amele mikdarının da azaldı- ği görülmüştür. Dahiliye Vekâletin- den keyfiyet sorulmuştur, Vekâletten gelen cevaba göre hamallığa talib olanlar, cemiyetlerine müracaat ede- ceklerdir. Cemiyet de bunların isim- lerini Belediyeye bildirecektir. Talib- ler hakkında polisçe yapılacak tahki- kat üzerine liyakati tebeyyün eden- ler ve sihhi muayenesi yapılanlar kura ile hamallığa tayin edilecekler- dir. Bu karardan sonra 150 kişi ha- Mmallığa talib olmuştur. Müftülük memurları terfi ettiler İstanbul müftülüğü kadrosundaki memurların birer derece terfi ettikleri vilâyete bildirilmiştir. Tarifelerin daha esaslı tedkiki kararlaştı Daimi encümen, otel, gazino, 10- kanta, bar, bahçe gibi eğlence ve is- firahat yerlerine mahsus olarak dört sınıf üzerinden bir tarife kabul et- mişti. İktisad müdürlüğü, kayma kamlarla birlikte her mıntakada bu kabil yerleri sınıflara ayırmak, buna göre tarifeleri tatbik edilecekti. Geli- $i güzel sathi bir tedkik neticesinde bu “müesseseleri sınıflara ayırmak isabetli bir hareket olmıyacağından ve esasen yaz mevsimi de hayli iler- lemiş bulunduğundan bu tedkiklerin biraz daha derinleştirilmesine lüzum görülmüştür. Her kaza kaymakamı kendi mın- takasındaki bu kabil yerlerin 1938 senesinde tasdik edilen tarifeleri üze- rinde tenzilât yapacaktır. Bu tenzi- lât, bütün meşrubatlan yüzde on, me'külâttan da yüzde on beş nisbe- tinde olacaktır. Tarifelerde yapıla- cak bu tenzilât en kısa bir zamanda ikmal edilecektir. Satye tahkikatı B. Yusuf Ziya Öniş dün yeniden dinlendi Müddelumumilik Satye binası et- gafındaki tahkikatın genişletilmeş- ne lüzum gördüğü cihetle dördüncü sorgu hâkimliği yeniden isticvaplara başlamıştı. Dün de sabık Denizbank umum müdürü B. Yusuf Ziya Önişle bilâhare tahliye edilen Sadun Galib ve Atıf Ödül, dördüncü sorgu hâkim- ğine getirilerek yeniden isticvap edilmişler, kendilerinden bazı nokta- lar etrafında izahat alınmıştır. Adliye Vekili Ankaraya gitti Bir müddettenberi mezun olarak şehrimizde bulunan Adliye Vekili B; Fethi Okyar dün akşamki trenle An. karaya gitmiştir. Marpuççular yangını tahkikatı Dört gün evvel Marpuçcularda Barnatan hanında hırdavatçı Yako- nun dükkânından yangin çıkmış, ateş yanındaki dükkâna da sirayet ederek iki dükkânın iç kısımları ve bir miktar eşya yandıktan sonra sön- dürülmüştü. Bu yangın etrafında adliye tahkikata girişmiştir. Sultanahmed üçüncü culh ceza hâkimi B. Reşid ve müddelumumi muavini B. Fethiden müteşekkil bir ehli vukuf heyeti dün Barnatan ha- nına giderek yangın yerinde keşif yapmışlardır. Tabkikat devam et- mektedir. Kavun, karpuzdan hâl resmi alınmıyacak Meyva hâlinde satılan kavun ve karpuzun tonu için müstahsilden alı- nan ton başında 70 kuruşluk hâl resmi kaldırılmış ve sergide teşhir edilip satılacak kavun ve karpuzların işgal edecekleri sahada metre mu- rabba başına 5 kuruş alınması ka- “Sahife $ İSTANBUL HAYATI Garip bir züppelik Vapurda yanımdaki kanapede otu- ruyorlardı. Yol boyunca, herkes gibi gülüşerek, konuşarak vakıt geçirdiler, Hallerinde, tavırlarında göze çarpacak bir fevkalâdelik farkedemedim... Fa- kaaat.,. Adaya çıkınca birdenbire de- Zişiverdiler. İki aksaçlı erkekle iki de- likanlı incecik caketlerini çıkarıp kol. tuklarının altına aldılar, Gömlekleri. nin kollarını sıvadılar, yakalarını çö- züp göğüslerini açtılar. Yürüyüşleri başkalaştı, Yanlarındaki ikisi kır saç- Lı, üçü orta yaşlı, beş kadın da başla. rma Anadolu köylüleri gibi renkli bez- ler sardılar. Genç kızlar bir kenara çekilip çoraplarını çıkardılar. Hepsi gözlerine siyah gözlüklerini taktılar. Kıyafetlerile beraber konuşmaları, hareketleri de değişti. Ağızlarında harfler ezilip büzülmeğe, uzayıp kı- başladı. Cümlelerin arasına frenkçe kelimeler girdi. Genç kızların vapurda sık sık tekrarladıkları «anne, baba,, heybeli topraklarında milliyet değiştirerek «mama, papa. oldular, Biraz evvelki zarif kahkahalar yılışık laştı. Konuşmaları, kulak tırma! cak kadar acaipleşli. Babasile kolkola yürüyen genç kız, uzakta biri ile konu- şur gibi bağırıyor; — Papaaa... Silvuple bir tur yapa lm, Öteden, şarkı söyler gibi incelip ka. hnlaşan sesler: — Müberraaz... — Keskilya Muarra?... — Hadi, anlara binelim de bir galop yapalım. — Mimi... Kukuuuu... Yılışık kahkahalar çınlıyor. Eşekcinin etrafını sardılar, Kadın- lar, kızlar birer eşeğin yularma yapış- tılar. Palanların üzerine ipek mendil. lerini serip erkeklerin yardımile bin- diler, Alay olsun diye kendilerine ya. kışmıyacak bir şey yapıyormuş gibi el. lerindeki simidleri ısırırken müsteh- ziyane etrafa bakıyorlar, hep bir ağız- dan kahkahalar atıyorlar, Eşekler bir az hızlıca yürüyünce acı çığlıklar yüks seliyor: — Ay ay ayyy... Emosyone oluyorumu — Aman j'ai peur, fal peur... Au Secour, nu secour!... — Neclâ... Sen korkmiyoğ musun?... —No,nonono... Akşam dönüşünde gene vapurda karşılaştık. Dikkat ettim. İlk zaman. larda tavırları, konuşmaları henüz adadaki kılığı muhafaza ediyordu. Vas pur uzaklaştıkça onlar da yavaş ya. vaş değişmeğe başladılar. İstanbula yaklaşırken tamamile eski hali aldı- Jar, «Mamavlar «anne», «papaslar, «ba. ba» oldu. Seslerindeki garip ihtizaz düzeldi, cümleler arasından yabancı, acaip kelimeler kayboldu. Hâlâ düşünüyorum: Adalara mah. sus ayrı bir konuşma, ayrı bir hare- ket tarzı var, desem, hiç bir adanın yerlileri arasında bu garabeti görme- dim, Acaba berikilerin xorları ne?t... Züppelik mi diyelim?... Cemal Refik İki kadın arasında kavga Tahtakale civarında oturan Nuri- ye ve Şaziye adlarında iki kadın dün sokakta çocuk meselesinden kavga etmişlerdir. Kavgada bunlardan Şa. ziye büyük bir taşla Nuriyenin ba- şına vurarak ağır surette yarala- mıştır, Vaka yerine yetişen polisler Nuri- yeyi baygın bir halde hastaneye kal- «urmışlar, Şaziye yakalanarak tah- kikata başlanmıştır. B. A, — Güzel, yalınız iş tersine ol-