7 .e6 — — AKŞAM anda ordusu Hükümet reisi, çıkarılan şayiaları tekzip etti Dublin 18 (AA) — B. de Valera, e tahmi hakkında yakında Mecliste yapılacak olan müzakereler mühim beyanatta bu- h irlanda ordu- icabında Bü- Yunmuştur. ) suna girmiş © yük Britanyaya veyi rinin ih una dair olan habe h demiştir «— Bizim Şimali İrlandaya karşı harb etmek üzser bir ordu vücuda getirmekte olduğumuza dâir olan şa- yiaları hiç birsey muhik gösteremez. Bizim asker toplamaktan esas mak- sadımız milli müdafaadır.> Hatib, kendi hükü nin bilzraf- lık arzusunu yeni baştan teyid etmiş ve şöyle demiştir: «— Hükümetin mizden yaseti ve bizim geldiği kadar tır, Herki yor ki, mümkün olduğu ban dalı şey bitsraflıktır. merkezi edilmek sunda ki bu de er bize bulunsunlar.» B, de bundan sonra, harb esnasinda İngiltere ile ticaret müna- sebetlerinin idamesi hususunun İr- landa lı bir mesele olduğunu değildir, karşı t Vale: millet bu hususunun rbi kazanmasına mani hazasında obulunaca İrlandanın muk; et etmesi edecek ve bu aktır. Zira İngiltere ile ticari asebetlerde bulunmayı memleke- tin iktisadiyat, kendisinin olduğu olu m âmirdir. Roosevelt'in hafta sonu tatili Ney - York 18 (A.A.) — Roosevelt refakatinde Amerikanın Paris sefiri Bullitt uğu halde «Potomac» ya- tile hafta sonu fatilini geçirmek üze- seyahate çıkmıştır. Sefir Avrupa ı haberleri vermek üzere Atlantik Clipper tayyaresi Horta <Açores- 18 (A.A) — Tik de- fa olarak yolcu nakleden Atlantic Clipper, saat onda Port - Wasching- tondan buraya gelmiş ve saat 11,10 da Lizbona hareket etmiştir. B. Hitler İbnissuudun fev- kalâde murahhasile görüştü Berrchtesgaden 18 (A.A.) — Res mi D. N. B. ajansının bildirdiğine göre, Hitler dün öğleden sonra Ara- bistan kralı İbnissuudun fevkalâde murahhası Halidilhudu kabul etmiş ve uzun müddet görüşmüştür. D. N. B. bu mülâkat hakkında hiç bir tasrihte bulunmuyor. “Tefrika Nc No. 31 ÇETE Ezilen nanelerle pâpatyaların sıcak | kokusu bu köy ve köylü hayalini daha ziyade canlandırmağa, ona bir reğlite sağlamlığı vermeğe yarıyor. Erkek ka- pıldığı hülyayı, biran geldi ki, en mü- kâddes tanıdığı emellerinden daha hoş buldu; girişilen mücadelenin sonun- dan ürktü; kendinden ve gayesinden | ye düştü. «Keşke Şu kadın ta- | il ettiğim gibi bir saf köylü olsay.| dağ tepesi harp cepheleri kurul- muş felâketli bir arz parçası üzerin. de bulunmasaydı; ben de haysiyeti | çiğnenmiş bir milletin bütün vasıtasız- lıklar içinde çarpışmağa mecbur bir masaydım... Gönlümüzün bütün tile, tam istidadile sevişseydik!» tatlı temennilere daldı. Kadının diye yü- velâ, farketmedi. Sonra, kendine ce, Ninanın başını, dizinin üstünde, | gözlerini kapalı, dudaklarını yarı açık | vw ———— Hem kaçakçı, | hem casus! © Fransız - Belçika hududunda yer altından bir tünel kazmışlar! ka hududunda çok (E çakçılık vakası meydanâ nıştır. Bu kaçakçılık hâdise- susluğum da rol oynadığı an- inş almıştı, z hududunda, Belçi giden gizli bir yeraltı tü edilmesile patlak verm z neydana çıkarılma- sını üç tevkif takip etmiştir. Fransız - Belçika hududu üzerinde Conde namında küçük bir köy vardır. Köyün şarkı Fransız, sol tarafı da Bel toprağı içindedir. Köyün etrafın. n Belçikaya giden bir ötedenberi kaçak- arafındar ip edilmiştir. Ka- bir taranı Fransada, öbür ı Bel çikada bulunan bu köyce- ce toplamrlar, alışveriş eder la n vaziyeti kaçakçılığa son müsait olduğu cihetle, bu köy Fransız - Belçika hududunda kaçak- çılığın mühim bir merkezi vazifesini görmektedi iksek beyaz du- varlarla çevrilmiş v üksek ağaçlı bir parkın ortasında kâin olan köyde bir köşk vardır. Bir müddet evvel köye İs panyol olduğunu söyliyen yüksek boy. lu, iri siyah gözlü genç ve sevimli bir erek bu şatoyu kiralamış, kendisile görü: notere: — Buraya birkaç ay dinlenmeğe geldim. Lirik artist olduğum için açık havaya ihtiyacım var, demiştir. Bir müddet sonra da bir kadın ile bir erkek köye gelerek bu yabancı ka- dınla beraber oturmağa başlamışlar. dır. Mükellef bir otomobil arasıra köş- kün parkından çıkıyor, ve civarda €5- rarengiz cevelânlar yapıyordu. Bu vaziyet, Conde'daki Fransız po- Yis kuvvetlerinin dikkat gözünü çek. miş, köşkün sakinlerini gizlice taras- sud altına aldırmıştır. Bu farassud, müsbet netice vermiş, Köşkte oturan. ların sabıkalı kaçakçılar olduğu tes- bit edilmiştir. Fakat bu netice, zabı- tanın müdahalede bulunması için kâ- fi bir sebep teşkil etmiyordu. İspanyol olduğunu söyliyen genç ve güzel kadın birkaç gün evvel Ameri- kan markalı bir otomobili, hafifçe ânzaya uğradığı cihetle, Viecux « Conde'daki bir garaja götürüp bırak- mıştır. Conde polis komiseri, gizlice yaptı- ğı tahkikat neticesinde, bu otomobi- lin Paristen çalınmış olduğunu mey. danâ çıkarmış, köşkün etrafındaki ta- rassud çemberini sıklaştırmış , hattâ sivil bir polis memurunu, köşke soka- rak, içinde oturanların ne yaptıklarıs nı anlamak istemiştir. TE Yazan: REFİK HALİD buldu ve göğsünün sık sık kabarıp in. diğini gördü. a ei İlk yirmi dört saat Artık © günün gecesini bir yerde, yanyana, sımsıkı, genç ve coşkun bir sevişme ile uykusuz geçirdiler. İki- sinde de şu kanaat vardı: Buluşma- ları geç Kalmış, ayrılmaları yaklaş- yarın, öbürgün kadın bir ta rafa, erkek başka tarafa gidecektir; ikisinin öğ yolu tehlikelidir; ikisini de, girdikleri acayip següzeştin icâ- bı, kaç keredir kurtuldukları ölüm nihayet yakalıyacaktır. Kıran daha | kara düşüneeliydi; öyle geliyordu ki hazırlandığı yeni çete baskınlarını ârızasız allatamıyacaktı; feda olma- nm sırası onundu. Tesadüf, son dem- lerinden ev lütufkâr “davranmış, hiç beklenilmeyem bir dağ başında, bir kale burcunda karşısına, yaşamış olsaydı bütün ömrünü vakfetmek- ten zevk yi seçme bir kadın Yukarıda bir polis ve bir gümrükçü aşağıda tünelden ve küçük Köşke giren sivi âmirine demiştir ki Köşke giren sivil polis memuru madım. Geceleri çalışıyorlar, dışarı- dan aldıkları bir takım malzemeleri geceleri köşkün içine naklediyorlar. Öyle zannederim ki, köşkün bahçe - sinda bir kuyu kağzıyorlar. Vakadan müddeiumumiyi haberdar eden Conde polis komiseri, aldığı araş- tırma müzekkeresi üzerine köşke gi rerek tahariryat yapmış, köşkün sağ- lam yapılı bodrumunda yeni kazılmış altı metre derinlikte bir kuyu meyda- na çıkarmıştır. Kuyunun dibinde Bel- çika toprağına giden on beş metre uzunluğunda bir tünel görülmüştür. Tünelin içine raylar döşenmişti. TTü- nelin içinde bir dekovil hattı tesis edi- lecekti. Bu dekovil hattının plânları da tünelin içinde bulunmuştur. Köşkte oturanlar, dekovil hatlının kurulmasına intizaem, küçük vagonları tünelin içinden, Fransız toprağından Belçika toprağına sürüyorlardı. Kü- çük vagonları kaçak tütün paketleri polis memumuru göndermişti. «Hayalın bana son ih sanı, son tebessümü... Bu, genç! me aciyan tabiatin bir mükâfatıdır. Mümkün olduğu kadar kâm almalı- yım!» diye düşünüyordu. Gece mehtaplı idi; Ninayı kaputu- na sardı, bozuk, loş taş merdivenler- den, düşmesin diye kucağına alarak indirdi. Eski kilise harabesinin önün- deki meydanlığa oturdular. Buz kes- miş, hayatsız bir küre üzerinde gi- biydiler; çıt yoktu, kurbağalar bile susmuşlardı, ne aşağılarda, ne dağ tepelerinde tek bir ışık, tek bir s€s. Ay zehirli bir şua İmiş gibi bütün arzı sanki öldürmüş, dondurmuş, ci- | valı ziyasına sararak ışıklı bir müm. ya halinde getirmişti. Nina: — Başka bir dünyadayız, diyordu, bir mermi İçinde aya atılmış iki Aşığız; artık eskisine dönemeyiz, dön- miyeceğiz. Umumi harpten yeni çıkmış o eski dünyaya ayak basmamak, ikisi için de müşterek ve tek bir gaye olabilir- di. O dünyada ki birinin vatanını düşman çiynemiş, ölekininkini kanlı bir dahili boğuşma yere sermi si de son hadiselere, felâketlere can bini giriş ruhlarından yaralı ve yorgundular. Kulaklarında hâlâ silâh sesleri çın- yor, gözlerinin önünden hâlâ ölüm kuyuyu ve çuvalları tedkik ediyor, arabalardan bir görünüş ve kıymetli eşya ile dolduruyorlardı. Fakat bu yeraltı tünelinin içinde bulunan şeyler, yalnız kaçak mallar. dan ibaret değildi. Fransanm pası müdafa, teallük eden bazı mü- | him vesikalarla bir fotoğraf makin de bulunmuştur. Köşkte oturan madam Carmân Oli- vares namındaki İspanyol güzelile Fransız Raymond Monteyne ve İtai- yada doğmuş ressam madâm Violette Plespreck tevkif edilmişlerdir. Bun- lar, yalnız kaçakçılıkla değil, casus- Tukla da itham edilmişlerdir. İki ka. dınla bir erkekten mürekkep olan bu üçler, gayet lüks bir hayat sürüyor- Jardı. Bunlar bir taraftan Conde civa- rı halkına emniyet ve itimad telkin et- meğe uğraşıyorlar, diğer taraftan da geceleri yeraltı tünelile kaçakçılık ve elde edilen neticelere göre casusluk ya- pıyorlardı. Bunların Biçika toprağın- da hempajarı bulunduğuna şüphe yoktur. Belçika zabıtası da meseleden haberdar edilmiş ve tahkikata başla mıştır. tepreşmeleri geçiyordu. yüksek, vahşi, bomboş, güneyi sansız, dağ yamacında ne kadar rü- hattılar, şeametli arza ne kadar uzak- tılar! Büyük fırtınalardan sonra de- niz kazasından kurtulup sakin bir adaya çıkabilmiş iki talihli yolcu gibi birbirlerine gülümsüyorlardı, sokul- mak, sarılmak arzusu duyuyorlardı ve sokulup sarılıyorlardı. Uzün süren hırçın bir sevişmeden sonra Kıran, durgun gecenin içinde çok taltı, baygın, nazlı bir rayiha sezdi; bir şebboy kokusu... Ay, birdenbire kocaman, katmerli bir çiçek haline gelivermiş, gök rayi- ha kesilmiş, oradan dökülen ışığa, ışığın süründüğü her yere bu rayiha sinmiş gibiydi. Etrafına baktı, arandı; sonra Nina- nın saçlarını, ellerini, göğsünü kok- ladı, ağzını öptü, nefesini içine çek- ti; rayiha ondan, hafifçe terli ve he- lecanlı vücudünden geliyordu; dağ başında bu parfönü nereden bukdu- ğuna ve nasıl, birdenbire çiçekle- şiverip havayı ıtırlaştırdığına akal | erdiremedi. Zira Kiran general Göuraud'nun balosunda bulunup ta | Ninanın zabitli «Sevl da ve seviştikte lim! şti, Şükranmı yüzlerce buse ile bildirmek yolunu tuttu. Filistinde bir sinagog yı yakıldı Zarar ve ziyan yüz binle” İngiliz lirası T Taberiye 18 (A.A.) — İhtime kasd net olan bir yangın, ! asrın mah ahudi ilâniyatçıl“e en marufu haham Nur yüzünü ret kazanmış meşhur olan mevkide inşa « Sinagog'u tahrip etmiştir. Hasarat yüzbinlerce İngiliz 118 baliğ olmaktadır. e bir kasd * külliyeti! buluna ri olan diğer bir yan tarda asfaltı muhtevi depoyu tahrip eti Phenix denizaltı gemif mürettebatını kurtarm: tamamen ümid kesildi Paris 18 (A.A) — Phenix def” ti gemisi mürettebatını ku için hiç bir ümid kalmamış ol beraber iki kruvazör, üç aviso © tahlisiye gemisi kaza mahallindf laşmaktadır. Phönix deri tı gemisi jik P# ler hilâfına olarak, Camrahn # zinde batmış değildir. Bu xür derinliği pek ender olarak yirmi , reyi geçer. Denizaltı gemisi KÖ şimal sahilinden 12 kilometi€ si ta batmşıtır. Burasının derinliği ritalara göre 112 ilâ 115 mehi Binaenaleyh böyle bir derinlikt& nizaltı gemisi suyun tazyikine di nıp parçalanmasa dahi oki kurtarmağııa imkân yoktur. içinde Kanlı kavga Kuruçeşmede n mid ve Ruşenin bir hesap meselesinden müna tutuşmuşlar Ru: olarak Hâmidi döv şi, bıçağile yaralamı Hâmiğ eline geçirdiği bir tuzlukla AV başından yaralamıştır. Polis bef yakalamış ve tedavi altına alü tır. n le ri Bu gece Nöbetçi eczaneler Beyoğlu ciheti: 7 da Wi kovip, Bostanbaşında İt caddesinde Kemal - Rebul, Fang da Hallskirçazi caddesinde Karaköyde Hüseyin Hüsnü, Osman İstanbul tarafı: de İbrahim Halil, Karagüı Kemal, Eminönü: Balıkpazarında seyin Hüsnü, Bakırköy: Hilâl e saray: Cel reahpesadn e rel n, Kumkapı: A ; Bensa Alemdar ğuloğlunda o Abdülkadir, Şehr res” Topkapıda Nüzin y Kadıköy: Muvakkithane caddesi”. Rıfat, Söğütlüçeşmede Hulüsi Os Üsküdar: Çarşıboyunda rr Ken Heybeliada: Halk, Büyüknda: Şi Riza Ortaköy, Arnavutköy, Bebek, wi koz, Paşabahçe, Anadoluhisarı, rabya, Yeniköy, Emirgân ve mi hisarındaki eczaneler her gece eil/ Üşüdükçe ikisi birden kaputu” “ i ne sokul üzerine seriliyorlardı Bir aralık ay tam tep du; gölgeleri de dertop olmuştu rlar, ısındıkça çayın” rinde ra yana yem uzadı. Bir aralık duklarını gördü iler. an başi * İl keğin dizinde idi, yukarıya ba” du; birden irkildi: ği — Kıran! Kıran! seyr” var! Diye haykırdı.. Parmağının o dığı yerde, yıkık kale bürcunu” narından iki fosforlu nokt. ge ne' çevrilmişti; inatla, hiç kıpır o dan duruyor, aşağıdakilerin tol aldırmıyarak tedkikine devam g yordu. Kıran fırlamış, elini sil atmıştı; vücudile de kadını sip” muşlu. Ayni zamanda bağırdı; — Kimdir 0? Buna tüyler ürperten bir 89 gece kuşunun acı acı, yaralı ie miyavlamasına benziy: verdi. Derken kurbağalar, o ge z defa, uzaklı yakı ; çakalın uluması di duvarlarının r du. Kıran; — Sabah oluyor, artık içeri gi Bizi (Arkası ©