die karsı Şükranı çök esl tanırdım. Epey zamandır i görmüyordum. Geçenler- Tas- gi Ahı d . hemen koluma girdi: lem 5 TÜ... dedi, bize gidiyoruz... a yal bir yemek yeriz, hem ye rsi taşındığım apartımanı gö- 18 Basi c y Baka bir zaman rahatsız ede- > diye- a olmaz, dedi, imkânı birakmam... Hem yeni ta- m hususi bir ti- - Dünyanın en eğlen- « Gel de gör. ? O da nasıl tılamaz. Haydi fazla naza » Şurr Pek eğlene- | çok m n karısının yeni ta- na geldik. Yemek EMA otururken Ahmed Bizim huz &ten sonr Yal “ Sordum. İKE az bekle, biraz İ- Stnlarımızı içerken Şükran: İse tiyatro başlar. Bi dedi, Biraz sonra yu- iş bir gürültü koptu. ciyak ciyak bağarr- ; ekseriya başlar... dedi. tiyatro böyel? Pen sana mi? e kırk bin defa söyleme- tembih etmiyor mu- Söyle, diyo- ya kulak ver. : -« Bu apartıma; :on derece incedir. Yuk “Si Öksürecek olsa aşağıdan uğum..... » Ciğerim!.. Dinle > İşiz ık olsun dinle, Va- Famvayaa” Sant beşte çıktım, Lâki çan DİZİM Selime rasgeldim k gene Selim- Pitlar kanıt Kimbilir gene ne ir Meyhapidinız - Tabii ilk işiniz varla, B'dip bir kaç kadeh 1. mak oldu değil Ta nda İz hay lerken demek zatığli- bira kadehlerini Meyh 1 bidurtun perde v Şaltmakla meşguldünüz . Yıcığım, bir dakika anlatayım... Bak © vereceksin, € ölâcak sün. İYânın en bedbaht ht ka- aş benden daha za. m) Yar mıdır? a aş, Diş, Nevralji, kuraklık ve bütün Nezle, Grip, Yukarıdaki erkek sesi buna şöyle cevap verdi Şekerim. kısaca anlatayım den çıktım. T geldim. Ok cakmış... Bir elbiselik kum Bana: — Haydi sen de gel de beraber karım için kumaş beğenelim... dedi, Gulatasarayda tramvaydan İn- dik. Bir kumaşçı mağazasına girdik, 'Tezgâhtar bir sürü kumaş çıkardı. İçlerinden ikisini pek beğendik. Se- lim bunlardan bir tanesinden karısı için bir elbiselik kestirdi. Benim de beğendiğim bir kumaş vardı. Doğru- sunu istersen dayanamadım. Senin için de bu kumaştan bir elbiselik kestirip aldım . Bak sana meseleyi Saat beşte işim- Selime ras- bağırdı: ? Nerede kumaş?. Bundan sonra yukarı rı koca konuşması şu şekilde devam edip gidiyordu: — İşte kumaş paketi İşte... Lâkin sen kapıdan içe: diğimden beri ki sana hediyemi güstereyi . Yukârıdaki kadın her halde ku- maş paketini açmşı olacak ki birden- bire se — Ah kocacığım teşekkür eder diye bağırdı. Sonra da ilâve etti: — Halbuki ben de sana ka bu , ne kadar si- nın en Me Kumaş paketlerini Koltuklarımızın altına sıkıştırdıktan sonra Selimle beraber; « Haydi biz de bir kaç bi lim!.. dedik. Bir yere giriverdik. İyi ettiniz kocacığ Selim de iyi çocuktur. kanlıdır... Konuşma bu şekilde bir müddet daha devam etti. Biraz evvel kocasi- i kadın elek gibi ol tu ben, Ahmedie birden o yukarıdaki Nihayet Ah- şimdi âde' Sofra başında kran hep karı duyarız... Peki yukarı niyor musunuz? — Yooo... Hiç tanımıyoruz. Yüzle- rini bile görmüş değiliz... Lâkin bi- zim apartman da pek eğlenceli bir yer değil mi? Doğrusu böyle güzel, eğlenceli apartımana düştüğümüze pek memnunuz. O gece Ahmedlerden geç vakit ay- ridım. Bir hafta soni daşlardan Sami beni ey Adresini verdi, Kalktım, gittim. Bir de ne göreyim? Sami bizim Ahmedle i sartımanının ki ede oturmuyor mu? Demek bir kaç akşam evvel dinle- diğimiz karı koca patırdısının kah- ramanları Sami ile karısı idi. Sami bana kendi elile kapıyı açtı. Apartımanını gezdirirken gülüm- ranları ta- — Bu apartımanın, dedi, mühim bir hususiyeti vardır burada haftada bir iki ak caizse - hususi radyo ti ni radyofonik tems Aşağı katta tanımadı rı koca var... Bazan onların birbir. lerile kavgaları buradan olduğu gibi işitiliyor. Tavanlar son derece İ: . Doğrusu ben buradan çok memnu- num... Pek eğlenceli bir apartıman... Hikmet Feridun Es EA A ag Dr. Hafız Cemal Romatizma | ağrılarınızı derhal keser. İcabında günde 3 kaşe alınabilir. ggagiyigğ RR Sleek re) Türkiye Radyodifüzyon Postaları DALGA UZUNLUĞU “ 1639 m. 120 Kw. n Ew. 2 Kw. 193 Kes, 19,74 m. 15193 Kes, 31.70 m. 9465 Kes, ANKARA RADTOSU TÜRKİYE SAATİLE Çarşamba 7/6/39 1230 program, 1245 Türk müziği - PL ets m, ağ ve metso- - 14 Müzik « telmhur dosü - Şef: İhsan Künçer) 1 ği - Hamlet operasından preldd ve 2 — St. Snens - «Cezair sülti min ü parçası, $ — F. Pi Provans eğlentisi (Uvertür). 4 Lace- me - «Kotiyon» (orkestra sülti). A) Giriş. B) Şampanya bardağı, C) Tatlı müküle me, Ç) Kordelâlar ve davulenlar. D) pantin - Vals, 19 Program. 19,05 Müzik (Sitrat valsi) Pİ, 1915 Türk müziği (Fasıl heyeti) 20 Memleket saat ayarı, ajans ve met, roloji haberleri, 20,15 Neşet 2020 Türk müziği: 1 — Os ba peşrevi. 23 — Dedenin - Güşeyle gel bülbülleri. 3 tafanın - Seba şarkı - Bir esmere gönül | verdim, 4 — Kâzım Usun - Hüzzam gi kı - Benzemezsin kimseye. 65 — Keman 6 — Halk türküsü - İndim dağ- | Halk türküsü - Demm- Meh TAÇ TAP. sun bit bin - Hicakâr 9 — Refik Fera dı e'hanı ateşin, rik. (saksofon solaları - X 2145 Haftalık posta (Küçük orkesira - Şef: Nesip 1 — Hannes Löhr - Hülya gecesi 2 — Mleheli - İtalyı - Bernhard K! Kral Blume - Avrupa istasyonları Saat 20 de nakle, nlik 20 - . Bir Gece operası — Hamburg 20 orkestra — Münih nuzika — Florans 2010 hafif usika — Londra 2045 nNüt — Sofya 2015 d Şen Kadınların operası — a 1030 danberi «A'da: operası, Frankfurt lonya 2130 - 23 kons me 21,10 orkestra r — Leip n müzikası — Florans | 2130 Bellini'nin «Norma» operası — Hil- versum TI 21 hafif muzika — Laibach 21 keman — Lille 2130 konser lon muzikası — M. Cen 20 F Pr arbler (plâkla) — 0 7 Saat 22 de Hamburg 2215 halk muzikası Prag operet havaları — Peşte 22,15 Hülversum TI 5 or e 215 - 70 k in «Othello» operasının Hin Milâno 22 salan müzikası — Roma 22 operet. Sant 1 de | Berlin, Breslav, Danzlr, Kolonya 23,30-1 dans — Frankfurt 2330 dans — Ham- 'iyanadan nakle; yana müzika; Peşte 23 orkestra — Bükreş 23.15 Rumen muzikası — Katoviç 23 solistler — Milâno 23 hafif muzika Sant 4 ten sonra Peşte 2430 çingene çalguı — Florans 24 dans Londra 2405 dans — Pa rs P, T, 7. 24 hafif muzika — Frankfurt, Königsberg, Leipzig ve Ştutigart 1 - 4 rf devamlı yorgunluk. soluyor ve üykusuz geçen her gece beni kuvvetten düşürdük- ün meralsiz kalarak yaşama- vkini kaybediyorum. Bugün, DESCHİJ vamlı ve yesinde , İştiham avdet etti fazla kuvvet buldum 1, G. Saint - Maurice SHİENS ŞURUBU bir ilâç değil öz maddesi olan HEMOGLOBİNE'in ta kendisidir. Vöcudü yorup çal n, onun bütün eksiklerini ken, hatin kaynağı olan kanı Bu sayede zayıf, kansız, düş ve ha: mamlaf ve ihya eder, kün, derman; ra, yavrula, mzlrerek solan DESCHİENS şurubu k adet bahşeder. Siz istersiniz. DESCHİENS şurubu her mühim nede bulu ceza” Dahiliye mütehassısı Divanyolu 104 Moayene saatleri Pazar hariç her gün 25-6 Balı, Cumartesi 55-12 fukaraya 1. 22098 Xx Ya.. Ya.. Öyle oğlum... Öyle yav- | rum. dedi Öteki gene durmadar — Ne yaman herifmiş doi bam i gideli büsbütün fıkara düş- tüğümüzü, ne kadar zorluk çektiği. mizi biliyor da... Bizden birşeycikler almak istemedi... İyi yüreği varmış, alerin! diyordu. Ana, elinde tencerenin kapağile bir- an kala kaldı. Kızararak, dik dik oğ- luna baktı. Amma hâlâ da, içini bir hastalık gibi kemiren o «tatlı garip nöbetin» tesiri nda kalarak, çocu- Zunun sözüne, gönlünden bir sada ak- si gibi kopan: «Acaba benden birşey almak istemedi ki?» diye karşılık verdi amma... Bunu sade içinden ge- çirdi 0... Sesle birşey demedi, oğluna cevap vermedi, Adam da, kadının ne ateşli bir mah. k olduğunu sezmiş, bir türlü bunu aklından çıkaramıyordu. Varı yoğu bahane ediyor köye sık sık uğruyordu. Kâh birinin hesabında yanlışlık yapıl- miş, diyor, kâh öteki çifçinin, mahsu- erken mal sahibinin payında atmış, olduğunu tuttu sası, birşeyler bulup ge Çoğu zaman, ananın evine bakan, komşuları emmioğlunun evine uğru- yordu. Ne liyordu: Başka memleketlerde sürü. mü pek giden, bir çeşid yeni pa- muk tohumu getiriyor yahud da pe- şine, güya toprağı çok iyi besliyen ki- reç yüklü, birini takıyor çıka geliyor. du. Emmioğlu bu sık sık uğramalardan kuşkulanıyor, işin içinde bir tuzak, bir dalavere olmasın diye korkuyor, bir türlü de sadamın dalgasını» anlıya- madığı için tasalanıyordu. Bir gün karısına, şöyle dedi: — Değil mi ki, bu herif bir türlü bu- alardan gidemiy Muhakkak ak- koyduğu kötü bir işi olacak! diye fetva verdi. İçinde bir üzüntü, adamı göz hapsi- ne aldı. O geldi mi oturur, gözün gözünün içine diker karşısından — rılmazdı; işinin gücünün başına gide- mediğine de tasalanırdı amma, ken- dilerine zararı dokunabile: birine karşı saygısızlık yapmış aktan da çekinirdi. Yalnız bu kadar kuşkuda öolmalari- na rağmen de, ne emmioğlu, ne de kuş beyinli karısı kâhyanın karşı evdeki kadına üstleri şiş şiş, gözlerinin ucu ile nasıl yiyecekmiş gibi baktığını gi mezler, farketmezlerdi. Kadın evinde yoksa biraz ilişir hemen kalkar gider- di... Halbuki eğer onu evinde görürse şöyle iyice seyredebileceği bir yere ku- yerleşir ve emmioğlum: Başl - a bir diyeceğim yok sana hemşehrim Herşey bir yana, doğru- sunu a 1 ben de senin gibi köylü- yüm... Dünyada en fazla da, şöyle ha- lu, İyi kalbli bir çifçinin kapısına caanım sonbahar €, dinlenmesine ba- yolun öbür tarafında o- turmuş, ya dikiş diken, ya da iplik eği ren kadını gözetlerdi. Tabiatın, yavaş yavaş kış uykusuna vardığı günlerdi bunlar, Buğday kuru topraklara ekilmiş, yeşermek için Al lahtan rahmet, bol bir yağmur bek. lemekteydi. Anaya da artık biraz din- lenme sırası gelmişti; kapısının ör oturur, eskileri sökükleri diker, ayak. larma yeni çarık hazırlardı; kızı ? iyi görmüyordu; ondan yardım um mazdı. Kadın da güneşe, sıcağa dini verir, belini vücudü; sade çalışmanın rahatlığını datardı. Dalgın dalgın hem düşünür, andan da ninenin gevezelik arın Söyleşmelerine kulâk ve. rirdi. Dudaklarında durgun bir gü. lümseme, güneşin tunçlaştırıp yaldız- ladığı canlı rengi, arık hergün tw ranmağa vakıt kaldığı n, parlıyar Güzgün gür siyah saçlarile hiç de fe- ba değildi... Otuz beşine, yakında ba- en- ü dinlendirir, Mütercimi Mebrure SAMI sacağı Ralde ze gözüküyor «O adamın Tun öbür y duğunu pel şını h bazen de şından da genç ve ta- aç adım ötede, yo- anında karşıda oturup dur- yordu, amma, ba- yret ediyor, derek evinden içeriye giriyor ve ada: gidinceye kadar da bir daha dışarı çık. mıyordu. Onun neden bir düziye bu- raya geldiğini öyle bakıp d duğunu arlıyor mı kendi de unutâmıyordu! Bütün kış boyunca da, hep onu dü- şündü durdu. aları başla belk rdi. Ama, unutabi sattı; çil çil gümüşleri küğıd parayla değiş tokuş eti cı buldu ığzından bi , aradı, kendi mek» de bir gene leri dinlediler öğ Amâ ne etrafındi ğı based, ne de, oi gider sözlerin hi ğ boşluğunu biri ile de gönlünü dolduramadı. mak da, okur y yordu ona. Mektubun sıni durgun bir yüzle pek umursam ı dinledi. A olunca bu £ tuttu, yanan otların arasir sonra da, yattıkları sanın küçük çekmesinden üç tane da- ha mektup çıkarıp getirdi. Art keği gideli ne çok zaman gi çök! Bunları da ale rakıverdi. Oğlu birden gördü rak: akşam ocağın içine, ve Şaşıra- A, babamın mektuplarını mı ya- m gis dikili, ölün ayı andıran bir sesle nerde olduğunu nasil biliriz ? dedi Ana da Benim aklımda... Hem he: ten daha iyi aklımda... Hiç un . diye cevap verd sonr bilir e yüreceğini böylece boşalttı ve ındân kalan son izleri de içinden böylece sildi çıkarttı, Amma boş bir «yürecikle. yaşanılır mi hiç? Aradan az bir zaman geçince, bir gün kâğıd parayı tirmek için, v gene şehre gitti, Ar. tık kendi başına işini beceriyor, em- rdımını çokluk istemi. yordu. Avucunda on tane, çın çın öten çil gümüşlerle, tam dükkândan dışa- rı çıkıyordu ki, mıhlanımış gibi, ye Ja kaldı. Kapın önün duruyordu. G nı okşuyor vibinin adamı idi "bu. gümüşle değiş- çıkalı bi le yakından görmemi; raflarında bulunanlar da bir takım y bancılardı. Adam girgin bakışlarla g lümsiyerek: — Ne işiniz var burada a gözüm? di. ye sordu — Para bozduruyordum... birden dı , az kalsın «kocam göndermişti de...» y katacaktı amma, bu lâkırdı se dudaklarının arasından çıkıp geçe» medi ve kadın sustu. Adam şiş göz kapaklarını kaldıra- rak, gözlerini, kadının içini okuyacak» muş gibi ona dikerek: E, sonra? diye sordu. Kadın ba; eğdi: — Saçlarımı tutmak için gümüş... Ya da gümüş suyuna ba ktım. K mış da, dün dedi ve lâf Farkına varmadan doğruyu mişti; sahiden de firketesi kır (Arkası var)