İLİTİKA iy Ispanya tabii hayata giriyor şgi punyadaki tayyareci İtalyan zabitleri ve askerleri de tayyarelerini İs- | bun urlarına devir ve teslim ederek memleketi » Alman sü au, hiiklarından ve Portekizli gönüllüler de karadan memleketleri- n verinden artık İspmıyada belli başlı ecnebi gönüllü muharibi kal- Em Franco üiç sene kendisine gerek ordusunu tensikte gerek ateş ima De ve bahusus hava hücumlarında büyük yardım göste hır, talyaya teşekkür için en mühim devlet adamlarını ve en Dğr. Bank birkaç bin İspanyol cdi, 1 o7a artık tabii hayata girmektedir. Dahili harp dolayısile seferber pe DES Yür bin ilitiyattan üç yüz bini şimdiden terhis edilmiştir. Kalan- yi yakında evlerine gönderilecektir. eni anm bundan sonra takip edeceği siyasete gelince dahili , i le mp3 Almanya, İtalya ve Japonya arasındaki komünist. entarnas. Tesmi bir me ğa A st, diğer taraftan İngiltere ve Fransa ile de herhangi şekilde bağlan- ör a « Pransa en maruf kunnandanlarından birini general Franconun şir olarak göndermiş ve İngiltere de çok müsnaadeler göstermiş ise İn, Panya askeri, siyasi ve iktisadi hiç bir taahhüd altına girmemiştir. , , Sirda Ispanya müstakil bir siyaset takip etmektedir. Fakat her ih- e karşı Pransa hududunu tahkim etmekte ve Cebelüttarıktaki İngiliz ita, “Vilinini kara hududunda dahi istihkimlar yaptırmaktadır. ultarık boğurınn gerek Avrupa gerek Afrika sahillerine büyük toplar ip almiştir. Pastaki Fransız fevkajâde komiseri ve şimali Afrikadaki Ül ahikem başkumandanı general Nogues'in Cebelüttarık i erime kumandanı ile görüşmeğe gelmesi bu tahkimat ile alâ- ke AKŞAM 0, Önerin ölüden r vak mahkümu asıldı Rİ koğuşundaki hastalar.) Mahkümlardan biri: «Yaptı- «ama tırmanan bir kadın) o ğumı çekiyorum müteessir ir ile indirildi değilim» dedi Sıvas (Akşam) — Sıvasa bağlı Ulaş nahinyesinde 933 yılı içinde çok feci bir cinayet işlenmişti. Hadise kısaca 2 gi olmuştur. Da : leş arasında, genç bir kadın, Ulaşta oturan Hampar, Ohannes ve bahçeye “ten detitade için de- Torik adında üç kişi bir kumar oyü- yin kapısı Şikarıldıkları esnada | nunda paralarını kaybedip nahiyede many, ÖRündeki sarmaşıkla- | hancılık eden Artinden para isteimiş- imdir ve hastane binasının | ler, vermeyince fena halde içerliyerek iki im #armaşıklar- | geceleyin hancıyı öldürüp paralarını maştr. çıkar gibi çıkmağa | almak maksadile baltalarla eyine gir- taa hademeler, mani | mişler, Artini, karısını ve dört çocu" Beni tuta © Benç kadın: cuğunu uykularında feci surette öl Mi Bklere Zsımz! diyerek daha | dürmüşlerdir. Yere düşen şar, Kadının bir Sıvas ağırceza mahkemesinde te *ğİ ve parçalanarak | reyan eden muhakeme neticesinde he İdare m, başlanmıştı. | Hampar, Ohannes ve Torik ölüm ce- emurluğu, telefonla | zasına çarpılmışlar, yalnız Tork yar İtfatye ederek davet et- | şı küçük olduğundan cezası 19 sene Nereler; e; açılır, kapa- | hapse tahvil edilmiştir. FAİR uzatmış üm binanın üst Hampar ve Ohannes şehrin en ka- ta » SİP itfaiye âmiri bu- | labalık yeri olon Belediye önünde ve ta « Genç kadın, sar- Cümhuriyet meydanında geceleyin Orada en Üst katına çık- | sazt ikide idam edildiler. Suçlular ge- MUŞ ve; telefon teline | celeyin hapishaneden jandarma ne- Sambazlık zaretinde çıkarılmışlar, bükümet ka- - İttaiye Yapmak istiyorum. İ pısından çıkarken Ohannes: di Kapurdamış er — Türk milleti ve Türk Cümhuri- < in ölürsün. Yere düşersen par. | yetinin âdil kanunları varolsun, ben yaptığımı çekiyorum. Bunun için de müteessir değilim, diye bağırmıştır. ca kendisini yakala- Sırasın genç müddelumumisi İlhan i alarak yere indir. | Dizdar karar hülâsasını mahkümla- ra teblig etmiş, müddelumumi kâtibi onun mukalliğ; Hüseyin Uğurol da karar suretini İlidi beraet | okumuştur. Hampara sonsözü 50- dülkakinye Ü rulmuş, o da: di tophyan Ap, lo taklidi yaparak — Çocuklarımı Cümhuriyete ema- siCilik #ucuna <l Gdmda bir genç | net ediyorum, ancak müslüman ola- Adliyeye mâzmunen yaka. | rak ölmek isterim. Dini telkinatı pa- pas yapmasın, istemem, hoca yapsın demiştir. Ohannes de Hamparın sözlerini tekrarlamış, yalnız hapishanede bu- lunan alacaklılarına verilmek üzere oşyalarının satılmasını söylemiştir. Yunan veliahdı limanımızdan geçerek Romanyaya gitti Romanya Kralı majeste Karolun tahta çıkışının dokuzuncu yıldönümü miünasebetile yapılacak merasimde bulunmak üzere Rumen bandıralı Daçya vapurile hareket eden Yunan Veliahti prens Paul dün öğleden son- ra İransit olarak limanımızdan gep miştir, Veliahâ ile beraber bir heyet ve bir kıta Yunan âskeri Românyaya git mişlerdir. Daçya vapuruna Yunan bayrağı gekiimiştir, Çocuk kavgasi Kumkapıda oturan Rifat ve Sevim isimlerinde iki çocuk biribirlerile kav. ga etmişler, Rifat Sevimi taşla yara» lamıştır. Polis suçluları yakalamış, yarahlatı tedavi altina aldırmıştır, Fennin terakkisine rağmen bilmediğimiz şeyler tasavvur ettiğimizden çok fazladır Bugünkü tayya- re ve radyo dev- İ Son asırda nakil vasıtalari çok terakki etti, tayyare keş- fedildi. Bu suretle dünyayı gezmek kolaylaştı. Faka yer- yüzünde henüz bilmediğimiz pek çok memleketler var- lerimizin artık 89 İ dır, Fizik bakımından ve hayata müteallik meseleler rinde arzın sathi hakkındaki tedkik- na erdiğini kabul etmemiz lâzım ge- lir, Halbuki henüz bir beyaz insanın ayak basmağığı bü- yük memleketler vardır. Meselâ Zep- pelin'in yapığı devriâlem seyahati ©3- nasında Sibiryada şimdiye kadar hiç bir haritada görülmiyen ve Pirene dağları kadar büyük olan dağ silsile leri keşfedilmiştir. Afrikanın ve Ce- nubi Afrikanın içeri taraflarmda bugüne kadar bir çok sahalar teğkik edilememiştir. Şimal kutbu mıntaka- sında, Bebring boğan şimalindeki sahalar üzerindön bugüne kadar tay- yare bile uçamamıştır. O havalinin denizden ibaret olduğu sanııyorsa dâ vasi ada gruplarından müteşekkil bu- lunmasına da ihtimal veriliyor. Akdeniz Romalilar devrinden beri beş metre yükselmiştir. Eski sahiller- deki limanları ve tesisatı su basmış- tır. Fakat daha derinliklerde, deniz sathından 500 ve 1000 metre aşağılar. da yapılan iskandiilerde pek eski de- virlere ald medeniyet eserleri bulun- duğu anlaşılmıştır. İhtimalki bu eserler Akdeniz henüz iki kısımdan ibaret Iken ve Cebelüttarık boğazile Malta adası üze rinden Avrupa ile Af- rika arasında kara yolları geçtiği za- manlarda vücüde gelmiştir. Şimdi o medeniyet eserleri yakın- dan tedkik edilmektedir. Son zaman» da bin metreye kadar denizin dibine dalmak imkânı elde edildiğinden ya- kında o eski medeniyet esrarına aid perdenin beklenilebilir, Fa- kat bin mette, on bin metre derinlik nedir? Bütün arzı dikkate alırsak ara #udan ibaret ince bir zardan başka birşey değildir. Denizin derinlikleri bir dereceys kadar bilinmekle beraber arzın içerisi hakında hiç malümatımız yoktur. Avrupada mevcud enderin sondaj, yukarı Silezyada Zuhövdaki 2240 metrelik sondajdır. Amerikada biri, Meksikoda 332ö metre ve diğeri Kali- forniyada 3450 metre olmak üzere iki sondaj daha yapılmıştır. Fakat ata kutrunun 12,748 kilomette olduğu dikkkate alınırsa üç buçuk kilomet- relik bir sondajın ne ehemmiyeti olur? Her 40 metre derinlikte arz harareti- nin bir derece arttığını kabul eden eski kaidenin bile bugün hiç bir mâ- nası yoktur. Çünkü o kaidenin doğru olması için arzın merkezinden yüz binlerce dereclik bir hararetin hüküm sürmesi icaböder. Halbuki en son fizik kaidelerine göre o hararet 8 - 10 bin derece kadardır. Bizden milyonlarca ziya senesi uzakta bulunan yıldızların fiziki va- sıflarını tayine muvaffak olan ilim adamları yer altında bulunan madde lerin yüz kilometre detinlikte bile ne gibi vasıflara malik olduklarını ta yinden âcizdirler. Arzın içerisini ancak üç buçuk kilo- metre derinliğe kadar keşledebildi- gimidti mazur göstermek mevcud olan âletlerimizin kifayetsiz- Tiğini Weriye sürüyoruz, Fakat, atmos- ferde 20 bin metreden sonraki ahvali de hiç bilmediğimizi ne ile mazur göğ tereceğiz? Yerin dibine nüfuz etmek güç İse üzerimizde bomboş duran ha- vaya çıkmak mümkün. değil mi ve tecrübe balonlarımızı 40 kilometre irtifaa kadar çıkartmıyor miyız? Şimal fecirlerinin ve zodiyakal zi- yalarım ne olduğunu kati olarak bil- mememiş, tayyarelerimizin ve balon» larımızın bugün kolayca erişebildik- leri 15 bin metrelik irtifalardaki hava tabakalarının bile henüz büyük sin lar gizlemekte olduğu hakikati kan şısında hiç mesabesinde kalır, O ha» va tabakalarında havâ yoğuruluyor, yağmur, kar, dolu ve fırtına pişirile- rek kurtarılıyor da bunların nasi için elde | hakkında da çok cahiliz meydana geldiği ve arz haricindeki kuvvetlerin tesir edip etmediği hak- kında katiyetinden emin olduğumuz malümata sahib bulunmuyoruz. Sonra, Negener'in Grönland sefe- rinde tesbit edilen gayri tabil hava hararetlerini ne ile izah edebiliriz? O seferde zeminde hararet derecesi sılırdan aşğı 40 ikn yüz metre yüksek- likte sıfırdan aşağı 20 ve bin metre irtifada yalnız sıfır derece hararet kaydolundu. Hem de bu kayıdiar bir kış gecesi yapıldığı için yukarı hava İşte arzımız hakkında böyle birçok şeyler bilmediğimiz gibi hayatımıza taalluk eden meseleler hakkında da cahiliz. Meselâ yer yüzündeki bütün hayat eserleri acaba sudan mı peyda oluyor? Her halde deniz suyunun, kan suyunun (serum) ve ekseriya kan suyu yerine İkame edilen fiziyo- lojik yemek tuzu mahlülünün aşağı yukarı ayni terkibatı ihtiva etmesi ve denizlerin dibinde yaşıyan bir hayva- nın henüz tohum zerkedilmemiş yu- murtaları bir müddet muzaaf osmotik tazyike tabi tutulduktan sonra tek- rar deniz suyuna konulduğu saman sürfeler hasll oluyor. Södyom muhte. viyalı arttırıldığı zaman yumurtalar. da ikizler peyda oluyor, deniz suyun- dan mahrum bırakıldığı zaman ise karmakarışık hüceyreler usule göliyor, Şu halde su, uzvi hayalın şartlarından birinin hiç olmazsa bir izi olmak lâzım şadığı yerleri ted- kik ettiği haber veriliyor, <Yıldım isimli bir roman hazıladığını söyliyen Pierre Benoit, 1886 da Albi'de doğ- muştur. İlk defa olarak şiirle edebiyata sü- lük etti 1913 te Nouvelle Revue'de eserlerini bastırdı, 1914 te Diadu- möne isimli manzume kitabru çı kardı. Birinci romanı Gönigsmark serna- mesini taşır. Mercure de France'da intişar etmiştir. Bu sayede 1917. 1918 senelerinde ânl bir şöhret ka zandı. Fakat 1919 da çıkardığı «At lantideş romanı şöhretini fevkalâde Cami ve hamamlara su Umum! meclis, "Terkos suyunun hâ- müâmlara 7,5 kuruştan verilmesi için Belediyeye salâhiyet vermişti. Bu hu- sustaki evrak muhasebe müdürlüğü- no gölmiştir, Yakında bu fiatten has mamlara su verilecektir, Heyeti Vekileden çıkan bir karara göre Kırkçeşme suyu kesilen camilere de bödava su verilecekti. Bunun için camilere de su tesisatı yapılacaktır. 38 bin liraya ihtiyaç görülmüştür. © - Peirre Benoit GÜNÜN ANSİKLOPEDİSİ Yıldız sarayı hakkında bir roman hazırlıyan PİERRE BENOİT hi eli d e 7 ŞA gelir. Halbuki hiç de öyle değil! Yüz- lerce cins mikrop vardır ki aylarca devam eden en şid- detli bir kuraklık içinde kaldıktan sonra bir damla suyu görür görmez canlanıveriyor, Sonra, petrol sineği denilen bir böceğin sürfeleri petrol içinde yaşi. yor. Halbuki petrol, bütün böcekleri ve sürfesinden çıkarı petrol sineğini de mutlaka öldüren bir maddedir. Bir mikrob da vardır Ki, havada yüşiya- maz, hava ile temas eder etmez ölür. Elli derece hararetteki su bütün mah- lükları öldürür, halbuki bir nevi de. niz nebalı vardır ki, 85 derece sıcak- lıktaki membalarda yaşar, Acaba bilmediğimiz mânada «Ölü» denilebilecek birşey var mıdır? Asfali- tan ve hiç bir mikrop bile ihtiva etmi- yen maden kömüründen basit bir lak- tir ameliyesile öyle maddeler elde edilmiştir ki bunlar cinsi hormonlara müsavidir, o hormonlar ki tenasül uzuvlarının yalnız vücud bulması ve İnaliyette kalması için değil, ayni za- manda inkişafı ve tanzimi için de elzemdir. Demek ki o maddeler mii- yonlarca sene en müdhiş tazyiklere, en şidetli hararete, en kuvvetli kim- yevi reaksiyonlara mukavemet ede- bilmiştir. Ayni halin hayat için de muteber olması lâzım gelmez mi? Bütün bu gibi hayat mahsullerinde bir mikdar hayat bakı kâlmıyor mu? Görülüyor ki daha nice cevabsız kalan sualler, halledilmemiş muam- malar vardır, İlim ve fen çok terakki etmiş gibi görünmekle beraber henüg ilk başlangıç safhasından ayrılame- mıştır, Bilgimiz kim bilir bundan yüz sene, hele bin sene Sonra ne kadar genişlemiş olacakır. Acaba bunun Azami haddi nerede? Dünyada bil- mediğimiz şeyler tasavvur ettiğimiz. den çok fazla değil mi? arttırdı. Zira Fransız akademisinin büyük roman mükâfatını aldı. , sAtlantide. bilâhare filme çekilip şehrimizde de gösterilmiştir. Müteakip eserleri şunlardır: Pour Don Carlos (1920), Le Lac Sal6 (1921), La Chausseğ des Göanta (1922), L.Oubliö (1922), Mademoiselle della Fertö (1923), La Châtelaine de Liban (1924), Le Piut de Jacob (1925), Albert (1926), Axelle (1928), Eromangs (1929), Le soleil de Minuit (1930), Le Dejeuner de Sousseyrac (1931), Wİle Verte (1932). Bu tarihten sonra da neşriyatına devam etmiştir. 1920 de Les Souppli- Aântes isimli manzum bir eser çıkardı. 1931 de akademi âzası oldu. Eserleri ekseriyetle macera roman larını hatırlatırsa da özlüdür, Süleyman Nazif Le Châtelains de Libans 1 eLübnan kasrının sahi- besi» diye dilimize çevirmişti, Bunda cihan harbi sonunda geçen bir aşk macerası ve İngilizlerle Fransızların askerlik hayatları anlatılır. Diğer ba- w eserleri de türkçeye geçirilmiştir. Bir dilenci 8 gün boğaz tokluğuna çalıştırılacak Todori adında biri kendine âcın- dırmak maksadile elbisesini çıkarıp yarı çıplak bir halde Sultanahmed ca misi civarında dilenirken yakalanas rak mahkemeye verilmiştir. Sultan. ahmed birinci sulh ceza mahkemesi #uçu sabit gördüğünden Todorinin sekiz gün boğazı tokluğuna Belediye vermiştir, >“