27 Mayıs 1939 AKŞAMDAN AKŞAMA ——— Hangi ecnebi dilini öğrenmeli ve öğretmeli? Bilet Meclisinde dikkati calib bir bahse daha dokunuldu. Antalya me- busu bay Rasih Kaplan mektepleri mizde ecnebi lisan tedrisatına temas ederken: — Bir lisede hem fransızca, hem in- gilizce, hem almanca, bazen de rusca var, - deği, - Japonlar, kalkınma te şebbüsüne giriştikleri vakıt yalnız ciddi olarak ingilizceyi almışlar. Biz de kalkınma günlerinde esaslı bir dil intihap etsek... Maarif Vekili Hasan - Âli Yücel de şu karşılığı verdi: — Üç veya dört ecnebi dili yerine tekbir ecnebi dili okutmak meselesi. ni tedkik etmiş değilim, Bu hususta Rasih Kaplan arkadaşımızın sualleri ne cevap verme mesuliyetini alacak vaziyette bulunmuyorum. .. Lehinde ve aleyhinde pek çok şey- ler söylenebilir bir mevzudur. Hasan- Âli Yücel hükmünü tedkiksiz vermi yerek isabet göslermiş. Tanıdıklardan bir çocuk var. AL mancaya başlamıştı. Lice değiştirdi; bu dili bırakıp fransızca öğrenmek mecburiyetinde kaldı. Bu gibi güç- lükler pek çoklarının başına geliyor. Bütün himmeti bir tek ecnebi dile ver- menin başka muhassenatı da meselâ | ünüversitede bütün sınifa o dilden söz | söylemek, kitap okuyup dinletmek ko- laylığını verir, Bu gibi başka pratik faydalar da aranırsa bulunur, Fakat zararları? Japonların o misaline gilmeğe ne ihtiyaç var? Bizim de tecrübemiz yok mu? Geçen nesiller yüzde doksan beş nisbetinde fransızca öğrendi. Bu W- san, bize pek çok faydalar temin et- rıya müstemlekeleştirdi. «İnstitut» gibi en ilmi kelimeleri, onun tasavvu- tuna göre hâlâ «enstitü» diye yazıyo- ruz. Eskiden arabca ve farisinin türk- çe Üzerinde oynadığı hem müfid, hem tahribkâr rolü son yarm asırda iran- ca oynat. Bu Tisanı bilmiyen bir Türk - üç ecnebi dil bilse - yal- nız Beyoğlunda değil, bir çok münev- ver muhillerimizde âdeta yarı cahil mahcubiyeti hissediyor. Hakikat mey- dandadır. Gene şansımız varmış ki, fransız canım başına, diğer bir iki ecnebi di- lin uğradığı siyasi felâketler gelmedi. Fransada, demokrasi devam etti. Şu veya bu eserler afaroz, ihrak binnar talil olunmadı. Pariste bir Propagan- da Nezareti teessüs ederek bütün ga- zeteleri, mecmuaları, kitapları, hattâ ilmi filânca fırkanm (bizim zihniye- timize hiç uymıyan bir fırkanın) Amaline âlet etmedi. Yoksa, bugün, o yüzde doksan beş nisbetindeki mü. nevverlerimiz okuyacak şey bulamaz. lardı. Manevi müstemleke vaziyeti © zaman pek fecileşirdi... Ben şahsen propaganda dili haline gelen ecnebi lisanlarından bazilarını önceden öğrenmiş (bulunuyorum. Maâlesef kullanamaz hale geldim. İliraf ederim. Tek dil diye hangisini seçersek, onun kültür hâkimiyeti altına girece- ğiz; bir... İkincisi ve daha mülümmi de: O dilin nasıl siyasi bir tesirle ne hal slacağını garanti edemeyiz. Çün- kü bizim elimizde birşey değildir. meli; Yeni neslin yüzde şu kadarına şu dili, yüzde bu kadarına da başka- Sahife $ ŞEHİR HABERLERİ Sütlüce - Kasım- paşa yolu Hazırlanan an plâni Nafia Vekâleti tasdik etti Sütlüce İle Kasımpaşa arasında açi licâk yola aid B. Prost plânı Nafla Vekületince tasdik edilerek iade eğil- miştir. Plâna göre yol, 25 metre ge- ikte açılacak, yaya kaldırımın va- | yeti ve genişliği bundan sonra tes- bit edilecektir. yollar için ayrılan 900 bin liranın 125 bin lirası bu yolun inşasına ve- rilecek, Hasköy ile Kasımpaşa arası da tamamlanacaktır. Yolun diğer kısmı gelecek sene yapılacaktır. Bundan başka Belediyenin bu sene yapacağı mühim şehir yolları arasın- da Iklamurla Beşiktaş arasında ev- velce noksan kalan 900 metrelik yol ile Sarıyerle Sular arasındaki 1200 metrelik kısım yeniden yapılacaktır. Rumen denizaltı gemi kumandanı ziyaret etti Sularımızda tamir edilmek üzere evvelki gün limanımıza gelen Rumen denizaltı gemisinin kumandanı be- raberinde şehrimiz Rumen konsolosu olduğu halde'dün vali muavini B. Hüdai Karatabanı makamında ziya- vet etmiştir. Azılı misafirler Ev sahibini kıskıvrak bağla- yıp paralarını çalmışlar Beyoğlunda oturan Fransuva âdın- da birinin evine evvelki gece eski ta- nıdıklarından Kiryako, Marko, Raül ve Jorj adlarında dört kişi misafir olarak gitmişlerdir. İddiaya nazaran hep beraber odada otururlarken mi- safirlerin dördü bir olup birdenbire Fransuvanın üzerine atılarak kolla- rını ve gözlerini bağladıktan . sonra paralarile bazı eşyasını alıp kaçmış» lardır, Ertesi gün Fransuvanın müracaatı üzerine dört maznun yakalanarak adliyeye verilmişlerdir. Dün ikinci sorgu hâkimi tarafın. dan yapılan isticvab neticesinde maz- nunların dördü de tevkif edilmişler. dir. Azapkapı ve Eminönü meydanları Bir mütehassıs tarafından hazır. lanan Azapkapı meydanı maketi şe- hirellik mütehassısı B. Prost tarafın- dan tedkik edildikten sonra kati şek- lni alacaktır. Eminönü meydanı makelinin ted- dlkleri de bir aya kadar bitirilecek- rinden birer nebze nasib almamıza sebeb olacaktır. Avrupa deyince « es- kiden olduğu gibi - yalımz Paris var sanmak gafletine düşmiyeceğiz... Ancak dikkat edileeek bir cihet: Yüzde nisbeti, neşriyatın, tefekkürün hür olduğu memleketlerin lehine ol. zaalıdır. Gençlere de hususi şekilde tavsiye ederim: Propagandalara âlet olma- mış lisanları öğrensiler... (Vâ-N0) Bu seneki bütçede | Vali muavinini Karilerimizin mektupları Herkesin üstüne toz atılır mı? Sabahları işime giderken her evin penceresinden sokağa bir toz besi silkiyorlar. Bunların saçtığı tozdan kurtulmak için bir taraftan “diğer tarafa kaşmağı mecbur oluyorum, Bu hal hem çirkindir, hem de sıhhi pek çok mahzufları vardır. Belediye pen- cerelerden #nksğt toz bezi silkmeği yasak etmeli ve aksi hareket edenler- den ceza almalıdır. D.G. AÇIK MUHABERE ; $ B Mehmed Bıdı Göksaldı: Yazmızı maalesef o dercedemiyeot- Giz. 5 omüteknid MAMA: Aldığınız iskarpinin çabuk bozul- duğundan şikâyet ediyor ve adresini- #in bildirilmemesini istiyoremuz. Şa- yet şikâyetiniz aynen dercedersek, © mücsscse güyet hassastır. Adresinizi öğrenmek istiyecektir, 1 Edirnede B. Tevfik Gürbüz: Sorduğunuz svallerin ervabını al- mak için Beyoğlunda bir Pransız kü- töphanesine ve Babiâlide bir Türk kitapçısına müracaat ediniz, jandarma binbaşı Selimiye önünde banyo mahalli İki grup Belediyeye bazi tekliflerde bulundu Belediye Salacak ile Üsküdar ara- sında Selimiye kışlası önünde halk için ucuz bir deniz banyosu mahalli açmayı kararlaştırmıştı. Dün fki grup Belediyeye müracaat ederek burada halka 5 10 kuruş Ücretle verilecek soyunma yerleri im- şa etmeyi teklif etmişler, ayrıca şeh- rin diğer yerlerinden gelecek müşte- rilerin banyo mahallinden vapur pa- rası da dahil olmak üzere 20 - 25 ku- Tuşa istifade edebilmeleri için Şirketi Hayriye ile anlaştıklarını bildirmiş- lerdir. Belediye bu teklifi tedkik et- mektedir, Yerli mallar sergisi komi- tesi dün toplandı On birinci Yerli Mallar sergisi-ko- mitesi dün ikinci toplantısını Milli sanayi birliğinde yapmıştır. Dünkü toplantıda sergi hazırlıkları üzerin- | de görüşülmüş, bu sene yapılacak yenilikler hakkında bazı kararlar ve- | rilmiştir. Bu sene Yerli Mallar sergisinde satışa müsaade edilmemesi kuvvetle mühtemeldir. Komite bu hususta ted- | kikat yapmaktadır. Kati karar ya- kında verilecektir, Belediye, kız enstitüsünden çıkan talebeye iş bulacak Belediye Iktisad müdürlüğü kız enstitülerinden mezun olan fakir ia- lebeye iş bulmak için ne yolda çal şâbileceği hakkında üniversite içti- maiyat profesörü B. Kesler'in müta- lâasına müracaat etmiştir, Üniversi- tedeki diğer içtimaiyat ve iktisad profesörlerinin de fikirleri alındıktan sonra bir esas tesbit edilerek faaliye- te geçilecektir. Maçkadan Beşiktaşa tramvay Yolun Taşlıktan Dolmabah- çeye indirilmesi kararlaştırıldı Maçkadan Beşiktaşa bir tramvay hattı tesis edilmesi kararlaştırılmıştı. Tramvay yolunun Akaretlerden Be- şiktaşa veya Taşlik yarından Dolma- bahçeye indirilmesi o otrafında me cud iki fikir hakkında şehircilik tehassısı B. Prost'un mütalâası «lin- mış, mütehassıs stadyom Dolmabah- çede yapılacağı için tramvay yolunun Taşlık yanından indirilmesini muvâ- fık görmüştür. Yeni tramvay yolu bu istikameti ta- kib edeceğine göre Maçka mezarlr ğının yol üzerine isabet eden kısmı kesilecek, cadde bu suretle genişleti- Jecektir, Ankara ile İstanbul arasında İ yeni trenler işlemeğe başladı Devlet Demiryolları idaresinin An- kara ile İstanbul arasında ihdas et- tiği yeni tren dün Ankaradan 16,42 de kalkmış, bu sabah saat 820 de Hay- darpaşaya gelmiştir. İstanbuldan An- karaya ilk tren de bugün saat 14,55 da Haydarpaşadan hareket etmiştir. Yarın 6,55 de Arıkaraya muvasalat edecek- tir, Yeni trenlerde yerler numaralı olduğu için herkes yer bulabilecek» | tir. Dünkü yangınlar Eyüpte iki <i kulübe yandı Eyüpte İslimbey mahallesinde Kar- lık sokağında Şükrü ve Mehmed isim- lerinde iki şahsa aid birer katlı külü- beden dün yangın çıkmış ve her iki kulübe yandıktan sonra söndürül- müştür, Beyoğlu Balıkpazarında Merkez apartımanı bacasından çıkan kv cımlarla ahşab kaplamalar tutuşmuş ve kısmen yandığı halde Itfaiye la- rafmdan söndürülmüştür. Aksarayda Tanburi Cemli sokağın- da B. Münirin refikası benzinle leke silip ütü yapmakta iken yangın çik- mış ve oda eşyası kısmen yandığı hal- de söndürülmüştür, Belediyenin bir tamimi Şehirde gıda maddeleri vesâir miad- delerin satışında ihtikâra meydan ve- rilmemesi için kontrollerin sıkılaştırık ması, mesire mahallerine giden yol- Jarım tozdan korunması hususunda icab eden tedbirlerin alınması ve şe hirde temizliğe âzami riayet edilme- si etrafında Belediye alâkadar ma kamların tekrar nazarı dikkatini cel- beden bir tamim yapmıştır. Hamallik için müracaatler Hamallık için Hamallar cemiyetine ve Belediyeye çok müracaat vaki ol- maktadır. Bu makamlar her mürw caatı karşılamanın imkânsızlığı ve rasgele seçme usulünün de adaletsiz- liği karşısında şimdiye kadar vaki olan 2,000 müracaat arasında kur'a usulünü ihdasa mecbur kalmışlardır. 'Ne mikdar hamal alınacağı tesbit edildikten sonra kur'aya başlanacak- tır, Şansı olanlar kazanacaklardır, Bay Amca apartımanda!.. | SOHBET iNot defterinden MUHARRİK SÖZÜ — David Copper. field'de Ham Emily'ye, felâketinden sonra haber yolluyor; «Onun bilme. sini istediğim bir şey var. Kendisini aflettiğimi değil; hayır, bunun bir ehemmiyeti yok, Asıl benim ondan af dilediğimi bilmesini isterim. Ona sevgimden bahsetmemeli idim. Bazen kendi kendime düşünüyorum: beni kardeş bilirdi, benden bir şeyini gizle- mezdi; bana varacağına söz vermemiş olsaydı gelip o derdini de anlatır, ba- na danışırdı; ben de belki onu kurta- rabilirdim.» Romanın insanı en çok kavrıyan, kalbi sızlatan sözlerinden biri. Fakat Ham saf, cahil bir köylüdür; konuş. masını bile pek bilmez. Bunun için bu sözü, romanı kapattıktan sonrada unutmadığımız bu sözü, onun söyli- yebilmesine ihtimal veremiyoruz. Ro- manı okurken inanıyoruz: Dickens büyük sanatkâr, kariği avlamasım bi. liyor. Fakat romanı bitirip de sihirli havasından kurtulduğumuz zaman iş değişiyor ve: «Hayır, bu Ham'm sö- zün değil, onun yerine Dickens konu- şuyor. Bu, frenkçe tabiri ile bir mob d'auteur, bir muharrir sözü. Halbuki biz romancının, şahısları serbes bırak- masını, onların ağzından konuşma- masını isterdik» diyoruz. Bu kadar titizlikte zannederim hak. lı değiliz. Ham gerçi kaba saba bir adamdır; böyle İsa'nınkileri andırır sözleri pek beceremez; fakat fevkalâ- de temiz, iyi ruhlu bir adamdır, için- den birer gölge halinde- böyle şeyler geçebilir, Onları kendisi söyliyemez amma muharririn müdahaleye, onun için bize daha yakın kılmak için o «göl gevleri berrak lisana tercümeye neden hakkı olmasın? Dostoyevski'nin Bu- dula'sında Mişkin'in; adı şimdi hatı. rıma gelmiyen hasta genee: «Siz öne geçin, çünkü bizden çok istirab çek- tiniz. demesi de bir muharrir sözü de- Zil midir? Prens Mışkin ile balikçi ço. cuğu dülger Ham'ı bir tutmuyorum; bunun söyliyemediklerini öteki söyli. yebilir, Fakat Mışkin'in her sözünde olduğu gibi bu «Öne geçin. sözünde de muharririn, Dostoyevski'nin mü. dahalesi hissolunuyor. Burada münevverle cahil adam da- vasını açmak kabil, İtiraf edelim ki Mışkin'in bütün sözlerinde Vittabi kitabı kapattıktan sonra-, Ham'ın o sözündekinden daha fazla bir calilik hissediyoruz. Bize öyle geliyor ki o, kendi kendini dinliyor; güzel, büyük sözler söylediğinin, bir nevi İsa oldu- Zumun farkında, Gerçi gösteriş sevda- sında değil; fakat insanın kendi ken- dine, hiç bir şahidi olmaksızın göste- riş yapması da kabildir. Münevver ada. mın samimiyetine, cahilinkine olduğu kadar inanamıyoruz; onun safiyete gönlü ile değil, zekâsı ile erdiğini se- ziyoruz. Zengin veya orta-halli mü- nevverin yoksullarla birleşmesinde, onların karşısında kendi «imtiyazola. rından hicab duymasında bir nevi ya- Jan, gene bir istismar arzusu bulu. yoruz. Andrö Gide, bütün sanaline rağmen, çok kimseleri samimiyetine inandıramıyor. İnsan oğlu öçinden, ilmin, irfanın kendisini tabiatten, saf. Tıktan ayırdığına kaniğdir. Filosoflar- dan ziyade, cahil, hiç olmazsa varı ca- hil müzrşidlere inanması, onları takip etmesi bu yüzdendir, Nurullah ATAÇ (Devamı 4 üncü sahifede) B. A. — Çabuk balkona çık komaşu, balkona çık!... — Ne var bay Amcacığım, ne ol- MUŞ?... B. A, — Bak, karşıki apartımanın üçüncü katına baki... a ee ». Odadaki aynayı gördün mü?... — Gördümi,.. Şaşılacak ne var?... B.A, — Amma yaptın bal... Öyle bir ayna ki önünde kadın yok!... o |