g Oka plâk / Adnana bir gramofon “ve plâkçı m önünde rasladım. Sor- — Ne 0? gramofon mu alacaksın? — Yok, dedi, eski bir şarkının plâ- arıyorum. Birkaç yere sordum, bulamadım. Eclki burada vardır, Gel beraber gidelim de soralım.. ” Adnanla beraber gramofoncu di (5 yanıma girdik. Arkadasım istediği ın ismini sordu, “Dükkân sahibi: la Esi ir plâk amma bizde bulu- gür... Diyerek elini uzattı. En yuka- N si “gan: — Bir kere çalar mısınız? Dinliye- Him! dedi. Dükkân #ârihi: /— Hay hay efendim., Diyerek gra- mofonu kurdu. Adnanın istediği plâ- ğı çalmağa başladı. Gayet gürültülü. Acayip bir şarkı, Adnana yavaşça: » — Dükkân dükkân dolâşarak fek fik fellik aradığın plâk bu mu? Hiç bir şeye benzemiyor, Gürültü, patır- “dan ibaret bir şey... dedim, © Arkadaşım: 7 Sen, dedi, bu şarkının esrarını ieisin.. Bu şarkının ne derin bir Uyandırdığını bilsen böyle söy- dı gi bitince Adnan plâğı aldı. M&kândari çıktık. Ben hâlâ onun, €skl şarkının plâğını niçin satın anlıyamamıştım. merak ettiğimi görünce an- ağa başladı: ç em ki merak ettin, sans bu Mİ Şarkının hikâyesini anlatayım Bundan tamam on üç sene evveldi. Zaman Hakkı isminde bir arkada- bir köşkte oturuyordu. Sık sik © gider gelirdim. Hakkını iyedeki köşkü hakikaten. güzel- “di. Geniş bir bahçenin içindeydi. Ci- yarda güzel komşuları vardı, Hakkı gramofon meraklısı idi. Büyük bir ogamolonu, bir çok da plâkları vardı. — Bir gün gene onun ziyaretine git- .Hakkı ile pek teklifsiz oldu- 8 İçin ben onun gıamofonunu elimle kuruyor, istediğim plâk- bir plâk ilişti. Bu öteki plâklardan bir yere konulmuştu. Ona uzan- «öm. Alıp çalacaktım. Hakkı benim bu hâreketimi görünce telâşla yerin- den Drladı Amap. dedi, o plâğı sakın çal © Şaşımmıştım. Merakla sordum: — Sebeb? “ © Rikii yutkundu. Sövliyeceği sözlü şaşıran adamların. tereddüdile: Şey... dedi, © plâk uğursuzdur Ben böyle şeylere İnamadığım a gülümsedim: Haydi canım, Gedim, öyle şey | “olur mu? Plâğın uğursuzunu da sen- “den iş i itiyorum... Gel de şunu Çala- Hakkı: NE Aman ne yapıyorsun? diye eli. “me sarıldı. Sonra da ilâve etti: © —O plâğı her çalışta başıma bir felâket gelir... Bırak Allahâşkına baş- mu yok? Ötektleri çal... Bu- nu çalma... — Böyle saçma şeylere İnanılır mı? 5 5 Bakkıyı kandırmak mümkün ola. O plâğı çalamadım. Hakkıya gidip geliyordum. Her defa- Onun uğursuz dediği plâğı çal- istiyordum. Fakat o buna mâni Bu plâkta bir sır vardı am- yordum. © Günler geçiyordu, Kadrinin plâğı- © Ban esrayını öğrenmek İçin merakım $ N 2 “ pi gözlerin birinden bir plâk aldı. Ad- Vardı. Hakkı Suadiye tarafların- ” olanı çalıyordum. Bir aralık gözüme | için Hakkıyı hemen yanına yordu. Arkadaşım bana: — Kardeşim kusura bakma... de- | di. Ben hemen gitmeğe mecburum. Sen kal... Yatağın, odan her şey ha- zır. dedi. Çıktı gitti. Ben köşkte yalnız başıma kalınca biraz temiz havâ almak için balko- nun kapısını açtım, Dişanda gayet güzel, mehtaplı bir gece vardı, Gra- mofonu da balkonun kapısının yani- na getirdim, Kurdum. Gelişi güzel bir kaç plâk çalıyordum, Ay ışığında | oturmak için elektriği de söndürmüş- tüm, Birdenbire aklıma esrarengiz plâk geldi. Hemen yerimden kalk- tım, Elektriği yaktım, Bu esrarengiz plâk her zaman aynı yerde duruyor- du. Onu buldum. Gramofona (yerleş- tirdim, Yeniden elektriği söndürdüm. Arkadaşımın «Uğursuzdur!» diyerek bana el dokundurmadığı plâğı çal mağa başladım, Hiç de güzel bir şar- kı değildi. Yalnız çok gürültülü bir şeydi. Ben karanlıkta bu plâğı çalar- ken birdenbire dışarıda büyük bir gürültü oldu, Batıl itikadlara inan- mamakla beraber arkadaşımın plâk hakkında söylediği sözler aklıma gel- di. Dişarıdaki gürültü devrilen bir şeyin patırdısına benzemiyordu. He- | yecanla gramofona uzandım. Dönen plâğı durduttum. Şarkının sesi ke- | sildi, Dışarıyi Şimdi kapının önündi sesleri başlamıştı, Yü nın ayakları altında esi talarının gıcırtılarını işitiyor gibiy- dim. Ay ışığında odanın kapısının yavaş yavaş açıldığını farkettim... İnce bir kadın sesi: — İşte bizim plâğın sesini işitir işilmez beni çağırdığını anladım, gel- dim... dedi, Odanin içine güzel bir koku dolmuştu. Bir kadın o gölyesi bana doğru ilerliyordu. Nihayet yak- Jaştı. Yaklaştı: Niçin sesini çıkarmıyorsun?.. dedi, dilini kiraya mi verdin? meğe başladım. ir takım ayak en bir insa- Artık susmak münasebetsiz ola» | cakta: — Fakat, dedim, bu işte bir yan- ışık var galiba... Böyle söyliyerek elektriği yaktım, Oda aydınlandığı zaman karşımda çok güzel, çok ifa- deli bir kadın vardı. Gözleri hayret ve dehşetle açılmış bana bakıyordu. Ben özür diledim: — Affedersiniz bir yanlışlık oldu... dedim. O: — Fakat dedi, biraz evvel çaldığı- nız şarkı?., Bonradan öğrendim ki bu plâkta- ki şarkı bizim Hakkı ile bu genç ka- dının arasında bir parola imiş. Kar- şımdaki güzel kadının adı Fahriye 1d). Bitişik köşkte oturuyordu, Onun maceradan ve böyle garib tesadüf- Jerden hoşlanan bir İnsan olduğu an- Jaşılıyordu. Bunun için kendisine: — Buyurunuz, dedim, Hakkı yok, fakat biraz istirahat. ediniz.. birden- bire çok şaşırdınız, heyecan geçirdi- niz. Oturdu. Ona bir kaç plâk daha çak dim. Sigara Ikram ettim, Gece yarı- sına kadar beraber kaldık. «Uğursuz plâk: bana nefis bir aşk gecesi geçirtti. İşte şimdi bu plâğı onun için aldım, Aynı şarkının plâğı anladı mı? Hikmet Feridun Es aaa RR — İstanbul Avcılar kurumundan: 26/3/939 tarinde yapılan sene- lik alelâde toplantıda ekseriyet hasıl olmadığından 3512 sayılı kanunu mahsus maddesi hükmünce ikinci ve son toplantımız 2/4/939 pazar günü saat 10 da Alemdar caddesindeki köşkünde yapılacaktır. Üyelerin gel meleri rica olunur. RADYOLİIN çağın- döşeme tah- | | 2008: Şen musiki. | konser — Türkiye Radyodifüzyon Postalari DALGA UZUNLUĞU 1639 m 183 Kes, TAR 197Mm. isin Kes T.A.P. S170m. 9469 Kes (20 Kw. , ANKARA RADYOSU Cuma 31/3/939 TÜRKİYR SAATİLE : Programı, 12.35: Türk müalgi - Pİ lek ayarı, #jans, M8feo: i 15: Müzik (Muhtelif , 18,39: Program, 1859: Müzik (Oda müziği - Pİ), 19: Ko- Buşma, 19,15: Türk müziği (Fasıl heye Cejâl Tokses ve arkadaşları, Hakkı Der- man, Eşref Kadri, Hasan Gür, Hamdi To- | kay, Basri Üfler, 20: Ajans, meteoroloji haberleri, sirant borsası (fiat), 2015: Türk müziği: Çalanlar: Zühtü Burdakoğ- lu, Cevdet Çağla, Refik Fersan, Kemal Niyazi Seyhun. Okuyanlar: Halik Recal, Radife Neydik. 1 - Osman beyin « Uşşak Peşrevi, 2 -Leminin - Uşşak şarkı - Neler gektim neler canan, 3 - Faiz Kapancı - Ussak şarkı - Hayali çikmiyor bir dem gönülden, 4 - Haldun Menemencioğlu — Nihavend şarkı - Gülzara salın, 5 - Zühtü Bardakoğlu - Taksim, 6 - Arif beyin - Hicazkâr şarkı - Güldü açıldı yine gül yüzlü yar, 7 - Sadeddin Kaynağın - Hi- caz şarkı - Benim gönlüm bütün sevmek, $ - Yesari Asımın » Hicaz şarkı - Bilmem iye bir buseni, 9 - Osman Nihadın » Bicazkâr şarkı - Ellere uzaktan bak, 10 - Şükrü Osmanın - Püselik şarkı - Gönül harareti sönmez, 21: Memleket saat aya- n, 21: Konuşma, 21.16: Esham, tahvilâi, kambiyo - nukud İbrsası (fiati, 2125: Neşeli plâklar - R., 2130: Müzik (Riyase- ticümhur-Filarmonik orkestrası) Şef: Ha- Sın Ferit Alnar. 1 - Jan Sibelius - 2 nel senfoni Re majör, Op. 43, Allegretta, Tempo Andante, mâ rubato, Vivaciasima » Fina Allegro moderato, 2 - M. Mous- | Sorgky - Soroçintsi fuvarı, Enterodüksyan, 3 - M. Muossreky - Cıplak dağ başmda bir gece, - 4 - FP, Smetanm “ «Satılmış ni Şanlı, operasından uvertür, 2230: Müzik iLleder - PLi, 23: Müzik (Cazband - PL), 23,4: 4: Son ajans haberleri ve yarınki program, Avrupa istasyonları: Sant 20 de Breslav 20: Orkestra ve şarkı — Deytseh- lands, 20,15: Plâk neşriyatı — Königsberg 20 - 2040: Dans musikisi — Lâyprig 20 - 20.40: Plâk neşriyatı — Stullgart 20: Gou- hod'nun Faust operası — Bari 2040 - 21,15: Yugoslav neşriyatı ve oda musiki- #i — Budapeşte 20 - 2045: Çingene orkes- rası — Bükreş 2035: Massenet'nin Manon Operası Fiorans 20: Konser — Sofya 2030 - 2330: Verdi'nin Ayda opprasi Strazburg 2040: Hafif musiki — Varşova 21 de Berlin 21,10: Halk şarkıları Wagner'in — eserlerinden . parçalar Deutsehlandi, 2130; Akşam musikisi Frankfurt 21,15: Bando muzlkası — Kö- nigsbere 21,10: Orkestra konseri — Münih 21,10: Orkestrn ve piyano konseri — Stutts gart: Faust operâsına devam Viyana 31,0: Karışık konser Prag 21: Şen program — Bari: Yunanca neşriyat ve şarkılar — Budapeşte 2150: Britanya otelinden naklen cazbund — Budapeşte 11 2120: Plâk neşriyatı — Bükreş: ,Manon operasına devam Lille 21: Hafif musi- ki — Milâno 21 - op andan parçalar neri 21,15 fonik ve 2130: | l i | | Ayda operasına devam— | Varşova 2135 e kadar musikiye de vam — Drolteleh . 21: Verdi'nin Trouba- dont operası Saat 2? de Berin: Wâgner konserine devam — Kolonya 2230: Viyolonsel ve piyano kon- seri — Lâyprig Akşam konseri — Münih; Orkestra ve piyano korisetlerine devam — Saarbrücken 22: Operet ve filim musikisi — Viyana: Karışık konsere de- vam — Prag 2205: Brahms'ın eserleri —- Athlone 22.20: Orkostra konseri — Budğ- peşte 2240 a kadar cazbanda devam — Bükreş: Manon operasna devam — Drolt- wich: Verdi'nin operasma detam — Flo- fans 2285 - 7320: Plâk neşriyatı — Lille 2230 - 2430: Wicetra isimli trajedi Marsilya 2230 - 2430: Konser — Ni 2230 - 2430: Goüüodixün Bavcis operası — kestra konseri — Kunser — So: Varşora 22,13; leri, Pbitemon et ris P,.'T.'T, 2240: Or- | Rennes 2220 - 2430: Avda opsrasına devam— iikla Beethoven'in eser- | Saat 23 de Berlin, Danzig, Frankfurt ve Lâypzig 2330 - : Dans musikisi ve karışık musi- ki — Slutteart 2830: Karışık konser — Prag 23.30 - 24: Plâk meşriyatı — Belgrad 23.15 - 2345: Plâk neşriyatı — Budapeşte 23 - 2340: Çingene orkestrası — Droit- wich 2345 - 24,15: Askeri muzika — Kö- Digsberg 2340 - 1; PiâK neşriyatı — Bük- reş 2345 © kadar Münon operasına de- vam — Milüne 23: Solis? könseri — Mar» Konsere devamm — Nis: Govrod'nün devam — Retines: Konsere de- Stoektiolm 2330 - 24: İsveç ve Po- Opera: vam « lonya havaları — Sofya! Ayda operâsına devam - Varşova 23,20; Şen musiki, Saat HM den sonra ds, 24 « 2440: Nefes sazllpi- Kuvarteti — Diğer Alman istasyonları sant 1 e kadar programlarına devam — Budapeşte 24: Opera orkestrası tarafından konser — Breslav, Kolonya ve Viyana 1 - 4: Gece musikisi — Stuttgart 1 - 3: Klâsik eserlerden mürekkep gece konseri, | Apartıman sahipleri Boş direlerinize hemen iyi kiracı bulmak için «Akşamsın KÜÇÜK İLÂNLARI'ndan isti gür TURA TARİHİ Taşın altından çıkan adam: “Ben, dedemden kalan (Esrarengiz kitab) 1 aramağa geldim...,, dedi Cehennemin ağzına benziyen şe- hir içinde dolaşmak imkânsızdı. Aleş dalgaları, ormandan esen rüz- gârın tesirile şehir üstünden harice doğru uzanıyor ve insanın yüzünü dağlıyordu. Samo: — Şehir içine bugün girmek fırsâ- tanı bulamıyacağız. Diye söyleniyordu. Atsu şehirde dolaşmak fikrini ileri sürdüyse de, buna imkân bulamadı. Sokaklar, caddeler, meydanlar ve bü- yük evlerin bahçeleri ateş yığınlar'le doluydu. Baştan başa yanan koskoca bir şehrin küllenmesini beklemekten başka ne yapılabilirdi? İhtiyar Ço - Çin; — Yarına kadar beklemeğe mecbu- ruz. Şehre, bu vaziyette girmek deli- lik olur, Bütün hayvanlarımızın ayak- ları yanar... Ve birşey bulamayız. Diyordu. O geceyi büyük bir şüp- be ve tereddüd wiçinde geçirdiler, Atsu: — Şehir altında kalan Sunglar İ elbette şuzördüğümüz topraklardan açılacak delikleri bulup çıkacaklar. Bir iki gün daha bekliyeceğiz. Diye mırıldandı. Yangın sırasında toprek altından bir ferd çıkıp yar- dimi istemişti, Sunıglar ne sabırlı, ne cesür, ne ta- hammüllü fnsanlardı! . ve Yangından sonra .. Yangının ertesi günü... Şehrin orman yolundaki sokakları hâlâ yanıyordu. Düz ve meydanlık yerler sönmüş ve küllenmişti, Moğol zabitleri bir araya toplandı- lar. Samo: — Küllenmiş yerlerde dolaşıp gizli Kapıları ve kuyuları araştıralım, dedi, şehir altında kalanlar bu ateşten sonra umarım ki yer yüzüne çıkmak- ta gecikmiyeceklerdir. Moğol atlıları, komutandan aldık- lari emir vö talimat üzerine şehre daldılar. Ni - Sung sokrkları adamakıllı ta- rahıyordu, Bir evin kül olmuş enkazı üzerinden geçiyorlardı. Moğol atlıla- rından biri yerde büyük taşlardan birinin sallandığını gördü. Arkadaş- lama seslendi. Yerde bir buçuk met- re uzunluğunda bir taşın alttan zor- landığı belliydi. Moğollar derhal ye- re atliyarak elbirliğile “taşı kaldırdı- lar O ne?! Bir mahzene inen küçük bir merdivenin üstünde orta yaşlı bir er- kek, taş kalkınca geniş bir nefes ala- rak başını toprağa dayadı. Bir müd. det şaşkın şaşkın etrafına bakındı Baştan başa harabeyedönen şehri gözden geçirdi ve ağlamağa başladı. — Sürüden ayrlanı kurt kapar, derler, Ne doğru sözmüş. Keşki ben de onlarla birlikte gitseydim. Diyordu. Sani), yer altında bu ada- mı kolundan çekip tokatladı: — Hakikatı söyle bana! Şehir hal- kı nerede şimdi? — Sung dağına gittiler, — Sen nereden geliyorsun? — Dedim ya.. ben geride kalmış- tım. Şehre dönmek, yuvamda kalmak istiyordum. Onlardan ayrıldım. Elini gözlerine götürdü: — Yurdumu ve yuvamı bu halde göreceğimi ummuyordum. Neden yak- tiniz bu güzel şehri? — Sizi meydana Çıkasımık için... — Sungların Moğollara teslim ol- mıyacağını bilmiyor musünuz? Samo hiddetlendi; — Moğol ordusu önünde hiç bir kuvvet dayanamaz. Bir avuç Sunglu- nun bize meydan okuması delilikten başka bir şey midir? — Görüyorsunuz ki, güvendiğiniz ordunun eline benden başka bir Sunglu düşmedi. Onlari boşuna ta. kib ediyorsunuz! Moğoller. yerde açılan mahzenin ağzında toplanmışlardı. Kimisi içeri relim diyor, kimi de şu adamdan bafsl , Yazan: İSKENDER P. SERTELLİ KINA ROMAN Tefrika No. 97 Yer öltındar çıkan Sungluyu döy- meğe basladı: — Bu mahzenden önlürı takib ede mez miyiz? — Hayır. Çünkü, biraz ilerideki bütün yeraltı yollarını kapadılar. — Başka yol yok mu? — Şehrin bir çok yerinde mahzen- Jere inen kapaklar vardır. Fakat, prens o mâhzenlerin bütün yollan. tında uzun müddet kalamazdık. Her- kes dağa çıktı, — Düğa çıkan yolları bize göstere. mez misin? : — Yöllar kapanmamış olsaydı, gös terirdim. Onlar artık beni de kabul etmezler ve dönmemekliğim için bü- tün yollan kapattılar, o—o—Ç . Ni — Neden meydana çıkmıyorlar? Neden yeraltında saklanıyorlar? — Esir düşmemek, işkence çekme- mek için. Atsu mahzenin ağzından içeriye bakıyordu. — Buradan hiç kimse giremez, de- di, ordumuzu yeraltında boğduracak değiliz ya. Sama: — — Şimdi ne yapacağız? dedi, Şeh- ri yakmaktan bir netice çıkmadı. Yakalanan Sunglunun çok muzla- | rip olduğu halinden belliydi. Samo, bu adama sordu: — Evine ne için gitmek istiyordun? — Ecdadımdan kalma bir kilep vardı. Şehirde aleş başlayınca, bu kitabı kurtarmak istedim. Benim için dünyada ondan daha değerli birsey yoktur. Evin nerede senin? 4 Şu karşıki yangın yerinde di, o © | Ne yazık ki bir duvarı bile kalma muş.. hepsi kül olmuş. & — Aramak istediğin kitap ta yan. mış mıdır? ğer kaln deriye sarılarak iki taş Sunglunun gözleri sulandı. 419 dıyse, insanlık mahvoldu demektir. — Bilmiyorum. oOEvim 10Eğg. — dağ şüphe yek ki, oda yarra beenii vi arasında saklanmıştı. Atsu meraka düştü: Önüne bakarak mırıldandı; i — Dünyanın bütün esrarı bu kk Budanın bile çözemediği bir muam- mayı dedem halletmişti. a parça deri üzerine yazılmış ve bir di- $ — Nelet yazılıydı bu kitapta? a 4 tapta yazılıydı. Eğer bu kitap yan Sw il 4 — Nedir bu muamma?... 4 — Ölüm... « — ii Komutanlar ve zabitler bayretle 4 birbirlerine bakıştılar. — ş Samo bu âdamla konuştukça ken- disini sevmeğe başlıyordu. o Atsu da onu tekmelediğine pişman olmuştu. o (| Çok değerli ve bilgili bir adamdı bu. id Samo attan yere Indi; — Bu kitapta başka neler yasılıydı? © — Ben 'o kitabın ancak bir sahife- » sini okumuştum. Diğer yedi sahifesi- 4 Dİ bu yıl sgnunda okuyacaktım. De- demir, vasiyeti böyle idi. : — Okuduğun sahife ölümden mi bahsediyondu? i : — Hayır. «Ölümün esrarı» diğer sahifelerde “yazılıydı? Bu esrarı öğ- rendikten sonra, yer yüzündeki bil tün insanlağı: ölümden kurtaracak. tm... mw wep & İnsanları ebedi hayata ka- vuşturan kitap Atsu, Sünglardan intikam almak için, ormari ateşlemek istiyordu. — Maderiki şehir altından “dağa | kaçtılar. Ormanı ateşliyelim... Hepsi İl ateş içinde kalıp geberir. Bu suretle öcümüzü almış oluruz, diyordu. Same: l — Sunglunun “kitabini arayalım, © | dedi, ormanı yakmak işini yarın da yapabiliriz. Atsu, Moğol ordusunda uzağı gö- ven bir komutan olarak tanınmıştı. O: ğ — Bu adam da bizi a *