İHalkevleri balosu çok neşeli geçti Hollivud sinema akademisi Bu sene akademiden kimler çıktı, yeni giren artistler kimlerdir? Holivutta her ne, çevrilen filin t ve bu filimlerin t tetkik edilerek, yık r, Bunlar bir nevi yapılır, yeni aza intihap olunur. Sinema akademisi denince buraya I K e ili gelenler Gre- arlene Dietrichlerdir. hatta Jennette Mac r şimdiye e girememişler. çevirdikleri fi- limler hiçbi n Amerikada fev- kalâde hasılat temin edememiştir. Bu filimler ekseriyetle çeviren şirket için zararlı olmuştur. gibi yıldızların çevir- tde hiçbir masraftan mecbüuriyetindedirler. kada halk bunların fi- nden ziyade basit filimlere rağ- eder, Amerika filim şirketleri en yade Amerika hâlkının meylini dü- Donald kadar asla akadem dir. Ç Şirketler b dikleri ne büyük filim yaptırır. Bu, bir nevi lükstür, «Şu kadara mal olmuş muaz- bir filim» deni için ve rek- maksadile yapılır, Asıl şirketi g en yukarıda bahset erdir. Akademi azası filmin gör- i rağbete ve getirdiği hasılata gö- diğinden akademiye de Ame- ların beğendiği filimleri veren. yor g sinde akademi azası, sıra ile şu artistlerdi:Shirley Temple, De- anna Durbin, Clark Gable, Robert Taylor, Bing Crosby, William Powel, Fred Astair, Ginger Rogers, Sonja Heny, Gary Cooper, Mirna Loy. 939 senesinde akademi şu on artist. ten mürekkeptir: Shirley Temple, Clark Gable, Sonja Heny, Mickey Ro- oney, Spencer Tracy, Robert Taylor, Mirna Loy, Jane Whirtes, Alice Fay, Tirone Power, çen sene akademi azası iken bu sene mevkilerini kaybedenler ve De- anne Durbin, Bing Crosby, Willam Powel, Fred Aştair - Ginger Rogers ve Gary Cooperdir. Bunların / filimleri bir sene evvelki kadar rağbet göreme- miştir. Deannanın filimleri! birbirine AKŞAM'ın tefrikası Geçen seneki akademi âzası Akademiye yeni girenler: Jane Withers, Mickey Rooney, Alice Fay, Tirone Power benzediği için eskisi kadar hasılat te- min edememiştir. Maamafih bu artist henüz gençtir. Yeniden mevkiini kazanacağı ümid ediliyor. Bing Crosby daha ziyade 8e- sinin güzelliği itibarile muvaffakiyet kazanmıştı. Şimdi Amerikalı şarkılı filim modası geçmiştir. Bunu niçin 'Tefrika No, 24 AŞKIN KURBANI — Büyük macera romanı — — Mısırc lenin çekini damgalat- tın mı? « dediğini işitti. Evet efendim, hazırdır. O halde şuraya bırak. Geldiği za- | man kendisini bekletmiyeyim. Memur masanın üstüne koydu. Boş | çek defteri Refetin gözü önünde duru- yordu. Elini uzatsa kapabilecekti, Nadirenin.dostu hesaplara bakmak üzere veznedarla birlikte çalışmağa başladı. Fakat o sırada dışarda müt- hiş bir gürültü koptu. ankaya yeni büyük bir demir kasa alınmış, üst kata çıkarıyordu. Ha. mallar iplerle onu çekiyor, bin zah- metle sürüklüyorlardı. O srada adam. lardan birinin ayağı kaydı ve iplerle | ka arasına bacağı sıkişti. Onu kurtarmak için bağrışıyorlar, koşt lardı | İşte bu patırtıyı işiten memurlar | sahanlığa fırlamış, yeknasak hayat- larında bir değişiklik olan bu man- zarayı seyrediyorlardı. Y Refet arkadaşlarını takib İşte beklediği fırsat... Bun- | Nakleden: (Vâ.Nü) dan derhal istifade etmeli.. Önünde duran çek defterini he- men açtı. Yapraklarmdan birini, dip kâçanile beraber çakisiyle kesti, Sonra yaprağın çıktığı yeri tırnağiyle dikkatlice düzeltti. Noksan katiyen belli olmuyordu. Yalnız numara at- lıyordu. İ Elindeki çek altı numarglıydı. De- mek defter, beşten sonra, dosdoğru | yediye geçiyordu. Çalınmış yaprağı Kalktı; ve sakin adımlaria arkadaş- larının arasma karıştı. Bütün gün mutadı veçhile çalıştı Şöyle düşünüyordu « Mısırcızade öyle savruk, öyle itinasız bir zengindir ki, öbür tüccar- | N İ olabilirdi... lar gibi yeni aldığı çek defterini yap- râklarını teker teker çevirmek sure | tile muayeneye kalkmaz. İmzaladığı çeklerin numara sırasını takib edip | etmediğine de dikkat etmez, Yegâne | korku, beşten yediye sıçrandığını muhasebenin farketmesidir. Halbuki o zamana kadar altı numarayı ben cebine sakladı. | artist ancak on Üçüncü gelebilmiştir. William Powele gelince, bu artist Jean Harlovun vefatındanberi şaşkın gibidir. Geçen sene ancak Madam la Baron, ve uşağı filmini çevirmiş, bu filim de umulan rağbeti görmemiştir. William Powelin her halinde bir ne- şesizlik göze çarpıyor. Maamafih Je. an Harlowu unutarak biraz kendini toplarsa yine mevki kazanması muh. temeldir. Şimdi 21 inci gelmiştir. Fred Astair - Ginger Rogers çifti de akademiye girememiştir. Amerika- da halk danstan bıkmıştır. Bunun için bu çiftin istikbali pek parlak gö- rünmüyor. Gary Cooper bü sefer on birinci gel- miştir. Sebebi 938 deki filimlerinin bir sene evvelkiler kadar rağbet görme- mesidi. Maamafih Amerikalılar Gary- yi çok sevdiklerinden artistin kayb- ettiği mevkii tektar kazanması çok muhtemeldir. Nitekim bu sene göste- rilen filimleri daha fazla hasılat ge- tirmeğe başlamıştır. Robert Taylor, akademiye girmek- le beraber epeyce tehlike geçirmiştir, Amerikalılar artık klâsik Jön Prumi- ye tipinden hoşlanmıyorlar. . Robert Taylor ancak «Yaşasın talebeler» fil. minde sporcu olması sayesinde mu. vaffakiyet kazanmıştır. Akademiye yeni giren artistlerden ikisi çocuktur. Diğerleri son zamanda şöhret kazanmış &i alacağım decek...>» Fakat birdenbire Refetin şimşek gibi bir fikir çaktı: 4 Peki amma, bu çekin parasını bankadan kim gelip alacak?...» 'Tabildir ki, yazacağı, yüksek bir meblâğ olacaklı. Mısır: lenin ge- lişigüzel büyük paralar çekmesine banka alışıktı. Fakat bunun kim na- mına yapılması lâzımdı? «Hamilinea mi yazsın?... Bu takdirde meblâğın yüksekliği karşısında hesabı cari şefi şüphelen- mese bile, getirenden izahat istiye- cekti Erkek, uzun uzadıya düşündük- ten sonra, bunu gene zengin tücca- rn kuyumcusu namına yapmağa ka- rar verdi. Faka mesele: Bu parayı kim alıp ona verecek?... İmkân dahilindeki her Binaenaleyh, kaynayıp gi- aklına kombine- İ zonu düşündü. Nadireye meseleyi aç- sa da kuyumcunun kasadar kızı si- fatile bankaya gelip parayı o alsa... Hiç şüpheyi uyandırmaz, mükemmel Fakat.. Ya genç kadın kabul etmezse?... Bırsiz olmak istemezse?... Hem, farzımubal, bu işi kabul et- se dahi, korkusunu belli etmiyecek kadar cesareti var mıydı?... Hayır, bayır!... . Bilmemesi daha Cumartesi akşamı, Perapalas s9“ | mimi bir hava içinde dansedildi, lonlarında verilen İstanbul Halkevleri balosu çok rieşeli geçti. Başta Valimiz B. Lütfi Kırdar ve eşi olduğu halde salonları şehrimizin güzideleri dol durmuştu. Gece geç vakte kadar 80 (Baş tarafı 5 inci sahifede) ğu ileri sürülmüştür. Post - Dispeç umumi hayata hizmet bakımından kurulan birçok mtükâfatları kendi he- sabına veya muharrirleri hesabına kazanmıştır. Fenalık edenlerin teşhir - edilmesi ve saygı mevkiinden birdenbire ma- nen en aşağılara düşmesi neticesinde belki de birdenbire fenalığın kökü ke- silmiyor, Fakat bünye gitgide sağlığa doğru gidiyor, fena unsurları atıyor, iyilere kuvvet veriyor, Amerikada fırka sistemlerinin ku- ruluşu, zabıtanın belediyeye tabi ol. ması, birçok memuriyetlere seçim yo- lile kısa bir zaman içine adam geçiri- mesi, yolsuzluklar için fena bir kay. nak tesirini göstermşitir. Politikacılar zabıta ile elele vere- rek şehirleri ve hükümetleri soymak için çete halinde çalışmışlardır. Fa- kat bu kaynaklar günden güne kuru- muş, teşhirin yakıcı tesirleri sayesin- de ortalık günden güne temizlenmiş- tir, 'Teşhirde hiç şüphe yok ki şantaj ve iftira tehlikeleri vardır. Ceza ka- nunumuzda memurlar bakımından çok iyi kayıtlar konulmuştur. Müp- hem ve umumi imalar suç sayılıyor, fakat umumi faat bakımından müsbet istinat İyi... Her işi kendi başaracaktı... ka bir şehre gider, bu'banka ie mu- amelesi olan diğer bir bankaya çeki ibraz'ederdi... Fakat olamaz, Ola- maz... Bu da saçma bir fikirdi... Ya bancı bir adamın, yabancı bir mem lekette bu kadar büyük bir parayı istemesi dikkati celbedecek; muhak- kak ki banka, kuyumcuya telgrafla soracaktı. O zaman iş meydana çi- kacak, onu da hirsiz diye yakalıya caklardı. Ne yapmalı? Bir şeriki cürüm bulsada ku- yumcunun adamı gibi bankadan pa- rayı alsa?... İşte mesele bu şahsı bul- mak... Kim? Kim? Kim?... Bütün gün, bü düşünceyle Refetin beyni çatladı. Gene akşam evine döndüğü zaman, saatlerce, Mısırcıza- denin imzasını taklide çalıştı. Nibâyet bütün kâğıdlarını tüket- tiğini farkedince, kalktı; Nadirenin fantezi mektup kâğıdlarından bir tanesini aldı. Tekrar çalışmağa ko- yuldu. Şimdi artık taklid mükemmel ve noksansızılı. Birdenbire kapı çalındı. Refet kimseyi beklemediği için hayret etti, Hemen yazdığı kâğıdları buruşturup odunluğa attı. Kendisi- ne model vazifesini gören çeki de ce- bine sakladı; r iyi karşılanıyor ve | Halkevi talebelerinin milli rakısları seyredildi, eğlenceli bir piyango çekil- di. Cümhuriyet Halk Partisinin tew tip ettiği Halkevleri balosu şehrimizin müstesna balolarından biri olmuştur. Amerika milli bünyesini nasıl kuvvetlendirdi? bunlar isbat edilince suç yapılmadığı, aksine olarak mili bir hizmet görül. düğü kabul ediliyor. Gazetelerimizin teşhir vazifesini tesirli bir surette yap- ması için bu esasın memurlarla bera- ber çalışan ve onları baştan çıkaran unsurlar hakkında da aynile kurul- ması lâzımdır. Bugün (hakaret isbat edilmez) gibi sırf hususi hayata alt olması lâzım gelen bir esas, hususi fertlerin umumi hayata alt lekeli iş- lerine ve suçlarına da tatbik ediliyor ve umumi menfaat namına bir yol. suzluğu ortaya koyan gazeteci, söy- lediğini isbat Şmikânından mahrum ediliyor. Bu noksan kaldırılacak ve matbuaf suçlarının muhakeme usulüne bir kat daha sürat verilecek olursa hem yol suzlukların teşhiri, hem de haksiz teşhir ve şantajların hesabının görül- mesi kolaylaşmış ve matbuat cihazı, memleketteki ahlâki tasfiye ve inzi- bat bakımından daha verimli bir hale getirilmiş olur, Dünyanın bugünkü halinde biz bekliyen inkişaf imkânlarına ut yoktur. Bugün görülen ciddi ahlâki çığırlar, menfi yasaklar değil, müsbet tedbirler şeklinde inkişaf edince memleketimiz süratle ilerlemenin ilk şartı olan samimi emniyet ve $i elde etmiş olacaktır, Ahmed Emin Yalman Gelen Fahriydi, Delikarlıyı görünce, ev sahibi; is- tenilmiy: misafire gösterilen zorâ ki bir tebessümle: — Vay! Hangi rüzgâr seni buraya attı? . dedi i Zira bü dığı genç, ilk defa ola rek evine geliyordu. ” — Kötü bir rüzgâr azizim... Beni kurutan, mahveden bir hava, senin misafirperver evine beni fırlattı Ne oldun? — Ne olacak?... Sen daima ban& kafşı çok samimi davrandığın için, sana bir ricaya geldim. Ne gibi? — Dün akşam kumarda kesemin müsaade edemiyeceği bır parayı kays bettim. Bütçem altüst oldu. Ay bas , İ şına kadar ödenmek zere bana yiw mi, otuz lira kadar borç verebilirsen sana pek müteşekkir kalırım. — Sana böyle bir yardımda bw İ lunmak isterdim, Fahriciğim... Bili» sin ki benim de vaziyetim pek mii sald değildir amma, evin kiresınj ayırmıştım. Onu vereyim... Kalktı. Çı sini çekti, Delikür lıya yirmi b ği — Sana ne kadar teşekkür etsem azdır, azizim... Zira bu parayı ver menin sence pek müşkül olduğunu idrâk ediyorum, (Arkası var)