İSARAY ve BABLÂLİNİN İç YÜZ Yazan: SÜLEYMAN KANİ İRTEM — Tercüme, iktibas hakkı mahfuzdur Tefrika No. 286 All Suavi vakası ve Abdülhamidin telâş ve endişesi . Ali Suavi vakasi hakkında © Suavi efendi topladığı muhacirlerle * Çırağana hücumunda Beşiktaş muhâ- Dızı Hasan paşanın âni müdahalesi ol- masaydı muvaffak olmak ihtimali çok idi. © — Abdülhamid bu hücüm haberi üze- Yine pek büyük telâş ve heyecana ka- pılmıştı. Bütün tüfekçileri ve hade- mel hassayı saraya taarruz edecek sulkasd erbamı def ve tenkil eylemek Üzere hazırlatmıştı; sarayın bahçe ci- “hetine iki tabur asker yerleştirilmişti. Vaka haber alınır, alınmaz Abdül. Mahmud pâşa iskelesine Mehmed paşalarla Zabtiye nazırını memur etti, Bu heyet saray haricinde kurulan çadırda toplanarak işe başladı. Vakada asker hareme girerek silâh penceresinden niye gemisine gitmişti; sultan Murad saray içinde taş odaya tahassün eyle- mişti. Abdülhamid tarafından bilva- sta verilen teminat üzerine sultan Murad bu odadan çıkarılarak Malta köşküne götürülmüş, ikinci mabeyinci Osman bey de Salâhaddin efendiyi zırhlıdan alıp bu köşke getirmişti. Sa. çıktığı vakit artık vaka bastırılmış bu- İlâhaddin efendinin bahriyelilerden gös Yunuyordu. Orada gördüğü Hasan pr şa vakayı kendisine şöyle anlatmıştı: — Muhacirler Çırağanın paşa dairesindeki kapıdan duran nöbetçi neferine hücum ederek elindeki tüfe. ği almışlar. Cemmigafir ile deniz Köş- künün içine girmişler, Bu köşkün bah- çe cihetindeki camlarını dahi kınp doğru sarayın binek merdiveninden çıkmışlar. Oradaki camları da kırdık- tan sonra asıl saray içine girmişler, sultan Muradın haremde oturduğu daireye kadar sokulmuşlar. Bana haber verilmesi üzerine birkaç zaptiye neferile yetiştim. Harem dal. resine girdim. Kâtip kıyafetli birisinin 40, 50 mu- hacirin önüne düşmüş, sultan Muradı artalarına almış olduklarını gördüm. Muhacirler; K — Sultan Murad çok yaşa! Diye bağrışıyorlardı; selâmlık dal- resine çıkmak üzere idiler. Elimdeki sopayı evvelâ kâtibin başına indirdim. Herif oraya düştü. Yanımdaki nefer. ler de diğerlerini döğmeğe başladılar, Sultan Muradı kadınlar kapıp gö- türdüler. Muhacirler girdikleri yoldan savuşmak üzere iken binbaşı Kerim efendi kendilerini askerle karşılan dı. Silâh kullanıldı. Muhacirlerin ço- ğu telef oldu. Bir kısmı da yakalandı. Hasan paşanın bu ifadesini dinledik. ten sonra damad Mahmud paşabu işin yalnız muhacirler tarafından ya- pılamıyacağına ve bir ittifak neticesi olacağına hükmederek düşüne, düşü. ne Yıldız sarayına çıktı. Sultan Ha. mid haremde idi. Namık paşa daire “ önünde bulunuyordu. Mabeyin müşi- ri Sald paşa mecruhen ele geçirilenler. den altı, yediğini istintak ediyordu. Mahmud paşa Said paşanın bulun- duğu köşke girerek muhacirlerin ifa» delerini dinledi, bunlar güya (askere yazılacaklarından isimlerini bilmedik. leri bazı beylerin teğvikile Beşiktaşa, oradan Ortaköye gelmişler; orta boy- lu, şişmança bir efendi ağalar ile sa- ray kapısında duran neferin elinden tüfeğini almış. Deniz tarafındaki köş- kün camlarını kırıp saraya girdikleri sırada. kendileri de birlikte girmişler; başka şeyden haber ve malümatları yokmuş.) Bu sırada mabeyin kâtiplerinden Tevfik bey bir gazete getirdi. Bunda Buavinin birilârı vardı. (Svavinin malüm ilânı.) Bunun üzerine vakanın mürettibi Suavi efendi olduğundan şüphe edildi. Maktuller arasında olup olmadığı an- Jaşılmak üzere mabeyin müşiri Said paşanın Suaviyi şahsen tanıyan uşağı Ahmed ağa gönderildi. Ahmed ağa av- detinde Çırağanda gördüğü naâşlar arasında Suavi efendinin de bulundu- Bunu bildirdi. Bu esnada mabeyinde vükelâ içti. maa davet edilmişti. Abdülhamid ha- remden çıkarak vükelâyı huzuruna kabül eylemiş, vakanın faillerini mey- dana çıkarmak üzere fevkalâde bir ko- misyon teşkilini irade etmişti. Başvekil Sadık paşa bu komisyon &zasının isimlerini havi olarak tertip eylediği listeyi takdim etti, Fakat Ab- dülhamid bunu beğenmedi. Komisyo- nun reisi ve azasını kendisi seçti. Ri- yasete mabeyin başkâtibi Said, aza- uklara Namık, Mustafa, Rauf, Ferik düğü yardıma Abdülhamid tarafın- dan mâna verilmiş, Bahriye nazırı Mo- ralı İbrahim paşa azledilerek Osma- niye süvarisi ile birlikte istintak altı. na alınmıştı. (18 cemaziülevvel 1295) O gün damad Malımud paşa vükelâ ile birlikte akşama kadar Yıldızda kal dı. Ertesi ve daha ertesi günlerde de mabeyine celbolundu. Tahkik komis- yonuna memur edildi. Komisyonca şu neticeye varıldı: Ali Suavi efendi sultan Murad dai. resile muhabere etmeğe yol bulmuş, sultan Muradın hastalığı mündefi ol- duğunu anlıyarak onu Çırağandan çi- karmağa ve afiyetini ilân ve isbat ede- rek cülüsunu temin etmeğe karar ver. miş. Suavinin bu tasavvuru sultan Muradın bazı mensupları tarafından da teşci edilmiş, Ali Suavi efendi eskidenberi ülfet ettiği Filibeli muhacir beyler vasıtasi- le vatanlarından hicret yüzünden can- ları yanmış bir takım muhacirleri el- de ederek vakayı ihdas eylemiş. Tahkik heyetinde evvelâ (Böyle mik- tarı az muhacirlerle bu işe cüret edi- lebilmek muhal) diye düşünülmüş idi. se de sonra Suavinin «akıllı görünür bir mecnun ve âlim sanılır cahil bir cesur» olduğu kanaatile başlı başına bu cüreti gösterebileceğine hükmedil- mişti, Çırağan vakasının beşinci günü se- lâmlık Mecidiye camisinde yapılmıştı. Selâmlıktan avdetten sonra sultan Hamidde vakada serasker İzzet pa- şanın medhal ve malâmatı bulundu. ğu hakkında şüphe uyandı! İzzet paşa hemen azledildi (23 cemaziülevvel 1295) Yerine damad Mahmud Celâ, leddin paşanın tayini tensip olundu. İkinci mabeyinci Osman bey kendisi. ne mansip müjdesini verince Mahmud Celâleddin paşa iptida: — Padişahımızın her hizmeti zati- yesinde can ve başımı feda ederim. An- cak bu memuriyetten affımı rica ede. rim, Diye reddetmek istedi ise de sonra iradeye muhalefet kabil olamıyacağı- nı anlıyarak kabul etti. (24 cemaziül. evvel 1295) Buavi vakası padişahta vükelâya karşı son derecede emniyet- sizlik uyandırmıştı; «Mizacında inhi- raf. tevlid edecek bir tesir hasıl et- mişti, Bu halden «Astikayı bendegin» büyük endişeye ve ıztıraba düşmüş. erdi. Nihayet başvekil Sadık paşanın in. fisali vuku buldu da (28 cemaziülevvel 1295) Abdülhamidde biraz sükünet hasıl oldu. Fakat sarayda entrikalar durmuyordu. Abdülhamid kendisini tahta geçir. mek için o kadar uğraşmış olan de- mad Mahmud Celâleddin paşayı ev. velâ İstanbuldan uzaklaştırmak, son. ra İcabına bakmak istiyordu. Damad paşanın seraskerliği ancak dokuz gün sürdü. Yerine Fosfor Mustafa paşa ge- çirildi. (3 cemaziyülahır 1295) Ab- dülhamid Mahmud Celâleddin paşaya kâh iltifat ediyor, kâh tehdidlerle in- fial gösteriyordu. Hattâ bir defa ziya. de kızmış görünerek: — Sultan Azizin kalillerinin birin- cisi sensin! bile demişti! (Arkası var) Sohbet (Baş tarafı 3 üncü sahifede) sunuz?... Kitabcıları şöyle bir dola şın; her ay hiç olmazsa üç dört tane tatsız, tuzsuz şiir kitabı çıkıyor. Meo- muaları açın, o cins şilrlerden bol bol var. Bunlara aldırmıyorsunuz, onla- rı görseniz, okusanız da sözünü etmi- yorsunuz; biliyorsunuz ki onların hiç bir kıymetleri yok; hiç biri bahse de- ğer şeyler değil.. Fakat Orhan Veli ile arkadaşlarının, yahut Bedri Rah- mi'nin bir şiirini okuyunca hiddetle necek kadar, hücum edecek kadar, bunların neşrine mani olunmasını #stiyecek kadar alâka (gösteriyorsu- muz. Bu mlâkayı, onlarda bir şey sez- diğinizi, onları alelâde © neşriyattan Maryam ee etmi. demiyorum; ancak mananın bir şiir unsuru olmadığımı, bir şiirin mana- sından başka sebeplerle sevilip veya reddedildiğini söyledim. Mananın, bizim bir şiirin özüne nüfuz edebil. memiz için bir vasıta olduğunu da inkâr elimiyorum: bilmediğimiz dil lerin en güzel şiirlerinden de zevk al- mamıza imkân yoktur. Şiirin musi- kiden ibaret olduğunu iddin edenlerin yanlış düşündükleri de bu suretle is- bat edilir ya!.. Meselâ Veriaine'in «Chanson d'automnes unda harikul- Âde ahenk, musiki varmış da o man- zume onun için güzelmiş. Fransızca bilmiyen bir adama, bir musikişina- sa o manzumeyi tekrar tekrar oku- yun, bakın bir şey anlıyor, zevk alı- yor mu? Mananın bu bakımdan bir kıymeti vardır; fakat ancak vasıta olarak. Vasıta ile esası karıştırmıya- ım; ben ancak bunu söyledim. n SUALE CEVAP, — Hikmet Feridun Es'in 17 Şubat tarihli yazısının 50 nunda şu satırları okudum: Portakal ve şiir: Üsküdardan bir oku- yucum yazdığı bir mektupta diyor ki: «Nurullah Ataç, gilri portakala benzeti- yor. Portakal talihinize ne kadar ekşi çı- karim gök biran gekereezel Ga, DEE Sl verebilirsiniz. Fakat manasız, tatsız bir şiire tatlı, manalı kelimeler ilâve edebilir misiniz? Şiir portakala benzetilir mi? Hikmet Feridun Es, portakalın ta- | dı, kokusu hakkındaki mütaleaları kendisi ilâve etmiş olmakin beraber benim söylediğimi doğru kaydetmişti, Ben şiiri portakala benzetmedim. De- dim ki: «Portakal kelimesinin bir ma- nası yardır, şu yemişi gösterir; fakat portakalın kendisinin bir manası yoktur. O portakaldır, vardır; siz be Zenseniz de vardır, anlasanız da var- dır; bağenip anlamasanız da vardır. Sanatin gayesi de böyle objet'ler, ya- ni kendi kendine , hiç bir mananın, faydanm itimasma Hözum gösterme den mevcut olan şeyler yaratmaktır. Zaten şiiri portakala benzetsem de ne çıkar? Böyle teşbihler bir fikri an- latabilmek için kullanılır ve: «Porta- kalla şiir ancak şu hususta biribiri- ne benzer» demektir; her hususta benziyecek değil yal... Müsande ederse ben de o okuyucu- dan başka bir şey sorayım: o «Tatlı, manalı kelimeler...» diyor. Bunu an- lıyamadım. Tatlı kelime neye derler? Tatlı ve manalı... Demek ki tat, ma- nadan ayrı bir şey; bunu kabul edi- yor. O halde şiirin tadımn da mana- sından ayrı olabileceğini niçin kabul etmiyor?.. Kendisine söyliyeyim: © zat da, her kim İse, şiirde manadan başka bir şey arıyor, kelimede mana- dan başka tat aradığı gibi. Biraz sa- de olarak düşünsün, Kendisi ile çok çabuk anlaşırız. Nurullah ATAÇ İzmirde bir katil 12 sene on gün hapse mahküm oldu İzmir (Akşam) — İkiçeşmelik cad- desinde iki mezarlık arasında B. Tah. sini bir kadına söz atmak yüzünden çıkan kavgada büyük bir çakı ile kar. nından yaralıyarak öldüren destancı Ali Sukuşunun ağırcezada cereyan et- mekte olan muhakemesi sona ermiş, hâdisede tahrik kabul edilerek 12 â€- ne on gün ağır hapse mahkümiyetine karar verilmiştir. Karar tefhim edilin- ce suçlu: — Yaşasın cümhuriyek; “Diye bağırmıştar, Şehir meclisinin dünkü toplantısı Yeniden yapılacak binaların tabi olacakları şartlara ait talimatname kabul edildi Umumi vilâyet meclisi dün birinci Teis vekili B. Necip Serdengeçtinin reisliği altında toplanmıştır, Ruzna- menin mühim maddelerinden birini şehirde yapılacak binaların tâbi ola- cağı şartlara aid talimatname ile bü- nun hakkında mülkiye ve nafla en- cümenlerinin müşterek mazbataları teşkil ediyordu. Bu talimatname ya Pı ve yollar kanununun tatbikini te- bazı maddeler konulmuştur. Talimatnamede bir sokağın genişli- ğine göre binaya verilecek irtifalar hakkında hükümler vardır. Bu tali- matnameye göre şimendifer geçen yerlerde on beşer, âbidelerin etrafın- da onar metre saha dahilinde inşaat yapılamıyacaktır. Ancak bu on met relik sahayı Belediye fen heyeti tes- bit edecektir. Bundan sonra şehrin müstakbel plânı yapılıncıya kadar sokaklarda bina yüksekliklerini gös- teren esaslar zikredilmiş binalara verilecek yan boşlukları, saçakların irtifaları, sokağın genişliğine göre iki sokak başında ve ortasında yapi- lacak binaların irtifaları ile tâbi ola- cakları şartlar sayılmıştır. 'Talimatnamenin son maddeleri Belediyenin tasdikinden geçmemiş arsalarda yapılacak binaların irtifa larına tealluk etmektedir, Talimatname şehir meclisinde uzun müzakerelere sebeb oldu. Sorulan suallere fen heyeti müdürlüğünden mühendis B. Nevres cevab verdi, Tapu idaresi, elindeki kanuna göre bir arazinin ifraz muamelesini yap- tığı halde, Belediyenin yapı ve yollar kanununa istinaden bu İfrazı tanın- maması nazarı dikkati celbetti, Neti- cede talimatnamenin ifraza tealluk eden maddelerinin bir kere de kava- nin encümenince tedkikine lüzum görüldü, diğer maddeler kabul eğildi. "Taksimde (Çömlükçeşme) sokağına (Eskiçeşme) ismi verilmesi hakkın- daki mülkiye encümeni mazbatası kabul edildikten sonra meclis pazar- tesiye toplanmak üzere dağıldı, O gün meclis şubat devresinin son toplan- tısını yapacaktır. Devamsızlıkları görülen be- lediye memurları hakkında Vazifelerine muntazaman devam etmiyen belediye memurları hakkın- da yevmiye kesme kararları şimdiye kadar belediye teftiş heyeti tarafın- dan verilirdi, Memurların daha de. vamlı olmalarını temin için bu salâ- hiyet şube müdürlerine verilmiştir. Arazi tahrir komisyonlarının kararlarına yapılan itirazlar süratle neticelendirilecek Arazi tahrir komisyonlarının ka- rarları kaza idare heyetinde tedkik edilerek neticelendirilmektedir. Hak buki ayda ancak 20 - 25 itiraz evrakı hakkında muamele yapılıyor. Halbu- ki yeni arazi kanunu 939 mali senesi başından itibaren tatbik edileceğin- den bütün itirazlı evrakın o tarihe kadar neticelenmesi lâzımdır. Bu hu- susta alâkadarlara emir verilmiştir. Hazirandan itibaren arsa ve arazi sâ- hipleri yeni arazi vergisindeki nisbet- lere göre vergiye tabi olacaklardır. Samsundan Avrupaya ve civar vilâyetlere zahire sevkiyatı Samsun (Akşam) — Ticaret ve zâ- hire borsası kayıdlarına nazaran son hafta içinde Samsundan Avrupanın muhtelif memleketlerine yapılan ar- pa sevkiyatı diğer zahirelerden fazla olmuştur. Bu, sevkiyat 2 milyon 850 bin kiloyu bulmuştur. Bundan başka 325 bin kilo fasulye, 150 bin kilo haş- haş ihraç edilmiştir. 6900 çuval un, 40 bin kilo bulgur, 50 bin kilo arpa, 360 bin kilo mısır, 20 bin kilo buğday, 50 bin kilo merelmiek. 4 bin kilo iç ce- viz, 20 sandık yumurta İstanbul ve ci. var vilâyetlere sevkolunmuştur. Son hafta içinde 22 sandık yumur. ta, 70 bin kilo mercimek, 5.bin kilo iç ceviz ve 201 vagon muhtetif zahire de Samsuna gelmiştir. Müstehcen filim gösterenler İki kişi tevkif edildi, mahkemeye verilecekler Bazı kimselere müstehcen filim gösterdikleri iddiasile Sirkecide bir sinema hakkında yapılan tahkikatın ikmal edildiğini dün yazmıştık. Sultanahmed birinci sulh ceza hâ- kimi B. Reşidin nalpliği ile ehli hib. re tarafından yapılan tedkikat 12 da- kika sürmüştür. Neticede, bu filmin müstehcen sahneleri ihtiya ettiği gö- rülerek bu yolda rapor verilmiştir. Diğer taraftan bu filmin, biletsiz ola- rak otuz beşer kuruş mukabilinde si- nemaya alınan on beş kişiye göste- rildiği tesbit edilmiştir. Ehli hibre raporu üzerine sinema- nın idare memuru Pertev ve makinist Alber haklarında kanuni takibata gi- rişilmiştir. Sinemanın sahibi hakkın. da tahkikat yapılmışsa da bunun, fik min gösterilmesinde alâkası ve habe- ri olmadığı anlaşıldığından takibat icrasına mahal olmadığına karar ve- rilmiştir. Maznun idare memuru Pertevle ma- kinist Alber dün adliyeye teslim edil. mişler ve Sultanahmed birinci sulh . ceza hâkimi B. Reşid tarafından sor- guya çekilmişlerdir. Pertev İfadesin. de şunları söylemiştir: — Ben bu filmi beş altı ay evvel Beyoğlunda birisinden otuz liraya salın almıştım. Bir müddet evde ya- tağımın altında sakladıktan sonra geçenlerde tecrübe etmek üzere sine- maya getirip makineye taktık, Bu si- rada memurlar geldiler, Filmin açık, müstehcen olduğundan benim habe- rim yoktu. Reisin: — Mevzuunun ne olduğunu bilme- diğin bir filmi nasıl satın aldın? Sunline karşi Pertev tam bir cevab verememiştir. Makinist Alber de şunları söylemiş- tir: — Filmi bana idare memuru Per- tev verdi, ben de makineye taktım. Fakat perdede seyretmedim, Müsteh- cen olup olmadığını bilmiyorum. Hâkim, Pertevle Alberin tevkifleri- ne karar vermiş, evrakı da ald oldu- ğu asliye ceza mahkemesine verilmek üzere müddelumumiliğe iade etmiş- tir, NE KADAR ISTIRAB ÇEKİYOR 24 santtenberi devam eden müthiş bir diş ağrısı Halbuki bir iki kaşe GRİPİN bu dayanılmaz ağrıyı bıçak gibi kesmeğe kâfidir bütün ağrı, sızı ve sancıları mideyi bozmadan, kalbi ve böbrekleri yormadan dindirir, Aldanmayınız. Rağbet gören Ter şeyin taklidi ve benzeri vardır, GRİPİN yerine başka bir marka vetirler!© şiddetle reddediniz.