POLİTİKA Milletler cemiyetinin toplan- tısı dünya politikası üzerinde tesir yapmadı Avrupada dünya sulhünü korumak için şimdi devlet adamları büsbü- tün yeni bir usulde çalışıyorlar. Müşterek emniyet usulü yani bütün dünya devletlerinin Milletler Cemiyeti toplantılarının - müzakere ve kararlarma iştirâk ederek harbin önünü almak siyaseti büsbütün ilga edilmemiş ise de kenarda bırakılmıştır. Bunun yerine her hangi meselede alâkası çok ve sö- sü nafiz olan devletler arasında doğrudan doğruya ikişer tarafı müzakere- ler yapılmakla ve kararlar verilmektedir. Umumi harbden sonra dünyanın huzuru ve selâmeti Milletler Cemiye- tinden bekleniyordu. Fakat bu müessese Bulgar . Yunan hudud hâdisesi gibi âza büyük devletlerin bilâkaydü şart sözü geçebilecek küçük devletle- rin aralarındaki hâdiseler müstesna olarak her hangi mühim bir meseleyi ve ihtilâfı halledememiştir. Mançurinin Japonlar ve Habeşistanın İtalyan- lar tarafından işgaline mani olmak ve burülarda eski halleri zorla inde et- mek gibi büyük teşebbüslere giriştiği zaman büsbütün aciz ve iflâsını ispat etmiştir. Milletler Cemiyetinin bir istatistiğine göre insanlardan bir çoğu kdfi gıda alamıyor Milletler Cemi- yeti iktisadi şu. besi (tarafından muhtelif mütenevvi olma. yıp bir türlü ol ması iyi gıda alın. mamasının başlı ca sebeplerinden birini teşkil et- mektedir. Birçok çiftçi memleketlerde hal İnsanlardan büyük bir kısmının kâfi gıda alamaması- na başlıca sebep kazancın az olmasıdır. Ziraat memleket- lerinin çoğunda halkın yüzde yetmiş beşi yalnız ekmekle karnını doyuruyor. Gıdanın iyi surette hazırlanmaması da kuvvetini kaybetmesine sebep oluyor. Fransada, fakir mahalleler müstesna, gıda maddeleri hem kâfi, hem pi- şirme usulü iyidir. Halbuki Amerikada halkın yüzde setleri hakkında peşrolunan (o son tetkike göre ya- kın zamana kadar Bunun için İspanya meselesi çıktığı zaman İngiltere ve Fransa bile hâmisi bulundukları Milletler Cemiyetini kenarda bırakarak civardaki da- hili harbe baziçteki devletlerin müdahalesine mani olmak işini Londrada vücuda getirdikleri komiteye tevdi etmişlerdi. Milletler Cemiyeti ilga edilmemekle beraber eski ve yeni sistemler telif edilmemiştir. bleselâ Mületler Cemiyeti konseyi yüz dördüncü İçtimamı Cenevrede akdederken Romada İngiliz ve İtalyan Başvekilleri bir konfe- rans akdederek Akdeniz ve İspanya meselelerini ve bütün dünya işlerini birlikte gözden geçirmişlerdir. İngiltere Başvekili bu kararlardan Milletler Cemiyetini haberdar etmeğe lüzum görmemiş ve İngiliz Hariciye Nazırı bi- le ancak İngilterenin müttefiki bulunan Frensanın Haraciye Nazırını Ro- mada olup biten işlerden haberdar etmek için Ceneyreye uğramıştır. Bu şeralt içinde toplanan Milletler Cemiyeti Meclisi de bütün dünya sulhünü alâkadar eden meseleleri mevzuu bahis etmekle beraber şu veya bu tedbiri almaktan çekinmiştir. Meselâ Çin hükümeti memleketinin üçte ikisini zabt ve işgal eden Japonyayi tazyik için hiç olmazsa iktisadi tedbir- ler almıp Japonyanın harice mal satmamasının ve hariçten ham madde alamamasının temin edilmesini istediği halde Meclis alâkadar âza devlet. leri ve nlelumum bütün devletleri Çine yardım etmeğe davet etmek sureti. le sudan bir karar vermiştir, Bu daveti yerine getirmeğe âza devletlere mecburiyet kopulmadığından buna kimsenin icabet etmiyeceği âşikârdır. İspanya meselesinde de sivil ahalinin havadan bombalandığı tesbit edilmiş olduğu halde Franko hükümetini takbih ve Barselon hükümetini mukabele hilmisillerde bulunmamakla takdir ederek sözde kalan bir karar ile iktifa etmiştir. lonya, Danzig meselesini doğrudan doğruya Almanya ile halletmeğe el olduğundan Sriletie Camiyi kendi kontrolü altında abden lâ- gını gelen bu işe de fiili bir müdahalede bulunmanıştır. Milletler Cemiyeti Merlisinin bu defaki toplantısı da dünya politikası üzerinde bir RAL Ay görünmeyecek! Astronomlara nazaran ay yok olmağa mahkümdur Bugün bütün astronomlar, ayı in- | biz şahid olamayacağız. celiyor; onlara göre ay yok olmağa Ayın erimeğe başlaması için kürre- mahkümdur. Ay ber gün biraz daha kürremize yaklaşmaktadır. Yaklaşa yaklaşa si cağın ve rütubetin tesiri ile eriyip sö- necektir, Ancak ayın etrafındaki hâlesi ba- kı kalacaktır. Bu hadise vukua geldiği zaman yer yüzüne hayli yıldız yağacaktır, Bu se- mavi hâdisede yeryüzünün büyük za- rar görmesi de çok muhtemeldir. Fakat telâş etmiyelim, bu hâdiseye Açlık Amerikanın tanınmış istatistikçilo- rinden bay Elf Brown diyor ki: — 133 sene sonra yeryüzünde tek insan kalmıyacak, hepsi de ölecektir! Bu zat bu hükmü vermek için yer yüzünde ziraate yarıyan toprakların sahasını hesab etti. Onun hesabına gö- re, bu yerler ancak 5 milyar insanı doyurabilir. ELİ Brown iddia ediyor! — 2072 senesinde dünyanın nüfu- $u 5 milyarı çok geçecek ve beşeriyek açlığa mahküm olacaktır. İnsanlar açlıktan ölecektir, Hayret Moravyada zabıta, Con Bernar adın da bir katili yakaladı ve derhal res-, mini almak istedi. Adam, makinenin başında gülmeğe başladı. Hakkı van Mış, çünkü cam simsiyah çıktı. Tek-: rar çektiler, gene simsiyah çıktı, ğ Mörarya doktorları bu «resmi âlı- namıyan» adamı müşahede altına al- dılar, Bu, bugüne kadar görülmüş bir hâdise değildir. Ay ne zaman kürremize 18,000 ki- lometre yaklaşacak! Astronomlar: — Bu gidişle bir milyon sene son- ra! diyorlar. Şu halde aydan korkmayalım. Yal. tuz serin ve rütubetli mehtap gecele. rinden korunalım, nezle ve grip olu- ruz! Hayvanlar Berlinli bir bilgin, karada ve suda yaşıyan hayvanların cinslerini tesbit etti. Bu bilgine göre, yer yüzünde460,000 cins hayvan vardır. En çok cinsi olan böceklerdir: 280,000, Bu bilgin diyor ki: — Tedkikatım sırasında, şunları te3- bit ettim: 13,000 çeşit kuş, 12,000 çe- çit balık, 1,640 çeşid yılan, 2,000 çe- şit örmücek var, Nebatat İse ancak 150,000 cinstir, Pahalı Afrikanın doğusunda aslan avlanır, (Ancak her eline tüfek alanın oralar- da aslan avlaması kabil değildir. Sev- mayo lâzım, Tüfek başına hükümet 825 lira vergi alır, sonra av izni verir. Aslan avına çıkmak için hiç değil- #e beş ön kişi almak ve hiç değilse adam başına ikişer tüfek bulundun. mak lâzımdır. Tütüncünün tasnifi Kirk senedir sigara satıyordu. Da- #mi müşterilerine, içtikleri sigaraların üdlarını takmıştı: Bay «Onbirlik», Bir gün bir arkadaşına anladıyordu! — Serkldoryan ile Hantmelinin ara» sı açılmı, dün Yenice dükkâne geldi, evleniyormuş, «İsmet» i alaçakiğin. mahiyeti pek ma- lâm olmayan ta. gaddi meselesinin geniş esasları şimdi sağlam olarak vezediimiştir. Bu meseleye ait esaslı tetkiklere takriben üç sene evvel başlamıştır. Tahkikat iki istikamet üzerinde yö- pPılmıştır. Biri halkın bedeni kuvvet ve kabiliyetini muhafaza için icap eden mikyaslara ne derecede riayet edildiğini tesbit etmek, diğeri bütün dünya halklarının hayat seviyelerini yükseltmek suretile ziraattaki inhita- tn önünü almak mümkün olup ol. madığını anlamaktı. Cenevrede bu uzun tetkik münase. betile toplanan malümat hiç beklen. miyen neticelere varmıştır. Anlaşıldı- ğına göre yeryüzünde mütemeddin halktan dahi büyük bir kısmı kâfi de. Tecede gıda alamamaktadır. Bir memlekelle salim ve hıfzıssıh- haya uygun bir gıda siyaseti takip edilmedikçe halkın bedeni terbiyesi ve sağlamlığı için alınan tedbirlerin faydasız olduğu anlaşılmıştır. Gıda politikası daha ziyade iktisadi bir meseledir, Bu meseleye geniş mik- yasta ziraat, gümrük tarifeleri, itha- Jât ve tevzi işleri dahildir. Birçok memleketler zirai istihsal | kabiliyet ve imkânı çok yüksek oldu- ğu halde halkın yemekleri çok aşağı ve gayri kâfidir. Şimali Amerika , müttehid hükü- metleri gibi ziraalı çok zengin bir i memlekette bile“ahali gıda maddele- “altmışı iyi yemek pişiremiyor rinin ehemmiyetini ve hangisinin da- ha sıhhi ve besleyici olduğunu bildi- ği halde para kazancı az olmasından birçok kimseler az ve fena yemek yi- yorlar, Diğer taraftan bazı memleketlerde gıda esas itibari ile azdır. Bu hal ya toprağı az mahsul yetiştirmekte ol- maktan, ithalâta imkün bulamama. sından veyahut tevzi işlerinin yolsuz- olmasından leri geliyor. Öyle memleket vardır ki bir tara- fında mebzulen gıda maddeleri yetiş» tirildiği halde nakil ve tevzi işleri muntazam olmamasından diğer tara fında halk gidasızlıktan ıztırap çeki» yor. İngilterede gıda maddeleri ve ba- husus kuvvet ve enerji veren yiyecek- ler, yağlar ve potein mebzuldür, Fa- kat fakir olan sınıflar bunlardan is- tifadeye imkân bulamamaktadırlar, Halkın kâfi derecede tagaddi eyle- mesi meselesinde tevzi işinin büyük ehemmiyeti vardır. Meselâ Norveçin senelik tereyağı ihtiyacı 30050 ton- dur. Bu memlekette yetiştirilen tere- yağının miktarı 9285 tondur. Bunun beş bin tonu da margarin karışıktır, Bu suretle Norveçin tereyağı istih- salâtı kendi ihtiyacına kâfi gelmediği halde bu memleketten harice küli- yetli miktarda tereyağı çıkarılmakta ve Norveçteki piyasanın üçte biri fi. yatı ile satılmaktadır. Fakir halkın sofrasında yemeklerin kın yüzde yetmiş beşi yalnız pk- mekle yaşamaktadır. Ekmeklerin pi şirildiği fırınlarda eski usulde ve gay ri sıhhi bulunmaktadır. Kâfi miktarda gıda tedarik edenler dahi bunları hazırlayıp pişirmekte ca- hil oldüklarından yemeğin gıda kuv- veti kaybolmaktadır. Fransada Takir mahalleler müstesna olarak, gıda maddeleri hem kâfi hem de pişirmek üsulü memnuniyeti mu- ciptir. Halbuki Amerika müttehid hükü. metlerinde hâlkın yüzde Kırkı ve hat. ta altmışı iyi yemek pişiremiyor. Amerikadaki ev kadınları bütçenin yüzde 25 ilâ 40 kısmını gıda için sart etmektedir. Halbuki iyi yemek ve gi- da temin edememektedirler. Şimdi birçok memleketlerde mili gıdayı ıslâh etmek ve fakir sınıfların yemeklerindeki noksanları ikmal ey lemek için tedbirler alınmıştır. Meselâ İngüterede sütçülük hak- kında Kükümetin aldığı tedbirler sa- yesinde şimdi her sanayi işçisi iş ba- şında bir bardak süt bualbiliyor. Muhtelif memleketlerde başka baş. ka tedbirler âlınmıştır. Meselâ İsve. çin merkezi Osloda her mektepte ta. lebeye eylülden marta kadar her gün yarım litre süt, bir miktar tereyağı, ka- buğu soyulmamış buğdaydan ekmek, peynir, yarım portakal, yarım elma yahut birkaç havuç verilmektedir. Bu gıda şimallileri sağlamlaştırmak- tadır. OE. Masisinden bugüne kadar Halifeliğin tarihçesi duğu yine telgraf haberlerinden öğrenil- mektedir. İlk halifeler Peygamberin vefatını müteakib, Mekke ve Medinedeki müslümanlar, şimdiki cüm- yoksa hükümdartıklara benser şekilde irsiyetle mi kendilerine bis şef seçecekleri hususunda ihtilâfa düştüler, Peygambere mana kadar intihabia olan hal'felik estilâle takibi şeklini aldı. Emeviler Emevtler, AH evlâdlarıni mahvederek kendi sülülelerini Şamda kurdular, Zaten bunların birincisi Muaviyo, Ali zamanında biat ei Bamda istiklâl üzere hü- © kümet sürmüştür. Oğlu Yezidden ve toru- wiyeden sonra - bu sonuncusunun ikilasi üzerine » yine Bmevilerden Mare yan tahta geçti, Gerek umum islâm mem- Jeketlerinde, gerek sonradan Endülüste hükümet süren diğer Emevilerin hepsi bu- mun neslindendir. Hicri 41 senesinde hilâfeti alan Emevi- der hicri 133 senesine kadar hüküm sür- mişlerdir. Merkezleri olan Şamda on dört halifeleri teselsül etmiştir. Endülüsteki- Jer de hleri 138 den hleri beşinci asır baş- langışlarına kadar 11 emiri iktidarda tut- muşlardır. Şamdaki Emeviler zamanında haylı fütuhat olduysa da, nifak tohumları da saçılmıştır. Ali sülâlesini minberden söğmek âdetini ihdas etmişlerdir. Ancak sekisinelleri olan Ömer bin Abdülüsiz (99 hicri) bu âdeti kaldırmıştır. Endülüs- tekileri islâm tarihi hayırla anar, Abbasiler Peygamberin amcam Abbazın nesline mensup bulundukları için, kendilerine Abbasi denen büyük sülâle ise, 132 hleri senesinde Emeviye devletine hatime ve- ren Ebu Müslimi Horasan) tarafından te- sis eâlldi. Bu zatın iktidara getirdiği Ebülabbas, peygamberin amcasının toru- nunun torunydü ve Küfe'de, Haşimiyede hüküm sürdü, Sülâlenin ikinci mümessili ve Ebülabbasın biraderi Ebü Cafer Ül- mansur, müteakib Abbas halifelerinin ba- bası, dedesidir. Kendisi Bağdad'ı merkez Yapmış ve artık halifelerin payitahtı de böylece Bağdad olarak takarrur etmiştir. Abbasilerden sıra ile 37 halifo çıkmış, bunlar, 132 hicri senesinden 656 yılına kadar başta kalmışlardır. Beşinei mümes- silleri olan Harunurreşid ilo oğlu Memun en meşhurlarıdır. En yüksek kültüre bun- ların devrinde irişiidi, İslim memleketie- rinden yalnız Endülüs, Emevi hükümdaz- larının, elinde kalmıştı. «Aksayı mağrıbdan Hindo ve Maveraünnehre dek» Abbasi ha- Mfelerinin idaresinde bulunmuştur. Lâ kin bu arazinin genişliği yüzünden hicre- tin ikinci asrı başlangıcında halifeliğe tâbi memleketlerde ayrı ayrı islâm devlet- leri doğmuş, bunlar yalnız hütbe okutmak suretile halifeye süzde bağlı kalmışlardır. Afrikada Beni Agleb, Horasanda Beni Tahir ve sonra Beni Lis ve Âli &sman, Misirda da Beni Tulun hükümetleri bu kabildendi, Fatmiler Hicri dördüncü asrın ortalarında Mag- rbdan Miri zapt ve Kahireyi merkez yapan Fatımıyyon hilâfet iddiasında bu- Jundular. Böylece Abbasilerin Afrikada hütbeleri bile okunmaz oldu. Şam taraf- ları kâh Abbasiiere, kâh Fatimilere tâbi kaldı. Altıncı hicri asır ortalarında Patı- miler inkıraz ettiler. Salâhaddini Eyyübi, Musırda Abbasilerin hütbelerini ihya etti. O sirada ehli salih Pilistin taraflarına sala dırdığından bunlarla uğraşan o Atabek isimli Türk hükümdarlarile Misirdaki Ey- yubiler ve şark tarafında doğan küçük hükümetler Abbasi halifelerinin hüküm ve nüfuzunu ikinci derecede bıraktı. Yal- nız isimleri kalmış gibi birşeydi. Kuvveğ başkalarındaydı. Yedinci hicri asır baş- lanciçlarmda Cengiz islim memleketleri- nin şerefini yıktı, torunu Hülâgü da Bağ- dadı zaptoderek Abbasi halifeliğine nihas yet vermiştir. (658) Mısırda Abbasiler Hülâgü'nun elinden kurtulup Mısıra gi- den bir Abbasi, orada hâkim "Türkler tas rafından halife ilân edilmiş; böylece, Ab- bas sülilesi, 17 mümessille, 924 tarihina kadar sürmüştü. Osmanlılar S24 tarihinde, son Abbasi Yakup, halifes des emanetleri de almışlardır; ve hâlâ has yatta olan 1864 doğumlu ve Osman oğul- larından Mecid (efendi) nin uhdesindeki hilâfetin 3 mart 1924 tarihinde Büyük Millet Meclisince kaldırılması gününe ka“ dar, bu unvanın makamı İstanbul şehri Olmuştur. “ Tarihi devresini yaşamış olan bilâeğ hakkındaki Türk noktai nazarı, bu maka» mın fayda değil zarar verdiği ve vereceği sadedindedir. Tecrübemiz olduğu için, bu hususla bizim fikrimiz en doğru, en salâ- hiyetlidir. Y.G Terzi Gemal Bürün Mevsim sonu münasebetiyle pazarted gününden itibaren modellerinde temzilât yaptığını müşterilerine bildirir. *