İ SARAY ve BABLÂLİNİN iç Yüzü | Yazan: SÜLEYMAN KÂNİ İRTEM — Tercüme, iktibas hekkı mahfuzdur Tefrika No, 264 Kuleli vakası ve Kabuli efendiye gönderilen bir mektup Kadavra! Şair Lâmartin bir gün Fransa mo- busan meclisinde irad ettiği bir nutuk- ta şark işlerinden bahsederken: — Osmanlı devleti bir kadavradır! Cümlesini sarfetnişti,. — (Üçüncü Selim zamanında İstan- bulda o kadar mühim bir rol oynıyan © Napolyonun eiçisi general Sebastiyani dahi İstanbula gelmeden evvel böyle bir söz söylemişti.) Fransız şâlri şark seyahatinde İs- tanbula gelince Abdülmecidden çok iltifat gördü. Kendisine Aydında bir çiflik hibe edildi, Lâmartin İstanbulda iken Fuad pa- © şayı ziyarete geldi. Fuad paşa bahçe- sinde güller ile uğraşıyordu. Lâmartin bahçedeki intizam ve letafetten tuttu- rarak sözü Osmanlı idâresinde görül- © mekte olan terakkilere yürüttü. Şairin Osmanlı devleti hakkında sar- fettiği sözü unutmamış olan Fuad pa- şa . — Evet aziz dostumuz! Yeniden dünyaya geliyoruz! : , Cevabını verdi. Lâmartin anladı ve kızardı. Bu seyahatinden sonra fikri değişmiş - olacak ki yazdığı Osmanlı tarihini dip- > lomatlığa uymuyan o meşhur sözünün » acısını unutturacak cümlelerle dok durdu! N Nevcivanlık ©Cİki kızının izdivacı Abâülmecidde - <Nevcivanlıks hevesleri uyandırmıştı. Üç sene sonra veremden ölecek olan - bu padişah Fuad paşa hareminde bu- Junup medhini işittiği on dört yaşın- da bir Çerkes kızını hâremi hümayuna © almak istedi. Kızcağız da, Fuad paşa ailesi de za- tı şahanenin bu hevesinden pek meyus oldular. Fakat padişah bu! Reddetme- © ğe nasıl cüret edilebilirdi! Kız hazır- olanıp haremi hümayuna gönderildi; o amma bir hafta sonra gene paşasının © konağına iade edildi. © Niçin istenlimişti? Niçin geri gön- © derildi? Acaba gittiği halde mi dön- müştü? Padişahta feraşında bir zâaf — eseri görülünce haremi ; hümayunca o hünkârın mutlaka nazara uğradığı- - ma hükmedilirdi! Acaba Abdülmecid de bu defa böyle bir mı uğra muştı? Yoksa meyvayı pek mi bul. © muştu? — Abdülmecidin ham meyvalardan hoş- © Jandığı hattâ böyle bir tazenin ölümü. © me sebep olduğu malüm bulunduğu için bu neticeye başka bir sebep araştırmak “ daha makul görünüyor: p Acaba körpe yavrucak korkup ağla. muş idi de Abdülmecid ölümüne sebep — Olduğu genç kızı hatırlıyarak bu za- © vallının haline mi acımış idi? Ne olsa » hailedilemiyecek bir harem sırrı! Kuleli vakasına dair Esbak sadaret müsteşarı Ali Fuad — obeyin bana ifade ettiğine göre: “© Sultan Reşad bir gün kendisine: — Hüseyin Daim paşa babamın kat- di kararında, amcam sultan Abdülâzi- zin validesinin medhal ve malümati © olduğunu söylemiştir. demişti. Hüseyin Daim paşanın böyle bir ifa- © desi mazbut mudur? Bu ancak bu - vakaya dair istintak evrakı bir gün © —neşredilirse kati surette anlaşılabilir. Biz burada bu vakaya temas eden bir © mektuptan bahsedeceğiz. © Ç Osmanlı hanedanı azasının biribir- leri lehinde, aleyhinde, söyledikleri söz- leri garezsiz, ivazsız diye hemen ka- — bul etmek doğru değildir, Bunun için te müeyyide aramak daha ihti. © yatkârane olur. © Bu mektup bize sultan Reşadın bu “sözüne kıymet verdirecek mahiyette “mâlümatı muhtevi görünüyor. © © Bu sulkasd mürettiplerini tahrik eden en kuvvetli âmilerden biri şerlat “ ahkâmının terk ve ihmali olduğunu “&vvelce bu vaka hakkındaki neşriyatı. © muzda göstermiştik. Bu meseleye dair — ahiren Kıymetli bir eser neşreden Türk Tarih Kurumu sekreteri bay Ulug İg- K demir Evrak hazinesinde bulduğu ve- 8ikaların tedkikile bu hâdisenin yeni. liğe doğru bir inkılâp hareketi olma- dığını meydana koymuştur. © — Viyana ve Petresburg sefaretlerile ok defa Ticaret Nazırlıiğında bulun. ii muş olan Kabuli paşanın İstinyede bay Tevfik nezdindeki evrakı arasında bul. duğum ve vaka günlerinde yazılmış ol. duğunu gördüğüm bu fransızca uzun mektub dahi bu teşebbüste şerlat ah» kâmının tatbiki arzularının hâkim ol- İ duğunu göstermek itibarile irticai bir mahiyet bulunduğunu teyid etmekte- dir. Bu sebeple bu mühim tarihi me- seleye dair şimdiye kadar vaki olan neşriyata ilâveten bu mektubu ter. cüme eylemeğe faydalı buldum: Mektup 9-21 eylül 1858 tarihlidir. Bu tarih (23 sefer 1276 gününe tesadüf eder.) Büyükdereden Kabuli efendiye gönderilmiştir; baş tarafında (nu- mara 1) işareti vardır: Pek aziz Kabuli efendi, Mektubuma bir suikasd tertibi ha- berini vermekle başlıyacağım. Bu sui. kasd geçen cuma günü (mektubun ta. rihinden beş gün evvel) keşfedildi. Neler geçtiğini nakledeyim: Üç aydanberi Süleymaniyeli hoca Ahmed efendi ve hacı Nasuhi hoca, Karslı Bağrahevalı Hüseyin paşa -Hü. seyin Daim paşa- ve Çerkes yahud Ar. navud - Armavuddu - mirülümera Cafer Dem paşa ile arılaşınışlar ve geniş bir sulkasd tertip eylemişlerdi. Programları şu idi: J Zatı şahanenin hal'i, Aziz efendinin iclâsı, nazırların tevkifi peygamber kas nununun (şerlatin) iadesi, tanzimat denilen müesseselerle luristiyanların himayesinin. Avrupalılara rlayetin “İsmi geçen hocalarla dost olan Bo- Baz Muhafızı Hasan paşa bu hocalar tarafından cemiyete girmeğe davet edildi, Denildiğine göre: Hasan paşa he- men Riza paşayı (Cihanseraskeri) ha- berdar etmiş; Riza paşa da ona sul- kasdeiların kimler olduklarını ve plân» larını anlamak üzere kendilerile anlaş« mağı tavsiye etmiş. Fakat ben Hasan paşanın bu ihbarında samimiyetine inanamıyorum, O bu ihbarı kendiliğin« den mi yaptı? Yoksa hocaların ziyaret- lerindeki maksada agâh olan çavuşu- nun gidip Riza paşayı haberdar etme- sinden mi korktu? - ihbar tarihile suikasdcıların program- ları altındaki imza ve sulkasdcıların yemini (burada iki, üç kelime yırtık. mıştır. İmza ve yemini ihtiva eden va rakanın tarihi gibi sözler olmalı.) kar. şılaştırmak kâfi geleceğini söyledim. Hasan paşanın ihbarı üzerine hoca- larla Cafer Dem paşa cuma günü tev- kif ve serasker kapısına sevkedildiler, Çok uğraşmağa mahal kalmadan tam itiraflarda bulundular: Peygamber kanununun hürmetsiz. likle ifsad ve ihlâli, devlet varidatının. israfı, delice masraflar, umumi sefalet, asker maaşlarının ödenmemesi, na- zırların hırsları ve iktidarsızlıkları... Görüyorsunuz ya! Hep bilinen âmi. yane sözler. Şimdiye kadar öğrenilen isimler: Hoca Süleymaniyeli Ahmed, hacı Nasuhi hoca, Tophane müftüsü Bekir efendiler, Tophane başkâtibi, Feyzul- lah efendi, müderris Hüseyin efendi ile birçok hoca ve softalar, Hüseyin paşa, Cafer Dem paşa, Hüseyin paşanın oğ- lu olan topçu yüzbaşısı, imalât reisi Raşid paşanın oğlu Hafız bey, imalât nazırı Ramiz efendi, Gümüşsuyu kış- lasında binbaşı All bey, Beyoğlu kış- lalarının kumandanları, Mustafa çavuş (bir kelime yırtılmış. tır.) ve bir diğeri isticvap olundular. Kabataş ve Beşiktaş merkezleri ku- mandanları da tevkif edildiler. Cafer Dem muhafızlarının takayyüdsüzlü. günden istifade ile denize atılarak kay. boldu. İki zabit de böyle davrandılar. 'Top- hane baruthanesine mensup iki zabit kaçtı, Bir yaver Hüseyin paşayı getir. mek için Yanyaya gitti, Darbe 11-23 eylül cuma günü cu- ma namazı esnasında vurulacaktı. Parola (Abdül) ve cevabı (Aziz) idi. (Arkası var) İD ELEİN Türkiye Radyodifüzyon Postaları DALGA UZUNLUĞU 1639 m. 153 Kos. 120 Kw. T.A G 1974 m. 1518s Kes. 20 Ke. TAP 3l0m. Ses Kes 20 Kw. ANKARA KADYOSU Pazar 8/1/9139 TÜRKİYE SAATİLE 12,30: Müzik (küçük orkestra) i - Ce- zayir sültinden Blldahdr akşam hülyası- na dalı; Atfika sült.- 1 - Nürmahabin şarkısı, 2. Moresi: dansı, -3- Afrika gâr- kısı, (S, ierldge — Taylor) L; Artok ter- Hbi, 3 - Mazurka - Fantazi (T. Robert Leuschner),.4 - Raksan süllden hazin Vals (E. Künneke) F. Marsza. ter, 13: Saat, ajans, haberleri, meteor - Ankara, 13,10: Müzik kücük örkestraya devam) 5 - Kukkuk - Polka ans Tialer op. 15 - B. Hartman tertib), 6 - Çamlıkda güneş (Kari Blume), 7 - Çalı kuşunun öt- tüğü diyar operetinden potpuri (FP, Le- har), 8 - Nahira entermezo (L. Siede - W. Görgel tertibi), 1345: Türk müsiği: 1 - Tanburi Cemil - Peşrev, 2 - Suphi 2i- ya - Şarkı - Bahçenizde bir gül olsam, 3 - Osman Nihad - Şarkı akşam güneşi, 4 - Arif bey - Şarkı sırma saçlı yâre kim haber, 5 - Mesud Cemil - Tanbur taksi- mi, 6 - Rahmi bey - Şark: söyle ey mutrabı nazende, 7 - Sez semaisi - Okuyan; Mü- zeyyen Senar - Çalanlar: Vecibe, Ruşen Kam, Cevdet Kozan, Mesud Cemil, 1415 - 1440: Konuşma (Ev kadını saati), 1730: Müzik (danslı pazar çayı), 1830: Saat, njans haberleri ve meteor - Ankara, 18,40: Türk müziği: İncesaz fash: Uşşak < Tali- sin Karakuş, Hakkı Derman, Eşref Kad- ri, Hasan Gür, B. Üfler, 1945: Konuşma (Çocuk saati), 20: Türk müziği: Klâsik programı: 1 -'Tanburi Zeki Mehmed ağa - Ferahfeza peşrevi, 2 - İsmail Dede - Bi- rinci beste, 3 - Ağır semai - İsmaili Dede, 4 - Kemal Niyazi - Taksim, 5 - İsmall Dede - Yürük semai, 8 - Tanburi Osman bey - Saz semaisi, 7 - Dede - Hicaz yü- rük semaisi, 8 - Şakir sön - Ferahnâk yürük semaisi, 9 - Zekâi Dede - Acem- aşlran beste," 10 - Nazim efendi - Mu- hayyer beste, 11 - Sadullah ağa - Mu- hayyer semai, - Ve seçilmiş şarkılar, 21: Baat, esham, tahvilât, kambiyo - nukud borsası (fiat), 2116: Müzik (Riyaseti- cümhür bandosu; Şef: İhsan Künçer) 1 - Marş - Master Loufoc (J. Bouchel), 2 - Dans - Slavisehe No, 6 (A, Dvorak), 3 - Dans - Macabre (8. Sacnsi, 4 - Hant de Mletral (FP, Casadesus), 5 - Fanteri dö Fervaal (VW; Dındy), 6 - Dİ- vetisseman çigan (G. Paresi, 22: Müzik (muhtelif plâklari, 2245 - 23: Son ajans haberleri ve yarınki program. “BULMACAMIZ saka 1 — Beşiktaşta bir mahalle. 2 — Milessiri - Süt veren âza, 3 — Nasibi olan - Tersi sarf edatıdır. 4 — Başına 'T koy başını tara - Dalga. 5 — Başına «Tes gelire raf Olur - oyunda müsavi gelmek - Yama. 6 — Yere basan âzamız. 7 — Bir kadın ismi - Sebeb. 8 — Alle - Kanun. 9 — Öğütülmüş hububat - Baş örtüsü 10 — İtina eden » Tel. Yukarıdan aşağı: . 1 — Riyaseticümhur yatı. 3 — İşaret « Bir deri hastalığı, 3 — Yüze gülücülükle, 4 — İnce kalbur - Hayvanın yem artığı, 5 — Tersi mezheb olur - Fransanın cenubunda bir eğlence şehri - Ku- yunun feryadı 6 — Derin - Bir cihet, 1 — Tüysüz genç - Birahane, 8 — Bir harfin okunuşu - Ekin biçmek. 9 — Kübirliği ile yapılan IŞ - Bir oyan z 10 — Akıntı yerlerinde sandalı karadan çeken adam - Güzel sanat, Geçen bulmacamızın halli Soldan sağa: 1 — Mikrometre, 2 — Oda, Halı, $ — Reze, Tarla, 4 — Fa, Saklı, 5 — İlk, Fatsa, 8 — Kapı, RH, 7 — Ova, Nizâ, $ — Menta, Da, 9 — Altın, Adem, 10 — NI, Anemi, Yukarıdan aşağı: 1 — Morfinoman, 2 — İdeal, Veli, 3 — Kar, Ant, 4 — Es, Ts, 6 — ON, Afacan, 7 — Elaltından, 8 — Tırıs, Em, 10 — Elam, Halmi, — Matkap, İade, $ — Arz, Vücut Güzelliği Azade Selim Sırrı Nişantaşındaki hususi dersanesinde kış jimnastik derslerine başlamıştır. Telefon: 41430 ..221211010100800000008E EEE AAEEEZ EEE Ee EEE İZMİR ve mülhakatı için AKŞAM gaze- tesinin tevzi yeri münhasıran İz- mirde İkinci Beyler sokak 52 nu- marada Hamdi Bekir Gürsoylar mağazasıdır. TARİHİ ” Yazan: İSKENDER P. SERTELLİ TURAKINA ROMAN Tefrika No. 21 Prens Keyük, annesini meraktan kurtarmak için, el altından Batuya bir elçi gönderdi Keyükün yanındaki zabitler, onu bu fikrinden çabuk vaz geçirttiler. Keyük kışı İmilde geğirmeğe karar vermişti, Annesini de cevabsız ve İn- tizarda bırakmak doğru olmuyacaktı. Sadık Möğollardan bir atlı ile Tura- kinaya şu cevabı gönderdi: #Batunun Tubadan ordusile Karaâkuruma döneceğini duy- madım. Bu habere inanmak ta İstemiyorum. Eğer böyle bir tehlike varsa, bunu ben sizden önce duyar ve hemen kendisi- ni ve ordusunu önlemek üzere yola çıkarım. Cengiz han ölür- ken, Moğol tahtına babam Ok- tayılâyık görmüştü. Babam ölürken birşey söylemedi. Şim- di bizden ziyâde Moğol tahtı- na sen lâyıksın! Ufak bir teh- like sezdiğin zaman derhal bana haber gönder. Büyük Moğolistanın bekçileri İmil kı- yılarında çizmelerini, kocuk- lannı ve külâhlarımı çıkarma» dan nöbet bekliyorlar, Her hangi bir tehlike karşısında hemen yola çıkarı. Keyük Turakina, bu mektubu okuyunca, şüphe yok ki, geniş bir nefes alarak, şüphe ve tereddüdie oturduğu Moğol tahtını yavaş yavaş benimsemeğe başlamıştı. Sebolay, Moğol ordularının 'en kuvvetli kumandanlarından biri idi. Avrupa devletleri ordularında bile Sebotay değerinde hiç bir kumandan yoktu. Sebotay her hangi bir harp için çizdiği plânı dalma muvvaffakıyet- le tatbik etmiş ve bütün akınlarda muzaffer olmuştu. İşte, prens Batu, Tuna boylarında yerleştiği zaman. yanında , Sebutay gibi döğerli kumandanlar vardı. Sebotayın: «— Atımı sürersem, Macar, Alman ülkelerini bir yürüyüşte çiyner ge çerim.» Sözü bütün Avrupalıların ağzında dolaşıyordu. Sebotay, Avrupada Cengiz han ka- dar meşhur olmuştu. Prens Keyük, annesinin sezdiği tehlikenin başında Batudan ziyade Sebotayı görüyordu. Fakat, Sebotay, Moğol yasasına çok bağlı bir kaharamandı. Turâki- nanın Moğol tahtına oturmasile onun mukaddes yasaya karşı geleceğini düşünmek haksızlık olurdu. Sebotay, Cengizin yasasına o kadar bağlı bir askerdi ki, bir gün nasılsa bir suç İş- liyen oğlunun sırtına eli sopa vur- mak icap etti. Yanındaki zabitler cezanın affını diledikleri zaman: — Beni fenalığa teşvik etmeyin! Onu bu cezadan kurtarmakla mu- kaddes yasamızı ayaklar altına al- mış olursunuz! Demiş ve oğlunu kendi elile sopa- Tamıştı. Keyük bunları bildiği için, Sebo- tayı el atından elde etmek istiyordu. Keyükle Batunun arası da açıktı. Biribirinden hoşlanmıyan bu iki prens o güne kadar şurada burada birbiri &leyhinde bir söz söylememişti. Cen- giz han onlara - daha. epeyce kü- çükken: — Siz kardeş çocuklarısınız! İki- nizin de damarlarında benim kanım vardır. Birbirinize (el kaldırdığınız gün « eğer ölmüşsem - mezârımda ra. hatsız olacağımı düşünün! demişti, Keytik te, Batu da büyük babala- rının bu sözünü unutmamışlardı. ğ * Keyük, bir gün Tunaya bir ath gönderdi: Bu atlı Tuna boylarına varır varmaz prens Batuyu ziyâret etti... Kendisine Keyükün gönderdi. gi hediyeleri verdi ve: — Keyük, sizin haslalandığınızı duydu.. çok merak etti. Hatırınızı soruyor! dedi. j Batu. Keyükün bu hareketinden memnun olmakla berâber, gelen at- “dan şüphelenmişti, Arkasına göz- cüler koydu... — Bu adam buraya boşuna gel memiştir. Peşini bırakmayın! dedi. Keyükün elçisini göz hapsine al- mışlardı, Batu, Keyükü hiç sevmezdi. Kü- çükken bir avda kavga etmişler, Ke- yük, Batuyu bir dereye yuvarlayıp soğukta ıslatmış. sonra ârâya Cengiz han girerek ikisini birbirile kucak- laştırarak barıştırmıştı. Keyük kinci değildi. bu hadiseyi unutmuştu bile. Fakat, Batu o gün- den sonra Keyüke düşman olmuş, ondan öç almak için yıllarca fırsat kollamıştı. Batu iyiliği de, fenâlığı da unut- maz ve düşmanlarını her fırsatta ezmek isterdi. Keyük. Batunun düşmanı değil di. Lâkin, ona karşı beslediği kin, Batuyu bir türlü yatıştırmıyor ve: — Hiç olmazsa onunla konuşma- mak ta ondan öç almak demektir, diyordu. Bir gün, Keyükün adamı, Tuna boylarında Sebotaya raslamak fırsa- tını buldu.. göğsünde taşıdığı mek- tubu bü meşhur kahramana verdi, Sebotay, Keyükü, hastalıklı ve zayıf bir çocuktur. diye sever ve ona çok acırdı. Gelen adama: — Prens hâlâ Rus şarabı içiyor mu? Diye sordu. 'Keyükün adamı, bu kış prensin İmil boylarında yerleştiğini söyliye- rek: — Amcası Tuli'nin âkibetini göz- önünde tutarak hiç bir şey içmiyor. Hattâ kımız bile. Dedi. Ve kaynağın başında kim seye görünmeden konuştular. — Batu, ordusile Karakuruma yü- rüyecekmiş.. doğru mu? — Hayır. Böyle bir şey yok. Ve ben burada iken bunu düşünmek bi- le mânasızdır. — İmparatoriçeye böyle söylemiş- ler. — Keyük te bu hezeyanlara inan- dı mı? — İhtimal vermemekle beraber, beni size göndermeğe mecbur oldu. — İmile dönünce, Keyüke benden selâm söyle. Batu, yasaya sadık kal- mağa ent içmiştir. Turakina, Moğol tahtında emniyetle oturabilir. — Avrupayı istilâya başlıyacak- mısınız? — Şüphesiz. Bunun için impara- toriçeden emir de aldık. Fakat, kışın baslırması akınlara (o başlamamıza mâni oldu. İlkbaharı bekliyeceğiz. Keyükün adamı bu haberi alınca Tunadan İmile dönmüştü. Zaten döndüğü zaman da şubat ayı çıkmak üzere idi. İlkbahar yaklaşmıştı. Keyük bu habere çok sevindi. ve derhal annesine meseleyi bildirdi. Batudan hiç bir tehlike gelmylece- ğini ilâve etti: Batunun nisan ortalarında (istilâ ordusu) ile Macaristana oradan Al- manyâaya akın yapacağı haberi Av- rupaya çoktan yayılmıştı. Prens Valisohun Keyük'e bir bir teklifi... O sırada Rusyadan Keyük'ü ziya- rete gelen prens Vasilof, Moğol pren- sine İmile niçin geldiğini anlattı: — Siz Rusyadan İmil kıyılarına döner dönmez, yerinize bıraktığınız Moğol generallerinden biri kız kar- deşimi kaçırdı. Prenses Olga gerçi çok güzel bir kadındır amma, evli- dir. İki tane de çocuğu vardı. Çocuk- lar annelerinin arkasından ağlıyor- lar. Kız kardeşimin köcası da Volga kıyılarına kaçarak orada Moğollar üzerine yürümek üzere bir ordu dü- züyor. Bu hadise yüzünden Rusya- da büyük bir kargaşalık çıkacaktır. Bunun önüne ancak siz geçebilirsi- niz! Keyük bunu duyunca fena halde hiddetlenmişti. Karşısında diz çökerek konuşan Rus prensinin kolundan tutup kal dırdı ve yanına oturttu. (Arkası var) zak