AKŞAMDAN AKŞAMA Iki köy manzarası - Köy ve ziraat kalkınması kongresi münasebetile - Arabayla, saatlerce zamandır gidi- yorduk. — İşle şu geçtiğimiz dağ yok mu?.. Bu da Çolakoğullarının... Bir vadi görünüyordu: — Burası da hep onların. — Bu köyler? — Bu köyler de, — Kaç köyleri varmış kuzum? — Yüz yetmiş, “sx Kasabaya vardığımızda, Çolakoğul- ları ailesinden bir münevverle görüş- tüm, Gayet samimi bir insandı. LÂf arasında şöyle anlattı; — Dedem zamanında burada doğ- rüdan doğruya hükümet yokmuş. Mu- tasarruf, kumandan, kadı, hep zaruri vazife görürlermiş. Asıl iktidar on- 'daymış. Padişahın ona itimadı varmış. Baronların krallara tâbi olduğu gibi, bizimki de İstanbula tâbi... Derebeyi şekli... Buyurduğunu buyurduk, as. tığını astık, kestiğini kestik... Hattâ Şu büyük çınar, idam sehpası vazife- Sini görürmüş. Tabii, o vaziyetteki bir adam, pek çok masraf etmek mecbu- riyetinde. Bu sebeple, civarı gezermiş; bir köy teşekkül edince tapusunu ken- di üzerine çıkarırmış. Dağları, dereleri namına yazdırmış. Sebebi de, bir nevi vergi alır gibi kira almak... j — Şimdi? | — Şimdi hâlâ tapusu bizde... Üze- rinde nesillerden beri oturan köylü, toprağı yarı yarıya benimsemiştir... İ Fakat yarı mülkiyet, münaziünfih maal! ne fena şeydir... Evvelâ bizim için fe. | na, çünkü bir türlü doğru dürü: | ra vermiyorlar. Saniyen onlar için | daha fena. Zira, toprağı resmen köy- lüye aid olan köylerle bu çeşidleri kı- yas ederseniz, bizimkiler, pek geridir. — Düşüncenize göre en İyi tarz ne olur? — Velev ucuza olsun, bizden, işlet- mek iktidarında olmadığımız toprak- ları satın almaları... Hattâ bilfiil mül kiyetini çoktandır kaybettiğimiz top- rakları bu arada terk bile etsek kârlı çıkarız. Buna karşılık, biz de biraz fe rahlamış oluruz. Alacağımız biraz pa- ra ile elimizde kalan toprakları daha modern bir şekilde işletiriz. Civardaki köylü de kendini malıhın sahibi hisse- deceğinden memlekette büyük bir in- kişaf olur. sa Ayni havalide av avlarken bir kulü- beye girdim. Kulübe amma ne kulübe! İhtimal diğerleri daha medeni oldu- ğu için böylesine «sayvan» diyorlar. Ortada yakılan çalı çırpının duma- nı çıksın diye bir bacası bile yok. Du- man, içerisini bastıktan sonra tavan- daki delikten uçup gidecek. Bir öküz, bir eşek dört çocuk ve bir karı koca, bu altı metre murabbaı toprak zeminli yerde yatıyorlar. İnsanların yedikleri mısır ekmeği ile mısır çor- bası, Hayvanlarınki mısır sapı. — Bu tarla, bu sayvan sizin mi? — Hayır Çolakzadelerin. Biz bura- da yarıcılık ediyoruz. — Bu civarda hükümet isteyen köy- lüye toprak dağıtıyormuş. Neden al- madınız? — Kuru toprakla olur mu, efendi?... Hayvan lâzım, âlet lâzım... “s3 Milletlerin en büyük kalkınması toprak velinin ıslahatı yaptıktan | rinde bulunan prens Celâl ve prenses Grip son günlerde çoğaldı Talebenin çoğu derslere devam edemiyor Havaların ttırataız gitmesi yüzün- den son günlerde grip çok artmıştır. Aile efradı içinde hiç olmazsa bir ki- şinin nezleye, gripe tutulmadığı ©v yok gibidir. Resmi, hususi daire ve müesseselerin de devam ceğvelleri memur ve müstahdemler içinde grip- ten yatanları göstermektedir. Bilhassa mekteblerin mevcudu son günlerde haylı azalmıştır. Mekteble- rin talebe mevcudu ve hastaların mıkdarı maarif müdürlüğünden, sıh- hiye müdürlüğünce muntazaman bil dirilmektedir. Vilâyet sıhhiye mü- dürlüğü mekteblerin tatiline lüzum görmemiştir. Vilâyet makamı, yakın- da vilâyet hıfzıssıhha komisyonunu toplıyarak şebrin sıhhi vaziyetini ted- kik edecektir. Nezle ve grip çoğalmakla beraber, tifo ve emsali gibi tehlikeli hastalık- ların, göçen sene bu mevsime naza- ran, hayli azaldığı son istatistikler- den anlaşılmaktadır. İstinye - Bebek yolunda istim- lâk işi ilerliyor İstinye - Bebek yolu üzerindeki on beş binadan Halil paşa veresesine ait İ binanın İstimlâk muamelesine baş- lanmıştır. Bundan başka ayni yol üze- Refikaya ait yalıların da istimlâki lJâ- zımgeldiğinden, prens ve prensesin vekili Belediyeye müracaat ederek, Be, İ kdiyece takdir edilen istimlâk bede- lini derhal kabul edeceklerini ve Bele- diye Ne ihtilâfu düşmek istemedikle- rini bildirmiştir. Bu suretle bu hat üzerinde olan Emirgândaki, prenslere âit iki yalı da hemen istimlâk edile- | Tek YAAR Eminönü h hanı Buzünlerde yıktırılmasına başlanacak Eminönü istimlâk sahasının birin- cl plânına dahil olan Eminönü hanı ile yanındaki bazı dükkânlar hakkın- da Belediyenin koyduğu 85 bin liralık kıymete mal sahipleri itiraz etmişler- di. Mahkemece tayin edilen ehlihibre mahallinde yaptığı keşif neticesinde Belediyece konan kiymete yüz elli 1- ra daha zammetmiştir. Bu konan kıymet kati mahiyette olduğundan, bugünlerde Tapuca fe- rağ muamelesi yapılacak ve Eminönü hanının da yıktırılmasına başlana- caktır. Bundan başka Mısır çarşısının ka- pısının yanında bulunan 1 numaralı haritaya dahil börekçi fırınının da is- timlâkine mahkemece karar verilmiş- tir. Bu bina da Eminönü hanile bera- gösteriyor. Kuru dalları budanan, di- bi gübrelenen bir ağaç gibi derhal, cemiyet gelişiverir. Bizde de Ziraat, kongresi bü anlattığım eski devir ba- kiyesi ve tarihi safhasını yaşamış hal- lerin önüne geçecek. Her köylünün kâfi toprağı olacak, O toprakta çalışması için vesaiti de... Buna inaniyoruz. İ dede; vakayı İnşaat yüzünden çamur deryası olan sokaklar Şifayurdu milessesesi- uğu Tokaloğlu soka- ğındaki vasi arsaya bu sene inşa edilen iki apartımanın temelle- rinden çıkarılan topraklar yığıldı. Bunlardan harice dökülen kısmın son yağmurlarda . sokağı bir ça- mur deryasına çevirdiğini görü- yoruz, Diz kapağımıza kadar ça- muya balıyoruz. Zaten bozuk olan kaldirimlara çoktan razıyız. Ufak bir himmetle çamurun kaldırı. masına. İ: n vardır. 'Tokaloğlu sokağı sakinleri namına: Nasuhi AKŞAM: Gümüşsuyu yolunun inşası için yıkılmakta olan hasta- me duvarlarının toprakları da o yolu geçilnsez bir hale sokmuştur. Bu derd idir. Belediyenin bu gibi inşaat ve hedimlerde da- ha pratik bir usul kullanması g€- rekiir. Bugün çok iptidai iş görü- Tüyor. Fatih cinayeti Katil Rifat dün de © bulunamadı Beş gece evvel Fatihte Çırçır civa- rmâa Makbule adındaki kadınla be- raber gitmekte olan Hasanı bıçakla öldürmekten maznun Rifat dün de apılan araştırmalara rağmen yaka. lanamamıştır. Vakanın ertesi günü yakalanan Ri- falın üç arkadaşı haklarında zabıta tahkikalı ikmal edilmiş ve dün üçü de Adliyeye verilmiştir. Bunlardan Ni- yazi, müddetumdmilikte verdiği ifads- velce de yazdığımız Ş8- kilde anlatsrak: — Biz sinemada otururken Hasan, yanındaki kadınla beraber geldi, Ben Hasanın zengin olduğunu söyledim. Rifat ta hem Hâsanın parasını, hem de yanındaki kadını almağa karar verdi. Bunun için ısrarla bizi de kan- dırip götürdü. Fatihte Çırçır civarın- da tenha yere gelince Rifat birdenbi- re bıçağını çekerek Hasanı vurup öl- dürdü... demiştir. Diğer arkadaşları Hamza ile İhsan da ayni şeyleri anlatmışlardır. Vaka #snasında Hasanın yanında bulunan Makbule adındaki kadın dün Adliyeye getirilerek şahid sıfatile din- lenmiştir. Mukbule ifadesinde; — Gece Hasanla beraber sinemadan çıktık, Falihten geçerken dört kişi üzerimize hücum etti. Bunlardan biri bıçakla Hasanı öldürdü. Ben kork- tum... demiştir. Niyazi, İhsan ve Hamza ikinci sor- gu hâkimine verilmişler ve yapılan sorgu neticesinde üçü de tevkif edile- rek Tevkifhaneye gönderilmiştir. Bir çocuk arabadan düşerek ağır yaralandı Saraçhanebaşında terzi İbrahim 13. minde birinin yanında çırak Emin, Us, tasının evine gönderdiği odunları arubadan boşaltmakta iken, beygir- ler birdenbire geri basmış, bu sirada muvazenesini bulamıyan çocuk arabâ- he ali ağır surette yaralanmış- — Şu mahkeme koridorlarında çok insafsızlar gördüm anıma bay Amca, böylesini görmemiştim. . Millet, ekmeğine katık ettiği zeytinyağlarına öteberi Kahılmasındı. Miyiz amma, . Makine yağı karıştırılmasına da dayanmaz hanil.., y Şarkı ile ilânı aşk! Sarhoş âşık 30 gün hapse mahküm oldu İhsan adında bir delikanlı Zeyrek | civarında bir genç kıza âşık olmuş, fa kat kıza karşı yaplığı bütün teklifler reddedilmiştir. Bundan son derece müteessir olan İhsan evvelki gece ra- ki içip sarhoş olduktan sonra elire bir ud alarak sevgilisinin kapısının önü- ne gitmiş ve gece geç vakit kızın pen- ceresinin altında ud çalmağa, şarkı- laria sevgilisine ilânı aşk etmeğe baş- lamıştır. Herkesin uyku zamanında sokak- ta bağıra bağıra şarkı söyliyen ve ud çalan İhsanın gürültüsü mahalle hal | kırı rahatsız elmiş, fakat birçok ih- tarlara rağmen âşık İhsan oradan ay- rılmamış ve sesini kesmemiştir. Bu vaziyet karşısında mahalle halkı polise müracaat etmişlerdir. Polis memuru gelip kendisini yaka- | lamak isteyince, İhsan: — Ben âşığım. Burada sevgilime ilânı aşk ediyorum. Siz ne kar$şıyor- sunuz? Diye bağırarak küfretmiştir. Zorla yakalanan İhsan dün Adliye- ye teslim edilmiş ve asliye dördüncü wza mahkemesinde muhakeme edil- miştir, Yapılan muhakeme neticesin- de İhsanın vazife esnasında zabıta memurlarına hakaret ettiği sabit ol- duğundan, otuz gün hapsine, otuz İ- TA para cezası ödemesine karar veril- miştir, İhsan, mahkemede tevkif edi- lerek Tevkifhaneye gönderilmiştir. Maarif Vekâletinin yaptı- racağı binalar Maarif Vekâlelinin şehrimizde ye- niden yaptıracağı mektep, enstitü ve saire gibi müesseselerin yerleri tesbit edilmiş ve şehircilik mütehassısı B. Prost'un mütalâası alınmak üzere Be- lediyeye gönderilmiştir, B. Prost, Ma- arifçe gösterilen yerlerin şehrin nâ- zım plânına göre vaziyetlerin! tedkik ederek mütalâasını bildirecektir. .Barınma odaları Salı sabahı açılması kararlaştırıldı Annesi ve babası işçi olan mekteb çocuklarının mekteb saati haricinde barınmalarını temin etmek üzere İs- tanbul 13 üncü, Eyüp 36 ncı ve Bey- oğlu 9 uncu ilkmekteblerinde birer barınma Odası teşkil edileceğini yaz- muştak. Barınma odaları önümüzdeki salı sabahı açılacaktır. 13 üncü ilkmek- tebdeki oda vali ve belediye reisi B. Lütfi Kırdar tarafından açılacaktır. Maarif müdürlüğünden mekteb baş- muallimlerine dün yapılan bir tebli- ğe göre, barınma odalarının civarın. da bulunan mekteblerin başmuallim- leri de açılma merasiminde hazır bu- lunacaklardır. Mektep çağında olan çocuklar sa- bahları erkenden barınma odalarına kabul ve akşamları geç vakit velileri. ne teslim edileceklerdir. Bir sarhoş yakalandı Hulüsi isminde biri, Galatada son derece sarhoş olarak dolaşırken yaka- lanmiş, üzeri aranınca bir de bıçak bulunmuştur. Polis, Hulüsiyi mahke. meye yermiştir. Be adamlar, mademki halkı al- datmaya kalktınız, beri dahi; sarp” Sahife $ İSTANBUL HAYATI Ne lâtif aldanış! İtişe kakışa, bağrışa çağrısa ilerile yen kalabalık arasına karıştık. Ezile büzüle bir hayli bocalamadan sonra gişenin önüne sokulabildik. Ben para- yı rm! daha ileride duran arka- — Dur. Müsaade et de biletleri > alayım. Dedi. Önümde, para çıkarmak için elini çantadan çıkarıp yavaşça muırıl- dandı: — Zahmet olmasın efendim. Mah- cup ediyorsunuz, İkimiz de hayretle ona bakıyorduk. Kurnaz arkadaşım derhal vaziyeti de- kızı süzerek tath bir tebessümle cevap verdi: — Estağfurullah. Ne var? — Mersi... Biletler alındıktan sonra kızcağız da mahcup bir tavırla aramıza girdi. Ben hayretle işin sonunu bekliyordum. Filmin başlamasına epeyce vakit var- dı. İyi bir tesadüfle bulduğumuz üç kişilik boş yerlere sıralandık. İlk sözü bayan açtı: — Çoktanberi görünmüyordunuz. | Herhalde gene seyahatte idiniz. ehemmiyeti kendime: «Kh, dedim. İşin içinde bir yanlışlık olduğu şimdi anlaşıldı. Bir benzetme hatası kızcağızı müşkül mev- kie düşürdü. Şimdi foya meydana çi- kacak, hem kendisi, hem biz mahcup olacağız.» Fakat hiç de böyle olmadı. Bizim pişkin arkadaş bunun da önü- nü aldı: — Evet, Bükreşe kadar gitmiştim. — Çocukları da beraber mi götür. dünüz? İş gittikçe sarpa sarıyordu. Fakat artık dönmek de imkânsızdı, Arkada- şım yavaşça kolumu sıkarak “bayana döndü: — Hayır, onları İzmire gönderdim. Hem bir gezinti yaparlar, hem akra- balarile görüşürler. Bu defa şaşkınlık sırası genç kıza sesle kekeledi: — Fakat... İzmirin ne münasebeti var? Neclâ ablamın orada akrabası ol. duğunu şimdiye kadar duymamıştım. Arkadaşımı dikkatle tepeden tırna- ğa kadar süzdükten sonra yürü büs- bütün kızararak mırıldandı: — Tuhaf şey... Aldanıyor miyım?... Bizim arkadaş yutkunurken kendi çantasını didikliyen şık, genç bayan | giştirdi. Gözlüklerinin üzerinden genç gelmişti. Yüzü pembeleşti, boğuk bir AA lke üz ME le : e in yerimde oturamıyor. dum. Bizim arkadaş kisa bir sete Ni ten sonra gülümsedi: — Bay Mahir olmasam ne yaranı var? Yutkunarak birbirlerini süzerlerken bakışlarının değiştiği fark ediliyordu. Yavaş yavaş dostluğu ilerilettiler. Onları başbaşa bırakıp geride boşa- lan koltuğa çekildim. Filmin sonuna kadar başbaşa, tatlı tatlı konuştular, Sinemadan kolkola çıktılar. y Bir kaç gün sonra gene bir sinema önünde ikisini birlikte gördüm. Kızca- Eizın benzetme aldanışı onları tanış- tırmış, biribirlerine bağlamıştı. Ne lâ. tif aldanış!... Cemal Refik srraransanauaasaasanarsasansnanens sna e sara Şirketi Hayriye, Küçüksuda | plâj tesisatı yapıyor ği Şirketi Hayriye halkın Boğaza rağ- betini arttırmk için çalışmalara de yam ediyor. Şirket, yazın Anadoluhi. sarında Küçüksuda modern bir plâj tesisatı yapmağa karar vermiştir, pek modem > kafalıymaşiar,